hatırlatıcı Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
KUR'AN'DA HİDAYET KAVRAMI
Çölün ortasında yolunu şaşırıp kaybeden bir kimseyle, bir rehber yardımıyla gideceği yeri, yönü rahatca tayin edip bulan kimse bir değildir. Bu bakımdan hidayetin tam karşısına da şaşırmışlık, sapmışlık anlamına gelen "dalalet" kavramının yerleştirildiği görülür. Çünkü her şey kendi zıddına nispetle daha gerçek mana ifade eder. O halde, insanı hayat yolunda doğru istikamete götürecek, sapmalardan koruyacak yön tayin edici kılavuz nedir? Elbette ki Allah'ın hidayeti (yol göstermesi)dir. "De ki: Hidayet/doğru yola kılavuzluk; ancak Allah'ın hidayetidir." (6/En'âm, 71) Yolun doğrusunu göstermek Allah'a aittir. Yolun eğri olanı da vardır. Allah dileseydi hepinizi hidayete iletirdi." (16/Nahl, 9) Hidayet, bir yolu göstermek ve o yolda sebatı sağlamada yardımcı olmaktır. Yalnız göstermek, dinin anladığı manada hidayeti ifade etmez. Gösterilen yolda sebata yardım etmek de vahyin hidayetinin bir parçasıdır.
Kur’an’da Hidâyet Hidayet, Kur'an'ın en önemli kavramlarından birisi olmakla beraber, aynı zamanda zıddı olan dalaletle birlikte Kur'an'da en çok zikredilen kelimelerdendir. Hdy, Kur'an'da 350 kadar yerde geçer. Kur'an'a göre mutlak Hâdî, Allah'tır. Mutlak Hâdî olan Allah'ın insanlara olan hidayetinin ise üç şekilde olacağı beyan edilmektedir:
1- Hidayetin bütün mahlukata şamil olması. Bu, Allah'ın onlara akıl, zeka ve zaruri bazı bilgiler ihsan etmesidir. Tâhâ, 50 ve A'lâ, 3 âyetlerinde bu tür hidayetten bahsedilir. 2- Peygamber ve Kitaplarla insanları çağırdığı hidayet. "Onları, buyruğumuz ile, insanları doğru yola götüren (yehdûne) önderler yaptık." (21/Enbiyâ, 73) ayetinde olduğu gibi.Onları bu hidayete muvaffak kılması. "Hidayeti kabul edenlerin (ihtedev), Allah hidayetlerini artırır." (47/Muhammed, 17) "Allah, iman edenleri hidayet etti." (2/Bakara, 213) ayetlerinde olduğu gibi.
3-İnsan, bir başkasını, sadece davet ve yolu tanıtmak suretiyle hidayete sevkedebilir. Hz. Peygamber'e hitaben: "Muhakkak ki sen, dosdoğru yola hidayet edersin." (42/Şûrâ, 52) "Her millet için hidayet eden (yani, davet eden) vardır." (13/Ra'd, 7) gibi ayetlerde kasdolunan hidayet, bu nevidendir. Gerekli istidatları, tevfik ve âhirette mükâfat verme şeklinde olan öbür hidayet ise: "Sen istediğini hidayete erdiremezsin" (28/Kasas, 56) (Hitap özellikle Hz. Peygamber'edir.) gibi ayetler işaret eder. "Allah, zalimler topluluğuna hidayet etmez." (2/Bakara, 258) "Onların hidayetleri sana düşmez, fakat Allah dilediğini hidayet eder." (2/Bakara, 272)
Hâdî, cahiliyye devrinde, yolları iyi bilen ve insanlara yol gösterip, varacakları yerlere götüren kimseye denilmektedir. Kur'an, salih amelle hidayet arasında yakın bir münasebet olduğunu açıklar. Tevbe-iman-salih amel üçlüsünün neticesinde hidayete ulaşılmaktadır. (20/Tâhâ, 82) Başka bir ifadeyle hidayet, tevbe-iman-salih amelin doğal neticesidir. "İman edenler ve salih ameller işleyenleri imanlarına karşılık Rabbleri onları hidayete erdirir, doğru yola eriştirir."(10/Yûnus, 9) İnsan hayatının en önemli meselesi yön bulmaktır. Kur'an, yol konusu üzerinde çok durmaktadır. Kur'an'da geçen sırat, sebil, tarik,mihac ve şeriat kelimelerinin hepsi -aralarında nüanslar olmasına rağmen- yol anlamındadır.
Hidayetin neticesi iman; dalâletin neticesi imansızlıktır. İnsanın kalbi, hem imana, hem de küfre doğru eğilmeğe elverişlidir.Kul iradesini, yeteneklerini dalalete yöneltmedikçe Allah onu cebren dalâlete sevk etmez. Yani, halk tabiriyle "bela isteyen belasını; Mevla isteyen Mevla'sını bulur." Nitekim, insanlarda hidayet ve iman asıldır. Dalalet ve küfür sonradan ârız olmuştur. Cüz'î iradenin su-i isti'malinden(kötü amelinden)doğmuştur.Dalâlet ve küfür fıtrata muhalefettir.Hastalıktır (2/Bakara,10).Sağırlıktır,dilsizlik ve körlüktür (2/Bakara, 18). Küfür ve dalalet, zarara uğrayacak bir ticareti (35/Fâtır, 29; 61/Saff, 10-11) istemek ve müflis tüccar olmaktır. "Onlar hidayete karşılık dalaleti satın alanlardır. Ancak, onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de hidayete erememiş, doğru yola girememişlerdir." (2/Bakara, 16)
Hidâyet İsteği ve Hidâyette Devamlılık "ihdinâ" (bize hidayet et) Bizi hidayet üzere sabit kıl, hidayetten ayırma demektir. Şu ayette buna benzer dua ifadesi vardır: "Ey Rabbımız, bizi hidayete ulaştırdıktan sonra, kalplerimizi saptırma." (3/Al-i İmran, 8) “Ey iman edenler ,Allah’tan hakkıyla ona yaraşır şekilde kulluk bilincinde olun ve ancak (kalp,dil ve icraatla yalnız Allah’a)teslim olmuş olarak can verin.” “….Ve toptan Allah’ın ipi olan(Kur’an’a sımsıkı)sarılın ve(onu bırakıp kendi ölçünüzü öne atarak bölünüp)fırkalaşmayın.” “Sizler(insanları )hayra(Allah’ın Kur’an’da belirttiği tevhid dini olan islama)çağıran,iyiliği emreden,kötülüğü nehyeden(men edip sakındıran bir(vasat) ümmet olun.İşte asıl kurtuluşa erenler onlardır.” “Kendilerine beyyine(apaçık belgeler,deliller,işaretler,nasıl inanıp,yaşanacağını gösteren ölçüler)geldikten sonra(ondan ayrılıp kendi ölçülerini öne atarak)ihtilafa düşen ve(böylece)bölünüp fırkalaşanlar gibi olmayın.İşte onlar için çok büyük bir azap vardır.(Al-i İmran 102-103-104-105) Hidayet, bizi hakka götüren her türlü meziyet, araç, akl-ı selim,ile Peygamberin getirdiği Kitap’tır. (Bkz. 35/Fâtır, 32)
"İhdinâ" (Bizi hidâyete erdir) Ayrıca, çoğul zamiri kullanılan bu ifade tarzında, müslümanların cemaat halinde olmaları gerektiğine işaret vardır. (Ayrıca bkz.35/Fâtır,39; 21/Enbiyâ, 105) "İhdinâ" derken, hidayetin yalnız ve yalnız Allah'a ait olduğunu bildiğimizi de itiraf etmiş oluyoruz.
"Rabbimiz, her şeye yaratılışını verip, sonra hidayet edendir." (20/Tâhâ, 50) "Ne zaman benden bir "hüda" gelir de, kim benim "hüda"ma uyarsa, böyleleri için korku yoktur, onlar üzülecek de değillerdir." (2/Bakara, 38) Yeryüzündeki hayatında insanın önüne iki yol açılmış bulunuyor. Bu yollardan birisi, Allah'a giden yol, diğeri ise, Allah'ın yolu dışındaki sayısız yollar. Allah, yarattığı kullarına karşı son derece merhametli olduğu için, insanlara sürekli olarak "hüdâ"sını göndermiştir. Nitekim “hidâyet” kelimesinin bir anlamı "hediye" dir. Allah'ın insanlara yol göstermesi, onlara hüdâsını göndermesi, bütünüyle O'nun hediyesidir. İnsana düşen, Allah'ın hediyesini kabul etmektir. İblis, dünya hayatının geçimliliğini insan için yegâne amaç haline getirir. Bunun sonucunda, yalnızca tutkuları peşinde koşan ve yeryüzünde fesat çıkaran insanın doğru yolu bulması için Allah, elçilerini gönderir ve onlarla beraber Kitap indirir.
Hidâyet İçin Kulun Çabası Gerekir İblisin temelde insanlar üzerinde bir hükmü yoktur. O sadece va'd eder; kuruntular ve ümitler verir. Ona uyanlar, aslında tutkularına, arzularına, hevalarına uyanlardır. (Bkz.14/İbrahim35-36; 25/Furkan,17-18)
"Eğer müslüman olup teslim olmuşlarsa, şüphe yok, hidâyete ermişlerdir." (3/Âl-i İmran, 20) Beri taraftan, elçilerin çağrılarına kulak vermeyip, uzak bir dalalet içinde olanların peşinden gidenlerin, kendilerini dalalete sürükleyenlere karşı tavırları şöyle anlatılır: "Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün, "keşke" derler, Allah'a itaat etseydik, Rasül'e itaat etseydik! Rabbimiz, doğrusu biz efendilerimize, beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de, onlar yolu saptırdılar." (33/Ahzab,66-67)Ayrıca bkz.7/A'raf, 38-39)
Kalplerini arıtanlar; Rasüllerin öğretilerine kulak verir ve bu öğretiler üzerinde gitmeğe, hayatlarını sürdürmeğe çalışırlarsa, Allah da onların hidayetini artırır, onları sırat-ı müstakimde sabitleştirir. "Allah, İhtida edenlerin hidayetlerini artırdı ve onlara takvalarını verdi." (47/Muhammed, 17) "Kim Allah'a iman ederse, Allah kalbini hidayete erdirir." (64/Teğabün, 11) De ki: Ey insanlar, size Rabbiniz tarafından bir hak geldi. Kim doğru yola giderse, kendi lehine doğru yola gitmiş olur. Kim de dalalet içinde olursa, saparsa; kendi aleyhine sapmış olur. Ben üzerinize vekil değilim." (10/Yûnus, 108). Kur'an'ı başından başlayarak okuyan kimsenin, yüce Allah'tan ilk isteği hidayettir. Bu isteğe cevap da, ardından verilmektedir: Hidayeti isteyene "işte Kitap!"(2/Bakara,2) denilmektedir.
Hidâyette Kulun Rolü Kur'an'ın tamamını dikkatlice okumayanlar yüzeysel bir bakış açısıyla kaderci bir anlayışa kapılabilir ve hidayetin, kişinin hiçbir etkisi olmadan, tamamen Allah tarafından takdir edildiğini zannedebilirler. Kuşkusuz Allah'a inanan her mü'min Allah'ın iradesinin her türlü iradenin üstünde olduğuna; Allah'ın dilemesinin önünde hiçbir engel bulunamayacağına kesin olarak inanan mü'min, durup dururken Allah'ın, kulları arasında bir ayırım yapmadığına; O'nun âdil olduğuna da kesin olarak inanır. "Kim yararlı iş işlerse kendi lehinedir; kim de kötülük işlerse kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara karşı zalim değildir." (41/Fussılet, 46) "Bu, yaptığınızın karşılığıdır. Yoksa Allah, kullara asla zulmetmez." (3/Âl-i İmran, 82) Aslında Allah, hidayeti, bir bakıma yaratılışla iç içe ve her bir canlıya kendisine özgü bir tarzda vermiştir. "O, her şeyi ölçüyle yapıp, yol göstermiştir." (87/A'lâ, 3) Böylece her canlının kendine has yolda ilerlemesiyle, kainatın sistemi bozulmadan devam etmektedir. İnsana gelince, o diğer canlılardan daha farklı bir konumdadır. Çünkü Allah, ona bir değil; iki yol göstermiş ve onu irade hürriyeti içerisinde imtihan etmek istemiştir: "Biz ona eğri ve doğru iki yol göstermedik mi?" (90/Beled, 10)
Böyle geniş bir serbestliğe sahip olan insan soyunun, doğru yolu çeşitli sebeplerle bulanık görmesi ya da yolunu şaşırması tehlikesine karşı -ki bu, insanlık tarihi boyunca sürekli vuku bulmuştur.- Allah sürekli elçiler göndererek kendi doğru yolunu, yönünü insanlığa göstermiştir. İnsanlar ise elçilerle gelen bu yol pusulasına karşı olan tavırlarına göre; ya doğru yolda, ya da yanlış/eğri yolda hayatlarını tüketmektedirler. Bu durum, yeryüzü sisteminin Allah tarafından alabora edilip ortadan kaldırılacağı ve yerine bu dünyadaki yol tercihinin cevabını oluşturan yeni bir düzen oturtulacağı kıyamet saatine kadar da devam edecektir. Çünkü Allah insanları bu konuda serbest bırakmıştır. Aksi takdirde insanın diğer varlıklarla farkı kalmazdı. "Bize düşen, yalnızca yol göstermektir." (92/Leyl, 2)
Hidâyet Türleri İnsanda üç çeşit hidayet vardır. Bunlardan birincisi içgüdüdür. Hayatının ilk safhasında sadece içgüdüler ona kılavuzluk eder. İkinci safhada beşduyu devreye girer. Ancak içgüdü hidayeti de devam eder ve içgüdü yanıldığında duyuların hidayeti onları düzeltir. Üçüncü hidayet ise, muhakeme, yani akıl hidayetidir. Akıl, içgüdülerle duyuların yanılgılarını düzeltir ve onlara hakemlik yapar. İnsanı diğer hayvanlardan ayıran, bu hidayete sahip olmasıdır. Acaba akıl hidayeti yanıldığında hangi hidayet insana kılavuzluk eder? Akıl da yanılabilir. Çünkü akıl, insana kılavuzluk ederken ilk iki hidayetin topladıkları malzemeyi kullanır. Bu sebeple eksik malzeme her zaman için sözkonusu olabilir ve akıl hidayeti yanılabilir. Ayrıca insan; sevgi, kin ve nefret gibi duyulara da sahiptir ve aklın muhakemesine bunlar olumsuz etkilerde bulunabilirler. İşte bu sırada, yanılmaz ve mutlak doğru olan hidayet gündeme gelir ki o da "vahiy"dir. Fatiha suresinde, kulun Allah'tan istediği hidayet, işte budur.
Kur'an'ın bizden istediği, hidayeti izlememizdir. Peygamberler ve onların tebliğatı vahiy hidayetidir.(Enbiyâ73;İsrâ9;Bakara185;3/Âl-i-İmran41-138;Mâi de44-46;En'âm91-154;A'râf154;Yûnus57)hidayeti elde etmenin bir niyet ve gayret ürünü olduğu da Kur'an tarafından beyan ediliyor. (29/Ankebut, 69)
Cihad ve Tebliğ; Başkasının Hidâyeti İçin Çalışmak Hidayeti bulup o yolda yürüyen insanın, başkalarına bu hidayeti ulaştırmak istememesi, elinde bulunan imkân ve fırsatları değerlendirmemesi, bir insanlık suçudur, büyük bir cinayettir. Komşumuzun evi yanarken, yangını söndürme gücümüz olduğu halde seyirci kalmak ne ise; hatta ondan da daha kötüdür, cehenneme aday inanç ve yaşayışlara tepkisiz ve pasif bir seyirci kalmak. Hidayete davet etmediğimiz yakınlarımız ve ilişkide olduğumuz insanlar, yarın yakamıza yapışıp bizden dâvâcı olabilirler endişesi ile, başkalarına mesajı ulaştırmaya çalışmak zorundayız (bkz. 33/Ahzab, 67;3/Al-i İmran 104;41/Fussilet 33;103/Asr 3). İslam'ın hidayet yolunu gizleyip açıklamayanlar, Kur'an'da şöyle uyarılır: "İndirdiğimiz delilleri ve hidayeti, biz insanlara Kitapta açıkladıktan sonra onları gizleyenlere, işte onlara, Allah lânet eder. Hem de bütün lânet edebilenler lânetler. Ancak, tevbe edip ıslah edenler ve Allah'ın indirdiğini açıklayanlar müstesna. İşte onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet edenim."(2/Bakara, 159-160). Hidâyet İçin Gerekli Şartlar ve Hidâyete Lâyık Olmak "Sözü dinleyip de en güzel (bir şekide) uyanlar, işte onlar Allah'ın kendisine yol gösterdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir." (39/Zümer, 18) Bir de bunun karşıtına bakalım: "Onlar sadece zanna ve nefislerinin arzusuna, canlarının istediğine uyarlar; oysa, andolsun ki onlara Rablerinden hideyet edici, yol gösterici gelmiştir." (53/Necm, 23) Buna karşılık, Allah'ın hidayet verdiği kimseler de şunlardır: "Allah, kendi rızasını gözetenleri onunla (Kur'an'la) kurtuluş yollarına ulaştırır. Onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve yol gösterir." (5/Mâide, 16) Tâ,sîn. Bunlar, Kur'an'ın ve apaçık olan Kitabın ayetleridir. " Namazı kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak iman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir. " (27/Neml,1-2-3) "İman edenleri ve salih amel işleyenleri, imanlarına karşılık Rableri doğru yola eriştirir." (10/Yûnus, 9) "Güven, iman edip imanlarına zulüm katmayanlarındır. İşte onlar, hidayete eren, doğru yolu bulanlardır." (6/En'âm, 82) Dikkat edilecek olursa, Allah'ın hidayeti insana içten bir güç olarak verilmesine karşılık ilk adım insan tarafından atılmalıdır. Bu tercihe göre Allah, insanı fert ve toplum olarak denemekte, sonuçta ona yol göstermekte, ya da şaşkınlık içinde bırakmaktadır. Burada hidayet üzerinde ve sapıklık içinde; daha doğrusu hidayete layık olup olmama hakkındaki bilgilerimizi özetleyecek olursak, sapıklık nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: Allah'ın bazı kimselere hidayeti nasip etmemesinin sebeplerinin başında zulüm gelir. Kur'an, birçok ayetinde "Allah zalimlere hidayet nasip etmez."diyor. Saptırıcıları veli/dost edindiği halde, kendini doğru yolda sanmak (7/A'râf, 30) Hevâ ve hevesine uymak, zevklerine göre yaşamak. (45/Câsiye, 23) Allah'ı anmaktan, hatırlamak ve düşünmekten yüz çevirmek (59/Haşr, 19) Dünya hayatından başka bir beklentisi olmamak (2/Bakara, 200) Babalarını, atalarını üzerinde bulduğu dini ve din anlayışını körü körüne sürdürmek (2/Bakara, 170) Zalimlerden ve nankörlerden olmak (3/Âl-i İmran, 86). İman edip peygamberlerin hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine belgeler geldikten sonra inkâr etmek (3/Âl-i İmran, 86) Hidayetin önündeki engellerden biri de nankörlüktür. (Bkz. 5/Mâide, 67; 9/Tevbe, 37; 16/Nahl, 107; 39/Zümer, 3). Yalancılık,israf ve Fısk (fasıklık, yani bozuk, rezil yaşayış) da hidayete erişmeyi engeller.(5/Mâide,108; 61/Saff,5; 63/Münâfıkun,6; 39/Zümer,3; Ğâfir, 28)Şeytana tâbi olmak(22/Hacc,4), Peygamber’in yolundan ayrılıp başka yollara uymak (4/Nisâ, 115), Allah'tan korkup çekineceğine başka varlıklardan korkup çekinmek (2/Bakara, 150), bütün bunlar hidayetin engellerindendir.
Bunlara mukabil hidayete ermek için gerekli şartlar da şunlardır: Sözü dinleyip, en güzel bir şekilde ona uymak (39/Zümer, 18) Allah'ın rızasını gözetmek (92/Leyl, 19-20) Allah'tan gelenleri bir ücret istemeden insanlara duyurmak (36/Yasin, 21) İşlediği hata ve günahlardan dönmek, tevbe etmek (20/Tâhâ, 82; 122), Kur'an okumak, Allah'ın ayetlerine uymak(2/Bakara,150; 4/Nisâ,174-175),iman edip imanına zulüm katmamak (6/En'âm, 82) Salih amel işlemek, namaz kılmak, zekat vermek (27/Neml, 2), hidayete yönelmiş olmak (47/Muhammed, 17; 42/Şûrâ, 13), Allah'tan başkasından korkmamak (2/Bakara, 150), Yalnızca Allah'a teslim olmak(Âl-i İmran,20),düşünmek,ibret almak(Tâhâ128;Yûnus43-44; Yusuf,111;En'âm, 140) gibi.
"Kim kendisine doğru yol belli olduktan sonra Rasül'e karşı gelir ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir gidiş yeridir orası!" (4/Nisâ, 115) "Kimler benim hidayetime uyarsa, artık onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." (2/Bakara, 38 "...Benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o, sapmaz ve sıkıntıya düşmez. Ama kim beni anmaktan yüz çevirirse, onun için dar bir geçim, sıkıntılı bir hayat vardır." (20/Tâhâ, 123-124). "Erkek veya kadın, mü'min olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel, hoş bir hayatla yaşatırız. Ve mükâfatlarını elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz." (16/Nahl, 97)
"O cennet ehlinin kalplerinde olan hased ve kini çıkarırız. Oturdukları yerlerin altlarından ırmaklar akar. Şöyle derler: 'Allah'a hamd olsun ki, bizi hidayeti ile buna kavuşturdu. Eğer Allah bize hidayet etmeseydi kendiliğimizden bunun yolunu bulamazdık"(7/Arâf 43) Peygamberimiz'in getirdiği Kur'an'ın bizzat kendisi hidayettir. "Gerçekten bu Kur'an, insanları en doğru yola hidayet eder, rehberlik eder." (17/İsrâ, 9). Arayıp yönelmek bizden; yolu gösterip istikametimizde yardım Rabbimizdendir. "Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette yollarımıza eriştireceğiz.Allah,şüphesiz iyi davrananlarla beraberdir."(29/Ankebut 69)
Allah Teala, iradesini hidayete, hak yola dönmek için kullanan ve iyi hal gösteren kullarına indirdiği Kur’an’la hidayeti, aydınlık yolu gösterir. Bir kimse, hidayeti yüce Allah'tan istemeli ve bu hali ömür boyu korumak için, ihlasla sâlih amel işlemelidir.
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
|