Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Türk - Kürt Aynı Kökten mi?
Tarihsel belgeler, araştırmalar ve bilimsel değerlendirmeler kanıtlamaya çalışmıştır ki, Türkler ile Kürtler aynı kökten gelmişlerdir. Onun için denebilir ki, bugün Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğun olarak yaşadığı silahlı çatışma, tarihsel ve bilimsel belgelerin de açıkça gösterdiği gibi, bir kardeş kavgasıdır.
Nurer UĞURLU
Çizgi ustamız Turhan Selçuk 'un Cumhuriyet gazetesinin üçüncü sayfasında çok güzel, çok anlamlı bir karikatürü çıkmıştı (19.12.2005). Ünlü çizerimizin bu karikatürü beni böyle bir makaleyi yazmaya yöneltti dersem, Sezar 'ın hakkını Sezar'a, Turhan Selçuk'un hakkını Turhan Selçuk'a vermiş olurum. *
Ön Asya topraklarında yaşayan Kürtlerin kökenleri konusunda çeşitli söylentiler vardır. Bu söylentiler şöyle özetlenebilir: Kürtler, Kardu, Haldi ve Gürcülerle ırksal bağlantısı bulunan bir halktır; İranlı bir kökten gelirler; Arap kökenlidirler; Orta Asya'dan göç etmiş Turanlı bir boydurlar.
Şerefname (Kürt Tarihi) yazarı Bitlisli Şeref Han 'a göre, Kürtler Cen soyundandırlar. Bu soyun anayurdu Doğu Türkistan'ın Çin sınırına yakın bir bölgedir (Bk. Şeref Han, Şerefname (Kürt Tarihi), Arapçadan çev. Mehmet Emin Bozarslan, Ant Yayınları, İstanbul, 1971).
Kürtlerin kökenleri
Kürtlerin kökenleri konusunda bilimsel sayılabilecek görüşler de şöyle sıralanabilir: Kürtler, Hint-Avrupa soyundan gelen İranlı bir halktır, MÖ VII. yy'da Urmiye Gölü güneyinde Bohtan'a (Dicle Irmağı'nın kollarından Botan Çayı) doğru göç ettiler. Bu görüş, Rus Doğu Bilimcisi Wladmir Mirnovsky tarafından Brüksel'de toplanan XX. Uluslararası Doğu Bilimcileri Kongresi'nde (1938) ileri sürülür. W. Mirnovski 'ye göre Kürtlerin Beth-Kardu bölgesinde (Eruh, Şırnak, Cizre) yaşayan Bohtanlılar olması gerekir. Bunlar, MÖ VII. yy'da İran ve Anadolu'ya yayılan İskitlerle (Sakalarla) birlikte ortaya çıkarlar. Bu tarihten önce bu bölgelerde Kürt adına rastlanmaz. Gerek Elegeş yazıtında geçen, gerek Ön Asya'da görülen Kürtler, İskitler'in baskısıyla ya da daha başka etkenlerle önce İran'ın Zağros Dağları bölgesine geldiler, üç yüz yıldan çok buralarda kaldılar. Bu süre içinde İran kültürünün etkisiyle Oğuzca olan dilleri Farsça ve Arapçayla karışarak, bugün Kurmanci (Kırmanci) denilen dil ortaya çıktı.
Anadolu'nun Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki (Kars, Erzurum, Van, Hakkâri) kaya resimleri ve Cunni mağarasındaki (Erzurum yakınları) Orhon benzeri yazılar, çeşitli yerlerdeki kayalara kazınmış eski Türk işaretleri ile Tirişin (Van, Hakkâri sınırı) kaya resimleri Kürtlerin yoğun yaşadıkları bölgede olması ve Orta Asya'da Sibirya ve özellikle Yenisey yöresindeki resim ve işaretlerle yakın benzerlikler göstermesi bilimsel açıdan çok ilgi çekici sayılmıştır.
Elegeş yazıtı
Yenisey yöresindeki Elegeş yazıtı 10 kadem, 9 pus yükseklikte ve 2 kadem, 2 pus genişliğindedir. Taşın en kalın tarafı 10 pus, yukarı tarafında da 6.5 pustur. Pürüzlü bir kum taşı olan yazıt, griye çalan esmer kırmızı renktedir. Taşın biçimi düzensiz ve yukarıya doğru daralmış bir durumdadır. Yukarıdan aşağıya doğru derin yarıklar ve çatlaklar vardır. Taşa birtakım şekiller yapılmış, sonra yazıtı meydana getirilmiştir.
Ünlü Türkolog Wilhelm Radlof, yazıtın birkaç kopyasını çıkarmış ve bunları okumaya çalışmıştır (1894). Yazıtın bir yerini inceleyen V. Thomsen, W. Radlof'un okumasını hatalı bulmuştur (V. Thomsen, Inseription de l'Orkhon Dechiffrees, MSFou, 1894). Yazıt, bilimsel olarak tam Hüseyin Namık Orkun tarafından okunmuştur. Orkun'a göre yazıtın 8 satırında şöyle bir cümle yer almaktadır:
''Kürt elinin hanı Alp Urungu altunlu okluğumu bağladım belde. ülkem. Otuz dokuz yaşımda''
Hüseyin Namık Orkun, yazıttaki bu cümleyi şöyle değerlendirmektedir: ''Kürt el kan ibaresini Nemeth de bahse mevzu etmektedir (Ahonfoglalo magyarsag kialakulasa, 251). El kan sözü sonradan İlhan şeklini almıştır. İran'daki Moğolların, daha doğrusu Moğol hükümdarlarının bu unvanı taşıdığı malumdur.
Burada Kürt adlı bir kabilenin bahse mevzu edildiği göze çarpar. Kürt sözü Türkçede çığ, kar yığını manalarına gelir. Macar âlimleri eski Macar kabilelerinden Kürt-gyarmat kabilesinin ismini buradaki Kürt kabile adıyla birleştirmektedir. Hatta bu Macar kabilesinin içinde Yenisey havalisindeki bu Kürt kabilesinin bulunduğunu dahi kabul eylemektedirler'' (Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1987).
Ünlü Macar Türkolog Prof. Dr. Laszlo Rasonyı da bu konuda şunları yazmaktadır: ''Macarların bir zamanlar Göktürk Konfederasyonu'na bağlı olduklarına dair etnik hatıraları vardır. Kürt boyu büyük bir ihtimalle Yenisey Türk yazıtları nda gösterilen Türk Konfederasyonu'na bağlı Kürt kavminin kalıntısı olabilir... Türk kökünden gelen oymak adları şunlardır: Yormatı (Yorulmayan), Kürt (Kar çığı), Ker (Dev), Kesi (Parça), Tarhan, Ynag (rütbe unvanları). Bunlar arasında Kürt kavmi adı Yenisey çevresi yazıtlarında da geçer. Bu kavmin Batı'ya kopan bir bölüğü Türk hegemonyası çağında Macarlarla karışıp kaynaşmış olabilir'' (Prof. Dr. Laszlo Rasonyı, Tarihte Türklük, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1971).
Dış kaynaklı kışkırtma
Bu konuda N. J. Marr, Helimut Ritter, August Friedrich Pott, Theodor Nöldeke, Paul Haupt vb. tanınmış bilim adamları ve araştırmacılar da çeşitli görüş ve değerlendirmeler ortaya koymuşlar, Türkler ile Kürtlerin aynı kökten geldiklerini bilimsel olarak belgelemeye çalışmışlardır. Ord. Prof. Zeki Velidi Togan , Prof. Dr. Abdülkadir İnan , Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat , Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat , Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu ve Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu gibi bilim adamlarımız da bu konudaki düşünce ve görüşlerini açıklamışlardır. *
Tarihsel belgeler, araştırmalar ve bilimsel değerlendirmeler kanıtlamaya çalışmıştır ki, Türkler ile Kürtler aynı kökten gelmişlerdir. Onun için denebilir ki, bugün Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğun olarak yaşadığı silahlı çatışma, tarihsel ve bilimsel belgelerin de açıkça gösterdiği gibi, bir kardeş kavgasıdır. Dış kaynaklı bir kışkırtma olduğu kanıtlanmış bulunan bu kardeş kavgasına son vermek, bilimsel araştırmaların da bize açıkça gösterdiği gibi tarihsel bir zorunluluk, kaçınılmaz bir görevdir. Bu tarihsel görevi yerine getirmek de başta Türk ve Kürt halkı olmak üzere, herkese düşen çağdaş bir sorumluluktur.
Bu sorumluluğumuzu yerine getirmek için yarın çok geç olmasın!
__________________ Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım.
|