Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
bulabildiğimiz " kıssadan hisse "leri burada paylaşıma sunalım lütfen. hepberaber/ birlikte ve kendimize " kıssadan hisse "ler çıkarmamız ve istifade görmemiz dileğiyle :
Üstün Dökmen :
İKİ DOST, BİR KUŞ :
Bir zamanlar bir ülkede iki arkadas varmıs. Bunlar pek haylazmıs, üstelik sürekli gevezelik ederlermis. Çevrelerindeki büyükler bunlara o kadar çok "Evladım az ve öz konusun" demisler ki, sonunda adlan Az ve Öz kalmıs. Az, çok haylazmıs; Öz de haylazmıs ama, iyi--kötü ucundan kenarından okurmus. Eski Yunan'dan, Eski Roma'dan, Eski Türk'ten kitaplar okurmus Öz. Aisopos'u bile tanırmıs. (Yüz yüze görüsmemisler ama kalpten tanısmıs, o kısa, kambur, kekeme, ama tatlı dilli Aisopos ustayla.)
Neyse lafı uzatmayalım, Az ile Öz günlerden bir gün kötü islere bulasmıslar, kötü adamlarla dalasmıslar. Ve bir gün olanlar olmus. Haydutlar Az'ın ve Öz'ün gözlerini baglayıp kaçırmıslar. Öyle az öteye degil; bir araca bindirip günlerce uzaktaki bir yere götürmüsler. Tastan bir odaya kapatmıslar. Odanın duvarında ufak bir pencere varmıs. Demirli. Bu pencereden bakınca yalnızca gökyüzü gözüküyormus. Günlerdir gözleri baglı yolculuk eden Az ile Öz çok yorgun düsmüsler ve nerede bulundukları konusunda en küçük bir bilgileri yokmus. Haydutlar iki arkadası tas odaya koyduklarında gözlerini açmıslar.
Öz hemen uyumus. Az ne olur ne olmaz diye uyumadan beklemis. Bir süre sonra Öz uyanmıs ve Az'a "Ben uyurken ne oldu?" diye sormus. Az, hiçbir sey olmadıgını söylemis. Öz "Hiçbir sey duymadın mı, görmedin mi?" demis. Az, "Hayır, sadece pencereye bir kus kondu" demis. Öz heyecanla "Nasıl bir kustu?" demis. Az "Bilmiyorum dikkat etmedim, basbayagı bir kustu, tam göremedim, sadece gagası gözüktü" demis. Öz "Gagası nasıldı?" diye devam etmis. Az, "Ne bileyim dikkat etmedim" demis. Öz bu duruma çok üzülmüs. "Hay ben sana ne diyeyim; eger o kusun gagasına dikkatli baksaydın, simdi nerede oldugumuzu bilebilirdik" demis. Az "Saçma, bir gaga çok küçük bir sey. Ona bakıp nerede bulundugumuzu nasıl anlayabiliriz ki?" demis. Öz "Bu dünyada küçük seyler yoktur. Bakmasını bilen göz için her seyin bir anlamı vardır" demis ve devam etmis: Bu dünyada küçük seyler yoktur. Bakmasını bilen göz için her seyin bir anlamı vardır. "Bak eger kusun gagası uzun ise bizi Alma'nın (Alma yola çıktıkları kasaba imis) kuzeydogusundaki bataklık bölgeye getirmisler demektir. Uzun gagalı kuslar suyun dibindeki solucanları, küçük kabuklan toplar çünkü, Eger kusun gagası, kısa, ince ve sivri ise agaç kabuklarındaki böcekleri yiyordur; Sögüt Bülbülü'dür örnegin. Bu durumda bizi güneydeki ormanlık bölgeye getirmislerdir.
Eger gagası egri, çapraz uçlu ise, çam kozalaklarının pullarını ayıran bir çapraz gagadır. Bu durumda batıdaki çamlık bölgeye getirmislerdir bizi. Eger gagası kısa, kalın, güçlü ise tohumların, yemislerin sert kabuklarını kırıyordur. Bu durumda Alma'nın kuzey batısındayız demektir. Nerede bulundugumuzu bilmek ise kurtulma yolunda ilk adım olabilir." Az duydukları karsısında hayretler içinde kalmıs, Öz'e "Küçük bir seyden böyle büyük sonuçlar çıkarabilecegini hiç düsünmemistim. (yi de bütün bunları simdiye kadar niçin bana ögretmedin?" Öz, "Simdiye kadar böylesine zor durumda hiç kalmadık da o yüzden. Bu dünyada her durumda ise yarayacak küçük bilgiler vardır. Uygun durumda uygun bilgiyi kullanırsan büyük sonuçlar çıkar ortaya. Küçük, büyügün anasıdır. Azlık çoklugun özüdür" demis. Küçük, büyügün anasıdır. Azlık çoklugun özüdür.
Kıssadan Hisse (Öyküdeki Önem): Büyük seylere küçük adımlarla ulasılır. Ve insan, bedenine ve dünyaya hapsedilmistir; tastan bir hücrede gibidir. Çevresindeki pek çok küçük seyi fark ettikten sonra özgürlügüne kavusabilir. Bir gün yıldızlara ulasabilmek için, bugün yeryüzündeki her seyi degerlendirmeniz gerekir. Azlık çoklugun özüdür. Ve bir de su: Evren, bir bütündür, tektir. Belki bu yüzden evrende birbiriyle tamamen iliskisiz iki sey yoktur. (liskileri görebildiginizde, evren kalbini açar size. (İste Az ile Öz'ün öyküsü bunları anlatıyor bize.
Üstün Dökmen
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Bir ormanda iki kisi ağaç kesiyormus. Birinci adam sabahlari erkenden kalkiyor, agaç kesmeye basliyormus, bir agaç devrilirken hemen digerine geçiyormus. Gün boyu ne dinleniyor ne ögle yemegi için kendine vakit ayiriyormus. Aksamlari da arkadasindan bir kaç saat sonra agaç kesmeyi birakiyormus.
Ikinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya basladiginda eve dönüyormus. Bir hafta boyunca bu tempoda çalistiktan sonra ne kadar agaç kestiklerini saymaya baslamislar.
Sonuç: Ikinci adam çok daha fazla agaç kesmis. Birinci adam öfkelenmis: “Bu nasil olabilir? Ben daha çok çalistim. Senden daha erken ise basladim, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla agaç kestin. Bu isin sirri ne?”
Ikinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş: “
Ortada bir sır yok.. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.
“Kendimizi gelistirmek, baltamizi bilemektir. Kendimize zaman ayirip, yasamimizi objektif bir bakisla gözden geçirmektir. Zayif buldugumuz alanlarimizi gelistirmek için caba göstermektir. Bu, zihnimizin, ruhumuzun, karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir kosuldur. Delhi’deki ünlü tapinakta Sokrat’in su sözü yer alir: “Insan Kendini Tani.” Kendini tanimak, su anda oldugumuz noktayla olmak istedigimiz nokta arasindaki yoldur. Kendini tanimak, kendimizi nasil gördügümüz ile baskalarinin bizi nasil gördügü arasinda fark olmamasi anlamina gelir. Bireysel ve is yasamimizda basarili, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamizi bilemek için kendimize zaman ayirmaliyiz.
Kırlangıcın biri birgün bi adama aşık olmuş.Hergün pencerenin önüne gelir onu izlermiş.
Birgün bütün cesaretini toplamış ve adama hey adam ben seni seviyorum uzun zamandır seni izliyorum demiş adam saçmalama sen bir kuşsun ben ise bir insan durduk yere sende nereden çıktın diye bunu içeri almamış pencerenin önünden kovalamış kırlangıç yine gelmiş tamam seni hiç rahatsız etmicem demiş sadece çok iyi dost olalım demiş adam yine kabul etmemiş ve kovalamış kırlangıç tekrar gelmiş bak demiş hava çok soğuk seninle çok iyi arkadaş olalım beni içeri al soğukta donacağım demiş sıcak ülkelere göç etmek zorunda kalıcam lütfen beni içeri al demiş adam yine almamışkırlangıç çok üzgün bir şekilde başını önüne eğmiş ve gitmiş aradan çok zaman geçmiş adam pişman olmuş yaz gelmiş diğer kırlangıçlara sormaya başlamış ama gören olmamış sonunda danışma ve bilgi almak için bilge bir kişiye gitmiş olaları anlatmış. Bilge kişi demişki kırlangıçların ömrü altı aydır hayatta bazı fırsatlar vardır sadece birkez elinize geçer değerlendiremezseniz uçup gider hayatta bazı insanlar vardır sadece bir kez karşınıza çıkar değerini bilmezseniz kaçıp gider ve asla geri gelmez dikkatli olun farkında olun ve bir düşün bakalım acaba sen farkında olmadan bugüne kadar kaç kırlangıç kovaladın.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma