Kur’an’daki savaş ile ilgili ayetler inkarcılar tarafından kasıtlı olarak çarpıtılıp kullanılmaya çalışılmaktadır. Ayetlerdeki ifadeler metnin ana akışından koparılarak farklı yorumlanır. Oysa bu ayetler Kur’an’ın genel mantığı ve konunun akışına göre değerlendirilse durum daha bir açıklık kazanacaktır. Tevbe suresinde ki ayet şöyledir:
Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. (9 Tevbe Suresi, 29)
Ayetteki ifadeye dikkat edilirse burada savaşmanın emredildiği insanlar tüm kitap ehli değildir. Bunlar kitap verilenlerden bir gruptur. Bunlarla savaşmak istenmesinin nedeni yine onların Müslümanlarla savaşmalarından dolayıdır. Eğer Tevbe suresi başından itibaren okunursa konu daha iyi anlaşılacaktır.
Savaş ile ilgili ayetleri Kuran’ın bütünlüğü içinde değerlendirmek lazımdır. Tüm bu iddiaların aksine Kuran’a göre savaş savunma amaçlı yapılmalıdır. Başka insanların topraklarını fethetmek için yapılan savaş Kuran’a göre dini bir savaş olamaz. Tarih boyunca fetih amaçlı İslam devletleri bazı savaşlar yapmış olabilir. Fakat bunların hepsi dini savaşlar değil, siyasi savaşlardır. Allah bu tarz bir savaşı yasaklamaktadır. Bakara suresinde şöyle buyrulmaktadır:
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah, aşırı gidenleri sevmez.Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir. Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir. (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur. (2 Bakara Suresi , 190-193)
Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi savaş ancak savaşanlara karşı yapılır. Üstelik bu savaşta aşırılığa gidilmemesi için Allah, inananları uyarmaktadır. Savaş esnasında karşı taraf savaşa son verip aman dilerse, Müslümanlar buna uyar ve savaşa son verirler. Kuran’da savaşın ancak savunma amaçlı olduğunu yukarıdaki ayetlerde görmüştük. Bunun dışında saldırı olduğunda ise Allah Müslümanların bu saldırganlığa karşı cevap vermelerini ve tüm güçleriyle bu saldırganlarla savaşmalarını ister. Tevbe suresindeki ayetler şöyledir:
Yeminlerini bozan, elçiyi (yurdundan) sürmeye çabalayan ve sizinle ilk defa (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız, kendisinden korkmanıza Allah daha layıktır. Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azarlandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü’minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun. Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (9 Tevbe Suresi, 13-15)
Savaşta kararlı ve güçlü olmanın hem savaşın daha çabuk bitmesini sağlayacağı, hem de muhtemel savaşlar için caydırıcı bir örnek oluşturacağı açıktır. Saldırganlara karşılık vermek ve onları bu hareketlerine pişman etmek sonuçta barışı korumak için en doğru yol olacaktır.
Bunun dışında bir de Allah, Müslümanlardan zayıf bırakılmış, eziyet gören, muhtaç insanlar için yine onları koruma amaçlı savaşa izin vermektedir:
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahip) gönder, bize katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (4 Nisa Suresi, 75)
Bu tür bir savaş da şiddetten değil aksine merhametten doğmaktadır. Zalimliğe karşı İslam, mazlumu kuşatıcı ve koruyucu olunmasını inananlara öğütler. Barış durumunda ise Allah, iman edenlerden iyiliği ve adaleti ister. Burada amaç savaşa karşı barışın korunup muhafaza edilmesidir:
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (60 Mümtehine Suresi, 8)
Karşınızdaki grup hangi dinden olursa olsun eğer barış içinde yaşamak istiyorsa, bunlara karşı inananların yaklaşımı Kur’an’a göre sadece dostane bir yaklaşım olabilir. Dolayısıyla bu ayetler bir bütünlük içinde okunup değerlendirildiğinde ortada bir çelişki yoktur.
-----
KURANDA SAVAŞ HUKUKU
Klasik islam anlayışına göre
İslam dini barış dini falan değil savaş dinidir. . Müslüman olmayan kavimler ya islamı kabul edecekler ya cizye verecekler aksi takdirde müslğümanlara karşı savaşmak zorunda kalacaklardır. Kimse de bunun aksini iddia etmeye kalkmamalı.
Tevbe 60- Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm’a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allahu teala bir taraftan kafirlere bile islama ısınmaları için zekattan onlara verilmesini emredecek, diğer bir taraftan savaş yoluyla onları cizye ve haraca boğun diyecek . Böyle bir şey mümkünmü?Allah çelişkili konuşurmu ?
Çapulcuların iddalerına malzeme olarak kullandıkları ayet
Enfal 39 Siz de ortalıkta bir fitne kalmayıb din, tamamiyle Allahın dini oluncıya kadar onlara cihad edin, eğer vaz geçerlerse her halde Allah amellerini görür
Ayetin sonu eğer vazgeçerlerse diyor.Eğer kıyamete kadar sürecek bir savaş ise neden vaz geçerlerse yazıyor ayetin sonunda
ENFAL
30- Hani bir vakitler, o kâfirler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya sürüp çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı da, onlar tuzak kurarken Allah da karşılığında tuzak kuruyordu. Öyle ya, Allah tuzakların en hayırlısını kurar.
31- Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman, “işittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir” diyorlardı.
32- Bir vakit de, “Ey Allah, eğer bu Senin katından gelmiş bir hak kitap ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize daha acı bir azap ver” demişlerdi.
33- Halbuki sen içlerinde iken Allah, onlara azab edecek değildi. İstiğfar ettikleri sürece de Allah onlara azab edecek değildir.
34- Şimdi ise Allah’ın kendilerine azab etmemesi için neleri var ki? Oysa Mescid-i Haram’dan menediyorlar. Üstelik onun hizmetine ehilkişiler de değiller. Çünkü onun hizmetine ehil olanlar ancak müttakilerdir. Lâkin çoğu bunu bilmezler.
35- Kâbe huzurunda onların duaları ise ıslık çalıp el çırpmaktan başka birşey değildir. O halde inkârınızdan (ve nankörlüğünüzden) dolayı bu azabı tadın bakalım.,
36- Mallarını, Allah yolundan engellemek için sarfeden o kâfirler, hiç şüphesiz yine onu sarfedecekler. Varsın sarfetsinler, sonra o yüreklerine inen bir acı olacak, sonra da mağlup olacaklar. Zaten kâfirler toplanıp cehenneme gönderilecekler.
37- Allah, murdarı temizden ayırdetmek için ve bir de murdar kısmını birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmek ve topunu birden cehenneme koymak için böyle yapar. İşte bunlar o hüsran içinde kalanların ta kendileridir.
38- O kâfirlere de ki: Eğer bu işe son verirlerse daha önce yaptıkları bağışlanacak. Yok yine karşı koymaya başlar, isyana dönerlerse, önceki ümmetlere uygulanan kurallar kendilerine de uygulanacak. (Artık o ilâhî uygulamayı beklesinler.)
39- Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah’ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür.
40- Yok vazgeçmez de tekrar eskiye dönerlerse artık bilin ki, Allah sizin yardımcınızdır. O ne güzel mevla, ne güzel yardımcıdır.
Ayetlerin tamamını göz önünde aldığımızda görülen odurki, müşrikler sürekli olarak Hz peygambere karşı bir takım suikast planları peşindedirler.Onlar bu suikastlarından vazgeçmedikleri sürece elbetteki onlarla savaş yapılacaktır.bundan doğal ne olabilirki
Bakara190- Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.
Bu ayettede görüldüğü gibi ayet gayet açık ve net.Eğer müslümanlar düşmanlar tarafından saldırıya uğrarlarsa elbette savaşacaklar.Böyle bir durum olmadan hangı maksatla olursa olsun hiç bir kavme müslümanlar savaş açamaz.
Bakara..256-Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir. Artık her kim tâğutu inkar edip, Allah’a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.
Dinde zorlama olmadığı halde, hangi gerekçe ile müslümanlar başka kavimlere savaş açabilirler.Ne diyecekler müslümanlar onlara ya islamı seçin yoksa cizye verın aksi takdirde sizi imha ederrizmi diyecekler
Böyle bir şeyin adı cihad filan değil olsa olsa çapulculuk olur.O takdirde haçlı seferlerini neye dayanarak haksız gösterebilecek, itiraz edebileceksin
Yok benim dinim hak seninki batılmı diyeceğiz.Onlarda kendi dinlerini hak olarak görüyor. Ben din dayatmak için savaşırsam haklıyım ama sen yaparsan haksızsınız mı diyeceğiz
İsra 33- Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine bir yetki verdik. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü ona (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur.
Peki bu ayeti nereye koyacağız. Allah teala haksız yee insan öldürmeyin diyor.Haklı yere öldürmak ise ancak kısas ile olur
bakara 178- Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır.
Zaten savaşta bir nevi kısas gibidir.yani müslümanlara saldırılırsa,kısas olarak onlara karşı savaşılır. Başka türlü mümkün değil
Çapulcuların cımbızlayarak aldıkları bir diğer ayet ise şu
Tevbe 29 Kitap verilenlerden, Allah’a, ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın.
Şimdi bu ayet müslümanlara,diğer din mensuplarına cizye verinceye kadar onlarla savaş yapılmasını mı emrediyor.Ne alaka
Tevbe suresini baştan sona okuduğumuzda,Peygamberle anlaşma yapmış olan yahudiler bu anlaşmalarını bozarak, müşirklerle beraber müslümanlara karşı savaşmışlardır.
Yani ortada islam devleti ile yapılan anlaşmayı bozup savaşan hain bir taraf vardır, ve bunlar müslümanlara zarar vermişlerdir.İşte tevbe 29 da emredilen bu hainlerin verdiği zarara karşılık olarak hakir bir şekilde savaş tazminatı ödeyinceye onlarla savaşılmasıdır.
Yoksa durup duruken herhangi bir kavim ile,zoraki vergi verinceye kadar savaşmak değildir.
emevi ve abbasi zalimleri bu ayeti kendi keyilerine göre çarpıtarak,gayri müslim vatandaşlardan zorla cizye adında vergi almışlar ve bu anlayış aynen osmanlıda da devam etmiş ve halada böyle olduğu sanılmaktadır
Mümtehine 7. Olur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
8. Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever
9. Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.
Peki bu ayetleri nereye koyacağız. Allah teala müslümanlarla savaşmayan kimselere iyilik yapmamızı ve onlara adil davranmamızı emrediyor.Yok hayır biz anlamayız ya islamı kabul ederler yoksa canlarına okur ve onları haraca boğarız mı diyeceğiz
Emevilerle başlayan islam dışı yönetimler kendi hazinelerini doldurmak,saraylarda keyfialem yapabilmnek için bazı ayetleri malzeme olarak kullanmış başka milletlere yaptıkları saldırı ve barbarlıklarıda cihad adı altında kılıfına uydurmaya çalışmışlardır.
Sonuç olarak müslümanlar hiç bir kavme,islamı kabul edin yada cizye verin gibi gerekçeleriyle savaş açamazlar.Ama maalesefki sırlardan beri yapılmış ve böylece tüm dünyaya islamdan ve müslümanlardan nefret ettirilmiştir.Ve bu barbarlığın adıda cihad veya fetih olmuştur.
İşte müslümanların şanlı tarih ve şanlı ecdad diye övündükleri budur.çapulculuğun islami kılıfa sokulmuş hali.hazinelerini altınla, haremlerini de cariyelerle doldurup saraylarda içki ve fuhuş alemi tertip eden sultanlar bunun için gerekli olan parayı nasıl toplayacaklardı.Elbetteki talan ve vurgunla
Resulullahın yaptığı savaşlara bakıldığında da hep savunma amaçlı olduğu ortadadır.Mekkenin fethi ise, zorla çıkarıldığı ülkesine geri dönüştür ve bunada sonuna kadar hakkı vardır.Yoksa başka bir ülkeye savaş açmış falan değildir
Resulullahın kendi katılmayıp ta seriyyeler gönderek yapılan savaşlarda asıl amaç başka kavimlere savaş açmak değil,bizans ve fars imparatoluklarının islamı yok etme planlarını boşa çıkarmaktan başka bir şey değildir.eğer Resululah böyle bir tedbir almasa idi söz konusu kırallıkların müslümanları yeryüzünden silmesi bir an meselesi idi.
Kısaca taarruza geçen yine karşı taraftır.Resulullah ise müthiş ferasetinden dolayı onların planlarını başlarına geçirmiştir
Kendinizi bir an için gayrimüslüm yerine koyun ve düşününki. müslümanlar sizin ülkenize savaş açmış ve oranın halkını haraca bağlamış, siz bu durumda
bu müslümanlar ne kadar kibar ve nazik insanlar bize islamı kabul ettirmek için ilk önce ülkemize saldırdılar sonrada bizi vergiye boğdular. bu islam ne kadar güzel bir din böyle eh öyleyse bende müslüman olayım bari mi dersiniz yoksa islamdan ve müslümanlardan nefret mi edersiniz ???
--------
Kur’an açık bir dille indirilmişken bu ayetten farklı anlamlar çıkarmaya çalışmak boşa bence. Kemal Beyin çabalarını takdirle karşılıyorum. Ben de Kur’an’ın hikmetinden ve bilgeliğinden derinden etkilenmiş bir müslümanım. Kur’an da anlamak için kafa patlattığım ama bir türlü anlamadığım ayetlerden biri de buydu. Bana da çelişkili gelmişti çünkü dinde zorlama yoktur ama bu surede “Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle” onlar cizyeyi verene kadar savaşın deniliyor fakat eğer onlar bunu Hak din olarak tanısalar zaten müslüman olurlardı. Yine de herhalde ben anlamıyorum yada mutlaka bir sebebi vardır diyorum ve yoluma devam ediyorum çünkü Kur’an’ın yerine koyulabilicek ve ondaki bilgiyi içeren başka bir kitap da yok. Ama yine de düşünüyorum da bir yabancının bu ayeti okuyup da müslüman olmasının hiçbir yolu yok. Keza Ortadoğu’da ve dünyada da asla barış olmayacak. Bu savaş kıyamete kadar devam edecek. Bunu Kur’an’ı okuduktan sonra anlamak mümkün zaten, huntington’un medeniyetler savaşı teorisini okumaya gerek yok. Ama illa ki Kur’an’ın bunu söylediği anlamında değil fakat müslümanların bunu böyle anlayacağının kesin olması yüzünden. aslında fetih Tevrat’ta vardır; “Size kutsal toprakları vaad ediyorum, Kenan’lıları oradan çıkarın ve oraya siz yerleşin”. Bu Kur’an da aynen geçiyor. Yani allah emreden onları topraklarından çıkarırsın ve Allah emreder onları öldürürsün. Sonuçta Allah bilir biz bilmeyiz ve mal da mülk de Allah’ındır. Bir müslümanın bunu böyle kabul etmekten başka çaresi yoktur. Ama tabii hak hukuk olarak baktığımızda hepimizin kafası karışıyor çünkü biz hakkı hukuku da Kur’an dan öğrendik. Ama biz sonuçta içtenlikle öğrenmeye çalışan düşünen insanlarız hakkı hukuku sevdiğimiz için çelişkilere düşünüyoruz ve İslam’ın savaşla özdeşleştirilmesi bizleri çok üzüyor. Çünkü İslam barış demektir. Bu yüzden Kemal Bey’in çabalarını takdirle karşıladım. Ama öteki arkadaş sadece bir Cennet yalakası. Allah’tan barış diliyorum. Allah yardımcımız olsun…
alıntıladığım site http://www.kurandaceliskiyoktur.com/?page_id=24
-------------
ahmet Yazdı:
Sağolun arkadaşlar yardımcı olmaya çalıştığınız için.Ancak sorun sadece inanmayanlarla dost olmak veya onlara iyi-kötü davranmak değil.Allahımızın kelamını yargılamak biz kullarına düşmez tabi ama bir ayette dinde zorlama yoktur deniliyo,ötekinde inanmayanları öldürün deniyor.yani anlatmak istediğim şu,bizim dinimiz kusursuz bir din,insanların kafasında çelişki oluşturabilecek sözlerin olmaması gerekmez mi?Yine okurken gördüm mesela Fatr suresi ayet 8'de "Allah dilediğini saptırır dilediğini de doğru yola eriştirir" deniyor.Ama biz biliyoruz ki (Kuran'dan) insanlar yaptıklarının karşılığını alacak.Yani kimin önceden inanıp inanmayacağı belirlendiyse bu bi haksızlık olmuyo mu?Sonra şimdi inanmayan bi insanı öldürdük diyelim,ama o insanın ileride inanma şansını elinden almış olmuyormuyuz?Acaba çok irdelememek mi gerekiyor,yani olduğu gibi kabullenmek mi gerekir?Çünkü aklımın karıştığı anlar oluyor ve huzursz oluyorum...Saygılarımla... |
|
|
Allah kimi hidayete iletir
Allah sadece dilediğini mi doğru yola iletir?
Allah dilediğini hidayete ulaştırır dilediğini ise saptırabilir. Her şey onun kudret eli altındadır. Fakat her şeyi yapabilecek güce sahip olması, her şeyi yaptığı anlamına gelmez.
Biz hiç bir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (14 İbrahim Suresi - 4)
İbrahim suresindeki bu ayette Allah, açıkça, dilediğini saptırıp dilediğini de doğru yola iletebileceğini söylemektedir. Bunu yapabilme gücüne sahiptir. Bu güce sahip olması, her zaman bunu kullandığı şeklinde düşünülmesi yanlıştır. Aynı zamanda Allah kimseye haksızlık da yapmaz. Onun sıfatlarından birisi de adil olmasıdır. Kulları arasında adaletle hükmeder. Allah’ın insanları saptırmasıyla ilgili ayetlere bakılırsa, bu insanların sapmayı istedikleri ve inkarda oldukları görülecektir. Allah sapmayı isteyene bu yönde sapkınlığını arttırmaktadır. Yoksa inanmak isteyen, samimi bir şekilde kendini Allah’a açan bir insanın saptırılması söz konusu değildir.
De ki: “Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabilecek var mı?” De ki: “Hakka ulaştıracak Allah’tır. Öyleyse, hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sahibidir, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidayete ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?” (10 Yunus Suresi - 35)
Bu ayette görüleceği gibi burada şirk koşanlardan söz edilmektedir. Bunlar şirk içindedirler. Allah böyle sapmak isteyenin de sapkınlığını arttırır. Onlara hidayet vermez. Bu konuyla ilgili ayetlerin tümüne bakıldığında bu mantık görülecektir. Allah sapmak isteyenin sapkınlığını arttırır, iman etmek isteyenin ise hidayetini arttırır. Örneğin bir kişi kalben bir samimiyetle Allah’a yönelmek isterse, Allah onun bu isteğine karşılık verir. Onun kalbini İslam’a açar. Bu açıdan kalpler Allah’ın elindedir. Bir kişi kendisi istese de bunu yapamaz, ama hidayet veren (hadi) olan Allah bunu yapar. Aynı şekilde birisi sapmak istediğinde onun sapmasını yine Allah sağlar. Bunun adalet içinde olduğunun düşünülmesi çok önemlidir. Allah insanlar arasında adaletle hükmeder. İstese herkesi iman eden yada inkar eden yapabilir. Bu güç onun elindedir. Bu güce sahip olması adaletle hükmetmeyeceği anlamına gelmez.
Aslında materyalist değerlerle düşünüldüğünde insanların seçme gibi bir şansı yoktur. Her şey maddeden ibaret görüldüğünde, bu maddenin fonksiyonları da bellidir. İnsanı da sadece maddeden ibaret düşüncüğümüzde, olaylar karşısında vereceği tepkiler belirli olacaktır. Çünkü sahip olduğu organlar ve onların salgıları dışında hiçbir şekilde hareket edemez. Bu da insanın hiçbir şekilde bir seçme şansının olmadığını iddia etmek olur.
Evren sadece maddeden ibaret değildir. Bu evreni yaratan yüce Allah insana seçme şansı hakkı vermiştir. Bu seçimine göre Allah insanı saptırır yada hidayete erdirir.
Cüzü irade ve Külli irade konusunda yapılan hata ikisinin de nitelik olarak benzer kavramlar olarak düşünülerek kıyaslanmaya kalkılmasıdır. Allah zaman dışında ve zamana hakim olan bir varlıktır. Onun için zamanın geçmesi yada zamanı yaşamak diye bir durum söz konusu değildir. İnsan ise zamanlı bir varlıktır. O yüzden zaman için de insanın sahip olduğu cüzi irade ile, zamansızlık da Allah’ın sahip olduğu külli iradenin karşılaştırılması mantık olarak yanlıştır. Mutlak irade sahibi olan Allah, insanlara seçme hakkı vermiştir. İnsanların sahip olduğu bu hak, onun iradesiyledir.
alıntıladığım site http://www.kurandaceliskiyoktur.com/?page_id=21
---------
bir de şöyle bir yazı var:çok uzun olduğu için site linkini veriyorum.Ayrıca www.kurannesli.info sitesinin bilgi bankasında ilgili konulara ulaşabilirsiniz.
http://www.kurandaceliskiyoktur.com/?p=137
s.a