Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Son günlerde yine, insanlara düşünce gücüyle hayatlarını
yönetebilecekleri ve kaderlerinin tanrıları olduğu gibi safsatalar bolca
aşılanmaya başladı.İçine girdiğimiz 10 yıllık mistik periyodun da
etkisiyle bu tür inançlara eğilim daha da artmaktadır maalesef.
Sürekli olarak belirttiğimiz gibi, ruhçu öğretinin temellerinden olan,
insanın tanrısal varlık olduğu hurafesi; tıpkı panteizm, ruhbanlık,
evrim, reenkarnasyon veya çilecilik gibi binlerce yıldır insanlığa
benimsetilmeye çalışılmıştır. Çoğu zaman da bu, din alet edilerek
yapılmıştır bazı güçlerce. Hinduizm, Kabala veya Tasavvuf gibi adlar
altında hep bu ruhçu öğreti, çeşitli versiyonlarıyla insanlara verilmeye
uğraşılmaktadır.
Amaç hep aynı, insanları farkına varmadan(ya da vararak) çok tanrıcı
yapmak, hatta kendilerine ve tüm evrene tapınmalarını sağlamak...
Günümüzde özellikle Spiritualizm veya New Age adıyla bir kez daha zihinlere yerleşme eğilimindedir yine aynı putperestlik.
İşte bu Ruhçu öğretinin içyüzünü anlattığımız videomuzun linkini de yeri gelmişken tekrar vereyim:
Düşünce gücü ile zenginlik ve diğer isteklerimize kavuşabileceğimiz,
başımıza gelecek olayları yönlendirebileceğimiz iddiasında olan birçok
kitap türemiş durumda tüm dünyada. Ve açıkça veya dolaylı yoldan aslında
insanların yaratıcı(tanrı) olduğu zırvalığı tüm dünyaya yayılmaya
çalışılmaktadır...
Ve ilginçtir, insanların bir kısmı ya bu inancın ne anlama geldiği
üzerinde kafa yormadıklarından dolayı, ya da kendilerini kutsal
varlıklar olarak görme ve şirk koşma eğiliminde olduklarından dolayı pek
bir arzuyla bu tür iddiaların peşinden gidiveriyor.
Gerçekte ise, alemleri yoktan var eden Rabbimizin yarattığı hiçbir
kulun(kainat da dahil olmak üzere) hiçbir yaratıcılığı ve ortaklığı
yoktur:
*** Fatır Suresi 3 Ey insanlar, Allah'ın, üzerinizdeki nimetini anın!
Allah'tan başka yaratıcı mı var? Sizi gökten ve yerden rızıklandırır.
O'ndan başka ilah yoktur. Hal böyle iken nasıl oluyor da yüz geri
çevriliyorsunuz?
Tur Suresi 35 yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? yoksa bizzat kendileri mi yaratıcıdır?
Vakıa Suresi 59 siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa yaratıcılar bizler miyiz?
***
Başımıza gelen herşeyi, hakettiklerimiz ve imtihanımız doğrultusunda yüce Allah yönlendirir ve yaratır:
*** Şura Suresi 30 Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor.
Teğabün Suresi 11 Allah'ın izni olmadıkça hiçbir musibet gelip çatmaz.
Kim Allah'a inanırsa allah o'nun kalbini doğruya ve güzele kılavuzlar.
ve allah her şeyi en iyi biçimde bilmektedir.
***
Sadece, eşsiz Rab kaderin efendisidir . İnsanlar tüm mallarını,
teknoloji ve düşüncelerini biraraya da getirseler asla buna ortak dahi
olamazlar:
*** Nisa Suresi
78. Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır. Titizlikle korunan
muhteşem kulelerde olsanız bile. Onlara bir iyilik isabet ettiğinde,
"Bu, Allah katındandır!" derler. Ama kendilerine bir kötülük
dokunduğunda, "Bu senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi, Allah
katındandır." Şu topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü
anlamıyorlar!
79. İyilik ve güzellikten sana her ne ererse Allah'tandır. Kötülük ve
çirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi nefsindendir. Biz seni insanlara
bir resul olarak gönderdik. Tanık olarak Allah yeter.
***
Evrenimizde ve de ahiret evreninde cennetteki tüm nimetleri yaratan ve
bizlere sunan sadece O'dur(ve bu evrenleri de yaratan yine sadece
Allah'dır). Eğer Rabbimiz sürekli bize ikramda bulunmasa büsbütün mahrum
kalırız:
*** Vakia Suresi
62. Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O halde düşünseniz ya!
63. Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!
64. Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
65. Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:
66. �Muhakkak biz çok ziyandayız!�
67. �Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!�
68. İçtiğiniz suya ne dersiniz?!
69. Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
70. Dileseydik onu acı bir su yapardık. O halde şükretseydiniz ya!..
71. Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!
72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
***
Düşüncelerimizin yoğunlaşmasının, yani beynimizin gücünün olayları
şekillendirmede bir rolünün olmadığının iyice bilinmesi gerekiyor. Zaten
dediğim gibi eğer bir insan böyle zannediyorsa, yani örneğin olayları
zihninin bir rüya gibi yönettiğini düşünüyorsa aslında bilmeden de olsa
kendine tapıyor(ya da ortak koşuyor) demektir.
*** Nahl Suresi 37 Sen onların iyiye ve doğruya ulaşmalarını
tutkuyla istesen de Allah, saptırdığına yol göstermez. Hiçbir
yardımcıları da olmaz onların.
Sebe Suresi 54. Artık kendileriyle, iştahla arzuladıkları şey arasına
engel konmuştur. Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Gerçek şu
ki onlar, tutarsızlığa iten bir kuşku içindeydiler.
***
Görüldüğü üzere olayların gidişatında önemli olan insanların çok arzulaması, düşünceleri değil, Rabbimizin dilemesidir.
Aynı şekilde, belirttiğimiz üzere kainat da bizler gibi yaratılmış olan
bir kuldur ve onun da yaratıcılığı, bir tanrısal yanı yoktur. Yani ruhçu
öğreti türevlerinde öğretilen "düşüncelerinle isteklerini sipariş ver
ve evrene gönder, er geç yerine getirecektir" gibi iddialar da tamamen
saptırıcı ve şirki arzulayan hurafedir. İnsanın kendine ve kainata
tapmasını hedefleyen tuzağın parçasıdır tüm bunlar. Çok açık bir şekilde
insanlar ve evren tanrı yerine koyuluyor (panteizm tuzağının bir
uzantısı zaten bu hurafeler de).
Nahl 56 Tutuyor, kendilerine verdiğimiz rızıklardan, hiçbir şeyin
farkında olmayanlara pay çıkarıyorlar. Allah'a yemin olsun ki, iftira
edip durduğunuz şeylerden kesinlikle hesaba çekileceksiniz.
İnsanların bir şeyi dileme-isteme olayı bile Allah'ın izniyledir ve
planının bir parçasıdır(hangi şıklar karşısında özgür irademizle neyi
istiyeceğimizi biliyor Rabbimiz):
*** İnsan Suresi 30 Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
Tekvir Suresi 29 Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!
Fetih Suresi 11 Bedevilerden, geri bırakılmış olanlar sana
şöyle diyecekler: "Bizleri, mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. O halde
bizim için Allah'tan af dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi
dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Allah size bir zarar dilerse, yahut bir
yarar murat ederse, O'nun sizin için dilediğine kim engel olabilir?"
Doğrusu şu ki, Allah, sizin yaptıklarınızdan haberdardır.
***
İnsanlar bazen yaşayacakları olayları hissedebiliyor ve bu doğrultuda
düşüncelere dalıyorlar.Kaderleri doğrultusunda korku veya arzuları
olabiliyor. Sonra çok istedikleri veya korktukları şeyler gerçekleşince
bunları zihinlerinin gücüyle kendilerinin yarattıklarını
zannedebilmektedirler.Hayır, bunlar zaten gerçekleşecekti Allah
tarafından. İnsanların zihin gücüyle hiçbir katkısı ve ortaklığı söz
konusu bile değil .Biz kullar sadece dualarmızla O'ndan isteyebiliriz
hepsi o kadar. Yani bir olayı, biz ondan korktuğumuzdan veya çok
istediğimizden dolayı beyin gücüyle kendimize çekiyor falan değiliz.
Herşeyi, yaratıcımız Rab gerçekleştirmekte. Düşünsenize, sizi korkutan
veya canınızı sıkan şeyle ilk tanıştığınızda, nasıl birşey olduğunu bile
bilmiyordunuz. Ama yine de başınıza gelmişti...
Hatta bazı başınıza gelen musibetlerin farkına dahi varmıyorsunuz.
Herşeyi vücuda getiren sadece yüce Yaratan olduğuna göre arzularımızı
gerçekleştirmesi, gerçek kurtuluşa ulaşmamız için yalnızca O'na
yönelmeliyiz:
*** Bakara Suresi 45 Sabra ve namaza/duaya sarılarak yardım
dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır
gelir.
Meryem Suresi 48 "Sizden de Allah dışındaki
yakardıklarınızdan da ayrılıyorum; Rabbime dua edeceğim. Umarım, Rabbime
yakarışımla bahtsızlığa düşmem."
Secde Suresi 16 Yanları yataklarından uzaklaşır; korku ve
ümitle Rablerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da
dağıtırlar.
Mümin Suresi 14 Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O'na özgüleyerek, Allah'a dua edin!
Fatiha Suresi 5 yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
Bakara Suresi 107 Bilmedin mi ki göklerin de yerin de mülk
ve saltanatı yalnız Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir velî
vardır ne de bir yardımcı.
Nahl 53 Sahip olduğunuz her nimet Allah'tandır. Sonra size bir zorluk/keder dokunduğu zaman yalnız O'na yakarırsınız.
***
Rabbimiz hurafeleri-zanları terk edip, delile dayalı gerçek bilgiye-inanca yönelmemizi emretmektedir:
*** İsra Suresi
36. Bilmediğin bir şeye inanıp ardına düşme, çünkü işitme, görme duyusu ve beyin, hepsi ondan sorumludur.
Ali İmran Suresi 151 Allah�ın, kendileri hakkında hiçbir delil
indirmediği şeyleri Allah�a ortak koştukları için, küfre sapanların
kalplerine korku salacağız.Barınakları ateştir onların.Ne kötüdür o
zalimlerin varacakları yer!
***
Ve hep belirttiğim üzere; Allah'ın dışında bir güçten isteklerimizin
gerçekleşmesi yolunda dilekte bulunmak demek, o şeye tapmak, ortak
koşmak anlamına gelmektedir. Bu ister bir türbe olsun, ister bir canlı
veya heykel olsun, isterse de kainat veya zihnimiz olsun fark etmez.
Hiçbir kutsallığı ve yaşamla ilgili gücü yoktur bu kulların,
yaratılmışların. Ve bu durumun bir istisnası bile söz konusu değildir.
Bir de zihnimizin bedenimiz üzerindeki etkisi ile bu zihin gücüyle
olayları yaratma konuları birbirine karıştırılabilmekte. Yani zihnimiz
örneğin bağışıklık sistemimizin güçlü veya zayıf olmasına, hastalıkların
iyileşmesine yardımcı oluyorsa, ya da beynimizin telepati vb.
özellikleri varsa, sanki bunlar diğer konulara da delil gibi sunulup,
aralarında bir bağlantı varmış gibi gösterilmeye çalışıyor. Zaten ruhçu
öğreti bunu her alanda yapmaya çalışıyor.
*** İsra 67 Denizde size bir zorluk dokunduğunda, O'nun dışındaki tüm
yalvardıklarınız ortadan kaybolur. Fakat O, sizi kurtarıp karaya
çıkarınca yüz çevirirsiniz. İnsan çok nankördür.
İsra 68 Peki, kara tarafında sizi yere geçirivermesinden yahut üstünüze
çakıl savuran bir kasırga göndermesinden emin misiniz? Sonra kendinize
hiçbir vekil bulamazsınız.
***
Gerçekten zorda kaldığında insanoğlu aslında çoğu kez Allah'a yönelir ve
içten bir duayla yardım ister. Ve bunun sonucunda en zorlu anlarda bile
herşeyin çabucak lehine döndüğünü deneyimler birçok kez. Aslında bu
sıkıntıyı başa getiren de, gideren de sadece Rabbimizdir. Ama sıkıntı
veya tehlike geçince yine eski haline dönüp ortak koşmaya başlar çoğu
insan. Herşeyi yaratıp yönetenin kim olduğunu görmezden gelmeye çok
hevesli insanoğlu ilginç bir şekilde. Hem de defalarca işin gerçeğini
anlatan-gösteren olaylar yaşadığı halde... Kimi zaman kendisini düzlüğe
çıkaranın şans olduğunu zanneder, kimi zaman da beyin gücü vs. ile bunu
kendisinin gerçekleştirdiğini iddia edecek kadar raydan çıkar. Ya da
daha başka ortak koştuklarının yardım ettiğini düşünmeye başlar...
*** Zümer Suresi 49. İnsana bir kötülük dokunduğu zaman bizi çağırır;
ancak ona bir nimet verdiğimiz zaman ise: "Bu, bana bilgimden dolayı
verilmiştir," der. Aslında o bir testtir, ne var ki çokları bilmez.
Mülk Suresi 21 Peki, O, rızkını tutarsa kim var sizi rızıklandıracak? Hayır, bir azgınlık ve nefret içinde inat etmekteler.
***
Bu arada panteist inanç içerisinde olanların, yani kendilerini ve
kainatı Allah'ın parçası olarak görenlerin yanılgısına şu ayetler de
güzel cevap vermektedir:
*** İhlas Suresi 3 Ne doğurmuştur o, ne doğurulmuştur!
***
(Allah ne bir şeyden türemiştir, ne de kendinden birşey
türetmiştir.Yarattıklarını tamamen kendisinden ayrı, başka bir deyişle
yoktan var etmiştir.)
*** 6:101 Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Eşi olmadığı halde nasıl
olur da çocuğu olur? Her şeyi o yaratmıştır ve o, her şeyi bilendir.
Enam suresi 1 Hamt Allah`adır! o ki gökleri ve yeri yaratmış,
karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları
Rablerine denk tutuyorlar.
***
Rabbimiz herşeyi kendisinden ayrı yani yoktan yarattığından dolayı hiçbir ortağı yoktur ve bu yüzden şirk en büyük günahtır.
Ve yaşadığımız dünya bir rüya veya hayal alemi değil, tamamiyle gerçektir:
*** Teğabün Suresi
3 Gökleri ve yeri gerçek olarak yarattı; sizi biçimlendirdi ve görünüşlerinizi güzel yaptı. Yalnız O'nadır dönüş.
İbrahim Suresi 19 Allah'ın gökleri ve yeri hak(gerçek)
olarak yarattığını görmedin mi? Dilerse sizi yok eder, yepyeni bir halk
getirir.
***
Ruhçuluğun insanlara aşılamaya çalıştığı düşüncelerin asılsız ve de uzak
durulması gereken şeyler olduğu bilgisi ayetlerde defalarca
vurgulanmakta görüldüğü üzere. Başka bir deyişle İslam'ın tam zıddıdır
Ruhçuluk.
Ayrıca, insanların yanlışlarından biri de başka insanların kendisi
hakkında ne düşüneceği, onların gözüne girebilmek ve övgü veya onayını
alabilmek için neler yapabileceği üzerinde kafa yorması ve hatta ömrünü
bu uğurda geçirmeye çalışmasıdır.
Aslında tek övgüsünü ve onayını almamız gereken yine yüce Yaratıcımız'dır.
Falanca kişinin hakkımızda ne düşüneceği değil, Rabbimizin hakkımızda ne
düşündüğü üzerine kafa yormalı ve bu uğurda güzellikler üretmek için
çalışmalıyız. Zaten Allah'ın rızasını kazanmak bu dünyada güzellikler
üretmekten ve insanlara iyilik yapmaktan da geçtiğinden, yine bunun
sonucunda iyi-güzel insanların hakkımızda olumlu düşünmesini sağlamış
olma ihtimali de artacaktır.
Başkalarının gözündeki imajınız için çabalamanız tamamen boştur. Hatta
göreceksiniz ki sizin için falanca görüşte olan birisi, yıllar sonra
kendiliğinden tam tersi görüşe sahip oluvermiş. Hatta bazen bir
bakmışsınız öyle yıllar sonra falan da değil, sadece birkaç saniye sonra
tamamen değiştirmiş düşüncesini...
İnsanlardan değil yalnızca Yaratandan çekinilmeli. Allah'ın sevgisi ve
takdirini hakedenlerden olmanın dışında kalıcı bir kazanç yoktur. Ahiret
yaşantısını, yani sonsuz serüvenimizi belirleyecek olan da sadece
budur. Ama dediğim gibi bunun yolu da aynı zamanda insanlara ve kendine
iyilik yapmaktan geçmektedir.
*** Zümer Suresi 38 Onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?"
diye sorsan, yemin olsun "Allah!" diyecekler. De onlara: "Peki Allah
dışındaki yakardıklarınız hakkında ne diyorsunuz? Allah bana bir zarar
vermek istese, O'nun vereceği zararı uzaklaştırabilirler mi? Yahut bana
bir rahmet dilese, O'nun rahmetini tutabilirler mi?" De ki: "Bana Allah
yeter! Tevekkül edenler O'na dayanıp güvenirler."
Zümer Suresi 52. ALLAH'ın dilediğine rızkı genişletip daralttığını
bilmezler mi? İnanan bir toplum için bunda dersler vardır.
***
Zaten Allah'ın dışında başka şeylerden medet umanlar daha bu dünyada da
sıkıntıları yaşamaya başlıyorlar. Belki hayatlarında belli bir süre
işler yolunda gidiyor gibi gözükse de, günün birinde yani daha bu
imtihan dünyasında bile işlerin sarpa sardığını görmeye başlıyorlar.
*** Tevbe Suresi 118 Geride bırakılan üç kişinin de tövbesini
kabul etmiştir. Bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmiş, öz
benlikleri kendilerini sıkıştırmıştı; Allah'ın öfkesinden kurtulmak için
yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını fark etmişlerdi. Sonra
onlara tövbe nasip etti ki, eski hallerine dönsünler. Hiç kuşkusuz,
Allah, tövbeleri çok çok kabul eden, rahmeti sınırsız olandır.
Yunus Suresi 107 Allah sana bir zarar dokundurursa, onu
kaldıracak olan başkası değil, yine O'dur. O sana bir hayır dilerse,
O'nun lütfunu reddedecek yoktur. Kullarından dilediğini lütfuyla
nasiplendirir. Gafûr'dur O, Rahîm'dir.
***
Allah bize bu dünyada güzellikler-ödüller sunarken veya bazı sıkıntılar
tattırırken-cezalandırırken, bilincimizi bu durumla uyumlu frekans
içine sokabilir. Başka bir deyişle; yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız
doğrultusunda bir zihin haline sahip olabiliriz bazen. Ama yine burada
bizim düşüncelerimiz doğrultusunda gerçekleşmiyor olaylar, sadece,
olacaklarla uyum içerisinde oluyor bazen düşünsel dünyamız.
Ayrıca Allah'tan başka hiçbirşeyden korkmamak gerektiğinden, bunun
ihlali, yani başka şeylerden aşırı korkulması, bir ceza olarak da o
kişiye Rabbimiz tarafından yaşatılabilir. Ve yine burada o kişinin
düşünce gücü vs. söz konusu değildir. Var eden ve yöneten her zaman
tektir.
Ayrıca dikkat edin, birçok kez, korktuğumuz şeyler başımıza gelmiyor,
tam tersine onlardan korunuyoruz. Ya da çok istediğimiz şey birçok kez
gerçekleşmeyebiliyor. Zaten düşünce gücü olayı gerçek olsaydı dünyada
fakirlerin veya başka sıkıntıları olanların birçoğunun bu durumları hep
sürmezdi. Çünkü çoğu içten bir şekilde sıkıntılarını aşmak istiyor.Ama
bunu yapabilecek tek bir varlık vardır, o da tüm nimet ve sıkıntıları
veren, ahirette de yine herkesi hakettiğine göre cennete veya cehenneme
koyacak olan, yönetiminde ortağı bulunmayan Rabbimizdir. Zaten
hiçbirşey kendiliğinden olmuyor, iyi veya kötü başa gelen her olayı O
yaratmaktadır. Kainatı yoktan var eden ve içindeki tüm iş ve oluşların
da yöneticisi, yaratıcısı tektir.
Yüce Allah ortak koşmayı affetmediğini yine ayetlerinde şöyle bildirmektedir:
*** Nisa Suresi 116 Allah, kendisine ortak koşulmasını
affetmez ama bunun dışında kalanı/bundan az olanı dilediği kişi için
affeder. Allah'a şirk koşan, dönüşü olmayan bir sapıklığa dalıp
gitmiştir.
***
Bu bağlamda, özellikle yapılmaması gereken şey olan ortak koşmak,
Allah'tan başka yaratıcı güç kabul etmek ve ondan medet ummak
davranışının bu türevini; yani düşünce gücüyle olayları
yönlendirebileceğiniz inancını/hurafesini de tamamen terk etmek
gerekmektedir.
Zaten putlara tapanlar da o heykellerin kendilerini değil, temsil
ettikleri şeyleri yaratıcı güç olarak görüyorlardı ve birçoğu da
panteist felsefe içinde bunu yapıyordu. Yani o gücün Allah'ın bir
parçası veya yansıması olduğunu sanıyorlardı. Günümüz putperestlerinde
de durum yine aynıdır...
Yine söyleyelim; Tasavvuf yoluyla bu inanç, İslam dünyasına da
benimsetilmeye çalışılmıştı geçmişte. Ve kısmen de etkili oldular. Şimdi
ise modern görünümlü maskelerle insanlara kendilerinin tanrı oldukları
veya bir parçası/yansıması oldukları görüşü ustaca aşılanıyor. Amaç hep
aynı: insanları şirke bulamak...
Söz Tasavvufdan açılmışken konuyla ilgili videomuzu da vereyim:
Tasavvuf ruhçuluğun İslam dünyasına sızabilmek için kullandığı truva atıdır.
Yani aslında İslam dini ile taban tabana zıttır. Ama ayet
cımbızlayarak, ayetlere sembolik anlamlar yükleyerek veya Kuran dışı
kaynakları dine ilave ederek sanki Tasavvuf İslami birşeymiş gibi
benimsetilmeye çalışıldı.
*** ARAF Suresi
16. Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım."
18. Allah buyurdu: "Çık oradan, yenik düşmüş ve kovulmuş olarak.
Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden
dolduracağım."
***
Evet İblis insanların ayaklarını kaydırmak için din yolu üzerine
kuruluyor ve şirk tuzağını çeşitli kapanlarla kuruyor. İnsanların çoğu
da bu tuzağa yakalanıyorlar. Başlarına gelen güzellikleri kendilerinin
yarattığını sanan insanlar, Allah'a şükretmeyecektir. Kendilerine
ve/veya kainata pay çıkaracaklardır...
Günümüzde Ruhçuluk veya New Age gibi isimlerle de bilinen paganizm bu cinin öğretisidir gerçekte.
Bu durumu farkedip kurtuluşa uzanmanın yolu yalnızca Kuran'ı dini
kaynak edinerek ona sarılmaktan geçmektedir. Çünkü sadece Kuran korundu
ve ruhçuluğun kollarını/vantuzlarını uzatamadığı yeryüzündeki tek sağlam
dini kaynak odur.
Bu dünya hayatının amacı imtihandır, yani insanın içindeki iyilik veya
kötülükle yüzleşmesidir. Bu yaşamın diğer işlevi de daha bu dünyadayken
bazı küçük mükafat veya cezaları tatmaya başlamaktır. Bu kendimizle
yüzleşmemiz sonucunda da ahirette itiraz hakkımız ortadan kalkmış
oluyor. İçindeki kötülüğe defalarca bizzat tanık olan veya içindeki
iyiliği deneyimleyen biri artık neden sonsuz cehennem veya cennete
gittiğini biliyor olacaktır ahiret evreninde.
Yaratılışımızda ve ayrıca sonradan kitap yoluyla bize verilen ayetlere
sırtımızı dönmemek, tek tanrıcı ve iyi bir insan olarak imtihanımızı
tamamlamaktır bizden istenen. Bu bağlamda; şu 2 günlük dünyada sözde
çıkar elde etmek için hurafelerin peşinden gitmek gibi bir hataya
düşülmemeli. Zaten şirk yani ortak koşma en büyük günah ve hata olarak,
hem dünyamızı hem de ahiretimizi cehenneme çevirmekten başka bir işe
yaramayacak.
"Olayları ve hatta maddeyi-evreni kulların zihninin yarattığı-yönettiği"
gibi safsatalardan tamamen sıyrılarak, herşeyi sadece Allah'ın
yarattığını iyice idrak etmeli ve O'ndan başka bir Tanrı ve yöneticinin
olmadığı gerçeğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Hiçkimse O'na
ortak olamaz. Zaten İslam'ın üstüne basa basa vurguladığı konu bu iken,
bunun tam tersi inançlara yani hurafelere yönelmek ahiretteki sonsuz
geleceği mahvetmekten başka birşey değildir.
*** Bakara Suresi 22 O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de
bir bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için
meyvelerden/ürünlerden bir rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde
Allah"a ortaklar koşmayın.
***
Ve yüce Rab özgür iradesiyle dilerse korkularımızı, dilerse arzularımızı
karşımıza çıkarır(ceza veya mükafat). O düşüncelerimizle
yönlendirilecek bir hizmetçi değil, efendimizdir. Bizim veya başka bir
yaratılmışın hiçbir payı yoktur O'nun yönetiminde. Herkesi hakettiğine
dünya ve de özellikle ahirette kavuşturacaktır...
***
Hac Suresi 18 Görmedin mi göklerdeki kimseler, yerdeki
kimseler, Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve
insanlardan birçoğu hep Allah'a secde ediyor. Birçoğunun da üzerine azap
hak olmuştur. Allah'ın hakir kıldığına ikramda bulunan olmaz. Allah,
dilediğini yapar.
***
Kainata, zihninize veya falanca puta geleceğinizle ilgili siparişler
vermeye kalkma, yani onlara tapma hatasına hiçbir zaman düşülmemelidir.
*** En'am Suresi 148 Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah
dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da
yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde
yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz
var mı? zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz
siz.",
***
Ahirette sonsuza dek acı ve hüsrana yuvarlanmamak için, işte bu "düşünce
gücüyle olayları yaratmak" veya "panteizm" gibi sinsi şirk
inançlarından biranönce sıyrılmalı, uzak durmalı kullar. Ruhçuluk ve
uzantısı tüm putperest oluşumlara sırt çevrilmeli, safsatalara
yaklaşılmamalıdır.
Gerçekten de hiçbir yaratılmışta tanrısallık ve efendilik yoktur.
Sadece Allah'a yönelmeli ve O'ndan istemeli, ibadetlerimizi de
aksatmadan yerine getirmeliyiz. Hiçbirşeyi Rabbimize ortak koşmamalı,
tüm yaratılmışların yoktan var edildiği gerçeğinin, yani diğer bir
deyişle kulların Allah'tan tamamen ayrı olduğu gerçeğinin her zaman
farkında olmalıyız.
İyilik ve iman üzere yaşamalı, yüce Rabbin emir ve yasaklarına uymalıyız.
Sonsuz ve gerçek kurtuluşun, kalıcı nimetlere ve mutluluğa kavuşmanın tek anahtarı bu.
Ayrıca bu sır falan da değil, apaçık Kitabın apaçık ayetleridir.
*** Müminun Suresi 59 Onlar ki, Rablerine ortak koşmazlar,
Rad Suresi 22 Onlar, Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler,
namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık
dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir ölümsüz
yurt.
***
Namazınızı kılıp zekatınızı veriyor musunuz? İnsanlara iyilik ve hayırda
yarışıyor musunuz? Sadece Allah'a yönelerek ve dini yalnızca O'na has
kılarak yaşıyor musunuz? Hurafelerden ve haramlardan uzak durup gerçek
bilgi, bilim ve güzellik yolunda yürüyor musunuz? Rabbimizin tek korunan
ve dolayısıyla tek dini kaynak olan Kitabı Kuran'ı (anlayarak kendi
dilinizde) okuyor musunuz? Kısacası Allah'ın emir ve yasaklarına uyuyor
musunuz? İşte bu amellerimiz doğrultusunda sadece Rabbimiz
belirlemektedir güzellikler içinde mi yoksa sıkıntılar içinde mi
yaşayacağımızı... Hem bu dünyada hem de ahirette...Herkesi hakettiğine
kavuşturan yalnız O'dur.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma