Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
KUR’ÂN OKUMANIN ZARARLARI
İktibas Dergisi, Mehmed Durmuş
Umarım tereddüt etmediniz, zira Kur’an okumanın zararlarından bahsetmeyi düşünüyoruz. Çünkü pek çok zaviyeden Kur’an okumak tehlikeli ve zararlıdır...
Düşünüyorum da, bir tarafta sahip olduğumuz en aydınlık, evrensel çapta yegâne hidayet rehberimiz Kur’an; öbür yanda onun nazm-ı celilini törensel teganni yarışlarıyla okumaktan öte bir şey yapmayan bizler... Kur’an gibi en son, en mükemmel, en sahih, en sağlam, en muciz, en veciz, en edebi, en, en, en... ilh. olan bir servetle övünen ama ona olan ihtiyacımızı, onsuz olan düşüncenin ve davranışın biçareliğini idrak edemeyen bizler. Heyhat! Gelin görün ki, müslümanlık iddiasındaki yığınlarca insan bütün bu faktörlerden dolayı Kur’an okumak ve okutmaktan korkuyorlar. Korkuyoruz tek kelimeyle Kur’an’-dan. Bunun yerine ağabeylerin, üstadların siretleri Kur’an’ın yorumu olaraktan insanlara arz ediliyor.
Kısacası teoride değil ama uygulamada müslüman, Kur’an’ı esas kaynak olarak gör(e)memektedir.
Biz sanıyoruz ki Kur’an bizimle güzelleşiyor. Hafızlar (Kur’an bülbülleri(?) yetiştirmekle, ‘kendimize’ has en iyi okuyuşumuzla (!) onu yücelttiğimizi sanıyoruz. Halbuki yücelmesi gereken bizleriz. (1). Aşağıların aşağısından insan olma seviyesine çıkması gereken bizleriz. Kur’an bizi şekillendirmek, bir yanımızla toprak olan varlığımıza ‘hilafet’ ruhunu nefhetmek için merhamet sahibi Allah’tan inzal olmuştur. Hele bir düşünün, ‘Kitap nedir, iman nedir bilmeyen’(2) Elçi’nin (sav) de içinde bulunduğu ve kendileri karanlıklar içinde yüzen bir kavmi hidayete erdirmek için inzal edilen Kur’an’ı biz yüceltme çabasındayız! Onun bize sunduğu hayat iksirinden bihaberiz. Ölüm döşeğinde yatarken yatağının başucuna gelen doktora hekimlik dersi veren hasta kadar küstah ve acınacak haldeyiz!
Kur’an’ın bize binlerce kez anlatıp durduğu şifa ünitelerinin nedeni olan hastalıklarımız iyileşmiş yahut hekimler yerin dibine gitmiş gibi, biz Kur’an’ın akciğer kanserine, şeker hastalığına, tansiyon yükselmesine, migrene, kalp yetmezliğine vb. sunduğu tedavi yöntemleriyle meşgulüz! Bu ne dalalet, bu ne hamakat!...
Kur’an’a olan uzaklığımız, sözde İslami basının hemen her yerinde rahatlıkla görülebilir cinstedir. Bir fakirin kitabında Peygamberlerin, mezarlarında diriltilip orada namaz kıldıklarını yazdığını gördüm (3). Yine başka bir sayfasında Peygamber’in anne-babasının iman edip etmediğini tartışıyordu. Peygamber’in (sav) ebeveynini ‘imansız’ göndermemek için çok pratik, kıvrak bir zeka ürünü olan kestirme çözüm bulmuş: Hz. Peygamber’in ebeveyni (kendisi henüz doğmadan babası, altı yaşında iken de annesi) ölmüşlerdi ya, kendisi kırk yaşında peygamber seçildikten sonra Allah onları diriltiyor, yeni baştan Hz. Peygambere iman ediyorlar ve tekrar ölüyorlar! (4).
Oysa ki bu kitabın yazarı Peygamber’in (sav) anne-babasının iman edip etmediği gibi bir abesle iştigalden ziyade kendi imanını gözden geçirse idi daha doğru olurdu herhalde...
Evet, Kur’an okumanın neden zararlı olduğu konusunda sanırım şimdi zihninizde bazı kanaatler oluşmaya başladı. Kur’an hakkıyla okunduğunda kafaları kemale erdiriyor. İpe sapa gelmez düşünceleri ipe-sıraya diziyor. Yukardaki örnekte geçen kilu kali yazan zatlar Kur’an’ı gerçekten okusalardı bu anlattıklarının Kur’an’la cepheden çatıştı-ğını görmeyecekler miydi? Ne çare ki Kur’an’ın (nazmı-nın) okunduğunda bir harfine karşılık cennette vadedilen (!) binlerce köşkleri, sarayları, sevapları saymaktan (5) onu tertil ile tilavet etmeye zaman bulamamaktadırlar. Hem zaten Kur’an sadece nazmını okuyalım, cûşa gelelim diye inmiştir herhal-de! Hele hele regaib, berat, miraç, kadir gibi kandil geceleri yok mu, işte Kur’an bilhassa bu geceleri ihya için inzal olunmuştur. Kur’an’ın, mesajını anlamak için herhangi bir kaydu şarta bağlı kalmaksızın okunmasını salık verenler ise olsa olsa herhangi bir sapık fırkanın mensupları olabilirler.
Evet, Kur’an okumak, anlamak açısından oldukça riskli, tehlikeli hatta zararlıdır! Risklidir, çünkü cahiliyyeden çıkarıp gerçek bir imanla yüz yüze bırakır insanı! Tehlikelidir çünkü iman ettiğinizde malınızdan, canınızdan, kesada uğramanıza korktuğunuz ticaretinizden, çoluk-çocuğunuz ve karınızdan, besili atlarınızdan (yani o güzelim otomobillerinizden fedakarlık yapabilme cüretini kazandırır (6). Zararlıdır, çünkü size dünyada onurlu, çileli, -belki- hapishanelerde geçen bir hayat vadeder! Ama ahir dünyada Cennet vadederse de, (7) o ancak erbabını ilgilendirir...
Kur’an okumak hurafelerle örülü bir din anlayışının yıkılması açısından zararlıdır. Hurafe tüccarlarının maskesini düşürür. Allah ile Rasulünü karşı karşıya getirmek gibi -ki Allah muhafaza buyursun- büyük bir hamakattan döndürür insanı.
Profesyonellerce ayrı ayrı standardla halka arz edilen din ve siyaseti birleştirir Kur’an okumak. Siyasetle dinin (8) ticaretle dinin (9), ahlakla dinin (10) ayrı ayrı şeyler olmadığını gösterir. Ve infak etmeyi öğretir Kur’an (11). Namazın sportif bir tören olmayıp gerçek bir arınma ve şirkten uzaklaşma olduğunu (12), tağuttan kesinlikle beri olmak gerektiğini, tağuta asla kulluk edilmemesi gerektiğini (13) ve dinin yalnızca Allah’a has kılınması gerektiğini vurgular (14) Kur’an.
Heyhat! Gelin görün ki, müslümanlık iddiasındaki yığınlarca insan bütün bu faktörlerden dolayı Kur’an okumak ve okutmaktan korkuyorlar. Korkuyoruz tek kelimeyle Kur’an’dan. Bunun yerine ağabeylerin, üstadların siretleri Kur’an’ın yorumu olaraktan insanlara arz ediliyor.
Kur’an’ın bizzat kendisi, kendisinin okunmasını, kafaları çatlatırcasına anlatılmasını istemektedir. Allah, Kitabı’nın okunması için herhangi bir merasim emretmemişken -Allah müşriklere pislik (necaset) payesini biçtiği (15) halde onlara bile Kur’an’a dokunmayın dememişken- bizim mollalarımız abdestsiz dokunmayı, çocukların dokunmasını, diz üstü çökerek okumanın dışındaki pozisyonları yasaklamışlardır! Fakat Allah O’nu zikretmenin yatarak bile olabileceğini bildirmektedir (16). Kur’an’a dayanmadığımız için çelişkilerimiz o kadar çok ki, Allah Rasulü ile bir avuç müslümanın Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te vb. canları pahasına mücadele ettiklerini Kur’an anlatırken, biz Türkiye’nin dört bir yanından kaldırdığımız yeşil sarıklı evliya motifiyle,(ki gerçekte ölmüşler ve çoğu un ufak olmuş insanlardır), göldeki balıklarla Kıbrıs’ı, şurayı burayı bombardıman edip fethediyoruz.
Saymakla bitiremeyeceğimiz yanlış dini bilgi, inanç ve kanaatları -az sayıda da olsa- iyiliği emr, kötülüğü nehy azminde olan bir çok insan düzeltmeye, doğrusunu anlatmaya çalışıyor. Fakat müslümanların korkunç derecede Kur’an’dan habersiz oldukları rahatlıkla gözlenebilmektedir. Çünkü, ‘ama bu dediğinizi Kur’an doğrulamıyor ki’ dediğinizde karşınıza çıkarılacak argüman, ya bir uydurulmuş hadisdir, ya bir ‘evliyanın’ kerametidir, yahut da, bir menkıbe kitabının gizemli sayfaları arasından çıkacak olan bayatlamış menkıbelerdir.. Kısacası teoride değil ama uygulamada müslüman, Kur’an’ı esas kaynak olarak gör(e)memektedir.
Kur’an’ı belirli gün ve gecelerde, üç aylarda, ramazan ayında, kabir başlarında, hasta başucunda, düğün-bayram yemeklerinde vs. okumak, onu hala anlamama azim ve kararlılığında olduğumuzun kanıtıdır. Kur’an okumak bu uygulamaları Allah’ın istediği ve razı olacağı bir şekle dönüştürecektir. Bu konuda ilk zararı kassas ve bazı vaiz-hatipler görecektir. Evet, Kur’an okumanın ilk zararını ekmeğini ‘hatm-i şeriflerden’, mevlid-i şeriflerden çıkaran, Ramazan ayının bereketini, okudukları Allah’ın ayetleri sayesinde kendi ceplerine aktaran dilenciler içindir. İkinci olarak da Kur’an’la insanların doğrudan doğruya muhatap olmalarını istemeyen, ellerindeki hadislerden, menkıbelerden, kerametlerden, israiliyyattan, şamanist geleneklerden örülü dini, Allah’ın Kitabı’ndaki din ile değiştirmemeyi düşünen din adamları içindir.
Elbette laiklik temeline dayalı sözde demokrat düzenlerinin yerine dine dayalı bir düzen istemeyen sistemin egemenleri de Kur’an okunmasından zarar görenlerin hepsinin başında gelmektedir. Ama bütün bu barikatların hepsi de zamanla boşa çıkmaya mahkumdur.
Ne dersiniz, zararın neresinden dönersen kârdır derler...
NOTLAR 1. Müddessir: 1-5; Leyl: 18; İsra: 9; Bakara: 2; En’am: 19. 2. Şura: 19. 3. Ömer BEĞ adındaki bir şahıs İmam Gazali’nin sözde ‘Kıyamet ve Ahiret’ adlı eserini tercüme edip, tamamen kendi notlarıyla ilavelerle doldurmuş; bu haliyle zaten 60 sayfa kadar olan risaleden sonra ‘Müslümana nasihat’, ‘Vahhabiliğin Başlangıcı ve Yayılması’ gibi anti vahhabici bölümlerini ekleyerek okuyucuya İmam Gazali’nin kitabı imiş gibi yutturmaya çalışmıştır. Kitapta hangi satırın Gazali’nin, hangisinin kendisi ve başkalarının olduğunu ayırdetmek güçleşmiş-se de, bizim alıntı yaptığımız bahis Ömer Beğ denen şahsa aittir (Hakikat Yay. İst-1994) s. 132. 4. a.g.e., s. 21-22. 5. İbnu’l Cevzi, Kitabu’l-Mevzuat, 1983, Cilt 11, s. 243-255; C. 2, s. 127. 6. Tevbe: 24. 7. Tevbe: 111. 8. Bakara: 193; Enfal 39; Nur: 37; Sa’d: 26. 9. Bakara: 275; Cuma: 9-10. 10. Mesela Hucurat suresine bkz. 11. Ra’d: 22; Fatır: 29; Bakara: 272 v.b. 12. Bakara: 45; Nur: 37; Ankebut: 45 Rum: 31 v.d. 13. Tevbe: 28. 14. Al-i İmran: 191. 15. Tevbe: 28. 16. Al-i İmran: 191.
|