HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
Konu Konu: MEHDİ = SUPERMAN GELMEYECEK Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

MEHDİ GELMEYECEK

MEHDÎLİK VE MEHDÎCİLİK

Mehdi kelimesi Kur'an'da geçmez. Anlam olarak hidayete eren, hidayete erdiren demektir.

Hidayet (doğruya ve güzele kılavuzlamak), Kur'an'a göre Allah'ın elindedir. Allah bu yetkisini peygamberleri ve kitapları aracılığıyla kullanır. Peygamberin getirdiği kitaplardaki ilkelerle hidayete çağıranlardan ise mübelliğ (tebliğci), dâî (çağrı yapan), nezîr (uyarıcı ) denir. Bu hidayet yolcularının hiçbirinde tebliğ dışında bir amaç ve beklenti yoktur.

Mehdî, siyasal liderlik, devlet başkanlığı maddesel önderlik talepleri olan bir "kurtarıcı portresine sahiptir. Nitekim tarih boyunca tüm mehdi adayları, yönetimi bir şekilde ele geçirmeyi esas alan kişilerdir. Bunu bazan açık, bazan da örtülü biçil ifade ederler. Ama hepsinde kitleyi, bir önder sıfat siyasal ve askerî hareketleri de kullanarak kurtarma iddiası vardır. Bunun içindir ki, İslam literatürü mehdî kavramı hemen daima imamet (devlet başkanlığı) kavramı ile yan yana veya bağlantılı olarak ele alınmıştır. Hatta, adaletli, güven verici bir devlet başkanı görüldüğünde ona mehdî denebilmiş, en azından bir devlet başkanının mehdî beklemeye gerek bırakmadığı dile getirilmiştir. Örneğin, Abbasî halifesi Nâsır Lidinillah (ölm. 575/1180), devrin ünlü şairi Sıbt'b. Te'âvîzî (ölm. 582/1186) tarafından mehdî diye anılıyordu. Sibt, Nasır geldikten sonra artık mehdî beklemeye gerek kalmadığını şiirlerinde ifade ediyordu, (bk. İlhan; Mehdîlik, 16)

Bu anlayış, zulüm ve despotizm altında inleyen kitlelerde şu veya bu adla tarih boyunca hep var olagelmiştir. Bugünkü İslam dünyasında yaşayan şekli ise Yahudilik ve Hristiyanlık'taki mesih (kurtarıcı) inancının Müslüman kitlelere aktarılmışıdır. Yahudiler, İlyas Peygamberin göğe çıkarıldığına ve âhir zamanda dünyayı kurtarmak üzere geri geleceğine inanmışlardır. Hristiyan dünya aynı inancı Hz. İsa'yı göğe çıkararak yaşatmıştır. Bu inanç, İslam akîdesi içine de, ne yazık ki, İsa'nın geri geleceğini tekrar eden bir söylem olarak girmiştir.

Emevîler döneminde Süfyânî adıyla bir kurtarıcı beklendi, (bk. Avni İlhan; Mehdîlik, İst. 1993, s. 13) Daha sonra bu, Sünnîliğe Hz. İsa'nın gökten ineceği ve Şiîliğe de, beklenen mehdinin geleceği söylemi halinde girdi.

Kısacası, aklını ve eylemini vaktinde kullanmadığı için ezilen kitleler, iyice bunaldıklarında ütopik bir kurtarıcı beklerler. İslam dünyasında en ateşli mehdî beklentisi, tarih boyunca en çok ezilen Şiî-Alevî kitlelerde görülür. Bu beklenti giderek, "Mehdî-i Muntazar (beklenen mehdî) deyimiyle imanın bir şartı haline getirilmiştir.

Şiî inancında, ilk zamanlar, mehdî olarak Hz. Ali'nin geri gelmesi beklenmiş ve mehdî inancı Ali'nin adı çevresinde oluşturulan mitolojiye bağlanmıştır. 165/782'de ölen ve tarihin en tehlikeli uydurmacılarından biri olan Câbir b. Yezîd el-Ca'fî el-Kûfî (İmam Âzam onun için "en büyük yalancı" diyor) Hz. Ali'nin bir kurtarıcı-mehdî olarak geri geleceğini iddia ediyor ve kanıt olarak da Kur'an'ın Neml Suresi 82. ayetini gösteriyordu

Hz. Ali'den sonra "geri gelecek mehdî" olarak onun oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye (ölm. 81/700 öne çıkarıldı. Şiîlerde hemen her imam için öne sürülen bu geri gelme (ric'at) nihayet 12. imam Mehdi-i Muntazar veya "Gâib İmam" (Gizlenen İmam) la noktalandı. Şimdilerde tüm Şiî ekoller onun geri gelip insanlığı kurtaracağını ileri sürmektedir. Şiî ekollerin bazıları, bir mehdinin geleceğine inanır, ama onu adını vermezler.

Mehdi inancı gerekeni yapamayan veya yapmayanların avunmasını sağlayan bir ütopyadır. Bu inanç bekleme esastır. Eskiden ezildiğinin farkında olamadığı veya ezilmeye karşı çıkacak imkân bulamadığı için hır çeken kitle, mehdî inancıyla, kahır çekmeyi, aldatılmayı bizzat kendi eliyle imanlaştırmış olmaktadır. Bunun içindir ki mehdî inancından, daha doğrusu mehdi hayal ve aldanışından kurtulamayan kitlelerin kalkınması, ilerlemesi mümkün değildir. Mehdî inancı atılım, üretim, gelişim ruhunu felce uğratan hurafedir.

Bu hurafeye destek olarak ortada dolaştırılan "hadis patentli" sözlerin tümü uydurmadır.

Mehdiden maksat, tanrısal ışık ve aydınlığın önderi ise o, bugün için Kur'an'dır. Artı kişilerden hidayet bekleme devri bitmiştir.

Çünkü peygamberlik devri Kur'an'la kapat ılmış Mehdiden maksat, kitlesel-siyasal kurtuluş ve bağımsızlık ise bunun yolu basiretli aktif siyasettir. Bu değerlerde başarılı olamayanlar, hayal ve afsunun derin ve uyutucu sularında ömür tüketmeye devam ederler.

Mehdî ve mehdîlikle ilgili hadis patentli sözlerin, bir kere, hadis kritiği açısından hiçbirine güvenilemez. Çünkü bunların bazıları Hz. İsa dışında mehdî olamayacağını söylerken bazıları daha birçok mehdî tipten söz etmektedir. Kısacası, herkes kendi ekibinin şefini mehdî yapmak için bir veya birkaç hadis uydurmuştur. Özellikle tasavvuf-tarîkat çevrelerinde her ekip kendi şeyhini "zamanın efendisi" veya "mehdî" olarak kabul ettirmek için elinden geleni ardına koymamıştır. Akıl almaz keramet isnatları, kurtuluş vaatleri, korku ve tehdit salmalar... birbirini izler.

Bu çevrelerdeki "kutup" inancı, mehdî inancının ta kendisidir.

Her mehdîye bir de deccal yani düşman lâzımdır ki, o da ekip başının siyasal ve ekonomik çıkarlarına en çok darbe vuran kişidir. Örneğin, Cumhuriyet döneminin mehdî taslaklarının ortak Deccal'i daima Atatürk olmuştur. Bunda garip bir yan yoktur. Onların akıl ve Kur'an dışı çıkarlarına en büyük darbeyi vuran, Atatürk idi.

Konuya Kur'an vahyi açısından bakarsak, mehdîlik diye bir inancın varlığını kabul, Hz. Muhammed'in son peygamber olduğunu kabulle yan yana duramaz. Bunların biri doğruysa Öteki yanlıştır. Biz, Hz. Muhammed'in son peygamber olduğunu kabul ettiğimizdendir ki, başka bir mehdî geleceğine asla ihtimal vermeyiz ve böyle bir şeye inanmayı Kur'an'a aykırı buluruz. Esasen Kur'an, kişilerin hidayet önderi olma devrini kapatmış, ilkeleri öne geçirmiştir, ilkelerin kaynağı ise Kur'an'dır

O halde, Kur'an'in gelişinden sonra mehdi beklemek, ancak Kur'an'i yetersiz ilan etmekle mumkun olur. Kur'an'i yeterli bulanlar içinn başka bir mehdiye ihtiyaç yoktur.

Ne yazik ki Islam tarihi boyunca hemen her cografyadan bir veya birkaç mehdi çıkmış ve halkı peşine takabilmiştir. Ancak bunların tümünün sonu felaket ve hezimet olmuştur.

 

Mehdilikle ilgili uydurmalardan bazıları:

"Mehdinin çıkacagını inkar eden, Muhammed'e indirileni inkar etmiş demektir. İsa'nın gökten ineceğini inkar eden de kafir olmuş demektir. Deccal'in çıkacagıinı inkar eden de kafir olur. Kadere yani hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmayan kişi de kafir olur. Cebrail bana şunu haber verdi: Kadere, hayır ve Şerrin Allah'tan geldiğine inanmayan kendisine benim dışımda bir Tanrı bulsun!" (Elbani'nin sadece uydurma demekle kalmayip "batıl" dedigi bu yalan icin bk. Elbani; ez-Zaifa, 3/201- 202)

"Arinmiş benlik öldurülmedikce mehdi çikmaz. Arınmış benlik öldurüldüğünde ise gökte ve yerdeki tüm varlıklar öfkelenir de halk mehdinin huzuruna gelir, onu tıpkı zifaf gecesinde süslenen gelin gibi süslerler. Mehdi yeryüzünü adalet ve dürüstlükle doldurur. Yeryüzü tüm bitkilerini çıkarır, gök yağmur yağdırır ve ümmetim, Mehdi'nin kentinde daha önce hiç nimetlenmedigi bir biçimde nimete boğulur." (Elbani'nin uydurma demekle "münker" dedigi bu yalan icin bk. Elbant; 5/176)

 

Kaynak: Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK'ün İslam Nasıl Yozlaştırıldı kitabından aktarılmıştır.

http://www.beyyine.com//islam/mehdi.htm

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

MEHDİ GELMEYECEK

Mehdi Meselesi

Bu kavram ‘hedy-hidayet’ kökünden türemiş bir kelimedir. ‘Hedy’; doğru yolu bulmak, yol göstermek, hidâyeti göstermek demektir.‘Mehdi’nin sözlük anlamı, hidayete eren, doğru yolu bulan, Allah’ın hakk olan yola yönelttiği kimse demektir.

Bu kelime sözlük anlamına uygun olarak şairler tarafından Peygamberimizi övmek için kullanılmıştır. Ayrıca dört halifeye de ‘mehdi’ dendiği olmuştur. (Hutbelerde okunan dualarda dört halife hakkında ‘mürşidiyyun-mehdiyyun- irşad ediciler, hidayette olanlar’ şeklinde övgü cümleleri geçmektedir.) Hz. Hüseyin ve bazı halifeler hakkında övgü sözü olarak ‘mehdi’ sıfatı kullanılmıştır.

Islâm tarihinde ‘mehdi’; kendisinden önce zulüm ve haksızlıkların alıp yürüdüğü yeryüzünü, adaletle dolduracağı, Islâmı hakim kılacağı sanılan kişidir.

Mehdi’nin günün birinde geleceği ile ilgili hadis kitaplarında ahad (tek râvi kanalıyla gelen) hadisler bulunmaktadır ama bunların içerisinde birbiriyle çelişen haberler vardır.  Buharî ve  Müslim’in kitaplarında ise  Mehdi kelimesi geçen bir hadis yoktur. Kur’an’da mehdi’yi gösteren en ufak bir işarete de rastlamak mümkün değildir.

Bazı hadis rivayetlerine göre  Mehdi,  ehl-i beyt’tendir ve Fâtıma (r.anhâ) soyundandır. (Ebu Davud, Mehdi/Hadis no: 4282-4284, 4/106; Ibn Mace, Fiten/34, Hadis no: 4082-4088, 2/1366) Dünya hayatının sona ermesine bir gün bile kalsa Mehdi’nin gönderileceği haber veriliyor. (Ebu Davud, Mehdi, Hadis no: 4282-4283, 4/106)

Ilk dönem itikat kitaplarında Mehdi konusu yer almamıştır. Ancak daha sonra yazılan akaid kitaplarında Mehdiden bahsedilmektedir. Mehdi’den bahseden hadisler mütevatir olmadığı için, bu konu iman konuları içerisinde yer almamıştır. Ancak Islâm tarihinde Mehdi iddiasıyla bir çok insan çıktı, insanlar bazılarına mehdi diye uydular ve bir çoğu da bir mehdi beklentisi içerisinde oldular.

Mehdi meselesi Islâm tarihinin başlangıcında ortaya çıkan siyasí tartışmalar ve siyasí mezhepleşmelerden sonra daha çok gündeme gelmiştir. Özellikle Şii’lerde mehdi inancı dinin esasından sayılmıştır. Onlara göre beklenen bir mehdi (mehdi-i muntazar) gelecek, kendilerini zulüm ve baskıdan kurtaracak, yeryüzüne adaletle dolduracaktır. Bu bakımdan onlar, kendilerine öncülük  eden Ehl-i Beyt imamlarına mehdi gözüyle bakmışlar ve onlara itaat etmişlerdir. Onlara göre mehdi, Fatıma (r.anha) soyundandır, günahsızdır ve olağanüstü özellikleri vardır. Şii’lerin çeşitli kollarına göre ayrı mehdiler vardır. Onların en büyük kolu olan Imamiyye’ye göre ise ‘beklenen mehdi’, Onikinci Imam, Ebu’l Kasım Muhammed b. Hasan el-Mehdi’dir. O, küçük yaşta kaybolmuştur (ğaibtir), yeniden gelecek ve zulümleri önleyecektir.

Anlaşıldığı kadarıyla Mehdi inancı siyasî olayların müslümanları fırkalara ayırmasından sonra daha çok gündeme gelmeye başlamıştır. Ahad ve zayıf haberlerin dışında sağlam dayanağı bulunmamaktadır. Islâm tarihinde bir çok Mehdiler çıkmıştır. Çevresine adam toplayıp saltanat sürmek isteyen niceleri veya zalim yöneticilerle mücadele etmek isteyen iyi niyetli önderlerinin bir kısmı bu Mehdilik beklentisinden yararlanmışlardır. Tarih boyunca nice sahtekârlar, çıkar sağlamak ve halkın üzerinde etkili olabilmek için mehdilik inancını istismar etmişlerdir. Günümüzde bile  bazı açık gözler zaman zaman bu beklentiden yararlanmayı deniyorlar. Işin garibi bu gibi konuların istirmacısı bulanabileceği bilinmesine rağmen ‘mehdiyim’ diye ortaya çıkanlar çevrelerine adam toplamayı hâlâ başarabiliyorlar.

Mehdi beklentisi bir çok müslümanı ümitsizliğe ve görevini yapmamaya sevketmiştir. Öyle ya mehdi gelecek ve dünyayı düzeltecek, zulümleri önleyecek, insanlara hidâyet dağıtacak… Bu hayal nicelerini boş beklentilere sevketmiştir. Niceleri bu umut sebebiyle yapması gereken en basit görevleri bile savsaklamış, kendisine zulmedenlerle mücadele etmeyi terketmiş, zalimlere karşı çıkma görevini gelecek mehdiye bırakmıştır.

Allah (cc) dilediği araç ve insanla dinini destekler. O dininin yaşanabilmesinin araçlarını dilediği gibi yaratır. Hidâyet O’nun elindedir, dilediğine verir. O’nun gönderdiği Kur’an-ı Kerim kıyamete kadar değişmeden kalacaktır. O Kur’an ki en büyük hidayet aracıdır. Insanlara düşen Kur’an’ı anlamak ve O’na uymaktır. Hayalleri (ümniyye’yi) bir tarafa bırakıp yapması gerekeni gücü yettiği kadar yerine getirmektir.

Mehdi beklentisi müslümanların ne imanlarını artırır ne de salih amellerini. Müslümanlar işlerini ve çalışmalarını gelmesi muhtemel mehdilere göre ayarlamazlar. Onlar, inandıklarını hayatlarından uygulamaya çalışırlar. Sonuç Allah’a aittir.

Şimdiye kadar çıktığı iddia edilen ve hâlâ çıkmaya devam eden bu mehdilerden acaba hangisi gerçek mehdidir? Kaynaklarda bir sayı ve zaman verilmediğine göre hepsini de mehdi olarak kabul edecek miyiz? Bundan sonra ortaya çıkan mehdi adaylarına karşı nasıl bir tavır takınacağız?

Işin garibi tarihten beri ortalıkta bu kadar mehdi adayı olmasın rağmen müslümanların durumlarında pek bir değişiklik görünmemektedir. Ne mehdinin mesajını anlayıp kendini düzeltenler var; ne de zalimlerin zulmünün son bulması. Bu mehdi adaylarının bir marifetleri varsa, müslümanların saf  inançlarını maddeye çevirme işlerinden vazgeçsinler de biraz da asıl işlerine dönsünler. (!) Islâm ümmetinin dertlerine bir çözüm bulsunlar,  Islâm ülkelerindeki tağutların hakimiyetlerine ve zulümlerine bir dur desinler.

Kur’an, müslümanlara Mehdi beklemeyi değil; iman etmeyi ve imanın gereğini yapmayı tavsiye ediyor. Bunu yapmayanlar ise zarar edeceklerdir. (Asr Sûresi)

Eğer Mehdi’yi hidayete götüren, hidayet veren şeklinde anlarsak; Kur’an en büyük mehdi’dir (Hâdi-hidayete erdicidir). Insanlar bu mehdi’ye uyarsalar doğru yolu bulurlar ve kurtuluşa ererler. Kur’an’ın kendisi de insanları sürekli bu kurtuluşa davet etmektedir.

 

http://www.kurannesli.org/forum2/forum_posts.asp?TID=87

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

MESİH VE MEHDİ GELMEYECEK

KURTARICI BEKLENTİSİ

Hemen hemen bütün toplumlar, içine düştükleri bunalımlardan, toplumsal çöküntülerden ve maruz kaldıkları zulümlerden kurtulmak pek de mümkün olmayınca ümitlerini; olağan dışı bir şekilde kendilerini kurtaracak olan kurtarıcılara bağlamışlardır, Bu ümit neredeyse bütün dinler ve kültürlerde ortaktır. Çünkü bütün toplumlar, tarihin bir yerinde 'kurtulmayı gerektiren' ciddi sosyal felaketlerle karşı karşıya kalmışlardır. 'Kurtarıcı' ideali genel olarak, mesih adı altında yaşatılmıştır. Islami literatüre ise bu, Mehdi olarak tercüme edilmiştir. Yeni bir milenyum'un şu ilk günlerinde kurtarıcı umutları daha bir tazelenmiş görünmekte, hatta kitleler, sanki milenyumun bizzat kendisi kurtaııcıymış gibi güdülenmeye tabi tutulmaktadır.

Mucizevi bir kurtarıcının gelip bozulan her şeyi düzelteceği, mutluluk, barış ve adalet getireceği inanışı, pek çok dinde amentü kapsamındadır. Bunlardan bazıları özellikle dikkat çekicidir.

Eski Iran dini olan Zerdüştlük'te Kainatın tarihi, her biri üçer bin yıl olan dört merhaleden oluşan, toplam 12000 yıldan meydana gelmektedir. llk üç bin yıl (Tanrı) Ahura Mazda'nın dünyayı yarattığı dönemdir. Ikinci üç bin yıl, Ehrimen'in, Ahura Mazda'nın yarattığı bu dünyaya saldırdığı dönemdir. Üçüncü üç bin yıllık dönem, Peygamber Zerdüşt'ün ortaya çıktığı dönemdir. Son üç bin yıllık dönemde ise, Zerdüşt'ün üç oğlu her biri bir bin yılın başında olmak üzere ortaya çıkacaktır.

9000-12000 yılları arasında Ahura Mazda'nın,insanlara yardım etmek için göndereceği Zerdüşt'ten sonra zaman geçtikçe dünyada ahlak bozulacak ve işte o zaman Tanrı Ahura Mazda, mucizevi bir biçimde Zerdüşt'ün sulbünden saf bir bakirenin hamile kalmasını sağlayacak; bu kızdan doğan oğlan çocuğu bir peygamber olacak ve kısa zaman içinde dünyayı ıslah edecektir. Bu peygamberden bin yıl sonra, yine böyle mucizeli bir doğumla bir ikincisi, ondan bin yıl sonra da bu üçüncü ve sonuncusu gelecektir. Zerdüşt'ün bu oğullarının sonuncusunun adı (Saoshyant) 'yardımcı', kurtarıcı anlamına gelmektedir.
Zerdüşt ahfadından gelecek bu son peygamberin zamanında ölüler mezardan kalkacak, erimiş madenden bir ırmak, bir ateş ırmağı dünyayı temizleyecek. doğruları yanlışlardan ayıracak, dünyayı şer kuvvetlerden temizleyecek, dünya Zerdüşt mü'minlerle dolacak ve oradaki mutlulara yalnız Ahura Mazda egemen olacaktır.

Muhtemelen 'Kurtarıcı/Mesih' düşüncesi Yahudiliğe. oradan Hristiyanlığa ve bilahare Islami kültüre Zerdüştlük'ten geçmiştir. Bu intikalin kanıtı olarak, Islam aleminde ortaya çıkan Zındık (Zendeka) akımından bahsedilebilir. Zındik, "Allah'a ve herhangi bir dine inanmamakla beraber bunu gizleyen kişi" demektir. Kısacası zendik teriminin, Islam toplumu içinde ortaya çıkan, Iran kökenli dini akımları ve yandaşlarını adlandırmak için kullandığı anlaşılmaktadır. Emevi ve Abbasi hilafetleri döneminde görülen kitlesel zendeka hareketlerinin hemen tamamı Iran kökenli, Islam öncesi inançlarını hala kuvvetle korumakta olan eski Mazdeki. Zerdüşti ve Maniheist çevrelerden kaynaklanmıştır.

Aslında Zerdüştlüğün dışında, Sümerler'de. Budizm'de, Sabiiler'de, Eski Cermen dinlerinde v.b kurtancı beklemek genel geçer bir kuraldır. Budizm'in mehdisi, günden güne tamamen bozulan ve cehalet, hırs, öfke ve sapıklığın doldurduğu; insanların ömürlerinin her geçen gün kısaldığı dünyayı 60.000 veya 84.000 senelik süresinde imar edecek, mutluluk getirecektir. Dünya bolluk ve berekete kavuşacak, yağmurlar düzgün yağacaktır.

Sabiiler'in kurtarıcı telakkisine göre, Adem ve nesli ayağa kalkıp beş bin sene sürecek bir sulh devleti kurulacak ve ardından, altı bin yıl sürecek olan 'Yalancı Mesih Isa'nın devleti kurulacaktır. Hz. Muhammed ve müslüman hakimiyeti ise 'dünyanın sonu' olarak telakki edilmektedir. Maniheizm'de, sahte kurtancı Mithra'nın yanında bir de gerçek kurtarıcı Mithra'dan bahsedilir. Hlndular ise, Vişnu'nun yeniden vücuda gelip Hind halkını zalim egemenlerlnden, yani müslüman fatihlerden kurtaracağına inanmaktadırlar.

Yahudi inancına göre, tam bilinemeyen, ama kıyametten önceki bir çağda, Yahudi mü'minleri mutluluğa ulaştırmak, düşmanlarına karşı galibiyete erdirmek için gelecek kurtarıcıya Mesih denmektedir. Mesih sözcüğü. 'Yağlanmış, takdis edilmiş' anlamında olup, ayinle, yağlanarak takdis edilmiş bir kralın krallığına delalet etmektedir.

Mesih sözcüğü müphem de olsa Ahdi Atik'de; daha açık olarak ise Talmud'da kullanılmaktadır. "Rabbin büyük ve korkunç günü gelmeden önce", Tann Yahova, "Paygamber Eliyahu'yu [llyas] gönderecek"tir. (Tevrat. Malaki, 4/5). Yağlanarak bir bakıma dini bir makama atanmış olan Israil kralı, dığer insanlardan farklı olarak diniî kutsal bir kimliğe sahip olmaktaydı. Eski Ahid'de bu anlama gelen bir pasaj yoksa da, 'Massiah' sözcüğü bilahare "Israil krallığını yeniden kurması ve (Israil) halkını bütün kötülüklerden kurtarması beklenen geleceğin kralı", 'Yahudi Mesihi' anlamını kazanmıştır.

Milli Mesih Davud'un oğlu, hikmetle ve adaletle yönetecek, dünyanın güçlerini bozguna uğratacak, halkını yabancı yönetimlerden kurtaracak ve halkın barış ve mutluluk içinde yaşayacağı evrensel bir krallık kuracaktır. O kuracağı 'asr-ı saadet döneminde Kutsal yeri (tapınağı) yeniden yapacak, dağılmış olan Israil'i toplayacak, bütün adalet hükümleri onun gününde yeniden eski yürürlüklerine kavuşacaktır. "Kurtlar ve kuzular dağlarda birlikte otlayacaklar, leoparlar çocuklarla birlikte karınlarını doyuracaklar. Dağlarda gezinen ayılar, danaları birlikte geceleyecek; etobur arslanlar ağılda öküz gibi kepek yiyecek ve küçük bir çocuk onları bir urganla güdecektir. Çünkü o bütün hayvanları zararsız kılacaktır. Yılanlar ve çiyanlar bebeklerle uyuyacak; ama onlara zarar vermeyecektir, Çünkü Allah'ın eli onların üzerinde olacaktır."

Davud oğlu Mesih Yeruşalim'i düşmandan temizleyecek ve kavmi ile oraya yerleşecek, Tanrı Evi'ni (mabedi) Kudüs'te Sion Tepesi üzerine kuracaktır. Israiloğullan bulundukları yerlerden Filistin'e gelecekler, Süleyman'ın mabedi yeniden inşa edilecek, bütün Israillilere nübüvvet nuru ihsan edilecektir. 0 gün tam bir barış hakim olacak, "Allah güneşten bir melik
gönderecek ve dünyadaki kötülük saçan savaşı durduracaktır." Bu melik, yaptıklarını kendiliğinden değil. Allah'ın yüce emirlerine uyarak yapacaktır. Onun zama-nında mutlu olmayan kimse kalmayacak, hatta hadım-lar evlenme ve çocuk sahibi olma imkanına kavuşacaklardıc. Insanlar adaletle servet sahibi olacak-lar, bu mukaddes devir, zamanın sonuna kadar devam edecektir. Allah'ın peygamberleri kılıcı bırakacaklar ve adaletle insanlar arasında hükmedeceklerdir."

Hristiyanlığın mesih telakkisi de Yahudilik'ten tamamen bağımsız değildir. Mesih sözcüğü Yunan diline, mesiyanik çağrışımları muhtevi olan Christos ve Christ olarak çevrilmiştir. Gerçi Isa peygamber her ne kadar Israiloğulları arasından çıkmış ve kendisinin Israiloğullanna gönderilmiş bir peygamber olduğunu söylemişse de Hristiyanlar'a göre, "İsa'nın Mesih olarak geleceği Tanah'ta [Tevrat] açık olarak yazılı olmasına rağmen Yahudiler'ce 'beklenen mesih' olarak kabul edilmemiştir. Çünkü Yahudiler'i esaretten kurtaramamış, Mabed'i yeniden kuramamıştı. Zaten onlar Eliyahu Peygamber'in gelmesini bekliyorlardı.

Isa, Filistin'de kurulacak llahi Mesih Devleti'ni haber veriyordu. şimdi artık 'Tanrısal Kral' yani Mesih yeryüzüne hakim olacaktı. Değişen dünyanın bu hali bir anlamda, asude dünyanın Cennet'teki başlangıcıydı.

Hristiyanlar'a göre Isa, hali hazırda mesihi görevlerini bitirmiş olmasına rağmen, son görevini yapmak üzere yeniden dönecektir. Incillere göre Isa Peygamber öldükten üç gün sonra dirilmiş ve Galile'ye gitmiştir. Daha doğrusu aslında Isa ölmemiş, Rabbin katına yükselmiş ve O'nun sağ yanına oturmuştur.

Islami fırkalardan Şia'da kurtarıcı beklemek dogma niteliğindedir. Şia'nın 'ahir zaman' kurtarıcısının adı Gaib Imam'dır.

Bir kısım Şia menkıbelerine göre Allah mahlukatı yaratmadan 14000 yıl önce ruhu yaratmıştır. Ruhların sonuncusu da el-Kaim el-Mehdufu'n ruhudur. el-Kaim el-Mehdi-i Muntazar, Hüseyin b. Ali'nin neslinden gelen 11. Imam Hasan el-Askeri'nin oğlu Muhammed'dir. Şia onun H. 260 yılında kaybolduğuna inanmaktadır. Fakat bir gün, gaybet dönemi sona erip, yeniden zuhur edecek ve bütün dünyayı deccaldan ve kötülüklerden temizleyecektir.

Aslında şia'da Mehdi'nin kim olduğu kısmen de olsa tartışmalıdır. Bir kısım rivayetlere göre miraç esnasında Hz.Peygamber'e Ali ve ondan sonra vasi tayin edilen imamların isimleri zikredilmiş, 12. imamın inci gibi parlayan bir yıldız şeklinde görüldüğü belirtilmiştir. (Herhalde bu miracdaki bilgilendirilmeden(!) sonra olacak ki,) Hz.Peygamber'e. "ihtilaflar çoğalınca, ruhu ve çamuru kendisinden alınan Ali'ye uyulması, Hasan ve Hüseyin'in ondan olduğu, Hüseyin'in neslinden dokuzuncusunun, ümmetinin el-Kaim'i olup, adaletsizlik ve zulümle dolan dünyayı adaletle dolduracağı" müjdesi verilmiştir!

Sonuçta Şiiler arasında, kaybolduğuna inanılan el-Kaim el-Mehdi'nin, -ihtilaflı görüşlere rağmen- 12. imam Muhammed b. Hasan el-Askeri olduğunda karar kılınmış, on iki asırdır Imamiyye'nin inanç esasları arasında yeralmıştır.

Gaib Imam el-Kaim el-Mehdi'nin ömrünü Allah uzatacak ve 40 yaşlannda ortaya çıkacaktır. Kufe'de olacak, orada ne kadar köle varsa azad edecek, borçlulann borçlarını ödeyecek, haksızlığa uğrayanların hakkını alacaktır. Öldürülüp de diyeti ödenmeyenlerin diyetlerini ödeyecek, yeryüzünde Allah'dan başka ibadet edilen hiçbir mabud bırakmayacaktır.

Gulat-ı Şia'nın sapkın bir versiyonu olan Babiliğin kurtarıcı idealinin merkezinde, kurucusu Mirza Ali Muhammed vardır. Mirza Ali, mensup olduğunu iddia ettiği Şii-lmamiyye'nin (12.) Gaib Imamı'nın gaybubet-i suğra döneminin başladığı tarih olan H.260 yılını esas alarak, bundan bin yıl sonra, yani H.1260 yılında kendisinin Bab olduğunu ilan etmiştir. Öğretiye göre Mirza Ali, insanların, 'zamanın sahibi olan' gaib Imam ile temas kurmalarının vasıtası, kapısıdır. Fakat Mirza Ali, 'Mehdi'ye açılan kapı' (bab) olmakla yetinmemiş, bilahare 'Beklenen Mehdi' olduğunu, daha sonra Peygamberliğini, ve en nihayetinde de, -bu sürecin ulaşacağı son istasyon olarak- Tanrılığını ilan etmiştir.

Bahailer'in. Mehdi'si Mazenderan'lı Hüseyin Ali (0.1892); Kadıyani/Ahmedilerin'ki Mirza Gulam Ahmed Kadıyani(ö.1908)dir.

Ehli Sünnet'de kurtarıcı, başta 'Sahih Hadis Kitapları' olmak üzere, fiten kitaplanndaki rivayetlerin şekillendirdiği Mehdi'dir. Dikkat çeken bir husus, hem Şia hem de Ehli Sünnet Mehdisi'nin Alevi, yani Ehli Beyt'ten olmasındaki ortaklıktır. "Ahir zamanda ehli beytten çıkıp dini güçlendirecek, adaleti getirecek, müslümanların kendisine tabi olacağı, Islam memleketlerine hakim olacak olan" kurtarıcının gelmesi ehli sünnete göre haktır! 0, bozulan, fesada uğrayan dünyayı ıslah edecek, Deccal'dan kurtaracaktır.

Aslında, Isa'nın da Ehli Sünnet kaynaklarında Mehdi olarak beklendiği vakidir. Bazan da o Mehdi ile çağdaş olarak gösterilmekte; Mehdi'nin arkasında namaz kılacağı, ona biat edeceği bildirilmektedir.

Vadedilen Mehdi'nin zamanı kelimenin tam anlamıyla bir asrı saadet dönemi olacaktır. Öyle ki, Ibni Sirin'e atfedilen bir söze göre, Mehdi'nin Ebubekir ve Ömer'den, hatta bazı Peygamberlerden bile üstün olduğu haber verilmektedir!

Kurtarıcı Mehdi yeryüzünü kıst ve adaletle dolduracak, malı eşit şekilde dağıtacaktır. 0 gün mal alabildiğine çok olacak, ümmet o gün daha önce benzerini hiç görmediği bir bolluğa erişecektir. Öyle ki, malının zekatını vermek isteyen zenginler, zekat alacak bir fakir bulamayacaklardır. 0 gün yeryüzü bütün ürünlerini bitirecek, gökler alabildiğine sularını indirecektir. Yığınlarca olan mala kimse dönüp bakmayacak bile.

Sünni kaynakların bir Mehdi motifine büründürdükleri Isa'nın nüzulüyle de tam bir mutluluk dönemi yaşanacaktır. Öyle ki, çocuklar ellerini yılan yuvasına sokacaklar fakat yılan zarar vermeyecek: çok küçük çocuk bile arslanı kaçıracak, ona zarar vermeyecek:
kurt koyun sürüsüne katılıp sanki onun köpeği gibi olacak; kabın suyla dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacak; söz tek olacak, Allah'dan başkasına ibadet edilmeyecektir!

Şüphesiz kurtarıcı (Mesih/Mehdi/Muhallis) idealini oluşturan bazı anlaşılır sebepler vardır. Örneğin Yahudi toptumu tarîh boyunca oldukça büyük belalara maruz kalmıştır. Onların çektikleri belalara Kur'an da Isra suresinde atıfta bulunmaktadır. Asur ve Babil krallıkları tarafından esir edilmişler, Yunan ve Roma hakimiyetinde kalmışlar, 1492'de Hristiyan fatihleri tarafından Ispanya ve Portekiz'den sürgün edilmişler nihayet 1948 yılına kadar süren, yabancı hakimiyeti ve sürgünlere dayalı, mahkumiyet dolu bir hayat yaşamışlardır.
Işte bu kadar acıyı ve sıkıntıyı yaşayan Israiloğulları, umutlarını bir kurtarıcıya bağlamışlar. ancak, 'ilahi kaynaklı ve destekli bir kurtarıcı' eliyle bu sefaletten kurtulabileceklerine inanmışlardır. Onlar. 'sürgün'den bir mesih sayesinde kurtulacaklarına. kendilerine Peygamberler'in verdiği bir söz olarak inanmaktadırlar. Bunu Allah'ın adaletinin bir gereği olarak beklemektedirler.

Şia da tıpkı Beni Israil gibi belalara ve sıkıntılara uğramış ve yaşanan bu trajedi, beklenen bir kurtarıcı (Imam/Mehdi) mitinin doğmasında etkin olmuştur. Onlar. Emevi döneminde uğradıkları sıkıntılar ve acılardan sonra, hiziplerindeki heyecanı canlı tutabilmek için, Emevileri hezimete uğratacak, intikamlarını alacak bir Mehdi müjdesini, tabilerine vermek zorundaydılar. Fakat aynı zamanda bu mitolojik kurtarıcının dini bir renkte olması gerekmekteydi; aksi taktirde kabul görmeyecekti!

Fakat bütün bu gerçekler, Mehdi/Masum Imam telakkisini gerçek kılmak için yetmemektedir! Çünkü bu telakkinin kökeni çok daha derinlerde, yukarıda izaha çalıştığımız Zerdüşti ve Israili nüfuzda bulunmaktadır. Şia'nın 'Masum Imam/Mehdi' formülasyonunda ifadesini bulan kurtarıcı, aslında Fars kültüründeki Kral kültünün teşeyyu etmiş biçiminden başka bir şey değildir. Bu kült zamanla Resul ve Nebi kavramıyla boy ölçüşür hale gelmiştir. Imam Rıza, Masum Imam'ın, bir anlamda vahiy aldığını, (Cebrail'in) kelamını işittiğini, fakat şahsını görmediğini beyan etmiştir. (Şia'nın Buhari'si olan Kuheyni'nin kitabından).

Ahmet Emin'in tespitinde olduğu gibi, Şia ravileri, aslında Mehdi'yi 'beklenen bır Şii hükümeti' kavramında somutlaştırıyordu: fakat sonrakiler bunu gerçek bir Mehdi'ye kalbettiler. Çünkü halk böyle soyut şeylerden, kurumsal ve öz itibariyle avdet edecek kurtuluş projelerinden anlamazdı. Onlar şahısların rücu'undan anlarlardı. Somut kurtarıcılar (/projeler) isterlerdi! Bu nedenle bizzat şahsı ve sıfatları ile vadedilen Mehdi-i Muntazar haberleri uyduruldu.

Şia Mehdisi ile Sünni Mehdi arasında temelde bir fark yoktur. Fakat, hadislerin esas itibariyle Şii kökenli olduğunu söylemek mümkündür. Şia Imam/Mehdi'sini bir ağaca benzetirsek, onun bir dalının aşı yapılıp farklı bir dal haline getirilmesini de Sünni Mehdi'ye benzetebiliriz.

Şia fırkaları gaib imamın gelecekte mehdi olarak zuhuru ve ric'at inancını tamamen uydurma hadislere, hayale ve mevhum varlıklara dayandırmaktadır. Yahudi apokaliptiklerinde anlatılan Yahudi mesihinin altın çağı ile Şia Mehdi'sinin altın çağı arasındaki farkı bir bilenin tefrik etmesi icabeder: "Kurtlar ve kuzular dağlarda birlikte otlayacaklar, leoparlar çocuklarla birlikte karınlarını doyuracaklar. Dağlarda gezinen ayılar, danalarla birlikte geceleyecek; etobur arslanlar ağılda öküz gibi kepek yiyecek ve küçük bir çocuk onları bir urganla güdecektir. Çünkü o bütün hayvanları zararsız kılacaktır. Yılanlar ve çiyanlar bebeklerle uyuyacak: ama onlara zarar vermeyecektir. Çünkü Allah'ın eli onların üzerinde olacaktır."
Şia'nın zaten Islam'ın herhangi bir nassı ile bağdaşlaştırılması mümkün olmayan 'masum imam' nazariyesi, yaşayıp yaşamadığından bile emin olmadıkları bir 'lmam el-Kaim el-Mehdi-i Munzatar' üzerine bina edilmiştir. Çünkü Hasan el-Askeri'nin Muhammed adında bir oğlunun varlığı tartışmalıdır; onu ileri gelen şiiler ve görevlilerin dışında hiç kimsenin görmediği öne sürülmüştür. Dolayısıyla bu teori tamamen mevhum ve gerçek dışıdır.

Aynca masumiyet akidesi de tamamen Islam dışı bir algılayışa dayanmaktadır. Imamların masumiyeti inancı tamamen Islam'dan ve Islam'ın öğretilerinden uzak olduğu gibi; birtakım şehvetlerle, hayır ve şer duygularıyla mücehhez insan fıtratıyla tamamen çelişen bir inanıştır. Çünkü insan benliği hayra da meyyaldir, şerre de.

Masum Imamı'nın fonksiyonları bir kurtarıcıyı aşıp tanrısal bir mevkiye uzanmaktadır. Rasulullah'la beraber Cebrail ve Mikail'den daha büyük bir Ruh vardı. Bu ruh O'ndan, Namaz, oruç, zekat ve haccın bile ancak kendisine iman edilmesiyle kabul olacağı Imam'a intikal etmiştir... Masum Imam'a, tanrısal bir paye verildiğine göre bunun şirk olduğunu söylemeye bile hacet yoktur.

Mesiyanik telakkiler tamamen Islam'ın Kitabı Kur'an'ın ve O'nun Elçisi Rasulullah Muhammed (a.s.)ın dışında bir yorumdur. Kur'an'da Mehdi sözcüğü ya da terimi geçmediği gibi; anlam olarak bir kurtarıcı çağrıştıracak herhangi bir ibare ihtiva etmemektedir. Mesih kavramı, Yahudi dinsel kültüründen bulaşmıştır. Kur'an'da bu sözcüğün (Isa için) kullanılmış olması kesinlikle yanlış yorumlara yol açmamalıdır. Kur'an'da Isa Peygamber iki yerde sadece 'Mesih' (4/172: 5/72: 9/30), beş yerde 'Meryem oğlu Mesih' (5/17, 72, 75: 9/ 31) ve üç yerde de 'Meryem oğlu Isa Mesih (3/45; 4/ 157, 171) olarak anılmaktadır. Fakat açık ve kesin olan şu ki; Kur'an'ın hiçbir ayetinde 'mesih' kelimesi. Yahudilerin intizar ettikleri 'mesih' ya da, Hristiyanların ric'atına inandıkları bir 'mesih' anlamında bir çağrışıma sahip değildir. Hadislerdeki 'mesih' sözcüğü için de aynı şey geçerlidir.

Isa'nın 'Baba'nın katına çıkıp sağ yanına oturduğu şeklindeki Hristiyan inancı, müslümanlar arasında "Isa'nın göğe yükselmesi ve ahir zamanda yeniden ineceği" şeklindeki Hristiyani bir inanca dönüşmüştür. Müslümanlar arasındaki 'mehdi' inancı "Mesih" fikrinin aksinden ibaret olması gibi, Isa'nın nüzulü inancı da, Mesih ve Isa'nın ric'atı inanışlarının Islam kültüründeki aksinden ibarettir. Bu 'mehdici (mesiyanik) telakki'ler eski Mezopotamya mitolojik inançlarıyla büyük bir benzerlik içindedir.

Müslümanlar arasındaki "her yüz yılda bir müceddit geleceği" inancı da muhtemelen, bin yıllık mutluluk dönemi (milenium) tasavvurunun farklı bir versiyonudur. Ebu Davud'un Sünen'inde, Ebu Hüreyre'den rivayet edilen, "Allah bu ümmet için her yüz senenin başında, ümmetin dinini tecdid edecek birisini (müceddid) gönderir." şeklinde bir hadis bulunmaktadır. Dini yenileyecek bir müceddid beklentisi, dünyayı mamur edecek, barış ve adalet getirecek mesiyanik bir umudu çağrıştırmaktadır. 

Türkiye gibi yakın tarihinde oldukça ciddi badireler atlatmış kimi toplumlarda, bir biçimde siyasi mekanizmayı ele geçirmiş kimi liderlerin, ABD Başkanı'nın, Rusya lideri için kullandığı tankın üstündeki lider benzetmesinde olduğu gibi, aslında pekala 'kendisinden kurtulunan' birisi olması da imkan dahilinde iken, hasbel kader, 'kurtaran' rolüne sahip oldukları bir gerçektir. Kendilerinin de çok özel gayretleri sonucunda bu insanlar toplum nezdinde yarı tanrısal bir kurtarıcı imajı kazanmışlardır. Kısa sürede bu kişiler, köleleştirdikleri, ezdikleri halk nezdinde putlaştırılmışlardır. Öyleki, ezilenler, bir türlü, kimin nerden nereye kurtarıldığını sorabilme basiret ve cesaretini gösterememektedirler.

Müslümanların kesinlikle bir kurtarıcıya ihtiyaçları yoktur! Hatta denebilir ki, müslüman (ve müslürnan olmayan bütün) toplumları ilk önce. 'kurtarıcıların' şerrinden kurtarmak gerekmektedir. Çünkü 'kurtarıcı' düşüncesi ve inancı, toplumları dogmatikleştirmekte, güdülen, tahakküm edilenler psikolojisini kazandırmaktadır.

Dinimizin kaynağı Kur'an'dan öğreniyoruz ki. hıçbir toplum, kurtulmak için 'kurtarıcılar'a muhtaç değıldir. Allah'ın, yol göstermek için gönderdiği, fakat insanların kulaklarını tıkadıkları Peygamberler, Mesih/Mehdi/ Kurtarıcı beklemenin absürdlüğünü gösteren en ciddi kanıtlardır. Peygamberler ayarında kurtarıcılık ise her zaman olduğu gibi şimdi de geçerlidir. Kur'an bunun için vardır.

Allah, mü'minlerin yaşanan hayata aktif olarak müdahale etmelerini emretmektedir. Zulme, şirke, ahlaksızlığa, ifsada, nifaka, kültür emperyalizmine. sömürüye, aldatılmaya, kandırılmaya, alay edilmeye ve küçümsenmeye; hasılı bütün şeytani oyunlara karşı insanca tavır takınamayan bir toplum, -bunlar mü 'min de olsalar- kurtarılmamayı hak ediyorlar demektir. Zaten kendilerinden başka kurtarıcı beklemeleri de abestir. Kurtarıcı, insanların gayreti ve hakettikten sonra, Allah'ın yardımıdır. 

Sünnetullah'ın gereklerine uyan çalışkanların dışında, kendilerini mistik mahiyetli, beklenen mehdi ve mesihler olarak takdim edenler şarlatanlardan başkası değildir.

 

http://www.kuranislami.com/kavramlar/kurtarici.html

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

HER TARAF MEHDİ KAYNIYOR

Kuran’da dünyamızın da bir sonu olduğu söylenir. Dünyamızın sonu ve bundan sonra başlayan süreç “saat” veya “kıyamet” olarak tarif edilir. Kıyamet alametlerinden kasıt da bu oluşuma yakın zaman diliminde olacak olaylardır. Dolayısıyla bu olayları görmek kıyametin yakın olduğunun habercisi olacaktır. Kuran’da olmayan izahların halka nasıl yutturulduğunu ve din adına uydurulan hurafeleri gösterebilmek için bu bölümde “ Kıyamet Alametlerini” işleyeceğiz. Kıyamet alametlerini işlerken ilk önce Kuran’da hiç geçmemesine rağmen gerçekleşmesine inanmanın İslam’ın şartı, inanmamanın kafirlik olarak ilan edildiği konulardan 1- Mehdilik, 2- Deccaliyet, 3- Hz. İsa’nın yeniden gelişini işleyeceğiz. Daha sonra ise Kuran’da bir iki ayette bahsedilen, fakat hadislerde yüzlerce yalanla şişirilen konulardan 4- Yecuc-Mecuc ve 5- Dabbe konularına değineceğiz.

 

MEHDİLİK VE DECCALİYET

Mehdi kıyamet alametleri içinde en popüler olan, hakkında en çok hadis uydurulan ve en çok istismar edilen karakterdir. Hadisler kullanılarak oluşturulan bu karakterin kıyamete yakın dünyaya geleceğine, herkesi yenip dünyaya hakim olacağına, daha sonra gelecek Hz. İsa ile buluşup dünyayı yöneteceğine, bunları gerçekleştirmek için ise Deccal ile savaşacağına inanılır. Hadislere göre Mehdi kadar, Mehdi’nin talebeleri de üstün yeteneklere sahip sıra dışı kişilerdir. Tüm bu yeteneklere sahip olabilmek, kendi şeyhinin, kendi liderinin Mehdi olduğunu ispat edebilmek için binlerce hadis uydurulmuştur. Bu yüzden Mehdi’nin dış görünüşü hakkında, yapacakları hakkında, çıkacağı yer hakkında birbiriyle çelişen birçok ha-dis vardır. Mesela bir hadise göre Mehdi Şam’dan çıkacakken, diğerine göre Kufe’den, bir diğerine göre İstanbul’dan, bir başka hadise göreyse Medine’den çıkacaktır. İlk nesiller kendi şeyh ve liderini Mehdi çıkarmak için o kadar çok hadis uydurmuşlardır ki sonraki nesillerin hadis uydurmasına gerek kalmamıştır. Bu nesiller de kendi liderlerine uyan hadisleri doğru kabul etmiş, diğer hadisleri yorumla saptırmış veya yalanlamışlardır. Örneğin liderleri küçük burunluysa, “Mehdi küçük burunludur” hadisini kabul etmişler, Mehdi’nin gaga burunlu olduğuna dair hadisleri gözardı veya inkar etmişlerdir. Bu yüzden İslam aleminde Mehdi enflasyonu yaşanmıştır. Şu anda Mehdi sanılan bir dîni grup lideri var mı diye sorulabilir. Buna cevabımız “Acaba hangi grup kendi liderini Mehdi sanmıyor ki!” şeklindedir.

 

HER TARAF MEHDİ KAYNIYOR

Gerek Türkiye’deki, gerek İslam alemindeki gelenekçi cemaatleri iyi tahlil etmemiz için Mehdilik olgusunu iyice kavramamız gerekmektedir. Biz Türkiye’deki bizce en büyük olan on geleneksel İslami cemaati bir kenara yazdık ve sonra bunların hangisinin şeyhini, liderini Mehdi zannettiğini araştırdık. Sonuçta tamama yakı-nının kendi şeyhini, liderini Mehdi sandığını gördük. Bu da gerçek manada İslami cemaatleri kavramak için Mehdiyet olayını bilmenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. (Unutmayın ki cemaatlerin büyük bir kısmı Mehdiyet konusunda açık konuşmaz. Bu konuyla ilgili bilgileri kendi içine girenlere bile hemen açıklamazlar.

Birçok cemaatte bu bilgileri açıklayan şeyhin kendisi değil, onun en yakın halkası olmaktadır.) Hadislerde Mehdi’nin kendisinin bile Mehdi olduğunu söylemeyeceği de nakil edilir. Cemaatler bu hadisi liderlerinin Mehdiyetini gizlice, kulaktan kulağa, basının ve diğer kuruluşların önünde belli etmeden yaymalarının daha iyi olduğuna işaret kabul ederler. Mehdiyet bir cemaate büyük bir kuvvet verir. Liderinin; 1400 yıl önce tarif edilen, bazı Peygamberlerle eşit üstünlükte olan, dünyaya hakim olacak kişi olması, liderin müritlerinde çok güçlü bir bağlılık oluşturur. Bu bağlılıkla müritler tüm enerjilerini, tüm paralarını, tüm olanaklarını şeyhin eline teslim ederler. Şeyhin hiçbir lafını tartışmayı bile düşünemezler. 1400 yıl önce hadislerle müjdelenmiş, dünyayı fethedecek Mehdi’ye karşı gelmek kimin haddine düşmüştür? Liderini Mehdi diye yüceltenler, Mehdi’nin talebeleri olma vasfıyla 1400 yıl önceki hadislerde müjdelendikleriyle uyutulurlar. Mehdi’nin halife olacağına dair izahlar, grup liderlerinin uzun vadeli ayaklanma, darbe gibi organizasyonlarla halifeliğe oturtulması gerektiğine dair planları da düşündürür. İslam tarihi kendini Mehdi sanıp ayaklanmalar çıkartmış ve yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuş şizofrenlerin örnekleriyle doludur. (Kubilay vakasında olduğu gibi)

 

HUMEYNİ’NİN MEHDİLİKTEN GELEN GÜCÜ

Şiilik’te Mehdilik konusu imanın şartlarındandır. Şiilik’teki bu konuya atfedilen önem Sünniliğin de üstündedir. Mehdinin hicri 256’da doğan Hasan Askeri’nin oğlu Muhammed olduğu, ortadan kaybolduğu ve günü gelince meydana çıkıp vazifeyi alacağı inancı Şiiliğin temel inançlarındandır. Şu anda hicri 1400’lü yıllarda olduğumuz düşünülürse Şiiler’in temel inancına göre Mehdi 1100 yıl-dan fazla bir süredir bizle saklambaç oynayan bir kişidir. Geleneksel İslamcılar içinde kalabalık bir kitleyi temsil eden Şiiler’in bu inancı geleneksel kitlelerin aklı nasıl bir kenara bırakıp, Kuran yerine mezheplere, hem de en saçma izahlarına rağmen tabi olabildiklerini göstermektedir. Şii yönetimleri ve İran devrimini tahlil etmek için de Mehdilik konusunun bilinmesi çok önemlidir. Şiiler’e göre Mehdi ortaya çıkıncaya kadar onun vekilleri hüküm sürecektir ve vekillere itaatsizlik, Mehdi’ye itaatsizliktir, Mehdi’ye itaatsizlik ise Allah’a isyandır. Ayetullah Humeyni de Mehdi’nin bir dönemdeki vekili kabul edilmekteydi. Böylece Ayetullah Humeyni halkı kontrol edecek ve yönlendirecek kuvveti Mehdi vekilliğinden alıyordu. Humeyni’ye itaat Şii inancında farzdı. İran devriminde halkın bölünmeden tek kaynaktan büyük bir bağlılıkla idare edilip ayaklanmasının altında da Mehdiyet inancı vardır. Yani yakın tarihte önemli yeri olan Şii İran devrimini iyi anlamanın yolu da Mehdiyet konusunu iyi analiz etmekten geçmektedir. Şiilik’te, Sunni-lik’teki binlerce Mehdi’ye karşı tek bir saklambaç oynayan Mehdi vardır, fakat bu Mehdi’nin Humeyni gibi vekilleri bile sırf bu vekaletten dolayı ihtilal yapacak gücü ellerinde bulundurmuşlardır.

 

ÖLÜ DİRİLTEN DECCAL

Deccal ise Mehdi’nin savaşacağı kişidir. Şeyhini Mehdi ilan edenler şeyhine karşı çıkan veya şeyhin yaşadığı devirde karşı fikirlere sahip bir kişiyi Deccal ilan ediverirler. Böylece Mehdiyete hizmeti ibadet sananlar, Deccaliyetin ordu veya fikir sistemiyle savaşı da ibadet sayarlar. Hadislerde bir Mehdi, bir Deccal tarifi varken binlerce kişinin Mehdi ve onlara karşı binlerce kişinin Deccal ilan edilmesi konunun nasıl zıvanadan çıktığını gösterir. Deccal hakkın-daki hadislerde Deccal’in cenneti ve cehennemi olduğu, ölüleri dirilttiği, alnında kafir yazdığı, kör olduğu, yeryüzünde gelmiş geçmiş en büyük fitne olduğu anlatılır.

Örneğin Türkiye’deki Nurculuğun kurucusu Said Nursi, kendisini Mehdi’nin öncüsü bir Mehdi olarak göstermektedir. Eserlerinde kendine ve yazdığı kitaplara Mehdiyet vazifesinin en önemli safhasını yükleyen Said Nursi, Deccal olaraksa Atatürk’ü gösterir. Kitabında uydurmalarla dolu hadisleri nasıl Atatürk’e uygun bir şekilde yorumladığına şahitlik edebilirsiniz. Hadiste “Deccal’in alnın-da kafir yazar.” denir. Said Nursi bununla şapka giyilmesini anlar. Hadiste uzun bir eşekten bahsedilir, Nursi bununla treni anlar. Deccal’in Cennet ve Cehenneminden ise Cumhuriyet döneminde tertiplenen eğlenceler ile cennet, muhalefetin hapse atılmasıyla, vb. Cehennem anlaşılır. (Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Şualar, 5. Şua) Türkiye’deki en büyük Ehli Sünnet cemaatin lideri böylece Deccal’i bularak kendi Mehdi’liğini iyice tasdik eder. Said Nursi ölünce bölünen Nurcu cemaatlerin başına gelenlerin en önemlileri de bu cemaatlerdeki kimi şahıslarca Mehdi sanılmaktadırlar. Türkiye’nin ikinci büyük cemaati Süleymancılık da kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’ı Mehdi kabul eder. Deccal hakkındaki görüşleri ise Nurcular ile aynıdır. Süleyman Hilmi Tunahan’ın mirasçısı da ayrıca Mehdi sanılır. Türkiye’deki en büyük tarikatların kurucuları ve sonraki birçok vekil için de manzara pek farklı değildir. Bu cemaatler değişik Mehdi alternatiflerine karşı Atatürk’ün Deccalli-ğinde neredeyse söz birliği yaparlar. Bunun en önemli sebebi Sünniliğin en kutsal kurumu olduğuna inandıkları halifeliğin Atatürk tarafından kaldırılmasıdır. Oysa Kuran’da ne halifelik diye bir müessese anlatılır (30. Bölüm’ü okuyunuz), ne şapka giyenin kafir ol-duğu söylenir... Tüm bu Mehdi, Deccal çıkarımları ve bununla ilintili yorumların Kuran ile alakası yoktur.

Kuran’ın Mehdi ve Deccal hakkında ne dediğinin cevabı koca bir hiçtir. Yani Kuran’da tek bir ayette bile geçmeyen bu karakterler yüzünden binlerce Mehdilerin peşine düşülmüş, birçok gelenekçiliğin düşmanı Deccal diye lanetlenmiştir. Binlerce kişinin kanı dökülmüş, adeta bir İslam mitolojisi oluşturulmaya çalışılmıştır. Her devirde gelecekmiş gibi beklenen Mehdi kişileri tembelliğe itmiş, birçok Mehdi bekleyicisi kendi ürettikleriyle kurtuluşu arayacaklarına, kurtuluşu gelecek Mehdilerden ummuşlardır. Ayrıca mezhepçiler, içinde bulundukları zayıf, hükmedilen,bilimsel olarak geri durumun günahını da kendilerinde arayıp kendilerini düzelteceklerine, uydurma Deccallere suçu yükleyip kurtulmuşlardır.

 

HZ. İSA’NIN YENİDEN GELİŞİ İDDİASI

Kuran’da yer almamasına rağmen ortaya atılan iddialardan biri de Hz. İsa’nın kıyamette yeniden geleceğidir. Hadislerde Hz. İsa’nın Şam’ın doğusunda beyaz minareye geleceği, Mehdi ile buluşacağı, Deccali öldüreceği anlatılır. 12. bölümde bazı hadis uydurucuları anlatılırken geniş yer verdiğimiz Ebu Hureyre’nin, Buhari ve Müslim gibi gelenekçilerin en güvendikleri iki kaynaktaki bir hadisi şöyledir: “ Allah’a yemin ederim ki İsa’nın adil bir hakem olarak aranıza inmesi yakınlaşmıştır. O indiğinde haçları kırıp domuzları öldürür, cizyeyi kaldırıp maymunu öldürür ve İslam’dan başkasını kabul etmez.” Hıristiyanlık’tan ilk devirlerde dinimize geçenlerin yay-dığını sandığımız bu uydurma, Kuran ayetleriyle de uyuşmaz.

Allah şunu demişti: Ey İsa, seni vefat ettireceğim, seni kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden ayıracağım...

3- Ali İmran Suresi 55

Hüseyin Atay bu ayete göndermeler yaparak şu açıklamayı yapar: “ Hz. İsa hakkında Kuran-ı Kerim’in verdiği bilgi içinde onun öldü-ğü fakat öldürülmediği bilinmektedir. Bunlara göre Hz. İsa ölmüştür, hayatta değildir ve dünyaya dönmeyecektir. Hadislerle iman esasları sabit olmaz ve Kuran’a ilave yapılamaz. Hıristiyan kültünden ve kültüründen, Hz. Muhammed’in vefatından sonra İslam literatürüne geçen hikayelerden birinde; Hz. İsa’nın ölmediği, göğe çıkarıl-dığı ve kıyamet kopmadan dünyaya Şam’daki minareden ineceği an-latılmaya başlanmıştır. Hıristiyan mitolojisi İslamlaştırılarak Müslü-manlar’ın inançları arasına sokulmuştur. Öyle ki buna inanmayanlar, aklı başında sanılanlar tarafından bile kafirlikle itham edilmektedirler.” (Hüseyin Atay, Kuran’a Göre Araştırmalar, sayfa 53)

Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. O Allah’ın elçisi ve Peygamberler’in sonuncusudur.

33-Ahzab Suresi 40

Ayetten Peygamberimiz’in son Peygamber olduğunu anlıyoruz. Kuran’da Hz. İsa’nın da Peygamber olduğu geçtiğine göre, Peygamberimiz’den sonra Hz. İsa’nın gelişi Kuran’ın bu ayetiyle çelişir.

Selam üzerimedir doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün.

19-Meryem Suresi 33

Meryem suresinde, Hz. İsa’nın ağzından nakledilen yukarıdaki sözlerde, Hz. İsa’nın üç önemli gününden bahsedilir. Görüldüğü gibi bu günler sayılırken Hz. İsa’nın kıyamette dünyaya yeniden geleceği şeklinde bir günden bahsedilmez. Eğer böyle bir gün olsaydı, elbette ki bu da yalanlarla dolu hadislere bırakılmadan, şüpheye yer bırakmayacak şekilde Kuran’da belirtilirdi.

Ne yazık ki Kuran’ın belirtmediği ve Kuran ile çelişen Hz. İsa’nın gelişi hikayesi, yüzlerce sahte İsa’nın çıkışına yol açmıştır. Sahte Mehdi enflasyonu gibi, sahte İsa enflasyonu da akıl hastanelerimizin önemli vakalarına baz teşkil etmiştir.

 

http://www.kurandakidin.net/bolumler/20kiyametalameti.htm

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

İLAHİYATÇI PROF. HAYRETTİN KARAMAN'IN

MEHDİYET KONUSUNA BAKIŞI

 Özellikle Sünni Ekolün, Görüşlerine İtibar Ettiği ve Kendisini İslam Alimi Olarak Gördüğü   Hayrettin Karaman'a göre de Mehdi ve Mehdiyet konusu müslümanların acizlik ve eziklik psikolojisinin bir ürünü. Ona göre de Kur'anda mehdi diye birşey yok. Yine Karaman'a göre müslümanlar Mehdi konusuyla kendilerini avutmayı bırakıp akıl, iman ve güçlerini biraraya getirip sorunlarına çözümler üretmeliler.

KARAMAN'IN SİTESİNDEN ALINTI

Soru:
Ben dini yönden son günlerde yapılan konuşmalardan çok etkilenmiş olan biriyim. Kıyamet, Mehdi'nin inişi, dünyanın sonu gibi kavramlar arasında bocalamaya başladım. Okuduğum kitaplarda bu konular hakkında bana yeteri bilgiyi vermiyor. Gerçi veriyordur belki ama üniversite öğrencisi olmama rağmen yazılanları anlamakta zorluk çekiyorum. Bugün ki (20 Ekim 2002) yazınızda dini eğitimi konu edinmiştiniz, ben de bana yardımcı olabileceğinizi düşündüm. Bana bu konularda yardımcı olursanız sevinirim.

Cevap:
Dünyanın sonu gelecek, kıyamet kopacak ve her şey yok olacak. Allah âhirette bizleri yeniden, dünyadaki "oluşumuza benzer şekilde", ama kıyamet şartlarına dayanacak durumda ve mahiyette yaratacak. Sonra hesap, muhakeme, ödül veya ceza...

Mehdi inancı kesin bir inanç unsuru/ögesi değildir. Kur'an'da yoktur. Hadislerde geçen de yoruma tabidir; her zaman bize rehberlik edecek iyi insanlar anlamına da gelir. O'nun geleceğine inanmayan da müslümandır. Mesela İbn Haldun Mehdi ile ilgili hadislerin kesin dini bilgi kaynağı olacak nitelikte bulunmadığını ileri sürmüştür. Geleceğine inananlara göre de vakti belli değildir.

Müslümanı ne kıyametin ne zaman kopacağı, ne de Mehdi'nin ne zaman geleceği ilgilendirir; bunlara takılıp kalmanın anlamı yoktur. Sevgili Peygamberimiz "Kıyamet kopmaya başladığında elinde bir fidan olan onu diksin" buyuruyor. Yani "Sen vazifene bak, yapman gerekeni yap, kıyamet kopadursun, o seni ilgilendirmez, ecelin gelince gideceğin yere gidersin".

Bir kurtarıcı beklentisi hep olagelmiştir; sebebi de acizlik, zaaf, himmeti ve hizmeti başkasından bekleme psikolojisidir. Fatih İstanbul'u fethederken Mehdi beklemiyordu, bu vazifenin kendisine ait olduğuna inanıyor ve gerekeni yapıyordu. Bir küçük İsrail karşısında darmadağınık hale gelen bugünkü müslümanlar ise akıl, imkan ve güçlerini bir araya getirecek, Allah'ın verdiği imkanları sonuna kadar kullanacak yerde oturup Mehdi bekliyor, gelişinin yaklaştığına dair alametler arayıp bularak avunuyorlar.
 

 http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00027.htm

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
savas1
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 261
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savas1

 

selam

teşekkürler bu bilgiler için, keşke erbakan, iskender evrenesoğlu ve onun gibileri, mehdi ilan eden ve beklenen mehdi olarak görenler de okusa...

saygı ile...

Yukarı dön Göster savas1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savas1
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

MEHDİ VE DECCAL HIRISTIYANLIKTAN GIRMIŞ KELIMELERDIR,KURANDA DAYANAĞI YOKTUR.MİSYONERLER VE ONLARLA BAĞLANTILI TARIKAT VE CEMAATLER,BİR DE KENDİ ŞEYHLERİNİ VEYE LİDERLERİNİ MEHDI SANANLAR YAYAR VE İNANIR.HİRİSTIYANLARIN DINIMIZE YALAN HADISLER SOKARAK YAPTIKLARI MİSYONERLIK FAALIYETLERINDEN BIRIDIR.AYRINTILI BILGI İÇİN:

http://www.kurandakidin.net/

ALLAHA EMANET OLUN...



__________________
şu an hyp Yasar nuri özturkun partisine üyeyım aydın gnçlere ihtıyacımız var .partıde rant peşınde koşan kımse yok ev kadınları ve emeklı ağırlıklı.lütfen seçımlere az kaldı ulke için
Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
meteor23
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 07 ekim 2006
Gönderilenler: 11
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı meteor23

Mehdi de var Deccal'de.....

ikiside dogrudur....

Yukarı dön Göster meteor23's Profil Diğer Mesajlarını Ara: meteor23
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

 

selam meteor23,

Mehdi de var Deccalde var demekle, ne Mehdi gerçek olur nede Deccal.

bize mademki Kur'an da bunlardan bahsedilmemelerine rağmen var olduklarını iddia ediyorsun( acaba varda, biz mi Kur'an da görmedik) o halde var olduklarını bize ispatlar mısın?

yani iddianı kanıtla.

Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

 Selam dostlar,

   Bence de mehdi ve deccal vardır.Mehdi,yani hidayete erdirici tek kaynak Kur'an iken,Deccal ise,Kuranın anlaşılmasına ve yaşanmasına engel olan bütün şeytani güçlerdir.

    Bu kavramları başka türlü kullanmakta sapla samanı birbirine karıştırmaktan başkası değildir,desem yanlış mı olur acep?Cry



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats