Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Resûl-i Ekrem (asm) Hz. Musâ’nın da, Hz. İsa’nın da getirdiği esasları getiriyor, Ehl-i Kitabın kolaylıkla inanabileceği bir dini onların gözü önüne seriyordu. Yani, İslâm diğer hak dinleri inkâr etmiyor, aksine onlarla aynı kaynaktan geldiğini bildiriyor, onların gerçek yüzlerini gösteriyor, noksanlarını tamamlıyordu. Dolayısıyla Ehl-i Kitabın İslâmı kabul etmelerinde hiç bir güçlük yoktur, ağır gelmez. Çünkü Hz. Muhammed (asm), onlara bütün bütün dinlerini terketmelerini emretmiyor, sadece inançlarını tamamlamalarını söylüyordu. İslâm tamamlayıcıydı.
Kur’ân, diğer İlâhî kitaplarla temelde aynıydı. İnanç esasları birdi. Kur’ân o kitapların bütün güzelliklerini, esas kaidelerini içinde toplamaktaydı. Onlara şöyle sesleniyordu:
“De ki: ‘Ey Ehl-i Kitap Hıristiyanlar ve Yahudîler! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin; Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim.’ Eğer onlar yüz çevirirlerse, siz deyin ki: ‘Şahit olun, biz Müslümanlarız.”1
Resûl-i Ekrem (asm), tâ o zamanlar Ehl-i Kitabı birleşmeye, inananlar paktı altında bütünleşmeye çağırıyordu.
Bir kısım Ehl-i Kitap akıl ve mantık gereği olan bu hakîkatlere uydu. Bir kısmı da hakikatı bile bile inkâr etmede tereddüt etmedi. Hırs ve tama’, makam ve mevki, şan ve şöhret inanmalarına engel oldu. Necranlı Hıristiyan bilginlerden birisi arkadaşına, Peygamberimizin söylediklerinin baştan sona doğru olduğunu söylüyor, arkadaşının, “Öyleyse niçin inanmıyorsun?” sorusuna da şu cevabı veriyordu:
“Bizimkilerden çekiniyorum. Bize yaptıkları yok mu? Şeref verdiler, servetle donattılar. Makam ve mevkiyle yükselttiler. Ve bizden istedikleri şey de Muhammed’e muhalefet. Nasıl ona tâbi olabilirim? O takdirde bütün bunları elimden çekip alırlar.”
İşte onlar sırf böyle maddî menfaat uğruna hakikatlara göz kapıyor, sırt çeviriyorlardı.
Necran’dan gelen 60 kişilik bir Hıristiyan grup da Resûlullaha bir çok sorular sordular. Onun, kitaplarında anlatılan Son Peygamber olduğunu anlamakta gecikmediler. Buna rağmen hakikatleri bile bile de inkâr etmekten çekinmediler. Hz. İsâ, hiç bir zaman ‘Ben Allah’ın oğluyum!” dememişti. Allah’ın dışında tanrı edinmeye, Ona ortak koşmaya şiddetle karşı çıkmıştı. Ama, onlar haça tapma ve Hz. İsâ’ya Allah’ın oğlu demekte tereddüt göstermediler. Peygamberimiz de onlara böyle kaldıkları müddetçe Müslüman olamayacaklarını söylemişti.
Burada Habeşistan’dan gelen 15 kişilik Hıristiyan grubun da hakikatı görüp İslâmla şereflendiklerini de belirtelim.
Arkadaşlar bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz ?
|