Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kan ve kumaş Kumaş, İslam'ın sevgi ve sonsuzluk disiplini olan tasavvufta, ölümsüz değerleri şekil ve keyif uğruna gözardı etmenin sembolü olarak kullanılmıştır. Bu kullanım, belki de Müslüman Doğu'dan alınmış olarak, Hıristiyan dünyada da dikkat çekmektedir. Bir Batılı eleştirmen, kendi dindaşı papazların ikiyüzlülüklerinden söz ederken şöyle diyebilmiştir: 'Onlar hep İsa derler ama daima altın ve kumaş amaçlarlar!'
Mevlána Rumi, kumaşın iğretiyi sembolize ettiğini kabul etmekle birlikte bir inceliğe dikkat çekmeyi de ihmal etmemiştir: Kumaş eğer vicdanımızı onu örtmüşse tehlikelidir. Kumaşa her sahip oluş yıkıcı değildir. Şöyle diyor büyük Mevlána:
'Hayatı bayağılaştırmak nedir? Tanrı'dan gafil olmaktır o; kumaş, gümüş ve kadına sahip olmak değil.'
Evet, kumaş, gümüş ve kadının hiçbiri, bizatihi Allah'tan uzaklaşmış olmak değildir; ama bunları hayatın amacı yapmak Tanrı'dan uzaklaşmış olmanın ta kendisidir.
Tüm bu tespitlere zaman üstü dayanağını veren temel ilkenin altını çizmeliyiz:
İslam'ın muazzez Peygamberi, bir gün Kábe'yi göstererek arkadaşlarına soruyor: 'Bu Kábe hakkında ne dersiniz?' Cevap veriyorlar: 'O, mukaddestir, mübarektir, yücedir, saygındır...' Hz. Peygamber bunun üzerine şöyle diyor:
'Kábe ile ilgili söyledikleriniz doğrudur ama, Allah'a yemin olsun ki, sizin kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız, onurunuz o Kábe'den daha kutsal, daha saygındır...' İslam'ın büyük vicdanları, 'Gerçek Kábe, insanın gönlüdür; öteki Kabe o esas Kabe'nin sembolü olarak değer taşır' anlamındaki yaklaşımlarını, işte bu Peygamber tavrı üzerine oturtmuşlardır.
Ne yazık ki, İslam dünyasında Peygamber, Kábe, din-iman dendiğinde artık bu nebevi tavır değil, bunlara çok uzak başka şeyler akla geliyor. Ve bu yıkım noktasını Batı biliyor ve değerlendiriyor da İslam dünyası bilemiyor ve değerlendiremiyor.
İslam dünyası; kumaşa, gümüşe, kadına, altına, petrole sahip olduğu için çökmüyor. Bunlara sahip olmak çöküş getirseydi, gayri müslim süperler çökerdi. İslam dünyasını çöküşe götüren, altın ve kumaşın, Müslüman kitlelerin gönlünde Allah'ın önüne geçirilmiş olmasıdır.
Batı bu yozlaşmayı, bu tersine çevirmeyi biliyor. Biliyor ve bunu İslam dünyasının aleyhine büyük bir ustalıkla kullanıyor.
Bahis, felsefi anlamda çok uzatılabilir. Biz sadet noktasını örneklendirelim.
Felluce'de Müslüman kanı akıyor. Arabın, Kürdün, Sünninin, Şiînin, Türkmen'in... Ama sonuçta Müslüman'ın kanı. Tarumar edilen değerler İslam'ın değerleri. Dahası, bu tarumara karşı çıkışlar Batı tarafından, 'terör, bozgunculuk, militanlık' olarak yaftalanıyor.
Haçlı kurmaylar, Müslüman kan ve ırzının ikinci sıraya itilmesini, hatta gündem dışına atılmasını sağlayacak 'metaı' çok iyi tespit etmişler: Kumaş...
Haçlı kurmaylar, Müslüman'ın idrak eşiğinde (veya idraksizlik zemininde) Allah'tan daha çok ses getirecek şeyi belirlemişler: Kumaş...
Ve Müslüman'ın kumaşı Müslümanın kanının önüne geçiriliyor.
Şu ibret dolu habere bir bakın! Irak'ta Müslümanların kanını, ırzını, iman ve onurunu pervasızca çiğneyen zulüm kuşatmasının ikinci büyük mimarı Tony Blair'in eşi Cherie Booth, İngiltere'de çarşaf giymek isteyen Müslümanların savunucusu olarak öne çıkıyor. Bunun bir anlamı yok mu? Anlamak isteyenler için elbette var!
Siyasal İslam'ın su başındaki kurmayları, Felluce'de belirginleşen ırz ve can tahribine bırakın karşı çıkmayı, onu eleştirmeyi bile 'ABD'yi, AB'yi tedirgin ederiz' kaygısıyla ağzına almıyor ama kumaş kavgasını İslam'ın temel meselesi yapmakta hiçbir sakınca görmüyorlar.
Çünkü kumaş ucuz, kolay, şerbetli bir sömürü metaı... Hem kitleyi kandırmaya yarıyor hem de Haçlı süperleri tatmine...
Batı biliyor ki, siyasal İslam, İslam denince Müslüman'ın kanını, ırzını, imanını, kültür ve fikir hazinelerini değil, sıkma başı yani kumaşı öne çıkarıyor. Çünkü istismar onda, oy ve para çıkarı onda. Allah ile aldatmanın mühür malzemesi o...
Batı, İslam'ın boğazını yarım asra yakın zamandır kumaşla sıkıyor; beynini, ruhunu, bilincini onunla uyuşturuyor. İslam dünyası kumaşla uyuşup kalakalırken Haçlı sömürü atı alıp ne kadar Üsküdar varsa bir bir geçiyor...
Batı, kumaşı, Kur'an'ın tanıttığı Allah'ın önüne geçirmeyi başarmıştır. Müslüman kitlelerin, bu gerçeği kabul ve ilan etmeden bir diriliş beklemesi aldanışların en büyüklerinden biri olmaya devam edecektir.
Yaşar Nuri Hoca.
|