Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Allah cinleri bizlerin yaşadığı
boyuttan farklı bir boyutta yaratmıştır. Yaşatmaktadır. Onların inanmayanlarına
şeytan denir. Şeytanlar insanlara çeşitli şekillerde musallat olurlar. Allah onlara
bu noktada müsaade vermiştir. Kuran-ı Kerim’de ilgili ayetleri okuduğumuzda bunu
rahatlıkla anlayabiliriz.
Şeytanın
insanların büyük çoğunluğuna musallatı vesvese iledir. Yani onların
bilinçaltlarına vesvese verirler. Allah’ın şeytana verdiği izin de buraya
kadardır. Vesveseyi bilinçaltı algılar. Vesvese dine, itikada aykırı kötü ve
çirkin düşüncelerdir. Bunlar bilinçdışı tarafından algılandıkları zaman insana
sanki kendi düşüncesi gibi gelir. Hâlbuki şeytanın vesveseleridir. Sahibi
şeytanlardır. Onun için hangi türde olursa olsun, ne kadar kötü ve çirkin
bulunursa bulunsun bu tür düşünceler kişiye ait olmadığı için bir sorumluğu
yoktur. Bu sebeple suçluluk psikolojisine de girmeye gerek yoktur. Dini ve
itikadi açıdan kötü ve çirkin düşünceler akla geldiği zaman sadece edep gereği
‘subhanallah, estağfirullah’ demek yeterlidir. Bunlar yüzünden kişiye herhangi
bir günah söz konusu değildir. Bunların sahibinin şeytanlar olduğunu bilmek ve
bunlara aldırmamak en iyi savunma yoludur. Bu vesveseler yüzünden ibadetlerini
bırakan insanlar, şeytanların arzularını
yerine getirmişlerdir, şeytanlarla mücadelede mağlup olmuşlardır. Onlara
yazıklar olsun.
Ayrıca
vesvesenin kişideki imanın belirtisi olduğunu da söyleyelim.
Bu yazımızda şeytanların bizzat musallat
olma durumunda neler yapacağımıza değineceğiz.
Öncelikle
insanlardan bazılarının genellikle merak saikı veya bazı nefsani nedenlerle
cinlerle iletişim kurmalarının yanlışlığına değinelim.
Medyum diye
bilinen kişiler, genellikle kalp gözlerinin açıldığı ve bu üstün meziyetten
ötürü cinlerle iletişim kurdukları için kendi kendilerine bir boş gurur
içerisinde bulunurlar. Övünürler. Kendilerini diğer insanlardan üstün
görürler. Hâlbuki başları beladadır.
Farkında değillerdir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki çok zeki
bir insanla aptal bir insan evlendiler. Aptal insan evliliğine sahip çıktığı
zaman aradaki zeka uçurumundan dolayı büyük bir komplekse kapılacaktır. Bu
yüzden eşine sahip çıkma adına onu kısıtlamalara ve çeşitli çatışmalara
girişecektir. Bunun gibi cinlerle dost olan kişiler de benzer bir cenderenin
içerisinde bulunacaklardır. Çünkü cinlerin zeka seviyeleri çok düşüktür ve bu
yüzden aşağılık kompleksinin etkisiyle insanlara üstün olma arzuları çok
yüksektir. Bu yüzden insan ile cinlerin arkadaş olmaları mümkün değildir.
Bunların doğaları gereği her iki kesim de ister Müslüman olsunlar, ister başka
dinlerde veya inançlarda ortak bulunsunlar yine de ister istemez çatışacaklardır.
Onun için medyumluktan uzak durmak gerekir. Medyumluk durduk yerde insanın
başını belaya sokmasıdır. Cinlerin sağdan soldan haber getirmesi bahasına
girilecek büyük bir eziyettir. Velev ki cinleri Müslüman olsa bile. Aslında
medyumluk cinleri haber toplaması için hüddam edinmektir. Bu yolla elde edilen
bilginin özel hayatta gizli olanı araştırma, gıybet, suizan ve iftira türlerine
benzemesi açısından haramlığı da ayrı bir konudur. Büyük günahlardandır.
Gelelim hüddam
meselesine. Hüddam demek cinleri çeşitli amaçlarla hizmetçi olarak
kullanmaktır. Hüddam edinmek isteyenlere önce şunu sorarım. Sen akşam evine
gidince eşine de ki: ‘Sen benim hizmetçimsin.’ Bakalım ne diyecek. Elbette bu
sözü insanın eşi bile kaldıramaz. Tepki gösterir. Cinlerin gerek Müslümanları
gerekse kâfirleri ise bu sözü hiç kaldıramaz ve bu açıdan insanları kınarlar.
Şeytanların böyle hüddam isteyen Müslümanlara yapacaklarını öç ve kin
duygusuyla seyrederler. Çünkü kibir, gurur, ucub gibi duygular ateşten yaratıldıkları
için cinnilerde insanlara göre daha bir üst düzeydedir. İnsanlardan bu tür
sözler işitmeleri onları çok kızdırır.
Aşağılık kompleksini harekete geçirerek kin ve öç almalarını sağlar.
Allah (c.c.)
da bu maksatla yani hüddam edinmek amacıyla surelerini okuyan ve güzel
isimlerini çeken kişilerin de böyle bir musibete düşmelerine izin verir. Gerek
Allah’ın kitabının okunması gerekse Allahın güzel isimleriyle zikrinin
çekilmesi onun rızası dışında böyle bir gaye ile olursa insan durduk yerde
başına bela alıyor demektir. Sonuçta bu tür ibadetlerle cinnileri algılayacak
manevi terakkiye insan ulaşınca şeytanlar ona çeşitli duyu organları kanalıyla
iletişim kurmaya başlayacaktır. Genellikle dokunma duyusu ile işitme duyusu
kanallarıyla cinnilerle iletişime geçilir. Cinni şeytanlar bu yollarla eziyet
de yapabilirler. Daha doğrusu cinni şeytanların musallatı genellikle bu iki
duyu organıyla olur. Bazı insanlar onları madde âleminde duman şeklinde ve
belli belirsiz insan görünümünü andırır biçimde de görebilirler.
Cinleri görmek
veya onlarla iletişime geçmek demek kalp gözünün açılması demek değildir. Kalp
gözü ile kastedilen letaiflerdir. Kalp
gözü ancak tarikata intisap edip senelerce şeyhin rabıtasını yaptıktan, verdiği
virdi, zikri çektikten sonra Allah’ın bir ihsanı olmak üzere insanın göğsünün
çeşitli noktalarında ve iki kaşının arasında bulunan letaiflerinin açılması ile
oluşur. Bu sayede nurları görür. Nurlar değişik renktedirler. Kırmızı, sarı,
yeşil, beyaz, siyah ve bunların karışımı değişik tonlar. Şeytanlar bu makamda
bulunan müride insan biçiminde, özellikle onun aklını başından alacak dişi
güzeller biçiminde görünürler. Bu güzeller peri diye edebiyata girmişlerdir.
Allah bu makamdaki müridi bu dişi şeytanlarla imtihana tabi tutar. Medyumlar
şeytanları bu halleri ile göremezler. Görseler akılları başlarından giderdi.
Onlar ancak gözleri açık veya kapalı iken onları sanki bir duman gibi belli
belirsiz bir biçimde görürler. Oysa kalp gözü açık bir insan onları aynı insan
gibi net ve açık bir surette görür.
Şeytani
cinlerin cinsel ilişkide bulunmalarındaki amaç kişinin ruhunu zayıf kılmak,
sonra da onu çarpmaktır. Bu da tabii çeşitli organların felç olmaları ile
sonuçlanır. Tabii asıl amaçları son nefeste insanların imansız gitmelerini
sağlamaktır. Bunun için olmadık yalanlara başvururlar. Genellikle hak suretinde
yaklaşırlar. Sürekli evlilikten söz ederler. Hâlbuki onlarla evlenmek hem caiz
değildir, hem de mümkün değildir. Çünkü bizim onların âlemine gitmemiz
olanaksızdır. Ancak uyku sırasında olur ki o zaman da insanın şuuru yerinde
değildir. Kalp gözü açılmış kişiye bile şeytanlar bizzat kendileri istedikleri
surete girerek görünürler. Yani kalp gözü açılmış kişi bile onların âlemine
girememekte, şeytanlar ona yaklaşmaktadırlar. Yani binlerce şeytan o kişi ile
bir ve aynı formatta iletişim ve münasebet kurabilirler. Bunu o kişinin ayırt
etmesi imkânsızdır. Güya olan eşine sahip çıkması onu denetlemesi de mümkün
değildir. Yani onlarla evli olduğunu
sanıp cinsel ilişkiye girenler zinaya düşerler. Manevi yönden git gide
zayıflayıp onların oyuncakları olurlar. Allah korusun. Bir de bu şeytanlar
senin bu âlemde bizimle kurduğun cinsel münasebet sonucu çocukların oldu
yalanını çok söylerler. Maksat yine kişiyi bu yolla kendilerine bağlamaktır. Bu
da tıbben, ilmen mümkün olmayan büyük bir yalandır.
Zina her
çeşidiyle insan ruhunda onulmaz yaralar açan ve şeytanların tasallutuna zemin
hazırlayan büyük bir günahtır. Zinaya düşen insan nurlardan soyunur. Zina her
çeşidiyle insanlarla da cinnilerle de aynı etkiyi yapar. Oysa insan ruhu nurla
beslenir. Nur olmayınca zayıflar. Bedenle ruhun münasebeti azalır. Bu yüzden
şeytanların insanları çarpmaları, yani çeşitli organlarda felç halinin
yaşanması mümkün olur. Onun için şeytanların tüm derdi evlileri boşandırmak,
bekârları da evlendirmemektir. Bu sayede toplumda zinayı çoğaltmaktır. Zina
yapan insanda nur kalkınca üzerine zulumat yağar. Zulumat ruha zehir gibi etki
eder, onu zayıflatıp dermansız bırakır. Ayrıca zina yapan insanların son
nefeste imansız gitmeleri daha büyük bir olasılıkladır.
Unutmayın ki
bu din başlangıçta yani Mekke döneminde insanlardan sadece zina yapmamak ve
putlara tapmamak üzere söz istiyordu. İnsanlar da putlar yolu ile gelen sosyal
ayrıcalıklarından kopamadıkları ve azgınlaşan nefislerinin zina istekleri
yüzünden bu dine girmek istemiyorlardı. Bu aşağı yukarı on yıl kadar sürdü.
Sonra İslam’ın diğer şartları ayetlerle bildirildi.
Böyle açıkta
cinni şeytanların musallatına genellikle zikir erbabı karşılaşır. Bunun nedeni
zikirle nefisleri incelir ve terakki kaydeder. Gönül gözleri açılmaz ama
nefisleri saydamlaştığı için cinnilerle çeşitli duyu organları vasıtasıyla
iletişime girebilirler. Aşağı yukarı on beş yıldır bu tür insanlarla iç içe
olduğum için bu konuda epey tecrübeye sahibim. Ayrıca bu yazının masa başı
yazısı olmadığını, yazarının da cinni şeytanların tasallutunda fazlasıyla
nasiplendiğini de belirteyim.
Kendi başına
zikir çeken bir kardeşimiz bu cinnilerle günün birinde tanışmış. Tabii ona
büyük bir kutup olduğunu söylemişler. Zavallıyı kandırmışlar. Cinniler de
kendilerini evliya veya peygamber ruhu diye tanıştırırlar böyle zavallılara. Senaryo
pek değişmez, genellikle böyledir. Bazen canları sıkılınca onlarla eğlenirler.
İşte böyle bir durumda ona demişler ki: ‘Sen şu tarihte öleceksin, ona göre
hazırlığını yap.’ Tabii bizim kardeşimiz de öleceğini bilen bir veli edasıyla
arkadaşlarıyla dostlarıyla, ailesiyle vedalaşmış, ama ölmeyince durum meydana
çıkmış. Acınacak duruma düşmüş. Onun için her zaman derim: Kardeşlerim, her
şeyi uzmanına danışırsınız da neden bu zikir hususunda ve bu yolla gelen
hallerde bir mürşid-i kâmile danışmazsınız. Mürşid-i kâmiller şeytanları
insanlardan daha iyi tanırlar, onların hilelerini hemen bilip sofiyi vesvese
diye uyarırlar, o hale değer vermemesini öğütlerler. Zikir yoluna mürşidi kâmilsiz
çıkanlar şeytanların oyuncağı olabilirler. Onlardan kurtulmaları mümkün
değildir.
Zikir Allah
rızası dışında bir gaye ile çekilirse mutlaka şeytanları başa toplayacaktır, o
insanı baş edemeyeceği bir fitneye düşürecektir. Bir uzman olarak mürşidi kâmile
ihtiyaç duyulduğu gibi asıl bu şeytanlardan kurtulmak için de böyle bir mürşidi
kâmilin rabıtasına ihtiyaç vardır. Özellikle telebbüsü rabıta yatarken cinni
şeytanların saldırılarında paratoner gibi işlev görmektedir. Rabıta demek, nur
kaynağı şeyhten yararlanmaktır. Ruhu nur olan şeyhin ruhuna bağlanmaktır. Onun
için böyle cinni şeytanların tasallutuna maruz kalan insanların din simsarlarının
eline düşmeden silsilesi sağlam gerçek bir şeyh aramaları, bağlanmaları
gerekir. Gerek zikir, gerekse rabıta şeytanlara büyük eziyetler verir.
Din
simsarlarının amacı para kazanmak veya böyle zor durumda bulunan yani
şeytanların çeşitli tasallutlarına maruz kalmış insanlardan eğer kadınlarsa
cinsel açıdan yararlanmaktır. Bu tür
insanlara hiçbir şekilde kanmamak ve bunlardan uzak durmak gerekir. Onlardan
gelen geçici iyileşmeler ancak şeytanlarla yaptıkları danışıklı dövüştür. Kimse
bunların elinden şifaya kavuşamaz.
Peki böyle cinni şeytanların tasallutuna
maruz kalan insanların bilmesi ve yapması gereken şeyler nelerdir?
Böyle kişiler
öncelikle şunu bilmelidirler ki, bu şeytanları sihirli sözlerle, muskalarla,
zikirlerle, dualarla tamamen uzaklaştırmak veya yakıp kül etmek mümkün
değildir. Bu büyük bir cihattır. Peygamberimiz s.a.s. nefis ve şeytanla yapılan
savaşa büyük cihat demiştir. Savaştan kaçarak kimse zafer elde edemez. Şunu
bilin ki onlar musallat olma ile her ne kadar sizlere eziyetler etse de bir
mümin okuduğu surelerle, çektiği zikirlerle onlara daha büyük eziyetler verir.
Hele bu mümin bir de ehl-i tarik olup da günün büyük kısmını da telebbüsü
rabıta ile geçiriyorsa cinni şeytanlara çok büyük zararları dokunuyordur. Onların
adeta dermanlarını kesiyordur. Çünkü bu ibadetler adeta nur kaynaklarıdır.
İnsanlar nasıl ateşten zarar görürlerse cinni şeytanlar da nurlardan olumsuz
etkilenirler. O kişiye tasalluta devam etmelerinin tek nedeni yenilgiyi kabul
etmek istememeleri ve inatçılıklarıdır.
Şeytanlar
ateşten yaratıldıkları için şeffaftırlar. İnsan bedenine girebilirler. Allah
onlara böyle bir izin vermese de insanlara eziyet için bunu yaparlar. Allah
onlara sadece vesvese verme iznini vermiştir. İnsanların bedenine veya çeşitli
organlarına verdikleri çeşitli eziyetlerle telafisi mümkün olmayan kul
haklarına girerler. Bu eziyetler eşek misali o kişinin günahlarını yükleyecek
bir nimete dönüşürler. Yani bu dünyada onların bu türde musallatı ile çekilen
sıkıntılar ahrette büyük birer nimet olacaktır inşallah.
Şeytanların
verdiği kaygı uyandıran sözlerine hiçbir şekilde aldırmayın. Tehditleri hep
boştur. Kulak asmaya bile değmez. Tıpkı uzaktan havlayan köpekler gibidirler.
Onlara verilecek en güzel cevap ‘Hasbünallahu ve Nimel-Vekil’ demektir. Onların
boğaz kaslarını sıkmaları kişileri genellikle kaygılandırır ve cinni
şeytanların kendilerini öldürebileceği yanılsamasını verirler. Hâlbuki bir
cinni şeytanın hatta onların en güçlüleri olan ifritlerin bile bir insanı
öldürmeye güçleri yetmez. Hepsi birleşse de bunu yapamazlar. Onları ve bizleri
de yaratan Allah (c.c.) onların her halinden ve yapacaklarından ezeli bilgisi
ile haberi olduğu için onları o güçte yaratmamıştır. Bir insanı öldürmeye
güçleri hiçbir zaman ve hiçbir şekilde yetmez. Bazı organlarda sadece
kullandıkları bazı tekniklerle yani kasları özel bir yöntemle sıkarak sanki
büyük bir ağırlığa sahipmiş ve güçlüymüş intibaı bırakırlar. Gerçekte böyle
maddi bir ağırlıkları yoktur.
Peki onların bedene, organlara verdikleri
sıkıntı ile cinsel tacizleri ve eylemlerinin önüne nasıl geçilebilir?
Demin de
dediğim gibi sihirli formüller arayanlar aradıklarını hiçbir zaman bulamazlar.
Çünkü böyle bir şey yoktur. Onlarla bir ömür boyu hatta son nefeste bile
çarpışmayı daima göz önünde bulundurmak lazımdır. Bu dünyanın kanunu, insanın
da kaderidir. Büyük cihattır. Onlardan gelen sıkıntıları azaltacak bazı
teknikler vardır. Örneğin mutlaka abdestli taşımak kaydı ile küçük bir Kuran-ı
Kerimi göğüs üzerinde cepte taşımak bu durumdaki insanları rahatlatmaya
yeterlidir. Ayet el Kürsi gibi onlara zarar veren bir ayet, Nas ve Felak
sureleri fotokopi yolu ile istenildiği kadar çoğaltılarak abdestli olarak
üzerimizde taşınabilir. Genellikle şeyhler ve iyi niyetli hocalar dua, salavat
kısmı fazla ama ayet kısmı onlara nazaran az olan muskalar, yazılar hazırlarlar
ki kişiler abdestsiz de bunları üzerinde taşısınlar diye. Bunları da fotokopi
ile yarar derecesini görünceye kadar çoğaltılıp üzerimizde taşıyabileceğimiz
gibi yatarken de kullanabiliriz. Bütün bunları okuma ve üzerine de üflemek
onların güçlerini daha da artırır. Tabii bunlar geçici ve rahatlatıcı
tekniklerdir. Cinni şeytanlardan tamamen kurtulma yolları değildir. Olamaz da.
Asıl mücadele
cephesi kişinin ruhunu güçlendirmesidir. Bunun için öncelikle kişinin bütün
günahlara tövbe etmesi gerekir. Günahlar nuru yok ederler, nurun düşmanıdırlar.
Ruh nurla güçlenir. Nur da namaz kılma, zikir çekme, sure, ayet tilaveti ile
güçlenir. Ruhu güçlendiren bu mücadelede asıl silah ise rabıtadır. Rabıtalar
içerisinde de bu mücadelede en yararlısı telebbüsü rabıtadır. Telebbüsü rabıta
şeyhin suretine girme, kendini ortadan kaldırıp şeyhi ikame etmedir. Ruh telebbüsü
rabıta ile kendisine musallat olan şeytana adeta nur kesilir. Nur şeytanları
yakar, onlara acı verir. Şeyhin ruhu telebbüsü rabıta kuran sofinin ruhunu
sarmalar bu sayede nura kavuşur. Şeytanlar da bundan büyük zararlar görürler.
Zamanla telebbüsü rabıta meleke haline geldiğinde ruh fenafişşeyh makamına
ulaşır. Artık şeytanlar bu insandan kendilerine bir hayır gelmeyeceğini
anlarlar, kendilerine verdiği zararlardan bıkarlar, o kişilerden uzaklaşırlar.
Bu seneleri alabilir. Ama bu savaştan mümin mutlaka galip gelir. Çünkü
fenafişşeyh makamından sonra fenafillah makamı gelir. Bu velilik makamıdır. Nefsin fenaya erip
şeytanın nefsi dünya ve haramlarla kandırmada aciz olduğu bir makamdır. O
kişinin bedenine yaklaşan şeytan ruhun nuru arttığı için eziyet etmekten ziyade
kendisi büyük eziyetlere uğrar. Yani veliler de zaman zaman onlardan çeşitli
eziyetler görebilirler, ama şeytanların onlardan gördükleri eziyetler kat kat
daha büyüktür. Dediğim gibi cinni şeytanlarla insanların mücadeleleri her zaman
ve her makamda söz konusudur. Bundan tam anlamıyla kurtulmak mümkün değildir. Allah
dostları cinni şeytanlarla savaşmadan ve onlara galip gelmeden bu makama
ulaşamazlar.
Cinni
şeytanların tasallutuna uğrayan kişi bilmeli ki bu durum sadece onun başında
değildir. Allah dağına göre kar verir. İnsanı kaldıramayacağı şeyle imtihan
etmez. Ümidini hiçbir zaman kaybetmemelidir. Şeytanların amaçladıkları şey
mümini ümitsiz bırakmaktır. Oysa imanın temeli ümide dayalıdır. Kuran-ı
Kerim’de Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerin ancak kâfirler olduğu
belirtilmektedir (Yusuf Suresi, ayet 87). Şeytana Allah musallat olma konusunda
izin vermiştir. Son nefese kadar da bu izin geçerlidir. Hatta son nefeste imanı
çalmak için müminin içerisinde bulunduğu kaygı, korku, maddi sıkıntılarından yararlanarak
onu kandırmaya, bir hayal uğruna imanını çalmaya çalışacaktır. Böyle
sıkıntılarla karşı karşıya bulunan müminler tövbe-i nasuh ederek her türlü
haramdan sakınarak ve ibadet hayatını zenginleştirerek şeytanla mücadele yoluna
gitmeli, mümkünse gerçek bir şeyhe intisap edip vird almalı ve rabıtaya önem
vermelidir. Zira vird ve rabıta şeytanla mücadelede en etkili silahlardır.
Şeytanlar
kendi isimlerini veremezler. Verirlerse bu onların sonu olur. Zira böyle bir
isim gerçek şeyhe verilirse o şeytan yakılabilir, yani gerçek manada yakılma
ancak bu yolla mümkündür. Şeytanların kendi isimlerini verme konusunda ağızları
sıkıdır. Ama kendi isimlerini vermek için de içlerinde karşı konulmaz bir güdü
duyarlar. Çünkü bu kendi varlıklarını size kabul ettirme anlamına gelir. Bundan
sonsuz bir doyum alırlar. Bu yüzden konuşma ve sohbet sırasında ağızlarından
isimlerini kaçırabilirler. Ama şeytanları yakma ile onlarla baş edemeyiz. Çünkü
onların akrabaları ve dava arkadaşları arkasından sökün ederler. Ama yine de
elimize geçirdiğimiz şeytanların isimlerini derhal hiçbir korku ve kaygı
duymadan şeyhe bildirip bu konuda tavizsiz olmalıyız. Bunun bir büyük cihat
olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle şeytan bizim apaçık düşmanımızdır (bk. Yasin suresi,
ayet 60; Bakara suresi, ayet 208; Fatır suresi, ayet 6; Zuhruf suresi, ayet 62
vs.).
Şeytan
musallatından kurtulmada ve savaşında işin en zor yanı silsilesi sağlam gerçek
bir şeyhi bulmaktır. Çünkü memleketimizde gerçek şeyhten daha çok sahtecileri
de mevcuttur. Hele hele kendileri de cinlenip bu yolda umutsuz bir vaka
durumuna düşmüş nice şeyh vardır. Sahte para ile gerçeğini ayırmada titiz olan
insan, niyetlendikten sonra gerçek Allah dostunu bulabilir ve intisap da edebilir.
Allah bu durumda bulunan kardeşlerimize yardım etsin. Amin.
Muhsin İyi
|