Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Gırtlağın boğaza verdiği ders!
Ramazan sabahı midemin şikâyeti bir yandan, yakınlarımın canımı
sıkan kronikleşmiş istekleri her sabah olduğu gibi benimle birlikte uyanması
bir yandan, işlerin bitmez tükenmez sorunları bir yandan, çalan bir telefonla
ihaleden henüz bir haber çıkmaması bir yandan, çok kötü bir sabahtı her halde!
Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım, elbiselerimi giydim ve tam
çıkıyordum, kapıya yakın olan boy aynasına takıldı gözüm, isteksiz kendinden
memnun olmayan bir edayla kendimi süzdüm aynada.
Aklımdan şunlar geçti “ya oğlum sen iyi giyimli evi arabası işi
olan bir adamsın ne bu gerginlik”. Ama bu memnuniyetsizliğime faydalı olmadı,
değim yerindeyse yüzümden düşen bin parçaydı.
Celalli duruşum, gururlu yürüyüşüm sanki herkese her şeyi ben
vermişim. Ne birine bir iyilik yapacak, nede selam verecek bir vaziyetteydim.
Biri çatsa belki de hır çıkaracağım, fitili ateşlenmeye hazır dinamit gibi
gergindim.
Bindim arabama koyuldum yola. İşim gereği bir araziye, arsa
bakmaya gittim. Arsanın yerini tam bilmediğim için, arabamla orası mı burası mı
bakarken etrafımı rahatsız ediyordum, arabanın çıkardığı tozla.
Amaaaan umurumda mı zaten günümde değilim! “Birilerine sorsam iyi
olur” diye geçti içimden. Havası açık temiz cam gibiydi, temiz bir hava
teneffüs etmek varken, klimayı açmış camları kapatmıştım.
Az ileride bir taşın üstünde oturan bir adam vardı; belli ki keyfi
gıcırdı mis gibi havayı bulmuş, boş boş oturuyordu, derdi olan adam böyle boş
oturur muydu? Bak bana onca derdin arasında temiz havanın bile farkına
varamamıştım.
Neyse “gidip şu keyfi sultanda olmayan adama sorayım aransın
yerini” diye geçti içimden.
Tozu dumana katarak adama yaklaştım, indim arabadan adamın suratına
bir baktım, selam vermeme bile dilim engel oldu. Adam kaşların kartal kanadı
gibi çatmış, yüzünü buruşturmuş, o kadar sinirli bir hali vardı ki, beyaz
gömleğinin yakası oynuyordu adamın titremesinden, adamın beden dilinden şunu
anladım; o lanet arabanla tozu dumana katıp beni rahatsız ettin!
Ya ne vardı bu kadar kızacak anlamadım doğrusu, tamam adama biraz
toz gelmişti ama, bunu bu kadar büyütülecek ne vardı ki! Adam el kol
hareketleriyle çırpına çırpına kızıyordu, bende onu izliyordum, zaten çatacak
adam arıyorum, birde boş oturuyor diye kıskanmıştım, soru sormaktan vazgeçtim
bir şeyler söylese de sıra bana gelse diye adamın konuşmasını bekledim.
Adam konuşamıyordu! Önce dilsiz sandım, sonra adamın terlediğini
zorlada olsa ses çıkardığını fark ettim. Kızgınlığından yüzü sararmış ve
morarmış olarak düşünüyordum ki, hasta olduğunu anladım, çünkü sesi çıkıyor
bağıramıyor, hiddetlenmiş yerinden kalkamıyor, bütün gücünü kullanarak tepki
gösteriyor cılız kalıyor, bir gariplik vardı anlamakta güçlük çekiyordum doğrusu.
Duygularım alt üst olmuştu, o durumun sahnesi, fotoğrafı, anlatımı olmaz.
Keşke yerinden kalsa ve bana bir iki tokat atsa, öyle davranışları
vardı ki çözmek imkânsızdı. Adam temiz ve düzenli giyinmişti, hatta boynunda
fuları vardı, şok derecesinde şaşırmıştım birkaç saniye içerisinde neler
yaşamıştım, duygularım ışık hızında boyut değiştiriyordu. Etrafıma bakındım, bu
adam neyin nesi? Neden böyle yapıyor? Nesi var? Neden kızdı? Soracak birilerini
bulurum diye. Ama rahatsızlığı her halinden belliydi, “beyefendi size
rahtsızlık verdimse özür dilerim” dedim. Gerçi haliyeti ruhiyem özür dilemeye
el verişli değildi ama adamın gözyaşları, vaziyeti, bana zorla özür diletti.
Hıçkırarak ağlamak geliyordu içinden ama sesi çıkmıyordu ki, o yüzden öksürük
tutu adamı.
Öksürdü, öksürdü, ardı ardına öksürdü, öksürüğünün şiddetinden
boynundaki şıklık olsun diye taktığını sandığım, fuları sıyrılıp boynu göründü.
Aman Allah’ım oda ne! Adamın “gırtlağı” yok!!!. Çok şaşırmıştım!
Evet, boğazı delikti oradan hava çıkıyordu, öksürdükçe şiddetli hava çıkıyordu,
fileleri zorlayan golle neticelenen top gibi, fularını o denli zorluyordu
boğazındaki delikten çıkan hava.
Adamın gırtlak kanseri olduğunu ve gırtlağını aldırdığını, bana
çok kızmasına rağmen neden yerinden kalkamadığın ve öfkeli bir sesle neden
bağıramadığını anlamıştım. Arabama atladım toz çıkarmadan az ileride durdum
bende indim bir taşın üzerine oturdum.
Hani stresli çıkmıştım ya evden, onu düşündüm!!! Moralimi bozan
şeyler tek tek ayrıntılı bir şekilde gözümün önünden geçti, karşımıza çıkan
olumlu yâda olumsuz hadiseler karşısında, ne kadar da cahilce tavır alıyormuşuz
meğer!
Gereksiz hezeyanlar, olumsuz davranışlar, farkına bile varmadan
rahatsız ettiğimiz insanlar, bencil düşünceler tek tek geldi aklıma! İlgili
ilgisiz her şey geliyordu aklıma, hele iftar sofraları, fakir fukarayı davet
edip sevindirmek yerine, bir birimizle yarışır olmuşuz.
Pahalı yemek takımları, fakir birinin asla yapamayacağı sanki
nispet olsun diye yapılan yemekler, mezeler, tatlı çeşitleri görücüye çıkmış
vaziyette. Adeta bir fuarı andırıyor, öyle ya bunlar yemek için olsaydı, bir
küçük midemiz var oda en fazla suyla beraber bir kg kapasitede, oysa soframızda
her çeşitten oldukça fazla, filleri doyuracak kadar yiyecek oluyor.
Bu olsa olsa ya bir yarışma, yâda fuar organizasyonuydu! Daha
neler neler geçiyordu aklımdan, sanki din gününde hesap veriyordum, ne zor bir
durum!
Allah’ım sen yardım et! Aklıma mukayyet ol! Bu nasıl bir ders
olmuştu bana? Ciltler dolusu kitap okusam, yıllarca vaaz dinlesem, özel eğitim
alsam, bu yaşadığımın, bana verdiği dersi veremezdi her halde.
Acaba bu farkına varma beni düzeltecek miydi? Alışkanlıklarımdan,
rahatımdan ödün vermek o kadar kolay mı? Farkına varmak yetiyor mu? Şimdi
hakkına girdiğim onca varlıkları, insanı ve canlıyı nasıl bulup ta telafi
edeceğim nasıl? Nereden başlamalıyım, böbürlenerek yürüdüğüm yerden mi, her
dakika teneffüs ettiğim havadan mı? Ben zavallı muhtaç varlık, nasılda anladım
biçare olduğumu.
Ama henüz hiçbir şey
için geç değil! Canım bedenimde hala, evet evet ölmedim “bizi tekrar dünyaya
gönder de sana muhlis kul olalım” diyenlerin istediği fırsat elimden
alınmamıştı daha. Ey yüce Allah’ım sana hamdolsun! Tövbe ediyorum sen katında
kabul buyur, “Fesebbıh bihamdi
rabbike vestağfirh* innehu kane tevvaba”
Şahit olabilen her kes şahit olsun ki! Ben Rabbimden yakara yakara
af diliyorum.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
|