Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Duygusuz, inançsız her girişim başarısızlığa çöküşe mahkumdur.
Kur’an niye değerli?
Ayetleri tartışılmaz kılan ne?
Kur’an Allah’ın kitabı olduğu için değerli, ayetler Allah’ın sözü olduğu için tartışılmaz, kesin doğru değil mi?
O zaman Kitabı değil, Kitab’ın sahibini hesaba katarak adım atmak değil midir esas olan?
Peki yaşamımızda bu ne kadar böyle, yani tamam ne Kur’an’da var ne yok, ne uydurma ne değil, bu konularda çoğunluk aşağı yukarı hemfikir olabiliyor ama Allah’ın her an, bize şah damarımızdan daha yakın olduğu bilincinize yüz üzerinden kaç puan verirsiniz?
Evet, kişi inandığını söylüyor ama inancı uğruna bir şey yapmıyorsa ya inancında samimi değildir ya da bu inanç uzun ömürlü olmayacaktır.
Esasında imanı iki aşamada ele alabiliriz.
1- Allah bizi görüyor, Allah burada bizimle beraber, Allah bize çok yakın bilincinde olmak: Bu bilinç bize kontrollü ve dikkatli bir yaşam sağlar. Yanlış şeylerden uzaklaşmamıza yardımcı olur.
2- Allah için bir şeyler yaparken, doğru işler yaparken şu bilinçte olmaktır: Ancak doğru işler yaparsam bugünüm, yarınım, geleceğim güzel geçebilir. Allah’tan bir şeyler umut edebilirim. Çünkü Allah yapılan doğru, güzel işleri karşılıksız bırakmaz. İşte bu, ahiret inancıdır.
“Dualarımızda güzel isteklere, dileklere yer verirken ümit dolu olabilmemiz Allah’ın sözlerine uygulamada ne kadar sadık kaldığımıza bağlı değil mi?”
29Ankebut, 7:
“Ve inanan ve iyi işler yapanlara gelince, onların kötülüklerini, elbette sileceğiz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık vereceğiz.”
İnandım, inanıyorum demekle iş bitmiyor, ‘Neye? Nasıl? Ne kadar? Hangi ölçüde? inanıyoruz,’ bunu sorgulamak gerek…
Örneğin, bir tartışma yapıyorsunuz birisiyle ve o anda çok sinirlendiniz, öfkelendiniz ve bu öfke size muhakkak kötü bir şey yaptıracak. Ancak Kur’an’daki, 3Al-i İmran, 134’deki, “Onlar öfkelerini yutarlar” ayetini aklımıza getirip, öfkemize yenik düşmez isek, doğru bir tavır takınmış olacağız, dahası Kur’ani bir tavır takınmış olacağız. İşte bu, Kur’an merkezli bir din. Ancak bu doğrunuzla Allah’ın size ve muhatabınıza doğru sonuçlar yaşatacağı, yanlış yaparsanız da Allah’ın başınıza işler açacağı bilinci Allah odaklı bir yaşamı ifade etmektedir.
Bu konuyla ilgili olarak daha genel ve dikkat çeken bir örnek vermek istiyorum.
Allah bir ayette diyor ki:
9/31: Onlar, Allah’ın yanı sıra hahamlarını ve rahiplerini, bir de Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı ki, O’ndan başka hiçbir ilah yoktur; O, onların ortak koştukları herşeyden münezzehtir.
Bu durum bizde de çok yaygın değil mi? Bizde de Muhammed resule belki Allah’ın oğlu demiyorlar ama; kainatın efendisi, evren onun için yaratıldı, Adem yaratılmadan önce Muhammed yaratıldı, Evren yaratıldığında üzerinde Nuru Muhammed yazıyordu,… demiyorlar mı?
Bir bakıma Muhammed Resulu putlaştırmıyorlar mı? Ona Allah’ınkilere benzer nitelikler yakıştırmıyorlar mı?
Ya Kur’an için,
Onu belinizden aşağı tutmayın, abdestsiz sakın ona dokunmayın, onu okurken doğru düzgün oturun, onu güzel seslerle ve nağmelerle okuyun,… Neden peki? Çarpılırsınız, vs
Aynı durum sizin verdiğiniz örnekteki gibi, Kabe için de geçerli.
Bu örnektekilerin hepsi Allah’a inandığını söylüyor ama Allah’ın bize gönderdiklerine, bize sunduklarına Allah benzeri nitellikler yakıştırıyorlar, onları putlaştırıyorlar, kutsallaştırıyorlar. Allah’tan istemeleri gereken yerde onlardan istiyorlar, Allah’tan korktukları kadar veya buna yakın olarak onlardan korkuyorlar. Bir sürü kutsalların içerisinde teoride Allah merkezli ama pratikte Allahsız bir din yaşıyorlar.
Kur’an merkezli anlayışı savunanlarda elbette Kur’an’ın Allah’ın sözü olduğu, anlaşılması ve uygulanması gerektiği bilinci var. Ancak ortada başka bir sorun var.
Din konusunda uydurmaları reddetmek ve Kur’an’ı tek kaynak olarak görmek bize sadece başvuru kaynağımızı doğru olarak belirlememezi sağlar. Rotamızı doğru tarafa çevirmemize yardımcı olur. İşte sadece bu kadar… Bu küçük bir şey değildir, ama din bu değildir, Allah’a inanmak bu değildir.
Şöyle bir bakış açısı doğru değil,
İnsanlar yanlış inanıyor, şunlar şunlar Kur’an’da yok. Onlar bilmiyor, biz biliyoruz. Biz bu işin sırrını çözdük, biz gerçeğe ulaştık. Bizden olanlar Kur’an’ı tek kaynak olarak kabul edenlerdir, uydurmaları reddedenlerdir.
Birini bizden kabul etmek için Kur’an’ı tek kaynak olarak kabul etmek yeterli midir? Din bu değildir, inanmak bu değildir. Bunu anlamak işin sırrını çözmek değildir, sadece pusulayı doğru yöne çevirmektir. Ama o yönde ilerlemezseniz bunun bir anlamı yoktur.
Yaptığımız işlerde, ‘Allah ne yaparsam memnun(razı) olur?’ hesabı yapıyor muyuz?
Bizi olumlu veya olumsuz olarak derinden etkileyen her olayın arkaplanında daima Allah olduğunun bilincinde miyiz, bunu göz ardı etmeyen, buna inanan bir anlayış içinde miyiz?
Kafamızı bir yere çarptığımızda, ‘acaba Allah’ın hoşuna gitmeyecek yanlış bir şey mi yaptım?’ diye yaptıklarımızı bir gözden geçiriyor muyuz?
Ancak doğru şeyler yaparsam Allah’tan bir şeyler umut edebilirim, ancak bu durumda Allah benim yanımda olur ve bana yardım eder diye düşünüyor muyuz?
İşte tüm bunlar bizim rotamızda ilerleyebilmemizi sağlar, Allah’ın sözlerini uygulayabilmemizi sağlar, kalıpçılıktan kurtulmamızı sağlar. İşte bunlar Allah’a inancımızın göstergeleridir. İşte bunlar birilerini bizden kabul edebilmenin kriterleridir.
Allah’a ait sözler(Kur’an) sürekli Allah’ın denetiminde olan bir bilinçle hayata geçirildiği zaman işte o zaman Allah’ın dini yaşanmış olur.
http://www.erdemyolu.com/allah/allah-odakli-din-ahlakli-dind ir.html#11
__________________ Allah temiz akıl sahiplerini sever!
|