Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Eğer bir tezat, huzursuzluk ve çatışma hissedersek, okuduklarımızı ve okuyuşumuzu yeniden gözden geçiririz… hergün yeniden okuruz…Yeniden dirilmek için… nereye kadar okuyacağız ?? kalbimizi ve aklımızı tatmin edinceye kadar… o huzura ve uyuma erinceye kadar…Hakikat dediğimiz de budur işte….
insanın tanrı ile ilahlık yarışına girmesinin hikayesi şimdi ile başlayan bir şey değildir… İnsanlık tarihi kadar eskidir ve bütün ilahlık iddiaları da iddia sahipleri ile toprak olmuştur..
Peki biz kuranı nasıl anlıyoruz…sanırım bunu madde madde özetleyebilirsek arkadaşlarımız daha iyi anlayacaklardır..
1- Kuran belli bir zaman dilimi içerisinde belli bir coğrafya da, belli bir toplumu muhatap alarak, örnekleme yöntemi ile bütün insanlığa ve bütün zamanlara örnek kılmıştır.. Neden bu topluluğun seçildiği ise ayrı bir konudur…
2- Tanrı bu toplumu muhatap alırken, onlara kendi kullandıkları dilleri ile, kendi anlayacakları şekilde hitap etmiştir.. Diller ise canlı bir varlıktır ve zamanla değişmektedir… Kuranın ne Arapça olması ve ne de o dönemin özelliklerini taşıyor olması bizim onu anlamamızın önünde bir engel teşkil etmez… bizim önümüzdeki asıl engel; kuranın Arapça oluşunu ve dil özelliklerinin kuran mesajının ve hakikatlerin önüne geçirilmesidir… Bu tür teferruat yaklaşımlarının asli olan mevzuunun önüne geçirilerek kuranın perdelenmesidir.. Kuranın örnekleme yaptığı toplum Araplar yerine bir başka toplum olmuş olsa idi, kullanılan dil arapça olmayacaktı… Ancak bizim anlamamız gereken mesaj yie aynı olacaktı, değişmeyecekti.. Tanrının sözlerinde yine ”adalet, hukuk, özgürlük, ilahlık, rabblik” gibi kavramları görecektik…
3- Dinin Amacı ilişkileri adalet üzerine kurmaktır… Kuran hükümlerini anlarken o dönemde, o toplumsal şartlarda, ilişkilerin adalet üzerine nasıl kurulduğunu öğreniyoruz.. Adalet kavramı kurana açılan penceremizdir…
4- İnsanlar ve toplumlar arasında ilişkilerin nasıl düzenlendiği, kuran ve hükümlerinin o toplumsal şartlarda ve o yapıda ne anlam ifade ettiğinin anlaşılması ile mümkündür.. Bunu biraz açmak istiyorum… Burada geçmişte yaşanan bir olayı kendi şartlarında sorgulamanın bir yöntem olarak anlaşılması gerektiğini vurgulamak ve altını çizmek istiyorum… bugün hukukta kullanılan bir ‘’kanun metninin anlaşılması ve yorumlanması’’ yöntemi olarak kullanılmaktadır… Bu sorgulama, olayın şeklini değil, özünü kavramamıza yardımcı olur.. Olayın şeklini ve çerçevesini sorgulamak, onun oluştuğu şartları ve durumu bilmeye çalışmak, bize bir fikir ve bir bilgi kazandıracaktır.. O olaydan gerekli özleri çıkarmak ise onu günümüzde kullanılabilir kılmaktır…
5- Kuranın ifadelerinde o dönemin gelenekleri ve kültürü ile o döneme ait dilin özellikleri, bu döneme taşınması gereken şeyler değildir… onlar o dönemde yaşananların anlaşılması için gerekli argümanlardır… Tanrının sözlerindeki maksadı göz ardı edip, şekil üzerinden mantık üretmek ve fikir yürütmek, yanlış neticelere ulaşmamıza sebep olur… Hiçbir Müslüman kuranda kölelik kavramı var diye, kölelik kavramını geri getirmeyi düşünmez.. cariyelik kavramını tekrar yaşatmayı amaçlamaz… çok eşliliği savunmaz… Bunun nedeni kuranı göz ardı etmek demek değil, kuranı anlamaktır… Tanrının muradını ve maksadını bilmektir…
6- Kuran bize hayata ve insana dair değişmeyen özleri verir… biz bu özleri anlatıldığı dönemden alıp günümüze taşırız… Üst başlık Adalettir.. onun altında insanların mutluluğu, barış ve huzur vardır… Tanrı ‘’bu din fıtrata uygundur’’ derken, insanın ve evrenin tabiatının da bir uyuma ve huzura içkin olduğunu söyler..
Biz kuranı bu bakışla okuruz… Eğer bir tezat, huzursuzluk ve çatışma hissedersek, okuduklarımızı ve okuyuşumuzu yeniden gözden geçiririz… hergün yeniden okuruz…Yeniden dirilmek için… nereye kadar okuyacağız ?? kalbimizi ve aklımızı tatmin edinceye kadar… o huzura ve uyuma erinceye kadar…Hakikat dediğimiz de budur işte….
__________________ Muhammed din adamları sınıfını ortadan kaldıran, kurumsal dinleri yıkan, dini tapınak dini olmaktan çıkarıp halkın vicdanı haline getiren "devrimci" bir peygamberdir
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam...
Kuran yaşayan bir toplumun içerisinde idi.. doğal.. tanrı dilese idi ciltlenmiş, birinci hamura baskı, bir kitap ta gönderebilirdi elbette.. Ama bu doğal olmayacaktı.. Örnek toplum oluşmayacaktı… İnsanlar önceden biçilmiş bir kalıba sokulmuş olurdu… Oysa Allah insan iradesini ve insan aklını, insan zihnini hedef alıyordu.. İnsanlar akılları ile doğru olanı ve uygun olanı seçmeli ve yapmalı idiler.. hayat canlı idi… Vahy de canlı idi.. birlikte ve yanyana olmak zorunda idiler.. bir olay yaşanıyordu ve hemen ardından Tanrı da bu olaya mudahil oluyor ve nasıl yapılması gerektiğini öğretiyordu… bütün simgeler yaşıyor ve sokaklarda dolaşıyordu..Zulüm, cimrilik, cömertlik, adalet, iyilik, kardeşlik, ahde vefa, sözünde durmak, yalancılık, paylaşımcılık…hepsi sokakta, çarşıda pazarda dolaşıyordu ve bütün insanlar Tanrının sözlerini hayatlarında görüyordu… Bir bakıma Tanrının sözleri ile görüyor, işitiyor ve konuşuyorlardı… Cimrilik edenin ne anlama geldiğini yaşayarak öğreniyorlardı..
kuran kitap halinde değil, yaşayarak örnekleşen bir topluma rehber olarak gönderilmiştir.. fotokopi ile çoğaltılmış bir kitap halinde gönderilse idi, insanın ve insanlığın doğasına aykırı olurdu..
kuranı sürekli tekrar okuyuşumuzun bir nedeni de onu, hayatımızda diri tutmaktır.. hatırlamaktır.. Tanrı bize iyiliğin ve iyi insan olmanın yolunu gösteriyor.. insanlara kötülük etmemezi öğütlüyor.. eğer unutup ta hata edersek hatamızdan dönmemizi ve zalimlerden olmamazı öğütlüyor.. bunun için olaylara ve insanlara hep kuranın gözlüğü ile bakmayı onun öğretisi ile değer vermeyi isteriz.. Aklımız hep kendi iyiliğimizi ve kendi hoşumuza giden şeyleri tercih etmemizi, tabiri caiz ise uyanıklık etmemizin iyi bir şey olacağını öğütlediğini düşünüyorum.. Oysa kuran bize adaleti ve iyiliği öğretiyor.. aklımız her an etki altında kalıp, duyularımızın subjektif yönlendirmesinde yanılsamaya düşebilir.. Kuran ise bizi sürekli iyiliğe ve adalete çağırıp duruyor.. bizim kuranı sürekli okuyuşumuz, hem kendimiz için ve hem de iyilik edeceğimiz insanlar için önemli sayılmaz mı ?
”Yoksulların sizin mallarınız üzerinde bir hakkı vardır” ayetini her sabah evden çıkarken okumayı kendine düstur edinmiş birinin kime ne zararı olabilir ki ? yoksulların ve mazlumların ve hakkı gasb edilmiş halk yığınlarının bu ayeti zengin ve gücü yerindeki müslümanlara hatırlatmalarında ne gibi bir kötülük olabilir ki ? Kuranın gözü ile güne başlamak… kuranın gözü ile akşamı etmek… kimsesizlerin ve yoksun bırakılmışların gözünde okumak, kuranın kelimelerini… ”cimri” kelimesini nasıl anlamlandırdığına bir bakın bakalım o insanların… tekrar tekrar okuyun işte o zaman kuranı… Bir hakim olun, bir savcı… bir öğrenci olun, bir tüccar.. bir öğretmen olun.. tekrar okuyun, bir başkasının gözünden, bir başkasının yüzünden…Sonra bir istanbuldan okuyun, bir hamburdan, bir diyarbakırdan, bir bağdattan…sıcak köpüklü kahvenizin tadında villanızın bahçesinden okuyun, çatı katlarından, bodrum katlarından…okuyun ama tekrar tekrar okuyun…
eğer kuran bizi iyiliğe eriştirmiyorsa ”kötülüğe” iletiyorsa ortada gerçekten anormal bir durum var demektir…
__________________ Muhammed din adamları sınıfını ortadan kaldıran, kurumsal dinleri yıkan, dini tapınak dini olmaktan çıkarıp halkın vicdanı haline getiren "devrimci" bir peygamberdir
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam...
Kuran insanlığa en büyük Tanrısal hediyedir.Yeter ki insanlar Onu 7.yy içinde düşünmesinler..Biz bunu öyle gördük.Onu hayatımızın anlamı olarak gördük.Okudukjça onu ne kadar hayatın dışına attığımızın farkına vardık.
Kur’an, sonuçta bir metindir. Onun anlaşılması, manasının insan zihnine iyice yerleşmesi ve mesajının insana tesir etmesi için, bir yönteme ihtiyaç vardır. Kur’an, kendi bütünlüğü içinde ve düşünülerek okunması halinde doğru anlaşılabilir.
Kuran açık bir şekilde insana seslenmekle beraber insanın Kuran’dakileri anlayabilmesi için, zihnini eğitmesi ve ön yargılardan arınarak duyarlı biçimde Kur’an okuması gerekir.
__________________ Muhammed din adamları sınıfını ortadan kaldıran, kurumsal dinleri yıkan, dini tapınak dini olmaktan çıkarıp halkın vicdanı haline getiren "devrimci" bir peygamberdir
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba,
Hic bir insan bir realiteyi kendi arzusu icin degistirme yetkisine sahip degildir. Bunun tanrisal bir ileti olmasi halinde durum daha da bir ehemmiyet kazanir. Kisi ister begensin ister begenmesin Allah son vahyi Kuran'i takribi olarak miladi 610 da iletmistir. Ilk muhatap Muhammed ve onun toplumudur. Muhatabin dili arapca vahyin orjinal okunus dilidir. Allah bu okuyusun iletiminde korumayi bizatihi ustlenmistir. Arapca yani kelime anlamiyla anlasilan dil olan Kuran verdigi mesajda muhataplarina yabanci-acem ogeler icermemistir. Bunlar Kuran'in tekrar tekrar kullandigi ifadelerdir. Kuran'da gecen hususlar, gayb haberleri mustesna ,muhatap toplumun aslina vakif olduklari bilgilerdir. Butun Nebi-resul kissalari, meseller,benzetmeler ,ibadet bicimleri ve daha nice diger konular bunlarin en belirgin ornekleridir. Bir kimse Kuran'in mesajini olusturdugu bu arka plani kavramadan, saglikli bir kuran anlayisina ulasamaz. Sadece yuzeysel ve slogan alimligini yeterli gorenler icin butun bunlar gereksizdir. Hic bir uzmanlasmis ilim adami bunlarin gereksizligini savunmamistir. Zira gunumuzdeki sekliyle kelimeler kasit anlamlarinin disina tasirilmislardir.
Kuran yeterlimidir? Bu sorunun cevabi soranin kasdettigine gore degisir. Kuran kendisinin ilahi oldugunun ispati icin, mucize istemine karsi bir yanit olarak, onlara cevaben bu konuda kuran'in yeterliligini savunur. Evet Kuran'in hakikatligine kani olmak icin cevresinde nurlar sacilmasina veya kanatli meleklerin unun dogruluguna tempo tutmasina gerek yoktur. Bu yeterlilik iyi anlasilmazca haricilerin cagdas bir tekrari olmaktan oteye gidilmez. Onlar Ali'ye arka cikip fesadi yok edeceklerine ayetler okuyarak fesad cikarmislardir. Kuran'in yeterli olusu iyi anlasilmak zorundadir. Sapmak icin hadis okumak sart degil. Kuran dogru anlasilmadan okunursa, o a zaman da pekala hakikatten sapilabilir.
Kuran'la ilk tanismamiz esnasinda ki acelecikler,cok tehlikelidir. Cunku oyle bir ortamda bu isi yapiyoruz ki, her sey aleyhimize. Ortada net bir Kuran anlayisini temsil eden, ciddi olusumlar mevcut degil. Kuran karsiti anlayislarin egemenlik kurdugu bir ortamda yasiyoruz. Boyle bir durumda Kuran'a yonelen kimseler tepkisel bir yaklasim bicimini benimsemektedirler. Bunlarda fanatik anlayislarin dogmasini kacinilmaz kilmaktadir. Kuran davasi icin her turlu fedakarligi esirgemeyen bir kimse olarak hepinizden rica ediyorum. Allah'in bu kadar uzun bir aradan sonra lutfettigi bu imkani kendi ellerimizle yok etmeyelim. Heyecanin muhkem bir imana donusmesi icin gayret gosterelim. Kuran davasinin en etkili bir sekilde insanliga sunulmasi icin hazirlik yapalim. Basit girisimlerden ve aceleciklerden kacinalim. Kuran'i onemlilik piramidi esasina uygun bir tarzda kavramaya calisalim. Onemlilik sirasini belirlemeyi Kuran'a birakalim. Kuran'in ilk uygulayicisinin stratejik uzmanligindan Kuran esasli olarak istifade edelim.
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam...
Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır
Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, herşeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik
Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir.
Elif, Lâm, Râ. O apaçık, apaydınlık Kitap'ın ayetleridir bunlar.
Ve de ki: "Ben, evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!"
Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.
İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın ayetleri...
Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka şey değildir;
"Allah'a karşı ululuk taslamayın! Ben size apaçık bir kanıt getirmekteyim."
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Allah'a ve resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin çarpılıp tepelendikleri gibi çarpılıp tepeleneceklerdir. Biz, gerçekleri apaçık gösteren ayetler indirmişizdir. Küfre sapanlar için, rezil edici bir azap vardır.
Katılma Tarihi: 15 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 106
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sevgili gerçekbilgi ve muhllis kul bilgileriniz den çok faydalandım Allah razı olsun
kuranın anlaşırlılığı hususunda nasıl anlayacağımız hususunda çeşitli metodlar yine çeşitli yazar bilim adamları yada ismini bilmediğimiz nice kuran erliğine tabi olmuş kişilerce zikredilmiş bir husus kimi kuranı müzemmil suresine göre kimi der acele etmeden kimi der kuranı kurandan kuranca öğrenmek(sedat şenermen)bende derim ki öncelikle bu metodlar şahsi çabalr içermekde ben bnların yerine yine Allah sözü olan kuranı anlamda rabbimiz bizlere neler sölemiş onu bilmemiz gerekir ve sölenilen ayetleri birleştirerek beraber işleyerek bir tümel bir sonuç elde etmeliyizx diye düşünüyorum en iyisini rabbim bilir
kimileri ise tefsir ve islam tarihi ile kuranı anlamalıyız der lakin buna asla katılmıyorum kuranı tarihden ve tefsirden anlamak yerel bir anlama çabası içersine girdiğimiz demektir halbuki kuran sürekli gelişmekde olan dünyaya hitab eden bir kitabdır rabb kavramı tekamülü programlayan demektir hiç tekamlü programlayan o programı yerel bırakırmı sizce ?yada bırakırsa sonuçları neler olur ?
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma