HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: BÂTINÎLİK ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
tardu-kaan
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 haziran 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 231
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı tardu-kaan


İslâm dünyasında uzun bir zaman adından söz ettiren konulardan biri de kuşkusuz Bâtınîliktir. Bu yazımızda Bâtınîliğin ne olduğu, nasıl ve ne şekilde geliştiği, teşkilat yapısı, yöntem ve metotları ve bu guruba dahil olan zümrelerin kimlerden oluştuğunu ifade etmeye ve ayrıca edebiyat sahasındaki yansımalarına da değinmeye çalışacağız.

Öncelikle ifade etmek gerekir ki Bâtınîlik üzerine yapılmış, yeterli ölçüde ciddi araştırmalardan ne yazık ki yoksunuz. Konuyla ilgili kaynakların büyük bir kısmı ise zaten bu düşüncenin karşısında olanlar tarafından ortaya konulmuştur. Bâtınîlik esasında içine kapalı bir yapı sergilediğinden, söz konusu kaynaklardaki bilgiler de tutarlılıktan ve objektiflikten uzaktır.

Bu kısa uyarımızdan sonra Bâtınîliğin ne olduğu konusuna gelmek istiyoruz. Bu kavram çeşitli şekillerde ifade edilmiştir. Gizli olan şeylerin iç yüzünü bilenler için kullanılan Bâtınîlik, her zâhirin bir bâtını olduğu ve Kur’an’daki her âyetin de bir yorumu bulunduğunu ileri sürerek bunun da, ancak Tanrı ile aralarında gizli bir sır ve özel bir bağ bulunan mâsum imamın bildiğine inanan grupları ifade etmek için de kullanılmıştır. Ayrıca İslâm’ın ana hükümlerini farklı yorumlayarak din anlayışlarını inkâr ve ibâha sınırlarına kadar götüren itikâdî fırkalar; gizli teşkilatlar kurarak mevcut yönetimlere isyan bayrağı açan çeşitli siyasi gruplar ve zaman zaman âyetlerin yorumlanmasında (te’vil) izledikleri yöntemler nedeniyle de bazı mutasavvıflar için bu kavramın kullanıldığı kaynaklarda belirtilmektedir.

Bâtınîliğin doğuşu ve ortaya çıkışı konusunda da çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Bu görüşler özetle şu şekilde verilebilir: Bâtınî kaynaklara göre Bâtınîlik, altıncı imam Câ’fer-i Sâdık zamanından başlamak üzere temelleri atılmış, ilkeleri belirlenmiş ve oğlu İsmail ile uygulamaya konulmuş bir ekol olarak görülmektedir. O zamandan itibaren Bâtınîler, inandıkları bu davaya hizmet etmeye devam ede gelmişlerdir. Ehl-i sünnet ve Mu’tezile’ye göre ise Bâtınîlik, Sabiîlik ve Mecûsilik gibi eski İran ve Hint kültürleriyle, eski Yunan’dan, Hıristiyan ve Yahudilikten esinlenerek İslâm’ı parçalama gayret ve arzusu ile oluşturulmuş uydurma bir dindir. Son dönemlerde konuyla ilgilenen araştırmacılara göre de Bâtınîlik, kaynağı Yeni Eflâtunculuk ve Yeni Pisagorculuk gibi felsefi akımlara dayanan bir felsefî cereyan olarak görülmektedir.

Bâtınîlik ilk olarak XI ve XIII. yüzyıllardaki kaynaklarda zararlı bir akım olarak geçmektedir. Konunun bu noktasında Bâtınîliği hazırlayan sebepler arasında şu hususların da ifade edilmesinin yararlı olacağı kanaatindeyiz: Hz. Peygamber döneminde tek vücut olan İslâm dünyasının, Peygamberin vefatıyla birlikte sancılı ve sıkıntılı bir döneme girdiğine tanık oluyoruz. Hz. Peygamberin vefatıyla ortaya çıkan “imamet ve hilâfet” meselesi aslında bütün sorunların altında yatan ana nedeni oluşturuyordu. İmâmetin Ali’nin hakkı olduğunu savunanlarla bu düşüncenin karşısında yar alanların mücadelesi, ilk ciddi sonuçlarını Hz.Ali ve Muaviye dönemlerinde vermiş ve İslâm dünyasının Şiî-Sünnî şeklinde parçalanıp iki kutba ayrılmasına sebep olmuştur.

Muaviye ile başlayan Emevî saltanatı süresince ve bunu takip eden Abbasiler döneminde, Sünnî görüşte olduklarını ileri sürenlerin zorbalıkları, takibatları ve tehditleri devam etmiştir. Abbasiler dönemi de dahil olmak üzere bu devre gelinceye kadar, mevcut yönetim pek çok sorunlarla yüz yüze gelmiş ve giderek artan bir düşman grubuyla karşı karşıya kalmıştır. Devrin genel panaromasına baktığımızda şöyle bir manzara ile karşılaşıyoruz:

Şiî dünyası mevcut yönetimin aleyhinde faaliyet göstermektedir. Çünkü imâmet konusunda ehl-i beyte haksızlık yapıldığını, imâmetin Ali evladının hakkı olması gerektiğini savunmaktadır ve bunun mücadelesi için çaba harcamaktadır. Hâriciler ise imâmet ve hilâfet konularında Şiî’lerden ve mevcut yönetimden (Sünni İslâm) farklı düşünmekte ve herkesin imam olabileceği görüşünü benimsemektedir. Mevâlîler ise orduya ve önemli mevkilere getirilmediğinden dolayı yönetime karşı muhalefet sergilemektedir. İdarenin de mevâli sınıfa ikinci sınıf insan muamelesini reva görmesi bu grubu da kendinden uzaklaştırmıştır. İşte böyle parçalı bir yapılanma içinde iken İslâm’ın aleyhinde olan çevreler, kılıçla savaş meydanlarında üstesinden gelemedikleri İslâm’ın, perde arkasında çevirdikleri dolaplarla mağlup edilebileceği inancına kapıldılar. Bu kapsamda İslâm’ın içine nifak tohumları serpmek düşüncesiyle gizliden gizliye teşkilatlanmaya başladılar. Bunun için de mevcut yönetimle sorunları olan yukarıda isimlerini zikrettiğimiz grupların içlerine sızmayı denediler. Onların dâvâlarının gerçek olduğunu, düşüncelerinde haklı olduklarını ifade ederek art niyetlerini göstermeye başladılar. Bu anlamda Gazâli de, Bâtınîliğin bu maksatla kurulmuş karanlık bir örgüt oluşuna dikkat çekmektedir.

Bu açıdan baktığımız zaman, Bâtınîliğin kaynakları arasında eski din ve kültürlerin izlerinin olduğunu söylemek mümkündür. Kur’an ve sünnetin dışında Hz.Ali’nin hayatına dair yazılanları içeren Nehc’ül-Belâga da kitap bazında ifade edilmesi gereken önemli kaynaklardandır. İçinde eski din ve kültürlerden izler de bulunduran Bâtınîliğin, bu izleri ve etkileri ilkelerine de yansıtmış olduğunu görüyoruz.

Bâtinî doktrinine baktığımızda belirgin özellikler olarak şunları söyleyebiliriz:

* Metotsuz Yorum (Te’vil): Kur’an’daki her ayetin bir yorumu olduğu görüşünden hareketle Bâtınîlerde yorumun sınırı ve ölçüsü yoktur. Dozaj tamamen kaçırılmış bir te’vil anlayışının egemen olduğu görülmektedir. Ancak maksat malum olduğundan dolayı bütün yorumlar aynı noktaya çıkmaktadır. Yorum konusundaki görüşlerini içeren şu tespitte bulunurlar: Peygamber ayetlerin zâhirini yani görünür anlamlarını ifade etmiştir, imamlar ise bu ayetlerin gerçek anlamlarına vâkıftır. Bu açıdan Kur’an’ın gerçek anlamını bilen, ondaki Bâtınî anlamlara vâkıf olan imamdır.

* Peygamberler ve özellikle de imamlar hakkında aşırı inanç beslemeleri (gulüvv): Bâtınî düşünce içerisinde, Peygamberle ilgili inançlarda bir aşırılık söz konusudur. Peygamber, yaratılış nazariyesi kapsamında akl-ı küll’dür. İnsanlara Tanrı’dan aldıkları buyrukların zâhirini açıklamıştır, mucizeleri gerçek değildir. Peygamberler, esasında Bâtınîliği hazırlayan unsurlardır. Tanrı akl-ı kül’e mukabil nefs-i kül’ü yaratmıştır. Nefs-i kül ise her devirde gerçek söz sahibi olan imamdır. İmam, mâsumdur, günahsızdır. Peygamberin şeriatı üzerine gelir ve yedi nesilde bir devr eder. Peygamber nâtıktır, konuşandır; imam ise sâmittir, susandır. İmam kendini gizlemiştir. Her nâtıkın bir sâmiti olduğundan dolayı her peygamberin bir imamı bulunmaktadır. Hz. Musa’nın imamı Hârun, Hz.Muhammed’in imamı ise Ali’dir. Ki Hz. Muhammed daha hayatta iken bu hususa birkaç kez dikkat çekmiştir.

Bâtınîlerin peygamber ve imam konusundaki inançlarına baktığımızda ilk planda şu hususlar dikkati çekmektedir: Resul, Nebi ve Veli ile ilgili bakış açıları. (ki kısmen Şiî İslâm’ın görüşünü de yansıtmaktadır). Buna göre; her resul, hem nebi ve hem de velidir. Velayetin ve nübüvvetin şartlarını bütün resuller taşımaktadır. Her nebi, velidir ancak resul değildir. Kendisinin bir şeriatı yoktur, kendisinden önce gelen resulün şeriatıyla amel eder. Veli ise, ne nebidir, ne de resul. Veli, velayet makamının sahibi olan imamdır.

* Hulûl ve ittihad: Bâtınî itikadın temel özelliklerinden birisi olup bütün fırkalarda müşterektir. Hulul, Tanrı’nın bir bedene girmesidir. Bâtınî açıdan hulûl, Tanrı’nın imamın bedenine girmesi ve kâinatı bu şekilde sevk ve idare etmesidir. İttihad ise iki şeyin birbirine girmesidir. Yani Tanrı’nın imamın bedenine girmesi, imamın da Tanrı’nın varlığında erimesi, ulûhileşmesi, imamın tanrılaşmasıdır. Bazı Bâtınî gruplarda (Ali Allahîler gibi) bu şekilde görülmektedir.

* Tenâsüh: Bâtınîlerde ahiret inancı olmadığından kıyamet ve haşr gibi kavramlara da yer verilmemiştir. Bâtınî anlayışta ölümle birlikte ceset çürür ve toprağa karışarak tekrar döner. Ruh ise kişinin durumuna göre ya başka bir kişinin bedenine, ya da bazı hayvanların bedenlerine girer. Bazı görüşlere göre ise ruhların bulunduğu âhiret âlemine göçer.

* İbâhilik: Her şeyi mübah sayma anlayışıdır. Bâtınîlere göre, dinin bâtınına sahip olan kişiden dinin zâhiri yönü düşer. Bu bakımdan dinin görünürdeki ibadet ve taatlarına uymanın bir anlamı ve önemi bulunmamaktadır. Esasında bâtınî davetin özünde var olan anlayışlardan biriside budur.

Bâtınîliğin teşkilat yapısına baktığımızda tepede imamın yer aldığı görülür. Onun altında 12 hüccet (dördü imamın yanında) imam vekili bulunur. Huccetlere bağlı dâîler vardır. Bunların görevi insanları Bâtınîliğe davet etmektir. (Muazzeb ve Mükelleb adlarıyla anılırlar). Bâtınî teşkilatının en alt basamağını ise Bâtınîliği kabul ederek bu sisteme dahil olan müstecipler oluşturmaktadır.
Dâîlerin propaganda faaliyetleri, bölgelerin durumuna ve Bâtınîliğe alınacak kişilerin konumlarına göre farklılıklar gösterse de yöntemleri genellikle aynı üslup içindedir. Dâîlerin kademeli olarak yürüttükleri çalışmalar şunlardır:

* Rızk ve Teferrüs: Dâînin bâtınî olacak kişi ile temasa geçmesi ve onu mezhebe alıştırmasıdır. Dâînin zeki ve anlayış kapasitesi yüksek olması, duygu ve düşüncelerinin tekemmül etmiş olması, Bâtınîliğe davet edilecek kişilerin seçiminde ihtiyatlı davranması, kişinin fizîkî yapısına baktığında derûnunu kavrayabilmesi gerekmektedir. Mezhebe çağrılan kişinin, inançlarına aykırı olarak söylenenleri gerçekten kabul edip etmediğini anlayabilecek olgunlukta ve yapıda olması gerekir.

Yine Dâînin zâhiri manaları bâtıni manalara çevirmede usta ve kıvrak zekâya sahip olması aranan özelliklerdendir. Bâtınî adayına getirilen telkinlerde, Kur’an ve sünnetten getirilenler yalanlanmazsa, bu durumda adayın gönlündeki anladığı manayı çıkarmak ve sözü bid’ata uygun bir manada kullanmak gerekir.
Rızk ve teferrüste herkesi aynı yola ve aynı tarzda çağırmamak gerekir. Öncelikle dâînin yapması gereken şey şudur: Davet edeceği kişinin inancını araştırmalıdır. Onun pozisyonuna göre Şiî ise Şiî gibi, Sünnî ise Sünnî gibi ve Hârici ise Hârici gibi bir yaklaşım sergilemelidir.

* Te’nis: Davet edilen kişiyle ünsiyet ve dostluk kurmadır. Bâtınî adayının severek yaptığı işlerde sürekli onun yanında olması, adayın sevdiği ve inandığı işlerde dâînin onun göreceği tarzda ibadet yapması ve adayın gözünü boyaması. Gazâlî konuyla ilgili eserinde bu noktada dâîlerle ilgili olarak şunu da vurgulamaktadır: Dâîlere mezhebe davet ettikleri kişilerin yanlarında gecelemeleri ve onlara güzel sesleri ile Kur’an okumaları emri de verilmiştir. Bu tür davranışlar davet edilenin dostluğunu pekiştirmek ve onun gönlünün kendi sözlerine meylini artırmak içindir.

* Teşkîk: Dâînin davet ettiği kişinin inandığı konularda inancını sarsacak tarzda onu şüpheye düşürmesidir. Bu noktada dâî, Kur’an’ın müteşâbih ayetlerinin sırlarını ve bunun hikmetlerini sormakla işe başlar ve dinin amel noktasındaki konularında ortaya attığı şüphelerle devam eder. Hayızlı kadının namazı kaza etmediği halde orucu neden kaza ettiği, cennetin kapısının sekizken cehenneminkinin neden yedi olduğu gibi sorularla kişinin zihnini bulandırılmaya çalışılır. Bu tarz şüphelendirmeler, davet edilen kişinin nefsinden şüphe etmesine kadar sürer. Dâî, şüpheye düşülen konularda adayın bu sırları bilip öğrenmesi için onda istek ve arzu uyandırır.

* Ta’lîk: İçindeki şüphelerle boşluğa itilen aday dâîye yönelir ve ondan içindeki sıkıntıları gidermesini ister. Dâî ise onu rahatlatmaz ve meselelerin sanıldığı kadar basit olmadığını söyleyerek adayın gözünü korkutur ve meseleyi iyice abartır. Acele etmemesini tembih ederek oyalama taktikleri izler. Sonunda adaya yemin verir. Öğrendiklerini saklayacağına ve aralarında bir sır olarak kalması gerektiğine dair inandığı en yüce değerler adına adaya yemin ettirir.

* Rabt: Mezhebe davet edilen adayın hiçbir durumda bozamayacağı, buna cesaret bile edemeyeceği ağır yeminlerle dâîye bağlanmasıdır.

* Tedlis: Yeminle kendisine bağlanan adaya sırları vereceğini söyleyen dâî, adayı kandırır ve sırların hepsini vermez. Kademeli (tedrici) olarak hareket etmeyi uygun görür. Öncelikle mezhebi hatırlatma yolunu izlemekten öteye geçmez. Tefekkür ve akıl yürütmenin güvenilir olmadığını adaya telkine başlar. Dâîlerin uzun süre aynı yerde bulunması sakıncalı görülmüş ve o nedenle işlerini ihtiyatlı yapmaları istenmiştir. Dâî işlerini gizli yapmalı, kimliğini insanlara farklı şekillerde açıklamalı ve zaman zaman kılık kıyafetini de değiştirmelidir.

* Telbis: Adayın kafasını karıştırma sürecidir. Önce basit konular verilerek zamanla bunların bâtınî yönleri ve anlamları açıklanmaya çalışılır.

* Hal’ ve Selh: Hal’ mezhebe davet edilen kişinin dini sorumluluklardan kurtulması, selh ise adayın dininden çıkması (hal’ edilmesi)dır. Bu açıdan hal’ amel ile, selh itikad ile ilgilidir. İnancı kalbinden sökülen aday, artık selh makamına ulaşmış olduğundan Bâtınîliğe kabul edilir. Selh Bâtınîlerce en büyük rütbe olarak kabul edilmektedir.

Bâtınîliğin İslâm dünyasında çeşitli maskeler altında karşımıza çıktığına yukarıda temas etmiştik. Başlangıç aşamasından itibaren Şiî İslâm olarak adlandırdığımız Ca’ferîlik ile İmam Ca’fer-i Sâdık’ın oğlu İsmail’i imam tanıyanları ifade eden İsmâilîlik arasında da bu anlamda birtakım farklılıklar göze çarpmaktadır. On iki İmam Şiîliğini temsil eden Ca’ferîler, imamet konusunda Hz.Ali ve onun soyundan gelen on iki imamı kabul ederken İsmâilîler, Ca’fer’in oğlu İsmail’in imamlığı ile birlikte yedi imamı kabul etmişlerdir. Ayrıca İsmâilîlere göre imamet makamına geçecek kişide aranması gereken şart, imamın Fatıma evladından olmasıdır.

İsmâilîler ile Ca’ferîler arasındaki ayrımı Henry Corbin, zâhir ve bâtın açısından ele almıştır. Corbin, zâhir ile bâtın dengesini bir arada tutmaya çalışan On iki İmam Şiîliği ile, bâtının zâhirin önüne geçtiği, imametin nübüvvete tercih edildiği Alamut İsmâilîliğini kıyaslamış ve Fâtımî İsmâilîliğini Ca’ferîlere yakın bulmuştur.
İsmâilîler gerçek anlamda özgürlüklerini Mısır’da Berberîlerin de desteği ile kurmuş oldukları Fâtımî devleti ile elde etmişlerdir. Fâtımî İsmâilîliği daha çok Şiî İslâmın çezgisine yakınken, Alamut İsmâilîliği Bâtınî bir fırka haline gelmiştir.

Fâtımî halifesini ilk zamanlar imam tanıyan Hasan Sabbah, sonradan tedrici olarak fikrinden caymış ve çevresine topladığı insanları Kur’an’ının bâtınî anlamlarıyla cezb ederek etkilemiş ve sonra de haşhaşla uyutarak propagandasını sürdürmüştür. Zamanla müritlerini sahte cennetlerde eğlendirmiş ve nihayetinde ulûhiyyetlik iddiasına kalkışmıştır. Sevenleri ve dostları tarafından sıkı bir biçimde korunan Alamut kalesini kendine karargah yapan Hasan Sabbah, üzerine gönderilen kuvvetleri püskürtmeyi başarmıştır.

Mısır’da kurulan Fâtımî devletinde İsmâilîler, istedikleri gibi hareket edebiliyor ve kendi dînî düşüncelerini başta el-Ezher medresesi olmak üzere çeşitli yollarla yayıyorlardı. Halife Hâkim bi-Emrillah temsil ettiği imamet makamında zaman içerisinde aşırılığa gidip Tanrının kendine hulûl ettiğini iddia etmiş, veziri Hamza ise bu düşünceyi Kahire camiinde halka açıklanana kadar gizlemiştir. Bu olaydan sonra imam ortadan kaybolmuş, Hamza ise onun nâibliğini üstlenmiştir. İşte Bâtınî akımlardan Dürzîlik de, Fâtımî halifesi Hâkim bi-Emrillah’ın uluhiyyeti esasına dayanmaktadır.

Bu kapsamda bir başka Bâtınî akım olan Nusayrilik de, On iki imamın nâiblerinden Numeyri’nin imamet iddiasında bulunması düşüncesine dayanmaktadır. Nusaynrilik’te Ali’nin uluhiyyeti esası benimsenmektedir. Muhammed b. Numeyrî’ye nisbetle adlandırılan Nusayriler, Numeyrî’nin peygamberliğini kabul ederler. Bu fırkada da Hıristiyanlıktaki teslis akidesine benzer şekilde Ali-Muhammed-Selman üçlüsüne farklı bir bakış açısı vardır.

Bunlarla birlikte Bâtınîlik içinde Kadıyânilik, Şeyhîlik, Hurûfilik gibi çeşitli kollar da değerlendirilmektedir. Zira hepsinin temelinde Bâtınî düşüncenin esasları yer almaktadır. Hurûfilik diğerlerine göre az da olsa farklı bir yapı sergiler. Fazlullah Hurûfî’ye nisbetle adlandırılan Hurûfilik’te te’vil, sayılar esası ile yapılmaktadır. Bu açıdan Kur’an’ın sayılarla yapılmış yorumlarıyla karşılaşmak mümkündür. Hurûfilik, doğuşundan itibaren Sünnî ve Şiî İslâm içinde yankı bulmuş, özellikle tasavvuf kanalıyla edebiyata ve tarikatlara etki etmiştir.

XIX.yy. içinde ortaya çıkan Babâilik ve Bahâilik gibi akımlar da İslâm’a zarar veren ve dış mihraklarca da desteklenen zararlı cereyanlar olarak değerlendirilmekte ve Bâtınî zümrelerden sayılmaktadır. Bahâilik, aslında Babâiliğin az da olsa gelişmiş ve çağa uydurulmuş şeklinden ibarettir. Bazı araştırmacılar tarafından uydurma bir din olarak da görülmektedir. Bab ve Baha esasında aynı mantıktan hareketle ortaya atılmıştır. Bu akımların kurucuları imamın nâiblerini temsil etmektedirler.

Öz itibarıyla Bâtınî düşünce, İslâm’a sonradan katılan bölgelerde, buralarda yaşayanların eski gelenek ve göreneklerine İslâmî bir maske geçirilmesinden ibarettir. Farklı isimlerle, çeşitli devirlerde değişik adlarla karşımıza çıkan Bâtınî cereyanların temel niteliklerinde (te’vil, hulul, tenâsül, imamet, gibi) bir farklılığın olmadığı görülmektedir. Pek çoğunda “mehdî” inancının varlığını, hulûl, ittihâd ve tenâsühün bir inanç olarak yaşatıldığını, te’villerin de bunlara destek amacıyla bir güç olarak kullanıldığını söyleyebiliriz.

Bâtınîliğin te’vil anlayışında imam telakkisi ve en iyi te’vili imamın yapacağı inancı tarihsel süreç içinde giderek yüzeyselleşmiştir. Başlangıçta Ali ve ehl-i beyt düşüncesine hizmetle ortaya atılan mâsum imam nazariyesi, sonraları Bâtınîliği temsilen dönemin imamlarına ve daha da ileri boyutta İmamın Tanrılaşmasında ya da Tanrının imamda zuhur etmesine kadar götürülmüştür. Yahudilik ve Hıristiyanlık’taki mehdî inancı, Bâtınîlerce de büyük ölçüde kullanılmıştır. Bu anlayış, imamların zamanla insanlığın huzur ve güveni için mehdî rolüne soyunmalarına da zemin hazırlamıştır.
Bâtınî düşünce Osmanlı döneminde de zaman zaman reaksiyon göstermiş, yönetim de bu eğilimde olanları bazen sürgüne göndermiş, bazen de sınır boylarına yerleştirerek sefer durumlarında yararlanmıştır.

Sünnî İslâm’ın Bâtınîlere bakışı gayet açıktır. Gazâli’ye göre Bâtınîler, gizli teşkilatları içinde istediklerini yapmakta ancak dışa karşı takiyyeyi ileri sürmektedirler. Bâtınî olduğunu ifade eden kişi mürted sayılır, dinden çıkmıştır, bu yüzden onun fıkhî hükmü kâfirden daha ağırdır, katli vaciptir. Gazâliye göre Bâtınîlere aman verilmemeli, şiddetle cezalandırılmalı ve tâkibata uğratılmalıdır.
Bâtınîler bütün görüşleri itibarı ile olmasa da zaman zaman çeşitli kolları ile tarikatları da etkileyerek tasavvufa da sirayet etmiştir. Özellikle şiir yoluyla davalarını gündeme getirmeleri, edebiyattaki yansımaları açısından önemlidir. Seyyid Nesîmî bu anlayışın tipik bir örneği olarak karşımızdadır.

Sonuç itibarı ile Bâtınîlik, asırlardır İslâm dünyası içinde faaliyet gösteren fırkaların, grupların ve cereyanların adı olmakla birlikte, İslâm düşünce dünyası içinde de olumsuz izler bırakmıştır. Aklı ve bilimi inkâr ederek yerine her şeyi te’vil eden masum imam teorisini ortaya koymakla imametin arkasına sığınılmış, tenasüh, ibaha, hulul ve mehdî gibi kavramları himayesine alarak dini, ideolojilerine ve siyasî çıkarlarına alet eden insanlardan ibaret bir yapı tesis edilmiştir. Ne var ki, bütün olumsuzluklarına rağmen Bâtınîliğin de İslâm kültür dairesi içinde düşünülmesi ve bu açıdan değerlendirilmesi gerektiği inancında olduğumuzu ifade ediyoruz.

Kaynakça:
• Corbin, Henri: İslâm Felsefesi Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 1986.
• Gölpınarlı, Abdülbâki: 100 Soruda Türkiye’de Tarikatlar ve Mezhepler, Gerçek Yayınları, İstanbul 1970.
• Ocak, Ahmet Yaşar: Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ankara 1999.
• Hodgson, M.G.S.: İslâmın Serüveni, C.1, İz Yayınları, İstanbul 1995.
• Uludağ, Süleyman: İslâm’da İnanç Konuları ve İtikâdi Mezhepler, Marifet yayınları, İstanbul, 1998.
• Çamuroğlu, Reha: Tarih Heterodoksi ve Babâîler, Doğan Kitap, İstanbul 2001.
• İmam-ı Gazâli: Bâtınîliğin İçyüzü, (Çev.: Avni İlhan), T.Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1993.
• Hammadi, Muhammed: Bâtınîlerin ve Karmatîlerin İçyüzü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1948.

Yukarı dön Göster tardu-kaan's Profil Diğer Mesajlarını Ara: tardu-kaan
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats