Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın
Antitağut.
Konunun
tarihi, sosyal arka planı var.
1700
ler Avrupada aydınlanma çağıdır.
Türkiyede Tarih eğitiminde
Rönesans, Reform dam bahsedilir de
Aydınlanmadan hiç bahsedilmez.
Aydınlanma nin üç sonucu var
. Endüstri devriminine yol açtı. Ulusal devletlere yol açtı.
Bilimde, sanatta, Hukukta, İdarede
insan aklını kutsadı, ön plana geçirdi, Akılcılığa yol açtı.
Ulus
devlet ne, İmparatorluk ne.
Hukukta,
idarede akılcılık ne demek.
Neden
1500,1600, hatta kısmen 1700 lerde olmayan anlayışlar uygulamalar 1800 lerde
oldu.
Tanzimat
nedir. Tanzimatta devletin Hristiyan teba ile Müslüman teba
sını kanun önünde eşit tutması nedir.
Teba nedir, vatandaş nedir.
Hepsinden önemlisi kanun nedir.
1800 lerden evvel kanun varmıydı
yokmuydu.
Aydınlanma
sonucu insan aklı öne geçti. İnsanlar
insan aklının ürünü olmayan kutsal kitaplarda vaaz edilen şeylere karşı çıktı.
Her alanda dinin etkisine karşı çıktı. Din insan aklının ürünü değildi.
Vahiydi, kutsal vahiy ortamında yazılmış kitaplardı. Din vicdani kanaattı.
Saygındı. Ama asla idareye, hukuka karışmamalıydı.
Bundan
sonra avrupada hukukta akılcılık
başladı. İlk olarak fransa Code civil adlı medeni kanununu 1804 te yaptı.
Sonrası geldi. Avrupada kanun devletleri oluştu.
İşte
İngiltere 1839 da Osmanlıya dedi ki,
Kanun yapacaksın ve kanun önünde bütün vatandaşlarını eşit tutacaksın. Tabii Kanunlarını Hristiyan vatandaşlarına da
uygulayacağın için İslami hükümleri
kanuna almıyacaksın. Çünkü adam ben hristiyanım , islami bir hüküm beni
ilgilendirmez diye karşı çıkabilir.
Nedir mesela kanununa Hırsızlık cezası olarak kol kesme uygularsan olmaz, ama on yıl hapistir dersen
bu senin takdirindir. Bütün vatandaşlarına uygulayabilirsin. Gibi.
Osmanlı
yı buna mecbur kabul etti. Çünkü kabul etmese, Osmanlı hanedanı gidiyor, yerine
Kavalalı Hanedanı geliyordu. Osmanlı
1839-1876 İngiltere 1876-1918
Almanya Türkiye Cumhuriyeti 1923-1945
Tarafsız ama İngiltereye ters olmayan bir politika güttü 1945-
günümüz Amerikan himayesinde yaşamaktadır.
Bugün medeni dünya ABD, AB , dini hukuku kabul etmiyor.
Bunun
için Kur’anı uygulamayan kafirdir falan
demeyin. Hele ki Ata-türk Kur’anı yürürlükten kaldırdı, kafir olmuştur falan
hiç demeyin. Eğer bir kafirlik varsa,
Abdülmecit, Abdülaziz, V Murat, II. Abdülhamit, Mehmet Reşat ve Vahdettin hepsi buna
dahil olur. Çünkü bu padişahlar,
Tanzimat paşaları, Yeni Osmanlılar, İttihat ve Terakki gibi Osmanlının
yönetiminde söz sahibi insanlar, Fransayı model alarak her şeyi yaptılar. Ancak Evlenme, boşanma, miras, bazı borç ilişkileri
gibi konuları bıraktılar ve bunlarıda
mecelle adlı bir kanun yaparak, sadece müslüman halka uyguladılar. Hristiyan ve yahudiler bu konuları kendi
aralarında halletti.
Ata-türkün yaptığı , Osmanlının tanzimatın başından
beri müslüman halkın tepkisinden ,
isyanından çekindiği için yapamadığı
(aslında Ali paşa 1871 de yapacaktı, yaptırmadılar 1926 yı bekledi.
) şeyi yapmak. Esas olan şu
milli devletin reayası değil,
vatandaşları vardır. Bu vatandaşlar bu devletin hukukuna uymakla
mecburdur. Müslüman, hristiyan, Rum,
Ermeni, Yahudi,Alevi hangi inanç, hangi
etnik grup varsa hepsi bu devletin hukukuna tabidir. Herkes bu devletin
kanunlarını kabul eder ve uyar. Aynı yargıda yargılanır. Böyle yapmazsan dış müdahelelere maruz
kalırsın. Osmanlının kapütülasyonlardan dolayı çektiği budur.
Osmanlı Vatandaşları arasında Hukuk birliği kuramammış ve
vatandaşlarına tam hakim olamamıştır. Bu yüzden İngiltere, Fransa, Rusya gibi Hristiyan devletlerin iç işlerine müdahelesine maruz kalmıştır. Ama Türkiye Cumhuriyeti hukuk birliğini
kurmuş ve hakim olmuştur.
Ata-türk, Tanzimatın rol model aldığı ve kısmen uyguladığı
Fransayı, tam bir rol model almıştır.
Fransa 1920 de gelişmiş bir ülkeydi.
Köylü değil şehirli bir ülkeydi.
Türkiye 1920 lerde %80 i köylü, %20 si şehirli bir ülkeydi. Ülkenin
okuma yazma oranı % 3 tü.
Bugün sen aslında Rol model olarak AB yi alıyorsun. Ata-türk
ün yaptığının aynını yapıyorsun. O Fransayı örnek alıyordu , sen AB. O zaman bunun bizim için iyi olacağını halka
anlatamıyordun, baskı yapmak zorunda kalıyordun. Bugün anlatıyorsun, diyorsun
ki medeni dünyanın kabul ettiklerini biz halkımız için istiyoruz. Halk ta buna
tepki vermiyor. İyi olacağını düşünüyor. Sen Avrupa için yapılacak herşeyi
yapıyorsun. Din adamları da halkı
cehennemle korkutmuyor. Ata-türk döneminde böylemiydi.
Köylülük neden geri. Birkere köyler, şehirden uzak. İnsanlar
eğitim imkanı bulamıyor, Sağlık hizmeti bulamıyor. Hatta güvenlik hizmeti bile bulamıyor. Hele o devirde, en yakın kasabaya 45 km
uzaklıkta dağ köyü. Hiçbir şey yok. Dirlik düzenlik nasıl sağlanıyor. Önce dini
inanç, din adamlarının etkisi ile, milletin malı, namusu Allah korkusu sayesinde emniyette, sonra
da fazla sayıda erkek evlat sayesinde.
Türk toplumunda dinin ve erkek evladın
önemi buralardan kaynaklanıyor. Yüzlerce yıl böyle olmuş. Hala bile bazı
yerlerde böyle.
İşte bu bazı kötü niyetli din adamları bu köylü nufus
üzerindeki etkisini, siyasete istismar
edince epey bir sıkıntı çıktı. Şapka devrimi yapıldı. Şapka giyenler Cehenneme
gidecek dediler isyan çıkardılar, Yazı
devrimi yapıldı, o gavur harflerini yazan cehenneme gidecek dediler.
Yunana karşı savaşıldı. Yunana karşı savaşanlar , Padişaha Halifeye
isyankardır, cehennemliktir dediler, isyan çıkardılar. Bunların uzun hikayesi
vardır. Konu Abdülhamit tahttan indirilince
, onu indiren İttihat ve Terakkiye
O zamanın Nakşi Tarikatının
tepkisidir. Abdülhamit Nakşi tarikatındandı.
Ayrıca Abdülhamitin Meşrutiyeti
ilanından sonra İttihat ve terakkinin o
zamana kadar askerlik yapmayan din adamlarını da askere alması , din
adamlarının bir kısmını İttihat ve Terakkiye düşman yaptı. 31 Mart
ayaklanmasının elebaşılığını Nakşiler yaptı. Sonra İttihat ve Terakkiye karşı
en büyük muhalefet olan Hürriyet ve
İtilaf partisi içinde yer alan din adamları hep bunlardandır., Orduda ikilik
çıkaran, Halaskar Zabitan grubu denilen grubu
kurarak , mektepli alaylı ayrımını kışkırtan ve Balkan Savaşını
kaybetmemize sebeb olanlar bunlardır. Ayrıca 31. Mart Ayaklanmasını bastıran Hareket Ordusu komutanı Mahmut Şevket Paşayı öldürenler bunlardır. Bu
Hürriyet ve İtilaf Partisi 1919-1920 lerde Damat Ferit Paşanın liderliğinde, hükümet
etmiş ve bu partiye bağlı din adamları milli mücadeleye karşı çıkmıştır.
İstiklal Mahkemelerinde yargılanıp asılanlar, baskı yapılanlar hep bu partide
görev alan çoğunlukla Nakşi tarikatı mensubu din adamlarıdır. ( Bugünkü
Nakşiler için bir şey demiyorum, ama bazılarının o zamanki hareketleri dini olmaktan ziyade , dini
kullanarak siyasi muhalefettir. Acı neticelere sebeb olmuştur.). Menemen
isyanını da bunlar düzenledi. Yoksa
Ata-türk ün, komünist rejimler gibi, din kötüdür, ortadan
kaldırılmalıdır vb. bir politikası olmamıştır. Nufusun çoğunluğunu oluşturan köylünün, Ata-Türk ün
yaptıklarına muhalefet eden ve düşmanlığın İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilaf çekişmesinden kaynaklanan din adamlarına ve onların etkisinde kalan köylü halka baskısı bundan olmuştur.
Yollar yapılınca, insanlar
hizmet bulurum diye şehirlere akın etti.
Elbetteki köyüne göre daha çok eğitim ve sağlık hizmeti buldu. Çocuklarını okuttu. Zamanına göre iyi kötü
bir hastane, sağlık ocağı, Ana sağlık merkezi falan buldu.
Çok eleştirdiğiniz, Ata-Türk ün Allahın kanunlarını beğenmemesi
diye takdim ettiğiniz Miras konusuna
gelince, Bakın medeni kanun kadına eşit hak verir . Bu 19 yüzyıl boyunca,
sanayileşen, sanayileştiği için şehirleşen, şehirleştiği için çeşitli alanlarda en çok çocukların eğitimi
ve hastaların bakımı gibi alanlarda ihtiyaç duyulan kadın emeğinin neticesinde, kadının toplumda daha görünür
ve sesi çıkar olması sonucunda elde edilmiş bazı kadın haklarıdır. Müslümanlıkta
kadının hiçdeğilse bir erkeğe iki kadının şahitliği geçerli iken,
Hristiyanlıkta kadının şahitliği geçerli
değildi. Kafadaki eşarp, türban falan
kadının efendisi olan erkeğin karşısında kafasını örtme zorunluluğu idi
incil ve Tevrata göre. Medenileşmiş
Hristiyan kadın, erkekle eşit haklar elde etti ve özellikle başını açtı ben
erkekle eşitim diye, erkek benim efendim değildir, ben de onla aynı haklara
sahibim diye. Bu 1800 lü yıllardan önce
asla mümkün değildi. Sonuçta 20 yüzyılın başlarındaki medeni kanunlar kadınlara
eşit haklar vermiş. Bu ne kadar
uygulanıyor. Milletler köylülükten kurtulup
şehirleştikçe medenileşiyor.
Aşama aşama haklarını kullanır hale geliyor.
Her konuda milleti için en iyisini isteyen Ata-türk te, zamanının Çağdaş uygarlık
seviyesinin geldiği aşama olarak kadına
bu hakları vermiş.
uygulamada bu nekadar
uygulanıyor. Köylerde kasabalarda,
Tarım, ticaret, sanayii ile uğraşan geleneksel aileller daima erkeğe daha çok mal veriyor. Kadını mirastan
ayırıyor. Ama kadın hakkını ararsa devletin ona verdiği erkekle eşit pay. Devletin Vatandaşına uyguladığı hukuk
aynıdır. Sünni, Alevi, Türk, Kürt, Ermeni, Yahudi değişmez. Kanunlar karşısında herkes aynı hükümlere tabi. Milli devletin gereği.
Ama gruplar kendi içlerinde istediği gibi miraslarını paylaşır, alan razı satan
razı veya razı değil de ses çıkaramıyorsa
yapacak bir şey yok. Ama insanlar
hakkını aradımı uygulanacak hukuk bu. Ve bu dini bir kanun olsa Yahudi, Ermeni itiraz ediyordu ama şimdi
devletin kanununa kimse itiraz edemiyor. Dini nitelikli kanunlardan kaçılması,
Laiklik prensibine aşırı vurgu yapılması bu yüzden. Çünkü tüm bir 19. Yüzyıl
boyunca Türkiye bundan çok çekti.
Ama bunu iyi anlatmazsan, siyasi istismar konusu yaparsan,
yeterince bilgi sahibi olmayan, ama İslami inancı olan bir kişiyi çok rahat kandırabiliyorsun.
Konuları iyi anlayalım. Tarihi, sosyolojiyi bilelim. Dini
hukuktan vazgeçme Türkiye için bir hayatta kalma mücadelesi olmuştur, hem de
19. Yüzyılın başından beri Ata-türk
devrinden beri değil. Yoksa Allahın
hükümlerini beğenmeme değil.
Çok yazacak şey var. Konu uzuyor da uzuyor. İnsanları kafir falan diye suçlamayın.
Aydınlanma ve onun dünyaya ve Osmanlı
toplumuna etkilerini uzun uzun araştırın.
O zaman bazı şeyler daha iyi anlaşılacaktır. Dini sevelim. Vicdani özgürlüğümüzü yaşayalım.
Bir müslüman Yurtiçi, yurtdışı en iyi okullarda okusun. Lisan öğrensin.
Zengin olsun. Ezilmesin. Batıya karşı
her şekilde başımız dik olsun. Geçmişte
olduğu gibi, bugünkü dünyada ülkemizi sıkıntıya sokacak şeylerin de dini hükümdür diye peşine düşmeyelim. Bunları siyasi istismar konusu yapmayalım. Hele
ki, Vatana millete gerçekten yararı olmuş kişilere de sui zan da bulunup kul hakkına girmeyelim.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|