Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Engellilere Sahip Çıkmak İslam’ın Emridir
Bazı insanlar toplumda bir arada yaşadıkları engelli ve hastalara destek olmayı bir lütuf olarak görmekte ve zaman zaman yaptıkları bazı iyilikleri başa kakabilmektedirler ki bu asla doğru değildir. Zira onlara sahip çıkmak tüm insanlık için bir görevdir.
Engelliye ve hasta olana yardım etmek ve hayata tutunmasını sağlamak, kişinin gönüllü olarak ister yapacağı isterse yapmayacağı bir konu değil, tam tersine yerine getirmesi gereken çok mühim bir vazifedir. Yapmadığı zaman sorumlu olacağı bir alandır. Zira sosyal sorumluluğunun bir gereği olarak kazandığı şeylerden bir kısmını engelli ve hasta olanların temel ihtiyaçlarını karşılamaları için harcamayan kimse mesuliyetini yerine getirmemiş demektir.
Zaten Hz. Peygamber “komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir” derken tam da bu hususa işaret etmiştir. Dolayısıyla her bir bireyin imkânları ölçüsünde içinde yaşadığı topluma karşı sorumlulukları vardır. Kimsenin bunlardan kaçıp kurtulması da mümkün değildir. Nitekim ecdadımız sosyal sorumluluğun bir gereği olarak camiler, hanlar, hamamlar, kütüphaneler, aşevleri, aciz ve düşkünlerin kalacakları mekânlar yaptırmışlardır.
Bu itibarla, engelli ve hasta olanlar sağlıklı insanlara göre dezavantajlı konumda olduklarından onların ellerinden tutmak ve onları topluma kazandırmak sağlıklı insanların sorumlulukları cümlesindendir. Karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek bu insanlara sahip çıkan İslam’ın özünü doğru kavramış ve Hz. Peygamberi de doğru örnek almış olacaktır.
Kur’an’a baktığımızda görürüz ki, hem sağlıklı olanlara hem de engelli olanlara bir tavsiye ve uyarı vardır. O da şudur.
“(Ey İnsanlar! Hepiniz insan olmanız nedeniyle birbirinizle kardeşsiniz; bunun içindir ki) gözleri görmeyen için (sıhhatli olan kimselerin onlara yardım edip destek olmalarında ve onların da bu maddi ve manevi yardımı kabul etmelerinde) herhangi bir sakınca yoktur. Topal olan için bir sakınca yoktur. Hasta olan için bir sakınca yoktur…” (Nûr, 24/61)
Bu ayetin öncesi ve sonrasının mümince bir yaşamın nasıl olması gerektiği konusuyla ilgili olduğu düşünüldüğünde ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır. Kur’an bu ayetlerde insanî ve İslamî bir düşünce ve yaşam tarzının ilkelerini vermekte, bizleri tüm insanlığa karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeye ve onlara örnek olmaya çağırmaktadır.
Unutulmamalıdır ki İslam’ın emir ve talimatları mümkün ve makul olanla sınırlıdır. İslam kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez. Ayetlerde ifade edildiği üzere, “Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez: kişinin yaptığı her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhine.” (Bakara, 2/286) “…Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah, güçlükten sonra kolaylık verir.” (Talak, 65/7)
İslam’a göre engelli ve hasta olanlar zora koşulamaz. Böyle olanlara o toplum sahip çıkmak zorundadır. Bu tür dezavantajlı durumda olan kimselerin tedavi giderlerini ve insanca yaşayacakları şartları sağlama görevi tüm müminler üzerine bir vazifedir. Onlara sahip çıkıp ihtiyaçlarını karşılamak için çabalamayan kimse dayanışma ve kardeşlik vazifesini yapmamış, sosyal sorumluluğunun gereğini yerine getirmemiş demektir.
Şurası bir gerçektir ki, insanın doğduğu aileyi, anne ve babayı ya da kendi cinsiyetini belirleme hakkı yoktur. İnsanoğlu doğuştan engelli olmayı ya da olmamayı kendisi belirleyemez. İnsan dünyaya geldikten sonra da engelli olabilir. Dolayısıyla bütün bunları gözönünde bulundurarak engelli kimselerle bir arada huzur içinde yaşamayı öğrenmek hepimizin vazifesidir.
Bu itibarla, toplumda bizimle berber yaşayan engelli ve hasta bireylerin farkında olmalıyız. Zira hepimiz her an engelli olmaya adayız. Bu nedenle toplumumuz, engellilere bir takım hakların verilmesini bu konudaki yasal düzenlemelere gerek kalmadan halletmek durumundadır.
Engellileri birer angarya olarak görmek son derece yanlıştır ve bu mantık Cahiliyye mantığıdır. Kimbilir, belki de onlar bize Allah’ın bir lütfudur. Buradan bizim de alacağımız dersler vardır. Zira engelliler bizler için de bir imtihan vesilesi olmaktadır. Onlar kendileri imtihan olurken aynı zamanda bizler de onlarla imtihan oluyoruz ki, bunun farkında olmak durumundayız. Bu imtihanı hep birlikte başarmamız şarttır. Kısaca, engellilere verdiğimiz değer ne kadarsa bizim insanlığımız da o kadardır.
Şunu her sağlıklı insanın sürekli hatırda tutması gerekir ki, insanoğlu kendi kaderinin her bölümünde her zaman söz sahibi değildir. Herkes her an engelli konumuna düşebilir. Ağır hastalıklara maruz kalabilir. Dolayısıyla aşırı egoist olmak son derece yanlıştır. Kafasındaki bu tür engelleri ve yanlış düşünce tarzlarını kaldırmayan ve bunları aşamayan kimse kendine yazık etmektedir.
Diğer taraftan engelli olmak ya da olmamak bir üstünlük vesilesi değildir ve olamaz. Zira bizler yaptıklarımızla, ürettiklerimizle, ortaya koyduğumuz değerlerle ve insanlığımızla üstünlük elde ederiz. Doğuştan gelen bedenî eksikliklerimiz bizim kusurumuz değildir. Bu kusurlar nedeniyle insanları hor gören kişi insan olma erdemini kaybetmiş demektir.
Sonuç olarak, engelli ve hasta olanlara sahip çıkmak insanî ve İslamî bir vazîfedir. Allah kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez. Sorumluluklarının gereğini yerine getiren kimse Allah’ın rızasını kazanacaktır. Bencil, fırsatçı ve sadece kendisini düşünen narsist tipler ise kısa vadede kazançlı çıksalar da uzun vadede mutlaka kaybedeceklerdir. (11.03.2012)
Dr. Ahmet Emin SEYHAN
http://www.diyanethaber.com/Yazar-ahmet-2718.html
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/
selam ve dua ile...
|