Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
(Hurilerle ilgili yazımı necram'ın önerisi üzerine buraya aktarıyorum.)
Hurilerden söz ettiği öne sürülen ayetler var. Onlardan biri Rahmân 56.
Ayetin Arapçası: Fîhinne kâsıretu t-tarfi lem yatmis hunne insün kablehum ve la cânnun.
Türkçesi: Oralarda daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler vardır (Edip Yüksel)
Onlarda bakışları kısa (eşlerinden başkalarına bakmayan) dilberler de var ki onları daha önce hiçbir insan ya da cin kanatmamıştır (Süleyman Ateş)
Yani o dilberlerin kızlığını cennetlik erkekler bozup kanatacakmış. Şimdi bu ayeti inceleyelim.
İddianın göze çarpan ilk abes yanı: dilberler ve eşler ayetin Arapçasında yok. Onları mütercimlerin üretip ayete sokuşturmuş.
Soru:
Kâsıratu t-tarfi, kısık bakışlı dilberler midir sahiden?
*
Ayetin öncesi:
Rabbinin görkeminden korkanlara iki bahçe var
Ve limen hâfe makama rabbihî cennetâni (55:46).
Oralarda akan iki pınar var
Fîhima aynâni tecriyâni (55:50).
Oralarda her meyveden ikişer çift var
Fîhima min külli fâkihetin zevcâni (55:52)
(Bahçedekiler) ipek astarlı döşeklere yaslanırlar.
Mütteki’îne alâ furuşin batâinühé min istekrakin (55:54).
Her iki bahçenin meyvaları ellerinin altında
ve cene’l cennetayne dâin (55:54).
*
Evet, soru: Kâsıratu t-tarfi ne demek;
kısık bakışlı dilberler mi,
eğilen dal uçlarındaki meyvalar mı?
Cevap şu iki kelimede:
Fîhinne : ikiden fazla yerde (55:56) Fîhima .: iki yerde (55:50, 52)
55:56’da fîhinne var. Demek ki ayet ikiden fazla şeyden söz ediyor; iki bahçeden, dolayısıyla onların içindeki (sanal) dilberlerden değil.
FİHİNNE kelimesindeki hinne zamiri 54 ncü ayette anılan meyva ağaçlarına gider. Çünkü ikiden fazla olan, onlardır; dolayısıyla onlardaki meyvalara gider. Bu bir.
İkincisi, 55:56’daki kısık bakışlar... Bakışların kısılması... Bunun iffet adına yapıldığı öne sürülüyor.
Oysa iffetli tavır Kuran’da kâsiratü’t tarfi diye değil hıfz el-ferc diye geçer (24:30-31).
"Kâsiretü"den üretilen kasara, kısaltmak anlamına gelir; kısmak değil.
Mevcut meallere göre TARFİ, "gözkapağı"dır. Bakışları iffet gereği kısmak için gözkapakları gûya kasara edilirmiş.
Ama bu, olamaz. Çünkü gözkapağı kısalan yani geri çekilen insanın bakışları kısılmaz. Tam aksine genişler.
Kişi, bakışını gerçekten kısmak istiyorsa gözkapağını uzatmak zorundadır. Temelli kapatmak içinse alt ve üst gözkapaklarını uzata uzata orta yerde birleştirir.
Yoksa bakışlar kısılmadığı gibi tam aksine, gözler yuvalarından yumurta gibi çıkar; patlak bakışlı olunur.
*
Doğrusu: "kâsiretü’t tarfi"deki tarfi, "taraf"ın başka bir söyleniş şekli. TARAF son demek; yani uç. Örneğin TARAFEYİN NEHAR "gündüzün iki ucu"dur. Sabah ve akşam.
Yine örneğin insan vücudu bir baş, bir gövde, bir de etraf denen uçlardan oluşur. Uçlar: eller ve ayaklar.
Tıpkı bunun gibi "kâsiretü’t tarfi"deki tarfi, eğilen dalların uçları demek; dolayısıyla o dalların uçlarında elinize değecek kadar yaklaşan meyvalar. Kısalma anlamındaki KÂSİRET de o yakınlığı pekiştirip meyvaların elinizin altında olduğunu belirtiyor.
*
Ayet, hurileri değil cennet meyvalarını ve meyvalara erişmenin kolaylığını anlatıyor. Onları devşirip yemek için ta uzaklara gitmiyeceksiniz.
Meyvalarla ilgili bu kolaylık başka ayetlerin de konusu. Örneğin İnsan 14. Süleyman Ateş’in "meal"i:
Cennetin gölgeleri üzerlerine yaklaşmış ve meyvaları aşağı eğildikçe eğilmiştir -Ve dâniyeten aleyhim zılâlühé ve züllilet kutûfuhé tezlîla.
Yararlanılan makale: Companions of Heaven Makaleyi yazan: Yaseen (e-mail: yaseenz@hotmail.com)
|