Yazanlarda |
|
baybora Ayrıldı
Katılma Tarihi: 06 eylul 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 547
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur’an’ı Kerim uslublarından “teşhis ve intak”
1. Kavramsal çerçeve:
Teşhis; cansız, hassasiyetten mahrum veya mücerret, tamamıyla zihni bir varlığı maddi ve gerçek hüviyete kavuşturarak ona hassasiyet, hayatiyet verme ve toplayıcı tabirle onu insana has vasıflarla mümtaz kılma sanatıdır. Konuşmaya sâlih olmayan varlıklarla keyfiyetlere dil izafe etmek, “intak” adını alır. Hakikatte bu sanat teşhisin husûsi bir hâlidir (1). Teşhis, Batı retoriğinden yararlanan araştırmacıların Türk belâgatine kazandırdığı edebi terimlerdendir. Teşhis kişileştirme, intak da konuşturma anlamındadır. İntak, teşhisin bir alt üründür. Teşhis insan dışı varlıklara kişilik veya ruh verilmesiyle veya insana ait özelliklerin insan dışı varlıklar için kullanılmasıyla (istiare/metafor edilmesiyle) meydana gelir. Teşhis örneklerinde kapalı istiare vardır. Ancak teşhisle kapalı istiare aynı sanatlar değildir. Teşhis, kapalı istiare örneklerinin bir kısmını kapsar. Diğer bir ifadeyle kapalı istiare örnekleri belli bakış açılarıyla sınıflandırıldığı zaman ortaya çıkacak başlıklardan birisi teşhistir. Diğer başlıklar arasında somutlaştırma ve duyular arası aktarım sayılabilir (2). Kahramanları insan karakter ve davranışlarına sahip hayvan, bitki ve cansız varlıklar olan edebi metinlere “fabl”denir.
2. Misaller:
2.1.“yevme neqûlu li cehenneme “heli-mtelê’ti(?)” ve teqûlu : “hel min mezîd(in)(?)” (50:30)
“Cehenneme doldun mu?” Diyeceğimiz gün, o da, “daha var mı?” diyecek”.
2.2.“Summe-stevê ilê’s-semêi ve hiye duhânun fe qale lehê ve lil erdi “i’tiyê tav'ân ev kerhên”, qaletê “eteynê tâiîn(e)” (41:11)
“Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yer’e: “isteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de: “isteyerek geldik” dediler.
2.3.“Hattê izê etev alê vêdi’n-nemli qalet nemletun: “ya eyyuhe’n-nemlu’dkhulû mesêkinekum, lê yehtimennekum suleymênu ve cunûduhu ve hum lê yeş'urûn(e)” (27:18)
“Nihayet karınca vadisi üzerine vardıklarında, bir karınca “Ey karıncalar! Meskenlerinize girin, Süleyman ve ordusu “bizi” fark etmeyerek çiğnemesin”
2.4.“Ve iz zeyyene lehumu’ş-şeytânu a'malehum ve qâle: “lê ğâlibe lekumu’l-yevme mine’n- nêsi ve innî cêrun lekum” felemmê terâeti’l-fietêni nekesa alê aqibeyhi ve qâle: “innî berîun minkum innî erâ mê lê teravne innî ekhâfullahe vellahu şedîdu’l-iqâb(i)”. (8:48)
“Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş de demişti ki: “Bu gün insanlardan size galib gelecek yok, ben de sizin arkanızdayım” ….. “gerçekten ben, sizden uzağım, ben sizin göremeyeceğiniz şeyleri görüyorum, ben Allah’tan korkarım, Allah’ın cezalandırması çetindir”
2.5.“Ve’s-subhi izê teneffes(e)” (81:17)
“Nefeslendiğinde Sabah”
2.6.“ve’l-leyli izê yesr(i)” (89:4)
“Yürüdüğünde gece”
3. Sonuç:
Kur’an’ı Kerim’in uslublarından “teşhis ve intak”a kısa bir yazıyla ve birkaç misalle değindik. Misalleri çoğaltmak ve bunlar üzerine değerlendirme yapmak, makalenin hacmini büyüteceğinden şimdilik bu kadarının meramımızı anlatmaya yeterli olduğunu düşünüyoruz.
Elbette cehd bizden Tevfik Allah(a.c)’den
__________
Dipnotlar:
1. M. Kaya Bilgegil, 1989, Enderun.
2. Menderes Coşkun, 2007, Dergâh.
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
27/18'de "sizi" olacak.
8/48'in teşhîs ve intaka nasıl örnek teşkil ettiğini anlayamadım. Şayet örneğe "şeytan" konu edilmişse, şeytan bizatihi, zalim, fasık, kafir gibi şahıs değil midir?
|
Yukarı dön |
|
|
baybora Ayrıldı
Katılma Tarihi: 06 eylul 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 547
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam Abdurrahman bey,
27:18 elbette orjinalinde "Siz",
Bu da Kur'an'ın Kerim'in bir uslûbu
misal;
"Hemen sabah erkenden birbirlerine seslendiler: (21). “Şayet tarlamızı devşireceksek erkenden gidelim” (22). Fısıldanarak gidiverdiler (23). “Bugün karşımıza yoksul çıkıp oraya girmesin” diye (24). Güçleri yettiği halde (yoksula bir şey) vermemek için erkenden yola çıktılar (25). [68:21-25]. (karşılaştırınız Kalem 21-25).
Destek ve gerekçeler ise sonra, uyumam lazım gece işte olacağım,
not: Sualler,
Mekkeliler Şeytanı görmüş müdür?
Gördülerse onun şeytan olduğunu nasıl bildiler?
Şeytanı gördükleri halde şeytanamı uydular?
Şeytan İnsan kılığında mı göründü?
Selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Rıdvan!
Şeytan insan dışı bir varlık mıdır? 8/48'de baş münafık/ munafıkûn başı değil midir?
Muhabbetle.
|
Yukarı dön |
|
|
baybora Ayrıldı
Katılma Tarihi: 06 eylul 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 547
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Mufessir Razî 8:48’le ilgili şunları söylüyor;
“Birinci Mesele
Ayetin başındaki iz (o zaman) edatı üzerinde neyin âmil olduğu hususunda birkaç görüş vardır: Denilmiştir ki:
Bunun takdiri "Hatırla o zamanı ki, hani şeytan onların yaptıklarını süslemişti" şeklindedir. Yine denilmiştir ki: "Bu, önceki ayette zikredilen "nimetleri hatırlatma" üzerine atfedilmiştir. Buna göre takdiri, "Onları size gösterdiği ve size amellerinizi süslü gösterdiği o zamanı hatırlayınız" şeklindedir. Yine denilmiştir ki: Bu ifade, önceki ayetteki, "Çalım satarak çıktılar" ifadesi üzerine atfedilmiştir. Kelamın takdiri şu şekildedir: "Yurtlarından çalım satarak ve insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve o zaman şeytanın, amellerini kendilerine süslü gösterdiği kimseler gibi olmayınız."
Şeytanın Bâtılı Sûslü Göstermesinin Nasıl Olduğu?
Bu süslü göstermenin (tezyinin) nasıl olduğu hususunda da şu iki izah yapılmıştır:
1. Şeytan, insan suretine girmeksizin, vesveseleriyle, böyle kötü işleri onlara güzel, iyi ve süslü gösterir. Bu, Hasan el-Basri ile el-Esamm'ın görüşüdür.”
Yukarda ki, izahı tercih ettiğim için, Razî’nin “efsanevi” ikinci izahını alıntı yapma gereği duymadım,
Bu mesele ile ilgili, şimdilik bu kadarı yeterli olsun,
Selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|
Yukarı dön |
|
|
öğrenci98 Ayrıldı
Katılma Tarihi: 21 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 432
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar
Konuya katkısı olabilir düşüncesiyle, merhum Muhammed Esed'in konu hakkındaki Kur'an i bağlantı ve değerlendirmeleri:
8/48: Güya Şeytan, tüm yapıp-ettiklerini onlara güzel ve yerinde gösterip: “Bugün kimse sizinle baş edemez; çünkü ben de sizin arkanızdayım!”(52) demişti. Fakat daha iki topluluk birbirlerinin görüş alanına girer girmez, tabanları üzerinde geri dönüp: “Yoo” dedi, “ben sizden sorumlu değilim; çünkü, bakın, sizin görmediğiniz bir şeyi görüyorum ben ve doğrusu Allah'tan korkuyorum; çünkü Allah, gerçekten, azabında çok çetin, çok şiddetlidir.” (53)
(52): Lafzen, “size komşuyum”. Kadîm Arap örfünden türemiş bir deyim: bu örfe göre, komşusuna yardım etmek ve onu korumak kişinin namus borcudur.
(53): Şeytanın pohpohlaması ve sonra da günahkarı yarı yolda bırakması hakkındaki bu temsîlî ifade, daha genel bir üslup içinde 59:16'da geçiyor.
59/16: Tıpkı Şeytanın insana: “Hakikati inkar et!” deyip [insan da] inkar edince, “Bak, ben senden, (senin yaptıklarından) sorumlu değilim: ben bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım!”(23) dediği zaman[ki] gibi.
(23): Karş. 8:48 ve ayrıca 14:22 ve ilgili dipnotlar.
14/22: Ve her şey olup bittikten, hüküm yerine geldikten sonra Şeytan: “Gerçek şu ki, Allah size gerçekleşmesi kaçınılmaz bir söz vermişti!(30) Bense [her fırsatta] size birtakım sözler verdim ama sizi hep yüzüstü bıraktım. Yine de benim sizin üzerinizde gerçekte bir nüfûzum yoktu: Sizi sadece çağırıyordum; siz de (bu çağrıya) icabet ediyordunuz. Bunun içindir ki, beni suçlamayın, yalnızca kendinizi suçlayın.(31) Ne ben sizin imdadınıza yetişecek durumdayım; ne de siz benim imdadıma yetişebilecek kimselersiniz;(32) çünkü, bakın ben, sizin vaktiyle beni [Allah'a] ortak koşmanızda bir doğruluk payı olduğunu her zaman reddetmişimdir”.(33)
(30): Lafzen, “Allah size doğru/sahici bir söz vermişti” -yani, kıyametin ve son yargının gerçekleşeceğini haber vermişti.
(31): Bu bölüme ilişkin tefsirinde Râzî şöyle bir açıklama getiriyor: “Bu ayet göstermektedir ki, gerçek Şeytan (eş-şeytânu'l-aslî) insanın [kendi] arzuları, hevesleri ve kompleksleridir (en-nefs): Çünkü yukarıdaki sözleriyle Şeytan ortaya koymaktadır ki, kendisi [günahkarın ruhuna] ancak ayartma ve vesvese yoluyla ulaşmaktaydı; dolayısıyla, eğer insan ruhunda şehvete, öfkeye, boş ve bâtıl inanç ve fantezilere doğru önceden mevcut bir eğilim, bir yatkınlık olmasaydı, bu şeytanî ayartma ya da vesveseler hiçbir şekilde etkili olmayacaktı”.
(32): Yani, “sizin yardım çağrınıza cevap veremem, tıpkı sizin, dünya hayatında benim çağrılarıma cevap vermemeniz gerektiği gibi”. Yukarıdaki cümle çoğu zaman başka bir anlamda, yani, “ben size yardım edemem, tıpkı sizin de bana yardım edemeyeceğiniz gibi” şeklinde tefsir edilmektedir. Oysa, Şeytan'ın -hem önceki bölümlerde, hem de sonraki cümlede- günahkarların dünyevî geçmişine ilişkin temsîlî sözleri gözönünde bulundurulursa, bizim benimsediğimiz yorumun daha uygun olduğu görülecektir; hem bu yorum, musrıh sözcüğünün (“imdat çağrısına ya da feryada cevap veren kimse”) türediği seraha fiilinin lugat anlamına daha yakındır (Cevherî).
(33): Bizce, asıl anlamını yansıtmaktan uzak olan lafzî çevirisi “vaktiyle beni [Allah'a] ortak koşmanızın doğru olduğunu inkar etmişimdir” şeklinde verilebilecek olan, son derece kısa ve özlü ifade edilmiş kefertu bi-mâ eşrektumûnî min kabl cümlesinin anlamı yukarıdaki gibidir. Bununla anlatılmak istenen, Şeytan'ın, insanları yoldan çıkarmaya çabalamakla birlikte, kendisini asla Allah'la “eşit” bir yere koymadığı (karş. Şeytan'ın, Âdem ile Havvâ'ya hitaben, Allah'tan “sizin Rabbiniz” olarak söz ettiği 7:20; yine Allah'a “Rabbim” diye hitab ettiği 15:36 ve 39; yahut “doğrusu ben Allah'tan korkarım” dediği 8:48 ve 59:16), fakat sadece insanların günahkarca eylemlerini “kendilerine iyi/güzel gösterdiği” (karş. 6:43, 8:48, 16:63, 27:24, 29:38), yani, daha çok onları, insanın herhangi bir sınır gözetmeksizin kendi heva ve heveslerine uymasının ahlaken doğrulanabilir olduğuna inandırmaya çalıştığı hususudur. Ne var ki, Şeytan kendisini Allah'la bir tutmasa da, Şeytan'ın pohpohlamalarına teslim olan günahkar, bu tutumuyla onu dolaylı olarak tanrılaştırmış, “Allah'a ortak koşmuş” olmaktadır. -Bu bakımdan, belirtmek gerekir ki, Kur’an'da şeytân terimi, çoğu zaman, her insanda bulunan ve mahiyeti itibariyle ahlak dışı olan ve dolayısıyla insanın ruhî ve manevî huzuruna, esenliğine aykırı düşen dürtüler için bir mecaz olarak kullanılmaktadır.
********
Kanaatim o ki, konuya netice olabilecek bir ayet ise 114/6 dır. Ayetin öncesinde Allah'a sığınılması öğüdüne binaen neye ve hangi şeytanlara karşı sualinin cevabı ise değindiğim ayetin ifade ettiğidir.
114/6: "minel cinneti vennas: tanıdık/bildik ve tanımadıklarımızdan/bilmedikbilmediklerimizden"
Neticede herkesin kendisinde yaratılışından itibaren yer alan ve kendisine secde etmeyen "iblis: ümidini kesmis melek/cin/şeytan" ve ademoğullarından etrafındaki ins şeytanlardır.
Muhabbetle...
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Rıdvan,
"Şeytan: Bugün kimse sizi edemez, çünkü ben de sizin arkanızdayım/sizi destekliyorum...demişti ama..."
Munafıklar Yahudileri böyle kışkıtmıştı... Munafık şeytan korkaktır, dönektir, zoru görünce dostunu/komşusunu böyle yüzüstü bıkakıverir.
Muhabbetle.
|
Yukarı dön |
|
|
baybora Ayrıldı
Katılma Tarihi: 06 eylul 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 547
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Abdurrahman bey,
Selam öğrenci98,
Katkıların için teşekkür öğrenci kardeşim,
Bu meselede hem fikiriz,
Allah(a.c) biliyor, aynı ayet-i kerimeleri destek olarak yazmayı düşündüm,
Siz daha iyisini yapmışsınız,
Abdurrahman bey, size de bir kardeşiniz olarak kalbi selamlar ediyorum,
İzninizle benim uyku zamanım,
selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|
Yukarı dön |
|
|
|
|