Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
haktansapmaz Yazdı:
Bana göre Nuh'tan, müslümanların kahhar çoğunluğuna göre Adem'den buyana bunca peygamberler namaz kılmakla ilgili düzenlemeleri getirdi, namaz kıldı ve kıldırdı, (hele İsrail Oğullarına ard arda nerdeyse bazan kesintisiz geldiler) nasıl oluyor bu kılınan namaz, sadece müslümanlarda varlığını sürdüre biliyor? Yahudiler, Musa'nın daha ilk vahide kılmakla memur kılındığı bu dinin direği namazı nasıl tamamen yoksadılar? Hiristiyanlar, "Bana hayatım boyunca namazı ve zekatı emr etti" diyen İsa'nın kıldığı ve de kıldırdığı(!) namazı nasıl tümden terk ettiler, tamamen unuttular, benim aklım almıyor.
Namaz sadece Müslümanlara değil, İslamiyetten önceki ilahi dinlerde de müminlere emrolunan bir ibadetti. Bunun en somut göstergesi Türkiyeli Süryâniler arasında görülmektedir. Onların namaz ibadetlerinde İslamiyetin öngördüğü namaz ile büyük benzerlikler söz konusudur. Günümüzde, dünya Hıristiyanları arasında ibadetlerderinde secde görülen iki topluluk Ortodoks Süryâniler ile Ermenî Gregoryen Kilisesi mensuplarıdır…
Aşağıda verdiğim adreslere bakarsanız… Tabi bu sadece benim bildiğim…
Ha, "namaz İbrahim'den beri farz kılınmıştır" diyorlar. İbrahim'den önceki peygamberlerin getirdiği dinin direği ne idi acaba? Yoksa direği yok muydu? Yada ilk peygamberden son peygambere kadar gelen din İSLAM değilmidir?
Merak ediyorum, acaba İbrahimim'in dediği peygamber gelse, abdesti açıklayacak hükümleri yeniden vaz edecek mi? Yoksa Muhammed'ten önceki peygamberlere Allah abdestsiz bir namaz mı öğretmişti?! Onların namazında sefer hali, huşu- hudu vb..leri yokmuydu?!
İlk resulden beri salât/namaz var ve günümüze kadar gelmiştir… Abdest hükmü gelmeden önce namaza hazırlık vardı zaten sadece düzen ve tertip getirildi… Bugün bilgili aklı sahibi bir Müslüman elinde Kuran’la düzenlemeler getire bilir… Bozulan tarafları düzenler… Zaten hakkıyla namaz herkese nasip olmaz…
Selam ve dua ile.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Sevgili Ulu-Yol Kardeşim, beni fazla abartılı ifadelerle tavsif etmişsin. Bu sizin hüsnü zannınız olsa gerek. Öyle görmek istediniz, öyle vasıflandırdınız. Rabbim bizi mahçup etmesin. Ben de sizi aynı duygularla selamlıyorum. Karşılıklı övgüye dönüşmesin diye kelimelere dökmüyorum.
Salat, Vahyi izleme, ona bağlılık, onunla bütünleşmedir. Salat, ahde vefa / Allah'a ve başkalarına verdiği söze bağlılıktır, yaptığı antlaşmara uymaktır, gereğini yapmaktır.
Salat ve zekat, Din'in hepsidir, hayatın tümünü içine alır. Ben her geçtiği yerde salata derstir demiyorum. Salat Kuran dersi ile başlıyopr diyorum. Kimi ayetlerdeki salatı ikame Kuran dersini içeriyor. Nisa / 101-103 ayetlerdeki budur. 103. ayet salatın bitiminden sonra, mü'minlerin salattan sonra Allah'ı unutmamaları, yani öğrendikleri Zikr'i tekrarlayıp zihilerinden çıkarmamaları, her zaman ve her yerde, uyanık oldukları her zamandaki hal ve işte onu izlemeleri öğütlüyor. Özellikle Rasulün ikame-i salatı inananlara verdiği Kuran dersidir. Bunların başında da Müzzemmil suresindeki Kuran okuyuşu ve salatın ikamesini geliyor. Cuma suresinin 10. ayetindeki salat ve hatta 46/29'daki "fe lemma qudıye" ; "bitince" ile ifade edilenin de, Rasulullah'ın, Mekke dışından (büyük ihtimalle Yesribli) olanlara KURAN OKUMASI , Kuran dersi olduğu düşüncesindeyim.
"DE RA SE" nin türevleri olan mastar ve fillerin içinde yer sldığı ayetlerin hiç biri Kuran dersini içermiyor kanaatımca. İgili ayetleri bir kere daha sizin incelemenizi ben istirham ediyorum sizden. Ayetler: 6/105 (deraste), 7/179 (derasuu), 3/79 ve 68/37 (tedrusuune), 34/44 (yedrusuune), 6/156 (diraset). bunlar Kuran'da bugün anladığımız gibi ders vermek veya ders almayı ifade etmiyorlar. Daha çok okuma. silme..yi ifade ediyor. Hatta 7/169'daki" derasuu ma fiihi" ye, " kitaptakiyle amel etmeyi terk ettiler" şeklinde yorumlayanlar da olmuş.(Rağıb'ın Müfredatı)
"Yıkanma amaçlı, bakır kaideli, bakır bir kazan yap. Onu "Buluşma Çadırı" ile (bakır) "Mizbeah"ın arasına yerleştir ve içine su doldur. "Aaron"(Harun) ve oğulları, elleriyle ayaklarını ondan (akacak suyla) yıkayacaklar. "Buluşma Çadırı"na gircekleri zaman (buradaki) suyla yıkanmalıdırlar; (bu sayede) ölmeyeceklerdir. Aynı şekilde, hizmet etmek, Tanrı Adına bir yakılan "korban" tüttürmek üzere (bakır) "Mizbeah"a yaklaşacaklarında da "ellerini ve ayaklarını yıkasınlar, ki ölmesinler. (Bu) Nesiller boyunca (Aaron) ve soyu için ebedi bir kanun olacaktır" (bkz. Tevrat, 30:18-21 ve yine bkz. "Çeviri ve açıklamalarıyla Tora ve Aftara", 2. kitab, Şemot, Kitisa, s.399"
"Buluşma çadırı"
"Korban"
"Mizbeah"
"el ve ayak yıkamak"
"Medineli yahudiler" bunları biliyor ve uyguluyor olmalılar veya "Arabistan yahudileri" dolayısıyla;
Arablarda biliyor olmalılar.
Selam ve dua ile,
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Ben Muhammed'in öldüğüne inanıyorum. Ölmüş birinin "canlı kuran" olması inancı, akıl taşıyanın iddia edebileceği bir husus olamaz. Bunun izahını da hiç bir temiz akıl sahibi yapamaz.
Alıntıladığım ve alıntı yapma gereğini duymadığım diğer paragraflardaki görüş ve iddilar, tamamen zandan ibaretler. "Bilmiyorlar..." diye itham ettiklerle ilgili hususların hepsi zandır. Hiç birisi Kuran' a dayanmıyor, Kuran'dan destekli değildir. Tamamen indi ve delilden yoksun yakıştırmalardır. Hiç bir hanif mü'min, Kuan'ı Peygambersiz, Peygamberi de Kuran'sız kabul etmez. Kuran'dan Peygamberi ve icraatlarını çıkardığınız zaman geriye ne kalır? Diğer peygamberlerin anlatılan kıssalarının da bir anlamı kalmaz . Rasülün/ Rasüllerin örnekliğini kabul etmeyen hiç bir hanif müslümanı tasavvur edemiyorum. Her hanif müslüman bunun bilincindedir. Hanif müslüman, hiç bir kimseyi Din'inde / söylemlerinde Allah'a ortak kabul etmeyendir. Aksi takdirde hanifliği bilmiyorsunuz.
Dün ve bugün, namazda el bağlamayı haram sayan müslüman mezhepler var. Abdest hususunda sünni mezhepler arasında karşı mezhebin namazını geçersiz sayacak kadar farklı görüş ve uygalamalar mevcut. Ayrıntı deyip geçmeyin.
"Savaşta bile cemaatla Rasul'ün namaz kıldırdığını" neye dayanarak iddia ediyorsunuz? Nisa/102'ye mi? Orada bir tek "iza seceduu": "onlar secde ettiklerinde" ifadesinden başka bir açıklama yok. ayette hitap Rasul'e olduğu halde ifade "secde ettiğinizde" şeklinde olmalı değilmiydi? Neden "secde ettiklerinde onlar veranızda olsunlar ve seninle salatta bulunmamış diğer taife gelsin.." şeklindedir ifade? Demek ki Rasul de secde etmiyor onlarla beraber. Şayet salat bildiğiniz namaz olsaydı ve de Rasul de onlarla beraber kılsaydı,"iza seceduu" yerine "iza secettüm": "secde ettiğinizde" olacaktı ifade. Yoksa Rasul onlara namaz kıldırmıyor da hitap ediyor / Kuran ayetlerini okuyor/ ders veriyor olmasın? Namaz bir secdeden mi müteşekkil? Yoksa namazın diğer rükünlerini biliyorlar da henüz secdeyi mi bilmiyorlardı? Bu ayetlerden ne Rasul'ün namaz kılışını-kıldırışını, ne namazın kılınış şeklini; rekat sayılarını, nede namaz vakitlerini çıkarmak mümkün değil. Bunu namazı Kuan'dan çıkardıklarını iddia edenlere söylüyorum.
Aslında bu iddiaların sahipleri salatı- zekatı, ikame ve itayı...haccı ve beyti ve daha bir çok kavram ve konuyu anlamamışlar. Kafalarındaki şablonların izahlarını Kuran'dan bulamayınca, vahyi yetersiz görmüşler ve Peygamberin hayatında O'na indirtemedikleri ikinci kuranı devreye sokanlara / Rasul adına indirenlerin kuranlarına iman etmişler; Allah'ın Rasulü'nü, O'nun eiçisi olmaktan çıkarıp şeriki yapmışlar bu ikinci, üçüncü...kuran münzillerini ve kitaplarını Allah'a ve Kitabı'na denkler yapmışlar.
Her hanif müslüman, Tevbe ve Enfal'daki qital ve cihadıyla beraber, Kuran'daki her hususa harfiyyen iman etmektedir.
Cebrailin Peygamber'e namazı öğrettiğini Allah'n kitabı olan Kuran'ın neresinden/hangi ayetine dayandırıyorlar? Bunları ancak hadis, fıkıh denilen diğer kuranlardan inanç haline getirip sunuyorlar. Madem öyle, bu hadis ve fıkıh kitaplarındaki tüm hadislere, bütün ictihadi görüşlere neden toptan inanmıyorlar? Niçin seçici davranıyorlar? Kitabın bir kısmına inanıyor bir kısmına inanmıyorlar mı! Buhari'ye / kitabına inanacaksan, bir tek hadisini dışarda bırakmadan inanacaksın. Bizim Allah'ın Rasulu aracılığı ile söylediği ve Kİtab'ında muhafaza ettiği bütün hadislerine inandığımız gibi. Siz değilmisiniz, bir ayetini inkar, Kitab'ın tümünü inkardır, diyen! Peki siz istediğiniz hadisi veya peygambere isnad edlen rivayeti kabul yada red ederken, neye dayanırsınız? Senin birini yada birkaçını red etme yetkin varsa, başkasının da toptan/silme red etme hakkı neden olmasın?
selam haktansapmaz
bütün insanların fani olduğuna elbetteki iman ediyorum...ve benim Resule canlı kuran derken ölümsüzdür demek istemediğimi gayet iyi anladığınızı ama nedense başka mecralara akıttırmay çalıştığınızı görüyor ve üzülüyorum...yoksa canlı Kurandırdan kastımın Kuranı en iyi anlayan ve hayatınının her aşamasına tatbik eden bir resulun varlığından bahsettiğimi anlamış olmanız gerektiğini düşünüyordum...sizler bunu kabullenmiyorsunuz kuranı en ince detayıyla yaşayan bu rahmet elçisininden hiç bir şeyin,hiç bir uygulamasının en basitinden namazı bile nasıl kıldığını bilmemeniz onu ne derece kabul ettiğinizin göstergesidir...peki hangi temiz akıl sahibi peygamberinin herhangi bir uygulamasını yada icraatını bilemez...hep aynı örneği verecem NAMAZı bile nasıl kıldığını bilmiyoruz diyorsunuz...sizce kemale ermiş ve son din olan bir dinin en temel farzlarından biri olan NAMAZı hangi temiz akıllılıkla bilmiyoruz diyorsunuz...
Nisa 102 yi bence siz bir defa daha gözden geçiriniz...ne yani Allah hangi ifadeyi hangi kelimelerle ifade edeceğine danışması mı gerekiyor haşa...böyle demek isteseydi de şu kelimeyi seçmaliydi...kendi anlayış tarzına uydurmak için mümkünse daha dikkatli cümleler kullanın...haşa resul orda namazı kıldırmayıp namaz kılmalarını mı seyrediyordu...savaşçılarına farzdı da kendisine değilmiydi...namaz kılmıyorlardı da hadi bir secde edelim mi dediler ya sonraki ayet...
siz bugün kılınan namaz şeklini kabul etmeyip bunu Kurani addederken,resule hangi mantıkla eskilerin kıldığı namazı kıldığını yakıştırıyorsunuz...peygamber sizin gibi basiretli ve seçici değilmiydi de eskilerin namazını kılıyordu da siz kılmıyorsunuz....resul de yoksa kuran da aradıda bulamıdığı için namaz mı kılmıyordu haşa...gerçekten çok temiz akıl sahiplerinin yapacağı bir davranış bu...
Allah resulune vahyin direktifleriyle itaat edenlere onun uygulamalarını uygulayanlar onu şeriki yapmış oluyorlarda onun hiç bir uygulamasını kabul etmeyenler ne yapmış oluyorlar acaba...bilinç altlarında resulu şerik yapmama adına inkar ediyor olmasınlar...acaba sizler kuranda kafanızdaki şablonları bulamayınca kemale ermiş olan dinde keşke namaz vakitler,namaz rekatları ve kılınış şekli olsaydı da rahatlasaydık demiyormusunuz...aynı mantık....tek fark bakış açısı...
taraflı olmaktan, heva ma göre yorumlamaktan,kasıtlı olarak haktan sapmaktan,kuranı yaşam tarzıma uydurmaya çalışmaktan ve kuranı saplantılarıma uyarlamaktan yeri göğü ve her ikisi arasındaki her şeyi yaratan Rabbime sığınırım...
Ben Rasul'ün, Kuran'ı en iyi anlayan olduğuna ve bire bir vahye uyduğuna enaz senin kadar inanıyorum. Rasul Kuran'ı bire bir yaşamıştır. Bundan asla şüphem yoktur. Rasul'un Kuran'la sabit bütün efaline eksiksiz enaz sizin kadar inancım var. Belki fazlası da var. Örneğin, ben Rasulullah'ın hiç bir günah işlemediğine, kınanmayı hak edecek hiç bir davranışta bulunmadığına da kesin olarak inanıyorum. Mesela: Âma'ya abese ve tevella yaptığına, Allah'ın haram kımadığını nefsine haram kıldığına, munafıklara izin verdiği için Allah tarafından kınandığına... asla inanmıyorum. Bu benim Kuran anlayışımdır. Benim bütün inancımı Kuran belirliyor. Ben Kuran'a gözümü ve kulağımı kapatamam; Kuran'da görmediğimi körcesine kabul edemem. Kuran'dan anladıklarımdan sorumlu tutulacağıma inanıyorum. Kuran'ı anlamak için de gece gündüz çabalıyorum.
Allah Rasülünün ağzından çıkmış her sözün, işlediği her fiilin doğru olduğuna kesin kes inanıyorum. Rasulullah'ın söz ve eylemleri Kuran'da kayıtlıdır, Kuran'la sınırlıdırlar. En azından bizim uymakla yükümlü olduğumuz söz ve eylemleri. Gerisi beni bağlamaz. Senin kıldığın yada (kıldıysa) Rasülün kıldığı namazı kılmamı bana Allah emr ediyorsa, nasıl kılacağımı da bana anlatmak zorundadır beni sorumlu tuta bilmesi için. "Eqimissalate" tekil emir kipiyle 5, "Eqimnessalate" 1, "Eqimuussalate" çoğul emir kipiyle 12 kez salatın iqamesini emr ederek, 22 kez emir kipi harici salatın iqamasine kitabında yer veren Allah, bir defa da kılınış şekline yer ayıramaz mıydı, eğer salat kılınan namazsa? Tam 40 defa kılınışından söz edecek ama 1 defa anlatmayacak, olacak şey mi? Demek ki Salat bildiğiniz namaz değildir.
Salatın dinindir, imanındır, ona bağlılığındır. Kuran'da salat, Kuran'a bağlılıktır. Bunun belli zaman ve zemini olamaz. Zamanı her zaman / yaşadığın süre, zemini de yaşadığın her yerdir. Salat, Din'in olmasa olmazıdır. Kişinin salatı yosa dininden geriye bir şey kalmamaış demektir. Onun için salat Kuran'da peryotlar halinde tekrarlanır. Neden savm, salat gibi terarlanmıyor Kuran'da? Halbuki sizin de muşahede ettiğiniz gibi orucun etkisi namazınkinden fazladır. Ramazandaki hayr u hasenata baksanıza! Namaz bunu sağlaya biliyor mu?
Şu ayetten dolayı; "19:31" İsa(a.s) için bu söz kunusu olamaz.
Sanıyorum "vahye bağlılığı" kastetdiniz.
Namaz ile Salât kelimesinin aynı olmadığını, salâtın= namaz demek olmadığınıda bilerek. Ben "Salât"ın kapsamında olan "şekilsel" ibadetin yerine getirilmesinin gerekli ve "vakitli yazgı" olduğuna inanıyorum.
Yani "Salât" konusunda yazdıklarınız "şekilsel" ibadet/salât kısmı hariç kalben katılıyorum.
Bu vesile ile, "namaz kılmakla" "salâtı ikame"nin aynı şeyler olmadığı (bende) belirtmek istiyorum.
1. "Salât" kelimesinin geçtiği her bağlamda tercümelerde "Namaz" karşılığının verilmesi;
"Salât" kavramının anlaşılmasında ciddi sorunlara yol açtığınıda belirtmek isterim.
2. "Salât"a hazırlık için zikredilen 5:6,4:43 temizlik uygulaması bu ayetlerinin öncesinde de uygulamanın bu yönde olduğuna inanıyorum. (Yani amiyene tabirle "abdestsiz namaz" kılınmamıştır.) Bu ayetler "temizlik" için değil, misal: "su bulunamaması durumu"ndan ne yapılacağı ile ilgilidir.
3. Şuayb(a.s) "Salâtının" "namaz" diye tercümesi ise tam faciadır.
4. Şekilse "Salât"ta da"vahiyden parçalar" okunması ve işitilmesi "ders" olarak da düşünülmelidir. (Bütün "sami" geleneklerde "kutsal kitablar" toplantılarda okunur).
5. Kendi adıma yıllardır "Şekilsel Salât" uygulamalarımda "karşımda" biri varmış gibi hareket etmiyor ve böyle düşünmüyorum.
bunları paylaşmak istedim,
Selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
"Salatın dinindir, imanındır, ona bağlılığındır. Kuran'da salat, Kuran'a bağlılıktır. Bunun belli zaman ve zemini olamaz. Zamanı her zaman / yaşadığın süre, zemini de yaşadığın her yerdir"
saygıdeğer abdurrahman hocam,daha önce de sanırım sn.sultan arkadaş size bu eleştiriyi yapmıştı.kuranda vakitler kesin olarak isimlendirilip kayıt altına alınmışken genel bir ifade kullanmanız konuyu anlaşılır olmaktan uzklaştırmaz mı
Namaz kılana göre, kişinin rabbı ile yaptığı bir görüşme, bir iletişim . Gerçekte ise bu kişinin kendisiyle yaptığı bir görüşmenin ötesine geçmez. Kişi hayalindeki rab iledir. Ve bu görüşmede yalnız kendisi vardır. Tasarlayan, konuşan (okuyan), dinleyen, davranışlarını ayarlayan ve yapan, zamanı belirleyen; giriş ve çıkışı, namazdaki süreyi istediği gibi tayin ve tespit eden sadece kendisidir. İnsiyatif devamlı ondedır, rabbın hiçbir mudahalede bulunmamaktadır. Kişi kendi başınadır bu eyleminde. Fail kendisidir, ikinci bir şahıs bulunmamaktadır, karşısında olduğunu düşündüğü rabbi tamamen pasif durumdadır.
Ohalde kişinin bire bir tek başına, tabiri caizse kendi kendisiyle yaptığı bir görüşme için randevu vaktine neden ihtiyaç olsun. Her şeyiyle sizin ayarladığınız, hep sizin kontrolunuzda olan bir namazın vaktini neden Allah belirlesin? Allah ne diye size randevu versin? Allah her zaman ve her yerde gören ve işitendir. O her yerde her an bulunandır. Siz ne vakit hazırsanız namazın vakti o vakittir. Zaman ve mekana muhtaç olan sizsiniz. Zmanını siz belirliyorsunuz. “Namazımı kaçırdım, vaktinde kılamadım, vaktinde kılınmayan namaz kabul olmaz....” gibi sözler size saçma gelmiyor mu ? Namazı kaçırmak Allah’ı yerinde bulamamak değil midir?.
Namazınızın mikatını Allah belirlemez. Görüşme isteği sizdendir, O’ndan değil. Siz seçtiği rasulü değiliz ki size randevu versin.Allah, Rasülleri aracılığı ile kullarıyla iletişim kurar; salatta bulunur.
“İnnellahe ve melaikehu yusallunealennebiyyi ya eyyuhellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima”:
“Allah ve melekleri Nebi ile irtibat halindedir (O’na vahy ediyor), ey inananlar siz de O’nunla irtibat halinde olun ve tam teslim (müslüman) olun.” (Ahzab/56)
“Ya eyyuhellezine amenu uzkurullahe kesira. Ve sebbihuhu bukraten ve esila. Huvellezi yusalli aleykum ve melaiketuhu liyuxricekum min ezzulumati ıla ennur, ve kane bilmu’minine rahima.”
“Ey inananlar, Allah’ı devamlı anın! Ve O’nu her zaman yüceltin (her dediğine uyun)! O ve melekleri sizi karanlıklardan aydınlığa / ışığa çıkarmak için size salat ediyor (vahy ediyor). Çünkü Allah inananlara rahimdir / onlara yol gösteriyor.” (Ahzab/41-43)
“Ve ma lekum la tu’minune billahi verrasulu yeduukum li tu’minu bi rabbikum ve qad exaze misaqakum in kuntum mu’minin. Huve ellezi yunezziluala abdihi ayatin beyyinatin li yuxricekum min ezzulumati ila ennur...”
“Size ne oluyor, Rasul sizi rabbinize iman etmeye çağıdığı halde Allah’a inanmıyorsunuz? Halbuki sizden söz lmıştı... eğer mü’minseniz! Sizi karanlıklardan ışığa çıkarmak için, kuluna begeler halinde ayetleri indiren O’dur...” (Hadid/ 8-9)
Dikkat edilirse görülecektir ki, Ahzab 43’teki “yusalli ala” ile Hadid 9’daki “yunezzilu ala” aynı anlamadırlar.
“ Fezkuruni ezkurkum veşkuru li vela tekfuruni. Ya eyyuhellezine amenu, isteiinu bissabri ve essalah, innellahe maassabirin”
“Beni anın ki ben de sizi anayım ( beni unutmayın / terk etmeyin ki ben de sizi unutmayayım / terketmeyeyim) ve bana karşlık verin ki ben de size karşılık vereyim. Ey inananlar, sabır ve salatla / Allaha= Rasulüne= Kitabına uymada devamlılık gösterek yardım taleb edin (yardımı hak edin)! çünkü Allah sabr edenlerle / devamlı vahye tabi olanlarla beraberdir.” (Bakara/152-1523)
Mu’minin salatı, Allah’ı ,Rasul’u, Kitab’ı izlemektir, O’na tabi olmaktır. Yukarıdaki ayetler salatın, Allah’, Rasul’e, Kitab’a bağlılık , birliktelik, izleme olduğunu gayet açık olarak söylüyor.
Sayın Rıdvan, siz “iqame” fiiliyle birlikte gelen hangi salata namaz diyorsunuz, hangisine namaz demiyorsunuz? Yada , salata tümüyle namaz demediğiniz için, namaz bu ayetlerden hangilerinin içinde yer alıyor, hangilerinde yer almıyor? Bunlar, namazı da içeriyor dediğiniz ayetler hangileridir? Bu 40 yerde geçen salatı farklı değerlendirebiliyor musunuz? Ayrıca siz namazın varlığını Kuran’da buluyorken, kılınış şeklini de Kuran’da bulabiliyor musunuz? Örneğin; vakitleri Allah, Kılınışını da Rasulullah belirlemiş diyor musunuz?
“Dedi ki, ben AllahIn kuluyum, bana Kitap verip beni atadı. Ve bulunduğum her yerde beni mübarek (faydalı, verimkli, öğretmen) yaptı ve beni hayatım boyunca salat ve zekatla ( kitab’ı izleyip arınmayı sağlamakla) görevlendirdi.”
Salat mü’minin, hayat boyu kesintisiz devam eden dinidir, yaşantısıdır.
kuranda vakitler kesin olarak isimlendirilip kayıt altına alınmışken genel bir ifade kullanmanız konuyu anlaşılır olmaktan uzklaştırmaz mı (Ulu-Yol)
Selam Ulu-yol kardeşim,
Sanıyorum kastınınız "Saltul'fecr ve "Salatul'işa"dır. Kuran'da "Salat-ul-İşa" ve "Salat-ul-Fecr"den bir vesileyle söz edilmiş olması, Allah tarafından isimlendirilip kayıt altına alınması anlamına alınmamalıdır kanaatımca. Bir süre sonra Medine'de günün belirlenmiş zaman dilimlerinde yapılan ders saatleri olduğunu, bu ve başka ayetlerden anlayabiliyoruz. Bunlar yada bunlardan ikisi fecir ve işadır. Örneğin; 4/142 ve 9/54, munafıkların salata gidiş ve gelişlerinden bahas eder.
4/142: "İnnelmunafiqine yuxadiunellaha ve huve xadiuhum ve iza qamu ilessati qamu kusala,yuraunennase vela yezkurunellahe illa qalila."
"Gerçek şu ki, munafıklar Allah'ı (inananları) kandırıyorlar, halbuki Allah onları kandırıyor (Allah'a rağmen inananları kandıramazlar), Salata gittikleri zaman isteksiz giderler; halka görünsünler diye. Gerçekte Allah'ı pek zikr etmezler.
9/54: "Onların infaklarının kabul edilmemesinin nedeni, Allah'a, Rasu'üne küfr etmeleridir. Ve onlar Salat'a ancak istemeyerek geliyorlar ve onlar ancak tiksinti ile infakta bulunuyorlar."
Kuran dersi / Kuran ta'limi de slattır, salatın olmazsa olmazıdır. Müzzemmil suresinde görüldüğü üzere Kuran dersi olan salat, gecenin büyük bir bölümünü kapsıyordu. Rasul ve yanındaki mü'minler gecenin büyük bir bölümünü Kuran okuyarak ayakta (yatmadan) geçiriyorlardı.
32/15-16: "Ayetlerimize gerçekten inananlar, onlar kendilerine hatırlatıldıklarında, anında boyu eğerler / kabul eder teslim olurlar ve rablerinin buyruğunu asla küçümsemeden gereğini yaparlar. Yanları yataktan hoşlanmaz, Çekinerek ve de umutla rablerine çağırır ve kendilerini rızıklandırdığımızdan Allah yolunda harcarlar."
25/73: "( Rahman'ın kulları) okimselerdir ki, Rab'lerinin ayetleri kendilerine hatırlatıldığında, üstüne hurra kör ve sağır yatmazlar."
17/78-79: "Gün batımından gece karanlığı boyunca salatı icra et! Çünkü aydınlığın Kuran'ı anılmaya değer. Ve / yani gece sana bir arma olarak, O'nunla (Kuran'la) geçir geceyi! Rabbin seni beğenilecek bir ikamet mahalline kesin gönderecektir."
Ayetleden anlaşılan odur ki, ilk yıllarda özellikle Mekke döneminin sonuna kadar, mü'minlerin Kuran eğitimi geceye yönlendirilmiştir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma