Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MESİH VE MEHDİ GELMEYECEK
KURTARICI BEKLENTİSİ
Hemen hemen bütün toplumlar, içine düştükleri bunalımlardan, toplumsal çöküntülerden ve maruz kaldıkları zulümlerden kurtulmak pek de mümkün olmayınca ümitlerini; olağan dışı bir şekilde kendilerini kurtaracak olan kurtarıcılara bağlamışlardır, Bu ümit neredeyse bütün dinler ve kültürlerde ortaktır. Çünkü bütün toplumlar, tarihin bir yerinde 'kurtulmayı gerektiren' ciddi sosyal felaketlerle karşı karşıya kalmışlardır. 'Kurtarıcı' ideali genel olarak, mesih adı altında yaşatılmıştır. Islami literatüre ise bu, Mehdi olarak tercüme edilmiştir. Yeni bir milenyum'un şu ilk günlerinde kurtarıcı umutları daha bir tazelenmiş görünmekte, hatta kitleler, sanki milenyumun bizzat kendisi kurtaııcıymış gibi güdülenmeye tabi tutulmaktadır.
Mucizevi bir kurtarıcının gelip bozulan her şeyi düzelteceği, mutluluk, barış ve adalet getireceği inanışı, pek çok dinde amentü kapsamındadır. Bunlardan bazıları özellikle dikkat çekicidir.
Eski Iran dini olan Zerdüştlük'te Kainatın tarihi, her biri üçer bin yıl olan dört merhaleden oluşan, toplam 12000 yıldan meydana gelmektedir. llk üç bin yıl (Tanrı) Ahura Mazda'nın dünyayı yarattığı dönemdir. Ikinci üç bin yıl, Ehrimen'in, Ahura Mazda'nın yarattığı bu dünyaya saldırdığı dönemdir. Üçüncü üç bin yıllık dönem, Peygamber Zerdüşt'ün ortaya çıktığı dönemdir. Son üç bin yıllık dönemde ise, Zerdüşt'ün üç oğlu her biri bir bin yılın başında olmak üzere ortaya çıkacaktır.
9000-12000 yılları arasında Ahura Mazda'nın,insanlara yardım etmek için göndereceği Zerdüşt'ten sonra zaman geçtikçe dünyada ahlak bozulacak ve işte o zaman Tanrı Ahura Mazda, mucizevi bir biçimde Zerdüşt'ün sulbünden saf bir bakirenin hamile kalmasını sağlayacak; bu kızdan doğan oğlan çocuğu bir peygamber olacak ve kısa zaman içinde dünyayı ıslah edecektir. Bu peygamberden bin yıl sonra, yine böyle mucizeli bir doğumla bir ikincisi, ondan bin yıl sonra da bu üçüncü ve sonuncusu gelecektir. Zerdüşt'ün bu oğullarının sonuncusunun adı (Saoshyant) 'yardımcı', kurtarıcı anlamına gelmektedir. Zerdüşt ahfadından gelecek bu son peygamberin zamanında ölüler mezardan kalkacak, erimiş madenden bir ırmak, bir ateş ırmağı dünyayı temizleyecek. doğruları yanlışlardan ayıracak, dünyayı şer kuvvetlerden temizleyecek, dünya Zerdüşt mü'minlerle dolacak ve oradaki mutlulara yalnız Ahura Mazda egemen olacaktır.
Muhtemelen 'Kurtarıcı/Mesih' düşüncesi Yahudiliğe. oradan Hristiyanlığa ve bilahare Islami kültüre Zerdüştlük'ten geçmiştir. Bu intikalin kanıtı olarak, Islam aleminde ortaya çıkan Zındık (Zendeka) akımından bahsedilebilir. Zındik, "Allah'a ve herhangi bir dine inanmamakla beraber bunu gizleyen kişi" demektir. Kısacası zendik teriminin, Islam toplumu içinde ortaya çıkan, Iran kökenli dini akımları ve yandaşlarını adlandırmak için kullandığı anlaşılmaktadır. Emevi ve Abbasi hilafetleri döneminde görülen kitlesel zendeka hareketlerinin hemen tamamı Iran kökenli, Islam öncesi inançlarını hala kuvvetle korumakta olan eski Mazdeki. Zerdüşti ve Maniheist çevrelerden kaynaklanmıştır.
Aslında Zerdüştlüğün dışında, Sümerler'de. Budizm'de, Sabiiler'de, Eski Cermen dinlerinde v.b kurtancı beklemek genel geçer bir kuraldır. Budizm'in mehdisi, günden güne tamamen bozulan ve cehalet, hırs, öfke ve sapıklığın doldurduğu; insanların ömürlerinin her geçen gün kısaldığı dünyayı 60.000 veya 84.000 senelik süresinde imar edecek, mutluluk getirecektir. Dünya bolluk ve berekete kavuşacak, yağmurlar düzgün yağacaktır.
Sabiiler'in kurtarıcı telakkisine göre, Adem ve nesli ayağa kalkıp beş bin sene sürecek bir sulh devleti kurulacak ve ardından, altı bin yıl sürecek olan 'Yalancı Mesih Isa'nın devleti kurulacaktır. Hz. Muhammed ve müslüman hakimiyeti ise 'dünyanın sonu' olarak telakki edilmektedir. Maniheizm'de, sahte kurtancı Mithra'nın yanında bir de gerçek kurtarıcı Mithra'dan bahsedilir. Hlndular ise, Vişnu'nun yeniden vücuda gelip Hind halkını zalim egemenlerlnden, yani müslüman fatihlerden kurtaracağına inanmaktadırlar.
Yahudi inancına göre, tam bilinemeyen, ama kıyametten önceki bir çağda, Yahudi mü'minleri mutluluğa ulaştırmak, düşmanlarına karşı galibiyete erdirmek için gelecek kurtarıcıya Mesih denmektedir. Mesih sözcüğü. 'Yağlanmış, takdis edilmiş' anlamında olup, ayinle, yağlanarak takdis edilmiş bir kralın krallığına delalet etmektedir.
Mesih sözcüğü müphem de olsa Ahdi Atik'de; daha açık olarak ise Talmud'da kullanılmaktadır. "Rabbin büyük ve korkunç günü gelmeden önce", Tann Yahova, "Paygamber Eliyahu'yu [llyas] gönderecek"tir. (Tevrat. Malaki, 4/5). Yağlanarak bir bakıma dini bir makama atanmış olan Israil kralı, dığer insanlardan farklı olarak diniî kutsal bir kimliğe sahip olmaktaydı. Eski Ahid'de bu anlama gelen bir pasaj yoksa da, 'Massiah' sözcüğü bilahare "Israil krallığını yeniden kurması ve (Israil) halkını bütün kötülüklerden kurtarması beklenen geleceğin kralı", 'Yahudi Mesihi' anlamını kazanmıştır.
Milli Mesih Davud'un oğlu, hikmetle ve adaletle yönetecek, dünyanın güçlerini bozguna uğratacak, halkını yabancı yönetimlerden kurtaracak ve halkın barış ve mutluluk içinde yaşayacağı evrensel bir krallık kuracaktır. O kuracağı 'asr-ı saadet döneminde Kutsal yeri (tapınağı) yeniden yapacak, dağılmış olan Israil'i toplayacak, bütün adalet hükümleri onun gününde yeniden eski yürürlüklerine kavuşacaktır. "Kurtlar ve kuzular dağlarda birlikte otlayacaklar, leoparlar çocuklarla birlikte karınlarını doyuracaklar. Dağlarda gezinen ayılar, danaları birlikte geceleyecek; etobur arslanlar ağılda öküz gibi kepek yiyecek ve küçük bir çocuk onları bir urganla güdecektir. Çünkü o bütün hayvanları zararsız kılacaktır. Yılanlar ve çiyanlar bebeklerle uyuyacak; ama onlara zarar vermeyecektir, Çünkü Allah'ın eli onların üzerinde olacaktır."
Davud oğlu Mesih Yeruşalim'i düşmandan temizleyecek ve kavmi ile oraya yerleşecek, Tanrı Evi'ni (mabedi) Kudüs'te Sion Tepesi üzerine kuracaktır. Israiloğullan bulundukları yerlerden Filistin'e gelecekler, Süleyman'ın mabedi yeniden inşa edilecek, bütün Israillilere nübüvvet nuru ihsan edilecektir. 0 gün tam bir barış hakim olacak, "Allah güneşten bir melik gönderecek ve dünyadaki kötülük saçan savaşı durduracaktır." Bu melik, yaptıklarını kendiliğinden değil. Allah'ın yüce emirlerine uyarak yapacaktır. Onun zama-nında mutlu olmayan kimse kalmayacak, hatta hadım-lar evlenme ve çocuk sahibi olma imkanına kavuşacaklardıc. Insanlar adaletle servet sahibi olacak-lar, bu mukaddes devir, zamanın sonuna kadar devam edecektir. Allah'ın peygamberleri kılıcı bırakacaklar ve adaletle insanlar arasında hükmedeceklerdir."
Hristiyanlığın mesih telakkisi de Yahudilik'ten tamamen bağımsız değildir. Mesih sözcüğü Yunan diline, mesiyanik çağrışımları muhtevi olan Christos ve Christ olarak çevrilmiştir. Gerçi Isa peygamber her ne kadar Israiloğulları arasından çıkmış ve kendisinin Israiloğullanna gönderilmiş bir peygamber olduğunu söylemişse de Hristiyanlar'a göre, "İsa'nın Mesih olarak geleceği Tanah'ta [Tevrat] açık olarak yazılı olmasına rağmen Yahudiler'ce 'beklenen mesih' olarak kabul edilmemiştir. Çünkü Yahudiler'i esaretten kurtaramamış, Mabed'i yeniden kuramamıştı. Zaten onlar Eliyahu Peygamber'in gelmesini bekliyorlardı.
Isa, Filistin'de kurulacak llahi Mesih Devleti'ni haber veriyordu. şimdi artık 'Tanrısal Kral' yani Mesih yeryüzüne hakim olacaktı. Değişen dünyanın bu hali bir anlamda, asude dünyanın Cennet'teki başlangıcıydı.
Hristiyanlar'a göre Isa, hali hazırda mesihi görevlerini bitirmiş olmasına rağmen, son görevini yapmak üzere yeniden dönecektir. Incillere göre Isa Peygamber öldükten üç gün sonra dirilmiş ve Galile'ye gitmiştir. Daha doğrusu aslında Isa ölmemiş, Rabbin katına yükselmiş ve O'nun sağ yanına oturmuştur.
Islami fırkalardan Şia'da kurtarıcı beklemek dogma niteliğindedir. Şia'nın 'ahir zaman' kurtarıcısının adı Gaib Imam'dır.
Bir kısım Şia menkıbelerine göre Allah mahlukatı yaratmadan 14000 yıl önce ruhu yaratmıştır. Ruhların sonuncusu da el-Kaim el-Mehdufu'n ruhudur. el-Kaim el-Mehdi-i Muntazar, Hüseyin b. Ali'nin neslinden gelen 11. Imam Hasan el-Askeri'nin oğlu Muhammed'dir. Şia onun H. 260 yılında kaybolduğuna inanmaktadır. Fakat bir gün, gaybet dönemi sona erip, yeniden zuhur edecek ve bütün dünyayı deccaldan ve kötülüklerden temizleyecektir.
Aslında şia'da Mehdi'nin kim olduğu kısmen de olsa tartışmalıdır. Bir kısım rivayetlere göre miraç esnasında Hz.Peygamber'e Ali ve ondan sonra vasi tayin edilen imamların isimleri zikredilmiş, 12. imamın inci gibi parlayan bir yıldız şeklinde görüldüğü belirtilmiştir. (Herhalde bu miracdaki bilgilendirilmeden(!) sonra olacak ki,) Hz.Peygamber'e. "ihtilaflar çoğalınca, ruhu ve çamuru kendisinden alınan Ali'ye uyulması, Hasan ve Hüseyin'in ondan olduğu, Hüseyin'in neslinden dokuzuncusunun, ümmetinin el-Kaim'i olup, adaletsizlik ve zulümle dolan dünyayı adaletle dolduracağı" müjdesi verilmiştir!
Sonuçta Şiiler arasında, kaybolduğuna inanılan el-Kaim el-Mehdi'nin, -ihtilaflı görüşlere rağmen- 12. imam Muhammed b. Hasan el-Askeri olduğunda karar kılınmış, on iki asırdır Imamiyye'nin inanç esasları arasında yeralmıştır.
Gaib Imam el-Kaim el-Mehdi'nin ömrünü Allah uzatacak ve 40 yaşlannda ortaya çıkacaktır. Kufe'de olacak, orada ne kadar köle varsa azad edecek, borçlulann borçlarını ödeyecek, haksızlığa uğrayanların hakkını alacaktır. Öldürülüp de diyeti ödenmeyenlerin diyetlerini ödeyecek, yeryüzünde Allah'dan başka ibadet edilen hiçbir mabud bırakmayacaktır.
Gulat-ı Şia'nın sapkın bir versiyonu olan Babiliğin kurtarıcı idealinin merkezinde, kurucusu Mirza Ali Muhammed vardır. Mirza Ali, mensup olduğunu iddia ettiği Şii-lmamiyye'nin (12.) Gaib Imamı'nın gaybubet-i suğra döneminin başladığı tarih olan H.260 yılını esas alarak, bundan bin yıl sonra, yani H.1260 yılında kendisinin Bab olduğunu ilan etmiştir. Öğretiye göre Mirza Ali, insanların, 'zamanın sahibi olan' gaib Imam ile temas kurmalarının vasıtası, kapısıdır. Fakat Mirza Ali, 'Mehdi'ye açılan kapı' (bab) olmakla yetinmemiş, bilahare 'Beklenen Mehdi' olduğunu, daha sonra Peygamberliğini, ve en nihayetinde de, -bu sürecin ulaşacağı son istasyon olarak- Tanrılığını ilan etmiştir.
Bahailer'in. Mehdi'si Mazenderan'lı Hüseyin Ali (0.1892); Kadıyani/Ahmedilerin'ki Mirza Gulam Ahmed Kadıyani(ö.1908)dir.
Ehli Sünnet'de kurtarıcı, başta 'Sahih Hadis Kitapları' olmak üzere, fiten kitaplanndaki rivayetlerin şekillendirdiği Mehdi'dir. Dikkat çeken bir husus, hem Şia hem de Ehli Sünnet Mehdisi'nin Alevi, yani Ehli Beyt'ten olmasındaki ortaklıktır. "Ahir zamanda ehli beytten çıkıp dini güçlendirecek, adaleti getirecek, müslümanların kendisine tabi olacağı, Islam memleketlerine hakim olacak olan" kurtarıcının gelmesi ehli sünnete göre haktır! 0, bozulan, fesada uğrayan dünyayı ıslah edecek, Deccal'dan kurtaracaktır.
Aslında, Isa'nın da Ehli Sünnet kaynaklarında Mehdi olarak beklendiği vakidir. Bazan da o Mehdi ile çağdaş olarak gösterilmekte; Mehdi'nin arkasında namaz kılacağı, ona biat edeceği bildirilmektedir.
Vadedilen Mehdi'nin zamanı kelimenin tam anlamıyla bir asrı saadet dönemi olacaktır. Öyle ki, Ibni Sirin'e atfedilen bir söze göre, Mehdi'nin Ebubekir ve Ömer'den, hatta bazı Peygamberlerden bile üstün olduğu haber verilmektedir!
Kurtarıcı Mehdi yeryüzünü kıst ve adaletle dolduracak, malı eşit şekilde dağıtacaktır. 0 gün mal alabildiğine çok olacak, ümmet o gün daha önce benzerini hiç görmediği bir bolluğa erişecektir. Öyle ki, malının zekatını vermek isteyen zenginler, zekat alacak bir fakir bulamayacaklardır. 0 gün yeryüzü bütün ürünlerini bitirecek, gökler alabildiğine sularını indirecektir. Yığınlarca olan mala kimse dönüp bakmayacak bile.
Sünni kaynakların bir Mehdi motifine büründürdükleri Isa'nın nüzulüyle de tam bir mutluluk dönemi yaşanacaktır. Öyle ki, çocuklar ellerini yılan yuvasına sokacaklar fakat yılan zarar vermeyecek: çok küçük çocuk bile arslanı kaçıracak, ona zarar vermeyecek: kurt koyun sürüsüne katılıp sanki onun köpeği gibi olacak; kabın suyla dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacak; söz tek olacak, Allah'dan başkasına ibadet edilmeyecektir!
Şüphesiz kurtarıcı (Mesih/Mehdi/Muhallis) idealini oluşturan bazı anlaşılır sebepler vardır. Örneğin Yahudi toptumu tarîh boyunca oldukça büyük belalara maruz kalmıştır. Onların çektikleri belalara Kur'an da Isra suresinde atıfta bulunmaktadır. Asur ve Babil krallıkları tarafından esir edilmişler, Yunan ve Roma hakimiyetinde kalmışlar, 1492'de Hristiyan fatihleri tarafından Ispanya ve Portekiz'den sürgün edilmişler nihayet 1948 yılına kadar süren, yabancı hakimiyeti ve sürgünlere dayalı, mahkumiyet dolu bir hayat yaşamışlardır. Işte bu kadar acıyı ve sıkıntıyı yaşayan Israiloğulları, umutlarını bir kurtarıcıya bağlamışlar. ancak, 'ilahi kaynaklı ve destekli bir kurtarıcı' eliyle bu sefaletten kurtulabileceklerine inanmışlardır. Onlar. 'sürgün'den bir mesih sayesinde kurtulacaklarına. kendilerine Peygamberler'in verdiği bir söz olarak inanmaktadırlar. Bunu Allah'ın adaletinin bir gereği olarak beklemektedirler.
Şia da tıpkı Beni Israil gibi belalara ve sıkıntılara uğramış ve yaşanan bu trajedi, beklenen bir kurtarıcı (Imam/Mehdi) mitinin doğmasında etkin olmuştur. Onlar. Emevi döneminde uğradıkları sıkıntılar ve acılardan sonra, hiziplerindeki heyecanı canlı tutabilmek için, Emevileri hezimete uğratacak, intikamlarını alacak bir Mehdi müjdesini, tabilerine vermek zorundaydılar. Fakat aynı zamanda bu mitolojik kurtarıcının dini bir renkte olması gerekmekteydi; aksi taktirde kabul görmeyecekti!
Fakat bütün bu gerçekler, Mehdi/Masum Imam telakkisini gerçek kılmak için yetmemektedir! Çünkü bu telakkinin kökeni çok daha derinlerde, yukarıda izaha çalıştığımız Zerdüşti ve Israili nüfuzda bulunmaktadır. Şia'nın 'Masum Imam/Mehdi' formülasyonunda ifadesini bulan kurtarıcı, aslında Fars kültüründeki Kral kültünün teşeyyu etmiş biçiminden başka bir şey değildir. Bu kült zamanla Resul ve Nebi kavramıyla boy ölçüşür hale gelmiştir. Imam Rıza, Masum Imam'ın, bir anlamda vahiy aldığını, (Cebrail'in) kelamını işittiğini, fakat şahsını görmediğini beyan etmiştir. (Şia'nın Buhari'si olan Kuheyni'nin kitabından).
Ahmet Emin'in tespitinde olduğu gibi, Şia ravileri, aslında Mehdi'yi 'beklenen bır Şii hükümeti' kavramında somutlaştırıyordu: fakat sonrakiler bunu gerçek bir Mehdi'ye kalbettiler. Çünkü halk böyle soyut şeylerden, kurumsal ve öz itibariyle avdet edecek kurtuluş projelerinden anlamazdı. Onlar şahısların rücu'undan anlarlardı. Somut kurtarıcılar (/projeler) isterlerdi! Bu nedenle bizzat şahsı ve sıfatları ile vadedilen Mehdi-i Muntazar haberleri uyduruldu.
Şia Mehdisi ile Sünni Mehdi arasında temelde bir fark yoktur. Fakat, hadislerin esas itibariyle Şii kökenli olduğunu söylemek mümkündür. Şia Imam/Mehdi'sini bir ağaca benzetirsek, onun bir dalının aşı yapılıp farklı bir dal haline getirilmesini de Sünni Mehdi'ye benzetebiliriz.
Şia fırkaları gaib imamın gelecekte mehdi olarak zuhuru ve ric'at inancını tamamen uydurma hadislere, hayale ve mevhum varlıklara dayandırmaktadır. Yahudi apokaliptiklerinde anlatılan Yahudi mesihinin altın çağı ile Şia Mehdi'sinin altın çağı arasındaki farkı bir bilenin tefrik etmesi icabeder: "Kurtlar ve kuzular dağlarda birlikte otlayacaklar, leoparlar çocuklarla birlikte karınlarını doyuracaklar. Dağlarda gezinen ayılar, danalarla birlikte geceleyecek; etobur arslanlar ağılda öküz gibi kepek yiyecek ve küçük bir çocuk onları bir urganla güdecektir. Çünkü o bütün hayvanları zararsız kılacaktır. Yılanlar ve çiyanlar bebeklerle uyuyacak: ama onlara zarar vermeyecektir. Çünkü Allah'ın eli onların üzerinde olacaktır." Şia'nın zaten Islam'ın herhangi bir nassı ile bağdaşlaştırılması mümkün olmayan 'masum imam' nazariyesi, yaşayıp yaşamadığından bile emin olmadıkları bir 'lmam el-Kaim el-Mehdi-i Munzatar' üzerine bina edilmiştir. Çünkü Hasan el-Askeri'nin Muhammed adında bir oğlunun varlığı tartışmalıdır; onu ileri gelen şiiler ve görevlilerin dışında hiç kimsenin görmediği öne sürülmüştür. Dolayısıyla bu teori tamamen mevhum ve gerçek dışıdır.
Aynca masumiyet akidesi de tamamen Islam dışı bir algılayışa dayanmaktadır. Imamların masumiyeti inancı tamamen Islam'dan ve Islam'ın öğretilerinden uzak olduğu gibi; birtakım şehvetlerle, hayır ve şer duygularıyla mücehhez insan fıtratıyla tamamen çelişen bir inanıştır. Çünkü insan benliği hayra da meyyaldir, şerre de.
Masum Imamı'nın fonksiyonları bir kurtarıcıyı aşıp tanrısal bir mevkiye uzanmaktadır. Rasulullah'la beraber Cebrail ve Mikail'den daha büyük bir Ruh vardı. Bu ruh O'ndan, Namaz, oruç, zekat ve haccın bile ancak kendisine iman edilmesiyle kabul olacağı Imam'a intikal etmiştir... Masum Imam'a, tanrısal bir paye verildiğine göre bunun şirk olduğunu söylemeye bile hacet yoktur.
Mesiyanik telakkiler tamamen Islam'ın Kitabı Kur'an'ın ve O'nun Elçisi Rasulullah Muhammed (a.s.)ın dışında bir yorumdur. Kur'an'da Mehdi sözcüğü ya da terimi geçmediği gibi; anlam olarak bir kurtarıcı çağrıştıracak herhangi bir ibare ihtiva etmemektedir. Mesih kavramı, Yahudi dinsel kültüründen bulaşmıştır. Kur'an'da bu sözcüğün (Isa için) kullanılmış olması kesinlikle yanlış yorumlara yol açmamalıdır. Kur'an'da Isa Peygamber iki yerde sadece 'Mesih' (4/172: 5/72: 9/30), beş yerde 'Meryem oğlu Mesih' (5/17, 72, 75: 9/ 31) ve üç yerde de 'Meryem oğlu Isa Mesih (3/45; 4/ 157, 171) olarak anılmaktadır. Fakat açık ve kesin olan şu ki; Kur'an'ın hiçbir ayetinde 'mesih' kelimesi. Yahudilerin intizar ettikleri 'mesih' ya da, Hristiyanların ric'atına inandıkları bir 'mesih' anlamında bir çağrışıma sahip değildir. Hadislerdeki 'mesih' sözcüğü için de aynı şey geçerlidir.
Isa'nın 'Baba'nın katına çıkıp sağ yanına oturduğu şeklindeki Hristiyan inancı, müslümanlar arasında "Isa'nın göğe yükselmesi ve ahir zamanda yeniden ineceği" şeklindeki Hristiyani bir inanca dönüşmüştür. Müslümanlar arasındaki 'mehdi' inancı "Mesih" fikrinin aksinden ibaret olması gibi, Isa'nın nüzulü inancı da, Mesih ve Isa'nın ric'atı inanışlarının Islam kültüründeki aksinden ibarettir. Bu 'mehdici (mesiyanik) telakki'ler eski Mezopotamya mitolojik inançlarıyla büyük bir benzerlik içindedir.
Müslümanlar arasındaki "her yüz yılda bir müceddit geleceği" inancı da muhtemelen, bin yıllık mutluluk dönemi (milenium) tasavvurunun farklı bir versiyonudur. Ebu Davud'un Sünen'inde, Ebu Hüreyre'den rivayet edilen, "Allah bu ümmet için her yüz senenin başında, ümmetin dinini tecdid edecek birisini (müceddid) gönderir." şeklinde bir hadis bulunmaktadır. Dini yenileyecek bir müceddid beklentisi, dünyayı mamur edecek, barış ve adalet getirecek mesiyanik bir umudu çağrıştırmaktadır.
Türkiye gibi yakın tarihinde oldukça ciddi badireler atlatmış kimi toplumlarda, bir biçimde siyasi mekanizmayı ele geçirmiş kimi liderlerin, ABD Başkanı'nın, Rusya lideri için kullandığı tankın üstündeki lider benzetmesinde olduğu gibi, aslında pekala 'kendisinden kurtulunan' birisi olması da imkan dahilinde iken, hasbel kader, 'kurtaran' rolüne sahip oldukları bir gerçektir. Kendilerinin de çok özel gayretleri sonucunda bu insanlar toplum nezdinde yarı tanrısal bir kurtarıcı imajı kazanmışlardır. Kısa sürede bu kişiler, köleleştirdikleri, ezdikleri halk nezdinde putlaştırılmışlardır. Öyleki, ezilenler, bir türlü, kimin nerden nereye kurtarıldığını sorabilme basiret ve cesaretini gösterememektedirler.
Müslümanların kesinlikle bir kurtarıcıya ihtiyaçları yoktur! Hatta denebilir ki, müslüman (ve müslürnan olmayan bütün) toplumları ilk önce. 'kurtarıcıların' şerrinden kurtarmak gerekmektedir. Çünkü 'kurtarıcı' düşüncesi ve inancı, toplumları dogmatikleştirmekte, güdülen, tahakküm edilenler psikolojisini kazandırmaktadır.
Dinimizin kaynağı Kur'an'dan öğreniyoruz ki. hıçbir toplum, kurtulmak için 'kurtarıcılar'a muhtaç değıldir. Allah'ın, yol göstermek için gönderdiği, fakat insanların kulaklarını tıkadıkları Peygamberler, Mesih/Mehdi/ Kurtarıcı beklemenin absürdlüğünü gösteren en ciddi kanıtlardır. Peygamberler ayarında kurtarıcılık ise her zaman olduğu gibi şimdi de geçerlidir. Kur'an bunun için vardır.
Allah, mü'minlerin yaşanan hayata aktif olarak müdahale etmelerini emretmektedir. Zulme, şirke, ahlaksızlığa, ifsada, nifaka, kültür emperyalizmine. sömürüye, aldatılmaya, kandırılmaya, alay edilmeye ve küçümsenmeye; hasılı bütün şeytani oyunlara karşı insanca tavır takınamayan bir toplum, -bunlar mü 'min de olsalar- kurtarılmamayı hak ediyorlar demektir. Zaten kendilerinden başka kurtarıcı beklemeleri de abestir. Kurtarıcı, insanların gayreti ve hakettikten sonra, Allah'ın yardımıdır.
Sünnetullah'ın gereklerine uyan çalışkanların dışında, kendilerini mistik mahiyetli, beklenen mehdi ve mesihler olarak takdim edenler şarlatanlardan başkası değildir.
http://www.kuranislami.com/kavramlar/kurtarici.html
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|