Yazanlarda |
|
savasen Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 331
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
NEYE NİYET , NEYE KISMET !
“Rabbim benden nasıl bir kul olmamı istiyor ?” sorusuna cevap bulmak
için , Kur'an’ın anlamını okuyordum ki ; “Hadisler olmadan Kur’an
anlaşılmaz” dediler . Yalnızca Kur’an’a bakarak yaşamaya kalkarsam
sapıtırmışım ; karanlıklardan aydınlığa çıkaran ve dosdoğru yola ileten
âyetlerle ...
Hadisleri okuyordum , “Hadislerin nesh edileni var , zayıfı var ,
uydurması var ; bunların kullanılış yerlerini öğrenmen için sen en
iyisi bir mezheb imamına tâbi ol” dediler .
Her ne kadar , hadis imamı Buhari ; mezheb imamı Ebu Hanife’yi
rivâyetçi olarak güvenilir kabul etmese de “İmam-ı Azam'ın 5 eseri
“adlı kitabını okuyordum . Çünkü o , çağının zalim melikinin kadılık
görev teklifini , zulme bulaşma endişesinden dolayı reddetmiş ve bu
yüzden zindanda şehid edilmişti . Ebu Hanife’nin talebelerinden biri
ise kadılık görevini kabul ediyordu . Nasreddin Hoca fıkrası gibi , o
da haklıydı .
“Sen o yüce şahsın kitabını anlayamazsın , Aliyyul Kâri’nin
yaptığı şerhini oku” diyerek bir başka boyuta geçmeye iknâ ediyorlardı
bu defa .
Mezheb imamı Şafii , Kur’an âyetlerinin hadisle nasıl iptal
edileceğini öğretirken ; diğer bir mezheb imamı Ahmed bin Hanbel de ,
Kur’an’ın sünnete değil , sünnetin Kur’an’a hâkim olduğundan
bahsediyordu . Allah’ın sözlerini kim iptal edebilirdi ki ? “Nâsih
mensuh âyetler” diyerek bu ilmî kılıflı zulmü yapanlar , Kur’an’ı terk
edilmiş bırakanlardan olmuyor muydu acaba ?
Aliyyul Kâri şerhini okuyordum , “sen bir ilm-i hâl oku” , dediler
. İlm-i hâl okuyordum ki , kafam iyice karıştı . Guslün farzlarında
bile 4 mezheb anlaşamamıştı . ( 3 /5 /2 / 1 )
Afalladığımı görenler bu defa , “en doğrusu bunu bir hocaefendi
eşliğinde oku” dediler . Bir de baktım ki , hocaefendilere tâbi olmuşum
. “Ey Rabbimiz ! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi
yoldan saptırdılar , derler .” ( AHZAB 67 ) âyetini hatırladım birden .
Fırkalaşmamız yetmemiş gibi herkesin farklı bir hocaefendisi ; her
hocaefendinin de bir açıklayıcı (!) kitabı vardı ... Herkes , kendi
yanında bulunan kitaplarla iftihar ediyor , onu öne çıkarıyordu ...
Her geçen gün , Kur’an ile arama duvarlar örüldüğünü fark ettim ki
, Elçi’nin şikâyetçi olduğu “Kur’an’ı terk etme”nin bir başka
yöntemiydi bu .
Bizi dosdoğru yola iletecek olan , kendisinde hiç şüphe olmayan ,
zayıf /uydurma /çelişki barındırmayan , Rabbimiz tarafından korunmuş ,
delil olduğu sabit olan ve anlaşılsın diye kolaylaştırılmış , sahihliği
Rabbimizden kanıtlı olan Allah’ın Kitabına sıra gelmeyecek miydi bir
türlü ?
Yoksa bu Kitap , herkesi değil de , sadece dinî makamları işgal
edenleri mi muhatap alıyordu ? Sâhi , bu makamları verenler yine
insanlar değil miydi ? Onların dosdoğru yol üzere olduklarına
Rabbimizden bir delil ve şahitlik mi vardı ?
Halbuki onların konumu ; Allah’ın dininin yardımcıları olma
yolunda birbirimize destek olacağımız , yaşarken olduğu gibi , ölürken
bile birlikte olmak için dua ettiğimiz mü’minlerin konumu olmalıydı .
Allah’ın bizi serbest bıraktığı konuları ; birilerinin din adına
hükme bağlamasının ve haram , mekruh , helâl isimlerini vererek dini
genişletmesinin adı İslâm olmuştu . Peki , İslâm (Allah’a teslim olmak)
bu muydu ?
Halbuki “Bakara kıssası” bir ibretti bize : Rabbimiz , “bir sığır
kesin” diyor , İsrailoğulları sığırın rengiyle , çift sürmüş olup
olmayışıyla ilgili sorular sorarak meseleyi kendilerince içinden
çıkılmaz bir hâle sokmaya çalışıyorlardı ya .
Allah'ın , “tek ve hâlis , katışıksız din” dediği din bu muydu ? “Din yalnız Allah’ın” mı oluyordu bu şekilde ?
Hâşâ , Rabbimiz bize anlaşılmayan bir Kitap mı göndermişti ?
Anlaşılmayan bir öğüt vermekten Rabbimizi tenzih etmeli değil miydik ?
Sanki Kur’an , sadece Elçi’yi muhatap almış ve Elçi de bizim
anlayamayacağımızı düşünerek hadislere dönüştürmüş , sanki “sakın
Kitab’la bağlantı kurmayın , sadece tilâvet edin , hadislerim ne güne
duruyor ?” demişti .
“Trafo olmazsa , yüksek gerilim adamı çarpar”mış . O zaman ,
“Kur’an’a ne gerek vardı ? ” diye sorulmaz mı ? Namazlarda ve
mezarlıklarda okunmasından başka bir fonksiyonu mu kalıyordu sanki ?
Allah’ın bize tenezzül buyurup indirdiği kelâma uymanın yolu bu kadar
zor ve dolambaçlı mıydı ?
Kur’an’ı hayatımızdan çıkarmak isteyenler , bir de “Kur’an
anayasadır” demezler mi ? Şeytanın sağdan yanaşmasının bir misâli de bu
olsa gerek .
Kur’an’ın , tafsilatlı kılınmakla zâten yasanın kendisi olduğu
gerçeğini , tahtları sarsılacak olanların haykırmasını beklemek saflık
olur tabii ki .
Bunu öğrenmek için Kur’an’ın anlamına tekrar döndüm ve şöyle bir manzara ile karşılaştım :
Kur’an , tafsilatlı (detaylı) bir şekilde açıklanmış bir Kitaptı :
* Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice açıklıyoruz . EN’ÂM 55
* Bak , anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz ! EN’ÂM 65
* İşte biz ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz . Öyle ki
sana: "Sen ders almışsın" desinler ve biz de bilebilen bir topluluğa
onu açıkça göstermiş olalım . EN’ÂM 105
* Şimdi de Allah , size kitabı , içinde her şey inceden inceye
açıklanmış olarak göndermişken Allah'tan başkasını mı hakem isteyeceğim
? EN’ÂM 114
* Bu (din), Rabbinin dosdoğru yoludur . Biz , öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak açıkladık . EN’ÂM 126
* Sana bu kitabı ; her şey için bir açıklama , doğru yolu gösteren bir
rehber , bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik .
NAHL 89
* Andolsun ki , onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır .
Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir . Fakat kendinden öncekileri
tasdik eden , her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de
bir yol gösterici ve bir rahmettir. YUSUF 111
Kur’an , apaçık bir Kitaptı :
* Elif . Lâm . Râ . Bunlar , apaçık Kitab'ın âyetleridir . YUSUF 1
* İman edip sâlih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak
için size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan bir Elçi göndermiştir .
TALÂK 11
Kur’an , kolaylaştırılmış bir Kitaptı ; “ben öğüt alamıyorum” diyenin aklından şüphe etmesi gerekirdi :
* Biz Kur'an'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve
şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle
(indirilip okutarak) kolaylaştırdık . MERYEM 97
* Andolsun biz Kur'an'ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık . Öğüt alan yok mu ? KAMER 22
* Biz Onu senin dilinle kolaylaştırdık ki , düşünüp öğüt alsınlar . DUHAN 58
* Bu , sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki , insanlar onun
âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar . SÂD 29
Allah’a yaklaşmak , aracılarla değil , bizzat katışıksız olan Kitap ile olacaktır :
* Dikkat et , hâlis din yalnız Allah'ındır . O'nu bırakıp kendilerine
bir takım dostlar edinenler : Onlara , bizi sadece Allah'a
yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz , derler . Doğrusu Allah ,
ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir . Şüphesiz
Allah , yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez . ZÜMER 3
Oğuz Bakar
__________________ En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.
Birbirini anlamayan...
Can Yücel
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
FIRKALAŞMA NEDENİ
Öncelikle Allah’tan olan ile kuldan olanı ayırmamız
gerekiyor. Din ile diyanet farkını bilmemiz gerekiyor. Dinin sahibi Allah mı
yoksa Allah+peygamber+mezhep imamları+şeyh efendiler ve diğerleri mi? İşte öncelikle ve özellikle bunu belirlememiz gerekiyor.
Dinde şirkten daha önemli ve öncelikli hiçbir konu yoktur. Kur'andaki
Dinin omurgasını Hanif-Müşrik ayrımı oluşturur. Şirk belası
zannedildiğinin aksine müslüman geçinenlerin baş sorunudur.
Bizler dini yalnız Allah’a mı özgülüyoruz yani hanif miyiz
yoksa dinimizin temel dayanaklarında Allah yanında başka birileri de mi söz
sahibi. İşte bu temel ayrım noktası çok önemli.
Tek Mutlak, Tek Sahih, Tek Temel kaynak olarak Kur’anı
belirlememiz esastır. Diğer her türlü materyal yada bilgi kaynağı Kur’an
yanında sadece birer malzemedir. Hiçbir kutsallığı yoktur. Kur’ana eş, onun yanında hatta önünde olamazlar. Bunlar ikinci yada üçüncü
kutsal kaynak olarak da görülemezler. Evet öyle görenler ve üstelik kendilerini müslüman olarak tanımlayanlar malesef var.
Bu temel ilke müslümanlığın olmazsa olmazıdır. Hakk Dinin özündeki mesaj budur. Kur'ana rağmen, Allah'a rağmen müslümanlık olur mu hiç?
Evet işte bu en temel ayrım noktasında fırkalaşıyoruz. Her
birimizin elindeki farklı bir İslam(!), değişik bir din oluveriyor. Her
cemaat/klik/meşrep Kur’an ayetlerinden işine gelen bazılarını öne alıyor. Daha doğrusu anlayışlarına ve şartlanmışlıklarına meze ediyor, görüşlerine dolgu malzemesi yapıyor. Bundan önce din adına yetkili saydığı, otorite gördüğü bir takım beşere
de ÖLÇÜ/KAİDE koyma yetkisi tanıyor. Ve bu ölçü ve kaideleri dinin bir gereği
sayıyor. Dolayısıyla ruhbanlarını da Rabb edinmiş edinmiş oluyor. İşte böylece kimilerinin elinde kendilerine özgü bir İslam(!) oluşmuş
oluyor. Sonra bu kimileri kendi ellleriyle şekillendirmiş oldukları bu ucube yapı ile, bu ŞİRket dini ile seviniyor,
övünüyor ve kurtulacağını umuyor. Bu kul yapımı ucube İslam(!) ile birilerini
suçluyor, cehenneme yolluyor.
Ortada iki farklı İslam algısı var. Sahibi Allah ve
Kitabı Kur’an olan İslam ve sahipleri Allah+beşerden bazıları olan ve bol
miktarda sahih kitapları olan ve adına İslam(!) dedikleri şey. İkisi arasında isim benzerliği var, içerik ise birbirine taban tabana zıt. Yani bir Hanif Din var bir de Şirk Dini
var.
Hanif Dinde tek bir öncül var; Kur’an. Şirk dininde ise bir çok
öncüller var.
Dindarlık(?) adına, Allah rızası için(!) Rabbimize şirk koşulması
çok acı bir durum ama gerçek bu.
Şimdi şöyle bir soru sorulabilir. Hanif Din=Hanif İslam
diyen insanlar da parça parça bunun sebebi nedir? Sebep Kur’an
ayetlerinin yanında kişisel kanaatlerin de, ferdi yorumların da gereksiz ölçüde öne çıkarılması olabilir.
Kur’an ayetlerinden müteşabih olanlarını farklı insanlar
farklı şekillerde anlayabiliyor. Buraya kadar bir sakatlık yok. Herkes gayet
doğal olarak kendi bakış açısına ve kapasitesine göre yorumlayabilir. Sorun bu
kişisel yorumları MUTLAK DOĞRU sayma noktasında başlıyor. İşte tam bu noktada
Hanif Din=Hanif İslam diyenler de ayrışıyorlar. Ne yapılması gerektiği gayet
açıktır. Muhkem ayetler ortak paydamızdır. Müteşabih olanlar hakkındaki
fikirler de sadece birer YORUMDUR. Allah’ın bu ayetlerdeki muradının tam olarak
ne olduğunu bilebilmek hiçbir beşerin tekelinde değildir. Hiçbir kimsenin bu
konudaki yorumu Allah’ın kelamı sayılamaz. İşte bu konuyu böyle anlar ve
kabullenirsek fırkalaşmadan Hanif Din olan İslam üzere olabiliriz. Yoksa
herkesin bir dabbeti, herkesin bir resulü ve mehdisi olursa ve bunların
yorumları “en doğru” bile değil, “tek doğru” sayılırsa fırkalaşmak kaçınılmaz
olarak doğar.
Doğru görmekle Hakk kabul etmek arasında dağlar kadar fark var.
Ama yorumları dondurmadan sadece yorum olarak alırsak
sonuçta ayetlerle ilgili her türlü bakış açısı bizim bir kazancımız,
zenginliğimiz olmuş olur. Bu güzel bakış açısıyla yorumların birini diğerine
göre öne çıkarıp dondurmadan her birinden faydalanmak suretiyle çapımızı
genişletebiliriz. Böylece tekelleştirme ve otoriteleştirme yanlışından da sakınmış oluruz.
Özetle bence din adına yapılan yorumlarla din
karıştırılıp ikisine birden iman edildiğinden ötürü fırkalaşmış durumdayız.
Muhabbetle, Alperen
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
berguzar Uzman Uye
Katılma Tarihi: 20 ekim 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 262
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kıyâmet alâmetlerinin, şimdi çoğu çıkmış, her yere yayılmışdır. Bu
alâmetlerden biri, câhiller çoğalacak, ilim adamları azalacakdır.
Câhiller, dinde söz sâhibi olup, herkese yanlış yol göstereceklerdir.
Bunun için Müslümanlar uyanık olmalıdır. Her söze güvenmemelidir.
Hutbelerde, kitâblarda ve gazetelerde, “Ehl-i sünnet” âlimlerini ve
bunların kitâblarını bildirmeyip, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i
şerîflerden, kendi kafalarına göre ma’nâ çıkaranlara inanmamalıdır. demiş yazan kişi vesselam...
Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun. Allahın bizlere verdiği en büyük lütuf olan aklımıza sahip çıkalım derim....
Allaha emanet olasınız....
__________________ benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün alemlerin rabbi olan ALLAH içindir.
|
Yukarı dön |
|
|
ibrahimim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
savasen Yazdı:
NEYE NİYET , NEYE KISMET !
“Rabbim benden nasıl bir kul olmamı istiyor ?” sorusuna cevap bulmak için , Kur'an’ın anlamını okuyordum ki ; “Hadisler olmadan Kur’an anlaşılmaz” dediler . Yalnızca Kur’an’a bakarak yaşamaya kalkarsam sapıtırmışım ; karanlıklardan aydınlığa çıkaran ve dosdoğru yola ileten âyetlerle ...
Hadisleri okuyordum , “Hadislerin nesh edileni var , zayıfı var , uydurması var ; bunların kullanılış yerlerini öğrenmen için sen en iyisi bir mezheb imamına tâbi ol” dediler .
Her ne kadar , hadis imamı Buhari ; mezheb imamı Ebu Hanife’yi rivâyetçi olarak güvenilir kabul etmese de “İmam-ı Azam'ın 5 eseri “adlı kitabını okuyordum . Çünkü o , çağının zalim melikinin kadılık görev teklifini , zulme bulaşma endişesinden dolayı reddetmiş ve bu yüzden zindanda şehid edilmişti . Ebu Hanife’nin talebelerinden biri ise kadılık görevini kabul ediyordu . Nasreddin Hoca fıkrası gibi , o da haklıydı .
“Sen o yüce şahsın kitabını anlayamazsın , Aliyyul Kâri’nin yaptığı şerhini oku” diyerek bir başka boyuta geçmeye iknâ ediyorlardı bu defa .
Mezheb imamı Şafii , Kur’an âyetlerinin hadisle nasıl iptal edileceğini öğretirken ; diğer bir mezheb imamı Ahmed bin Hanbel de , Kur’an’ın sünnete değil , sünnetin Kur’an’a hâkim olduğundan bahsediyordu . Allah’ın sözlerini kim iptal edebilirdi ki ? “Nâsih mensuh âyetler” diyerek bu ilmî kılıflı zulmü yapanlar , Kur’an’ı terk edilmiş bırakanlardan olmuyor muydu acaba ?
Aliyyul Kâri şerhini okuyordum , “sen bir ilm-i hâl oku” , dediler . İlm-i hâl okuyordum ki , kafam iyice karıştı . Guslün farzlarında bile 4 mezheb anlaşamamıştı . ( 3 /5 /2 / 1 )
Afalladığımı görenler bu defa , “en doğrusu bunu bir hocaefendi eşliğinde oku” dediler . Bir de baktım ki , hocaefendilere tâbi olmuşum . “Ey Rabbimiz ! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar , derler .” ( AHZAB 67 ) âyetini hatırladım birden .
Fırkalaşmamız yetmemiş gibi herkesin farklı bir hocaefendisi ; her hocaefendinin de bir açıklayıcı (!) kitabı vardı ... Herkes , kendi yanında bulunan kitaplarla iftihar ediyor , onu öne çıkarıyordu ...
Her geçen gün , Kur’an ile arama duvarlar örüldüğünü fark ettim ki , Elçi’nin şikâyetçi olduğu “Kur’an’ı terk etme”nin bir başka yöntemiydi bu .
Bizi dosdoğru yola iletecek olan , kendisinde hiç şüphe olmayan , zayıf /uydurma /çelişki barındırmayan , Rabbimiz tarafından korunmuş , delil olduğu sabit olan ve anlaşılsın diye kolaylaştırılmış , sahihliği Rabbimizden kanıtlı olan Allah’ın Kitabına sıra gelmeyecek miydi bir türlü ?
Yoksa bu Kitap , herkesi değil de , sadece dinî makamları işgal edenleri mi muhatap alıyordu ? Sâhi , bu makamları verenler yine insanlar değil miydi ? Onların dosdoğru yol üzere olduklarına Rabbimizden bir delil ve şahitlik mi vardı ?
Halbuki onların konumu ; Allah’ın dininin yardımcıları olma yolunda birbirimize destek olacağımız , yaşarken olduğu gibi , ölürken bile birlikte olmak için dua ettiğimiz mü’minlerin konumu olmalıydı .
Allah’ın bizi serbest bıraktığı konuları ; birilerinin din adına hükme bağlamasının ve haram , mekruh , helâl isimlerini vererek dini genişletmesinin adı İslâm olmuştu . Peki , İslâm (Allah’a teslim olmak) bu muydu ?
Halbuki “Bakara kıssası” bir ibretti bize : Rabbimiz , “bir sığır kesin” diyor , İsrailoğulları sığırın rengiyle , çift sürmüş olup olmayışıyla ilgili sorular sorarak meseleyi kendilerince içinden çıkılmaz bir hâle sokmaya çalışıyorlardı ya .
Allah'ın , “tek ve hâlis , katışıksız din” dediği din bu muydu ? “Din yalnız Allah’ın” mı oluyordu bu şekilde ?
Hâşâ , Rabbimiz bize anlaşılmayan bir Kitap mı göndermişti ? Anlaşılmayan bir öğüt vermekten Rabbimizi tenzih etmeli değil miydik ?
Sanki Kur’an , sadece Elçi’yi muhatap almış ve Elçi de bizim anlayamayacağımızı düşünerek hadislere dönüştürmüş , sanki “sakın Kitab’la bağlantı kurmayın , sadece tilâvet edin , hadislerim ne güne duruyor ?” demişti .
“Trafo olmazsa , yüksek gerilim adamı çarpar”mış . O zaman , “Kur’an’a ne gerek vardı ? ” diye sorulmaz mı ? Namazlarda ve mezarlıklarda okunmasından başka bir fonksiyonu mu kalıyordu sanki ? Allah’ın bize tenezzül buyurup indirdiği kelâma uymanın yolu bu kadar zor ve dolambaçlı mıydı ?
Kur’an’ı hayatımızdan çıkarmak isteyenler , bir de “Kur’an anayasadır” demezler mi ? Şeytanın sağdan yanaşmasının bir misâli de bu olsa gerek .
Kur’an’ın , tafsilatlı kılınmakla zâten yasanın kendisi olduğu gerçeğini , tahtları sarsılacak olanların haykırmasını beklemek saflık olur tabii ki .
Bunu öğrenmek için Kur’an’ın anlamına tekrar döndüm ve şöyle bir manzara ile karşılaştım :
Kur’an , tafsilatlı (detaylı) bir şekilde açıklanmış bir Kitaptı :
* Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice açıklıyoruz . EN’ÂM 55 * Bak , anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz ! EN’ÂM 65 * İşte biz ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz . Öyle ki sana: "Sen ders almışsın" desinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım . EN’ÂM 105 * Şimdi de Allah , size kitabı , içinde her şey inceden inceye açıklanmış olarak göndermişken Allah'tan başkasını mı hakem isteyeceğim ? EN’ÂM 114 * Bu (din), Rabbinin dosdoğru yoludur . Biz , öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak açıkladık . EN’ÂM 126 * Sana bu kitabı ; her şey için bir açıklama , doğru yolu gösteren bir rehber , bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik . NAHL 89 * Andolsun ki , onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır . Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir . Fakat kendinden öncekileri tasdik eden , her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir. YUSUF 111
Kur’an , apaçık bir Kitaptı : * Elif . Lâm . Râ . Bunlar , apaçık Kitab'ın âyetleridir . YUSUF 1 * İman edip sâlih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan bir Elçi göndermiştir . TALÂK 11
Kur’an , kolaylaştırılmış bir Kitaptı ; “ben öğüt alamıyorum” diyenin aklından şüphe etmesi gerekirdi : * Biz Kur'an'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık . MERYEM 97 * Andolsun biz Kur'an'ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık . Öğüt alan yok mu ? KAMER 22 * Biz Onu senin dilinle kolaylaştırdık ki , düşünüp öğüt alsınlar . DUHAN 58 * Bu , sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki , insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar . SÂD 29
Allah’a yaklaşmak , aracılarla değil , bizzat katışıksız olan Kitap ile olacaktır : * Dikkat et , hâlis din yalnız Allah'ındır . O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler : Onlara , bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz , derler . Doğrusu Allah , ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir . Şüphesiz Allah , yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez . ZÜMER 3
Oğuz Bakar
|
|
|
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Arkadaşlar
Berguzar'ın yanlışa işaret bağlamında vermiş olduğu siteye göz attım. Tam bir felaket. Adamlar "Kur'an anlaşılmaz bir kitaptır. Sakın okumayın, çarpılırsınız" tezini ispatlama adına onlarca başlık açmışlar. Bunun adı Kur'an düşmanlığıdır, başka birşey değil.
Lafı nereden nereye getiriyorlar. İddialarını ispatlama adına bakın kimlere de iftira ediyorlar:
Hz. Ömer , �Dün Ebû Bekir , Kur�ân-ı kerîmden anlıyamadığı bir âyetin
manâsını sormuş, Resûlullah , ona anlatıyordu. Bir saat dinledim,
birşey anlıyamadım� dedi. Çünkü, Ebû Bekrin yüksek derecesine göre
anlatıyordu. Hz. Ömer , o kadar yüksek idi ki, Resûlullah, �Ben,
Peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra Peygamber gelmiyecekdir.
Eğer, benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu� buyurdu.
Sadece bir ayet, anlatan Muhammed. Bir saatte ancak anlayan Ebu Bekir. Bir saat dinleyip de hiçbirşey anlamayan ise Ömer. Ömer peygamber gibi adammış bir de. Hani diğer insanlar ne yapacak?
Yahu hangi ayetmiş bu? Daha kaç tane ayet var böyle peygamberle ölüp giden? Yalan ve iftiranın böylesine de pes doğrusu.
Adamlar utanmadan sıkılmadan hem de dindarlık adına Allah'a, Resulüne, Ebu Bekir'e, Ömer'e ve hepimize çirkin ithamlarda bulunuyorlar.
Eğer Kur'an bu kadar zor, karmaşık ve anlaşılmaz bir kitapsa Allah (haşa) ya bu işi bilmiyor yada insanlara zulmediyor. Peygamber sadece bir ayeti ancak bir saatte anlatabiliyorsa haketmiyor o makamı. Ebu Bekir ancak bir saatte anlayabiliyorsa tek bir ayeti yazık ona. Ömer bir ayetin açıklamasını bir saat hem de Resulün ağzından dinlediği halde hiçbir şey anlamıyorsa atsın kendisini çölün ortasına.
Pekala biz napalım şimdi? Ömer'in bile anlamadığı ayetleri kim nasıl anlayacak bugün? Haydi biz aciziz, kendimizi çıkardık ıskartaya. Hangi müfessire, neden güvenelim? Hangi mantıkla "bırakın Kur'anı bir kenara, paşa paşa iman edin ruhban kelamına" diyenlere kulak verelim? Şu mezhepçi, gelenekçi tayfa bindiği dalı kesiyor, haberi yok.
Allah'a düşmanlık, Kur'ana düşmanlık, Resule düşmanlık, sahabeye düşmanlık, insana düşmanlık bunlarda. Bunun adı müslümanlık değil, asla...
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Haklısın
Alperen,onların yaptığı müslim'lik değil,MÜSEYLİMAN'lıktır,İftiracılık
ve utanmadan-sıkılmadan çevremize duvarlar,barikatlar örmeciliktir.Ne
mutlu yalnızca Kuran'a bağlanırım,yalnızca Allah'a inanırım
diyenlere..
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
rehber02 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 28 eylul 2007 Yer: Zimbabwe Gönderilenler: 290
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Anlatılanlar hepimizin başından geçen ortak şeyler.
Teşekkürler savasen, bir an eski günlere gittim. O günleri boş geçirmişim ama üzülmedim çünkü Allah doğruyu gösterdi. Elhamdulillah.
Selm.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|