HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: Halaka ve Ceale kavramlari Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Sinan_25
Ozel Grup
Ozel Grup


Katılma Tarihi: 24 eylul 2005
Yer: Almanya
Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Sinan_25


Selam.

Burada, Iktibas Dergisinde okudugum güzel bir calismayi paylasima sunmak istiyorum.

İktibas Dergisi - M.Kürşad Atalar:

http://www.kuranislami.com/kuran/kurankoek.html


Bu yazı, Kur’an’ı anlama sorununa çözüm bulmak amacı ile geliştirmeye çalıştığımız ‘kök-anlamlılık’ yönteminin örnek bir sözcük üzerine uygulama çalışmasıdır. Burada seçilen örnek terim, c-a-l harflerinden oluşan ‘ceale’ fiilidir. Öncelikle Kur’an ayetleri temelinde bu fiilin kök-anlamı araştırılmakta, ardından bu fiil ile yakın-anlamlılık özelliği gösteren ‘halaka’ fiili arasında bir mukayese yapılmakta ve bu mukayesenin ardından her iki fiilin kök-anlamları ölçeğinde, tartışmalı kimi ayetlerin yorumu yapılmaktadır. Bu nedenle, bu çalışma, farklı bir yöntemle yapılmış küçük çaplı bir tefsir çalışması olarak alınabilir.

 Kök-Anlamlılık Yönteminin Özellikleri:

Bu yöntemin temel özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Herhangi bir metni anlamak için, anlamın en küçük birimi olan sözcüğe müracaat edilmelidir.           

2. Her sözcüğün bir kök/öz/sabit anlamı vardır ve bu anlam zaman ve dışsal etkilere karşı dirençlidir.

3.   Her eyleme karşılık tek bir kelime kullanılır. Yakın-anlamlılık/çok anlamlılık sorunu, nefsi etkilerden/subjektiviteden kaynaklanmaktadır ve çözümlenebilir bir sorundur.

4.   Deyimler, en az iki kelimeden oluştukları için terkip özelliğindedir. Bu nedenle sözcük tahlilinde bir kriter olarak alınamazlar.

Bu özellikleri, bir örnek kavram temelinde test edebiliriz. Burada seçtiğimiz sözcük, ‘ceale’dir. Bu yöntem diğer sözcükler için de aynı şekilde uygulanabilir.

Ceale/Halaka Fiilerinin Anlam Alanları

Bilinmelidir ki ‘ceale’ fiil kökü ile kastedilen anlam ile ‘halaka’ fiil kökü ile kastedilen anlam arasında fark vardır. Ceale fiil kökü, halaka fiil kökünden farklı bir eylemi nitelemek için kullanılmaktadır[1]  Ceale’nin asli/sabit anlamı, yapmak/kılmak’tır; halaka’nın asli sabit anlamı ise yaratmak’tır. Tefsirlerde, ceale fiiline karşılık olarak, çoğunlukla, terimin bu sabit/asli anlamı göz önünde tutulmakla birlikte, kimi ayetlerde anlam ‘yaratmak’ olarak verilebilmektedir.[2] Biz, her iki sözcük arasındaki anlam farkını, Kur’an ayetlerini, semantik yöntemin imkanlarını kullanarak göstermeye çalışacağız.

Ceale fiili ve bundan türetilmiş terimler Kur’an’da 346 yerde, 47 farklı kullanımda geçmektedir[3] Meal ve tefsirlerde fiilin anlam dünyasına dahil edilen eylemler olarak, “yapmak/kılmak, vermek, meydana getirmek, takdir etmek, tayin etmek ve yaratmak” zikredilmektedir.[4 Bu anlamlar içinde, ‘yapmak/kılmak’, en çok kullanılan fiildir. Bu durum, fiilin asli anlamına ilişkin önemli bir işaret olarak alınabilirse de, burada asıl sorun, diğer anlamların, nasıl olup ta, ceale fiilinin anlamı olarak uygun görüldükleri hususudur.[5] Bu soruna, terimlerin anlam dünyasının zenginliği  zaviyesinden bakıldığında, ilk elden ulaşılacak sonuç şudur: ceale fiilinin  anlam dünyası zengindir; alt-anlamlar, asli anlamla çelişmez, bilakis onu bütünler. Bu açıklama tarzına göre, ceale fiili için yapmak/kılmak anlamının dışında uygun görülen diğer tüm anlamlar, bu asli anlamın ‘açıklayıcı/betimleyici’ cüzleri olarak kabul edilebilirler.

Bu izah, bazı açılardan isabetli olsa da, aslında yetersizdir. Zira aslında her bir eyleme karşılık ayrı bir fiil kullanılır. Fiiller arasındaki anlam yakınlığı, anlam aynılığı olarak görülmemelidir. Ceale fiilinin de asli anlamı vardır ve bu anlam diğer anlamlardan özde farklıdır. Örneğin ceale fiili için kullanılan ‘vermek’, ayrı bir fiildir ve bu fiile karşılık düşen anlam da, ceale’den farklı bir sözcükle karşılanmaktadır (Ar. eta, İng. give). Şu halde, aslında kelimeler, asli anlamları itibarıyla, birbirlerinden farklı eylemleri karşılamaktadırlar.[6]

Kur’an’da, c-a-l fiil kökünden türetilen terimlerin asli anlamını bulabileceğimiz, yeterince açık ifadeler yer almaktadır. Kur’an, bu fiili, çoğunlukla, nesnelerin üstlendikleri ‘vasıfları’ açıklamak için kullanmaktadır. Bu tür ifadelerin temel cümle yapısı şudur: (fiil + nesne + sıfat). Örneğin: “cealallahu’l-ka’bete’l-beyt’el-harame kıyamen linnas” (Allah, Kabe’yi, o saygıdeğer evi, insanlar için (hayat ve güven) durağı yaptı)[[7] ayetinde, ceale fiili, Kabe’ye, Allah tarafından ‘belirli bir vasıf/işlev yüklendiğini’ anlatmak için kullanılmaktadır. Yine: “ve ceale kelimetellezine keferu sufla” (küfredenlerin sözünü alçalttı[8] ayetinde, küfredenlerin sözünün, bir biçimden bir diğer biçime dönüştürülmesi/yeni bir vasfa kavuşması tasvir edilmektedir.[9] Bu kullanımın dışında sayıca az olsa da, (fiil + nesne + edat ) formunda gelen ayetler de vardır. Örneğin: felemma cehhezehum bicehazihim, ceale’s-sikayete fi rahli ehih (Onların yüklerini hazırlatırken, su tasını (öz) kardeşinin yükünün içine koydu.) ayetinde, sıfatın yerini harf-i cer (edat) almıştır.[10] Bu formda kullanılan ayetlerde de fiilin, asli anlamıyla kullanıldığı görülmektedir.

Ceale fiilinin bu kullanımlarının bize öğrettiği bazı gerçekler vardır. Buna göre: ceale fiili, bir yapma/kılma/dönüştürme eylemine karşılık gelmektedir. Bu eylem, ‘yaratmak’ fiili ile özde farklıdır. Yaratmak (halaka) fiili, değişik evreleri olan, ancak ceale fiilinin anlam alanı ile tıpatıp örtüşmeyen bir muhtevaya sahiptir.[11] Ceale fiilinin anlam dünyasında, bir yaratma eylemi yoktur; bilakis yaratılmış olan bir şeyin, bir işlev sahibi kılınması ya da bir başka şeye dönüştürülmesi söz konusudur. Bu husus, iki fiil arasındaki anlam farkının özünü teşkil etmektedir. Şu halde, ceale fiilinin geçtiği yerde, ‘yaratmak’ sözcüğünün kullanılması, isabetli değildir. Bununla ilgili örneklerimiz şunlardır:

En’am 1: “ Hamd, gökleri ve yeri yaratan ve karanlıklar ve aydınlığı vareden Allah’a mahsustur(Elhamdulillahillezi halaka’s-semavati ve’l-ardi ve ceale’z-zulumati ve’n-nur).

Bu ayette, gökler ve yer için ‘yaratılma’, karanlıklar ve nur için ise ‘var edilme’ fiilinin kullanılması dikkat çekicidir. Bilindiği gibi karanlıklar[12]  ve nur, bizatihi varlıkları olan şeylerden değildir. Aksine hem karanlık hem de nur, başka gök cisimlerinin evrendeki hareketleri sonucu oluşurlar. Dolayısıyla ceale (kılma/yapma), karanlık ve aydınlık’ın özünü tarif etmek için kullanılacak en uygun fiildir.

Zümer 6: “ Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşini meydana getirdi (Halakakum min nefsin vahidetin, sümme ceale minha zevceha).

Burada da yine insanın yaratılışı ile ilgili manidar bir durum söz konusudur. İnsanoğlu gerçekten tek bir özden (from a single being) yaratılmıştır. Dolayısıyla burada varlık öncesi durumdan varlığa geçiş tasvir edilmektedir ve bu durumu izah için kullanılabilecek en uygun tabir, halaka’dır. Fakat dikkat edilirse, Adem’in (as) eşinin yaratılması, halaka fiili ile değil, ceale fiili ile açıklanmaktadır.[13] Bu, ilk yaratmanın ‘farklı’ bir süreç olduğunun açık kanıtıdır.

Fatır 11: “ Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı; sonra da sizi zevceler kıldı” (vallahu halakakum min turabin, sümme min nutfetin, sümme cealekum ezvaca)

Bu ayet, Zümer 6’da ifade ettiğimiz düşünceyi bir başka açıdan teyid etmektedir. Buna göre, insanın ‘yaratılışı’ önce topraktan olmuştur (ki bu Hz. Adem’in yaratılışıdır), ardından, insan soyu, nutfeden yaratılarak devam edegelmiştir. Her iki durum için de ‘yaratma’ fiilinin kullanımı gereklidir. Fakat yaratılmış olan insanın, birbirleri için ‘zevce kılınmaları’ farklı bir durumdur. Özetle şöyle söylenebilir, zevce kılınma hadisesi, yaratma fiilinden sonra gerçekleşmiştir. Veya bir başka ifadeyle; Allah insanı çift olarak yaratırken, birbirinin zevcesi olma özelliğiyle yaratmıştır.

Rum 54: “Allah ki sizi za’fdan yarattı; sonra zayıflığın ardından sizi kuvvetli yaptı; sonra kuvvetin ardından da sizi yine zayıf ve ihtiyar kıldı” (Allahullezi halakakum min za’fin, sümme ceale min ba’di za’fin kuvveten, sümme ceale min ba’di kuvvetin za’fen ve şeybeten”

Bu ayette de oldukça ilginç bir sıralama vardır: başlangıçta insanın za’fdan[14] yaratıldığı ifade edildikten sonra, insanın gençlik ve ihtiyarlık dönemleri için yaratma fiili yerine ‘yapma/kılma’ fiili kullanılmaktadır. Başlangıçta za’f terimi yaratma sözcüğü ile birlikte kullanılırken, ayetin sonunda, kuvvetlilik halinden yine zayıflığa geçişin anlatıldığı bölümde, bu kez yaratma sözcüğü yerine ‘kılma’ sözcüğü yer almaktadır. Bu durum açıkça göstermektedir ki, insanın yaratılıştan sonraki hayat evrelerinde geçirdiği değişim/dönüşüm için ‘ceale’ fiilinin kullanılması uygundur, zira bilinen bir husustur ki, bu sürecin yaratılma süreciyle ilişkisi yoktur.  

Nahl 81: “Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda oturulacak barınaklar varetti ve sizi sıcaktan koruyan elbiseler var eyledi” (vallahu ceale lekum mimma halaka zilalen ve ceale lekum mine’l-cibali eknanen ve ceale lekum serabile tekimul’ul-harra).

‘Yaratma’ fiili ile ‘kılma/yapma’ fiili arasındaki anlam farkını gayet net bir şekilde ortaya koyan bu ayette, yaratılmış olan şeylere verilen özelliklerden bahsedilmektedir. Ağaçlar yaratılmıştır ve burada gölge vermesi özelliğiyle zikredilmişlerdir; dağlar yaratılmıştır ve burada, mağara yapmaya müsait olma özelliğiyle anılmışlardır; elbiseler ise yine sıcaktan koruyuculuk özelliğiyle tasvir edilmişlerdir.

Buraya kadar verdiğimiz örneklerden varmak istediğimiz sonuç şudur: Kur’an, ceale fiilini, halaka fiilinin yerine kullanmamaktadır. Bilakis her iki fiil, ayrı ayrı eylemleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu sonuç, bize, bu konudaki tartışmada oldukça önemli olduğuna inandığımız iki ayetin yorumlanmasında kolaylıklar sağlaması açısından önemlidir. Bu ayetler Enbiya: 30 ve Bakara: 30. Ayetlerdir. Bu ayetlerin önemi, her iki ayette de geçen ‘ceale’ fiilinin karşılığı olarak (bilhassa son zamanlarda ve bazı kesimler tarafından) ‘yaratma’ fiilinin kullanılmasıdır. Halbuki bu kullanım hatalıdır. Şimdi bu ayetleri detaylı olarak inceleyelim:

Enbiya 30: “Ve yaşayan her şeyi sudan yarattık[15] (Ve cealna min’el-mai kulli şey’in hayy.”

Müfessir Razi, Tefsir’inde Keşşaf sahibinden alıntı yaparak; ayette geçen ‘cealna’ teriminin tek mef’ul veya çift mef’ul ile okunması hallerinde, 3 farklı anlamın mümkün olduğunu ifade etmektedir. Buna göre şayet cealna terimi tek mef’ul alırsa, mana “ Biz her canlıyı sudan yarattık[16] ya da “varlıkların suya olan ihtiyacını bildiğimiz için, onları sanki sudan yaratmış gibiyizdir”[17] olmaktadır. Şayet terim iki mef’ul alırsa, buna göre anlam, “ Biz, her şeyi, su sebebiyle canlı kıldık, dolayısıyla her canlı için mutlaka su lazımdır” şeklinde olmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır. Ayette geçen cealna teriminin tek ya da çift mef’ullu okunmasına göre anlamın değişeceği söylenirken, ek delil olarak sunulan Nur:45 ve Enbiya:37 ayetlerde, yaratma fiilinin karşılığı olarak ‘halakna’ terimi kullanılmakta, fakat bu ayette, ‘cealna’ tabiri geçmektedir. Bizce asıl bu noktaya dikkat edilmelidir. Nitekim Razi, ayette geçen hayy teriminin ‘hayyen’ şeklinde de okunduğu tarzında bir bilgi aktarmaktadır. Şayet, böyle bir okuma doğruysa, o zaman zaten, terim iki mef’ulle okunduğunda söz konusu olan anlam, kendiliğinden çıkmaktadır. Zira bu durumda, her yaşayan şeyin sudan yaratılması değil, yaşayan her şeyin su vasıtasıyla ‘diri kılınması’ söz konusu olmaktadır. Zaten bu anlam, terimin farklı okunuşlarından ikisinde söz konusudur.  Geriye bir tek anlam kalmaktadır ki o da, her canlının sudan yaratıldığı görüşüdür. Bu konuyla ilgili olarak, modern dönemden önce getirilen yorumlarda doyurucu izahat yapılamamıştır; zira o dönem için söz konusu edilen anlamı ‘açıklayabilecek’ bilgi zaten yoktur. Modern dönemde ise, kainatın yaratılışı üzerine geliştirilen teorilerden biri, varlığın sudan meydana geldiği şeklindedir. Bu iddia, suyun içindeki hidrojen ve oksijenin, tüm varlığın temeli olduğu tezine dayanmaktadır[18] Ancak bu görüş, ‘kesin bir bilgi’ye dayanmamaktadır ve bir teori olarak değerlendirilmelidir. Fakat, ikinci anlam, hem makuldür, hem de hayatın gerçeklerine uygundur.[19] Terim, ‘hayyan’ şeklinde okunmadığında da şöyle anlamlandırılmalıdır: “yaşayan her şeyi sudan (su ile/su sayesinde, canlı) kıldık.” Şu halde, bu ayetin, varlıkların sudan yaratılması ile ilgisi yoktur; bu ayet, varlıkların suya olan (hayati) ihtiyacına atıfta bulunmaktadır.

Bakara 30: “Hani Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım[20] demişti. (Melekler): orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birisini mi yaratacaksın?..dediler...” (ve iz kale rabbuke li’l-melaiketi inni cailun fi’l-ardi halifeh. Kalu etec’alu fiha men yufsidu fiha ve yesfiku’d-dimae.)[21]] Bu ayetin yorumunda üzerinde durulması gereken husus, ayetin temelde bir ‘yaratma’ olgusundan mı, yoksa üstlenilecek bir ‘işlev’den mi bahsettiğidir. Cail terimini yaratma sözcüğü ile karşılayan meallerin bu soruya verdikleri cevap, ayetin, temelde Hz. Adem’in yaratılması konusunu işlediği şeklindedir. Ancak bu meal, hatalıdır; zira burada çok açık bir şekilde, ilk insanın yeryüzüne ‘hangi işlevi üstlenmek üzere gönderildiği’ konusu işlenmektedir. Bu yüzden yaratma sorunu, ayetin konusu değildir.

Sorunu yaratma sorunu olarak alanlar, meleklerin itirazına bir açıklama getirmeye çalışırken, meleklerin soru soruş tarzını dikkate alarak, yeryüzünde, insandan önce başka varlıkların (cin ya da başka bir tür varlık) yaşadığını, fakat bunların yeryüzünde bozgunculuk yapıp, kan dökmeleri üzerine, Allah’ın bunları yokettiğini ve yerine insanı ‘halife’ olarak seçtiğini düşünmüşlerdir. Bu görüş, ayetin derinlemesine okunamaması sonucu geliştirilmiştir; zira hem Kur’an’ın başka hiçbir yerinde bu konuda en küçük bir değini dahi yoktur, hem de bu iddia, Hz. Adem’in yaratılışı ile ilgili diğer Kur’an ayetlerine ters düşmektedir. Halbuki burada cail teriminin anlam içeriği sorgulanmış olsaydı, bu yorumun isabetsizliği kendiliğinden ortaya çıkacaktı. Ceale fiili, şayet yaratma eylemini değil, yapma/kılma eylemini karşılıyorsa, bu durumda ilk ulaşılacak sonuç, melekler ile Allahu Teala arasında geçen bu diyalog esnasında, Hz. Adem’in yaratılması işleminin ‘tamamlanmış’ olduğudur.  Yani Hz. Adem, kendisine takvası ve fücuru verilmiş olarak, kuru balçıktan (topraktan) yaratılmıştır ve melekler de onun hem iyi hem de kötü yönlerini bilmektedirler. Ancak meleklerin bu bilgisi deruni değildir; sadece şu tahminde bulunmuşlardır: eğer Adem, bu özellikleri ile yeryüzüne Halife olarak gönderilirse, fesad çıkarma ve kan dökücülük yönü ağır basacaktır. Fakat ilginçtir melekler Adem’in takva yönünü de bilmektedirler; zira pasajın sonunda, Allahu Teala, meleklerin, Hz. Adem’e öğretilen isimleri haber verememeleri üzerine “ben sizin gizlediklerinizi de bilirim” buyurmaktadır ki, burada meleklerin Hz. Adem’in takva yönünü gizleyip, fücur yönünü öne çıkardıklarına dair işaret vardır [22] Şu halde Adem, bu diyalog esnasında vardır/yaratılmıştır ve melekler Adem’i tanımaktadırlar. [23] Böylece, bu diyalogun asıl konusu Adem’in yaratılması değil, onun yeryüzüne ‘halife’ olarak ‘atanması’ (yani orada halife ‘kılınması’) olmaktadır. Bu sonuç, ceale fiilinin doğru anlamlandırılması ile kolayca ulaşılabilecek bir sonuçtur. Fakat müfessirler, bu fiili, bazı ayetlerde ‘yaratma’ sözcüğü ile karşıladıkları için, bu tür bir anlam kayması da yaşanabilmiştir [24]

Kur’an’da, bu düşüncemizi destekleyecek başka örnekler de vardır. Nitekim En’am:165, Sad:26, Yunus:14 ve Neml:62. ayetlerde aynı kalıp kullanılmakta, A’raf :69 ve 74, Zuhruf:60 ve Yunus:73’te de benzer bir ifade  kullanılmaktadır. En’am:165’te, bütün insanlara hitaben: “sizi yeryüzünde halifeler (hulefa) yaptı” (ve hüvellezi cealekum halaife’l-ard) ifadesi geçmektedir ki, bu ayet, ceale fiilinin, yaratma ile değil yapma/kılma anlamı ile karşılanması gerektiğinin bir başka kanıtıdır. Zira burada Bakara:30 ayette olduğu gibi, sadece bir insanın (Adem’in) değil, bütün insanların ‘halifelik’ göreviyle görevlendirildikleri çok açıktır. Sad:26. ve Yunus:14. ayetlerde sırasıyla “ Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık (ya davude inni cealnake halifeten fi’l-ard) ve “sonra onların ardından sizi yeryüzünde halifeler yaptık” (sümme cealnakum halaife fil’l-ard min ba’dihim) ve Neml:62. ayette de “kim sizi..yeryüzünün halifeleri yapıyor?” (emmen...yec’alukum hulafa’el-ard) buyurulmaktadır ki bu kullanım tarzı, halifeliğin ‘yeryüzünde insanın üstlendiği bir işlev’ olduğunu açıkça göstermektedir.  A’raf:69 ve 74. ayetlerde ise sırasıyla Hud ve Lut (as), kavimlerine “Allah, sizi halifeler yaptı” (cealekum hulefae) Yunus:73 te de: “onları halifeler yaptık” (ve cealnahum halaife) ifadesi kullanılmaktadır ki, bu kullanımda da, halifeliğin Allah tarafından o insanlara ‘yükletildiği’ anlamı gayet açık olarak görülmektedir.[25]

Bütün bu ayetlerden çıkarılacak sonuç şudur: ayetlerde geçen ‘halife kılma’, ifadesi, insanın yeryüzündeki ‘görev’ine işaret etmekte; asla bir yaratma eyleminden bahsetmemektedir. Bu neticeye, ayetin anlamlandırılmasında ceale fiilinin asli anlamına müracaat edildiğinde kolaylıkla ulaşılabilmektedir. Şu halde, doğru bir yorumlama için fiillerin asli/sabit/kök anlamlarını temel almak, kullanışlı bir tefsir yöntemi olarak görülmelidir. 

DİPNOTLAR:

[1] Ancak mealler (hatta tefsirler) kimi yerde, iki fiilin anlam alanını birbirine karıştıracak şekilde yapılmakta ve okuyucunun zihninin bulanıklaşmasına yol açmaktadırlar.

[2] Bu durum, bazı hallerde dilin yetersizliği ile açıklanabilir; ancak yine başka bazı hallerde, görünen o ki, dilin imkanlarının ötesinde bir ‘anlam kargaşası’ hadisesi söz konusudur. Nitekim başka bir dilde de (örneğin İngilizce’de, hatta bizzat Arapça’da) aynı hatanın işlendiği görülmektedir.

[3] Ceale, cealu, cealtu, cealtum, cealtehu, cealekum, cealna, cealnake, cealnakum, cealnahu, cealnaha, cealnahum, cealnake, cealeni, cealehu, cealeha, cealekum, cealu, ec’al, leec’alenneke, tec’al, tec’alna, tec’alni, tec’alune, tec’alunehu, nec’al, linec’aleke, velinec’alehu, nec’aluha, nec’alhuma, nec’alehum, yec’al, ve yec’alukum, yec’alni, yec’alhu, yec’alune, yec’aluhu, ic’al, ic’alna, ic’alni, vec’alhu, ic’alu, cuile, cailun, cailuke, lecailune, cailuhu.

[4] Fiile, birlikte kullanıldığı, bağlaçlar, tümleçler vs. ile daha başka anlamlar da verilebilmektedir. Bu durum, anlamın doğru karşılanması çabası olarak değerlendirilmeli ve bir ölçüde mazur görülmelidir.

[5] Bu ‘çok-anlamlılık’ sadece Türkçe meal/tefsirler için söz konusu değildir. Örneğin, İngilizce’de, ceale fiilinin anlam karşılığı olarak make (yapmak) mastarından başka, set (up, over, on), laid (on), grant, appoint (to, for), subdue, give, spread (out), begin, prescribe, ordain, bestowe, prepare, divide (into), assign, provide (with) condemn, place, put (on), bless, raise, create terimleri de kullanılmıştır.

[6] Anlam yakınlıkları/anlam kaymalarının önemli ve çok etkin bir nedeni olarak, insan nefsini göstermek mümkündür. Acelecilik, kolaycılık kısaca heva ve heves, terimlerin yanlış kullanımları için temel nedendir. Fakat söz konusu olan, herhangi bir tahrife maruz kalmayan Mushaf ise, bu durumda, böyle bir etkiden bahsetmek mümkün olamaz. Şu halde Allah, hangi eyleme karşılık hangi kelimeyi kullanacağını elbette bilmektedir ve bu kullanım, o durumu tasvir için mümkün olan en uygun kullanımdır.

[7] Maide 97: Allah has made the sacred House of the Ka’bah a means of stabilising the (community) life of the people.

[8] Tevbe 40: ...and made the word of the disbelievers abased.

[9] Ceale fiil kökünün geçtiği ayetlerin çok azı dışında hemen tamamı bu kategoriye girmektedir.

[10] Kur’an’da bu formda kullanılan edatlar, fi, mea, ke, ala, fevka  dır ( Yusuf:15,62  ve 70; Ra’d:3; Nuh:7; A’raf:47; Yunus:100; Fil:2; Enfal:37; Ali İmran:55).

[11] Yaratmak fiili ile ilgili olarak Kur’an’da 4 terim geçmektedir: halık, bari’, bedi’ ve fatır. Bu terimlerin her biri yaratma sürecinin bir yönüne atıfta bulunmaktadır. Halık, günlük lisanda kullanılan ‘genel’ yaratma eylemini; Bari’, yoktan yaratma eylemini; Bedi’, örneksiz/baştan yaratma eylemini; Fatır ise, yaratılışın çatlama/parçalanma fiili ile ilişkili olan evresine gönderme yapan yaratma eylemini karşılar. Yaratma sürecinin bir de ‘tasvir’ (form/biçim verme) evresi vardır ki; bu husus, Haşr Suresinin son ayetinde: Halik’ul- Bari’ul- Musavvir şeklinde geçen ayette anlatılmaktadır. Yani Allah Halık’tır, Bari’dir ve Musavvir’dir. Şu halde bu üç özellik, yaratmanın üç ayrı vechesini ortaya koymaktadır.

[12] Burada karanlık yerine karanlıklar denilmesi ayrıca manidardır; zira karanlık sadece güneş ve dünyanın hareketleri sonucu oluşan bir şey değildir. Uzay, tabir caizse, bir karanlıklar diyarıdır.

[13] Ra’d 3’te, “orada bütün meyvalardan iki çift varetti” (ve min kulli’s-semerati ceale fiha zevceyn’i-sneyni) tabiri ilgi çekicidir zira burada da ‘zevce’ terimi ile birlikte yine ‘ceale’ fiili kullanılmaktadır.

[14] Bundan kastın, toprak ya da meni olması mümkündür. Ya da ayetin meali: “insan zayıf olarak yaratıldı” şeklinde de verilebilir. Bu durumda, insanın bebeklik döneminin kastedilmesi mümkündür.

[15] Bu meal, örneğin Süleyman Ateş ve Ahmed Davudoğlu Mealleri ile Elmalılı Tefsiri, Mevdudi Tefsiri ve Razi Tefsiri’nde bu şekilde verilmiştir. Ancak İbni Kesir Tefsiri’nde mana, doğru olarak: “ve her şeyi sudan canlı kıldık” şeklinde yer almıştır.

[16] “Allah her hayvanı (dabbe) sudan yarattı” (Nur:45) ayeti de aynı şekilde değerlendirilmektedir.

[17] Buradaki anlam da “insanı aceleden yarattık” (Enbiya:37) ayetindeki gibidir.

[18] Nitekim İsmail Hakkı İzmirli’nin bu konudaki yorumu şöyledir: “...Kur’an’da açıklandığı üzere ecramda ayrılış husule gelmiş, yerle gök birbirinden ayrılmıştır. Yer başlı başına şu’le saçan bir kıt’a olmuştur. O zaman kimya bilginlerinin ‘müvellid-ül humuza=oksijen’ dedikleri su maddesi kendisindeki hararetle arzdan tebahhur ediyor, ve hava boşluğunda tesadüf ettiği soğukluk onu suya çevirdikten sonra su, ağırlığından dolayı yere iniyordu. Bu keyfiyet tekerrür ede ede, nihayet bütün yeryüzü su oldu. Sonra bundan karalar meydana geldi; nebatlar, hayvanlar ve bütün canlılar sudan zuhur etti...”

[19] Razi, Kadi Beyzavi ve Elmalılı Hamdi bu görüşte ısrar etmektedirler.  Örneğin Beydavi aynen şunu söylemektedir: “...ayete şöyle de mana verilebilir: Biz her şeyi su sebebiyle canlı kıldık. Su olmadan canlılığını devam ettiremez.” (Kadi Beydavi, Envar’üt-Tenzil, IV, s.245).

[20] Bu çeviri, Süleyman Ateş, Hasan Basri Çantay, Ahmet Davudoğlu meallerine ve Mevdudi, Seyyid Kutup, İbni Kesir ve Razi Tefsirlerine aittir. Elmalılı Tefsiri’nde ise, “halife yapacağım” olarak çevrilmiş ve fakat ikinci bölümdeki ‘etec’alu’ ifadesi bu kez yine ‘yaratma’ olarak tercüme edilmiştir. Derveze Tefsiri’ninde ise “varedeceğim” şeklinde bir anlam verilmiştir.

[21] İngilizce metinde, cail terimi, create (yaratmak) olarak değil appoint (atamak) olarak tercüme edilmiştir.

[22] Buradan hareketle, meleklerin, Allah’ın tesbihi ve yüceltilmesi konusunda, Hz. Adem’in ‘bir bilgi ve iradeye dayalı’ olarak (yani takvası ile) yaptığı ibadetin, kendi ibadetlerinden daha ‘faziletli’ olduğu gerçeğini ‘saklama’ çabasında oldukları da düşünülebilir.

[23] Zira ceale fiili, ‘var olan’ bir şeyin bir başka şeye dönüştürülmesi anlamını da haizdir.

[24] Burada şu ihtimalden de bahsetmek mümkündür: Allahu Teala, henüz Adem’i yaratmadan önce, meleklere: Adem’i yeryüzünde halife olarak yaratacağım” buyurmuştur. Fakat eğer yaratma hadisesi gerçekleşmeden önce böyle bir konuşma vuku bulmuşsa, bu konuşmada, Adem’in hangi özelliklerle yaratılacağına dair meleklere bilgi verilmesi de gereklidir; zira melekler ancak bu bilgiye göre Adem’in halife oluşuna itiraz etmiş olmalıdırlar. Aksi taktirde, meleklerin itirazının bir anlamı kalmaz.

[25] Bu ayetlerde, halife yaptık ifadesi, bazı meallerde, hükümdar yaptık şeklinde verilmektedir ki, bu aslında hatalı bir çeviridir: zira ‘güçlü’ kulların yerini alacak yeni kullar, zaten kendiliğinden ‘güçlü’ (yani hükümdar) olmalıdır. Bu tür bir anlamlandırma, aslında meal değil, tefsirdir. Dolayısıyla, her bir mealin, aslında küçük bir tefsir olduğu gerçeği hatırdan çıkarılmamalıdır.

 


Yukarı dön Göster Sinan_25's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Sinan_25
 
radyoman
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 09 mart 2005
Yer: Antigua And Barbuda
Gönderilenler: 362
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı radyoman

selam dostlar ilginc bir konu Allah razi olsun.  bir sure once foruma tartisma acmasi icin sordugum soruyu yenide konu acildigi icin sorayim. Bu konuyla ilgili oldugu icin tekrar bir izninizle eklyelim. Yukaridaki arastirma yazisi isigida tekrar ele alabiliriz.

"Gecen Gun Adem Baba nickli bir arkadasin sohbet odalarinda yaptigi Hz Adem ile ilgili bir tartisma yi buraya tasiyiip sizler ne dusunuyorsunuz diye konuslaim dedim. Tartsimada olusan sorular soyle ozetleyeyim.

Sorular sunlar

1. Hz Adem Ilk yaratilan insanmiydi ?

2. Hz Ademle birlikde yasayan insanlar vardi. Hz Adem aralarindan secilip imtihana mi tabi Tutuldu.

3. Eger ilk insan degil yaninda baska insanlar var is, Bugune kadar Ademden cogalan neslin nasil oldugu konusundaki teoriler, cocuklarin evlenmesi yada  birilerinin dedigi  gibi Hz ademin cocuklarinin birbiri ile evlenmesi neslin cogalmasi ile ilgili bir cok gorus, yada cocuklarinin bazilarinin huri cinsinden olmasi ile ilgili bir cok teori cokuyor.

Simdi adem_baba nickli kisinin gorusunu dayanadirdigi ayetler bakalim.

Bakara 30 Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı halıfeh* kalu e tec'alü fıha mey yüfsidü fıha ve yesfiküd dima'* ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek* kale innı a'lemü ma la ta'lemun

 Mealciler bu ayeti genelde soyle ceviriyorlar

[002.030] [DI] Rabbin meleklere «Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim» demişti; melekler, «Orada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz Seni överek yüceltiyor ve Seni devamlı takdis ediyoruz» dediler; Allah «Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim» dedi.

Simdi bu ayetde gecen CaiLUN  yaratma anlaminda degil, Secme atama anlamina gelebiliyor. Simdi secti ise demekki Hz Adem ile birlikde yasayan insanlar var. Onlarin arasinda Hz aDEM ILE hAVAYAI SECTI. ise. o zaman. Neslin cogalmasi konusundaki butun teoriler yeniden sorgulanmak zorunda. (Tabiki Kuran Cercevesinde).

Secilen Hz Adem imtihana tabi tutuluyor.

Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz. Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. (Bakara Suresi, 35-36)

Simdi Kuranda yaratma kelimesinin kullanildigi ayetler bakalim. Yaratma Halak kelimesi ile anlatiliyor.

Ali imran 59. İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem* halekahu min türabin sümme kale lehu kün fe yekun

003.059] [DV] Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona «Ol!» dedi ve oluverdi.

 

15/28. Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı haliküm beşeram min salsalim min hameim mesnun

Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben kuru bir çamurdan şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (15/28)

15/26. Ve le kad halaknel insane min salsalim min hameim mesnun

Andolsun insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (15/26)

 Insan 76/2. İnna halaknel'insane min nutfetin emşacin nebteliyhi fece'alnahu semiy'an basıyra

[076.002] [DV] Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.

Ali Imran 190. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ülil elbab

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. (3/190)

3/191. Ellezıne yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla* sübhaneke fekına azaben nar

Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru ! (3/191)

4/1Ya eyyühen nasütteku rabbekümüllezı halekaküm min nefsiv vahıdetiv ve haleka minha zevcelna ve besse minhüma ricalen kesırav ve nisaa* vettekullahellezı tesaelune bihı vel erham* innellahe kane aleyküm rakıyba

Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir. (4/1)

6/2 . Hüvellezı halekaküm min tıynin sümme kada ecela* ve ecelüm müsemmen ındehu sümme entüm temterun

Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O'dur. Bir de O'nun katında muayyen bir ecel (kıyamet günü) vardır. Siz hâla şüphe ediyorsunuz. (6/2)

6/73  Ve hüvellezı halekas semavati vel erda bil hakk* ve yevme yekulü kün fe yekun* kavlühül hakk* ve lehül mülkü yevme yünfehu fis sur* alimül ğaybi veş şehadeh* ve hüvel hakımül habır

O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. "Ol!" dediği gün herşey oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sûr'a üflendiği gün de hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır. (6/73)

Bana ilginc geldi ne dersiniz?

Selam ve dua ile

Radyoman



__________________
43/44 Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
Yukarı dön Göster radyoman's Profil Diğer Mesajlarını Ara: radyoman Ziyaret radyoman's Ana Sayfa
 
Sinan_25
Ozel Grup
Ozel Grup


Katılma Tarihi: 24 eylul 2005
Yer: Almanya
Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Sinan_25


Selam.

Dostum bu konu sadece bununlada kalmiyor, Ruh konusuylada alakasi oldugunu düsünüyorum.


Benim bu Abimizin calismasindan anladigim:

Halaka bizzat yaratilis fiil'i olup, olmayan birseyi meydana getirmek, yoktan var etmektir.

Ceale ise bizzat yaratma fiil'i olmayip, mevcut birseyi baska bir hale dönüstürmek, birseyi diger birsey üzerinde kilmak, yaratilis cemberinde meydana gelen bir/er hadise olarak anladim.

Örnek isik ve nesneler yaratilmistir, ama bunlardan olusan kölge yaratilan degil, ceale'dir. Yaratilmisin cemberinde meydana gelen bir hadisedir. Allah kölgelerin varligini isigin ve nesnelerin varligina baglamistir, ki bunlar yaratilmamis olsa kölgelerde olusmayacak.

Kur'an-da insan'in yaratilisini bizzat Rabbimizden okudugumuzda, kimi yerde Ceale ve kimi yerde Halaka ifadesini kullanmis. Ki Insan tam olarak hangi evrede yaratiliyor ve hangi evrede yaratilmayip dönüstürülüyor, kavramlarin özüne indigimizde ayrim yapabilecek duruma geliyoruz.

Örnek:


032.007 Alla[th]ee a[h]sana kulla shay-in khalaqahu wabadaa khalqa al-ins[a]ni min [t]een(in)

Meal: O, odur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı. Ve insanın yaratılışına çamurdan başladı.


032.008 Thumma jaAAala naslahu min sul[a]latin min m[a]-in maheen(in)

Meal: Sonra onun neslini bayağı bir sudan kıldı/devam ettirdi.

Bakin burada halaka ifadesi yok.

032.009 Thumma saww[a]hu wanafakha feehi min roo[h]ihi wajaAAala lakumu a(l)ssamAAa wa(a)l-ab[sa]ra wa(a)l-af-idata qaleelan m[a] tashkuroon(a)

Meal: Sonra onu şekillendirdi/biçim verdi ve ona kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller kıldı. Ne kadar da az şükredersiniz!


Isitme gücü, gözler ve gönüller kilindi, bizzat yaratma fiil'i degil. Daha önceki yaratilis asamasinin sebebiyle meydana geldi olarak anlamam mükün. Benim cikardigim sonuc, Insan'in yaratilisinda ana yaratilis devreleri var ve bunlar arasinda ceale sürecleri var. Ruh'un üflenmeside yaratma fiil'i ile ifade edilmiyor.

Insanlar yaratilirken, atalarin genetigine bu islem kodlanmis olabilir diye düsünüyorum. Nitekim bir Cocuk ilerde sadece sekli semal ile atasina benzemeklede kalmiyor, hal ve hareket, karakter ve aliskanliklar bakimindan da atasina benziyor.

Dogrusunu Allah bilir.

Etraflica arastirilsa saniyorum senin sordugun sorularada cevap bulabiliriz Dostum. Ve saniyorum ki yine kavramlar dügümleri cözecek.

Saygilar
Yukarı dön Göster Sinan_25's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Sinan_25
 
okyanu_s
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 06 haziran 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 37
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı okyanu_s

Selamlar

Aslında bu çok yeni bir tartışma değil. Hz. ademin yeryüzüne kendisi ve eşi ile mi yoksa bir topluluk olarak mı indikleri...

Bir sosyoloğun kitabını okurken dikkatimi çekmişti. Sosyolog inançlı ve öğrencileri kendisine şu şekilde bir soru soruyor. "Madem insan sosyal bir varlık, bir sosyal çevre içinde olmalı; bu bilimsel bir gerçek neden o zaman Hz. Adem ve eşi dünyaya yalnız gönderilmişlerdi, bir sosyal çevre içinde değillerdi?

İsmini şuan hatırlamıyorum ama Prof. 'da Hz. Ademin ve eşinin dünyaya yalnız inmediklerini bir toplulukla indiklerini söylüyor delil olarakda "kiminiz kiminize düşman olarak inin oradan" ayetini gösteriyor. Ademinde aslında adamı yani insanı simgelediğini söylüyor.

Tabi bir çoğumuz için belki bir toplulukla veya yalnız indirilmeleri pek önemli olmasada sosyoloji bilimi açısından bu önemli bir konu.

Sizlerinde forma aktardığınız gibi Adem ve eşi bir topluluk içinden seçilmiş olabilir ve topluluk olarak yeryüzüne inmiş olabilirler.

Tabi en iyisini Allah CC bilir.

Yukarı dön Göster okyanu_s's Profil Diğer Mesajlarını Ara: okyanu_s
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Selam Dostlar

Bu mevzuda ben de şu ayetleri sizlere hatırlatmak istiyorum:

Araf 189. O, odur ki, sizi bir tek canlıdan yarattı, eşini de ondan vücuda getirdi ki, gönlü buna ısınsın. Eşini sarıp kucaklayınca o, hafif bir yük yüklendi de bir süre onu gezdirdi. Ağırlaştığında ikisi birden Rablerine şöyle dua ettiler: "Bize iyi huylu, yakışıklı bir çocuk verirsen yemin ederiz, şükredenlerden olacağız."

Araf 190. Allah onlara ruhta-bedende güzel bir çocuk verince, kendilerine verdiği nimete ikisi birden Allah'a ortak koşmaya başladılar. Allah onların ortak koştuğu şeylerden arınmıştır.

 

Bu ayetler de bizlere Hz. Adem ve eşinin iki özel şahsı değil, genel anlamda insanı simgelediklerini gösteriyor. Zira bu ayette anılan "Adem" peygamber olsaydı Allah'a ortak koşması düşünülemezdi.

 

Kur'andaki Adem ve Havva bağlamındaki aktarımlar, insan gerçeğini tanıtma adına ortaya konulan aslında tamamen sembolik bir anlatımın ürünü olan cümleler olabilir.

 

 

Not: Ulul Elbab deyimini değerlendirme konusunda Sinan dostumuzun alıntısındaki şu kısım dikkate değer görüyorum:

 

Sinan_25 Yazdı:

4.Deyimler, en az iki kelimeden oluştukları için terkip özelliğindedir. Bu nedenle sözcük tahlilinde bir kriter olarak alınamazlar.

 

 

 

 

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
UlulElbab
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2009
Yer: Micronesia
Gönderilenler: 488
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı UlulElbab

selam,

Böyle güzel bir konu başlığının unutulup gitmesine gönlüm elvermedi.

Değerli görüşlerinizi bekliyorum.

Konuya katkı olması açısından, ilk bahçenin (cennet) Kuzey Kutbunda olduğu savını ortaya
atıyorum.

Son araştırmalarda yaklaşık 20bin yıl önce Palmiyeler yetişen bir yer olduğu ve insan tabiatına
çok uygun iklim koşulları tesbit edilmiş.

Harita da görünümü ise bir merkezi ve dört yöne akan ırmaklar uçları delta oluşturmuş
vaziyette.Gamalı Haç şeklinde.

günümüzde bunlar Fırat,Nil,Ganj ve Amazon ile temsil ediliyorlar.

İlginc olan bu haritaların eski zamanlarda metrelerce buzullar erimeden/mevcutken çizilmiş
olması ve milimetrik
incelikte doğru olması.Bilim ancak bugün mevcut Uydu teknolojisi ile kuzey kutbunun bu kara
parçalarını tesbit edebilmekte.

Ayrıca insanların bir topluluk olarak yaratılma ihtimalleri yüksek.

Vel hasıl kelam CEALE ve HALAKA kavramlarının KURANda tekrar incelenmesi Genetik bilimi
ışığında ele alınmasında fayda var.

Meallerde her Adem geçen yerde özel isim muamelesi yapılması yanılgıların başında geliyor.

Tıpkı her salat görülen yere Namaz yazılması gibi...



__________________
Demek ki,gerçekten zorlukla beraber kolaylık da vardır,ŞERH-5
Yukarı dön Göster UlulElbab's Profil Diğer Mesajlarını Ara: UlulElbab
 
evrensel
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 16 kasim 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 422
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı evrensel

Merhaba Ululelbab

Cenneti yada cehennemi Afrikada yada mezopotamyada aramak bize ne kazandıracak ne kaybettirecek kardeşim.Gayretini anlıyor ve takdir ediyorum Rab ilmini artırsın inşaallah.

Lakin araca değil amaca kilitlenmek gerek

Acizane bu konuda şunları söylemek istiyorum;Cehennem Rahmandan uzak olmak,Cennetin ise Rahmana yakınlık olduğunu görüyorum.



__________________
BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Yukarı dön Göster evrensel's Profil Diğer Mesajlarını Ara: evrensel
 
mistikbalim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 agustos 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 401
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mistikbalim

evrensel Yazdı:

Merhaba Ululelbab

Cenneti yada cehennemi Afrikada yada mezopotamyada aramak bize ne kazandıracak ne kaybettirecek kardeşim.Gayretini anlıyor ve takdir ediyorum Rab ilmini artırsın inşaallah.

Lakin araca değil amaca kilitlenmek gerek

Acizane bu konuda şunları söylemek istiyorum;Cehennem Rahmandan uzak olmak,Cennetin ise Rahmana yakınlık olduğunu görüyorum.


ulülelbabın tezi tarihsel açıdan şüpheliyim ama olasılık
ki hiç bir olasılık beni ilgilendirmiyor aslında
benimde hedefim amaca yürümektir

fakat bizim küçükken bir cennetimiz vardı
biz o yasak meyveden yediğimiz için orası hakedenlerin oldu
ve bizim için artık bir buzdağından ibaret
iyi bir çalışmayla allah buz dağını yeşillendirirmi yeniden
BENCE EVET
bunun için önce güneşle kalkıp
son elçi sabancının ÇALIŞ ÇALIŞ ÇALIŞ çalışmasını hayatımıza geçirmemiz gerekiyor
tıpkı kuranın söylediği gibi
yeni bir elçi
bir sivrisinek
bir karaböcek
karıncalar, arılar
bunların hepsi sizin için örnek
ve ne diyor muhammed'in sayfalarında
bir işi bitirip as bir dinlenmeyle kalk ve yorulmaya devam et
bu dinde boşluk yok cennet için tek gereç çalışmak ve
İNSANLARIN TEK EKSİĞİ ALLAHA OLAN TEŞEKKÜR
ve gerekli olan tüm gereçler elimizde mevcut
önce mescidi haramdan başlayalım inşa etmeye
çevresine cennet getireceğini ALLAH garanti etmiş bir kere...


__________________
bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
Yukarı dön Göster mistikbalim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mistikbalim Ziyaret mistikbalim's Ana Sayfa
 
mistikbalim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 agustos 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 401
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mistikbalim

aynı köyde aynı evde doğmuş bir çift ikiz kardeş hayal edin
köy yeri olduğu için hayvanlarla büyümüşler ve sevmişler hayvanları
inekleri, tavuklar,ı kuzuları, köpekleri
yani ebeveyn dalgadan birer çift ne kurtardıysa hepsinden
akılbaliğ olunca gençler demişler ki biz hayvancılık yapalım
nasılsa bu işi belledik
biri demişki kardeşlerden
olurmu biz burda ne öğrendik ki
her işin bir ilmi var, bir püf noktası var, bi usulü var
biride demişki ne gerekirse hepsi doğada var sen merak etme,
gidipte bilgi dağıtanların adını ilim koyduğu pislikle uğraşma
ben gideceğim demiş ve şehre gitmiş biri yıllar sonra veteriner olarak bir ofis açmış şehrin göbeğine payına düşen malı davarı satarak
öteki elindeki kalanlarla dağlarda hayvanlarla yaşamaya devam etmiş
doğal olanı yemeye
temiz havayı solumaya
gökyüzünü kıyasıya kucaklamaya
bizim okumuşta daracık mekanda hayvanların hastalığıyla iriniyle kanıyla pisliğiyle yaşamaya mahkum edilmiş
artık siz hangisine cennet dersiniz ben karışmam...


__________________
bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
Yukarı dön Göster mistikbalim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mistikbalim Ziyaret mistikbalim's Ana Sayfa
 
UlulElbab
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 15 kasim 2009
Yer: Micronesia
Gönderilenler: 488
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı UlulElbab

evrensel Yazdı:

Merhaba Ululelbab


Cenneti yada cehennemi Afrikada yada mezopotamyada aramak bize ne kazandıracak ne kaybettirecek
kardeşim.Gayretini anlıyor ve takdir ediyorum Rab ilmini artırsın inşaallah.
Lakin araca değil amaca kilitlenmek gerek
Acizane bu konuda şunları söylemek istiyorum;Cehennem Rahmandan uzak olmak,Cennetin ise Rahmana
yakınlık olduğunu görüyorum.


selam evrensel kardeşim,

Çok güzel bir tesbit;
Cehennem Rahmandan uzak olmak,Cennetin ise Rahmana yakınlık olduğunu görüyorum.

Şu bir gerçek ki,geçmişi bilmeyen geleceği göremez.Faydacı yaklaşım benimsediğim bir yaklaşım.

Aracı ve onun yapısını bilmeyen Amaca zorluklarla ulaşır.

Oysa Aracı iyi tanıyan onu Amaca hizmette kullanır.

Cennette Cehennemde bizlerin ellerinde.

Yüce Yaradan herşeyi insanın ellerine vermiş.Ve elbette ellerimiz aleyhimizde tanıklık
edecektir.


__________________
Demek ki,gerçekten zorlukla beraber kolaylık da vardır,ŞERH-5
Yukarı dön Göster UlulElbab's Profil Diğer Mesajlarını Ara: UlulElbab
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats