Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Her şey her şeyle gidiyor mu gerçekten?
Bir dizgenin değerlerini, ilkelerini bir başka
dizgenin içine koyduğumuzda o değer ve o ilke asal anlamını taşımaya
hâlâ devam ediyor mu?
Her şey böylesine kaygan hale mi geldi?
Kendi keyfiliklerimi bir dizgenin ilkesi haline getirebilir miyim?
Ya da bir dizgenin temel değerlerini kendi keyfiliklerimde içselleştirebilir miyim?
Öyleyse niçin hâlâ suç sayılan fiillerden bahsedebiliyoruz?
Niçin hâlâ suç sayılan fiillere yaptırım uygulamayı meşru, dahası zorunlu görebiliyoruz?
Eğer bir fiil suç sayılıyorsa, suç sayılacaksa niçin o fiile uygun görülen yaptırım bir kültürden ötekine farklılık gösteriyor?
Ve niçin bu farklılık kimi zaman adil sayılıyor, kimi zaman adalete aykırı düştü deniyor?
İnsan, demek ki, her şeyin değiştiği, yer
yerinden oynadığını kabul ettiği bir zaman diliminde bile, gene de
sabit kalması gereken bir değerin, bir ilkenin ortada dimdik kalmasını
diretiyor.
Çünkü ortada sabit duran bir ilke mevcut
olmadıkça, biz kendi meşruiyet sınırımızın nerede başladığını ve nerede
bittiğini asla bilemez hale geliriz.
Bütün bu modern sonrası telâkki tarz(lar)ının
ortalıkta fink attığı bir ortamda bile, yolumuzu ve yönümüzü gösterecek
bir Demirkazık yıldızının orada bulunmasını buyuruyor derunumuzun
pusulası.
Burada ilkece şu ayrımı yapma zorunluluğu
ortaya çıkıyor: insanların yaşadığı ortamın onları suça hazırlayıp
hazırlamadığı sorgulanmalıdır. Durum cinayet olayında olduğu gibi,
diğer suç türlerinde de geçerlidir. İnsanların yaşadığı ortamda onları
hırsızlığa sevk edecek şartlar mevcut mudur? Gelir dağılımındaki
adaletsizlik yüzünden bazı insanlar hırsızlığa yöneliyorsa, burada
hırsız kadar bu ortamın oluşmasında payı olan herkes sorumlu
tutulmalıdır. Cinayet şartının hazır bulunduğu ortamda cinayet
işleniyorsa, bu sonuçtan söz konusu ortamın payını göz ardı etmemek
gerekir. Dolayısıyla bu tür ortamlarda ceffel kalem kısas uygulamak
yerinde olmayabilir. Kısas, kendi şartlarının isterleri yerine
getirildiğinde adil olur. Demek ki, her yaptırımı her suç ortamında
seyyanen uygulamak adil olmayabilir.
Geçtiğimiz yıllarda bu ülkede bir zina
tartışması yaşanmıştı. Kimileri zina fiili boşanma nedeni kabul edilsin
isterken, kimileri zinanın suç olmaktan çıkartılmasını talep ediyordu.
İçinde yaşadığımız ortam acaba zina fiilinin işlenmesini teşvik mi
ediyor, yoksa bu suçun işlenmesini önleyici şartlar mı mevcut
bulunuyor? Hırsızlığı, zinayı veya diğer her türden suçu teşvik edici
bir sosyal/toplumsal ortam yaşanırken, bir yandan da bu tür fiilleri
ağır cezalarla müeyyidelendirmek ne denli adil olabilir?
Demek ki, modern sonrası söylemin dile
getirdiği her şeyin her şeyle gittiğine ilişkin dayanağın kendisinin
bir sabiteye ihtiyacı olduğu anlaşılıyor.
Fakat görünen o ki, söz konusu dayanağın üzerinde yer aldığı zemin de kaygan haldedir.
Her şey her şeyle gitmiyor, her şey her şeyin altından kayıp gidiyor. Rasim Özdenören-Y.Şafak
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|