Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Arkadaşlar fırsat buldukça bu bölüme dünyada bulunan diğer dinler hakkında özet bilgiler içeren yazılar asmayı düşünüyorum...
Adventist
Yahudi
asıllı ilk Hıristiyanlardan bir cemaatin üyeleridir. Ebiyonit kelimesi
İbranice ?yoksul, fakir? anlamındadır.Bundan dolayı düşmanları
?fakirler ? yoksullar? (Ebiyonit) kelimesini onları küçümsemek için
kullanırlar. Onlar ise, Ebiyonitliği (fakirliği) ,İsa?nın ?Dağdaki
Vaazı?ında (İncil; Matta 5:1-11) bahsettiği o içerikte ve ?ruhta fakir
olanlar? manasında almaktadırlar
İsa mesih´in Kardeşi Yakobus
Bunlar İsa?nın Tanrılığını reddederler, sünnet olurlar. Reisleri
olarak İsa?nın kardeşi Yakobus?u kabul ederler. Yahudi ayin ve
ibadetlerini yerine getirirler. Pazarı kabul etmekle beraber Şabbat?a
(Cumartesi) uyarlar. İsa?yı son Yahudi peygamberi olarak tanır fakat,
Mesih olduğunu kabulde tereddüt ederler. Pavlus?u samimi bir Hıristiyan
görmez ve onu dönme (içi başka dışı başka) sayarlar. Pavlus?tan önce
?komünyon? ayininin hatıra olarak kutlandığı ve Hz. İsa?nın ?kan
Kadehi? yarine su kadehini koyduğunu savunurlar. Ekmek ? Şarap
ayinindeki ?ekmek ve şarab?ın Hz. İsa?nın ?eti ve kanı? olduğu görüşünü
reddederler.
Kan dökmeyi reddettikleri için et yemezler ve ideal hayatın
bitkilerle beslenmek olduğunu savunurlar.İslam dinindeki Boy abdestine
benzer dini banyo geleneğine sahiptirler.
Ebiyonitlerin V. Yüzyıla kadar yaşadıkları, ondan sonra görünmez
oldukları; bir kısmı Hıristiyan gruplara, bir kısmının ?gnostik?
gruplara katıldıkları ileri sürülmektedir. Bunun yanında ?Ebiyonit?
karaktere sahip Hıristiyanların günümüze kadar geldiği ve hala
varolduğu da belirtilmektedir.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
1831
yılında William Miller ( 1782 ? 1849 ) adlı bir çiftçi tarafından
ABD?nde kurulmuş bir Mesihi - dini - harekettir. Bunlar , İsa?nın
gelişini umutla bekleyen bir gruptur. Miller Eski Ahit üzerinde
çalışmış İsa?nın ikinci gelişinin önce 1843?de olmayınca 1844?de vuku
bulacağı kanaatine ulaşmıştır. O, ikinci gelişin çok yakında vuku
bulacağına dair konferanslar vermeye başlamış ve bunun içinde ? The
Midnight Cry ? adlı bir gazete çıkartmıştır. Miller, İsa?nın ikinci
gelişinin 22 Ekim 1844 de olacağı şeklinde bir vahiy aldığını açıklamış
ve ilan etmiştir. Ancak ilan edilen tarihte İsa gelmeyince Miller bu
işten vazgeçmiş ve taraftarlarınca da başka tarihler verilmeye
başlanmıştır.
İkinci geliş tarihi ve ruhun ölümsüzlüğü konusunda ileri sürülen
muhtelif görüşler, grup içinde ayrılmaya yol açmıştır. Bu grubun asıl
ayrılığını ve ölümden sonrasıyla ilgili inançta Katolikliğe bağlı kalan
?İncil?e Bağlı Adventistler? ortadan kalkmıştır. Bugün ise ?İkinci
Advent Adventistleri? ile ?Yedinci Gün Adventistleri? bulunmaktadır.
Bunlarında en önemlisi ve misyoner karaktere sahip olanı Yedinci Gün
Adventistleri?dir.
Yedinci Gün Adventistleri, Kitab-ı Mukaddes?in kurallarına sıkı
sıkıya uyarlar.1844 de İsa?nın ?Seçkinler? in yazılmasını başlattığını
kabul ederler. Ruhun ölümüne, yalnız adil olanların, hakkı kabul
edenlerin (yani kendilerinin) öldükten sonra dirileceğine inanırlar.
Yahudi Kutsal Kitabı?na diğer Hıristiyanların göstermediği sadakati
gösterir; ibadet günü olarak Pazar yerine, Cumartesi?ni kabul eder ve
bu günün yasaklarına uyarlar.Ahlaki sert kurallar uygularlar. Bir
Adventist; et yemekten, kahve, tütün ve alkol içmekten kaçınmak
zorundadır. Vaftizi suya batırmak şeklinde uygularlar.
Günümüzde Adventistler
Günümüzde Yedinci Gün Adventistleri?nin Genel Merkezi
Washington?dadır. Dünyada 2.500.000 taraftarı bulunmaktadır. Türkiye?de
de faaliyet göstermekte ve taraftar sayısını arttırmak için
çabaladıkları gözlenmektedir. Ülkemizde bir Adventist Kilisesi (
İstanbul ) vardır.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Afrika
insanının dinsel dünyası Avrupalılarınkinden oldukça farklıdır. Bununla
birlikte Avrupa dininin temelinde yatan birçok kavramda Mısır, Hint ve
Avrupa etkisini birarada görmek mümkündür. Bu nedenle de çeşitli inanç
sistemleriyle dolu olan Zenci Afrika'nın dinsel yaşamını bütünüyle
kavramak oldukça güçtür. Ne var ki, Afrika'daki yerli dillerin
yeterince öğrenilmesi ve Afrika asıllı incelemecilerin katkıları ile
Afrika dinleri daha bir açıklık kazanmış, dinsel olguları açıklamak
için gerekli olan terim ve kavramları saptamak kolaylaşmıştır.
Afrika'daki ilkel çağdaş dinler arasında en çok Animizm, Fetişizm ve
Totemizm yaygındır. Özellikle Orta Afrika'da, Asya'da ve Pasifik
Okyanusu'nun bazı adalarında, hâlâ, yaklaşık olarak 140 milyon kadar
insanın kabul ettiği Animizm (Canlıcılık) inanışına göre, yalnız canlı
varlıkları değil cansız varlıkları da, birer rufa yönetir. Animizmi
tabiatta insan ruhuna az çok benzer ruhlar bulunduğunu kabul eden din
olarak tanımlayabiliriz. Zenci Afrika'da Animizm, tslamiyetten hemen
sonra gelmektedir. Yapılan istatistiklere göre Afrika'daki müslüman
sayısı 102 milyon, animist sayısı 95 milyon, Hıristiyan (katolik,
protestan ve kıptî) sayısı ise, yaklaşık olarak 60 milyondur.
Animizm terimini, ilk kez 1871 yılında antropolog E.B. Taylor
"ruhsal varlıklar" a inanma anlamında kullanmıştır. Taylor'a göre
animizm, tikel ruhların ölümden ya da bedenin tahribinden sonra da
yaşamaya devam ettikleri inancına dayanır. Buna göre ruhlar,
önemle-lerine göre, değişik düzeylerde bulunan ve tikel ruhlardan
tanrılara kadar uzanan bir hiyerarşi meydana getirir.
Taylor, "ruh" kavramının kökenini, insanların rüyalarında ve
hayallerinde temellendirmiştir. Ona göre ilkel insanlar, özellikle uyku
sırasında ruhun bedenden ayrılıp dolaştığını, değişik biçimler aldığını
düşünmüşler, bu yüzden insanın ölümünde de ruhun, ama bu kez sürekli
olarak, bedenden ayrıldığını sanmışlardır, Çağdaş antropoloji açısından
kesinlikle bilinen bir şey varsa o da, birbirinden çok farklı kültür
ortamlarında yaşayan insan topluluklarının tümünde "hayalet-ruh"
kavramının bulunduğudur. Taylor, bu verilere dayanarak "Animizm" i,
dinlerin evreminde bir başlangıç aşaması saymıştır.
Animizm, ruhun bedenden ayrıldıktan sonra başıboş kalmadığına, canlı
ya da cansız başka nesnelere de girdiğine, başka bir deyişle "ruh
gücü"ne inanır. Yalnız hayvanlar yada bitkiler değil, taşlar bile,
ölümle bedenden ayrılan insan ruhu için birer barınak meydana getirir.
Animizm inancına göre, ruhun bedenden kesinlikle ayrılması için, ölümü
beklemek de şart değildir. Ruh, geçici bir süre için bedenden ayrılıp,
canlı ya da cansız başka bir bedene girebilir, daha sonra yeniden eski
bedeninedönebilir. Dinsel anlamda fetişizm düşüncesi de bu inanca
bağlanır.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Animizm,
doğada insan ruhuna az çok benzer ruhlar bulunduğunu kabul eden dindir.
Ruh, sadece insanda yoktur. Canlı cansız her şeyin ruhu vardır.
İnsan, teolojik hale fetişizm ile başlamış, buna iyi ve kötü ruhları
sokmuştur. Sonra çoktanrıcılığa geçmiş daha az ama daha kudretli
ruhları işin içine katmıştır. Ardından bu tanrıları tek bir tanrıda
birleştirerek tektanrıcılığa geçmiştir.
İlkel insana göre ruh, bedene veya bedenin belli parçalarına
bağlıdır. Can,insanın dışına çıkabilir ama bu halde bile bedeni
yönetir. Can (dış can) çalınabilir, yenebilir, geri getirilebilir,
bazen yamanabilir, onarılabilir ya da yerine başkası konabilir.
Kişiliküstülük, sadece bedende değil onun attığı salgılar, saç,
tırnak, sperm, idrar gibi bütün atıklarında da bulunur. Onun için bu
atıkların kötü niyetli bir başkasının eline geçmemesi için herkes
bunları saklar. Hatta bazen buna ayak izi bile eklenir.
Kişinin gölgesi, sudaki aksi ve resmi, kişiliğine dahil nesnelerdir.
Bu nedenle hemen tüm ilkel toplumlarda insanlar, resimlerinin
yapılmasına karşı çıkarlar. Hatta insanın ismi bile bu listeye dahil
olabilir. Bazen giysi de kişiliğe ait sayılır.
Hayatın özü olan can, bedeni terkedince, insan ölür. Bununla beraber
ruhun bedende kaldığına ve yaşayanlardan öç alabileceğine
inanıldığından, cesede büyük saygı ve özen gösterilir. Ölüler, bu
alemin tam tersi bir alemde yaşamaktadırlar. Buradaki her şeyin tersi,
ölüler aleminde geçerlidir.
Ölülerin öbür alemde yaşadığına inanılır. Bu düşünce, hemen hemen
evrenseldir. Yine bunun gibi evrensel olan bir başka düşünce ise
ölülerin de öldüğüdür. Onlar için geçerli bir sonsuz hayat yoktur.
Animizmin başlangıcı, ruhun öldükten sonra varolduğu düşüncesidir.
Böylece ruh, insanların etrafında dolaşan, onlara müdahale eden
doğaüstü bir hal alır. O zaman bu ruha adaklar adamak, dualar etmek,
kurbanlar kesmek eylemleri başlar ki bunlar dinin temel öğelerindendir.
Zamanla sadece insanın değil, hayvanların ve bitkilerin de ruhları
olduğuna, bunların da insanları iyi-kötü yolda etkilediğine inanılarak,
bunlara da tapılmaya başlanmıştır. Böylece, önce atalarının ruhlarına
tapan insanlar, daha sonra doğaya tapmaya başlamışlardır. Her nesnede
ruh olduğuna inanılmasıyla, insanlarda canlı-cansız ayrımı kalkar.
Bu dinin mistik yanını Levy-Bruhl şöyle anlatıyor: "İlkel zihniyetin
müşterek tezahürlerinde nesneler, varlıklar, olaylar, bizim için
anlaşılmaz bir şekilde hem kendileri, hem kendilerinden başka şey
olabilirler. Yine aynı anlaşılmaz şekilde bir takım kuvvetler,
meziyetler, mistik hareketler neşreder veya alırlar ki bunlar oldukları
yerde kalmaya devam etmekle beraber, kendilerini yine de bulundukları
yerin dışında hissettirirler."
Maddi alemin dışında, manâ alemi düşüncesini geliştirmişlerdir ki
mistik yan budur. Bu insanların ibadetlerinin amacı; manâ ile temasa
hazırlıksız oldukları zaman, kendilerini ondan korumak ya da hazır
oldukları zaman manânın daha fazlasını benliklerinde tutmaktır.
Rahip, manâya tamamen sahip olan kişidir ve bunu istediği gibi
kullanabilir. Tapınak ise manânın büyük miktarda toplandığı yerdir.
Mistik kuvvetler, doğada da vardır ve insan bunlara hakim olabilir:
Bir takım sözler söyleyip, danslar edip, değişik karışımlar oluşturarak
ya da bazı ufak heykelcikler yaparak. İşte büyü buradan doğmuştur.
Salomon Reinach'a göre büyü, Animizm'in tekniği ve stratejisidir.
Bazı nesnelerde büyülü bir kuvvet vardır; felaketi kovar ve mutluluk
getirirler. Büyünün iyi tarafı (rahipler yapar) ve kötü tarafı vardır
(büyücüler yapar).
Bu inanışşa göre, resmin, heykelin, dansın, müziğin, bütün güzel
sanatların ana kaynağı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Animizm'dir.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Agnostisizm
resmi olarak ilk defa 1800´lü yılların sonunda ünlü biyolog T. H.
Huxley tarafından ortaya atılmıştır. Bilinmezcilik olarak da
tanımlanır. Agnostisizm, tanrının varlığının "bilinemez" olduğunu
savunur. Dinlerin tanrıdan gelmediğini söyler ve dinlerin tanrısını da
reddeder ancak başka bir tanrının, bir yaratıcının varolup olmadığının
hiçbir zaman bilinemeyeceğini söyler. Bu bakımdan agnostisizm kendini,
"kesinliklinle tanrı vardır" diyen teizmden de "kesinlikle tanrı
yoktur" diyen ateizmden de ayrı tutar.
Agnostiklere göre tanrının varlığı meselesi insan aklının ötesinde
bir konudur. O halde böyle bir varlık hakkında konuşmak ve hüküm vermek
de imkansızdır Dolayısıyla agnostikler Tanrı inancı konusunda tarafsız
kalmayı tercih etmişlerdir ancak onların bu tarafsızlığı bazen ateizm
olacakta değerlendirilmiştir. Her nekadar bazı agnostikler tavırları ve
yaşamları onların ateist olduğu izlenimini vermekteyse de bir kısmı
kendilerinin felsefi açıdan ateist olmadığını ifade etmiştir. Mesela
ateist olarak bilinen ünlü düşünürlerden Bertrand Russell (1872-1970)
felsefi açıdan kendisini agnostik olarak tanımlamıştır .Çünkü ona göre
her şeye rağmen tanrının yokluğunu kanıtlıyacak bir delil mevcut
değildir.
Huxley agnostik sözcüğünü hem geleneksel Yahudi-Hıristiyan
tanrıcılığını, hem de tanrıtanımazlık öğretisini reddederek Tanrının
varlığı sorununu ortada bırakan düşünürler için kullandı. Terim daha
sonra geriye götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıştır.
Agnostisizm, tarihsel olarak bilimin denetiminden yoksun insan
düşüncesinin düştüğü büyük yanılgılara bir tepki olarak ortaya
çıkmıştır. İlk tepkiyi Yunan antikçağ bilgicilerinden duyumcu sofistler
vermiştir. Onlara göre bilgi duyuların sonucudur ve duyular dışında
bilgi edinemez ve herkes için geçerli bilgi olamaz.İnsanin, kendi
deneyimleriyle elde ettiği olguların ötesinde hiçbir şeyin varlığını
bilemeyeceğini ileri süren bu öğreti Tanrı kavramına getirilen yorum
bakımından tüm zamanların en mantıkcı düşüncesidir .
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Ainu
Dini tipik bir kabile dinidir. Ainular , Japonya´nın kuzeyindeki
adalarda yaşarlar Diğer kabile dinlerinde olduğu gibi evrensel
değildir,sadece kendi kabilesi tarafından inanılır,herhangi bir kutsal
kitabı veya kurucusu yoktur.
Ainular göğün en yüksek bulunduğunu kabul ettikleri "Kando-kora
Kamui" dedikleri bir yüce Tanrı´ya inanırlar. Çok uzakta kabul
ettikleri bu yüce varlıktan başka çok sayıda Tanrı ve ruhlara saygı
gösterirler. Bu ruhların bazılarının iyi bazılarının kötü olduğunu
kabul ederler. Bunun sonucu, fetiş kullanma ,fal,cin çıkarma,büyü,
atalara tapınma,bu dinin nitelikleri arasında göze
çarpmaktadır.Ainular, ahirete ve Yüce Tanrı önünde muhakemeye inanırlar.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Anglikanizm,
Alm. Anglikanismus, Fr. Anglicanisme, İng. Anglicanism. İngiltere?nin
resmi kilisesi olan Anglikan kilisesine has doktrin ve kurumlar.
İngiltere?nin resmi mezhebi.
Hıristiyanlık, Roma ve Bizans imparatorluklarının resmi dini
olduktan sonra, Hıristiyanlık adı altında büyük bir taassubla akla
sığmaz zulümler yapılmaya başlandı.
İnsanların tüylerini ürperten Engizisyon mahkemeleri kurarak yüz
binlerce insanı, haksız yere ve çok kereler servetlerini ele geçirmek
için işkenceler yaparak öldürdüler. Hıristiyanlar içinde bu zulümlere
isyan edenler çıktı. Luther Martin ismindeki papaz, 1517 yılında papaya
isyan etti. Protestanlık mezhebini kurdu. Luther Martin ve Calvin
(Kalven) Hıristiyanlıkta son değişiklikleri yapıp, İsa aleyhisselamın
Havarilerinden işitilen doğru şeylere yalanlar da katarak birbirine
uymayan inciller meydana getirdiler. Böylece hıristiyanlık ismiyle akıl
ve hakikat dışında bir din meydana geldi.
Luther?in kurduğu protestanlık ilk zamanlarda İngiltere?de fazla
ilgi uyandırmadı. İngiltere, Katolik mezhebine bağlılığına devam etti.
Yalnız bu durum uzun zaman devam etmedi. Nihayet 1534?de İngiltere
kralı Sekizinci Henry, Papaya isyan etti. İsyan sebebi ise, karısı
Catherine?den boşanıp Anne Boleyn adlı bir kadınla evlenmesini papanın
kabul etmemesi idi.
Bunun üzerine kral katolik kilisesi ile ilgisini keserek
protestanlık esasına uygun Anglikan kilisesini kurdu ve papalığın
imtiyazlarını kaldırarak kendisini İngiliz kilisesinin büyüğü olarak
ilan ettirdi. Altıncı Edward devrinde 42 maddelik bir inanç belgesiyle
İngilizce olarak bir ibadet tüzüğü meydana getirildi. Elisabeth tahta
geçince, katoliklik ile protestanlık arasında bir orta yol durumunda
olan Anglikanizmin inanç belgesini yeniden yazdırarak 39 maddeye
indirdi (1563). Sonraki asırlarda çeşitli grublara ayrılan anglikanizm
mensupları protestan ve katolik kiliselerine yakınlaşma eğilimi
gösterdiler. Halen İngiltere?nin resmi dini ve mezhebidir.
Günümüzde Anglikanizm
Günümüzde Anglikanlar Başta ingiltere ve İrlanda Olmak üzere
Hristiyanlığın yaygın olduğu tüm ülkelerde yaşamaktadırlar. Sayıları
yaklaşık 80.000.000 civarındadır.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Ateizm
kelimesi Yunanca da "Tanrı" anlamına gelen "Theos"tan türemiştir. Bu
kelimeden de "Tanrı inancına sahip olmak" ya da "Tanrı´ya inanmak"
anlamına gelen theism anlayışı ortaya çıkmıştır. Ateizm kelimesi de
İngilizce "theism" kelimesinin başına "a" ön takısının eklenmiş hali
olup Türkçe?de "tanrı tanımazlık" anlamına gelmektedir.
İnançsızlık denilince hemen akla ateizm gelmemelidir. Mesela
insanların çoğu inanç sahibi ve bir dine mensup olmasına rağmen diğer
dinleri reddetmektedirler. Diğerleri de aynı şekilde davranmakta,
sadece kendi anlayışlarını savunarak karşısındaki inanışları
yanlışlamaya çalışmaktadırlar.
Felsefe tarihinde dindar olmadığı halde Tanrı inancına sahip olan
düşünürler de bulunmaktadır. Buna karşın günümüzde çok sık rastlandığı
gibi özellikle Batı dünyasında görünüşte dindar olduğu halde gerçekte
Tanrı?ya inanmayan pek çok kişi vardır. Bu durum gerek teizmin ve
gerekse ateizmin tanımlanmasında birtakım güçlüklerin bulunduğunu
göstermektedir.
Tanrı´nın varlığına inanan ve bu inancını da ifade eden kişiye mümin
denmektedir. Böyle bir Tanrı kavramına inanmayan kişiye ise ateist
denmektedir. Yani bir anlamda ateist, ilâhi dinlerin ifade ettiği
biçimde, varlığının öncesi veya sonrası bulunmayan, evreni yaratan ve
yasalarını belirleyen, irade ve kişilik sahibi olan, her şeyi yapma,
bilme ve görme kudretinde bulunan, insanlara hayatı bahşeden bir
varlığa inanmayan kişidir.
Diğer bir deyişle ateist, hem düşünce seviyesinde hem de günlük
yaşantısında söz konusu Tanrı?nın varlığını reddeden bununla birlikte
peygamberi ve ahiret inançlarını da kabul etmeyen kişidir.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Tanrı
inancını kabul etmeyen ateistler de dindarlar gibi kendi aralarında
farklı gruplara ayrılmışlar ya da en azından aynı sonuca varsalar da
ateizmi farklı yorumlamışlardır. Dolayısıyla bir tek ateizm tanımından
söz etmek de doğru olmayacaktır.
Mutlak Ateizm
Bazı
ateistlere göre "ateizm" Tanrı?yı reddetmekten öte, zihinde Tanrı
fikrine sahip olmamak demektir. Bu anlayışa göre İnsan doğuştan Tanrı
kavramına sahip olmadığı için reddedecek bir şeyi de bulunmamaktadır.
Bu tür bir ateizm, mutlak ateizm olarak tanımlanmış ve taraftarlarına
da mutlak ateist denmiştir. Bu anlayışı savunanların arasında Baron
D?Holbach (1723-1789) ve Charles Bradlaugh gibi düşünürler
bulunmaktadır.
Pratik Ateizm
"Sanki
Tanrı yokmuş gibi yaşamak" veya "Tanrı´yı günlük yaşama sokmamak"
biçiminde tanımlanmıştır. Bu tür bir ateizmde kişi daha ziyade günlük
yaşamındaki tavır ve davranışlarıyla, hayat tarzı, ilke ve
alışkanlıklarıyla, Tanrı´sız bir dünya ve Tanrı´sız bir yaşam kurmayı
istemektedir. Bunun yanında Tanrı?yla alakalı olarak en ufak bir şey
düşünmemekte, kendini dinden, ibadetlerden ve bunlarla ilgili
törenlerden de uzak tutmaya çalışmaktadır. Pratik ateizm anlayışında
Tanrı´nın teorik tartışmalarla reddedilmesi ikinci planda kalmaktadır.
Felsefede ki temsilcileri arasında L. A. Feuerbach (1804-1872), F.
Nietzsche (1844-1900), S. Freud (1856-1940) ve K. Marx (1818-1883) gibi
ünlü düşünürler de bulunmaktadır.
Teorik Ateizm
Ateizmin
birinci yaklaşımından biraz farklı olarak "Tanrı´nın varlığını
reddetmek" şeklinde de tanımlanmıştır. Aslında ateizm denilince akla bu
tanım gelmektedir. Felsefede önemli olan ve Tanrı inancına ağır
eleştiriler yönelten ateizm biçimi de budur. Yani düşünerek tartışarak
zihni bir çabayla Tanrı?nın varlığını reddetmek ve ilgili iddiaları
çürütmeye çalışmaktır.
Teorik ateizm de denen bu anlayış doğrultusunda dindarların
iddiaları ve Tanrı´nın varlığı lehinde getirdikleri kanıtlar eleştiri
konusu olmuş, bu süreçte Tanrı´nın varlığını çürütmeye yönelik karşı
tezler ileri sürülmüştür.
Teorik ateizmde Tanrı´nın varlığı inkâr edilmekle kalınmamış, bu
kavramla ilgili olarak gündeme gelen mucize, vahiy, peygamberlik,
kutsal kitap, ölümsüzlük ve ahiret hayatı gibi inançlar da eleştirilmiş
ve reddedilmiştir. Ayrıca bu tür bir ateizmde sadece teistik Tanrı
kavramı hedef alınmamış, bunun yanı sıra mistik, mitolojik,
transandantal (aşkın) veya antropomorfik anlayışlarla, panteizm ve
deizm gibi, bir şekilde Tanrı inancına yer veren diğer ekoller de
reddedilmiştir.
İdeolojik (Materyalist) Ateizm
Özünde
felsefi bir problem olan ateizm bazen de ideolojik bir ilke olarak
savunulmuş ve politik bir kabul haline gelmiştir. Özellikle Karl Marx,
F. Engels (1820-1895) ve V. I. Lenin?in (1870-1924) görüşlerinden
hareketle kurulan sosyalist yönetimlerde ateizm, komünist partilerin
propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Eski Sovyetler Birliği?nde ve
halâ bazı ülkelerde ateizm Marxist ve Leninist dünya görüşünün ayrılmaz
bir parçası olarak görülmüş ve "ilmi ateizm" adıyla takdim edilmiştir.
İlgisizlerin Ateizmi
Bir
kısım düşünürler, Tanrı´nın varlığını veya yokluğunu tartışma konusu
yapmadan, bu konulara uzak durmayı tercih etmişlerdir. Bu tür
ateistlere göre insan, sadece varolanla yetinmeli, görünen alemin
ötesine ilgi duymamalıdır. Dolayısıyla dünyanın ötesindeki herhangi bir
varlık hakkında olumlu ya da olumsuz bir yargıda bulunmaya ya da
konuşmaya çalışmak anlamsız bir iş yapmak olacaktır.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
15. yüzyıl ile 16. yüzyıl başlarında, bugünkü Meksika?nın orta ve
güney kesimlerinde büyük bir imparatorluk kurmuş halk. Nabuva dili
konuşan Azteklerin adı, atalarının bir olasılıkla Kuzey Meksika?da
bulunan anayurdu için kullanılan Aztan?dan (Beyaz Ülke) gelir. Öteki
adlarından ?Tenoçka?, ataları Tenoch?tan kaynaklanır. Gene Aztekler
için kullanılan ?Meksika? adı, Texcoco Gölünün mistik adı Metzliapan
(Ay Gölü) ile ilişkilendirilir. En büyük kentleri Tenochtitlan?ın adı
?Tenoch?tan türetilmiş, ?Meksika? ise önce kentin ve çevresindeki
vadinin, sonradan da tüm ülkenin adı olmuştur. Azteklerin kendilerinden
söz ederken kullandığı ?KulhuaMeksika? adı ise, Meksika Vadisinin en
gelişmiş merkezi olan Colhuacan ile özdeşleşmek çabasını yansıtır.
Azteklerin kökeni kesin olarak bilinmemektedir. Ama bazı gelenekleri,
12. yüzyılda Orta Amerika?ya gelene değin, daha kuzeydeki Meksika
Platosunda avcılık ve toplayıcılıkla geçinen bir kabile oldukları
izlenimini verir. Gene de, Aztlan, yalnızca destanlarda doğmuş bir yer
olabilir. Azteklerin güneye göçünün, Toltek uygarlığının çöküşünü
izleyen ve belki de bu çöküşü hızlandıran genel bir göç hareketinin
parçası olduğu sanılır. Texcoco Gölündeki adalara yerleşen Aztekler,
tarihleri boyunca başlıca merkezleri olan Tenochtitlan?ı IS 1325?te
kurdular. Büyük bir devlet ve sonunda bir imparatorluk kurabilmelerinin
temelinde, kullanılabilir tüm toprakların entansif biçimde ekildiği,
gelişkin bir sulama ve bataklık kurutma sistemine dayalı olağanüstü
tarım düzenleri yatar. Bu yöntemlerle sağlanan yüksek verimlilik,
zengin ve kalabalık bir ülkenin doğmasını sağlamıştır.
Tenochtitlan, Itzcoatl döneminde (1428-40) komşu Texcoco ve Tlacopan
devletleri ile ittifak kurarak Orta Meksika?da egemen güç durumuna
geldi. Daha sonra hem ticari ilişkiler, hem de fetihler yoluyla,
400-500 küçük devletten oluşan, 5-6 milyonluk nüfusuyla 1519?da 207.200
km2?lik alana yayılan bir imparatorluğun merkezi oldu. Kent, en
gelişkin döneminde, 13 km2?yi aşkın bir alanda 140 binden çok insan
barındırıyordu; dolayısıyla Orta Amerika uygarlıklarınını tarihinde en
yoğun nüfuslu yerleşim yeriydi. Aztek devleti, askerlerin
egemenliğindeki bir despotluktu. Kastlara ve sınıflara bölünmüş ama
dikey akışkanlığını da koruyan Aztek toplumunda yükselmenin en güvenli
yolu savaşta kahramanlık göstermekti. Devlet işlerini rahipler ve
bürokratlar yürütürdü. Toplumun alt katmanlarında, serfler, sözleşmeli
hizmetkarlar ve köleler yer alırdı.
Aztek dini, birçok Orta Amerika kültüründen değişik unsurları
özümsemiş, çeşitli inanç sistemlerinden karşıt öğeleri bir araya
getirmişti. Önceki halkların birçok kozmolojik inancını paylaşan bu
din, özellikle evrenin bir dizi yaradılışın sonuncusu olduğu ve 13 gök
katı ile 9 yeraltı dünyası arasında bulunduğu yolundaki Maya inancını
benimsemişti. Azteklerin başlıca tanrıları, Savaş ve Güneş Tanrısı
Huitzilopochtli, Yağmur Tannsı Tlaloc ve yarı tanrı-yarı kahraman Tüylü
Yılan Quetzalcoatl idi. Insan kurban etme töreninde, kurbanın yüreği
Güneş Tanrısı?na sunulurdu. Kan akıtma töreni de yaygındı. Dinle
yakından ilişkili Aztek Takvimi, rahiplerin uğraşı olan kapsamlı bir
ayinler ve törenler döngüsünün temeliydi. Orta Amerika?nın büyük
bölümünde kullanılan bu takvim, 365 günlük (20?şer günlük 18 ay, artı 5
uğursuz gün) bir güneş takvimi ile 260 günlük (20?şer günlük 13 devre)
bir dinsel yıldan oluşuyordu. Birbirine koşut giden bu iki yıl döngüsü,
52 yıllık daha büyük bir döngünün parçasıydı. Yöreye 1519?da gelen
Ispanyol kaşifler bu uygarlığın gelişmesine son verdiğinde Aztek
Imparatorluğu?nun genişlemesi ve toplumsal evrimi henüz durmuş değildi.
Son Imparator Il. Montezuma (hd 1502-20), Hernan Cortas tarafından
tutsak, alındı ve hapiste öldü. Imparatorluk, üstün silahlarla donanmış
Avrupalılarca hızla fethedildi.
Azteklerin Batı dünyasında Codic olarak bilinen ve geyik derisi ya
da sabırotu liflerinden yapılmış kağıtlara yazılmış kutsal metinleri ve
elişleri, tapınaklarda korunurdu. Yazıcılar, ideogram, resimyazı ve
fonetik imgelerin karışımı bir teknik kullanırlardı. Dinsel tören
takvimi, kehanetler, törenler ve tanrılar ile evrene ilişkin yorumlar
da yazıcıların ilgi alanına girerdi. Ülkenin fethedilmesinden sonra bu
metinlerin çoğunun yok edilmesine karşın, Codex Borbonicus, Codex
Borgtav, Codex Fejervary-Mayer ve Codex Cospuno gibi bazı örnekler
günümüze ulaşabilmiştir. Bu el yazması metinlerin anlaşılması çok
güçtür ve pek azı gerçekten Azteklere aittir.
Arkeolojik kalıntılar arasında tanrı heykelleri, dinsel içerikli taş
alçak kabartmalar, duvar resimleri, kilden yapılmış insan heykelleri ve
vazolar ile taş ve ahşap maskeler bulunur. Aztek sanatı temelde
simgesel olduğu için bu kalıntılar yardımıyla önemli bilgiler elde
edilebilir.
Kutsal Ruh´a Dua
" Ulu Tanrı , rüzgarın içinde duyduğum ses kimin sesi,bütün dünyaya
hayat veren kimin nefesi -duy beni-. Senden önce geldim . Senin
çocuklarından biriyim.ben küçük ve güçsüzüm , senin gücüne ve bilgeline
ihtiyacım var. Güzellikler içinde yürüyelim ve gözlerim hep farkına
varabilsin kırmızı ve mor gün batımının. Ellerim saygı göstersin senin
yaptığı ve yarattıklarına,kullaklarım açıkca duyabildin sesini. beni
öyle bilge yap ki ben benim insanlarıma öğrettiklerini anlayabileyim ve
kayalara ve yapraklarına arasına gizlediğin derslerini anlayabileyim.
En büyük düşmanım olan kendimle savaşıp kendi içimdeki gücü bulabileyim
ve hazır olayım sana gelirken;Temiz ellere ve saf gözlere , öyle ki
yasam batan bir günbatımı gibi solmaya başladığında ruhum sana saf ve
lekesiz gelebilsin."
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma