Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Serkan
Sevgili kardeşim önümüzde iki yol var. Birincisi kolay ve kestirme, ikincisi ise zor ve zahmetli.
Birinci yol, bizim adımıza düşünmüş olan büyüklerimizin sunduğu paket fikirlerle tatmin olmak ve ahirette mutlu olacağımızı ummak. Yani bir cemaat yada tarikatın fikirlerini kabullenmek. Yatay bilgilenme ile yetinmek.
İkinci yol ise birilerinin fikirlerini peşin peşin kurtuluş reçetesi saymamak, onlardan da yararlanmak ama kendimiz olarak ayağa kalkmak. Dikey bilgilenmeye talip olmak.
Birincisinde sana sunulan bakış açısına göre anlamaya çalışırsın Kur'anı. İkincisinde ise kendini adam yerine koyarsın ve "Rabbim bana ne emretmiş" diye önce Kur'ana bakarsın.
Birincisindeki amaç piramidin en altındaki birey için mensup bulunduğu kitlenin anlayışını kendi anlayışı saymak ve onu Kur'ana onaylatmaktır, ikincisindeki ise bireysel bir tavırla Kur'an ile anlayış oluşturmaktır.
Burada birileri zora talip oldular. Araştırmacı, soruşturmacı müslümanlar olmaya talip oldular. Bu birilerinin amacı başka birilerini karalayarak aklanmak değil yanlışlıkları irdelemek. Kısacası özeleştiri yapmak. Düşünmek ve sonuçlarını paylaşmak. Bildiklerini tartışmaya açmak ve böylece en doğruya ulaşmak.
Devir birilerinin anlattığı ve diğerlerinin de "amenna ve saddekna" dediği devir değil. Bilginin sınırsızca ve anında paylaşılabildiği günümüzde artık ne ham softalık prim yapıyor ne de bilgi tekelciliği. İnsanlar teknoloji sayesinde artık eskisinden çok daha fazla aklederek kabullenme talebinde bulunuyor. Okur-yazarlığın %1 olduğu ve elle yazılan kitapların ancak birilerinin özel dolaplarında bulunduğu zamanlarda insanlar aynı talepte bulunsalardı ne kadar anlamlı olurdu? Sözün özü eskiden insanları kandırmak kolaydı. Bir örnek vermek istiyorum. Sevgili Peygamberimizin vefatından sonra derlenen Kur'an kaç kişinin elinde vardı? Hele dört halifeden sonra bu nüshalara kaç vatandaş ulaşıp okuyabiliyordu? Bu Kur'anlar haklı olarak birileri tarafından özel mekanlarda korunuyordu ve biri o yöneticinin elinedydi diğeri başka bir idareciye gönderilmişti. Hem Kur'anlar herkese açık olsa ne olurdu? Okuma yazma oranı neydi ki? Bu yüzden Emevi-Abbasi Saltanatçıları Devlet Eliyle şekillendirilmiş İslamdan bozma dini geniş kitlelere kolayca yutturabildiler. Mezhepçilik böyle maya tuttu.
Şimdi ise nasıl? İnternetle Kur'an her an elimizin altında, heran kelime taraması bile yapabiliyoruz. İşte bu yüzden dün geniş kiştlelerin kabullendiği DİN hacının, hocanın, şeyhin anlattığıydı. Bu yüzden halka beşer katkılı din empoze etmek çok kolaydı. İşte bu yüzden bugün bu gibi forumlarda bizlere din adına nelerin yutturulduğu Kur'anla sorgulanıyor.
Gavsların, Kutupların, Şıhların, Mehdilerin bugün puan kaybetmesi ve marjinalleşmesi üstelik kapalı devre yayına mahkum olması anlamsız değil.
Benim dedemin dedesinin dinini öğrenme adına elinde ne gibi imkanlar vardı? Benim şimdi ne gibi imkanlarım var?
Bugün bunun zamanıdır. Artık kimse 1000 yıl önceki gibi bilgiye ulaşımdan mahrum değil. Şimdi dünden daha fazla olarak sorgulayıcılığın revaçta oluşu tesadüf değil. Devir ezberi bozma, kayıttan çalmayı bırakma devri. Şimdi nostaljik takılarak "ya eskiden insanlar şıhların, gavsların sözünü dinlerlerdi, şimdi neden asileştiler bunlar" diyerek sızlanmanın anlamı yok. Efendicilik, fikir köleliği yada düşünce hammallığı devri kapanmalı ve kapanacak, bu trend yükselerek devam edecek inşaAllah.
Artık kimse kimseye din adına mavallar okuyamaz. Çünkü kitabımız anladığımız dilde herkesin elinde. Kur'anla sorgulama her müslümanın hakkıdır. Bu Kitap çöldeki bedevi Arabın bile rahatlıkla anlayacağı sadelikte bir dil içermekte ve yaşayabileceği tarzda kolay bir din önermektedir.
Gün beşer eklentilerini görme günüdür. Gün eklentileri sorgulama ve din edinmeme günüdür. Gün din ile diyaneti birbirinden ayırma günüdür.
"Bu gayretler dün yoktu da bugün neden var oldu?" sorusu bu açıdan anlamsızdır. Dün de tabiki vardı sorgulamacılık ama bugün teknoloji sayesinde tavan yaptı.
Sözün özü burada "Kur'an dinde yegane ölçüttür diyerek ve en temel farz olan aklı işleterek, düşünerek, araştırarak ve sorgulayarak nasıl dindar olunur?" sorusuna yanıt aramaktayız.
Burada yapılan şey alabildiğine özeleştiri ve alabildiğine sorgulayıcılıktır. İbrahimin Milletine de bu yakışır ancak...
Eksiğimiz, kusurumuz ve yanlışımız vardır muhakkak. Lütfen bu konuda fikirlerinle bizleri aydınlat.
Saygılar
Not: Descartes'in dediği gibi; Cogito Ergo Sum. Düşünüyorum, öyleyse varım. Fakat birileri ne diyor: Düşünüyor, öyleyse vurun yada düşünüyorum öyleyse yokum.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|