Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bir arkadaşım Hadid suresi 22. ayeti örnek vererek İnsan hayatının tüm evreleri ve yaşanılan her şey daha önceden yazılmış ve bizlere biçilen rolü bizler oynuyoruz şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bende bu düşüncenin, inancın bahsettiği ayetle hiçbir ilgisinin olmadığını ve bu inancın kuranın bütününe ters düştüğünü anlatmak maksadıyla, kendisine aşağıdaki yazı ile cevap verdim.
Bizlere öğretilenleri kuranın ucundan kıyısından birkaç kelimeleri gösterip, işte bakın aslında bundan bahsediyor şeklinde, delillendirmeye çalışırsak, her zaman o acımasız ve insafsız nefsimizi tatmin için bir şeyler buluruz. Ama gayemiz Rabbin ne söylediğini anlamak olunca, hiçbir etki altında kalmadan kurana bakarsak gerçekleri apaçık ve detaylı görürüz. Acaba arkadaşımızın söylediği gibi bir insanın tüm yaşamı, yapacağı her iyilik yada kötülük daha doğmadan yazılmış, bizler yazılanımı yaşıyoruz gelin bu düşünceyi kurana soralım bakalım ne cevap verecek. Arkadaşımız bakın bu ayetten bir alıntı yapmış hangi mealde yazıyor bilmiyorum ama önce onu yazalım. (..zerre ve ondan küçüğü yoktur ki bir kitabta olmuş ve olacakları yazmasın...)
Bu sözlere bakan bir insan, gerçekten arkadaşımızın söylediklerini anlar. Birçok meale baktım bu sözleri içeren bir meale rastlamadım. Buda gösteriyorki kuranı kendimizin düşüncelerine uydurmuş gidiyoruz, acaba nereye kadar gider bu yolculuk dersiniz? Şimdide kurana bakalım ayet acaba ne diyor?
(Hadid 22: Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiş olmasın. Bu, Allah için çok kolaydır.)
Şimdide birlikte ayeti anlamaya çalışalım acaba gerçekten bir insanın doğuşundan ölümüne kadar her ne yapacaksa bir kitapta yazdığını mı anlatıyor, onu anlamaya çalışalım. Allah kendi benliklerimiz yüzünden meydana gelecek her türlü MUSİBET, yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta belirlenmiş olmasın diyor. Dikkat edelim benliklerimiz yüzünden meydana gelen MUSİBET diyor, peki musibet nedir, yani yazılanlar nelermiş, Rabbim musibet sözüyle ne kast ediyor dersiniz, anlamı nedir bu sözün? Bu kelimeyi araştırdığınızda bu sözün anlamının Kötülük, felaket, sıkıntı olduğunu anlıyorsunuz. Demek ki Rabbim öyle bir düzen kurmuş ki kulunun gelecekte neler yapacağını biliyor ve onu yola sokmak için gerektiğinde onun aklını başına getirecek zorlukları yani eziyetleri, cezaları o daha doğmadan tespit ettiğini kitapta yazdığını söylüyor. Ayete dikkat edin kendi benliklerinden meydana gelecek musibet diyor, buradan da yine o insan özgür iradesi ile yapacağı yanlışların karşılığı ama onu doğruya iletmek için bir çabanın sonucu, verilen cezalar olduğu anlaşılıyor. Peki, Rabbim açıkça bir insan için musibetleri yazdım dediği halde nasıl olurda bizler yaşayacağımız her şeyin yazıldığını söyleriz? İşte düşünmemiz gereken en önemli konu.
Şimdide kendi kendimize düşünelim. Diyelim ki arkadaşımız haklı, yani Allah bir insanı yaratmadan onun adına tüm senaryoyu yazmış ve insan asla sapmadan onu oynuyor. Bu arkadaşımızın yazısında söylediği film senaryosunun aynısı sanırım. Ben her zaman bir konuyu anlamaya çalışırken böyle yaparım, çünkü bende bir beşerim her zaman yanılabilirim, her fikri ve düşünceyi önce doğru olduğunu kabul eder Kuran ile karşılaştırırım. Gelin bu düşünceyi, inancı kuran ile karşılaştıralım eğer uyuyorsa buna inanalım, amacımız Allahın doğru yolunu bulmak değil mi zaten?
Eğer Allah bizlerin yapacağı tüm olayları yazmış da bizler oynuyorsak herhangi bir katilin oynadığı oyunu da Allah yazmış demektir. Bu durumda nasıl olurda Rabbim bu katilden hesap sorar? Rolü veren Yaratan, oyunu oynayan kulu ise burada bir yanlışlık yok ki hesap sorsun, kulu yazılanı harfiyle uyguluyor demektir. Bu duruma göre neden Allah Kuranda sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim desin? Madem her şey yazılmış bizler oynuyoruz, neden zaman zaman toplum çığrından çıktığında, Allah kitaplar ve elçiler gönderip bizleri doğruya iletmeye çalışsın? Neden gönderdiği kitaplarda yapmamızı istediklerini, sakınmamız gerekenleri sayıp, bizlerin uymasını istesin? Sizce bakın kurana ve indirilen onca ayete uyuyor mu? Rabbim cenneti özendirmek, cehennemden sakınmamız için neden boşuna uğraşsında kitaplar, elçiler göndersin, bizlere öğütlerde bulunsun? Sizce her şeyin belirlendiğini söylemek Rabbin ADALETİNE SIĞIYORMU? Bakın sizlere bazı ayet örnekleri vereceğim sanırım bu Konuya daha açıklık getirecektir.
Tegabün 11: Allah'ın izni olmadıkça hiçbir musibet gelip çatmaz. Kim Allah'a inanırsa Allah O'nun kalbini doğruya ve güzele kılavuzlar. Ve Allah her şeyi en iyi biçimde bilmektedir
Bakın yukarıdaki sözleri lütfen iyice düşünelim. Allahın izni olmadığı sürece musibetin gelip çatmayacağını söylüyor ve kim Allah a inanırsa onun kalbini doğruya ve güzele kılavuzlar diyor. Demek ki burada inanmak ve iman etmek adına bir özgür irade var ki Rabbim böyle söylüyor. Ayetin sonu da aslında konumuzun özünü belirliyor. Allah kullarının geleceğini bilir, onları doğruya iletmek için önlemler alır, gerekirse cezalar yani musibetlerle kendine getirir diyor. Ayetlere bakmaya devam edelim.
Kasas 47: Kendi ellerinin önden hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde hemen şöyle diyorlar: "Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de senin ayetlerine uyup müminlerden olsaydık ne olurdu
Şura 30: Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor.
Nisa 62: Peki, nasıl oluyor da ellerinin hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet çöktüğünde, sana gelip, "Biz sadece iyilik yapmak, barıştırmak istedik!" diye Allah'a yeminler ediyorlar.
Aliimran 165: Size, başkalarına iki katını dokundurduğumuz bir musibet dokununca, “bu da nereden!” mi dediniz. De ki: “O, sizin öz benliklerinizdendir.”Allah, her şeye Kadir’dir.
Yukarıdaki ayetlere bakalım sanırım her şey daha iyi anlaşılıyor. Hadis suresi 22. ayetinde bahsedilen (kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiş olmasın.) sözlerinin anlamı daha iyi anlaşılmış olmalı. Yukarıda bakın ne diyor Rabbim? Bizlere çatan musibet kendi ellerimizin hazırladıkları yani bizlerin yaptıkları yüzünden başlarımıza geldiğini söylüyor, hatta iyilik ve güzelliğin Allahtan geleceğini, kötülüğün ise nefsimizden olduğunu söylüyor. Demek ki başımıza gelenler özgür irademizle yaptıklarımızın sonuçları ve bu musibetler Rabbin ezeli her şeyi bilmesine kadir oluşundan dolayı, daha doğmadan bilmesinden, bizleri doğruya iletmek bizleri gönderdiği kitaplara uymamızı sağlamak adına, bizzat Rabbin gösterdiği bir çabadır. Bunun tersini düşünmek yani bizlerin özgür iradesinin hiçbir katkısının olmadığını söyleyerek yalnız bir rolü üslendiğimiz inancı, KURANIN TAMAMINA TERS DÜŞER.
Özet olarak söylemek gerekirse Allah, yarattığı kullarının gelecekte neler yapacağını bilir. Kendisinin taktir ettiği nerede nasıl doğacağımız cinsiyetimiz, anne babamızın seçimi Rabbin takdiri ve kaderimizin değişmezidir. Bu konuda Rahman geniş bir açıklama yapmadıysa bunun bir hikmeti vardır der olur olmadık konuşmanın doğru olmayacağını söylemeliyiz. Peygamberimiz bile Rabbin bu konuda açıklamadığı konularda konuşanları uyarıp, ben bunun için görevlendirilmedim diyerek onları susturması da düşünülmesi gereken en önemli konudur sanırım. Allah insanlar için daha doğmadan hayatında etkili olacak kısmi roller yazar, hayatlarına müdahale eder, ama kullarını doğruya yöneltmek adına bazı musibetlerle hem aklını başına getirmek hem de doğruya yöneltmek için. Bu esnada başımıza gelenler konusunda bizler tam bir sonuca varıp, konu hakkında yorumda yapmamız zordur. Acaba başımıza gelenler imtihan mı yoksa kendi nefsimizin sonucumu, bunu da bilemeyiz. Bu konuda en güzeli bilmediğimiz, açıklanmayan detaylar konusunda fikir yürütmeden, açıklananlar hakkında konuşmak en doğrusudur.
Şöyle düşünelim her anne, baba evladını iyi ve güzele yöneltmek için çaba gösterir. Hiçbir zaman ona kötü bir şeyi reva görmez. Ama bazı zamanlarda sırf onu doğruya yöneltmek adına yaptığı yanlışı görmesini istediğinden cezalar verir. Hiçbir zaman bu adam olmaz deyip bir kenara bırakmaz. Belki adam olmayacağını hisseder ama kabullenmez, yinede var gücüyle onu doğruya yönlendirmek için çaba gösterir. Hiçbir anne ve baba evladının kötü olmasını istemez, hatta katil ve canavar bir insanın annesine sorsanız benim evladım çok iyi bir insandır, onu başkaları kötü yola soktu der. İşte Rabbimde anne babanın şefkatinden, hesap edemeyeceğimizden çok daha fazlasını kullarına şefkatini gösterdiğini Kuranda söyler. Bakın ben hemen cezalandırmam mühlet veririm der, sizce neden mühlet veriyor dersiniz? Madem senaryo hazır, insanların kötülüğü de iyiliği de yapmasını Allah yazmış, neden mühlet tanıyor acaba bunu hiç mi düşünmüyoruz? İşte dostlar yalnız bu ayet bile kuranı anlamaya çalışanlara yeter sanırım. Örnek verecek o kadar çok ayet var ki, bu kadarı yetmeyene hepsini gösterseniz faydası olmayacaktır.
Sizlere son olarak kurandan yine bazı ayetler göstermek istiyorum bakın yazımızın konusu olan Hadid suresi 22. ayeti çok daha güzel açıklayan şu ayeti okuyup üzerinde düşünür müsünüz lütfen.
(Nisa Sur.79. İyilik ve güzellikten sana her ne ererse Allah'tandır. Kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi nefsindendir.)
Değerli arkadaşlarım Allah yüceliği ve her şeyden münezzeh büyüklüğü ile bizlerin yaşantımızda yapacağımız yanlışları biliyor ve hayatımızda yaptığımız yanlışlar ve kötülükler karşılığında yine bizleri doğruya yöneltmek adına, bizlerin nefislerinin yaptıkları karşısında şer, kötülük, ceza veriyor. Yoksa hiçbir zaman Allah tan kötülük gelmeyeceğini Nisa suresi 79. ayetinden sanırım çok daha iyi anladık. Bakın yukarıdaki ve aşağıya yazdığım ayetlerde sizce, yaptıklarımızın karşılığını alacağımız mı anlaşılıyor, yoksa planlanmış bir hayatımızı bir film gibi oynadığımızı mı anlıyorsunuz?
Bakara 134: İşte bunlar ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerinindir. Sizin kazandıklarınız da sizin olacaktır. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz.
Enbiya 35: Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz
Yaratanın adaletini lütfen birilerinin öğretisini doğrulamak adına sorgulayıp basite almayalım. Bu Dünya bir imtihan yeri ise, burada yaptıklarımızın özgür irademizin sonucu olmadığını söylemek ayetlerin tamamına ters düşer. Bu konuda inatlaşmanın hesabı çok çetin olur.
Rahman bizleri yaratmış ve bu Dünyanın bizler için bir imtihan yeri olduğunu söylemiştir. İmtihan edeceğini söyleyen Rabbim e karşı nasıl olurda adaletini bu şekilde sorgularız, bu kısmına hala akıl erdiremiyorum. Rabbim sizi imtihan ediyorum diyor, bazı kardeşlerim ise bu imtihanın sonu belli diyor. Sizce sonu belli olan bir imtihan olur mu? Bunu söylemekle Rabbim e saygısızlık yaptığımızın farkında mıyız dersiniz? Sanırım hiç farkında değiliz, çünkü Kurandan o kadar uzak yaşıyoruz ki gerçeklerin farkında olmamız imkânsız. Allah sizlere rehber, gönül gözü olsun diye indirdim dediği KURANI, bizler anlaşılması zor bir kitap yapmışız. İçinde her şey yoktur, o özet bilgidir demişiz. Sanırım mahşer günü o güzel peygamberimiz, bizlere şahit olarak çağrıldığında acı ama gerçek sözü söyleyeceğini, Rabbim boşuna Kuranda bizlere ihtar ve uyarı olsun diye söylemiyor. Bakın ne söyleyecekmiş peygamberimiz?
Furkan Suresi 30 ayet; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.
Sanırım bu söz üzerine çok düşünüp kendimize gelmemizin zamanı gelmiş ve geçiyor. Rabbim bizleri ne olur bağışla, kuranın rehberliğinden istifa etmemiz için gönül gözümüzü mühürleme. Biz kulların senin yüceliğin ile senin aşkınla yanıp tutuşuyoruz. Bu aşkı kalbimizden eksik etme ne olur yarabbi, ÂMİN.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|