Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bunalıma Giren Kimsenin Asıl Okuyacağı Dua Bu İşte!
Depresyona, strese ya da bunalıma giren kimsenin
okuyacağı bir takım dualardan bahsedenlerin Kur’an’ın bu
ve benzeri konularda ne dediğine hiç bakmaması, sağlam ve
güvenilir olmayan bilgileri insanlara nakletmesi oldukça
düşündürücü bir durumdur.
Bu itibarla, makalemizde Kur’an’ın meseleye nasıl
baktığını ortaya koymaya çalışacağız. Amacımız; işin
kolayına kaçan kimseleri buradan uyarmak, sıkıntılarından
kurtulmak, tedavi olmak ve arınmak isteyen kimselere ise
dosdoğru yolu göstermek olacaktır.
Burada öncelikle şunun altını çizelim ki, bir takım
bedeni ve ruhi hastalıklara maruz kalanların öncelikle
doktora gitmeleri, verilen ilaçları kullanmaları
gerekmektedir. Ancak, bu tür hastalıkların tekrar
nüksetmemesi için kalıcı tedavi yöntemlerine ihtiyaç
olduğu ise izahtan varestedir.
Dolayısıyla evvela insanoğlu bu dünyada niçin bulunduğunu
bilmek durumundadır. Bu konuda çok ciddi çabalar sarf
ederek imanını sağlamlaştırmayan ve bir takım yanlış
yollara girenlerin yeniden durup düşünmeleri ve
girdikleri yanlış yollardan dönmeleri kendi yararlarına
olacaktır.
Ademoğlu bu dünyada imtihan için bulunmaktadır. O hayatı
boyunca zaman zaman çok ciddi sınavlarla karşı karşıya
kalabilecektir. Bu durumda ona düşen isyan etmek değil,
bu imtihanı başarı ile atlatmak için mücadeleye kararlı
ve azimli bir şekilde devam etmek ve bu arada da sabrı
elden bırakmamak olacaktır.
Yüce Rabbimiz bizlere bu konuda Hac suresinin 8 ila 15.
ayetlerinde gerekli açıklamaları ve uyarıları
yapmaktadır.
Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’in bir özelliği de kafir,
münafık ve müminleri tanıtırken genellikle bu kimselerin
önemli vasıflarını zikretmesi ve ilgili ayetlerde
bunlardan peş peşe söz etmesidir. Ele alacağımız bu
ayetlerde de bunun bir benzerini görmekteyiz.
Yüce Rabbimiz hakikat inkarcılarının özelliklerini
tanıttığı şu ayetlerde onlar hakkında bazı bilgiler
vermektedir.
“İnsanlar içinde niceleri vardır ki, herhangi bir
bilgiye, herhangi bir doğru yol öğretisine (apaçık,
kesin, kati ve şaşmaz delillere) ve ışık saçan bir ilahi
kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında (ileri geri
konuşmakta ve) tartışmaktadır. (Başkalarını) Allah
yolundan saptırmak için (büyüklük taslayarak hakka) sırt
çevirmektedir. Böyle birinin bu dünyadaki payı (manen)
gözden düşmedir. Kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı
tattıracağız. (Ve ona, o Gün:) ‘Bu senin kendi elinle
önceden kazandığın şeydir. Çünkü Allah kullarına asla en
küçük bir haksızlık yapmaz!’ (denilecektir).” (Hac,
22/8-10)
Bu ayetler bize hakikati inkara şartlanmış olanların
mahşer günü karşılaşacakları durumu resmetmekte ve bunun
üzerinde ciddi şekilde düşünmemizi istemektedir.
Hac suresinin bu ayetlerinin hemen arkasından gelen
ayetlerde ise dünyada iken yarım gönüllü inanan
ikiyüzlülerin bazı özellikleri bizlere haber verilmekte,
bu dünyada iken yaptıkları yanlış işlere dikkat
çekilmekte ve onların bu davranışları şiddetle
eleştirilmektedir.
“Ve insanlardan kimi de vardır ki, Allah’a (imanla
küfrün) sınır(ın)da (şartlı olarak) kulluk eder. Öyle ki,
başına bir iyilik gelse, ondan hoşnut olur; ama başına
sınayıcı bir güçlük gelse hemen bütünüyle yüz çevirir ve
böylece dünyayı da ahireti de kaybeder. Zaten hiçbir
şeyle kıyaslanamayan kayıp da gerçekten budur!” (Hac,
22/11)
İmanları pamuk ipliğine bağlı ve gelgitler yaşayan böyle
tipler başlarına bir musibet, bela, sıkıntı, keder, acı,
ızdırap, hastalık, kaza vs. gelince hemen isyan ederler.
Hatayı kendi yapıp ettiklerinde aramak yerine, suçu hemen
başkalarına ya da “kader”e, “felek”e, “kısmet”e, “nasib”e
vs. atarlar. Bazen ise “beni mi buldu!?” diyecek kadar
pervasızlaşıp, isyan kokan sözler bile sarf edebilirler.
İşte böyle yarım yamalak bir inanca sahip bu tipler,
içlerinde bulundukları bu kötü durumdan ve sıkıntıdan
kurtulmak için bir takım yanlış yollara başvururlar.
Devam eden ayetlerde bu duruma şöyle işaret edilmektedir.
“(Başına gelen o sıkıntıdan kurtulmak için) Allah yerine,
ne zarar ne de fayda sağlayabilen şeylere (putlara,
türbelerdeki yatırlara, ikonlara, tablolardaki resimlere,
peşinden gittiği idolün fotoğrafına vb.) yalvarıp
yakarır; düşülebilecek en vahim sapıklık da zaten budur!”
(Hac, 22/12)
Cansız bir takım nesnelerden medet uman bu tür kimselerin
yaptıklarının ne kadar yanlış olduğu böylece ifade
edildikten sonra, bu sefer de yarım gönüllü inanmış bu
kimselerin canlı olan bazı kimselere gidip yalvarmaları
ve onlardan yardım istemeleri de şu şekilde
eleştirilmektedir.
“(Ve bazen de) kendisine zararı yararından çok olan
kimseye yalvarıp yakarır (ondan medet bekler ve ister);
gerçekten de, bu ne kötü bir efendi ve ne kötü bir
arkadaştır!” (Hac, 22/13)
Bu ayette içine düştüğü sıkıntıdan kurtarması için
doğrudan ve aracısız Allah’a yalvarmak ve sadece O’ndan
istemek ve beklemek yerine, faydası az ama zararı çok
daha fazla olan cincilere, üfürükçülere, muskacılara,
büyücülere, falcılara, medyumlara, astrologlara,
kahinlere, arraflara, sahte mehdilere, sahte şeyhlere,
sahte hocalara, sahte din adamlarına ve sahte tarikat
önderlerine gidenlerin haline işaret edilmektedir.
Gerçektende, gerek geçmişte gerekse günümüzde hala bazı
insanların bu tür kimselere gittikleri ve onlardan bir
takım isteklerde bulundukları görülmektedir. Bu ayet,
böyle yapanları uyarmakta ve yaptıklarını tekrar gözden
geçirmelerini istemektedir. Ancak yarım gönüllü inanan ve
imanını tahkik etmeyen, kolaycı ve ucuzcu kimseler ise
hala inatla girdikleri yanlış yolda ilerlemeye devam
edebilmektedirler.
Hac suresinin devam eden ayetinde ise, müminlerin şu
özelikleri ve onların karşılaşacakları şeyler haber
verilmektedir.
“Gerçek şu ki, Allah imana erişip dürüst ve erdemli
davranışlar ortaya koyanları, içlerinden derelerin,
ırmakların çağıldadığı has bahçelere kabul edecektir.
Çünkü Allah dilediğini yapar.” (Hac, 22/14)
Hac suresinin bu ayetlerinde Yüce Allah hakikat
inkarcılarını, yarım gönüllü inananları ve müminleri bu
şekilde bizlere tanıttıktan hemen sonra arkadan gelen şu
ayette bu üç gruba da birden seslenerek onlara şu
tavsiyede bulunmaktadır.
“Kim ki Allah’ın kendisine bu dünyada ve ahirette yardım
etmeyeceğini zannediyorsa, (gereken bütün fiili duaları
yaptıktan ve her türlü meşru sebebe sarıldıktan sonra)
ellerini kaldırıp Allah’a dua etsin (sadece Allah’tan
istesin). Bir de (umut bağladığı o canlı ve cansız tüm
aracılardan umudunu) kessin. Baksın bakalım! Acaba
başvurduğu bu (doğru ve yerinde) yöntem (kural, ilke,
düstur, metod) onun sıkıntıya düştüğü o şeyi (bunalım,
stres, depresyon vs.) ondan giderecek mi gidermeyecek mi
(o zaman görsün!)” (Hac, 22/15)
Bu ayetten anlaşıldığına göre yüce Rabbimiz tüm insanlığa
hitap ederek sadece kendisine dua etmelerini ve
aracılarla iş tutmamalarını istemektedir. Dolayısıyla
depresyona giren, strese yakalanan, bunalıma düşen, ciddi
sıkıntılarla karşılaşan kimsenin yapması gereken şey,
tedaviyi yanlış yerlerde aramak olmamalıdır. Sıkıntı
varsa bunun çaresi de elbette vardır. Çare; her türlü
maddi ve manevi sebebe sarıldıktan sonra sonucu Allah’a
havale etmek, sadece Allah’tan istemek ve hayırlı olanı
O’ndan beklemektir. O’na şirk koşmamaktır. Tüm canlı ve
cansız aracıları devre dışı bırakmaktır.
Özetle, Kur’an’ın bu çağrısına kulak veren ve gereğini
yapan kimselere Allah’ın mutlaka karşılık vereceğinin ve
onların sıkıntılarını gidereceğinin en büyük müjdecisi
Hac suresinin bu ayetleridir. Bu nedenle ciddi
imtihanlarla karşılaşanların okuyacağı, idrak edeceği ve
sarılacağı ayetler de bunlar olmalıdır. Bu ve benzeri
ayetler sayısal olarak okunmak ve üfürülmek için değil,
anlaşılıp uygulanmak için gönderilmiş olup, bu gerçeği
özümseyenler için bir hidayet kaynağı olacağında ise
şüphe yoktur. (20.10.11)
Dr. Ahmet Emin SEYHAN
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
“Kim ki Allah’ın kendisine bu dünyada ve ahirette yardım
etmeyeceğini zannediyorsa, (gereken bütün fiili duaları
yaptıktan ve her türlü meşru sebebe sarıldıktan sonra)
ellerini kaldırıp Allah’a dua etsin (sadece Allah’tan
istesin). Bir de (umut bağladığı o canlı ve cansız tüm
aracılardan umudunu) kessin. Baksın bakalım! Acaba
başvurduğu bu (doğru ve yerinde) yöntem (kural, ilke,
düstur, metod) onun sıkıntıya düştüğü o şeyi (bunalım,
stres, depresyon vs.) ondan giderecek mi gidermeyecek mi
(o zaman görsün!)” (Hac, 22/15)
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma