HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: BİR TABİAT AYETİ OLAN SU Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

     N.Gürdoğan-Yeni Şafak

          Su sevdiğinin rengine boyanır

Kültür ve ekonomi arasındaki dayanışma ve yardımlaşmayı sağlamadan, insan ve tabiat arasındaki düzen ve dengeyi sağlamak mümkün değildir. Nasıl kültür ekonomiyi yapısında taşırsa, tabiat da insanı yapısında taşır. Tabiat olmadan insan, insan olmadan hayat olmaz. Varoluşun anlamı tabiatta gizlidir. İnsan tabiatın bağrından gelmiştir, yine tabiatın bağrına dönecektir. İnsan ve tabiat aynı kutsal kaynaktan beslenir. Her ikisi de Yaratan'ın sınırsız güzelliklerinin yaratılanda yansımasıdır.

Tabiata bakıldığında, başta su olmak üzere, toprak, hava ve ateşten oluştuğu görülür. Tabiatın dört ana unsurunun her biri, insan hayatında vazgeçilmez bir yer tutar. Birbirleriyle iletişim ve etkileşim içinde olan, dört ana unsuruyla tabiat bir bilgelik ve hayat kaynağıdır. Aydınlanma dönemiyle büyük bir hız ve yoğunluk kazanan seküler kültürün, her alanı kuşatmasıyla, tabiatın dayandığı kutsal kültür bütünüyle gözardı edildi. Hayat gibi, tabiat da bütün boyutlarıyla sekülerleştirildi.

Peter Senge “Beşinci Disiplin” isimli kitabında geliştirdiği “Öğrenen Organizasyonlar” yaklaşımıyla, öğrenmesini öğrenme yolunda yeni düşünme ve görme yöntemleri geliştirmiştir. Senge arkadaşlarıyla bir halka oluşturarak, konuşa konuşa, dinleye dinleye, gözleye gözleye yazdıkları, “Presence” ismini verdikleri kitaplarında, Dr. Masaru Emoto'nun “Messeges from Water” adını verdiği kitabından yola çıkarak, bilgelikle bilgiyi harmanlayarak, tabiatla iletişim ve etkileşime geçmenin ve öğrenmesini öğrenmenin yöntemlerini araştırırlar.

Anadolu insanının kültüründe, eylemler düşüncelere bakarak değerlendirilir. İnsan düşündüğünü eyleme dönüştürür. Eylem görünmeyen dünyadaki düşüncenin görünen dünyaya yansıyan gölgesidir. Eylem düşüncenin kristalleşmesidir. Hayatın yaşanır kılınması, herkesin düşüncesini güzelleştirerek, eylemlerini güzelleştirmesine bağlıdır. Düşünceler güzelse, bütün eylemler güzeldir. Düşünceler güzel değilse, onlardan doğan eylemlerde hiçbir güzellik bulunmaz. Bunun için, Anadolu'da bir insana kırk kere sen güzelsin denilirse, o insan güzel olur denilir.

Emoto, durur gibi akan, akar gibi duran, düşünce ve eylem kaynağı suya hayrandır. Dünyanın yüzde yetmişi sularla kaplıdır. İnsan bedeninin yüzde yetmişi de, sudan oluşur. İnsan iç ve dış dünyasıyla bir su ülkesinde yaşar. Tabiatın ana unsurlarından biri olan suyu tanımadan, insanı tanımak çok zordur. Hem sert, hem yumuşak olan suyun sırrı, hayatın sırrıdır. Emoto çektiği fotoğraflarla temiz suların kristallerinin düzgün ve düzenli, kirli suların kristallerinin de şekilsiz ve dağınık olduğunu göstermiştir.

Emoto, biyolojik olarak bütün canlılığını yitiren damıtık suyun zayıf ve şekilsiz olan kristallerinin, güzel müzik ve tatlı sözlerle, güçlü ve düzgün kristallere dönüştüğünü yaptığı çalışmalarla ortaya koyuyor.

Su gibi, tabiatın diğer üç unsuru da güzel insanların elinde güzellikleri, çirkin insanların elinde de çirkinlikleri büyütür.

Dört unsuruyla birlikte tabiat canlıdır. Tabiatı cansızlaştırmaya çalışanlar, tabiattan önce kendilerini cansızlaştırırlar.

Düşünce ve eylem, insan ve su gibi, birbirleriyle iletişim ve etkileşim içinde olan bir bütündür.

Düşüncenin güzelliği eyleme, eylemin gücü düşünceye yansır.



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

Ah şu ateistler!

Türker Alkan

Şahsen tanıdığım bir şeyh vardı. Bir gün müritleriyle birlikte atlara binmiş giderken koca bir ırmağın kıyısına geldi dayandı. Yağmurla kabaran nehir köprüyü alıp götürmüştü. Müritler şeyhten bir mucize bekliyordu.
Şeyh, "Siz hiç merak etmeyin" dedi, "şimdi öyle bir dua edeceğim ki, atlarınızın ayağı suya değmeden karşı kıyıya geçeceksiniz!"
Eh, şeyh dediğinden de bu beklenirdi doğrusu. Şeyh duasını etti, 'Bismillah!' deyip müritleriyle birlikte atını sulara doğru sürdü.
Ve atlar sulara gömüldü.
Şeyh hışımla geri döndü, "Dönün" dedi, "içinizden biri kalbini bozdu!"
Bu olay aynıyla vakidir!
Aklıma Melih Gökçek'in yağmur duası nedeniyle geldi. Önce şunu söyleyeyim ki, dua etmeye bir itirazım yok. Düşen bir uçakta kimse ateist değildir!
Ama senelerce başkentin belediye başkanlığını yap, 'Aman dikkat, susuzluk tehlikesi var' diyen raporları göz ardı et, başın sıkışınca da 'Haydi çocuklar duaya' de! Bu işe Mehmet Akif de bir şiirinde pek kızıp, 'Allah sizin hizmetkârınız mı?' diye isyan etmişti!
Gökçek, 'Yağmur duasına inancı tam olanlar gelsin' diyordu. Duada bir kişinin kalbini bozması işi sakatlayabilirdi. Onun için inancı tam olmayanları istemiyordu sanırım.
Ama bu durum duaya katılanları da biraz zor durumda bırakmadı mı? Yağmur yağsaydı inançlarının gücünü kanıtlamış olacaklardı. Yağmayınca ne denecek? Şeyhin müritlerine söylediğine benzer bir mazerete sığınmaktan başka çare kalmıyor galiba!
Melih Gökçek duadan sonra parmağıyla suçluları göstermekte gecikmedi: "Dua deyince ateistlerin (yani tanrıtanımazların) tüyleri diken dikken oluyor" dedi.
Ateistler olmasa Ankara'ya şakır şakır yağmur yağacak, ortalığı seller götürecekti! Ama o hınzır ateistler yok mu? Hitler Almanyası'ndaki Yahudiler gibi her şeyi bozan onlardı!
Köydeki şeyhle başkentteki belediye başkanının düşüncelerindeki benzerlik şaşırtıcı mı?
AKP'nin yönetim modeli olmalı bu.
'Atatürkçülüğe' yöneltilen klasik bir eleştiridir: "Pozitivist anlayışta çok ileri gitti" denir, "her şeyi aklın ve bilimin rehberliğine bağladı.
Falı bile yasakladı! Oysa Türkiye'de herkes birbirinin falına bakar durur!"
Pozitivizme yöneltilen bu tür eleştiriler Batı dünyası için geçerli olabilir. Bilim, rasyonalizm, bürokratizm o dünyada kaldırabileceğinden çok daha ağır bir yükün altına girmiştir belki de.
Ama insaf ile söyleyin, belediye başkanlarının beceriksizlikleri nedeniyle Amerika'da veya Almanya'da başkentin suları günlerce kesilse ve çare olarak belediye başkanları yağmur duasına çıkmayı önerse ve duaya rağmen yağmur yağmayınca ateistleri suçlasa... Ne olurdu?
Postmodernistlere özeneceğiz diye ülkemizin koşullarını göz ardı etmenin âlemi var mı?



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

                           Su için güzelleme

Ankara Ankara sudan yana bahtı kara Ankara! 2007 yılında yaşadık ve tanık olduk böyle bir kuru bir sayfaya mı diyeceğiz. Hastaneler ameliyatlarını erteledi. Tuvaletlere kilit vuruldu.

Muhabirler dalga geçercesine susuz yemek tarifleri aldı aşçılardan mı diyeceğiz.

Türklerin medeniyeti bir su medeniyetidir. Türkiye'yi yönetmeye talip olanlar önce bunu bilmeli.

30 Haziran 2000 tarihinde yayınlamış olduğum yazıyı tekrar yayınlayarak Ankara'nın susuzluğunu protesto ediyorum.

————-

Su hayattır. Ve hayat sudur. Akıp geçer. Her medeniyetin kendini bulduğu, kendini bulup da seyre baktığı aynası muhakkak vardır. Türklerin kurmuş olduğu medeniyetler kendi yüzüne bakmak için daima suları seçti. Güzelliğin doruk noktası su idi. Ve “su gibi güzel” deyimi güzelliğin en berrak ifadesi olarak yaşadı dillerde. Türklerin medeniyetinin bir su medeniyeti olarak izi sürülsün diye, güzellik ve hürmet daima su üzerinden ifadelendirilmiş “su gibi aziz olasın” en makbul duadan sayılmıştır.

Eskiler “nan-ı aziz, ab-ı leziz diyerek” ağız tadını ekmek ve suya gösterdikleri hürmet oranında yakalayacaklarına inanıyorlardı. Bir yerden bir yere göçenler için konaklama makamı bir pınarın başı ile salkım söğütün eşlik ettiği yer. Suyunu bulanlar ekmeğini taştan çıkarmak için yeni buldukları mekana yerleşiverirler. Yerlerin sırrı ta Kutadgu Bilig'ten bu yana ifşa edilmektedir. “Ev almak istersen evin komşusunu sor; Yer almak istersen, yerin sularını sor!..”

Suyun törensel bir değer taşıması orta Asya kültürüne kadar uzanır: “Başkurt Türklerinde gelinler, kayınbabalarının, su içtiği pınarların, ırmakların ve göl sularının kıyılarına götürülür. Gelin bu sulara paralar atarak, selam verir. Bu gezide bu suları iyi bilen yaşlı bir kadın kılavuzluk eder. Buna su gösterme töreni denir.”

Dağ başlarını köy niyetine mekan tutanlar, pınar başlarını köy edinip, köyün her mevkiini sahip olduğu pınara göre adlandırarak, kara pınar, duru pınar, sarı pınar, diye isim veredursun; şehrin efendisi pınar başına uzak düşmenin hasretini, huzura gelmiş bir bardak suda lezzetin bütün renklerini keşfederek aşar. Öylesine su erbabıdır ki, Amiral Sir Henry Wood'a “Bir Türk yudumladığı suyun hangi pınar ve kaynaktan çıktığını bilir” dedirtecek kadar su konusunda rütbe ve mevki sahibi olduğunu her yudumda ispat eder.

Çok değil daha elli yıl öncesine kadar, Taşdelen'in, Hünkar'ın, Çırçır'ın, Karakulak'ın, Hamidiye'nin erbabı aramızda idi. Hatta sonunculara ben dahi yetiştim desem inanır mısınız? Rahmetli büyük annem ilk defa evine gittiği ev sahibinden bir bardak su istediğinde kendince en büyük iltifatı “suyunuz da pek güzelmiş” ifadesi olurdu. Su güzel ve bol ise, hayat da güzel ve bereketlidir çünkü.

İstanbul'un suları sudur da, Anadolu'nun suyu su değil midir? Sürgüne giden bir paşanın önüne konan her bardaktan sonra “su güzel şey amma velakin ille de Taşdelen” diye Taşdelen suyuna ağıt yakmasından bir hayli rahatsız olur sürgündeki vilayetin önde gelenleri. Paşanın beğenmesi için civar bölgelerdeki bütün suları sırayla paşaya takdim ederler. Hayır “ille de Taşdelen” der de paşa başka bir şey demez. Düşünülür taşınılır paşanın Taşdelen aşkının hiç de doğru olmadığını ispat etmek üzere İstanbul'dan Taşdelen suyu getirtilir. Taşdelen, Kaçkar suyu denilerek paşaya ikram edilir. Paşa bir yudum içer ve kendinden geçer. Bir daha içer. Taşdelen ile arasındaki benzerliğe iyice şaşırır “Allah, Allah demek Taşdelen'in bir kolu da Kaçkarlara uzanıyor” der.

Taşdelen de Taşdelen'dir hani. Mısır'ın, Arabistan'ın prensleri bir yudum su için ille de İstanbul'dan Taşdelen suyu beklerler.

Sıcak yaz günlerinde bir bardak soğuk sudan daha lezzetli ne olabilir diyenlerin sayısı gittikçe azalıyor. Susuzluğunu gidermek için meşrubata ya da bir bardak çaya hücüm ediyor insanlar. Çünkü nicedir “sudan ucuz “ deyimi yalan ve yavan bir söz hükmünde. Sudan pahalısı yok. Ecdadın su zevkini miras olarak devam ettirenler Taşdelen, Çırçır diye sıralamıyor belki ama herkesin kendince bir su markası yine de var. Ama markalı sular artık İstanbul'dan değil Anadolu'dan geliyor. Uludağ'ın eteklerinden, İzmit'ten, Tokat'tan.

Evet biraz önce okuduğunuz satırlar her birimizin bilincinde büyük hikaye olarak kayıtlı olmalı. Küçük hikaye kısmında ise deniz kenarında abdest alan dervişin hikayesi. Bilirsiniz yeni derviş abdest alırken kolunu dalgınlıkla dört defa yıkar. Yanındaki arkadaşı ikaz eder: “İsraf ettin!” Taze derviş şaşırır. Ummanın bitip tükenmez suyunun başında israf etmek ne ki! “Senin israfın” der arkadaşı, “senin bir şeyi gereğinden fazla kullanmandır. Bir şeyin çokluğu ve bolluğu senin onu çok ve bol kullanmanı gerektirmez.”

Kapitalist zihniyetin asla anlayamayacağı ilke!!!

Sorumlusu kim olursa olsun yöneticiler neticeye bakarak bize asla yakışmayan başkent görüntüleri ile başa çıkmanın yollarını bir an önce bulmalı. Türkiye'nin bir su politikası yok. TEMA'nın Anadolu'da gerçekleştirmeye çalıştığı sulama projelerinin her yere yayılması için bir an evvel kampanyalar yapılması gerekiyor. Aksi halde bir oldu bittiye getirerek, suların özelleşmesine razı etmek için kırk satır mı kırk katır mı seçeneğine maruz bırakıldığımızı düşüneceğiz.

Ne kırk katır ne kırk satır. İlle de yer altı sularının bütün Türkiye'de doğru kullanılmasını, boşa akan suların önünün kesilmesini, akan suyla tarım yapılmasının artık tarih olmasını talep ediyoruz.

Toprağı bol olasıca Huxley “Tecrübe başımıza gelen değildir” der. “Başımıza gelen ile ne yaptığımızdır.” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın Ankara görüntülerinden fena halde tecrübe sahibi olduğunu düşünüyoruz.

Umarız yanılmıyoruzdur. (Fatma K.B.- Yeni Şafak)



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

 

ilgili konu : 2070 YILINDA GÖNDERİLMİŞ BİR MEKTUP



__________________
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

'Eğer suyunuz tükenirse, size temiz suyu kim getirecek?'

Yazının başlığı, Mülk suresinin son ayetinden. Ayetin tamamı şöyle: “Sor onlara: Hiç düşündünüz mü; eğer suyunuz tükenirse, size temiz suyu kim getirecek?” (67:30)

Mülk suresinin önemine ve sık okunmasına dikkat çeken rivayetlerin tümü, “surenin anlamına” dönük olarak anlaşılmalıdır. Surenin önemi muhtevasından kaynaklanmaktadır. Ve bu muhteva içinde, böylesine mucizevi bir ihbar da yer alır. Öyle bir ihbar ki, 1400 yıl öncesinden muhtemel bir felaketi önceden ima ve ihsas ediyor:

“Eğer suyunuz tükenirse, size temiz suyu kim getirecek?”

Sahi, kim getirecek?

Soruyu soran vahiy, cevabı “Rahman olan Allah” biçiminde vermemizi istiyor. Neden Rahman? Zira su, onun sonsuz rahmetinin bir tecellisi. Onun sınırsız merhamet ve şefkatini temsil ediyor.

Daha düne kadar yağmurun adı işte bunun için “rahmet” idi. Sanki bizler yağmura rahmet dedikçe, yağmur da bizim için hep rahmet oldu. Yağmura rahmet demek, zımni bir duaydı sanki. Ne zaman ki yağmura “rahmet” diyen tasavvur gitti, yağmur yağdıysa zahmet oldu, yağmadıysa felaket oldu.

O soru orada duruyor: “Eğer suyunuz tükenirse, size temiz suyu kim getirecek?” Cevabımızın “O sonsuz merhamet sahibi” olmasını istiyor sorunun sahibi?

Su, işte bunun için azizdir. Zira “el-Aziz” olanın bir ikramıdır. Hayatı suya, suyu hayata o bağladı. İşte bunun için su verene “su gibi aziz ol” derler. Su, aziz diye sıfatlandırılır; zira her yerde bulunduğu halde değerinden hiçbir şey kaybetmez. Bu bağlamda Allah'ın El-Aziz olmasının manasını da varın siz düşünün.

“Nezzelna”nın anlamı “biz indirdik” demektir. Bu ibare, aynen hem vahyin indirilişi hem de suyun indirilişi için kullanılır. Vahiy mucizedir, su da öyle. Vahiy hayattır, su da öyle. Vahiy canlıdır, su da öyle. Şu var ki, vahiy çölleşmiş yüreklere hayat verirken su ölü toprağa hayat verir.

Suyun mucize, suyun hayat, suyun canlı olduğuna inanmayanlar için su molekülü, iki hidrojen bir oksijen atomundan oluşmuş bir kimyasal bileşiktir. Onlar için su H2O'dur. Sadece kimyasal bir formül.

“Hidrojen orda istemediğiniz kadar, oksijen de? Hadi ne duruyorsunuz, müminlerin gözüne soktuğunuz ne idüğü malum gelişmişliğinizle siz de yapıverin” deseniz, gözünüze bön bön bakmaktan başka yapacakları bir şey yoktur.

Suyun ilahi bir ikram olduğuna inanmazlar ki, suyun mucize olduğunu bilsinler. Suyun tıpkı ayet gibi “inzal edilmiş” olduğuna inanmazlar ki, onu okumayı kabul etsinler.

Bunu anlamayan, “Irmağın kenarında abdest alıyor olsan da suyu israf etme” diyen İslam'ın asil çocuklarını da anlamazlar. “Su ortaktır” diyen Peygamber'i de anlamazlar. Sahipsiz bir deveyi önce susuz bırakan, Allah'ın elçisi o devenin su içme hakkını savunduğu için ona hakaret eden ve deveyi de işkenceyle öldüren Semud uygarlığının, bu yüzden helak edildiğini de anlamazlar.

Bu yüzden onlara duayı anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zordur.

İlginç bir benzerlik; Mekke müşriklerinin de hayatlarında dua yoktu. Bir farkla ki onlar yağmuru Allah'ın yağdırdığına inanıyorlar, fakat onu uzak ve dünyaya karışmaz tanrı olarak tasavvur ediyorlardı.

Bunların hayatında da dua yok. Dua yok ama envai çeşit icad edilmiş seküler kutsallık var. Burç var, uğur var, uğursuzluk var, 13 rakamı var, yoğa var, transandantal meditasyon var, papaza okunma var, dilek var, Bayan Mataji'nin ayaklarını yıkama var, Anıtkabir'den istek isteme var, ölülerden medet umma var…

Bunlar hurafe olmuyor, yağmur duası hurafe oluyor.

Size bir şey diyeyim mi: 'Yüreksel' kuraklık, küresel kuraklıktan bin kat daha beter. Topraklarımızdaki çölleşme ne ki? Asıl çölleşme bazılarının yüreklerinde. İnkâr her çağda ve her zamanda oldu, olacak. Ancak inkâr, adı üstünde inkâr olduğu için inkâra davet edilmez. Çünkü inkar “yok” ile özdeştir ve yoka davet olmaz. Fakat bizdeki inkârcı güruh yoka davetle de yetinmeyip, varı yok etmeye çalışıyor. Galiba başımıza gelen en büyük felaket de bu.

İlahi kelam öyle diyor: “De ki: Duanız olmasaydı, Rabbim size ne diye değer verecekti ki?”

Neymiş? Dua bir değer meselesiymiş? Değer düşmanlarından, duanın değerini anlamalarını nasıl bekleyelim?

                                                ( Sami Hocaoğlu-Yeni Şafak )




__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats