“BU RİSALELERİ OKU, KURAN’I OKUMANA GEREK YOK!”
“Yaşar Nuri Hocaya Mektup” başlıklı yazımdaki bazı cümlelerimin yanlış anlaşıldığını düşündüğüm için, yanlış anlaşıldığını düşündüğüm konuya bir açıklama getirmek istiyorum.
"O [YOLUNU şaşırmış] kimseler, Bizim adımıza, vahyettiğimizden başka bir şey ortaya atasın diye seni ayartarak, seni vahyettiğimiz [gerçeklerden] uzaklaştırmaya çalışmaktalar; öyle ki, bunu başarabilselerdi seni hemen kendilerine dost edinirlerdi! Eğer seni[n imanını] berkitmemiş olsaydık, belki de onlara biraz olsun eğilim gösrecektin. O zaman sana hayatta da, ölümden sonra da kat kat [azap] tattırırdık; ve Bize karşı sana yardım edecek kimseyi de bulamazdın!" İsra:73-75
Bu ayet, peygamber olmasına rağmen, Hz.Muhammed'in beşeri zaafiyetini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Allah'ın rahmeti sayesinde böyle bir yanlışa düşmekten Peygamberimiz ancak korunabilirken, biz sıradan insanların ne kadar dikkatli olması gerektiğini bu ayetten daha iyi ne açıklayabilir?
İslam dininin tek kaynağı vardır, o da Kuran’dır. Kuran, evrensel ve zamanla sınırlı olmayan bir kitaptır. Dinamiktir. Her asra hitap eder. Tefsirler ise, çok fayda sağlamasına, teoloji fakültelerinde kaynak olarak kullanılmasına rağmen, tefsirin yapıldığı yüzyılın bilgisi, birikimi, şartları ile sınırlıdır, daha doğrusu bunların etkisindedir. Aksi olsa idi, Kuran’ın, evrenin sürekli genişlediğini bildiren ayetindeki bilgi kavranır, bu durumun teleskoplarla tespit edilmesinden yüzlerce yıl evvel, İslam dünyası tarafından dünyaya açıklanırdı. Dünyanın yuvarlaklığı, daha keşfedilmeden, Kuran’ın içinde bu gerçeği çok açık bir şekilde ifade eden ayetlerle anlatılırdı veya bu ayetlerin ışığında, bu gerçekleri bilimsel kanıtları ile ispatlamanın yolları olan bilimde ilerleme Batıdan önce gerçekleşirdi. Batının teknolojisinin seyircisi ve de sadece kullanıcısı olmazdık.
“Evreni [yaratıcı] güc[ümüz] ile inşa eden Biziz; ve, şüphesiz, Biziz onu istikrarlı bir şekilde genişleten.” Zariyat : 47
Geçen yazımda, Yaşar Nuri Hocanın, “Bu risaleleri oku, Kuran filan okumana gerek yok” derler fikrine, bu anlamda katıldığımı belirttim. “Risaleleri oku, Kuran okumana gerek yok” diyenler herkimse, o kişilerin yanlış düşündüğünü kastettim. Bu “kesin” emri tutanların da, farkında olmadan, o emri vereni hak ettiğinden çok üstte bir yerlere koyduklarını ifade etmeye çalıştım. Zaten, Fethullah Gülen Hoca, internet aracılığı ile verdiği cevaplarda: “İnananlardan hiç kimse Kuran’ın yerine sünnet de dahil hiçbir kimsenin beyan ve düşüncesini ikame etmeyi düşünmemiştir.”cümlesi ile doğru yolu çok net bir şekilde anlatmıştır.
Kuran’a baktığımızda insandan beklenen en önemli şeyin, düşünmek ve aklını işletmek olduğunu görürüz. İnsan, düşünmeye, aklını işletmeye başladığında yani akıl gerçek fonksiyonuna kavuştuğunda ise zaten neyin doğru neyin yanlış olduğunu fark eder. Fethullah Gülen ve Yaşar Nuri Hocanın açıkladığı, Kuran’ın yerine hiçbir şeyin konulamayacağı gerçeği gözardı edildiğinde, Arena’da izlediğimiz, edep yerinin öpülmesinden medet umma rezaletini bu ülkede yaşar hale geliriz. Tefsir, Kuran’ın önüne konulabiliyorsa, edep yeri öpülen kişinin sözlerinin de konulabilir hale gelmesine bir anlamda yol açmış oluruz.
Said Nursi ya da Muhammed İkbal ve burada ismini vermediğimiz değerli zatların tefsirlerinin, yorumlarının, Müslümanlara Kuran’ı anlama konusunda ışık tuttuğunu her aklı başında Müslüman bilir ve kabul eder. Bu kaynakları kullanır. Yakın zamanda yazılmış tefsirlerden de yararlanır.
Maalesef Türkiye’de, gerçekten doğru olana göre değil de, içinde bulunduğu bilince, o bilincin doğrularına göre, konuşulanları, yazılanları değerlendirme diye bir durum yaşanıyor. Bu sadece Fethullah Gülen Hocaya uygulanmıyor, herkese istisnasız uygulanıyor. Sonuçta insan doğruları konuşmaktan çok susmayı tercih eden bir tutum içine giriyor. Yaşamaya gayret ettiği doğruların savunuculuğunu, sadece özel hayatının içinde tutmaya özen gösteriyor. Gerisini de kendi haline bırakmaya mecbur kalıyor. Oysa; bir insanın konuştuğuna, yazdığına referans olarak neyi gösterdiğine dikkat etmek gerekir. Kaynak, evrensel kriterler demek olan Kuran’sa, daha geniş bir perspektiften bakmak gerekir diye düşünüyorum. Fethullah Hoca, teröristle ateisti bir tutmaya kalktı dersek de, yine bu perspektiften bakmamış oluruz. Kimsenin gönlünü hoş edici bir perspektif yoktur, sadece gerçeğin perspektifi vardır. Kabul etmesek de, konuşmasak da, yazmasak da, hatta inkar etsek de, o perspektife göre yaşam şekillenir. Böyle olduğunu görmemek de, görmeyen bir perspektiften bakmak demektir. Yanlış yazabilirim, yapabilirim ama bunu görmemi, fark etmemi sağlayacağınız referans, evrensel doğrular olmalıdır. Dolayısıyla bu yolla, aklımı, mantığımı, vicdanımı ikna etmelisiniz.
Akıl, mantık, vicdan üçlüsünden biri dahi devrede değilse neler olur, bir sürü şey olur, tabii terör de olur. Teröristler, suçsuz insanları ve kendilerini canlı bomba yaparak öldürürken bir amaca hizmet ederler. Aslında bir ideolojiye hizmet ediyor gibi görünseler de, bu ideolojik amaca hizmet edenlerin Allah katındaki mertebesi vardır akıllarında. Öldürdükleri suçsuz insanların ve kendilerinin, şehit mertebesine yükseleceklerini, dolayısıyla cennete kabul edileceklerine inanırlar, daha doğrusu inandırılırlar. Bu insanlar, beyinlerini yıkayanların sözlerini değil de, Kuran’ın sözlerini dikkate almış olsalardı, kesinlikle böyle bir eylemin parçası olmazlardı.
İsrail, Filistinlileri yani suçsuz insanları öldürerek, terör yapmakta, İsrail Devleti’ni teröristle eş bir duruma kendi eliyle sokmaktadır. İsrail yönetimi, evrensel kriterleri içeren “On Emir”e tamamen ters düşen bu suçu işlerken, yaptığı bu eylemi nasıl haklı, makul gösterebilir?
“Tefsir oku, Kuran okumana gerek yok” dersek, birilerinin “öldür ve öl, cennete gir” demesini, Kuran’ın konuşması gibi anlamaya da izin vermiş oluruz. Çünkü, “öldür, öl ve cennete git” diyen de Kuran ayetlerini bu şekilde yorumlayan biridir! Önümüze, böyle yorumlayan biri çıktığımızda halimiz ne olur? Tefsirler, hatta hadisler, Kuran’la test edilmelidir ancak bu takdirde doğruyu bulabiliriz.
Kısacası tefsirler, Kuran’ı anlamamıza büyük oranda yardımcı olmalarına rağmen, Kuran’ın, önüne, yerine asla ve asla koyulamazlar. Allah’ın sözü, çağlar geçse de kesinlikle değişmez ama yorumlar değişir çünkü yorumu yapan insan, Kuran’ı indiren Allah’tır.
“Tefsirler, Kuran’ı anlamana yardımcı olurlar, Kuran’ı okurken tefsirlerden yardım al ama sadece bir kişinin tefsirine de bağlı kalma, araştır ve de DÜŞÜN” diyebildiğimizde, bütün bu tartıştığımız konuları çözebilme yolunda çok büyük bir adım atmış ve de gerçeğe hizmet etmiş oluruz diye düşünüyorum.
http://www.haberx.com/w/2575/bu-risaleleri-oku-kurani-okuman a.htm |