Yazanlarda |
|
ebu turab Uzman Uye
Katılma Tarihi: 08 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 529
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MERHABA HANİF DOSTLAR,
malum şahsın en son balıkesirde faka basıldığını okuduk.şu an için son durum nedir?bilgisi olan arkadaşımız var mı?kardeşlerden bilgi veren olursa memnun oluruz.
__________________ "sadece iki şey sonsuzdur evren ve insan ahmaklığı..
ilkinden o kadar da emin değilim." (albert einstein)
|
Yukarı dön |
|
|
Mircan Uzman Uye
Katılma Tarihi: 25 agustos 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1277
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Mahkeme süreci devam ediyormuş,hakkında çıkan haberler için tüm yerel ve ulusal basını mahkemeye vermiş:))
Sevgili Alperen ve Sailamasr daha detaylı bilgilere sahiptir sanırım.
|
Yukarı dön |
|
|
safbilgi Yasaklı
Katılma Tarihi: 25 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 841
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BU KİŞİ YUZUNDEN TEVHID ÇATISI VE HANIFLIK KAVRAMI KAMUOUYUNDA ZARAR GÖRDU,ALLAH BUNUN CEZASINI ELBET VERECEKTIR.
DIN ADINA SIVRILEN KIM VARSA,ŞAHSIYETINI USTUN GÖREN,MENFAAT ELDE EDEN,GAYBDEN VAHIY ALAN,KENDINI İLAHI KONUMA SOKAN BILELIM KI O ŞEYTANIN YOLUNDADIR.
BU GIBI SÖMURULER HER ORTAMDA VAR,GELENEKÇİ TARIKATÇI,MEZHEPÇİ İNANÇ SISTEMINDE DAHA YAYGIN,BIZIM MURŞİDIMIZ KURAN VE TUM ALIMLERDİR.HEPSINDEN FAYDALANMAYA ÇALIŞALIM.
Allah'a emanet olun...
|
Yukarı dön |
|
|
elmuh Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 435
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Hans Tahliye edilmiş,Hürriyet'in haberi:
|
Gündem |
|
26 January 2007 |
‘İnternet şeyhi’ tahliye edildi
Hilmi DUYAR- Coşkun YAMAN/BALIKESİR, (DHA)
BALIKESİR'de dini inanç ve duyguları istismar ettiği, internet aracılığıyla yüzlerce insanı dolandırdığı iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklanan 60 yaşındaki Bülent Ayberk tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.
Kendini İskandinav asıllı Alman fizikçi Prof. Dr. Hans Von Ayberg, din alimi, UFO ve fal uzmanı, Kültür Bakanı danışmanı, gazeteci ve NASA görevlisi olarak tanıtan, takma adıyla birçok kitap yazan, çevresinde ‘İnternet şeyhi’ ve ‘Dabbet’ olarak bilinen Ayberk'in yargılanmasına bugün Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya tek tutuklu sanık olan Ayberk, geçen duruşmada tahliye edilen öğretim görevlisi eşi Mesude Ayberk, tutuksuz sanıklar Mehmet Korut, Ergün Bektaş, Kadir Ümit Asa, Akın Tunca ve Hülya Üstünkaya katıldı. İlk duruşmada, tutuksuz yargılanan sanıklar Bülent Ayberk ve Balıkesir Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan eşi Mesude Ayberk'i suçlarken bu duruşmada mağdur ve tanık olarak mahkemeye çağrılan kişilerin, Ayberk çiftinden övgüyle söz etmeleri dikkat çekti.
Mağdurlar, kitaplardan ve internet sitelerinden tanıdıkları Bülent Ayberk'in başına gelenlerin komplo olduğunu, kendilerine bir zorlama olmadan para gönderdiklerini ve kendisini ne olursa olsun sevdiklerini söyledi. Tanıklar topladıkları parayla lüks içinde yaşayan, ev ve araba alan Ayberk çiftinin, fakir ailelerin çocuklarına bisiklet aldığını, hastaları tedavi ettirdiğini, fakir öğrencileri doyurduğunu iddia etti.
Mağdurlar arasında gösterilen Ömer Tat, “Bülent Ayberk ne yaparsa yapsın kendisini çok seviyoruz. Biz onun bilgisiyle ilgileniyoruz” dedi.
Ayberk çiftinden şikayetçi olan tutuksuz sanıkların avukatı Serdar Aydın Bülent Ayberk'in ev ve bilgisayar aramasında çeşitli alkollü içecekler, pornografik CD'ler ele geçirildiğini söyledi. Aydın, “Bu yaşantı tarzının İslamiyet'le ve kardeşlikle bir ilgisi var mı?” diye sordu. Bülent Ayberk'e para gönderenler bunun bir komplo olduğunu belirtirken, bazıları buna inanmadıklarını, bazıları da Ayberk'in özel yaşamına karışılamayacağını savundu.
Bülent Ayberk ise “Ben müzisyenim. Alkollü içkileri de koleksiyon olarak bulunduruyorum. Kaldı ki içki içsem dahi bu benim özel hayatımdır. Yine 80 porno CD'nin ele geçirildiği tutanaklara geçirilmiş ancak ben bunu kabul etmiyorum. Bu CD'ler bana ait değil. Bunu kabul etmemekle birlikte tamamen özel yaşamla ilgilidir. Eşim ile beni ilgilendirir” dedi.
GAYRİMENKULLERİ BELİRLENECEK
Mahkeme heyeti, Ayberk çiftinin merkez ve ilçelerindeki gayrimenkullerinin belirlenmesi için tapu müdürlüklerine yazı yazılmasına, emanetteki CD’lerin ve bilgisayar hard disklerinin tutanaklarının çözümünün yaptırılmasına karar verdi. Bülent Ayberk'in ise delillerin önemli bir bölümünün toplanması ve ikametgah sahibi olması nedeniyle tahliyesine, başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse salıverilmesine karar verdi. Ayberk'e dava sürecinde yurt dışına çıkmaması için de adli kontrol uygulanacağı bildirildi.
EŞTEN DEĞERLENDİRME
Bülent Ayberk'in eşi Mesude Ayberk. mahkeme kararını “Zaten böyle olacağını biliyorduk. Beklediğimiz sonuçtu. Ortada bir dolandırıcılık yok. Herkes akıl sahibi, okusun, öğrensin” dedi. | | |
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam dostlar, Bağımsız Türk mahkemeleri böyle adamları tahliye etmeyecekte,kimi tahliye edecek?Ortada laik devleti sorgulayan ve resmi ideolojiyi eleştiren bir kişilik olsaydı,bak nasıl sürüm sürüm süründürürlerdi. Onun sayesinde,özellikle yurt dışından önemli oranda döviz girdisi olduğundan,madalya bile verilirse şaşmamak lazım.Ayrıca sitenin onun fitnesine karşı hazır olması gerektiğini de belirteyim vesselam.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam, burda su aklima,geldi, simdi ayeti tam olarak yazamiyacagim ama,Allah seytanlari bu gibi sahislarin üstüne salirmis,ve bunlar bocalayip durumus kiyamete kadar,ve onun destekcilerine söylenecek söz ortada. Allah asla vaadinden dönmez.
asagidaki ayetin konu ile alakasi yokdur.
Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun.
Alemlerin Rabbi olan Allah'a da hamd olsun! Saffaf Suresi 181/182 selamün ala mürselin,velhamdülillahi Rabbil alemiin.
|
Yukarı dön |
|
|
savana Uzman Uye
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
adalet Yazdı:
selam dostlar, Bağımsız Türk mahkemeleri böyle adamları tahliye etmeyecekte,kimi tahliye edecek?Ortada laik devleti sorgulayan ve resmi ideolojiyi eleştiren bir kişilik olsaydı,bak nasıl sürüm sürüm süründürürlerdi. Onun sayesinde,özellikle yurt dışından önemli oranda döviz girdisi olduğundan,madalya bile verilirse şaşmamak lazım.Ayrıca sitenin onun fitnesine karşı hazır olması gerektiğini de belirteyim vesselam.
|
|
|
Selam:)
MİLYAR DOLARLIK ADAM O....Biz ülke olaraktan uzay bilimlerine gerekli yatırımı yapamadığmızdan hans gibi dünya dışı yaşam formlarıyla iletişim kurabilmiş biri ülkemiz için bir nimet.Uzay gemisi bile yapmadan iletişime geçebildik sıfır maliyetle miyar dolarlık yatırım sahibiyiz tabiki serbest bırakacağız:)
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
|
Yukarı dön |
|
|
ozgurluk Newbie
Katılma Tarihi: 01 aralik 2008 Gönderilenler: 1
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
http://kaptanasoru.blogcu.com/hansi-kimse-seyine-takmiyor-ha niff-cikleride-oyle_29573231.html
son durum: dava halen devam ediyor. grubu içerisinde birçok kişi gitti geriye 30-35 kadar kişi kaldı onlarda bunun bir komplo olduğuna inanıyorlar vede halen para veriyorlar. dava sonrasında amasraya gitti bir süre. daha sonrada tekrar balıkesir altınoluk'a döndü. iki evi var birde ev eşyası (extradan ).
sarı bir saç ektirmiş.. uzun uzun.. birazda zayıflamış. ha birde yeni maazeretide: öteki evrenlerin birinde hans'mış burada bülentmiş..
|
Yukarı dön |
|
|
sailamasr Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2005 Gönderilenler: 543
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
daha önce yayınlamışmıydım bilmiyorum. bildirmediysem
özür dilerim...
takipler devam etmektedir
07 Haziran 2006 tarihinde Çarşamba sabahı operasyon
yapıldı. Kaptan
Balıkesir Altınoluk'tan, Mesude Ayberk Balıkesir'den,
Hülya Üstünkaya
(PIRILTI) Istanbul Avcılar'dan, Akın Tunca (AKIN)
Bursa'dan, Kadir
Ümit Asa (ASA) ile Ergün Bektaş (ERGABI) Bursa
Orhaneli'den gözaltına
alınarak AYRI AYRI Balıkesir Emniyet Müdürlüğü Organize
Işler
Şube'sine götürüldüler. (CROME nickli Mehmet Korut ise
bulunamamıştı.)
(EV alma olayından kısa bir süre sonra operasyon yapıldı.
Ilginçtir,
1000 ytl'lik bir infakı dahi aramızda istişare eder iken,
100 bin ytl
kimseye danışılmadı; Ergabi, Pırıltı, Asa vs aralarında
istişare
ettiler; bize sadece SONUCU bildirdiler. Üstelik o 100
bin ytl,
Siccace'nin kefaleti kabul etmesinin hemen ardından
ortaya çıktı. Bu
tuzağı kimin kurduğu bir gün ortaya çıkar.)
Pırıltı evinden polisler tarafından götürülmeden evvel
eşini arayarak
"Tim'e ulaş" dediği için, vicdani bir sorumluluk
üstlenmek durumunda
kaldım. Zaten eşi Bülent'ten Pırıltı'nın alındığını
öğrendim, sonraki
süreçte kimlerin alındığı bilgileri gelmeye başladı.
Eşimi ve çocuğumu ablasına bırakıp, iki gece Istanbul'da
bize yardımcı
olabileceğini sandığımız kişilerle görüşmeler yaptık.
Mesela malulen
emekli bir asker, Balıkesir'deki (sanıyorum) Alay
Komutanı'na ulaşmaya
çalıştı, askerin konu hakkında bilgisi olmadığı haberi
geldi. Özel
Harekat'tan bir polis, Balıkesir Organize'deki bir
tanıdığını aradığı
halde bilgi alamadı. Demek ki mesele ciddi idi.
Çarşamba ve Perşembe geceleri Semiha METE'lerin evinde
misafir kaldık.
O süreçte neler konuşulduğunu ve yaşandığını kendisi de
eşi de ÇOK iyi
bilirler. Ve Cuma sabah erken saatlerde Balıkesir'e doğru
yola çıktık,
yolda oyalandık, 15:00 suları Balıkesir'e vardık, Semiha
METE'nin
ablasını (hemşire) hastaneden alıp onun evine gittik.
09 Haziran 2006 Cuma günü 16-17:00 sularında dört kişi
tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakıldı, kaptan ve eşi
cezaevine
nakledildi. (O esnada bilgiler hep muğlaktı.) Pırıltı'yı
Istanbul'a
ben getirdim, Semiha-Ahmet METE çiftinin arabasıyla.
Hatta Semiha
METE'nin aile dostu bir avukatı oraya varmadan Pırıltı
için devreye
sokmuştuk. (Pırıltı'nın durumunu öğrendiğimizde iptal
edildi.)
Pırıltı'yı o avukat beyin ofisinden aldık, kafeye gittik.
Ergabi, Asa,
Akın oradaydı. Onların arkadaşları, sivil polisler, ARENA
ekibinin
kameramanı ve muhabiri vs. Kısacası çok kalabalıktı ve
muhabir bayan
Pırıltı ile başkaca bir yerde ropörtaj yapmak istiyordu.
Bunu
engelledik ve Pırıtı'yı paketleyip alel acele arabaya
bindirdik, yola
çıktık. (Bende de gerginlik vardı, siviller benimle
fazlaca haşır
neşir olmuşlardı, bir an önce Pırıltı'yı götürmemiz
gerekiyordu. )
Şakındım, çünkü güvendiğimiz kişiler kaptan hakkında abuk
sabuk
konuşuyorlardı . Kafede üç kişiyle de ayrı ayrı ayak üstü
de olsa
kısaca görüştüm. Ergabi, Asa, Akın; harcamalara, banka
hesap
hareketlerine, kredi kartı gider yerlerine vs fena halde
kafayı
takmışlardı. Velhasıl SINEVIZYON tezgahına düşmüşlerdi.
Istanbul yolunda Pırıltı, kaptan ve özellikle de eşi
hakkında abudik
gubidik akla hayale gelmeyecek laflar ediyordu. Porno
cd'lere,
yuvarlak yatağa, üç kademeli avizeye filan takılıp
kalmıştı. (Onu
cinsel damarından yakalamışlardı. ) CD'lerin komplo
olduğunu düşünmek
istemiyordu, kurulmuş plak gibi aynı söylemleri
tekrarlıyordu. Aklına
gelen kişiyi arıyordu. Nihayetinde telefonunu
kapattırdık.
TEKNIK olarak herkesin şikayetçi olması gerektiğini,
böylelikle
ÇETE'den kurtulacağımızı anlatıp duruyordu. Kendisine
kimseyi
aramaMAsını, böyle bir eyleme girişmeMEsini, evinde
oturup beklemesini
söyledim. Nitekim o telkinlerle sakinleşti ve 9 Haziran
Cuma gecesi
kendisini eşi Bülent'e teslim ettik.
10 Haziran Cumartesi sabahtan itibaren Pırıltı'yı aramaya
başladım, ne
var ki telefonu sürekli meşguldü. Sonunda ev telefonundan
eşine
ulaştım ve Pırıltı'yla görüşebildim. Beni neden
dinlemediğini sordum,
yanıt verdi: "Sabah Ergabi aradı, TEKNIK olarak şikayetçi
olunması
gerekiyor, herkese ulaşmam gerekiyor."
O arada Cahit'le telefonlaştım ve Pırıltı'yı akşam
Semiha'ya
götüreceğini yani iki kadının bizden habersiz plan
yaptığını öğrendim.
Pırıltı'yı arayıp Cahit'in işi çıktığını, kendisini benim
götüreceğimi
belirttim ve akşama onu Cerrahpaşa'dan alıp gittik. Orada
Semiha
Mete'nin (10 Haziran 2006 Cumartesi) Kadıköy Nöbetçi
Savcılığına gidip
kaptandan şikayetçi olduğunu öğrendim. Ifadesinin bir
kopyası
elindeydi, alıp okudum. "Hans von Aiberg tarafından
dolandırıldığını"
filan yazmıştı!
"SATTINIZ ULAN ……'I SATTINIZ" diyerek çıkıştım. Kısık
sesle "Şimdi
herkes şikayetçi olmayacak mı tim?" diyen Semiha'ya,
"Herkes şikayetçi
olsun, bir tek ben olmam!" tepkisini verdim. Evden
ayrılırken,
balkondan bizi izliyor ve "Yarın gidip şikayetimi geri
alacağım"
diyordu. (11'inde değil, 12 Haziran Pazartesi ifadesini
geri çekti.)
...
Cemhan hapse girmezden evvel, iletişimde ve kordinasyonda
sorun
yaşamıyorduk. Kendisi bizden oraya, oradan bize -ne eksşk
ne fazla-
bilgi taşıyordu. Ne zaman ki Cemhan hapse girdi, Semiha
dizginleri ele
aldı, sıkıntılar başgösterdi. Ilk başlarda bir süre sorun
yok gibiyse
de, Haziran sonuyla birlikte işler çığrından çıkmaya
başladı.
Balıkesir Emniyeti Organize Şube'den Alper isimli bir
polis, içimizden
çokça kişiyi arayıp "Mağdursun, şikayetçi olman
gerekiyor" diyordu.
Arkadaşlarımızdan adres vb bilgilerini istiyordu.
Ulaşabildiğim
arkadaşlardan, o kişi hakkında suç duyurusunda
bulunmalarını talep
ettim. Uzun zaman sonra öğrendim ki, Semiha Mete suç
duyurusunda
bulunmuş.
Ancak, "Uzun zaman sonra"dan kastım şu:
Ilk tutulan avukatın (Basri Turan'ın) yeterli olmadığını,
üstelik
kaptanın "Üç milyarı aldı yattı" söylemini naklederek
kötüleyen
Semiha, yeni avukat arayışlarına başladığımızda bizi
engellemeye
kalkıştı. Zaten o sıralarda, Elbistanlı kardeşlerimizi
KAFALAYARAK
(aldatarak) aleyhimde ipe sapa gelmez iftiralar
yazdırıyordu.
Geçmişte DSP milletvekili adayı olan ve CHP ilçe
başkanlığı yapan,
Nazilli'den Ali Akkaya (ki akrabamdır) isimli avukatla
görüştüm, yol
masraflarını kendisine yolladım ve Balıkesir'de buluşmak
üzere
sözleştim. Verdiğimiz tarihte Cahit ile beraber
Balıkesir'e gittik,
sabah erken saatten itibaren kendisine ulaşmaya çalıştık,
nihayet
öğlen suları telefonunu açtı. Işi çıktığını,
gelemediğini, birkaç güne
geleceğini belirtti. Kaptanla cezaevinde görüşüp avukatın
ismini
verdik. Ziyaretine gittiğinde ona vekalet verecekti.
Fakat o avukat ve
akrabam olacak hergele oraya hiç gitmedi.
Devamla ve özetle;
Alper isimli polis hakında suç duyurunda bulunan Semiha,
önceleri bu
bilgiyi gizledi. Neden? Önceleri savcılıktaki dosyalara
ulaşmamızı,
özellikle de tim'in o evraklara ulaşmasını hiç istemedi.
Elbistan'dan
Ömer ve Musa KARDEŞlerimizin getirdiği Avukat Emrullah
vekalet
aldığında, fotokopilerini çektiğimiz evrakları okuMAmam
için
Semiha'nın neler yaptığını bilenler var. (Oysa Ömer'leri
Balıkesir
otogarından almış, notere birlikte gitmiş, saat geç
olduğu halde
savcılıktan evrakları alıp dışarda fotokopi çektirmiş,
Emrullah'la
birlikte tasnif etmiştik.)
Sonradan Avukat Hanifi Altaş ile tanıştık. Ona ve
Balıkesir'deki evrak
takibini yapacak olan Avukat Adnan Koylan'a vekalet
verdirmemek için
Semiha'nın nasıl çırpındığı da biliniyor. Sırf onun
yüzünden Hanifi
beyle birlikte bir hafta sonra Balıkesir'e gittik, kaptan
ve eşinden
ilk görüşmede vekalet aldık.
Semiha yine de rahat durmadı. Vekaletin ardından Hanif
beyi
AZLETTIRMEYE yeltendi. Başaramadı, bu kez mahkeme öncesi
Hanifi beyin
MAHKEMEYE ÇIKMAMASI yönünde haber gönderdi. Başaramadı,
bu kez
mahkemedeki savunması sebebiyle Hanifi beyi
ZARARLI/KASITLI OLARAK
insanlara lanse etti. Başaramadı, Istanbul'daki ofisinde
bulunan
Hanifi beyi arayıp kendisine YALAKALIK yaptı. Fırçayı
yedi, başka
başka formül arayışlarına girişti. (Ofisinde Hanifi beyin
yanında
idim. Semiha telefonda "Siz iyi avukatsınız" filan
diyerek
yalanıyordu. Hanifi beyin yanıtı "Bırak bunları, beni sen
neden
arıyorsun, benim muhatabbım Bülent bey ve Mesude
hanımdır" şeklindeydi.)
Kısacası, biz dosyalara ulaşana kadar Alper isimli
polisten şikayetçi
olduğunu gizleyen Semiha, ne zaman dosyalara ulaştık,
işte o zaman
meseleyi açıklamak zorunda kaldı. Ama yine EKSIK ve YALAN
bilgilerle!
……'tan şikayetçi olduğunu biliyordum, ona yanıtı şu idi:
"Tim ile
Pırıltı bana tuzak kurdu." Oysa Pırıltı ile plan
yaptıklarını,
buluşacaklarını tesadüfen Cahit'ten öğrenmiştim! Ve
kendisi çoktan
şikayetçi olmuştu. Üstelik resmi günü beklemeden
Cumartesi yani tatil
günü! Ve gitmeseydim, şikayetini belki de geri
çekmeyecekti. ..
Velhasıl biz (Hanifi ALTAŞ ile Adnan KOYLAN sayesinde)
savcılıktaki
tüm belgelere ulaşınca, 23 HAZIRAN 2006 tarihinde Semiha
METE'nin,
Kadıköy savcılığına gidip Alper isimli polisten şikayetçi
olduğununa
dair resmi evrağı gördük. "Beni aradı, mağdur olduğumu,
şikayetçi
olmam gerektiğini söyledi, adres vermezsem 'Biz bulmasını
biliriz'
dedi" filan şeklinde bir ifade idi.
Asıl traji-komik durum arkasından geliyordu: Semiha Mete
26 HAZIRAN
2006 tarihinde aynı savcılıkta şöyle diyordu: "Bunun
polisin
soruşturma hakkı olduğunu bilmiyordum, şikayetçi
değilim..."
ÜÇ GÜN içinde ne yaşanmıştı da hanfendi karar
değiştirmişti. "Sen bize
adresini söylemezsen biz bulmasını biliriz" diyen birinin
tavrı tehdit
midir, yoksa haber alma / soruşturma çerçevisinde yapılan
normal bir
eylem midir? Matematik öğretmenliği yapan, kırk küsür
yaşındaki
hanfendi bunun ayrımını yapamayacak kadar cahil midir,
saf mıdır? 23
Haziran'da TEHDIT deyip 26 Haziran'da DEĞIL demek ne
anlama gelir?
Zaten her ne yaşandı ise işte o Haziran 2006 sonlarında
başlamıştır.
Semiha isimli kadın, kaptanı (KANDIRIP değil) KULLANIP
kardeşlerimizi
örgütlemiş, kişiler arasına nifak sokmuş, içimizde
tefrika çıkarmış,
……'ı elde etmek için eşi Mesude'yi bile (Sen çocuklarla
Balıkesir'e
git, ben ….'a burada -Istanbul'daki kendi evinde-
bakarım, diyerek)
postalamaya kalkışmış, kaptana yanlış bilgi verip yanlış
bilgilere
karşılık aldığı yanıtlarla (çünkü öyle istiyordu) MEH
isimli group
açtırmış, sonra başkaca açtırmış, kendi
kontrolünde/inisiyat ifinde
yeni bir yapılanmanın (Emeviye döneminde olduğu gibi
HADIS ISLAM
sürecinin) tohumlarını serpmiştir.
O kirli tohumlar BIZi oyalasa da asla yeşermeyecektir. Ve
artık o
balon patlamıştır.
BIZim kocaman içi kirli havayla dolu balonlara değil,
minik ama özü
temiz tohumlara ihtiyacımız var. Çünkü Hanifliğin mayası
(fıtratı)
budur. Tohum ıslahı tamamlandığında BIIZNILLAH birlikte
tertemiz
(taharlanmış ve tezkiyelenmiş ) olarak yürümeye devam
edeceğiz. ALLAH
INŞAA tohumlar gelecekte ağaç olacak, ardından ormana
dönüşecektir.
...
PS1. Kaptan, eşi ve diğer dört kişinin gözaltına
alınmasının hemen
ardından başka bir haber gelmişti. QuanttnauQ nickli
Mustafa
kardeşimiz tesadüfen Istanbul'da misafirimizdi. Annesi
aradı, eve dört
polis gelmişti. Polisin biri telefonu alıp Mustafa'yla
görüştü. Ondan
gelip ifade vermesini istiyordu. Mustafa Istanbul'dan
ifade vermek
isteğini ilettiğinde, karşıdaki ses ısrarla oraya gitmesi
gerektiğini
belirtiyordu. Mustafa'nın telefonlarını kapattırdık,
sadece ailesine
haber vermek için açıyordu.
PS2. Semiha Elbistanlı KARDEŞlerimizi, kaptanı kullanarak
kandırdı,
Ömer kardeşimi kullanarak telefonla AKadir kardeşime
group'a mektuplar
yazdırdı. Onlar meseleyi zaman sonra çaktılar ve
Elbistan'a yakışır
biçimde gerekeni yaptılar.
PS3. Semiha'nın yıllardır süregelen en belirgin
özelliklerinden biri,
köşeye sıkıştığını ya da dışlandığını zannettiğinde, genç
üyeleri
misafir edip onların beyinlerini yıkamak ve kendi adına
yazamadıklarını onlara yazdırmaktır. Ethernity ile
Rendulk
kardeşlerimiz bunlara örnektir. Neticede o iki kardeşimiz
de onun
rahatsızlığını anladılar.
PS4. Nasıl ki Pırıltı avizeye, yuvarlak yatağa ve Mesude
hanımın mini
eteklerine takıldıysa, Semiha da çirkin yüzü deşifre
edildiğinde
Mesude'nin mayosuna kafayı takmıştır. Yaşları kırkı aşan
bu kompleksli
kişiler, biri cinselliği arzu ettiğince yaşayamayan öteki
de
cinselliğe doymayan ruh halleriyle, bırakın Hanifliği,
insanlığa bile
yakışmayan kıskançlık krizlerine bürünüp sçmalamışlardır.
PS4a. Yıllar evvel Istanbul Ataköy'de candaş toplantısı
yapmıştık. O
sohbetin ardından Ahi'yi ısrarla evine yemeğe davet eden
Semiha, bir
şekilde Anadolu yakasında Ahi'yi bir yerde oturmaya ikna
etmişti.
Zorlayan Semiha, kaçmaya çalışan Ahi. Ne var ki Semiha
sonraki
gelişmeleri farklı anlatmıştı: "Ahi bana aşık oldu, ne
yapayım, candaş
işte..." Oysa Ahi'ye askıntı olan, o yemeğin ardından
defalarca arayan
ve "Sana aşık oldum, boğaz köprüsünden atlayacağım" diye
mesaj
yollayan Semiha'nın ta kendisidir. (Ahi beyefendilik
etmiş, başından
beri konuyu insanlara anlatmamıştır, Semiha'dan
hoşlanmasa bile...
Teşekkürler Zafer.)
PS4b. RüyaPrensi bir radyo programında SLM SLM diyen
birine denk
düşmüş ve group'la paylaşmıştır. Semiha hemen o kişinin
bilgilerini
alıp onunla iletişime girmiş, yemeğe filan gitmiştir.
Hatta o kişinin
ve hatta o kişinin arkadaşının kendisine aşık olduklarını
söylemiştir.
(O kişi Aykut Kuşkara.)
PS4c. Haziran 2006'da ısrarla beni Balıkesir'e çağırdı,
illa ki gitmem
gerekiyormuş. Gitmedim. Zaman sonra Selameyn, Delixtr,
Ibrohimov ile
birlikte gittim. Rahatsız oldu. Tek gitmedim diye mi?
Sonra tim kötü
oldu...
PS4d. Istanbul'da kaptana askıntı oldu. Nasıl oldu, bilen
biliyor.
Sonra ….. Amasra'ya kaçtı.
PS4e. Nihayet Avukat Emrullah'a bulandı, 20 bin de YTL
verdi. Sonra 20
bin ytl'sini geri alabilmek için milleti oraya
sürüklemeye bile
yeltendi. Oysa o parayı Emrullah'a avukatlık bürosu
açması için verdi.
Sonra neden geri istedi? Ne Emrullah'ı elde edebildi ne
de 20 bin'ini...
PS5. Semiha isimli karı, kaptanı ve ailesini şatafatlı
yaşamakla
suçluyor. Bu bir IFTIRAdır. Asıl şatafat/gösteriş düşkünü
olan
kendisidir. Belki de Ahmet beyi -ihtiyacı olmadığı halde-
hırsızlığa
sürükleyen, o karının sonu gelmez maddi istekleridir.
(Yıllar evvel
evini gördüm, yaşamını biliyorum, kimseye maval
okumasın... Kuyumcu
kızı Semiha, fakir delikanlı Ahmet, üniversitede
tanışırlar, vs vs...)
PS6. Kaptan ve eşi Mesude hanım herşeye rağmen ona çok
iyi
davrandılar. Mesude, o kompleksli kadının hakaretlerine
katlandı.
Hatta yeri geldi ağladı. Kaptan çokça detayı bildiği
halde sesini
çıkarmadı. Sabırla bekledi. Nihayetinde (Bursa'daki
eczacı kadın
-Kevser- misali) Hannas'ın uşağı olan karı patladı.
Içinin pisliği
yüzüne vurdu, dilinden aktı süzüldü..
PS7. Söylenecek, yazılacak o kadar çok ayrıntı var ki,
gerek var mı?
Bu kadarı yeter sanırım. Kısa ve öz söz şudur: Amazon
kardeşlerimiz ve
(Amozanlarımızdan başkan seçimi yapılana dek sorumluluğu
üstlenen)
Cemhan başkanımız gereken tiyoları verdiler. Semiha
karakterindeki bir
varlığın içimizde ne/nasıl yeri olabilir?
|
Yukarı dön |
|
|
|
|