Domates yetiştirmek Siyonizm'in sonu mu?
Ayşe Karabat
Merak etmeyin, bireylerin yalnızca kendi
vicdanlarını ilgilendirmesi gereken konuları, her platformda, özünden
çıkararak tartışma yeteneğine sahip tek ülke biz değiliz.
Bu tartışmaları yaparken, elmalarla kalemleri toplama ısrarı,
birbirinin olmayan niyetlerini okuma müneccimliği, ötekini olmayacak
suçlarla itham etme yaratıcılığı bir tek bize özgü değil.
Hatta bu konuda bizden çok daha ileri gitmiş ülkeler de var,
mesela İsrail. Orada da domates yetiştiriciliğinin, Siyonizm'in sonunu
getirme olasılığı, hahamların otoritelerinin bölünüp bölünemeyeceği, bu
konuda yüksek mahkemenin nasıl bir karar alacağı tartışılıyor harıl
harıl.
Yahudi dini ve kutsal metinleri, her yedi yılda bir, vaat edilmiş
topraklarda sahipleri Yahudi olan tarlaların, bağların, bahçelerin
nadasa bırakılmasını öngörüyor. Buna da Şimita yılı deniliyor. Kutsal
metinlere baktığınızda bunun bir nedeninin de, kendiliğinden yetişecek
ürünlerin ihtiyaç sahipleri ve vahşi hayvanlar tarafından yenilmesi
olduğunu görmek mümkün.
Yahudilik neyin yenilip, neyin yenilmeyeceği konusunu çok geniş
kurallara bağlamış durumda. Bir örnek vermek gerekirse, hangi hayvanın
etinin yenilip yenilmeyeceği ve nasıl kesileceği düzenlemesinin yanı
sıra, hayvanın derisinin nasıl yüzüleceği konusunda da birçok kural
var. Yalnızca hayvansal ürünlerde değil, bitkisel ürünlerin 'helal'
kabul edilmesi de kurallara bağlanmış. Bu kurallardan biri de diyor ki,
Şimita yılının ürünleri yenmez, yani vaat edilmiş topraklarda
Yahudilerin yaptığı tarımdan elde edilen ürünler yenmez. Bütün bu
kurallar bütününe de koşer deniliyor ve bir ürünün koşer olup
olmadığına hahamlar karar veriyor. Onlara göre koşer olan yiyeceklere
sertifika veriliyor böylece inançlı Yahudiler din kurallarına uygun
yiyecekler tükettiklerinden emin oluyorlar.
Her Şimita yılı geldiğinde, beraberinde tartışma kıyametini de
getiriyor. Çünkü bütün toprakları bir yol boyunca nadasa bırakmak,
İsrail ekonomisine dolayısıyla Siyonizme ve sebze meyve fiyatlarına hiç
de iyi gelmiyor. O yüzden de, Yahudi tarla sahipleri, Şimita yılından
önce, topraklarını Yahudi olmayan birine göstermelik satıyorlar.
Toprağın sahibi artık kendileri olmadığı için ekilip biçilmesinde de
bir sakınca kalmıyor. Kalmıyordu. Ama bazılarına göre de bu düpedüz bir
kandırmaca.
Bu sene de Şimita yılı. İsrail'deki başhahamlık bu göstermelik
satışa göz yumacağını ifade etti ama yerel hahamlara da, 'isterseniz
şimita ürünlerine sertifika vermeyin' dedin.
Eh, haliyle kıyamet koptu. Siyonist hahamlar, alternatif koşer
sertifikası vermek için girişimler başlattılar. Çünkü bu yetki yalnızca
baş hahamlığa ait. İsrail Parlamentosu Knesset'te bir grup
milletvekili, "Olur mu canım, ekonomik kaybımız ne kadar çok olacak,
sebze fiyatları artacak, olmaz öyle şey, koşer sertifikası verme tekeli
bir tek başhahamlıkta olmasın" dedi. Başka bir grup, her ne kadar
göstermelik satışı içlerine sindiremeseler de, bunun tanınmamasının
ileride hahamlığın otoritesini zayıflatacağı endişesinden yola çıkarak
'biraz pragmatizmin bir zararı olmaz' fikrini savunmaya başladı.
Başkaları, Ürdün'de tarım yapmak üzere toprak kiraladıkları için, baş-
hahamlığı destekledi. Filistin topraklarını işgal eden bazı Yahudi
yerleşimciler, Filistinli komşularıyla tarım anlaşması yapmak zorunda
kaldı. Başka bir grup, "Restoranlar pahalı sebze meyve almak yerine,
kendilerine verilen koşer sertifikasını kaybetmeyi tercih edecek. Sonra
bu sertifikaları yenilemeyecekler, uzun dönemde sertifikalı restoran
sayısı azalacak, zamanla din elden gidecek, o yüzden bu göstermelik
satışa razı olalım" düşüncesini savundu.
Başhahamlığın, "biz göstermelik satışa göz yumuyormuş gibi
yapıyoruz ama yerel hahamlar şimita ürünlerinin koşer olup olmayacağına
karar versin' yönündeki kararı, ya da başka bir deyişle, bizim
anlayacağımız dille 'mahalle baskısını' teşvik etmesi şimdi İsrail
yüksek mahkemesinin önünde. Mahkeme neye karar verirse versin,
tartışmalar şimita yılı boyunca devam edecek gibi.
Dedim ya, coğrafyanın tek yeteneklisi biz değiliz.