Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Sahici bir iltifat; güzel bir övgü cümlesi sadece hoşumuza gitmekle kalmıyor, itiraf edelim ki, her zaman şaşırtıyor bizi.
Neden şaşırtıyor?
Çünkü alttan alta biliyoruz ki, herkesin birbirine kolayca sövdüğü ama kimsenin hak edeni övmeye yanaşmadığı bir dünya bu.
Çünkü güzel söz sokaklardan elini ayağını çoktan çekmiş şarkılara, şiirlere sığınmış.
Bir keresinde oturmuş laflıyorduk. Aramızdaki gençlerden biri “hakkımda en ufak olumsuz sözü bile çok ciddiye alıp hasta oluyorum ama olumlu bir şey söylendi mi şaka sanıyorum, üzerinde durmuyorum. Anormal miyim ben?” diye soruvermişti.
Herkes istisnasız kendisinin de öyle olduğunu söyledi.
Bana da genç arkadaşıma “demek ki normalmişsin” deyip gülümsemek düşmüştü.
Herkesin iyi düşünce ve duyguyu kendine saklayıp başkalarından sakındığı bir dünyada iyi ve güzel tek bir sözcüğe bile kim inanır ki!
***
Nereden nereye...
Geçen gün hemen bütün masalarını yaşları 60-75 aralığında, halleri vakitleri yerinde kadınlar ve erkeklerin doldurduğu bir kafeye girdim.
Kahvemi söyledim. Gazeteme bakarken çevre masalardaki konuşmalara kulak verdim.
Sanki hepsi korkuyordu...
Sanki değil, basbayağı korkuyorlardı.
Neden mi?
Övdükleri birinin hemen şımaracağından...
Güvendikleri dağlara çok geç olmadan kar yağacağından...
Sevdiklerinin ihanetinden...
Kalplerinin kapısını açtıkları kişilerin hırsızlığa kalkışacağından...
Bir kez ellerini uzatırlarsa kollarını kaptıracaklarından korkuyorlardı.
Zarif lehçelerine, zamanla zenginleşmiş sözcük dağarcıklarına, aralara karışan dedikoducu kıkırdamalara rağmen konuşmalarının içeriği hoyrattı.
Apartman yönetim toplantısında gibiydiler; bütün olumsuzluklarda anlaşıyor ama birinin iyiliği için atılacak basit imzalardan bile kaçınıyorlardı.
Yüzlerinde geçen zamanın belirginleştirdiği çizgilerden çok katı, derin ve huysuz bir ömrün izleri vardı.
Yumruk gibiydiler, sıkılı bir yumruk gibi.
Vurmak için değil elbette, vermemek, açmamak, sunmamak için sıkılmış ve öyle katılıp kalmış bir yumruktular.
Hüzünlüydü.
Onca tecrübe içlerini rahata kavuşturmamış, tersine, korku ve kaygılarını arttırmıştı.
Onları dinlerken sade kahvem damağımda acılaştı. Tadım kaçtı.
Ne yaptık biz bu insanlara, diye sordum kendime. Daha doğrusu, ne yaptı bu insanlar kendilerine?
Bu yaşta bile bir tatlı huzur alamayacaklarsa, (sahici güzel duyguları bir yana bıraktım) sohbetleri tek bir sahici güzel sözden bile uzak olacaksa, başka zaman var mı?
***
Tamam, kıtlık dünyası bu dünya, anladık!
Yalnız para pul, değerli kaynak değil herkese yetecek kadar başarı da yok bu dünyada!
Ama güzellik, iyilik, hoşluk bu kadar kıt olabilir mi?
Güven bu kadar sığ, merhamet bu kadar az olabilir mi?
Hiç vermeden hep almak için bizi yakıp tutuşturan bu hırs kabul edilebilir mi?
Hayır! Asla!..
Hayatımızı hep başkalarına yönelik gizli açık haset ve hınç duyguları mı yönetecek? Hep korkular mı zehirleyecek her anımızı?
Dinlediğimiz şarkıların, sevdiğimiz şiirlerin ne anlamı var o zaman?
***
Esirgemek...
Ne anlamlı şu sözcük!
Hem “korumak, himaye etmek”, hatta “merhamet etmek” anlamına geliyor hem de “vermekten kaçınmak” anlamına...
Tablo şu.
Merhametimizi esirgiyoruz, sevgimizi esirgiyoruz, bir tatlı sözü bile esirgiyoruz başkalarından...
İyi olan ne varsa, başkalarından esirgiyoruz. Başkasına verirsek bize kalmayacak sandığımızdan..
O korkuyla geçiyor hayatımız.
Sonuçta... Hayat da bizden huzur ve güven duygusunu esirgiyor.(H.BABAOĞLU)
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma