Yazanlarda |
|
yeni islam Yasaklı
Katılma Tarihi: 09 temmuz 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 90
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Dostlar,
Naci aslında çok güzel ve de özel bir noktayı yakalamış ancak vahyin bu mucizevi etkisi onu farklı noktalara götürmüş.
Gerçekten de bırakın bize Arapça Kuran okunmasını, bugün Araplara bile gitseniz aynı Kuran onlara da vahyin ilk muhattapları gibi bir etki gösteremez.
Vahyin ilk muhattapları sözlü kültüre sahip bir toplumdu. Walter Ong henüz yazıyı içselleştirmemiş bu tür toplumları birincil sözlü kültür'e sahip toplumlar olarak adlandırıyor. Walter Ong "Sözlü ve Yazılı Kültür" adlı kitabında bu toplumları inceler, sözlü kültüre sahip toplumlar ile yazılı kültüre sahip toplumlar arasındaki anlayış, fikir yürütme alışkanlıklarına değinir, yazının ve matbaanın, eğitimin insanın zihin yapısı üzerindeki etkilerine değinir. Sözlü ve yazılı kültür arasındaki farkları inceleyen bu tür çalışmaların ilk kez 20. yy içinde başladığına dikkat çeker, daha önceki dönemlerde ise araştırmacıların sözlü ve yazılı kültür arasındaki farkı dikkate almadığını ifade eder.
Konumuz açısından çok kısaca bahseder isek, sözlü kültür toplumunda sözün önemi büyüktür. Bilgi biriktirme aracı olarak yazı yoktur. Sözlük yoktur. Yazının getirdiği metnin parçalanıp incelenmesi, tefekkür edilmesi alışkanlıkları yoktur. Soyut kavramlar üretme minimum düzeydedir. Bilginin biriktirilmesi için hafıza dan ve sözden başka araç yoktur. Bilgi, deneyim ezberlenmek ve hafızada saklanmak zorundadır. Bilginin hafızada saklanması söze dayanmaktadır, ezberlenebilir, akılda kalması kolay sözlere. Söz ritim kazanır, kafiye kazanır, nesnel kavramlarla canlılık kazanır, kimi zaman şiir olur, kimi zaman kıssa, kimi zama atasözü. Bu sözü en iyi konuşanlar itibar kazanır, önemli kişiler olurlar. Kısaca özetlediğim bu ortamda söz çok önemlidir. Söz insanı yakalar. Sözün en güzeli olan Kuran da bu yönüyle insanlar üzerinde büyük etkide bulunmuştur.
Vahiy sözlü kültüre sahip bir topluma hitap etmiştir.
Biz yazılı kültüre sahip bireyler olarak, sözlü kültür toplum bireylerinin zihinsel yapısı ile uyumlu değiliz. Matbaa bizim zihin yapımızı ebediyen değiştirmiştir. Ancak onların nasıl düşünüp fikir yürüttüklerini inceleyerek onların kültürünü anlamlandırabiliriz. Ayağımız ancak böyle zemine basar.
Muhabbetle.
Sevgili elmuh.Sözünü ettiğiniz yazarın söyledikleri bilinmeyen bir şey değil.Bu durum herkesin malumudur.
Reklamcılar,en etkili reklam veya tanıtımın,bire bir,yani yüz yüze yapılan tanıtımlardır der.İkinci derece etkili tanıtım,yani tebliğ,telefon veya sesle yapılan tanıtımlardır der.Yazı ile yapılan tanıtımlar ise,en az etkili olan yani üçüncü derece tanıtımdır der.Zaten bunu bizlerde hayatımızda tecrube etmişizdir,ediyoruz.
Örneğin:Bir fikri veya bir düşünceyi veya bir idoolojiyi,en iyi ve en etkili şekilde,o düşünceyi ortaya atan adama takılmakla,o adamla hiç değilse bir süre yaşamakla öğrenilir,anlaşılır.
Muhammed"e inanan ilk kuşak müslümanların,sabahlara kadar peygamberle birlikte Kur"an okuduklarını,yani peygambere takıldıklarını,peygamberle birlikte yaşamaya çalıştıklarını Kur"an"ın genelinden ve bilhassa,73/20.ayetten açıkca anlıyoruz.
Kur"an" ve müslümanlık,bilhassa,bizzat bu insanlar vasıtasıyla,önce Arap yarımadasına,sonra da tüm dünyaya yayılmıştır.Muhammet,23yılık,(ki bu bana göre doğru değildir.Peygamberin peygamberlik dönemi,10 yıldır.)kısa yaşamında bunca insanı etrafına nasıl toplamış ve o topladığı insanları,daha sonrada dünyanın dört bir yanına,bir daha dönmemek üzere hicret ettirmiş.
Peygambere cansiperane destek olan,peygamber ve islam için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan,bunca insanı,bu kadar kısa bir süre içinde, peygamber veya Kur"an nasıl etkiledi,etkileyebildi.
Aynı Kur"an",okuduğumuzda bizi oturduğumuz yerden bile kaldıramazken,o insanlara,malını mülkünü,yurdunu nasıl terkettirdi?
Hepiniz bilirsiniz.Balkanlar,afrika,ispanya,istabul,kafkaslar ve uzak doğu,ashab mezarlıklarıyla doludur.Peybamberin halası bile,Kıbrısta ölmüştür.Bu kadın manyakmıydı,Mekke veya Medinede peygamberle birlikte yaşamak varken,fakir bir ada devleti olan kıbrısa niye hicret etmiş.
O insanları o şekilde motive eden bir şey olmasaydı,ne peygamber,peygamber olabilirdi,ne de Kur"an yaşayabilirdi.
Demem o ki,o insanlar,bir çok sıradışı ayete,yani mücizelere vakıf oldular ki, o şekilde motive olabildiler.O sıardışı ayetin ne olduğunu Kur"an"bildirmesi gerekirdi.Ve bana göre de bildiriyor.O da anlatmaya çalıştığım gibi,peygamberlerde dahil,Kur"an"a muhatap olan herkes,lisanını bilmedikleri halde,Kur"an"ın ne dediğini açıkca anlıyorlardı.
Bundan dolayı da Kur"an" her şeyi ile ilktir ve yeryüzüne,yani bu gezegene gönderilmiş,yazılı tek ve en son kitaptır.
Selam ile.
|
Yukarı dön |
|
|
yeni islam Yasaklı
Katılma Tarihi: 09 temmuz 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 90
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba,
naci kardeşim, bu vardığın noktanın bir üstü Muhammed A.S'ın melek olduğunu iddia etmektir. Biraz yavaşlamakta, sakinleşmekte, basit düşünmekte fayda var.
Dostum,sen merak etme.Ben oldukça yavaş hareket etmekte,yavaş düşünmekteyim.Ben bu yola baş koyalı tam,22 yıl oldu.Yani senin yarı yaşından fazla.Hele sen emekleme devresini geçir ve yavaş yvaş yürümeye başla,ondan sonra tekrar görüşelim.Sen şu anda kendini alleme zannediyorsun.Çünkü Kur"an"ı yeni yeni farketmeye başladın.Bu Kur"an"ın taktiğidir.kendisine yönelenlere,önce büyük bir öz güven verir.o kişide Kur"an"dan aldığı bu özgüvenle,kendisini alleme zannedip,her şeye itiraz eder.Ama zaman ilerleidkçe,Kur"an"da yol aldıkça,Kur"an" ona,hiç bir şey bilmediğini öğretir.İşte o kişi,o zaman kendisini sudan çıkmış balık gibi hisseder.Ben öyle zannediyorum ki,sen henüz sudan bile çıkmış değilsin.Ama seni ve senin çalışmalarını çok önemsediğimi belirtmek isterim.Çünkü bende bu süreçten geçtim,geçmiştim.Yaşadığın bu süreç,çok öenmli bir süreç.Allah ilmini arttırsın.
Selam ile.
Elbette, Allah zaten bunu söylüyor. Diyor ki, denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa bitmez tükenmez kelimeler anlatmaya, yazmaya. Sadakallah.
Ancak, sana atladığın bir gerçek hayat tecrübesinden örnek vereyim. Çok iyi derecede ingilizce bilen biri, karşısındaki çok düşük seviyede biliyorsa, kelimeleri onun ANLAYABİLECEĞİ şekilde, basitinden seçer.Veya bir motor ustası, sana arabanın arızasını anlatırken, teknik kelimelere pek girmez, senin ANLAYABİLECEĞİN sadelikte anlatır. Çünkü ESAS mesele İLETİŞİM kurmaktır. Bunun da en BASİT yolu, söze, iletişime MUHATAP olanların ANLADIKLARI, BİLDİKLERİ kelimeler ile anlatmaktır.
Arapça arapçadır, arap da araptır kardeşim. Bugün arapça bilenler ÇOK NET BİR ŞEKİLDE KELİMELERİ TÜRKÇEYE ÇEVİREBİLİYOR. Ancak, kimisi öğretilerinin, kimisi yaşadığı çevrenin etkisi ile ANLAM BÜTÜNLÜĞÜNÜ HER ZAMAN DOĞRU YANSITAMIYOR.
Bu çevirileri okuyan her kişiye de FURKAN nasip olmaz ise, kalpleri, akılları açılmaz, Alim olan Allah ANLAMASINI kolaylaştırmaz ise, anlayamazsın.
Zira bu durum, sadece Kurana has bir olay değildir. Basit bir köşe yazısını bile sen ve ben bazı noktalarda farklı anlayabiliriz.
Bu yüzdendir ki, Kuranda KESİN ÇİZGİLERLE ŞEKİLCİLİK yoktur.
Bu arada Elmuh kardeşim, birisin makalesinden bahsetmiş. Orada Kuran'ın ilk muhataplarının yazma kültürü olmadığı vurgulanmış. Halbuki bu basit bir ZANdır. Zira o tarihlerde yazma kültürünün bugünkü araplardaki yazma kültüründen daha İYİ olduğunun kanıtı, HAREKELERdir.
Çünkü bugünkü araplar HAREKE kullanmaz. Ama Kuran harekelidir. Derler ki, harekeler de sonradan eklendi. ZAN EDERLER.
Bu evrimi, mutasyonu türkçemizde de görmek mümkündür.
eskiden kar kelimesini iki ayrı şekilde yazardık. Hareke kalktı.
Azeriler hala el kelimesini iki ayrı şekilde yazarlar.
Araplarda harekeleri kaldırmış, Kuran bugüne kadar korunmuş. Kurandan kaldıramamışlar, sonra hemen uydurma, yakıştırma yapmışlar. KENDİ YAZI DİLLERİNDE KALDIRDIKLARI HAREKELERİ, KURANA DA SONRADAN EKLENMİŞTİR diye iftira atmışlar.
Selametle,
|
Yukarı dön |
|
|
elmuh Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 435
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Naci,
Fikirler insanlar tarafından sahiplenince maddi bir güç haline geçer. Bu kural sadece Muhammede inen vahyin ilk muhattapları tarafından doğrulanmış değildir. Tarihe bakarsanız bu tür fikir akımlarının maddi bir güce dönüştüğü toplumsal hareketleri sık sık görebilirsiniz. Birkaç örnek verilirse, Fransız Burjuva Demokratik devrimi, Sovyet Devrimi, Hitler Almanyası, Bizim Kurtuluş Savaşımız. Bunların hepsi belirli fikirlere sahip insanların, o fikir çerçevesinde, örgütlü mücadelesi ile ortaya çıkmış sonuçlardır. Bırakın bu tür eylemleri, en ufak insan eylemi bile düşüncede başlar. Bunun mucizevi/sihirli hiçbir yanı yoktur.
Vahiy 23 senelik süreçte aynı zamanda kendi mücadelesine önderlik etmiş, inananlara gerek ideolojik temelde gerekse taktik ve stratejik doğrultuda yol göstermiştir. Bunu yapabilmek için de muhattap aldığı toplumun dili de dahil olmak üzere tüm kültürel yapısını, bu kültürel yapıdan gelen alışkanlıklarını dikkate almış, onlara kendi dillerinde seslenmiştir. Bizim için anlaşılması zor görülen olaylar, hitap tarzları, anlatım üslubu, cümle kalıpları, deyimler vahyin ilk muhatapları için apaçıktı. Çünkü onlara kendi ortamları ile bağıntılı olarak hitap ediliyordu. Sözlü hitap ortam ile, bağlamı ile anlam kazanır. Sözün bağlamı kağıda geçirilmeden sadece kendisi kağıda geçirilir ise daha sonra o kağıdı okuyan, sözün gerçek kastını anlamakta zorlanabilir. Vahiy de mushaf haline getirildiğinde başına aynı şey gelmiştir.
Başlangıçta ezber kontrolü için kullanılan vahiy kayıtları daha sonra ne denmek isteniyor acaba denip kelime kelime yorumlanmaya başlanınca artık ilk anlamından da uzaklaşmaya başlamıştır. Vahye bakış açısı değişmiştir. Başlangıçta söz iken, şimdi kitap olmuştur. Başlangıçta sözlü kültürü yansıtan vahiy, kağıda dökülünce yazılı kültürün ürünü olarak değerlendirilmeye başlanmış, farklı kültürel inançlar, politik çıkarlar da işin içine girince ortaya doğru anlaşılamıyan bir kitap çıkmıştır.
İnsanlar sıradışı olarak bir tek vahye muhattap olmuşlardır. Onun dışındaki herşey Allahın yaradılış kanunlarına uygun olarak gerçekleşmiştir. Kuranda anlayamadığımız hususları kolaycılığa kapılıp sihir, büyü, olağanüstülük gibi kavramlarla açıklamaya çalışacağımıza, ilk muhattapların ortam ve kültürel yapısını dikkate alarak vahyi çözümlememiz gerekir. Anlayamadığımız hususlar mutlaka olacaktır, ancak bunların çok önemli hususlar olacağına inanmıyorum.
Muhabbetle.
__________________ O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Amel defterinin bu şekilde düzeltilemeyeceği o çetin günün azabından, alemlerin Rabbi olan Allah'a sığınırım...
Alim olan Allah EN doğrusunu bilir...
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Amel defterinin bu şekilde düzeltilemeyeceği o çetin günün azabından, alemlerin Rabbi olan Allah'a sığınırım...
Alim olan Allah EN doğrusunu bilir...
|
Yukarı dön |
|
|
yeni islam Yasaklı
Katılma Tarihi: 09 temmuz 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 90
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili yeni islam Kardeşim! Öncelikle beni oldukça şaşırtan görüşlerini saygıyla karşıladığımı belirtmek isterim. Benim görüşlerimle çakışmasada bir düşünce ve yorumlama ürünü görüşlerine katılmam için açıkladığın görüşlerin beni ikna etmeye yetmedi. Bu itibarla senin görüşlerinle çakışmayan genel kabul bulmuş görüşleri sana karşıt görüş gibi açıklama durumundayım. Arap bir ırk bir millet ve kavim adı değildir. Arap Peygambere ve getirdiği kitaba muhatab olmuş insanları tanımlayan bir sözcüktür diyorsun. Daha açık bir ifade için vurguluyor, Bu muhataplığa ulaşmamış hiç bir mekkelinin müslüman bile olsa arap olmadığını konuşup yazdıklarınında arapça olmadığını iddia ediyorsun. Ben yazdıklarından sizin böyle bir görüşe sahip olduğunuzu kabullenmiş durumdayım. Senin görüşlerine karşıt demiyeyim, tarihi yansıtan genel görüşe göre herkesçe bilinen 633 Yemame savaşında sahabeden en az 70 Kur'an hafızının şehadeti Ebubekiri çok üzmüş vede tedirgin etmişti İslamın geleceğe taşınması hususunda; Zeyd Ebubekirin kendisini çağırttığını kendisinin bu çağrıya önemine binaen acilen yerine getirip Halife Ebubekirin yanında Ömer'inde bulunduğunu söze Ömer'in başladığını ve kendisine Bu savaşta Kaybedilen hafızların Kur'anın dolayısıyla İslamın geleceği bakımından endişe duyduğunu söyledikten sonra Sen en güçlü hafızaya sahip en bilinen vahiy katipliğin hafızlığını gücünü biliyoruz. Kur'anın toplanıp kitap haline getirilmesi arzularına Zeyd ilk önce şiddetle karşı çıkar Resulullah'ın yapmadığı teşebbüs bile etmediği bir şey isteniyordu kendisinden. Bu hususta kesin kararını vermiş Ömer'in ve Ebubekir'in israrları karşısında böyle bir çalışmayı kabullenir Zeyd hafızasındaki ayetleri Yanına aldığı diğer hafızların şehadeti ile yazılarak toplandı ve Halife Ebubekir'e teslim edildi. 646 senesinde Osman'ın halifeliği döneminde sınırlar genişlemiş Kur'an çok değişik lehçelerle okunmaya kıraat edilmeye başlar bu farklı okunuşlar farklı anlamlar oluşturup tartışmalara sebep olunca kendiside kur-a hafızı olan Osman Ömerin kız kardeşi Hafsa 'da bulunan Kur'anı istetti En az kendi kadar kuvvetli 4 hafıza kendi nezaretinde Kureyş lehçesinde açıkçası Resulullah'ın vahiy telafuzuyla cem ettirdi. ve 7 adet olarak çoğalttı Bu gün evimizde elimizde bulunan Kur'an Osman'ın Muaz, Ubey, İbn-u Ka'b Zeyd ibn Sabit tarafından hazırlanmış Kufe- Basra- Şam- Yemen- Mekke- Bahreyn- e gönderildi Osman bu Kur'anı mevcut bütün hafızların huzurunda hatmedilerek güvenilirliğini zamanında tescil ettirdi. Bu Kur'an İstanbul Türk ve İslam eserleri müzesinde Kayıt No.457 sırada Hz.Osman imzasını Hicri 30 sene bilgisiyle saklanmakta Şehit edilen Kan lekesi mevcut olarak saklanmaktadır. Karbon işleme sisteminde yapılan tesbitte 400 senelik olduğu açıklanmıştır. Buyur.Burdan yak.Karbon testi tefsir edilmiş açık bir ayettir.Hani bu Kur"an"ı osman yazmışti.Hani bu Kur"an" üzerindeki kan Osman"a aitti.Sevgili dostum,alıntıladığın bu rivayetlerin hiç birinin gerçekle uzak yakın ilgisi yoktur.
ANDOLSUN TURA.
SATIR SATIR YAZILMIŞ KİTABA.
YAYILMIŞ İNCE DERİ ÜZERİNE...52/1,2,3.
Kur"an,inzal olmaya başladığı andan itibaren,anbe an deriden mamül bir kitaba ve bizzat Hz.Muhammed eliyle yazılıyordu.
DİLEYEN ONDAN ÖĞÜT ALIR.
İÇİNDEKİ SAHİFELER MÜKERREMDİR.
YÜKSEK,TERTEMİZ.
YAZICILARIN ELLERİNDE.
DEĞERLİ.
80/12,13,14,15,16.
Bu ayet,hangi sayfalardan,hangi değerli yazıcıdan veya yazıcılardan söz ediyor acaba.Hiç düşünen var mı? Bu konuyla ilgili Kur"an"da bir çok ayet veya resim var.Bu konuyla ilgili bir hayli inceleme yaptığımı söyleyebilirim.Ancak,ne yazık ki vaktim yok.onun için şimdilik kısa kesiyorum.
Piri reisin harıtası da vahiydir.Söz konusu harita,Muhammed veya Süleymandan kalmıştır.Sahtekar Piri reis,eline geçirdiği bu haritadan bir kopya çıkartarak,kendisine maletmiştir.
Selam ile
Bu Kur'an tarihine göre bir daha Kur'anın lisanı nedir? gözden daha doğrusu akıldan geçirmeli diyorum. Sevgi ve muhabbetle değerli kardeşim.
|
Yukarı dön |
|
|
yeni islam Yasaklı
Katılma Tarihi: 09 temmuz 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 90
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Yolcuabbas,
Kuran ille de Muhammed A.S. dan sonra yazılmış, kitaplaştırılmış olmalı değil mi?
Bunun başka yolu yoktur değil mi?
Yani Alak Suresinde vurgulanan "kalemle yazma" eyleminde, yapılan şiirdir, hadistir ama Kuran değildir değil mi?
Çünkü Kuran Muhammed A.S. dan sonra YAZDIRILMIŞ olmalı, onun döneminde sadece EZBERLEME metodu geçerliydi değil mi?
Bunlara bu şekilde inanacağız ki, Kuran'ın günüzmüde EN YAYGIN KULLANIM ŞEKLİ ile KORUNMUŞ olduğu gerçeğini bulandırabilelim değil mi?
Selametle,
Sevgili atalar dininin yolcusu,yolcuabbas yolun açık olsun.
Selam ile
|
Yukarı dön |
|
|
yeni islam Yasaklı
Katılma Tarihi: 09 temmuz 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 90
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Nedense benim sorularım Naci Çelik tarafından görmezden gelinmiş.
Rabça olan bir lisanı Resul'ün muhatapları Muhammed'in ağzından duyar duymaz nasıl anladılar.Sevgili haktansapmaz.Ben bu durumun,Kur"an ve Hz.Muhammed"in mucizesi olduğunu söylüyorum.Çünkü ben,mucizenin olduğuna kesinlikle inanıyorum.Allah dilemişse,peygamber ve muhataplarıyla bu şekilde iletişime geçmiş olamaz mı,geçemez mi?ve hem iman hem de inkar edenler aynı lisan ile nasıl karşılık verebildiler? Muhammed'in daha önce hiç bilmediği, duymadığı Rabça Lisanı Muhammed'in nefsinde inzal ile eşzamanlı olarak meydana gelen bir mucize, aynı zamanda muhataplarının da aynı anda bizzat kendi nefislerinde, Naci'ye göre, müşahede ettikleri inkarı mümkün olmayan bir mucize...! Peki aynı mucizeyi (Rabça'yı anlama ve konuşma mucizesi)nefislerinde, bizzat her biri nefisinde şahit olan kafirler nasıl neden kafiri oldular? Muhammed"e doğrudan muhatap olan ve Kur"an"dan,ebediyen cehennemlik oldukları anlaşılan kafirler,boşuna ebediyen cehennemlik olmadılar diye düşünüyorum.Aksi takdirde,adaletsizlik olurdu.Musanın helak edilen ve cehenneme giden kavmi,bir çok açık mucizeye rağmen inanmadılar ve ebediyen kalmak üzere cehenneme gitmeyi hakettiler.
Allah,benzer mucizeleri göstermeden,Muhammedin muhataplarını da ebediyen cehenneme gönderseydi,adil olurmuydu?
Bugün adına Araplar denilen bu kavim daha önce bir dilleri var mıydı? Elbette vardı.Hangi dili konuşuyorlardı? Bugünkü Arapça Lisanı, Muhammed'in Rabça olan lisanından sonra mı oluştu?Evet.işte bunu iddia ediyorum. Rabça Arapça'ya nasıl dönüştü?Bugünkü arapça zaman içerisinde,rabca lisan üzerine bina edildi. Son bir önemli soru: Rabça'yı okuyan her dili konuşan her kes, mucizenin devamlılığı ve gereği olarak, aynı şekilde Kuran'ı anlaması zorunluluk arzetmez mi? Farklı anlayışlar niye?Peygamberler veya peygamber toplumları,bu yaşam açısından,tüm toplumlar için ideal örnek veya ideal toplumlardır.Kişi veya toplumlar,söz konusu ideal örneklere yaklaştıkları oranda mutlu veya insanca yaşarlar,yaşayabilirler.Eğer her toplum,peygamber toplumlarının sahip oldukları avantajlara sahip olsaydı,dünya hayatı,bir fitne(işkence,eza,ceza)olmazdi ve dünya da bir cennet olurdu.Yani Sünnetullah böyle olmaz,değişik olurdu.Biz ona karışamayız.Allah sistemini böyle oluşturmuş,böyle takdir etmiştir.
Örneğin:Ben bu yaşamında,Hz.Muhammed veya diğer peygamberlerin,tek bir savaş yapmadığına,tek bir kişinin öldürülmesini emretmediğine imanım gibi eminim.Yani bu yaşamları açısından,peygamber toplumları,dünyanın,en mutlu ve en müreffeh toplumları olmuştur.Allah o toplumları,diğer tüm inanan toplumlara örnek olsun,böylece onlarda,bu yaşamlarında asgariden de olsa,mutlu olsunlar diye çıkartmıştır.Bu konuda ben böyle düşünüyorum.Ama Allah"ın muradını,hiç kimse,yüzde yüz idrak edemez tabii.
Selam ile
Muhabbetle.
|
Yukarı dön |
|
|
yeni islam Yasaklı
Katılma Tarihi: 09 temmuz 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 90
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Evrenesoğlu örneği saçma.
Niçin Evrnesoğlu'na da iman etmiyorsunuz? Hem O'nun da kitabı var?
O'na iman sdenler yok mu? Çok. Kim bilir, belki mucize de gösteriyordur! İnananlarına sorun bakalım, onlar ona mucizesiz mi inandılar?
Sevgili haktansapmaz.Evrenosoğlu veya benzerlerini,14 asır sonra hatırlayacak veya anacak tek bir insan olacak mı? Bırakınız 14 asri,50 yıl sonra bile,tek bir esamesi okunmayacak.ve insanlık tarihi böyle dedlilerle doludur.Onları hatırlayan var mi?
Ama biz kendilerinden söz ettiğimiz peygamberlere inanan milyarlarca insan var.
SELAM İLE.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bakın Naci Bey, siz, Kuran Rabça'dır ve daha önce bu lisanı ve bu lisanın tüm kelimerini Muhammed dahil hiç kimsenin bilmediğini, harflerini tanımadğını, ilk defa duyup tanıdığını iddia ediyorsunuz. Muhammed Kuran'ı Allah'tan inzalen alır almaz bu lisanla kendisine inenleri tam ve doğru olarak anladı. Resul muhataplarına okur okumaz da daha önce hiç bilmedikleri muhatapları da bu lisanla kendilerine okunanları tam ve doğru olarak anladılar, diyorsun. Gerçi bunun doğru olmadığı, ispatı mümkün olmayan kuru sıkı bir iddia olduğu ortada ancak, bir an için bunu doğru kabul edelim. Bu durumda Sen, ben, o, bu Rabça Kuran'ı Rabça'sından okuyunca veya dinleyince tam ve doğru olarak anlamamız gerekli değil midir? Kuran'ın bu mucizeliği devam ediyor olması gerekmez miydi? Bu mucize ilk muhataplarına reva da bize niye cefa olsun?
Muhabbetle.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|