Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Salat konusunda yaptığımız tartışmalarda iş, dinin kaynağının ne olduğu yahut olması gerektiği noktasına geri dönmüştür.
Görüşler muhteliftir. Bir sınıflandırma yapalım.
1) Hadislerin vahiy ürünü olduğuna inanan ve sened yönünden sahih hadisleri mutlak (Kuran'a eş değer) bir delil olarak kabul eden görüş.
2) Hadislerin vahiy ürünü olmadığına, sened yönüyle sahih olan hadislerin tamamının Kuran'ın açıklaması / yaşama geçirilmiş örneği olduğuna inanan, bu nedenle senedi sahih olan hadisleri Muhammedi bir okuyuş olmaları dolayısı ile ne Kuran'a ne de akla uygunluk yönünden tartışma konusu yapmayan görüş.
3) 2. görüşü temel olarak kabul etmekle birlikte, sahih adı verilen bir kısım hadislerdeki Kuran'a ve akla aykırılıklar nedeni ile, senedi sahih de olsa, rivayet edilmiş hadisleri akıl ve Kuran süzgecinden geçirip doğruluğuna kanaat getiren görüş. Bu görüş, Peygamberi din hükmü belirlemede kaynak olarak kabul eder. Onlara göre, bizlerin Kuran'ı anlama imkan ve hakkımız olduğu gibi Resulün de böyle bir hakkı vardır. Kuran'daki "resule itaat edin" emri, bize Resul'den rivayet edilen hem senedi sahih hem de Kuran'a uygun hadislere uymakla mümkün olur.
4) Hadislerin tümünü şüpheli addedip, tümünü Kuran'a uygunluk nazarından inceleyen görüş. Bu görüş, hadislere ravi zinciri yönüyle yani klasik anlamdaki "sahihlik" ölçütüyle bakmaz. Peygambere yahut bir başkasına izafe edilen her hangi bir sözü Kuran'a arz eder. Böyle olunca, Kuran'a arz edilmiş bir sözün Resule yahut bir başka herhangi bir kimseye izafe edilmesi pratik bir farklılık taşımaz. Bu görüşün, Kuran'a aykırı olmayan fakat, Kuran'da dile getirilen mevzulara "ilaveler getiren" hadislerle ilgili ciddi bir sıkıntısı, açmazı vardır.
5) Dinin anlaşılmasında yegane kaynak olarak Kuran'ı yeterli görenlerin görüşü. Bu kimseler, kendilerinden önceki tüm uygulama ve rivayetleri sadece ayetlerin yorumunda fikir edinmek için irdelerler. Onların hiç birini sırf izafe edildikleri kaynak sebebi ile delil kabul etmezler. Bunların, Kuran'ı anlamada başvurdukları zorunlu harici kaynak ancak dilsel kaynaklar olabilir. Çünkü, Kuran Arapça bir kitaptır. Arap dilinin nüzul sırasındaki kelimeleri, deyimleri vs. Kuran'ı anlama adına bilinmesi zorunlu olan bir kaynaktır. Şu kadar ki, bunlar içinde sözlük, lügat, eski şiirler vs. kaynaktan alınan bir anlam Kuran'ın bütünsel anlamına aykırı bir sonuç doğuruyorsa, önceliği Kuran'daki ayet gruplarının verdiği tanıma dayandırırlar. Yani, kritik ve ihtilaflı konularda hakiki sözlük Kuran'ın kendisidir.
Evet kardeşlerim. Belirgin farklarıyla bir sınıflandırma yaptım. Şimdi bunları doğruları ve yanlışları yönünden değerlendirip, tartışalım.
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ali aksoy kardeşim, selamlarımı iletiyorum.,
kısaca kanaatlerimi zikredeyim..
"3. görüş: 2. görüşü temel olarak kabul etmekle birlikte, sahih adı verilen bir kısım hadislerdeki Kuran'a ve akla aykırılıklar nedeni ile, senedi sahih de olsa, rivayet edilmiş hadisleri akıl ve Kuran süzgecinden geçirip doğruluğuna kanaat getiren görüş...
Bu görüş, Peygamberi din hükmü belirlemede kaynak olarak kabul eder. Onlara göre, bizlerin Kuran'ı anlama imkan ve hakkımız olduğu gibi Resulün de böyle bir hakkı vardır. Kuran'daki "resule itaat edin" emri, bize Resul'den rivayet edilen hem senedi sahih hem de Kuran'a uygun hadislere uymakla mümkün olur." diyorsunuz..
ben bu görüşe yakın olmakla bereber,
Hadislerin tümünü Kuran'a uygunluk nazarından inceleyen görüşe de ilgi duyarım. Hadislere ravi zinciri yönüyle yani klasik anlamdaki "sahihlik" ölçütüyle bakmamaya çalışırım.. ama senede de çok değer veririm... yanlışlık veya eksiklik varsa senedde, ortaya koymaya çalışırım.. Peygambere yahut bir başkasına izafe edilen herhangi bir sözü mutlaka Kuran'a arz ederim.
ayrıca; dinin anlaşılmasında yegane kaynak olarak Kuran'ı ve sahih sünneti önemserim... önceki tüm uygulama ve rivayetleri ayetlerin yorumunda fikir edinmek için de irdelerim. Onların hiç birini sırf izafe edildikleri kaynak sebebi ile kutsamam.
ama delil olabilecek derecede olanları da delil kabul ederim.. ve de kullanırım... uydurma olanları ise şiddetle redderim... kabul etmem.. açıkça da söylerim... Allah'tan başka da kimseden çekinmem... doktora tezimi inceleme imkanınız olmuşsa görmüşsünüzdür...
Kuran'ı anlamada dilsel kaynaklara da müracaat ederim.. Çünkü, Kuran Arapça bir kitaptır. Arap dilinin nüzul sırasındaki kelimeleri, deyimleri vs. Kuran'ı anlama adına bilinmesi zorunlu olan bir kaynaktır. Şu kadar ki, bunlar içinde sözlük, lügat, eski şiirler vs. kaynaktan alınan bir anlam Kuran'ın bütünsel anlamına aykırı bir sonuç doğuruyorsa, önceliği Kuran'daki ayet gruplarının verdiği tanıma dayandırırım.. Yani, kritik ve ihtilaflı konularda hakiki sözlük Kuran'ın kendisidir diye düşünürüm...
kısaca; semantik analizi, bütünsel bir bakışı ve sağlam bir muhakeme yeteneğini çok önemserim...
dolayısıyla; toptan süpürüp atmam.. veya toptan süpürüp almam.. seçici olmaya çalışırım...
konu ile ilgili şimdilik bu kadar yazmış olayım...
selam ve dualarımla... Allah'a emanet olunuz...
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Konumuzun daha da açıklığa kavuşması için "Kuran'a uygunluk" , "Kuran süzgecinden geçirme" , "Kuran'a arz etme" kavramlarını irdelemeliyiz.
Bir kaç somut örnek üzerinde duralım.
Mesela, Abdestin nasıl alınacağı Kuran'da tarif edilmiştir. Kaynaklarda, Resulün buna bir kısım ilaveler yaptığına dair rivayetler, görüşler var.
Şimdi biz bu güne kadar dedik ki, "Efendim, temizlik gibisi var mı? Dileyen bunları da yapsın"
Ben bu tutumu mahzurlu sayıyorum. Sebebi şudur: Bir söz yahut hareket tarzı ya Resule aittir ya değildir. Eğer Resule aidiyetine inanılırsa, hususi bir sebebi de yoksa, yani uygulama umumi olabilecek ise, artık temizliğin güzelliğinden şundan bundan bahsedilemez. Çünkü, bir eyleme ilişkin emri Resulden edinenler buna kayıtsız ve şartsız uymakla mükelleftir. Resule itaat zorunludur.
Ben diyorum ki, Resule itaat resulün buyruklarına itaattir. Fakat, Resule itaatin mükellefiyet doğurabilmesi için kesinlik yahut ona yakın bir değer ifade etmesi gerekir. Resulün çağında yaşanlar için bu mümkündür.
Misalen bir sahabe düşünelim: Bu sahabe, resulün abdestin nasıl alınacağına ilişkin uygulamasını görmüş veya bizzat ondan dinlemiş olabilir. Artık bu kişi için , temizlik yahut sağlık vs. yararlar tartışılamaz. Bu kişi Resule uymaya mecburdur. Yine aynı sahabenin eşini düşünelim. Eşi, Resulden bizzat görüp duymamış fakat, kocası olan sahabenin demesiyle öğrenmiş olsun. Şimdi bu kişi için iki ihtimal vardır:
Birincisi; Kocasının doğru söylediği / söyleyeceği hususunda kesine yakın bir kanaat besliyor ise, Resule atfedilen uygulamayı tatbike mecburdur.
İkincisi; Kocasının sözüne güvenememiş / anlayamamış yahut emrin mahiyetine ilişkin bir sorunu var ise, bunu Resul'den doğrudan doğruya sorma imkanı vardır. Şu halde, Resulün abdestin alınışına bir şeyler ilave ettiğini duyduğu anda bu iki yoldan birini tercih edecektir.
Aynı şeyi, bu sahabenin oğlu, torunu için de düşünebiliriz. Fakat, onlar Resulün sağlığına erişememişlerse verdiğimiz somut örnekte ikinci şıkkı tatbik imkanları yoktur. Onların resule itaati, ancak babasından yahut dedesinden duyduklarına inanmaları ölçütüne bağlanmış olacaktır.
Şimdi bizler böyle değiliz. Aradan 1400 küsur yıl geçmiş. Hak ile batılın birbirine karıştığı da gün gibi ortada.
Bizler bu yüzyılda, abdeste yapılan ilaveyi ne olarak adlandıracağız ? Bir yönüyle baktığınızda, Kuran'da anlatılan abdestten bir eksiltme yapmıyor. Bu yönüye Kuran'a uygun. Fakat, diğer yönlerden Kuran'a aykırılığı iddia edilebilir. Çünkü, Resul "ben yanlız bana vahyolunana uyarım" diyor.
Tekrar ediyorum ki, arkadaşlarımız "temizlikten zarar gelmez" diyemezler. Biz, sağlık yahut temizliğin gereklerini tartışmıyoruz. Biz, din konusunda bir hususu tartışıyoruz. Eğer, abdeste getirilen ilave gerçekten Resule ait ise, yahut biz öyle inanıyorsak artık ister yapın ister yapmayın diyemeyiz.
Atalarımız, sünnete uymayı şefaat sebebi olarak telakki ettiler. Bu, onların kurduğu yahut içine düştükleri hilenin en büyüğüdür. Çünkü Resule itaat Kuran nasıyla zorunludur. Resulün buyruklarına itaat zorunludur. Bunun hiç bir kaçarı yoktur. Bu nedenle, atalarımızın ibadetleri, şurası farz, şurası sünnet, şurası vacib gibi parçaları ile izah etmeleri Kuran'a apaçık aykırıdır. İbadet alanında bile olsa, Resule aidiyeti apaçık bilinebilen her buyruk artık sünnet değil, farzdır. Atalarımın taktığı bu isimlerin bizzat kendisi Kuran'a aykırıdır. Resulün buyrukları, farz olanlar, sünnet olanlar diye ayrılamaz. Buyruk, buyruktur. Muhatabına kati bir emirdir.
Şimdi biz, Resulün bizzat kendisinden böylesi hiç bir emre muhatap olmadık. Bize rivayet edildi. Hakikat, benzeri şeyler, gerek İsrailoğullarına, gerek Hıristiyanlara, gerekse müşriklere de "din" adı altında rivayet edildi. Kuran, bunların hepsini tek bir çizgi ile çizip atmıştır.
Şu halde, Kuran'a uygunluk olgusunu yeniden tanımlamak durumundayız.
Kuran'da anlatılan vecibelere ilaveler getiren rivayetler Kuran'a aykırı mıdır ?
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Resulün yaptıkları
Resulün yaptığı iddia edilenler
Resul yaptı diye ona uydurulan yalanlar
Resule atfedilen gerçek dışı haberleri ayıklama:
Kur’an’a uygun olmayanlar, akla aykırı olanlar, işleyen evrensel yasalara ters olanlar, insan fıtratıyla örtüşmeyenler ve evrensel ahlak ilkeleriyle bağdaşmayanlar olarak kategorilere ayırıp tasfiye edebiliriz.
Resulün yaptığı iddia edilenler:
Eğer ki yukarıda saydığımız temelde Allah’ın insan, evren ve tarih üzerine koyduğu kurallara ters değil ve örtüşür tarafı da pek anlaşılmıyorsa, bu durumda onları atmazsınız arşivinize koyarsınız, nedenini sorarsanız ki ali kardeş hemen sorar, belki öğreniminizin düzlemi henüz bu haberleri analitik bakma imkanını yakalamamış ve erken/ön yargıyla bakmanıza neden olabilir.
Kim bilir bir gün öyle bir seviyeye gelirsiniz ki, o haberlerin bir kısmı alınıp bir kısmı atılacak pozisyonu yakalarsınız, onun için öğrenme yolunda çaba göstermek en öncelikli meselemiz olmalı.
Resulün yaptıkları:
Resulün ve arkadaşlarının yaptıkları, bizleri için bir değerdir. Bu bizlerin onların hayatını yaşayalım diye değil, Kur’an’ı anlayalım diyedir.
Yaşanmış ve yaşanacak hayatlar, hiç biri diğeriyle aynı değilken, resulün hayatı da dahil hiçbir hayat başka bir hayatla/dönemle örtüşemez, biri diğerini taklit edemez ve tarihin hiçbir dönemine uygulanamaz.
Hiçbir Resul helal-haram koyma yetkisine sahip değildir, resuller kendine vahyedilene tabi olmuşlardır, onların hayatları bizlere sadece örnek olur.
Meramımızı özetlersek, dinin hüküm vaaz etmede kaynağı tekdir oda Kur’an’dır, diğerleri (Resulün hayatı, aklın ürettikleri, insanlık tarih tecrübesi, evrensel ahlak ilkeleri, fıtrat yasaları vs..) Kur’an’ın hakemliğinde Kur’an’ın anlaşılmasına yönelik, kaynaklardır. Bu durumda da yine Kur’an ana kaynaktır.
Selam ve sevgilerimle..
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Bir başka başlıkta burada tartıştığımız hususlarda görüşler zikrediliyor. Konu bütünlüğünün sağlanması için bu hususlara doğrudan değinen yazıları bu bölüme kopyalayacağım.
muhliskul'un sorduğu şu sorunu cevabını ben de merak ediyorum...
umarım çok değerli ali aksoy cevaplayacaktır... güzel bir soru...
Emeviler hakkinda sarfettiginiz bilgileri hangi kaynaktan aliyorsunuz.???
Herhalde Kuran ayetlerinden degil...
Umumun gunumuzde musterek kabul
ettigi bir cok hususun alternatiflerini tarihten aliyor ve
karsitlariniza bu izni vermiyorsunuz. bu tutarsizlik degil de nedir?
selam ve dua ile...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Biz, insanlara soruyoruz. Allah size apaçık bir yol gösterici indirmişken sizin bundan başka din edindiğiniz şeyler nelerdir ?
Onlar cevap veriyorlar: Biz, Peygamberimize izafe edilen şeyler okuyoruz.
Biz soruyoruz: Siz bunları nereden biliyorsunuz ? Size Allah mı indirdi / öğretti, yoksa siz şahitler misiniz ?
Cevap
veriyorlar: Biz şahit olmadık ama şahit olduğunu söyleyenlerden rivayet
edildi. Bak işte, onların rivayetlerinin yazılı olduğu kitaplar...
Şimdi bu aşamada, tarihi delil edinenler hangi gruptur ? Bu belli değil mi ?
Biz
bu aşamadan sonra, muhataplarımıza "kendi delil edindikleri" şeylerden
sorular yöneltince biz onlara / o delillere itibar etmiş mi oluyoruz ?
Eğer
muhataplarımız Kuran'ın dışında bir kısım şeyleri din edinmeseler idi,
biz onlara karşı neden emevilerden bahsetme gereği duyalım ki?
Şimdi
mesela, bir kısım insanlar "Efendim Tevratta şu hüküm var, bu Kuran'a
uygun, onunla amel edelim" dese ve biz onlara karşı, "Bak, Tevrattaki
şu hüküm de Kuran'a uygun, o halde neden bununla da amel etmiyorsunuz"
desek Tevrat'la amel etmeye cevaz vermiş mi oluruz ?
Bunlar ucuz mantık oyunlarıdır.
Konunun özünü pekala biliyorsunuz.
Öte
yandan, biz Kuran'ın dışındaki herşeye gözünüzü kapatın demiyoruz ki...
Bilakis, tam olarak gözünüzü açın. Veri olarak kullanabileceğiniz her
şeyi incelemeye, değerlendirmeye alın ama bunların hiç birini kati
olarak ve Kuran'a rağmen din edinmeyin.
Bunlar içerisinde her
ne varsa Kuran'ı anlama adına dikkate alın. Ama bunlar üzerinden
Kuran'ı anlamayı "dine ilaveler getirmek" olarak değerlendirmeyin.
Hadislerin
Delil niteliği başlıklı linkte, Kuran'da anlatılan vecibelere ilaveler
getiren ama Kuran'ın diğer hükümlerine aykırı da düşmeyen şeylerin
delil olup olmadığının sorgulanmasını dilemiştim. Konuya açıklama
getirilemedi.
"Kuran'a uygunluk" olarak anladığımız şey nedir ?
Bir verinin Kuran'ı anlamak için kullanılması ile, Kuran "gibi" size buyruklar vermesi arasında ciddi farklar vardır.
Bizim itirazımız bunadır.
Öte
yandan, Kuran'ı anlamada veri olarak kabul ettiğiniz şeyi "delil"
statüsüne çıkardığınızda bunun sürdürülebilir olup olmadığını tetkik
edin.
Sürdürülebilirlik, Kuran'ın diğer hükümlerinin alaşılmasında aynı kaynakların aynı yöntemlerle kullanılabilir olup olmadığıdır.
Kaçınılması gereken iş, verilerin keyfe keder bir biçimde takdiridir.
Bir
çok meselede "senedi sahih olan bir kısım hadisleri" şüpheli ve Kuran'a
muhalif kabul edip, onların yerine Kuran hükümlerini koyduktan sonra,
bir kısım meselelerde daha dün reddettiğiniz şeyleri "hüküm" koyucu
yapmayın. Bu tutarsızlıktır.
Siz bizim Kuran'ın hangi ayetini tevil edişimizde siyer kitaplarını "mutlak" bir delil edindiğimizi gördünüz ?
Bizim
"sizin delil kabul ettiğiniz şeyleri" misal getirerek iddialarınızı
çürütmemiz, onları delil kabul ettiğimiz anlamına gelmez.
Sizi çağırdığımız şey Kuran'ı anlama yönteminde tutarlılıktır.
"Umumun
gunumuzde musterek kabul ettigi bir cok hususun alternatiflerini
tarihten aliyor ve karsitlariniza bu izni vermiyorsunuz. bu tutarsizlik
degil de nedir?" buyurmuşsunuz.
Nedir efendim bizim tarihten aldığımız alternatif ?
Soyut yollamaları bırakın. Net konuşun. Somut konuşun. Nedir tarihten aldığım alternatif ?
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Hadislerin Delil niteliği başlıklı linkte, Kuran'da anlatılan vecibelere ilaveler getiren ama Kuran'ın diğer hükümlerine aykırı da düşmeyen şeylerin delil olup olmadığının sorgulanmasını dilemiştim. Konuya açıklama getirilemedi.
Benim anladığım, bu DELİL, her hangi bir din yasasının gerekçesi demek. Doğru mu? Eğer öyleyse Kuran'da hükme bağlanmadığı için ona aykırı da düşmeyen gerekçelerle dinde yasa yapılabilir mi?
Ali kardeşimiz "Somut konuşun," dediği için güncel bir örnek vereyim:
Tesettür yanlıları Kuran'da var olduğunu öne sürdükleri gerekçenin
aslında Kuran'da bulunmadığı ortaya konunca dışardan gerekçe ithal
etmeye kalkışmaktalar.
Örneğin kadın vücudunun bazı yerlerinin, eğer tesettüre sokulmazsa,
zinaya yol açacağı ya da yol açmıyacağı hakkında Kuran'da hüküm yok.
Hayrettin Karaman bunu istismar ederek ve insanın fıtratı mıtratı
diyerek "adım adım zina"ya yol açılmasını önlemenin bir ihtiyaç
olduğunu öne sürüyor. Kuran'a aykırı da düşmeyen bu gerekçe dinde yasa yapma yetkisini hayrettin karamanlara verir mi -şeraû lehum mine'd dîn (42:21)?
Gerçi Ali kardeşimiz "Kaçınılması gereken iş, verilerin keyfe keder
bir biçimde takdiridir," diyerek üzerine düşen uyarıyı da yapmış ama o
"iş" bir yüz buldu mu derhal yol olur. Bakın, şimdiye kadar yaptıklarımız bundan sonra yapacaklarımızın güvencesidir.
Sevgi ile.
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
"din" ile "dinin yorumu" aynı şeyler midir? (bembeyaz)
Böyle genel geçer sözler ederseniz hep haklı çıkarsınız ama hiç bir
şey söylemezsiniz. Örnek vermek suretiyle iddianızı somut hale getirin.
Ya da, en azından, verilmiş olan örneğe göre konuşun.
Örnek verdim:
"Tesettür"e hapsedilmeyen kadın vücudunun adım "adım adım zina"ya
yol açtığına ya da açmadığına dair bir hüküm Kuran'da bulunmadığına
göre "bal gibi yol açar!" demek Kuranî vahye aykırı değildir... de uygun mudur? Vahyen
hükme bağlanmamış bir iddianın vahye uygun olduğuna hükmetmek kimin
haddinedir? Ve bunu "Tesettür Allah'ın emridir!" iddiasına gerekçe
yapmak suretiyle hüküm vermede Allah'a ortak olmak?
Elmalarla armutları toplamak işte asıl odur. Komik olan odur.
Elbet Kuran'daki hüküm ilahîdir, yorum beşerî. Elbet "din
hükmü" başka, onu doğru anlama çabası başka. Elbet ictihad kapısı
açıktır ve yorum yapmak beşerin hakkıdır.
Yeter ki beşer, kendi yorumunun yalnızca bir yorum olduğunu
akletsin; beşerî yorumu ilahî hükme gerekçe yapıp ta konuyla ilgisi
olmayan bir ilahî hükme ortak olmaya yeltenmesin. Allah hükmüne kimseyi
ortak etmez (18:26).
Sevgi ile, Hasan Akçay
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
daha açık ifade edeyim o zaman.... bakınız ne demişsiniz...
Tesettür"e hapsedilmeyen kadın vücudunun adım "adım adım zina"ya
yol açtığına ya da açmadığına dair bir hüküm Kuran'da bulunmadığına
göre "bal gibi yol açar!" demek Kuranî vahye aykırı değildir... de uygun mudur? Vahyen
hükme bağlanmamış bir iddianın vahye uygun olduğuna hükmetmek kimin
haddinedir? Ve bunu "Tesettür Allah'ın emridir!" iddiasına gerekçe
yapmak suretiyle hüküm vermede Allah'a ortak olmak? Elmalarla armutları
toplamak işte asıl odur. Komik olan odur.
bazı gerçekleri kur'an'a bakarak siz
çıkartmak zorundasınızdır... (bunu da uzmanların yapması uygundur....
nedenini bir üst mesajımızda açıkladık zaten...) doğru bir kıyas
yapmadan da buna ulaşmanız mümkün değildir.... her şeyi doğrudan kur an
da bulacağınızı zannetmek kadar bir yanlış olamaz...
evet... gelelim misalimize...kur an zina "yapmayın" demiyor... dikkat edin.. "yaklaşmayın" diyor... aradaki fark üzerinde epey düşünülmesi gerekecek sanırım....
bu "yaklaşmayın" emri; hem kadın, hem
de erkek için geçerli bir durumdur... yani bu ayetin muhatabı sadece
erkekler değildir... dikkat edelim derim....
zinaya götüren şey de zina kapsamında değerlendirilebilir mi??
zinaya teşvik de zina kapsamında değerlendirilebilir mi???
zina yapmaya tahrik de zina kapsamında değerlendirilebilir mi???
bu "zinaya yaklaşma" veya "teşvik"
veyahut "tahrik" kişiyi adım adım esas zinaya götürüyorsa, birileri
davranışları ve giyimleri ile buna neden oluyorlarsa ve bir islam alimi
de bu gerekçelerle böyle bir yorum yapmışsa ve delilini de bu ayetten
(yorum yaparak) almışsa ve inananları bundan sakındırmışsa bunun neresi
"hüküm vermede Allah'a ortak olmaktır..." hayret doğrusu.... şaşıyorum
bu mantığa....
salt mantık, düz bakış açısı ve yüzeysel bir değerlendirme ile böyle bir sonuca ulaşabilir elbette..... ama derin bir bakış açısı ile geniş bir perspektiften meseleye bakıldığında bu konu daha iyi anlaşılıp anlatılabilir.... biraz daha gayret... yoksa olmuyor işte görüyorsunuz.....
Elbet Kuran'daki hüküm ilahîdir, yorum beşerî. Elbet "din
hükmü" başka, onu doğru anlama çabası başka. Elbet ictihad kapısı
açıktır ve yorum yapmak beşerin hakkıdır.
demişsiniz... bizde zaten bunu savunmuştuk... hala savunuyoruz....
Yeter ki beşer, kendi yorumunun yalnızca bir yorum olduğunu
akletsin; beşerî yorumu ilahî hükme gerekçe yapıp ta konuyla ilgisi
olmayan bir ilahî hükme ortak olmaya yeltenmesin. Allah hükmüne kimseyi
ortak etmez (18:26).
zaten bu yorumu yapan da yorum
yaptığını söylüyor.... bunun farkında... sorun bunu anlamayan da veya
anlamak istemeyen de olsa gerek... elmalarla armutlar
karıştırılmamalı... bir daha hatırlatayım istedim... zira hala bu
karıştırma devam ediyor....
beşeri yorumunu ilahi hükme dayandırmak zaten gereklidir.....
doğru olan da budur... keşke hepimiz bütün yorumlarımızı böyle sağlam bir temele dayandırabilsek....
muhabbetle....
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Aliaksoy’un sorgulanmasını istediği şu konuyu müzakere etmeye çalışıyoruz:
Kuran'da anlatılan vecibelere ilaveler getiren ama Kuran'ın diğer hükümlerine aykırı da düşmeyen şeylerin delil olup olmadığının sorgulanmasını dilemiştim. Konuya açıklama getirilemedi.
Genel geçer sözlerle müzakereyi anlaşılmaz hale getirmeyelim; somut olaylar üzerinde duralım dedik. Örneğin, Hayrettin
Karaman iddia ediyor ki kadının tesettüre sokulmayan vücudu "adım
zina"ya yol açar; o halde Nûr 31’de bir önlem olarak tesettür var.
(1)Kuran’da bu önlem hükmü var mı? Hayır. Çünkü Nûr 31’de anılan ZİYNETLER kadının vücudu değil takılarıdır. Takılar adım adım zinaya yol açmaz.
(2)Kuran’ın diğer hükümlerine aykırı mı? Kesinlikle.
Örneğin ba’d ukum min ba’d
(hepiniz birsiniz) diyerek kadının erkeğe HAKLAR açısından eşit
olduğunu dile getiren ilahî hükme aykırıdır (4:25, 3:195) çünkü önlem
hükmü yalnızca kadın için geçerli; erkek için başörtüsü-çarşaf-burka
gibi bir tesettür kimsenin aklından bile geçmiyor.
Artı, suçu kim işlerse cezayı o çeker diyen kısas hükmüne aykırı çünkü adım adım zinaya can atanlar erkektir; tesettür hapsine tıkılanlar ise kadın.
Bu durumda adım adım zina idiasının sahibinin yaptığı nedir?
bu "zinaya yaklaşma" veya "teşvik" veyahut "tahrik" kişiyi adım adım esas zinaya götürüyorsa, birileri davranışları ve giyimleri ile buna neden oluyorlarsa…
Şu
önyargıya bakar mısınız. Kimmiş davranışları ve giyimleri ile zinaya
neden olanlar? Hz Yûsuf misali cinsel tacize uğrayanlar mı? Allah Hz
Yûsuf’u önlemolarak tesettüre mi soktu?
Şimdilik
bu kadar. Olayın, sorgulanması istenen noktayla ilgisi henüz yeteri
kadar açıklık kazanmadı. Ayrıca ele alalım; hayrettin karamanlar yorum
bahanesiyle din hükümleri üretince neler oluyor, görelim. Allah
isterse.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma