HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: ÜSTÜNLÜK İNANMAKTA’MI ERDEMLİ OLMA DAMI?. Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
muvahhıd
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 07 eylul 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 174
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muvahhıd

     ÜSTÜNLÜK İNANMAKTA'MI ERDEMLİ OLMADA MI.?...

      Şüphesiz akıl doğruyu ve yanlışı ayırt etmek ve gerçeğe ulaşmak için insanın tutunacağı tek sağlam kulptur. Nitekim vahye inanmak da akılla sorgulama sürecinden sonra ‘doğru’ olduğunu kabul ederek gerçekleşir. Vahiy kendisini aklını kullanan, düşünen insana ithaf eder. İnsan doğruyu ve yanlışı ayırt edebilecek bir donanımla yaratılmış ve aklını kullanması istenerek zorlu bir yol olan, insanların boyunlarına vurulmuş kölelik zincirlerini darmadağın etmekle başlayan, doğruluk ve hakkı müdafaa yolunun yolcusu olması istenmiştir.

     İnsan aklını kullanmaktan sorumludur. Aklını kullanmayan, sorgulamayan insan değil canlıların en zararlısıdır ve alçağıdır. Aklını kullanan insan olur ve önüne doğrunun ve yanlışın iki yolu serilir. Bu iki yolun da bir çok aşaması, tabakası vardır. Pasifliğin asla mazeret olmadığı bu yollarda aktiflik de büyük bir sorumluluktur. Aktif kötünün(kâfir) karşısında aktif iyi(muttaki) bulunur.

     Aktif kötü (kâfir); kimden ve neyden gelirse gelsin, doğruluk, gerçek ve içinde adaleti, iyiliği taşıyan mesaj, apaçık bir şekilde önüne serildiğinde, aklı doğru olanı kavradığı ve ona dosdoğru yolu(sıratı müstakim) gösterdiğinde menfaatini, çıkarlarını, egosunu efendi edinerek, doğrunun, gerçeğin, adaletin üstünü örtüp hakikatle mücadele edendir.

     Aktif iyi ise (muttaki); aklını rehber edinen ve aklı ona doğrunun, gerçeğin, adaletin zorlu yolunu gösterdiğinde tüm kalbiyle onu tasdikleyen ve bu uğurda her tür bedeli göze alan, göğüs geren, sorumluluk bilincini kuşanmış erdemli kişidir. Üstünlüğün tek ölçüsü de elbette erdemdir.

     Biraz önce belirttiğimiz gibi kötülüğün/sorumsuzluğun/bozgunculuğun yolu nasıl kat kat, aşama aşama ise sonu cennet olan doğruluğun yolu da aşamalı bir yoldur. Bu yolun yolcusu her zaman bir sonraki aşamadan sorumludur ve ilerlemekle yükümlüdür. Erdem zaten yolun hangi aşamasında olduğun değil, imkânlar ve koşullar nezdinde ne kadar ilerleyebildiğindir. İnsanları özgürleştirmek, kölelik zincirlerini kırmak ve efendileri alaşağı etmek bilinci bu yolun başı, bu bilinci söyleme ve eyleme dönüştürmek ise temel hedefidir. Kişinin kendine karşı olan sorumluluğuyla ve kendi devrimini gerçekleştirmesiyle başlayan aşamalar silsilesi, kişinin ailesine, çevresine, toplumuna, halklara/insanlığa, tüm canlılara, gezegene, evrene, cansızlara karşı olan sorumluluğu kuşanmasıyla erdem yolunun zirvelerine ulaşılır. Her aşama yolculara daha büyük sorumluluklar ve ödenecek bedeller getirir beraberinde. Akıl, sorgulama ve sorumluluk bilinci/erdem tüm bu aşamalardan sonra aşkın ve mutlak idraki aşan bir gerçeğe götürür; Yaratan… İnanmak bu aşamaları geçmiş ve ilerlemeye devam etmek zorunda olan kişi için kaçınılmaz/kaçınılmaması gereken bir gerçekken, bu aşamaları geçmekte olan ya da yolun başında olan bireyler için teferruat konumundadır. Tanrı’ya inanmak tüm bu aşamalardan sonra hem anlamlı hem de tüm bu aşamaları yeniden anlamlandıran bir obje oluyorken,  erdem yoluna henüz girememiş salt taklitçi, kitleci, atacı, statükocu yığının şeytanı ve putu olur. Tamamen gereksiz, anlamsız yararı bir yana dursun zararı kaçınılmaz bir virüstür. Nitekim inanmayı, iman etmeyi, ‘şuna inanıyorum, buna inanıyorum, kabul ediyorum’ gibi anlamsız ‘inançlar’ı -inanmaya/imana en büyük zararı vererek- üstünlük gören kitle de işte bu virüslü kitledir.

     Peki, ilahi mesajların/vahyin, elçilerden insanlığa sunulan öğretilerin yeri nedir?

    Birazdan okuyacaklarınızı yazımın şuana kadarki bölümüyle iyi bir pekiştirme ve karşılaştırmayla okumanızı rica ediyorum.

     İnsanlık bir insan gibi doğdu, bebek oldu, çocuk oldu, ergenliği atlattı, olgunlaştı, olgunlaşmaya devam ediyor ve sonunda ölecek. Tanrı insanlığın gelişme sürecinde kol-kanat gerdi ve baba şefkati gösterdi ve Muhammed'den sonra ayaklarımızın üstüne bıraktı. Dünya hayatı vahiyde ‘gece’ olarak tanımlanır birçok yerde, hesap günü/kıyamet şafağın atması yani fecr, sonraki sonsuz hayatta gündüzdür. Biz insanlar yeryüzünde gecenin zifiri karanlığında, vahşi, tehlikeli  ormanlardan kurtulmak için ilerlemek zorunda olan ve yolumuzu bulmaya çalışan kişileriz, tabi eğer akletmiş ve bunun farkında olmuşsak… Aklımızı kullanarak doğru yolu bulmamız ve şafak atana kadar kendini korumamız ve insanları kurtarmamız mümkündür, elbette çok zordur, birçok hatayla, deneme yanılmayla ulaşılır sonuca. Bu ormanda bazılarının imkânları bazılarından fazladır, koşulları daha iyidir. Mesela tecrübeli bir ekibe sahiptirler ya da rehberlik edecek birileri çıkmıştır veya alet edevata, silahlara sahiptirler v.s. Ancak eğer böyle bir ortamda bulunmuşsanız ayın ışığının hele hele dolunay ışığının ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu bilirsiniz. Dolunay geceyi aydınlatır, yolumuzu bulmak için tarifi imkânsız bir imkândır. Artık dolunayın vardır ve daha kısa zamanda daha uzun mesafeyi en az zararla kat etmen beklenir, elbette yol dolunay da olsa yine zorlu bir yoldur, yine hatalar, düşme kalkmalar olacaktır ancak ayın ışığı altında ilerleyenler er geç kurtuluşa ereceklerdir. Ancak her zaman bu imkâna sahip olunamıyor, çoğu kişi mahrum kalabiliyor, bazen belli yerlerde belli dönemlerde hava kapalı olabiliyor, dolunay değil yeni ay olabiliyor. İşte vahiy bizim dolunayımızdır. O yüzden vahiy kendisine ‘ziya’ yani güneş ışığı değil ‘nur’ yani dolunay ışığı anlamını verir. O yüzden vahiyle/dolunayla imkanlanmış, nimetlenmiş gece/dünya hayatı  ‘kadir gecesi’dir. 

    Evet, dolunay çok büyük bir imkândır, zenginliktir. İmkânların, zenginliklerin, koşulların en iyi şekilde kullanılmasıyla erdemli olunur. Fakirlik ve zenginlik nasıl birer imtihansa vahiyle muhatap olma ve olamama da öyle birer imtihandır. Bir örnek verecek olursak; bir insan düşünün otuz haneli bir köyde çobanlık yapan, tüm dünyası ve imkânları bu köyden ibaret olan bir insan… Bir de dünyanın en gözde kentlerinin birinde, her türlü imkânlara sahip bir şekilde, kentin en zengin ailesine, ülkenin otorite sahibi bir zümresinin seçkin bir mensubu olan insan… Sizce bu ikisinden beklenenler aynı mıdır? Gidip o çobana ‘bak sen aileni geçindiremiyorsun, köyüne hayrın yok adam  binlerce insana bakıyor, koca ülkeyi yönetiyor’ diyebilir misiniz? O imkânlar ve zenginlikler sahibi insan isterse ülkesine refahı getirsin, özgürlüğü, adaleti tesis etsin, gönülleri fethetsin ama o dağ başındaki çoban o elindeki kısıtlı imkânlarla öyle bir mücadeleye girişirki o otuz haneli köyü için, o imkân sahibi zengin insan imkânlarının yarısını kullanarak başarmıştır belki o büyük şeyleri! Ama bu çoban imkânlarının, zenginliğinin tümünü kullanır, o zengin insanın ödemediği bedelleri misliyle öder ve belki başarıya ulaşamadan ölür/öldürülür. Üstün kimdir sizce? Üstünlük erdemdedir, üstünlük büyük iş yapmak değil, gerekeni, elimizden geleni yapmaktır. Kimse o çobandan büyük işler bekleyemez, bu zalimliktir. Vahiyle muhatap olmak dolunay ışığına sahip olmaktır, imkândır, zenginliktir dedik, aynı şekilde elçilerle, davetçilerle muhatap olmak da bir imkân bir zenginlik ve eşit derecede bir sorumluluktur. Erdemin, kâfirin tanımını da yaptık yazımızın başında. Vahyin gerçek mesajının/dolunay ışığının ulaştığı kişi bu imkânı, bu zenginliği kullanmakla yükümlüdür.  Gerçek mesajı altını çizerek belirtiyoruz, çünkü insanlık tarihinin en büyük aldatmacası ‘vahiy’ adına yani Tanrı adına olmuştur ve olmaya devam ediyor. Doğrunun, gerçeğin, adaletin, hakikatin, özgürlüğün mesajına ulaşan ve bunu aklıyla idrak eden, kalbiyle doğruluğunu tasdikleyen kişi artık vahyin sorumluluğunu omuzlarında taşır, erdemi gereği inanmakla yükümlüdür. Zaten inanmak ‘inandım, kabul ettim, tabii ki inanıyorum’ demek değil, akılla, sorgulayarak, idrak ederek ve kalple tasdiklenerek kabul edilen şeydir. O yüzden vahye inandığını iddia eden çoğunluğun, vahyin mesajına düşman olduğunu, vahye inanmadığını söyleyen birçok kişinin de vahyin mesajını yaşadığını görebilirsiniz. Zaten vahyin gerçek mesajına ulaşma imkânı olmayan kişilerin vahiy, din, tanrı adına ortada bulunan genel öğretiler üzerinden vahye, dine, tanrıya tavır almaları doğal ve özünde erdemli bir tavırdır. Erdeme adımını atmamış hatta birçoğu erdeme düşman olan, bir grup din adamı zevatının sahte şeytani virüslü ışınlarını dolunay/vahiy ışığı zannederek peşine düşen ‘inananların düşman olarak gördükleri takva/erdem sahipleri kişilerdir onlar.  Kitaplar ve elçiler ‘bunlara inanıyoruz’ denmesi için, cennete girmek için kullanılacak parola olsun diye, sorulduğunda ‘inandım’ demek için değildir. Elçilere ve kitaplara inanmak amaç değildir amaç insanların adil, özgür, doğru, dürüst, erdemli olmasıdır, kitaplar ve elçiler de bu amaç için araçlardır. O ‘inananlar’ koyun gibi güdülmekten bıkmadığı, efendilerinin, hazretlerinin boyunduruğu altında oldukları ve akıllarını zerre kadar kullanıp kafalarını kaldırarak bu ışık diye yutturulan şeyin dolunay ışığı olmadığını anlayamadıkları sürece daha çok inanırlar ama şafak atınca kendilerini kurtulmuşların yanında değil ateş çukurunun kenarında bulacaklar.  O yüzden işte bu inananlar İslam coğrafyasında doğmuş ve büyümüşseler Müslüman, Avrupa’da Hıristiyan, Hindistan’da Hindu, Tayland’da Budist, İsrail’de Yahudi olurlar. Hepsi aynı dindir, sürü dini, statüko dini, gelenek-kültür dini, ata dini, din adamları dini… Aklın ve vahyin dini olmadığı ise kesin.

     Ey ‘inananlar’ inanın! Aklınızı kullanmanız ‘inandık’ dediğiniz kitapların size en çok emrettiği şey değil mi? Aklınızın değerini bilin, size ‘kurtuluş elinizde’ diyerek akla çağıran, doğruya, gerçeğe, adalete, özgürlüğe, sahte tanrıların ve efendilerin tiranlığından kurtuluşa davet eden ve zincirlerinizi kıracak olan dolunayın ışığını işaret ederek sizinle beraber Tanrı’ya yürümek isteyen elçilerin değerini bilin. Geceleyin vahşi ormanlarda yürümek zorunda olan insanlık için en büyük tehlikenin sömürücü vampirler olduğunu görün. Sömürücülük vampirliktir, insanların kanını emerler ve vampirler her kan emişlerinde bir öncekinden daha fazla kan emerler. Evet, sömürünün adı şuan kapitalizmdir ve tehlikelidir, ancak dinli kapitalizm en tehlikeli olanıdır ki kapitalizm dinle kapitalizm olmuştur.

     Bu yazıda ayet olmayacak. Evet, bu yazıdaki her cümlenin temelinde bir ayet vardır, yazılanlar vahyin gerçek mesajını açıklama çabasıdır, ancak gerçeklerin kabul edilmesi değil anlaşılması gerekiyor. Kitaplarınızdan ayetler adı altında ne gelirse gelsin sorgusuz sualsiz kabul etmeye, anlamadığınız metinlerle tapınmaya, tapınma dahi sayılamayacak ritüelleri dinin direği bilmeye, hatimler indirmeye, kitapları yükseklerde tutmaya, ‘Allah kelamı konuşan’ şeytanları kutsamaya, taşlayarak birini öldürmenizi isteyen dine, geleneğe laf ettirmemeye ve bunu vahye yamamaya, güzel sesli biri Arapçasından bir vahiy şarkısı okuduğunda tek harfini anlamadığınız halde kendinizden geçmeye alışıksınız zaten. 600 senelerinde Arap yarım adasında yaşayan biri olsaydınız, Muhammed adında biri bunlar Tanrı’nın sözleridir diyerek ‘ her insan kendini yirmi yaşında öldürmelidir’ diye bir ayetle gelseydi yine de inanır mıydınız Muhammed’e? Sorgulamaz mıydınız bu adam ne diyor, doğru mu söylüyor, Tanrı böyle bir şey ister mi? Sebebi, gerekçesi nedir? Sorgulamadan, akıl süzgecinden geçmeyen şeye ‘inanılmış’ olunur mu, olunmaz, teslim olunmuş olunur. Aklınız dışında hiçbir şeye teslim olmayın. Muhammed Tanrı adına ‘Fekku Raqabe’ dediği için akıl izan sahiplerince kabul gördü ve ezilmişlerin isyanı, mazlumun haykırışı oldu. ‘Kitabımızda varsa doğrudur’, ‘kitabımızda öyle deniyorsa öyledir’ hastalığından kurtulduğunuz, mevcut dinlerin birbirinden farklarının olmadığını anladığınız ve  aklı ölçü olarak kabul ettiğiniz zaman başaracaksınız. buna  emin olabilir siniz...

   Selam ve dua ile  

   Kalın sağlıcakla

Yukarı dön Göster muvahhıd's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muvahhıd
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

üstünlük kötülükten sakınmaktadır...

kim kötülüklerden ne kadar uzak duruyor ve önlemeye çalışıyorsa o o kadar üstündür...




__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
prangasiz
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı prangasiz

Muvahhid merhaba,

gerçek hayat, idrak edilmiş bir andan sonrasıdır önem
arzeden... önceki anlar ise babaları uyarılmamışlar
gibidir, bizler için..

idrak edilmemiş bir yaşam yalandır zaten ötede de
karşılığı yine yalan olacaktır, cehennemde yanıyorsam her
şey yalan misali..

işte ortaya koyduğun idrak.. satır aralarına gizlenen
açık ayetlerle kendini belli ediyor.. kişiselden
evrensele devrim,kadir gecesi ve dinin aslında bir
tekliği anlatımlarında çok hoş olmuş.. zihnine sağlık..
selamlar..



__________________
"Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Yukarı dön Göster prangasiz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: prangasiz
 
muvahhıd
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 07 eylul 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 174
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muvahhıd

 

  Merhaba prangasiz

 Ne var'ki alçaklık damgası yemiş beyinlerin, akle ve aklı gerçeğe klavuzlayan vahy'e rağmen nefislerini, egolarını tatminden başka gaye ve hedefleri olmamaktadır, insanlığın ve doğanın bunca zarar görmesine rağmen, o zaman tek şey kalıyor, onlar kendi ellerinın kazandıklarıyla baş başa kalacaklar hiç bir yerde olmazsa bile kendilerinin kirlettikleri vijdanlarında bu muhakkak olacak buna emin olabilirsinin

selam ve dua ile

Yukarı dön Göster muvahhıd's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muvahhıd
 
muvahhıd
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 07 eylul 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 174
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muvahhıd

    FEKKE RAQABE (KÖLELERE ÖZGÜRLÜK)

   kölelere özgürlük anlamına gelen arapça söz.

   Beled suresi'nde geçen, 'köle özgürleştirmek' anlamına gelen bir kuran ayeti. şöyle deniyor;

  "Biz insana iki göz vermedik mi? Bir dili ve iki dudağı yok mu onun? Ona yürüyeceği iki yol gösterdik. Fakat o zor olana yanaşmadı. Bilir misin, nedir zor olan? Bir kölenin zincirlerini kırmak... Zor zamanda vermek... Öksüzün başını okşamak... Düşmüşün elinden tutmak... iman etmek, güçlüklere göğüs gerip acıları paylaşmak; sevgi ve merhamet yumağı olmak... işte erdemliler bunlardır." (Beled: 8-20).

 selam ve dua ile

Yukarı dön Göster muvahhıd's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muvahhıd
 
prangasiz
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı prangasiz

muvahhıd Yazdı:

 


  Merhaba prangasiz


 Ne var'ki alçaklık damgası yemiş beyinlerin,
akle ve aklı gerçeğe klavuzlayan vahy'e rağmen
nefislerini, egolarını tatminden başka gaye ve hedefleri
olmamaktadır, insanlığın ve doğanın bunca zarar görmesine
rağmen,
 o zaman tek şey kalıyor,
onlar kendi ellerinın kazandıklarıyla baş başa
kalacaklar hiç bir yerde olmazsa bile kendilerinin
kirlettikleri vijdanlarında bu muhakkak olacak buna emin
olabilirsinin


selam ve dua ile



Merhaba Muvahhid evet haklısın emin olabilirim kim
bilir.. lakin alçaklık damgasından ne kastettiğini
anlamadım.. bu sözünü ettiğin basit bir kavram değil..
alçaklık damgasının özelliği nedir, kim vurur.. Tanrı mı
insan mı şartlar mı?.. bu zamanda bu şartlarda yaşamışlık
alçaklık mıdır, bu genel midir?..
patronlar alçak mıdır, aydınlar alçak mıdır,bush alçak
mıdır vs vs..

yoksa şu yukarıda astığın ayetteki fiilleri yapmayanlar
mıdır alçaklar? eğer öyleyse bir nebze olsun kurtuluş
ihtimalim var.. sanırım..

__________________
"Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Yukarı dön Göster prangasiz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: prangasiz
 
muvahhıd
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 07 eylul 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 174
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muvahhıd

    

       Merhaba prangasız,

       Ayette de belirtildiği gibi insanın önünde iki yol vardır, ya onurlu şerefli yani insanlığın ortak değerleri olan adalet eşitlik ve hak ölçülerine uygun bir yaşam ki bu da zor ve ağır şartları olan bir yoldur, ya da tam zıddı olan ikinci yol yanı alçaklık yolunu tercih etmesi kişinin insiyatifinde değil mi? yaratıcı kimseye taşıyacağından fazlasını yüklemez, kişi yaşantısını aklın ve ilahi rahmetin ziyadesi olan ilahi mesaj'a göre proğlamlamazsa başka ne olabilir siz söyleyin, yaratıcı kimseye zulmetmez, lakin zulm kişilerin elleriyle oluşur ve zalimler kadar mazlumlarda çaba ve direniz göstermedikçe kurtuluş olmaz.

 beynimize ve benliğimize vurulmuş veya vurduğumuz prangalardan kurtulup ben bu düzende yaşayan bilmem kaç milyar bireyden biriyim, ne benim kimseden nede kimsenin benden yani yoktur hiç birimizin birimizden üstünlüğümüz varsa üstünlük o da erdemliliğimizdedir ve erdemli olmaya çaba ve gayret etmedikçe alçakliktan başka yenilecek damga yoktur sanırım

  Beled suresi 8-20 olayı en güzel şekilde açıklamıştır sanırım

 esen kalınız       

Yukarı dön Göster muvahhıd's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muvahhıd
 
HÜSEYİN-1975
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 01 haziran 2010
Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı HÜSEYİN-1975

Selam Syn Muvahhid.
Kadir gecesi teşbihiniz harika. Bunun bir günden ziyade bir hayatı ifade ediyor oluşu ve dolunayla ilişkisi. Hiç böyle düşünmemiştim.
Sağolun pencereme yeni görüşler açtığınız için, bakmak ile görmek arasındaki farkı gösterdiğiniz için.
O sarp yokuşta size ve tüm inananlara omuz verebilmek, o sarp yokuşu beraberce çıkmak ümidiyle, emeğinize sağlık.




__________________
Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
Yukarı dön Göster HÜSEYİN-1975's Profil Diğer Mesajlarını Ara: HÜSEYİN-1975
 
ismailemin
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 26 agustos 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 12
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ismailemin

600 senelerinde Arap yarım adasında yaşayan biri olsaydınız, Muhammed adında biri bunlar Tanrı’nın sözleridir diyerek ‘ her insan kendini yirmi yaşında öldürmelidir’ diye bir ayetle gelseydi yine de inanır mıydınız Muhammed’e? Sorgulamaz mıydınız bu adam ne diyor, doğru mu söylüyor, Tanrı böyle bir şey ister mi? Sebebi, gerekçesi nedir? Sorgulamadan, akıl süzgecinden geçmeyen şeye ‘inanılmış’ olunur mu, olunmaz, teslim olunmuş olunur. Aklınız dışında hiçbir şeye teslim olmayın. Muhammed Tanrı adına ‘Fekku Raqabe’ dediği için akıl izan sahiplerince kabul gördü ve ezilmişlerin isyanı, mazlumun haykırışı oldu. ‘Kitabımızda varsa doğrudur’, ‘kitabımızda öyle deniyorsa öyledir’ hastalığından kurtulduğunuz, mevcut dinlerin birbirinden farklarının olmadığını anladığınız ve  aklı ölçü olarak kabul ettiğiniz zaman başaracaksınız. buna  emin olabilir siniz...

 

Sayın Muvahhid hocam, bizler müslüman değilmiyiz. Müslüman "teslim olan" değilmidir. Elbette sorgulamayı devre dışı bırakalım demiyorum, ancak sorgulamanın sonunda İMAN ve TESLİMİYET gelmeyecek mi?

Aşağıdaki ayetler teslimiyete en güzel öeneği teşkil ediyor sanırım.

SÂFFÂT suresi:

 

102: Ve (bir gün, çocuk, babasının) tutum ve davranışlarını anlayıp paylaşacak olgunluğa eriştiğinde babası şöyle dedi: "Ey yavrucuğum! Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm, bir düşün, ne dersin?" (İsmail): "Ey babacığım" dedi, "sana emredilen neyse onu yap! İnşallah beni sıkıntıya göğüs gerenler arasında bulacaksın!"

 

103: Fakat ikisi Allah'ın emri (olarak gördükleri)ne kendilerini teslim edince ve (İbrahim) onu yüzüstü yatırınca,

 

104: kendisine seslendik: "Ey İbrahim,

 

105: sen şimdiden o rüya(nın amacı)nı yerine getirmiş oldun!" İşte iyilik yapanları Biz böyle ödüllendiririz:

 

106: çünkü bu, gerçekten apaçık bir sınama idi.

 

107: Ve fidye olarak o'na büyük bir kurban verdik,

 

108: böylece o'nun sonraki kuşaklar tarafından şöyle hatırlanmasını sağladık:

 

109: "İbrahim'e selam olsun!"

Beled suresinden verdiğiniz ayetlerde de geçtiği üzere inanmak (İMAN) erdemlilik vasıflarının kaçınılmaz bir gerçeği ve siz yazınızda da bunu aynen bu şekilde beyan ettiğiniz halde, nasıl oluyorda "mevcut dinlerin birbirinden farklı olmadığını anladığımızda" diyebiliyorsunuz. İman ve Teslimiyet sizin algılamanızda hangi anlamlara tekamül ediyor.

Bu eleştiriyi yazarken "erdemli olma" vurgunuzu görmezden gelmiyorum, en nihayetinde Allahın biz kullarına olan tüm emirleri bizi daha erdemli bir birey ve toplum yapmak içindir. Bu amaç bizler tarafından başarıldığı nispette kurtuluşa ulaşma şansına yakın olacağız.

Selametle...

Yukarı dön Göster ismailemin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ismailemin
 
muvahhıd
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 07 eylul 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 174
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muvahhıd

 

  Selam İsmailemin kardeşim

   Öncelikle eleştirinizden dolayı size teşekkür ediyorum, ancak anlatmak isdediğimi tam anlamadığınızı sanıyorum.

   1-Sorgulanmayan iman ve teslimiyet ne derece sağlıklı ve geçerli olabilir.zaten söylemek istediğim iman ve teslimiyetin bir değer arzetmesi için akıl süzgecinden geçmesi gerekliliğidir 

   2-Mevcut dinlerden kasıt geleneksel islam inancı ile diğer (yahudi,hıristiyan v.b) tahrif edilmiş inanç sistemlerinin akle değil nakle tabi olma çaba ve gayretine vurgudur. 

   3-saffat 102 deki şu ibareye dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum (seteciduniy inşaellahu minessabiriyn) birazdan boğazlanacak veya boğazlanacak bir çocuk neye sabredecek aceba, bu ve buna benzer bir çok söylem mevcut kur'an'da mesela ibrahim a.s.ın ateşe atılması musa a.s'ın denizi geçmesi nuh a.s 'ın tufan'ı, bunlar yıllardır tartışılan konular kaldı'ki biz ibrahim a.s da değiliz,yani yaratıcıyla bire bir diyaloğ söz konusu değil, en azından benim böyle bir durumum yok, ayrıca saffat 103 te teslim olmadan bahseder, kimler ne ye teslim olmuşlar ibrahim a.s o ana kadar teslim olmamışmıydı ki, olmadıysa kime ne söz vermiş, kim ona emrediyor,v.b.  

   4- Benim algılamamda akıl süzgecinden geçmeyen bir iman'ın teslimiyeti kişiye anlam kazandırmaz, fayda vermez, buz'un ve kar'ın üzerindeki temel'e benzer her daim yıkılır ,yıkılmaya da mahkumdur.

   5-Sorgulamanın ardından iman ve teslimiyet, temiz vijdan ve doğru akıl için kaçınılmaz bir son'dur zaten, benim söylemeye çalıştığım bu.

   Selam ve dua ile

Yukarı dön Göster muvahhıd's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muvahhıd
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats