Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Geçenlerde İstanbul'a gelen bir arkadaşımla konuşuyorduk. Konu son zamanlarda büyük ilgi gören ve defalarca yayınlanan "Kan Uykusu" isimli programdı. Nasıl savaşıldığını anlatıyordu, ne şartlarda terör ile mücadele yapıldığını, kaç gencin şehit ve gazi olduğunu anlatıyordu. Yanan yürekleri, sönen ocakları ve yıkılan yuvaları anlatıyordu.
Doğrusu ben programı izlemedim, sadece izleyen arkadaşımdan dinledim ve daha önce yazılan bazı kitaplar ve yayınlanan programlarla aynı formatta olduğundan emin olduğum için bunları yazıyorum. Bizim konuşmamızın konusu ise bu programların ne derece doğru olduğu veya mücadeleye katkısının ne olduğu idi. Zira önemli konu nasıl savaşıldığından önce ne için savaşıldığı idi. Bu cümleyi hiç korkmadan ve o mücadelenin içinde yıllarca bulunmuş biri olarak yazıyorum.
Ne için, konusu "nasıl"dan çok daha önemlidir, "ne için"in anlatılması nasıl'ın anlatılmasından çok daha önceliklidir.
Nasıl savaştığımızı anlatmamız bize izleyenlerin gözünde belki itibar sağlayabilir, izleyenlerin bizi kahraman olarak algılamalarına bile gerekçe olabilir ama asla bu güne kadar verdiğiniz savaşa katkı sağlamaz. Savaşa sağlanacak katkı, bu savaşın ne için yapıldığını ve ne için yapılmak zorunda olduğunu bizden sonra savaşmasını umduğumuz ve savaşmak zorunda olan nesle anlatmak ve öğretmekle sağlanır.
Savaşa sağlanacak katkı; unutturmamakla sağlanır, unutmanın ihanet olduğunu öğreterek sağlanır, sebepleri öğreterek, neden hala bu sebeplerin ortadan kalkmadığını anlatarak sağlanır. Haydi, ne için savaştığımızı konuşalım ve ne için savaşmak zorunda olduğumuzu.
Bu savaş aslında 15 Ağustos 1984'te başlamadı, bu savaş Balkan savaşları ve birinci dünya savaşı sonrasında parçalanmaya çalışılan Türk yurdunun verdiği bağımsızlık mücadelesi ile başlamıştır. Bu aslında hala devam eden bir Türk kurtuluş savaşıdır. 2006 yılına kadar sarkmış bir bağımsızlık mücadelesidir.
Kan uykusu PKK ile mücadelenin nasıl yapıldığını anlatıyor, ben 11 Şubat 1918'den bahsediyorum. Hala Amerikan dış politikalarını belirleyen King- Crane raporundan ve ona bağlı olarak geliştirilen BOP veya GOP'tan, bu gün Irak'ı üç parçaya bölmek için elinden geleni yapan Amerikanın bize terörle mücadelede destek olmasını kabul edenlerden bahsediyorum.
Güneydoğunun her tarafında gece ve gündüz uçtuklarını, orada olduğum yıllar boyunca gözlerimle gördüğüm çekiç güç helikopterlerinden ve bugün Terörle mücadele koordinatörlerinden bahsediyorum.
Wilson prensipleri bildirgesinin on dördüncü maddesinden ve bu gün yerel yönetimler yasa tasarısından bahsediyorum.
Manda ve himayeyi kabul etmemek için verilen Türk İstiklal harbinden ve bu gün AB uyum paketlerinden bahsediyorum.
Siz PKK'dan bahsettiğimi mi sanıyorsunuz?
PKK diye bir şey yoktur onlar sadece maşadır...Amerika'nın Paris barış konferansında, yani 86 yıl önce tüm dünyaya ilan ettiği bağımsız Kürdistan hayali vardır.
Siz Asala'dan ve Ermeni teröründen bahsettiğimi mi sanıyorsunuz?
Amerikanın 86 yıl önce ilan ettiği ve muvaffak olduğu üstelik batı sınırlarını kabul etmeyen ve hala bizden toprak talebi olan bağımsız Ermenistan projesinden bahsediyorum.
Siz Fenerdeki kukla papazdan bahsettiğimi mi sanıyorsunuz?
Atatürk'ün "nifak yuvasıdır" diye kapatmasından sonra "Athenagoras" denen Amerikalıyı bir gecede Türk vatandaşı yapıp patrikhaneyi açanlardan ve aynı Amerikanın 86 yıl önce ilan ettiği "bağımsız Konstantinapolitan" hayalinden bahsediyorum.
Yani dostlar nasıl savaştığımızın bir anlamı olmadığını zira bütün emek ve fedakârlıklarımızın izlenen bu politikalarla boşa çıkarıldığını, anlamsızlaştırıldığını anlatıyorum.
Sadece bizim değil, Yahya çavuş'un, Sapancalı Hakkı'nın, Albay Reşat'ın, bütün 57. Alay'ın, Seddülbahir'de, Anafartalar'da, Çiğiltepe'de nasıl kahramanca vuruştuklarının anlamsızlaştırıldığını söylüyorum. Çünkü niye savaştıklarını unutturdular bize.
Sonuçlar içinde gezinen ama nedenleri unutmuş bir millet aynı sebepler yüzünden daha ağır sonuçlara maruz kalmakta ve işin acı tarafı; bu sonuçları düşmana, bir tek mermi atmasına gerek bırakmadan bizzat kendisi elleriyle sunmaktadır. Büyük bir kanıksamışlık ve teslimiyet içinde bağımsızlığımızı ikram ediyoruz, unutarak daha dün yaşananları.
Ne için savaştılar? Bağımsızlıkları için.
Atatürk bağımsızlığı nasıl tarif etmişti?
"Tam bağımsızlık demek, kuşkusuz siyasal, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür. gibi her alanda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir."
Şimdi biz bağımsız mıyız?
Soruyu biraz daha geliştirelim; bizi kim yönetiyor?
Bu noktada bizim nasıl savaştığımızın bir anlamı var mı?
Kaç kahramanı kaybettiğimizin veya daha kaç kahramanı kaybedeceğimizin bir anlamı var mı?
Onların uğrunda can verdiği değerler bizim aymazlığımız ve balık hafızamız sayesinde düşmanın ayaklarının altında ise eğer, verilen canların bir değeri var mı?
Biz insanlara nasıl savaştığımızı anlatmaya devam ederken onlar; Atatürkçülük, gazilik, şehitlik, Türk kimliği, milli sınırlar, milliyetçilik, ulusalcılık, gibi kavramların anlamlarını canları istediği gibi değiştirip önümüze koydular.
Atatürkçü olmak AB'yi kabul etmek demektir bile dediler ve kendilerine de Atatürkçü dediler.
Atatürk'ün bir gecede kapattırdığı mason localarının temsilcileri bile Anıtkabir'i ziyaret ederek Atatürkçü dediler kendilerine.
Biz ne yaptık bu sırada? Nasıl kahramanca savaşlar verdiğimizi anlattık durduk, hatta onu bile doğru dürüst beceremedik. Çünkü niye savaşıldığını unutmuştuk.
Unutmayın, unutmak ihanettir.
Ve bizler kendimize kuşlu kartallı kahramanlık payeleri vermeyeceğiz, savaşı siyah deri koltuklarından ve kırmızı çizgili haritaların başından izleyenler gibi, arkadaşlarımızın nasıl şehit düştüklerini değil, kimler tarafından ve ne için katledildiklerini anlatacağız.
Sevr'in hala uygulanmaya çalışıldığını anlatacağız. Şark'a doğru politikasının hala bitmediğini, Küçük Asya sorununun daha çözülmediğini düşündüklerini anlatacağız batılı dostlarımızın.
Avrupalı olmadığımızı Asyalı olduğumuzu, muasır medeniyet için Avrupalı kimliğine bürünmeye gerek olmadığını anlatacağız.
Yani kan uykusunu değil, uyurken ne kadar kan kaybettiğimizi ve bizi ne ile uyuttuklarını anlatacağız.
İş birliği yapanları ve niye yaptıklarını anlatacağız. Bozguncuları, hainleri, vatansever gibi görünen ve damarlarında gezen it salyasını Türk kanı diye millete yutturmaya çalışanları anlatacağız.
Biz bunları anlatırken elbet ki kuduz itler saldıracaklar ağızlarından salyaları akarak, elbette ki kafamızda küllükler parçalanacak, kanımız ulu orta akıtılacaktır, vatan savunduğunu söyleyenlerin kör gözlerinin önüne, kanımız aktıkça susanları ve ne karşılığında sustuklarını anlatacağız, her şeye rağmen.
__________________ "sadece iki şey sonsuzdur evren ve insan ahmaklığı..
ilkinden o kadar da emin değilim." (albert einstein)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma