Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Batı Medyasının Terör Saldırılarındaki Çiftestandardı
Makalemize başlamadan evvel her nereden gelirse gelsin terörü, haksız yere uygulanan şiddeti, ayrımcılığı körükleyen ifadeleri, nefret söylemlerini şiddetle tel’in ettiğimizi ifade etmeyi bir borç biliriz. Zira hiçbir kimsenin bir başkasını dini, ırkı, dili, rengi ve yaşam tarzı nedeniyle küçümsemeye, hor görmeye ve onlara karşı ayrımcılık yapmaya hakkının olmadığına inanmaktayız.
Maalesef medeni, demokrat ve özgürlükçü olduğunu iddia eden Batı dünyasının büyük bir kısmının bu tür evrensel ilkeleri yeterince içselleştiremedikleri kendi yapıp ettiklerinden anlaşılmaktadır.
Yine benzer şekilde, başta Batılı toplumlar olmak üzere pek çok coğrafyada yabancılara karşı ayrımcılık yapıldığı, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının körüklendiği ise ayrı bir gerçekliktir. Bu problemler üzerinde ciddiyetle durulması ve çözüm için ortak bir aklın devreye sokulması gerektiği hususu ise gayet açıktır.
Bu sorunları görmezlikten gelmeye devam etmek ise artık kabul edilemez hale gelmiş bulunmaktadır. Terörizmle mücadele ederken bu tür ırkçı ve yabancı düşmanı söylemlerin de hesaba katılması gerektiği artık anlaşılmak durumundadır.
Farklı kültürlerden gelen göçmenlerle bir arada yaşamak konusunda başarısız olan Batı dünyası, hala bu hastalıkla yüzleşmekten ve gerekli dersleri ve tedbirleri almaktan kaçınmaktadır. Bu şekilde devam edildiğinde ise problemlerin katlanarak artacağı yaşanılan gelişmelere bakılarak çok rahat ifade edilebilir.
Faşizm ve Nazizm gibi iki yıkıcı ideolojinin acı tecrübelerini geçen yüzyılda yaşamış Batı dünyasının çoğunluğunun milyonlarca insanın canına mal olmuş bu akımlarından gereken dersi yeterince çıkaramadığı görülmektedir. Çünkü ırkçı ve yabancı düşmanı yaklaşımların aynı şekilde Batı dünyasında yeniden filizleniyor olmasından endişelenmeyenler ve bu konuda gerekli tedbirleri almayanlar ilerleyen yıllarda daha ağır bedeller ödemek durumunda kalabileceklerdir.
Batı dünyası her ne kadar demokratik haklar, sosyal düzen, hukukun üstünlüğü, bireysel özgürlükler, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık gibi konularda hayran olunacak gelişmelere imza atmış olsalar da, bu gelişmeleri tersine çevirecek ve kendi içlerine kapanacak uygulamalara yönelme ihtimallerinin giderek artıyor olması da ayrıca manidar ve düşündürücüdür.
Artan bu tehlikeyi görmeyen ve hala ırkçılık hastalığına yakalanarak İslamafobik yaklaşımlar sergileyenler kısa vadede koltuk ve çıkarlarını korumak amacıyla böyle yapmış olsalar da, uzun vadede hem kendi ülkelerinin hem de dünyanın yaşanmaz hale gelmesine katkı sağladıkları artık görmek durumundadırlar.
Bu sorumluluktan kaçanlara ve yaşanılan problemlerle yüzleşmeyenlere destek çıkan Batı kamuoyunun da eşit derecede bu suça ortak olduklarını söylememiz yanlış olmayacaktır. Zira böyle bir Batı dünyasının artık tüm dünyaya rol model olamayacağı ise kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Diğer taraftan Batı medyasının ekseriyeti bir terör hadisesini gerçekleştiren eğer bir Müslüman ise bu saldırıyı en iğrenç sıfatlarla anmaktadır. Onlar terör hadisesini “canavar”, “şeytan”, “vahşet” ve benzeri sıfatlar eşliğinde vermekte ve bu saldırıyı doğrudan İslam ile ilişkilendirip “İslamcı terörist”, “radikal İslamcı terörist” ve “İslami terör” gibi kavramları kullanarak İslam dinine saldırmayı kendilerine görev edinmektedirler.
Ancak benzer bir terör saldırısını radikal bir Hıristiyan gerçekleştirdiğinde ise, bu terör saldırısını bu sefer Hıristiyanlıkla ilişkilendirmek bir yana, yine İslam’a mal etmeye çalışmakta ve adeta kafaları bulandırma görevini üstlenmeye devam etmektedirler. Bu teröristin Hıristiyan kimliğinden daha ziyade “cinnet” geçirdiğini, “akıl sağlığı”nın yerinde olmadığını, “aşırı sağcı çılgın bir kimse” olduğunu ve bunun sadece “bireysel bir hadise” olarak görülmesi gerektiğini tüm dünyaya lanse etmeye çalışmaktadırlar.
Bizim kanaatimize ve aklı başında sağduyu sahibi diğer tüm insanlara göre bu resmen bir çifte standarttır. Böyle bir yaklaşımı ise doğru düşünmesini bilen ve vicdanı olan bir Batılının da kabul edebilmesi zaten mümkün değildir.
Mesela, Norveç’te 76 insanı hunharca öldüren Anders Behring Breivik adlı bir caninin yaptığı bir terör eylemini sadece “bireysel bir hadise” olarak gören ve bu “aşırı radikal Hıristiyan”a sahip çıkan Batı dünyasının önde gelen bazı kalemşörleri ciddi şekilde yanılmaktadırlar. Zira söz konusu olan Üsame b. Laden olduğunda onun yaptığı terör eylemlerini “bireysel” görmeyerek doğrudan İslam ile ilişkilendirmeleri ve buradan aleni olarak İslam ve Müslüman düşmanlığı yapmaları apaçık bir çifte standarttan başkası değildir.
Kendilerinden olan birisi aynı suçu işlediğinde “bir deli”, “çılgın” gibi tanımlamalar yaparak saldırganın dininden hiç bahsetmeyenlerin, söz konusu olan bir Müslüman olduğunda derhal İslam’a ve Müslümanlara saldırmaları ve bunun da kişisel bir eylem olduğunu söylemekten bilerek imtina etmeleri kabul edilebilir değildir.
Öte yandan, çok kültürlülüğünün başarısız olduğunu ilan eden ve bunu sorumsuzca dillendiren bazı Batılı politikacıların bugün Norveç’te yaşanan ve 76 kişinin ölümü ile sonuçlanan vahşette paylarının olduğu ise muhakkaktır.
Aynı şekilde nefret söylemini yayan, yabancı düşmanlığını körükleyen, göç ve İslam karşıtı ifadeleri pervasızca savunan Batı medyasının çoğunluğunun da bu katliamda ortak sorumluluklarının olduğu aşikârdır.
Kanaatimizce, çok kültürlülüğü içselleştiremeyen, barış ve huzur içinde farklı kültürlerle bir arada yaşama tecrübesine karşı çıkan, her türlü ırkçı ve yabancı düşmanı görüşleri elinin tersiyle itmeyen ve bu hususta ortak hareket etmeyenlerin başarısız olacakları ve dünyaya gerçek barışı da getiremeyecekleri görülmek durumundadır.
Özetle ifade edecek olursak, bize göre gerçekleştirilen bu terör saldırılarında sadece bu işi yapan bir tek kişi suçlu değildir. Aynı zamanda o teröriste saldırgan ve ötekileştirici fikir ve söylemleriyle yön ve ilham veren, kaynaklık eden, İslam ve yabancı karşıtı tüm fikir, siyaset ve düşünce insanları ve bunları destekleyen toplum da suçludur. Onların bu dünyada az bir kazanç uğruna milyonlarca insanın hayatını tehlikeye atmaları, bencil, çıkarcı ve vurdumduymaz yaklaşımlarının bir sonucundan başkası değildir. Bir başka ifadeyle bu tiplere düşünmeksizin destek çıkan, onları dinleyen ve onlardan etkilenen Batı kamuoyundaki sağduyudan ve derin düşünmekten yoksun kimseler de aynı şekilde bu suça ortaktırlar.
Bizim kanaatimize göre de onların günahsız ve masum olduklarını söylememiz pek mümkün görünmemektedir. 29.07.2011
Dr. Ahmet Emin SEYHAN
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/
selam ve dua ile...
|