HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: Bu Kitap, kesin gerçeğin ta kendisidir Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

Aşağıdaki yazı "Kelam Araştırmaları Dergisi - Sayı 2/2003" den alınmıştır.

=======================

SEMANTİK ANALİZLER IŞIĞINDA KUR’AN’DA “REYB” VE “YAKÎN” KAVRAMLARI 

Prof. Dr. İsmail YAKIT

 

Semantik Hakkında


Grekçe “sémantiké-sémantikos”dan gelen semantik kelimesi “anlam veren, anlam belirten” demektir. “Semiologie” tabiri de “anlam bilimi”ne karşılık kullanılmaktadır. Arapça karşılığı “İlmu’l-ma’na”dır. Semantiğin birçok çeşitleri vardır:


Analitique, structurale, synchronique, diachronique (historique) vs. Anlam ile kelimesini, kelime ile obje ilişkilerini, anlam değişikliklerini, kavram kargaşalığını, eş anlamlı, çok anlamlı kelimeleri ve onların yapısını vs. inceleyen bir bilim dalı olan semantiğin varlığı, dillerin çıkışı kadar eskidir ama bir bilim dalı olarak kuruluşu yenidir. Kısaca semantik bir bilim dalı olduğu kadar kavram kargaşasını önlemede, doğru anlamı bulmada bir metottur.

 

Semantik analiz ve etimolojik anlam bağları üzerinde birkaç örnek verdikten sonra asıl konumuza geçip “reyb” ve “yakîn” kavramlarını ele alacağız. Bir kelimenin veya kavramın semantik analizini yapabilmek için, ilkin, o kelimenin veya kavramın etimolojisini bilmek gerekir. Arapça bir kelime için tabiri caizse, onun deveden örneğini bulmak gerekir. Sonra o kelimenin türevlerinde ve tarih boyunca kazandığı anlamlarında bu kök manayı aramalı ve etimolojisi ile anlam bağı kurulmalıdır.


Şayet bu bağ herhangi bir kelimede kurulamazsa semantik analiz yapılamaz. Mesela Arapça’dan dilimize geçen “akıl” kavramı semantik analize müsait olan bir kavramdır. Arapça “ukl” kökünden gelen bu kelime semantik olarak “bağlamak” anlamındadır. Etimolojik olarak Arapça’da “deve kösteği”nin adıdır. Devenin ön ve arka ayaklarını çaprazlama olarak bağlayan kösteğin adıdır. Böylece bağlanmış deve belli bir mekandan pek fazla uzaklaşamaz. Zamanla bu kelime devenin ayağından insanın başına kadar bir evrim geçirmiş ve semantik anlamını orada da göstermiştir. Nitekim biz akıl dediğimiz zaman “duygu ve düşünceleri, kavramları, olayları, fikirleri vs. birbirine bağlayan ruhî melekeyi” kastediyoruz. Keza Batı dillerinde bu kelime “Intelligence” kelimesiyle karşılanmaktadır. Lâtince Intellectus” olan bu kelime, Grekçe “Selectus” dan gelmedir. “Seçim ve tercih etme” anlamındadır. O halde Batı dillerinin kullandığı “Intelligence”ın semantik anlamı “iyi ile kötü, büyükle küçük, faydalı ile zararlı vs. arasında seçim yapan ve ayıklayan melekeye” akıl denmektedir. Öz Türkçe’de “us”la karşılanan bu kelime davranışları kontrol eden melekeye” denmektedir. Kısaca Arapça “bağlama” özelliği dikkate alınırken, Grekçe ve Lâtince’de “ayıklama” yönü esasa alınmış ve Türkçe’de de “kontrol etme” özelliği öngörülmüştür. Şu halde insandaki aynı ruhî meleke farklı dillerde farklı semantik özellikleriyle tanımlanmıştır.

 

Şüphe ve Dereceleri (Şüphe, Şekk ve Reyb)

 

Reyb” kelimesi Arapça’da her türlü belirsizlik, kararsızlık, korku ve şüphelerin genel ismidir. Sadece şüphe veya kuşku ile tercüme edilemez. Kaldı ki Arapça’da kuşkuyu ifade eden veya kesinlik arzetmeyen bir şeyi belirten başka kelimeler de vardır. Şüphe ve şekk gibi. Şüphe” kelimesi “Ş-B-H” kökünden gelir. Benzemek anlamındadır. Benzemek ihtimali 2’den fazla olduğu zaman şüphe kelimesi kullanılır. “Şekk” kelimesi “Ş-K-K” kökünden gelir. Bir şeyin 2’ye ayrılması veya 2 adet olmasıdır. Dolayısıyla ihtimal 2’ye indiğinde bu kelime kullanılır. Reyb” kelimesi ise “R-Y-B” kökünden gelir.Kur’an’da on yedi yerde geçen bu kelime, ya “Kur’an” ya da “yeniden diriliş” konusunda zikredilmiştir. Semantik alanı içerisinde “endişe, korku, tasa, ihtimal, şüphe, şekk, kaygı, vesvese, zan, tahmin” vs. gibi her türlü belirsizliğin, kararsızlığın genel adıdır. Yani “yakîn” (kesin gerçek) kavramının tam anlamıyla zıttıdır. Durum böyle olunca reyb’in olumsuz hali olan “La Reyb”le “yakîn” eş anlamlıdır. Şu halde “Reyb”, yakîn (kesin gerçek) olmayan her şeyi ifade ederken, “La Reyb” ise yakîn (kesin gerçek) olan anlamındadır.

 

Burada ihtimal 1’e inmiş gibi görünse de o artık ihtimal değil gerçeğin kendisidir. Yukarıda anlattıklarımızın tamamını içeren bir örnek verelim: Hava alacakaranlık, uzaktaki objeler pek seçilemiyor olsun. Uzakta bir karartı bulunsun. Bu karartı pek seçilemediğinden, pek çok şeye benzetilebilir bir görünüşte olsun. Yani insana, hayvana, ağaç kütüğüne, çuval yığınına, taş yığınına vs. gibi pek çok şeye benziyor olsun. İşte burada benzediği her bir şey için şüphe kelimesi kullanılır. Çünkü benzeme ihtimali çoktur. Yani 2’den fazladır. Çünkü o karartı insana da, hayvana da, kütüğe de vs. benziyor. İşte burada “onun (o karartının) insan olduğundan şüpheliyim” veya “onun hayvan olduğundan şüpheliyim...” denir. Yani o nesnenin insana benzediğinden, hayvana benzediğinden emin değilim. Kesin bilgim yok demektir.


Karartıya biraz daha yaklaşalım. Taş yığını olmadığı kesinleşsin, biraz daha yaklaşalım, obje biraz daha netleşsin, çuval veya ağaç kütüğü olmadığı da anlaşılsın.Biraz daha yaklaşıp daha da netlik olunca hayvan olmadığı da görülmüş bulunsun. Onun insan olduğu anlaşılıp da erkek mi yoksa kadın mı olduğu tam seçilemiyor bulunsun. İşte o zaman ihtimal 2’ye düştüğünden şüphe değil “şekk” kelimesi kullanırız.


Yani o karartının insan olduğunu biliyoruz ama erkek mi yoksa kadın mı olduğunu, hatta Ali veya Ayşe mi olduğunu bilmiyoruz. Yani burada “Onun Ali olduğundan şüpheliyim, veya onun Ayşe olduğundan şüpheliyim” diyemeyiz. Çünkü ihtimal ikiye inmiştir. O zaman “Onun Ali olduğuna şekkim var, onun Ayşe olduğu konusunda şekk sahibiyim” demek öz Arapça’ya ve kavramların semantik yapısına çok daha uygundur. İhtimal 2 olduğunda artık şüphe kelimesi hiç kullanılmaz, Şekk” kelimesi kullanılır. Mesela Kur’an’da Allah’ın varlığı hakkında tereddüt edenler için hiç şüphe kelimesi geçmez. Şekk kelimesi geçer. “Efi’llahi şekkunbuyuruluyor. “Allah hakkında şekkiniz mi var?” Çünkü onun hakkında tereddüd eden kişi “ya vardır, ya yoktur” gibi iki ihtimal arasında kalmıştır. Onun için Kur’an böyle durumlarda “Şekk” kelimesini kullanıyor.


Karartıya iyice yaklaşalım ve nihayet kim olduğunu tam olarak görelim. Onun artık “Ali” olduğu hiçbir tereddüt, kuşku kalmadan ortaya çıkmış bulunsun. İşte her türlü ihtimal dışı bu kesinlik, bu gerçeklik Arapça’da “La Reyb”le ifade edilir. Bir diğer ifade şekli “yakîn” kavramıdır. Ben, karartının tümü hakkında “reyb” kavramını kullanabilirim. Ne olduğunu, nelere benzediğini düşünmeye başladığımda şüphe” kelimesini, ihtimal 2’ye düştüğünde “şekk” kelimesini, hiçbir şüphe ve endişeye mahal kalmadan ortaya çıkan gerçeğe “La Reyb” veya “yakîn” kelimesini kullanırım.

 

Yakîn ve dereceleri


Kesin gerçek” anlamına gelen “yakîn” kavramı, aynı zamanda İslam düşüncesinde bilgi vasıtalarını ifade ederken de kullanılır. Her ne kadar İslam tasavvuf felsefesinde “müşâhede, mükâşefe ve tecellî” olarak ifade edilirse de bu 3 bilgi vasıtası aynı zamanda daha yaygın üç deyimle de ifade edilmiştir. “İlme’l-yakîn”, “ayne’l-yakîn” ve “hakke’l-yakîn”. Aynı zamanda Kur’anî ifadelerden olan bu tabirlerin birincisi; bir otoriteye, bir araştırmaya ve duyu güçlerine dayanarak bilmek anlamına gelir. İkincisi yani ayne’l-yakîn, bizzat görülerek elde edilen bilgidir ki, birinciye nisbeten daha kesin bir bilgiyi verir. Üçüncüsü ise bilgi objesini kendi ruhunda bulmaktır. Bu, adeta sujenin objeyle ittihadıdır.


Meselâ ölüm hakkındaki bilgilerimiz, araştırmalarımız hep “ilme’l-yakîn”dir. Ölmekte olan veya ölmüş birini görmemiz “ayne’l-yakîn”dir. İnsanın kendisi ölürken, ölüm hakkındaki bilgisi “hakke’l-yakîn”dir. En kesin olan da budur. Şekk, şüphe ve reybin tamamen ortadan kalkması halidir.

 

“Zalike’l-Kitabu La Reybe fihi” ayeti nasıl tercüme edilmeli?


Bu ayet-i kerimenin hemen hemen bütün müfessirler ve mealcilerce “içinde şüphe olmayan kitap” şeklinde tercüme edildiğini görmekteyiz. Kavramların analizi yapılmadan, kelimenin lügavî anlamıyla yapılan bu nevi tercümeler genelde semantik hatalar içerir. Her şüphe reybdir ama her reyb şüphe değildir. Şüphenin dışında kullanılan tereddütler, endişeler ve belirsizlikler vs. gibi kesinlik ifade etmeyen her kavram yukarıda da belirttiğimiz gibi, “reyb” kelimesiyle ifade edilir. Yani kesin ve gerçek olmayan herşeye denir.Bunun eski tabirle “nefy” edilmiş hali yani olumsuzluk hali olan “La reyb” ise, kesin ve gerçek olanı belirler. Yani “yakîn” kavramının sinonimidir. O halde buradaki “La reyb” ifadesini “kesin, gerçek” veya “mutlak hakikat” diye tercüme etmek gerekir. Dolayısıyla ayetin tercümesi:

 

Bu kitap, kesin gerçeğin ta kendisidir” şeklinde olmalıdır. Tercümeyi “ta kendisidir” gibi vurgulu yapmamız ayetin, Kur’an’ın hemen başında Kur’an’ın Kur’an’la tanımlanmasından kaynaklanmaktadır. Zaten Kur’an, ileriki surelerde, yukarda yaptığımız tercümeye uygun bir tanımını verecektir. Nitekim Hakka Suresi son ayetlerinde Kur’an, Kur’an’ı şöyle tanımlıyor:

 

Görebildikleriniz ve göremediklerinize andolsun ki Kur’an, şerefli bir elçinin getirdiği sözdür. O, şâir sözü değil, ne az inanıyorsunuz. O, kâhin sözü de değildir; ne az düşünüyorsunuz! O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir. Eğer Muhammed bize karşı O’na bazı sözler ilave etmiş olsaydı, Biz onu sağ cenâhından yakalar sonra da onun şah damarını koparırdık. Doğrusu Kur’an müttakiler için bir öğüttür. İçinizden kimlerin O’nu yalanlamakta olduğunu biz bilmekteyiz. Doğrusu Kur’an kâfirler için bir hüsrandır. Kur’an, elbette KESİN GERÇEK’in ta kendisidir. Öyleyse Yüce Rabbinin adını tesbih et.”

 

Bu ayeti kerimelerden anlaşılanları şöylece sıralayabiliriz: Görülebilenler ve görülemeyenler üzerine yapılan yeminden Kur’an’ın fizik ve metafizik boyutuna dikkat çekiliyor. Şerefli bir elçinin getirdiği ifadesiyle Cebrail’in konumu belirleniyor. Zira elçiler kendi sözlerini değil, elçisi olduğu zâtın veya makamın sözlerini getirirler. Dolayısıyla burada Cebrail’in, elçisi olduğu Cenâb-ı Hakk’ın sözünü getirdiği açıktır. Kur’an’ın şair sözü olmadığı gibi kâhin sözü de hiç değildir tanımının arkasından Hz. Peygamber’in Kur’an’a kendisinden bir şeyler ilave etmediğini, edemeyeceğini vurguluyor. Aksi takdirde başına gelecekler veya nasıl bir muameleyle karşı karşıya kalacağı belirtiliyor. Kur’an’ın müttakilere yani Allah’a karşı saygılı olanlara ve ona karşı sorumluluğunun bilincinde olanlara bir öğüt teşkil ettiğini, inkarcılar için ise bir hüsran kaynağı yani bir üzüntü ve bir iç yarası olduğunu belirttikten sonra O’nun kesin gerçeğin ta kendisi olduğunu vurguluyor. Şu halde, bütün anlatılanlar, Kur’an etrafındaki her türlü tereddüd, şüphe, şekk, endişe, tahmin, itham vs. gibi kesinliğin ve hakikatin zıttını ifade eden her türlü belirsizlik yani “Reyb” hali giderildikten sonra O’nun ne olduğu tam olarak ortaya konmaktadır: “O elbette Kesin Gerçek’in ta kendisidir” kesinlik ifade eden “yakîn” kelimesi Hakku’l-yakîn” şeklinde en kesin bilgi mertebesi olan bu terim kullanıldığından kesin gerçek” diye tercüme ettik. Çünkü “reyb” halinin tamamen ortadan kalkması yani nefy olması kısaca “La reyb”in karşılığı olan “yakîn” hali ve bunun en üst mertebesi olan “hakke’l-yakîn” haliyle vurgulanmaktadır. Öyleyse, “Kur’an’da bir ayete verilen anlam diğer ayetlerle tevfik edilebilmelidir” prensibimizden hareketle Hakka Suresi’ndeki Kur’an’ın Kur’an’la tanımı olan “Kur’an elbette kesin gerçeğin ta kendisidir” ifadesi, aynı zamanda Bakara Suresi’nin hemen başında yer alan “Zelike’l-Kitabu la reybe fih...” ayeti de ilgili kavramın semantik analizi gereği aynı olmalıdır. Yani “Bu kitap kesin gerçeğin ta kendisidir” veya “Bu kitap, içinde kesin gerçeği veren kitaptır” şeklinde tercüme edilmelidir.

 

Bütün bu açıklamalardan sonra aklımıza şöyle bir soru gelebilir: “Madem ki Kur’an kendi tanımıyla kesin gerçeği veren bir kitaptır, o halde şüphe ve belirsizlik ifade eden bazı ilmî teorilerin Kur’an’da varlığını söyleyenlere ne cevap verilmelidir?”

 

Bu konuyu daha önceki bir makalemde ele almıştım. Onu burada kısaca aktarmak gerekir.


Müspet ilimler vakıalara dayanır. Bu vakıaların her biri bir müspet ilmin fenomenidir. İlim, o fenomeni değerlendirir, kanunlarını koyar ve açıklamalarını formüle ederek sunar. Yani önce olay vardır, sonra ilim o olayı kanunları içinde açıklar. Olay (ilmi fenomen) değişmez ama, ilmi kanunlar yeni buluşlar ve yeni şartlar doğrultusunda değişkendir. Onun için bugün ilmi olan bir şey yarın arka plana atılabilir. O olayı açıklayan yeni bir kanun ortaya çıkar, eskisi klasik bir değer olarak o ilmin tarihinde yerini alır. İşte Kur’an’daki ilmi ayetler vakıanın (ilmi fenomenin) sabitliğini gösteren, ama yorumunu ilmi araştırmaların gelişmesine bırakan ayetlerdir. Bu fenomenlerde kişiyi hidayete götürecek sırlar vardır. Onun için pek çok yerde araştırma ve düşünmeye dayalı emirlerin gelmesi bu yüzdendir. İlmî zihniyet ve kanunlar değişse de, o fenomenler değişmeyecek ve her asırda söz konusu edilebilecektir. Bunun yanı sıra ayetlerin bütünlüğü içinde o fenomenin fizik ve metafizik hakikati görülebilir. Bunu tespitte ilmi gerçekler ışık tutabilir. Önemli olan ilmin ve Kur’an’ın aynı konudaki pozisyonlarını sergileyebilmektir.

 

Dolayısıyla teori henüz ispat edilmemiş, zan ve şüphe barındıran kesin olmayan bir hükümdür. Kur’an’da ise teorilerin dayandığı olaylar yani fenomenler vardır. İnsan Kur’an’da teoriyi değil, tabiatta veya kainatta var olan fenomeni görür. Bu fenomen üzerine teori oluşturabilir. Ama bu yorum insanın kendi yorumudur. Yoksa içinde ancak “kesin gerçek” bulunan kitapta, fenomen ve o fenomenin gerçek faili yer alır.

 

İnsanlar bu fenomen ve kanunlar için Kur’anî düşünce doğrultusunda çeşitli yorumlar, açıklamalar yapabilir ve hatta kendilerine ait olmak kaydıyla yeni bazı teoriler oluşturabilirler. Mesela Kur’an güneşin kendine ait bir yörüngede gittiği ve bu olayın Aziz ve Alîm olan Allah’ın takdiri olduğunu söyler. Buradaki olay, Güneşin uzaydaki hareketidir ve bu hareketin Allah’ın takdiriyle olduğu belirtilmektedir. Yani Tanrı’nın uzaya güneş için bahşettiği bir prensip gereği olduğu vurgulanmak tadır. Biz buradan Güneşin değişmeyen ve her zaman devam eden kendi yörüngesindeki hareketi gerçeğinin gerçek fâilinin Allah olduğuna, ve O’nun kainata bağışladığı bir kanun olduğuna hükmediyoruz. Öte yandan Batlamyus, Kopernik vs.lerin fikirleri güneşin bu hareketini açıklamaya yönelik kendi devirlerine ait teorilerdir.

 

Kur’an onların teorilerinden elbette bahsetmez. Kainattaki bu ve benzeri olaylar (fenomenler) üzerinde çalışanlar, yukarda da belirttiğimiz gibi çeşitli hipotezler çeşitli teoriler geliştirebilirler. Durum bundan ibarettir.




__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats