Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Rabbim bana adaleti emretti
Rahman ve rahim olan Allahın adıyla, inşallah adalet konusunu dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
A –D-L kökünden gelen bir kelime
Adalet, hayatımızın her alanında yerine getirmemiz gereken bir kural olmalı. Doğru olan bu. peki
Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.(nisa 135)
Ey iman edenler diye başlayan bu ayet bizlere yani iman edenlere sesleniyor. Öz benliğiniz, yani kendi zararımız için de olsa adaletli olmak. Yaşanan olaylar karşısında kendi nefsimizi temize çıkarmak mı, yoksa eleştirmek mi daha kolay geliyor. Eşimizle, çocuğumuzla, anne babamızla, yakın çevremizle, karşı karşıya gelmek zorunda olduğumuz bir olay karşısında kendimizi ne kadar haksız görebiliyoruz ya da terazinin bir kefesine adaleti ne kadar koyabiliyoruz.
Yâda bir tarafta anne babamız yakın akrabalarımız, bir tarafta da hiç sevmediğimiz, hatta kin duyduğumuz insanlar var ve bu iki taraf arasında bir olay yaşansa ne kadar adil olabiliriz. Adaleti dimdik ayakta tutabilir miyiz ya da ne kadar tutabiliyoruz.
Adil olmak zorunda olduğumuzu ne kadar hatırlıyoruz. İnsan kendi zarara uğrayacağı zaman karşıdan adalet beklerken, karşı taraf için ne kadar adil olabiliyor.
Gündelik hayatımızda, yaşadığımız insanlarla adaleti yerine getirebiliyor muyuz?
Örneğin:
Patron işçisine, işçi patronuna ne kadar adil olabiliyor. İşçi patrondan adil davranmasını beklerken acaba kendisi ne kadar adil olabiliyor. Mesai saatini elinden gelen gayretle mi dolduruyor, yoksa nasıl olsa saat hesabı çalışıyorum saatimi doldurmaya bakayım mı diyor, ya işveren bu işçilerden nasıl kar elde edebilirim diye mi düşünüyor. Fazla mesai yaptırıp gücünün üstünde yük yükleyerek onların sırtından geçinmeye mi bakıyor. Yoksa onların hak ve hukukunu onlar bilmese de Allah adına koruyor mu? Çünkü onlar bilmese de kendilerine
Yapılan haksızlığı en ince ayrıntılarına kadar bilen Allah var.
Ve öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse, kimsenin cezasını çekmez (borcunu ödemez); kimseden şefaat (aracılık, iltimas) da kabul edilmez; kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım yapılmaz. Bakara 48
Ya da şöyle söyleyelim o iş yerinde bir olay olsa ve işçilerden olay hakkında tanıklık etmeleri istense işçiler ne kadar adil davranabilirler. Adil davrandıkları an işlerine son verileceğini bilen işçiler doğruyu söyleyebilirler mi?
Ey inananlar, Allah için adaletle şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Âdil davranın, takvaya yakışan budur. Allah'tan korkun, kuşkusuz Allah yaptıklarınızı haber almaktadır. maide 8
Hz ömer devrinde şöyle bir örnek yaşanmış. Bende sizlere sunmak istiyorum.
Ashâb-ı kirâmın ileri gelenlerinden, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz`in iştirak ettiği hiçbir gazâdan geri kalmayan, bazen da Medîne`de Efendimiz (s.a.v.)`e vekâlet eden Ensâr`dan Muhammed bin Mesleme Hz. Ömer `in halifeliği esnasında onun `Şikâyet Masası` reisi idi. Memurlarla alakalı şikâyetler bu masaya gelirdi. O, gelen bu şikâyetleri inceler, araştırırdı.
Neticede şayet haksızlık yapan, adam kayıran, rüşvet alan biri ortaya çıkarsa cezalandırılırdı. Bir defasında Medine`de toplanan memurlara, Hz. Ömer nasihat ediyor ve onları, insanlara âdil davranmaları, zulmetmemeleri hususunda îkaz ediyordu. İşte bu esnada halkın arasından, sessiz-sakin ve kimsesiz bir adam ortaya çıktı ve beni memurlarınızdan işte şu adam, haksız yere dövdü. Hâlbuki suçladığı hususta benim bir kabahatimin olmadığı da sonradan anlaşıldı, diyerek davacı olduğunu söyledi. Bunun üzerine mesele araştırıldı. Adamın haklılığı anlaşıldı, memurun ona haksız yere kırbaç vurduğu meydana çıktı. Hz. Ömer `in kararı kesindi: -Seni döven memura sen de, onun sana vurduğu kırbaç adedince vuracaksın sözlerine Amır bin Âs itiraz etti. Yâ Ömer, bundan sonra memurlarınızı insanların gözü önünde dövdürecek misiniz? Şayet böyle yaparsanız, bu tatbikat, memurlarınızın itibarını düşürür, onları iş yapamaz hâle getirir. Hz. Ömer`in cevabı aynen şöyle oldu: Ben zalimi, şu veya bu bahanelerle koruyup da, mazlumu maruz kaldığı zulümle baş başa bırakmam. Kim zulmetmişse karşılığını görmeli ki, tekrarına cesaret edemesin. Böylece karar kesinleşti. Sessiz ve kimsesiz şikâyetçi adam, kendisine vurulan kırbaç adedince kırbaç vuracaktır zulmeden memura... Bu defa Amır bin Âs, kimsesiz olan bu şikâyetçi adama gitti ve şu teklifte bulundu: Sana, onun vurduğu kırbaç sayısınca altın vereyim. Bunları al, davandan vaz geç. Yoksa kötü niyetli bazı insanlar cesaret bulur, memurlar korkaklaşır. Neticede adaletin temini daha da güç hâle gelebilir, dedi. Mazlum ve mağdur adam da bu teklifi kabul etti: Yediği kırbaç adedince altınları aldı, davasından vaz geçti. Ve böylece, idare edenlerle idare olunanlar arasındaki buna benzer haksızlıklar da son bulmuş oldu.
Evet, güzel ve bizlerin de ders alması gereken bir örnek.
Anne baba evladına, evlat anne babaya ne kadar adil olabiliyor. Hak adalet öz denetim gibi duygular çocuklara küçük yaşta verilirse çocuk çok daha sağlıklı bir şekilde büyüyecek ve sağlıklı bir birey olarak yetiştiği için de adaleti ve adil davranmayı kendine ilke edinecektir.
Anne babanın kardeşler arasındaki adaleti çok iyi koruması gerekiyor. diyelimki kardeşlerden biri güzel bir şey yaptı ve onu ödüllendirmek istediniz. Diğer kardeş de kıskançlık olmasın diye ona da aynı ödülü verirseniz hak etmediği halde ödülü alan çocuk karşısında hak eden kardeşe adaletsiz davranmış olmakla beraber hak etmeyen kardeşte hak duygusunun gelişmesini engellemiş olursunuz. Ve hak eden kardeşte adalete karşı güvensizlik duygusunu oluşturmuş olursunuz. Hak etmeyen kardeş ödül alamadığı için belki o gün üzülecek fakat uzun vadede üzülmemesi için bunun o gün yapılması gerekecek. Bizler çocuklarımıza küçük yaşta adil olmayı öğretirsek onlarda gelecek nesilleri adil davranan insanlar olarak yetiştirecektir.
Bu gün doğuda yaşanan erkek evlat ayrıcalığı daha önce babaları tarafından yanlış yetiştirildikleri için bu adaletsiz durum ortaya çıkıyor. Ata erkil bir toplumda yaşayan insanlar yine ata erkil bir toplum yetiştiriyorlar. Böyle ailelerde erkek evlat her zaman haklıdır konu ne olursa olsun. Meselenin adalet tarafı araştırılmaz bile.
İslamiyet gelmeden önce kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu. Bu gün de değişen pek bir şey yok kız çocukları zorla evlendirilerek, yada onların fikri hiç sorulmadan evliliğe hazır olup olmadığı sorulmadan evlendiriliyorlar. Bununda diri diri toprağa gömülen kız çocuklarından hiçbir farkı yok bence.
Evlenme aşamasında, miras paylaşımında adil davranmak, adaletli olmak bu tür insanlarda söz konusu bile değil. Çocuk erkekse bütün ayrıcalıklar erkek evladındır. Evlendirilirken de, miras bırakacakları zamanda öncelik hep erkek evlatların oluyor. Böyle davranan anne ve babalar ne kadar adil davranmış olurlar.
Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiç bir yardım göremeyecekleri o günden korkun. Bakara 123
Yaratan bilmez mi kulunun nasıl davranacağını elbette bilir ve bu yüzden sürekli uyarıyor. Adaletten şaşmayın, insanları sevmeseniz de hatta nefret etseniz de, menfaatiniz söz konusu olsa bile siz adaletten ayrılmayın diyor. Takvaya yakışan budur yani Allahtan hakkıyla korkmak bunu gerektiriyor. Allahtan korkun çünkü hiç kimsenin hiç kimseye yardım edemeyeceği o gün yalnızca Allaha hesap verecek ve yaptığımız haksızlıklar karşısında Allahın adaletini bulacağız.
Ya çocuklar, anne babalarına ne kadar adil davranıyor. Bu gün artık evlatlar anne babayı sokakta bırakacak kadar zalim ve duyarsız hale gelmişler. Annesi onu zorlukla büyütmüş bu hale getirmiş ve belki ne çilelerle büyütmüş hiç düşünüyorlar mı? Eşine, çocuğuna sahip çıkan evlat kendi anne babasına sahip çıkmaz olmuş.
Ve bu evlatlar aynı zamanda namaz kılan, oruç tutan insanlar. Allah namazı, orucu nasıl emrediyorsa adaleti de emrediyor.
Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş Bana'dır. lokman 14
Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık-doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor. nahl 90
Allah cc bakın emrediyor. Tıpkı abdest gibi, namaz gibi yapmamızı emrediyor. Sadece namaz kılmakla Allahın rızasını kazanmayı umanlar, bu ayeti hayatın her alanında yerine getirmeyi unutabilir mi?
Allahın huzurunda kıyam eden, rüku eden, secde eden bir Müslüman ihdinassıratel mustakim. Bizi dosdoğru yoluna ilet. Dedikten sonra dosdoğru yolda ilerlemek zorunda olduğunu unutmamalı.
Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. bakara 85
Kitapta zikredilen amellerden biride adil olmak ve adaleti ayakta tutmaktır. Asıl önemli olanda, kuranda bildirilen emirler sanki sadece namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek vs gibi emirleri yerine getirmekten ibaretmiş gibi yalnızca bunların üzerinde duruluyor. Kuranda geçen diğer emirler göz ardı ediliyor. Hatta sanki bu ayetler yokmuş gibi davranılıyor.
Oysa kuranda namazdan bahsederken namaz kıl çünkü namaz kılmak, çirkinlikten, kötülükten, insanlara haksızlık yapmaktan, adaletsizlikten alı kor diyor.
Kitap'tan sana vahye dileni oku. Namaz da kıl. Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah'ın Zikri/Kuran’ı daha büyüktür. Allah, neler yaptığınızı biliyor ankebut 45
Namaz kılıp adaleti hakkı yerine getiremiyorsak, adaleti hayatımızın her alanında uygulamıyorsak demek oluyor ki namaz bizi kötülüklerden alıkoymuyor.
Tekrar edecek olursak bu bir Allah emri. Bu kelimeyi çok iyi düşünmemiz gerekiyor. Bir vakit namazı terk etmeyi aklından bile geçirmeyenler, ya da bir vakit namazı kaçırdığında tövbe edenler, adaletten ayrıldıkları olaylar karşısında adil davranmayanlar tövbe ediyorlar mı?
Oysa kuranda namaz ne kadar Allahtan gelen bir emirse, adil olmakta o kadar Allah emri.
Eşler birbirine ne kadar adil olabiliyor dersiniz. Anlayışı, hoş görüyü, saygıyı, sevgiyi
beklediği kadar verebiliyor mu? Her zaman bu saydıklarımı karşıdan bekleriz fakat kendimiz ne kadar yapıyoruz hiç düşünmüyoruz.
Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır. nisa 124
Doğrusu erkek ve kadın Müslümanlar, erkek ve kadın müminler, boyun eğen erkekler ve kadınlar; doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır. Ahsab 35 .
Kuranda kadın erkek ayrımı yapılmazken, erkekler, yada şöyle söyleyeyim bazı çevreler her ne kadar iman ettiğini de söyleseler, kadınlara gereği Gibi adil davranmazlar. Sanki erkek daha üstünmüş gibi kendilerini daha üstün görürler.
Tabi bu bazende kadınlar tarafından oluyor. Asıl önemli olan yapan kişinin erkek yada kadın olması değil, adaletten yana olmamasıdır. Oysa Allah her iki tarafa da adil olmasını emrediyor.
Evlenirken de, boşanırken de adil davranmasını emrediyor. Bakın emrediyor bu söz çok önemli sürekli aklımızda tutmamız gerekiyor.
Eşler birbirine her zaman adil davranırsa zaten hiçbir zaman problem olmaz. Adil davranılmadığı için evliliklerde sorunlar yaşanıyor. Allah bizden bir şey yapmamızı istiyorsa o bizim muhakkak dünyada ve ahrette huzurlu yaşamamız içindir. Yeterki bizler kuranın emrine göre yaşayalım.
Allahın emrettiği gibi, her an her insanla yani ,anne, baba, evlat, karı koca, yakın akraba , uzak akraba, yakın komşu, uzak komşu, işçi, iş veren esnaf,müşteri vs daha sayamadığım her kesimden insanlar yaşam boyunca birbirine adil davranırsa, adaleti ayakta tutarsa hem dünya, hem ahiret hayatı kurtulmuş olur.
Dünya hayatının rahatına dalarak eğlenceyi ve geçici zevkleri dinleri haline getiren kimseleri kendi haline bırak; ama bu durumda (onlara) hatırlat ki (ahirette) her insan yaptığı yanlışlardan (ve haksızlıklardan) dolayı rehin tutulacak ve kendisini ne Allah?a karşı koruyacak, ne de kayırıp kollayacak bir kimse bulunmayacaktır. Ve düşünülebilecek her türlü fidyeyi vermek istese bile bu kendisinden kabul edilmeyecektir. İşte yaptıkları yanlışlardan dolayı rehin tutulacak olanlar bu (gibi insan)lardır; onlar için (ahirette) yakıcı bir ümitsizlik iksiri vardır ve onları, hakikati inatla inkar ettikleri için şiddetli bir azap beklemektedir. Araf 70
Adil olmak ve adaletten yana olmak dileği ile Allaha emanet olun.
__________________ "De ki: "İbadetiniz olmasa Rabbim size ne diye değer versin?"
|