HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
Konu Konu: gözden geçirmek Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
efrayim58
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 subat 2007
Gönderilenler: 1098
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı efrayim58

      Efrayim

      Sevgili hanif dostlar,

      100 Müslümana sorun; kitabımızda İmran ve Belkıs isimleri var mı diye herhalde 99'u bilmez üstüne üstlük yok, kitabımızda yazmaz derler...

      100 Müslümana sorun; kitabımızda Adem ile Havva ismi var mı diye herhalde 99'u var der üstüne üstlük, Adem ile Havva'nın nasıl yaratıldığını,kaburga kemiğini v.s hepsini anlatırlar....

       Ayette yer almayanı bileceğiz yer alanı bilmeyeceğiz.Nasıl oluyor bu çelişki. Bu çelişkiyi sorgulamayacakmıyız?

      Bu kadar ayan beyan bilgi eksikliği varsa, ozaman, yeme içme, namaz niyaz,giyinme,kandiller,miraç,sünnet olma,bayramlar,haç umre, v.s konularını yeniden gözden geçirme zamanı gelmedi mi?

      Sevgi ile,

Yukarı dön Göster efrayim58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: efrayim58
 
takva81
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 ocak 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı takva81

selamlar..

      Efrayim ..  bu konuyu ben bizim buralarda anlattım bana kafir dediler. ben kuranı türkçeden bir kez okudum. hemen şu kanıya vardım .. insanlar ya cehennemlik yada cennetlik.  yani bize yutturulduğu gibi değil. allah müslümanı günahı kadar yakacak. sonra cennete koyacak. diye bir ibare bulamadım.

     gel sen bunu millete anlat. bana kafir dediler. cin çarpmış dediler. bilmediğin şeyle uğraşıyorsun dediler.

 yani bizim toplum hoca ne derse ona inanıyor. körü körüne inanıyor.

     ben hep derdim bu kuran neden arapça okunuyor da türkçe okunmuyor. meher okursak birilerinin yalanları ortaya çıkacakmış.

      sen 100 müslümana sor diyorsun.   bunları bırak 10 hocaya sor bakalım ne diyecekler.

     valla bizim buralar hoca güdümlü. azımı açıp bir şey söyleyemiyorum. 

  bana geliyorki sanki birileri bu işi çeviriyor. bunu yapın kurana uymayın diyor.

    bu gün cumaydı hoca efendi cuma bitiminde. kurandan bir ayet okuyor.  yanımdakine sordum bu ayet kuran da nerde diye.. bilmiyorum diyor.

  yani anlatabiliyorum herhalde.  adam nahl süresi 90 ayet olduğunu bilmiyor.

   onun için hocanın bilmesi yeter . onun bilmesine gerek yok.

 biz buyuz  beleşçi bir millet ve bu beşeçilik bize çok ama çok ağır sonuçlar getircek...



__________________
ben yanlız kendimi kurana adadım.
Yukarı dön Göster takva81's Profil Diğer Mesajlarını Ara: takva81
 
efrayim58
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 subat 2007
Gönderilenler: 1098
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı efrayim58

      Efrayim

      Sevgili takva81

      Konuya katılımınız için teşekkür ederim.

      Sevgi ile,

Yukarı dön Göster efrayim58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: efrayim58
 
takva81
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 ocak 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı takva81

SELAMLAR.. Efrayim

 HAZİRANIN 13 PAZAR GÜNÜ  MEŞHUR ÜÇ AYLAR BAŞLIYOR. RECEP ŞABAN RAMAZAN

Müslümanların aldatıldığı konulardan bir tanesi de bu “mübarek geceler” konusudur. İnsanlar, kişilik yapılarında var olan hırs, kolay kazanç, kısa zamanda köşeyi dönme gibi zaafları sebebiyle, önlerine konan yalanları hiç sorgulamadan, tıpkı bir balığın zokayı yutması gibi yutmuşlar, inanç ve amellerinin yozlaşmasına yol açan bu yalanlara hep inanmışlardır.

Bilindiği gibi çeşitli kesimlerde, özellikle de tarikat ve tasavvuf çevrelerinde bazı günler, geceler ve aylar “mübarek” ilân edilmiş ve bu mübarek zamanlar için de özel namaz, oruç ve zikirler icat edilmiştir. Ama yapılan mübarek gece ilânları ve icat edilen özel ibadetler, sadece bu kesime mensup insanlar arasında yayılmakla kalmamış, başlangıçta dilden dile dolaşarak yayılan bu bid’atler, zaman içinde çeşitli yayınlarda, takvim yapraklarının arkalarında yer almak suretiyle daha geniş kitlelere ulaşmış, şimdilerde ise devletin resmî kuruluşları tarafından uygulanır olmuştur. Dinin sahibi Allah’ın, böyle şeyleri emretmemiş, önermemiş olması ise, bu bid’atlerin yer aldığı hadislerin, maalesef dinin Kur’an’dan sonra gelen kaynağı sayılması sayesinde dikkate alınmamıştır.

Oysa, bu Kur’an dışı uygulamaların savunucuları tarafından, dinin Kur’an’dan sonra gelen kaynağı olarak gösterilen hadislerin “sağlam” olarak nitelenenlerinde, peygamberimizin böyle özel günler, geceler ve aylarda özel ibadetler yapmadığı ve kimseye yapmasını söylemediği de yazmaktadır:

“… Alkame şöyle demiştir. Ben Aişe R.A. ya:

– Rasülüllah günlerden bazılarını herhangi bir şeye tahsis eder miydi? diye sordum.

Âişe:

Hayır, tahsis etmezdi. Onun ibadeti aralıksız ve devamlı idi. Rasülüllah’ın edasına tâkat getirdiği hayır ve ibâdete hanginiz tâkat yetiştirir ki? diye cevap verdi.”       (Sahih-i Buharî, Oruç Kitabı, Bab 63, hadis no: 96)

Konu, Kur’an ışığında değerlendirildiğinde ibadet günü, ibadet gecesi ibadet ayı gibi özel zamanların Kur’an’da yer almadığı, dolayısıyla bu tarz kabullerin İslâm’ın ruhuna aykırı olduğu görülmektedir. Yani, İslâm dini ibadeti, senenin her mevsiminde, her ayında, her gününde, her gecesinde, hatta her saatinde ve her saniyesinde öngörmüştür. İslâm’da turizm mevsimi, av mevsimi, kayak mevsimi gibi bir ibadet mevsimi yoktur. Müslüman, senenin her mevsiminde, ayında, gününde, gecesinde ibadet/ kulluk yapmalıdır. Bu durum “barış” konusu için de aynıdır. Müslüman hiçbir zaman saldıran, savaşa karar veren taraf olmamalı, ancak düşmanın saldırısı karşısında savaşmalı, onun dışında her zaman barışçı olup, kavgasız, kansız yaşamalıdır. Yani imanın görüntüsü ve meyveleri her an ortada olmalıdır:

İbrahim; 24-26:          Görmedin mi Allah nasıl bir örnekleme yaptı: Güzel söz (La ilahe illallah- iman); kökü yerde dalları gökte olan bir ağaca benzer.

O ağaç, Rabbinin izniyle meyvelerini her zaman verir. Allah insanlara böyle örnekler verir ki, düşünüp ibret alabilsinler.

                                     Pis söz (küfür) de gövdesi toprağın üstünde destek bulmuş bir ağaca benzer, dayanağı yoktur onun.

Dinimizde ibadetin/ kulluğun, zamanla alâkalı bir özelliği olmadığı gibi, zeminle de ilgisi yoktur. Yani, Mekke’de kılınan namaz ile Moskova’da kılınan namazın, ya da Medine’de tutulan oruçla İzmir’de tutulan orucun, ya da Recep ayında tutulan oruçla Teşrini Evvel’de tutulan orucun veya Salı günü tutulan oruç ile Cuma günü tutulan orucun, dinimiz nezdinde hiçbir farkı yoktur. Başka bir ifade ile, İslâm dininde yapılan kulluk görevlerine ekstra promosyon verildiği zamanlar ve mekânlar söz konusu değildir. Aslında Müslümanların da, sevap kazanma/ artı puan toplama anlayışını bırakmaları, bunu yerine Allah’ın rızasını kazanma ve Allah’ın lütfettiği nimetlerin şükrünü eda etmeyi düşünmeleri gerekmektedir.

ÜÇ AYLAR

Dinimiz İslâm’da, ibadetlere ekstra hediye, ikramiye verilir gibi sevap verildiği aylar yoktur ama savaşmanın haram edildiği aylar vardır. Tövbe suresinin 5., 36. ve 37. ayetlerinde, Maide suresinin 2. ayetinde, Bakara suresinin 194., 197. ve 217. ayetlerinde; Allah indinde ayların sayısının on iki olduğu, bunların dört tanesinin (Recep, Zilka’de, Zilhicce ve Muharrem) Haram aylar olup, bu aylarda savaşmanın yasak olduğu, bu ayların aynı zamanda Hacc ayları olması sebebiyle savaşma yasağına kesinlikle uyulması gerektiği ve aksi davranışın “büyük günah” sayıldığı, önemle vurgulanmaktadır.

Dikkat edilirse, Haram aylardaki savaş yasağı, bu ayların Hacc ibadetinin yapıldığı aylar olmasından kaynaklanmaktadır. Zira bu aylarda dünyanın her köşesinden Hacc için gelen insanlar; İbrahimleşme, putları kırma, sahte ilâhları kesme, şeytanla savaşma gibi bireysel temizlenmelerini ve Hacc/ evrensel kongre, fuar ve konferanslarla sağlayacakları ticarî, sınaî, ilmî haberleşmelerini-birleşmelerini barış ortamında güvenle yapabilmeli ve aynı şekilde yurtlarına dönebilmelidirler.

Görüldüğü gibi Kur’an’da sadece “Haram aylar” kavramı yer almaktadır. Ama Kur’an dışındaki muhtelif kitaplarda, “hadis-i şerif” isimli metinler marifetiyle Ramazan ayının da içinde olduğu “üç aylar” diye bir kavram ortaya çıkarılmış ve bunun hakkında bir çok hikâye anlatılmıştır. Bu nakillerin hepsi yalan ve uydurmadır. Bu tür hadisler, Kütüb-ü Sitte denilen sağlam hadis kitaplarında bulunmadığı gibi, uydurulmuş hadislerin afişe edildiği kitaplarda da tek tek ele alınmış ve yalan ve uydurma olarak ilân edilmiştir.

Recep Ayı:

Recep Ayı; kamerî ayların yedincisi olup, Haram aylardandır. Yani bu ay da Hacc aylarındandır ve bu ayda savaş kesinlikle yasaktır.

Kur’an’daki özelliği sadece bu kadar belirtilmiş olan Recep ayı hakkında İslâm anlayışına sığmayan bir çok yalan uydurulmuş, bunların bir çoğuna “hadis” damgası vurularak, peygamberimize iftiralarda bulunulmuştur.

İslâm esaslarıyla bunların sağlamasının yapılması bakımından bu uydurmalardan bazıları ibret için aşağıda verilmiştir:

“Uyanınız ve biliniz ki, Recep ayı Haram aylardan biridir. Allah, Nuh As.ı bu ayda gemiye bindirdi. Nuh As. gemide oruç tuttu ve yanındakilere de emretti. Allahü Teâla onları kurtardı. Tufan sebebiyle  yeryüzünü küfür ve taşkınlıktan temizledi.”

“Recep öyle büyük bir aydır ki, bir kimse bu ayda bir gün oruç tutsa, Allah ona bin yıl oruç tutmuş kadar sevap yazar. İki gün oruç tutsa iki bin yıl oruç tutmuş kadar sevap yazar. Yedi gün oruç tutsa, cehennem kapıları ona kapanır. Sekiz gün oruç tutsa, cennetin sekiz kapısı ona açılır, hangisinden isterse cennete oradan girer. On beş gün oruç tutsa, günahları sevaba döner. Semadan bir ses: ‘Allah senin geçmiş günahlarını affetti. Bundan sonraki ömründe iyi ameller yap!’ der. Bunlardan daha çok tutarsa, Allah onun sevap ve karşılığını artırır.”

“Bir kimse Allahü Teâla’nın ayı olan Recep ayında, bir mü’min kardeşini gam ve kederden kurtarsa, Allahü Teâla ona firdevs cennetinde gözünün görebileceği kadar büyük bir köşk ihsan eder. Uyanınız ve kendinize geliniz, ve Recep ayına hürmet ve ikramda bulununuz ki, Allahü Teâla da size bin türlü kerametle ikram ve ihsanda bulunsun.”

“Cennette bir nehir vardır. Ona recep denir. Sütten beyaz, baldan tatlıdır. Recep ayında bir gün oruç tutana Allahü Teâla kıyamet günü o nehirden su verir.”

“Cennette bir köşk vardır. Ona ancak Recep ayını oruç tutmakla geçirenler girer.”

“Bir kimse Recep ayında bir gün oruç tutsa, o kimse sanki bin yıl oruç tutmuş, bin köle âzad  etmiş gibi sevaba kavuşur. Ve bir kimse Recep ayında az bir sadaka verse, bin altın sadaka vermiş gibi sevap alır. Bedenindeki her kılı için bin sevap yazılır. Derecesi bin kat yükselir. Bin günahı yok olur. Her günkü orucu ve verdiği sadakası için bin hacc ve bin ömre sevabı yazılır. Cennette ona bin ev, bin köşk ve bin hücre yapılır. Her hücrede bin bölüm ve her bölümde çok güzel huriler bulunur.”

“Bir kimse Recep’in ilk günü oruç tutsa, Allahü Teâla bu orucunu, yetmiş yıllık günahına keffaret eder. On beş gün oruç tutsa, Allahü teâla kıyamet gününde onun hesabını kolay görür. Recep ayında otuz gün oruç tutana, Allahü Teâla rıza  beratı ve hücceti ihsan eder. Onu azaptan korur.”

Daha neler, neler!

Şaban Ayı:

Şaban Ayı; “üç aylar” uydurmasının ikinci ayı olup, bu ay ile ilgili uydurmalardan bazıları yine ibret için verilmiştir:

“Ayların en sevimlisi, Ramazan ayına kavuşturan Şaban ayıdır.”

“Şaban benim ayım; Recep, Allah’ın ayı; Ramazan da ümmetimin ayıdır. Şaban günahlara keffaret ayı, Ramazan ise günahların temizleyici ayıdır.”

“Oruçların en üstünü Ramazan’a tazim ve hürmet için Şaban ayında tutulan oruçtur.”

“Şaban, Recep ile Ramazan ayları arasında bir aydır. İnsanlar bundan gâfildirler. Halbuki Şaban ayında kulların ameli Allahü Tealanın  dergahına çıkarılır. Ben Şaban’da oruçlu olduğum halde amelimin çıkarılmasını arzu ederim.”

“Recep ayının diğer aylara üstünlüğü, Kur’an’ın diğer kitaplara üstünlüğü gibidir. Şabanın diğer aylara üstünlüğü, benim diğer peygamberlere üstünlüğüm gibidir. Ramazanın diğer aylara üstünlüğü, Allahü Teâlanın diğer insanlara üstünlüğü gibidir.”

“Şabanın on beşinci gecesi Allahü Teâla’nın  kulları üzerine rahmeti zuhur edip müminleri mağfiret eder, bağışlar. Kâfirlere ise mühlet verir. Kindar ve kıskançları bu sıfatları terk edinceye kadar kendi hallerinde bırakır.”

Ramazan  Ayı:

Ramazan  Ayı; Kur’an’ın inmeye başladığı ay olup, üzerimize farz kılınan orucun da bu ayda tutulması emredilmiştir. Ama Kur’an’ın Ramazan ayında inmeye başlaması, bu aya hiçbir şekilde kutsiyet kazandırmaz. Çünkü esas değer ve kutsiyet Kur’an’dadır. Dolayısıyla Ramazan ayının kendisiyle ilgili, başta dillerden düşmeyen; ‘Evveli rahmet, ortası mağfiret sonu da cehennemden âzâd olmaktır’ rivayeti olmak üzere ne kadar abartılı, hediyeli, ikramiyeli, sevaplı rivayet varsa hepsi yalan ve uydurmadır. Bu gibi rivayetlerle Kur’an’ın bir kenara bırakılıp Ramazan ayının ön plâna çıkarılması da çok yanlıştır.

Recep, Şaban ve ramazan aylarından oluşturulan “üç aylar” ile ilgili olarak yukarıda belirtilen inançlar dışında neredeyse her tarikat, her cemaat ve her zümre bir çok namaz çeşidi ve şekli uydurmuştur. Nafile, tatavvu, revâtip, elfiye, tespih, kandil, evvâbin, şükür, kuşluk gibi isimler almış olan bu namazların rekâtları ve kıraatları da birbirlerinden farklı şekildedir. Bunların geniş anlatımlarını, piyasadaki kitaplarda, kitapçıklarda, takvimlerde tafsilâtı ile görmek mümkündür. Ancak, bu anlayış ve uygulamaların sadece “köşe dönme zihniyeti” olarak değerlendirilmesi, Kur’an’ın bakış açısına göre mümkün değildir. Çünkü, Allah’tan başkaları tarafından konulmuş kuralları “din” diye kabul etmenin Kur’an’cası “şirk”tir. Bu durumda ikramiyeli sevap kazanmak için yapılan bu uygulamalar ancak; Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma aptallığı olarak değerlendirilebilir. Nitekim, Kur’an’dan onay almayan ve peygamberimizin yaşamına girmemiş olan bu tür inanış ve uygulamalar, sahabe ve tabiinde hiç görülmemiştir.

Tarihe bakıldığında, “üç aylar” bid’ati ile ilk kez Ebu Bekr ve Ömer’in mücadele ettikleri görülmekte, hatta Ömer’in bu mücadelede, bu ayları kutsal sayanları dövdürdüğü, yani şiddet kullandığı anlaşılmaktadır. Ama bu mücadele, o çağlardaki iki halife ile sınırlı kalmamıştır. Kur’an dışı olan bu inançlar, ortaya çıktıkları her dönemde karşılarında, başta İbn-i Abbas gibi bilginleri ve dinini tanıyan aklı başında Müslümanları bulmuştur. Görüldüğü gibi mücadele hâlâ devam etmektedir.

Yüce Allah Kur’an’da, cennetin hangi şartlarda kazanılabileceğini, kimlerin kendilerini kurtarabileceğini ve kimlerin hangi şartlarda bağışlanacağını açık açık bildirmiştir. Tabiri caizse, cennetin üzerine etiket asmış ve cennetin bedeli şudur, diye yazmıştır.

Bakara; 177, 214,

Tövbe; 111,

Saff; 10-13,

Âl-i Imran; 92,

Müminun; 1-11,

Kalem; 34, 35,

Ankebut; 1-5,

Nebe’; 31-36,

ayetlerde bildirildiği gibi cennetin bedeli, fiatı;

‘SAĞLAM, ŞİRKE BULAŞMAMIŞ İMAN, BİRR VE TAKVA ÖLÇÜSÜNDE AMEL, ALLAH YOLUNDA VERİLECEK CAN VE ALLAH YOLUNDA HARCANACAK MAL’dır.

Allah’ın cennet üzerine koyduğu etiket bu iken, “falan yerde, falan gece bilmem kaç rekât nafile namaz kılan ya da bilmem kaç tane tespih çeken veya bilmem ne yapan kolaycacık cennete girer” misali, aslı astarı ve  kimin dediği belli olmayan hezeyanlara uymak, en hafif deyimiyle Allah’a karşı saygısızlıktır. Çünkü cennet Allah’ın cennetidir ve Allah insanların hem yol göstericisi hem de kurtarıcısıdır. Böyle olmasına rağmen insanın kendisini kurtarmak için Allah’a kulak vereceği yerde aç gözlülükle bu tip saçmalıklara inanması; kendini aldatmaktır, aptallıktır.

MÜBAREK GECELER

Kadir Gecesi:

Bu isim ilk defa Kur’an ile bildirilmiş ve bu tamlama ilk defa Kur’an ile Arap diline girmiştir. Bu sebeple “Kadir gecesi”ni doğrudan Kur’an’dan öğrenmemiz gerekmektedir:

Kadir; 1-5:       1-  Muhakkak ki biz onu Kadir gecesinde indirdik.

2-  Kadir gecesi nedir sana ne idrak ettirdi (bildirdi/ öğretti)?

3-  Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

4- Melekler (haberciler), içlerindeki ruh ile Rabblerinin  izniyle  iner      dururlar/ hulûl eder dururlar; her bir işten.

5-  Bir esenliktir o şafak sökene kadar/ aydınlığa kavuşuncaya kadar.

Kadir suresinin ışığı altında Kadir Gecesi’ne:

-   “Kadir” sözcüğünün “kader, takdir” anlamından yola çıkarak, “Kur’an’ın inişinin takdir edildiği yani, indirilmesinin belirlenip de indirildiği gece anlamı verilebilir.

-   “Kadir” sözcüğünün “kadir, kıymet, haysiyet ve şeref” anlamları dikkate alınarak da “kıymet, şeref gecesi” anlamı verilebilir.

Böylece her iki anlamda da Kur’an’ın değeri şerefi belirtilmiş olur.

Kadir gecesi ne zamandır ?

Bakara suresinin 185. ayeti Kur’an’ın Ramazan ayında indirildiğini, Duhan ve Kadir sureleri de Kur’an’ın gece vakti indirildiğini bildirmektedir. Ama Kur’an’da, bu gecenin Ramazan ayının hangi gecesi olduğuna dair bir bilgi yer almamaktadır. Kadir suresinde, Kadir Gecesi’nin değerinin bildirilmiş olmasına karşılık tarihinin, zamanının bildirilmemiş olması, bize göre Kur’an’ın öneminin, o gecenin öneminden daha ön plânda tutulması gerektiğini anlatmaktadır. Çünkü o geceye, kadir suresinde bildirilen değeri kazandıran; Kur’an’dır. Yani önemli olan o gece değil, o geceyi özel bir gece hâline getiren “esas değer”dir; Kur’an’dır.

Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğu, kesin belirlemelerle ifade edilmiş şekilde, “hadis” damgalı rivayetlerde bile yer almamıştır. Aslında evinin duvarında takvimi, masasında ajandası olmayan peygamberimizin bu gecenin hangi gece olduğunu bilmemesi veya hatırlamaması çok doğaldır. Ama onun da hayatını değiştiren bu olayı biliyor olması ve Allah’ın Kur’an’daki öğretisine sadık kalarak, bu olayda Kur’an’dan başka hiçbir şeyin önemli olmadığı gerekçesiyle gece hakkında bilgi vermemesi, akla daha yakın gelmektedir.

Böyle olmasına rağmen rivayetler bu konuda da devreye girmiş ve Kadir Gecesi’nin kesin zamanını haber veren hepsi birbiriyle çelişkili yüzlerce ifade, “hadis” adı altında piyasaya sürülmüştür. Bunlar, tutarsız ve çelişkili oluşları bir yana, düşük ifadeli oluşları yönüyle de peygamberimize hiç yakışmayan uydurmalardır. Bir örnek vermek gerekirse, Kadir Gecesi’nin ramazan ayının 27. gecesi olduğunun gerekçesi şöyle açıklanmıştır: Kur’an’da üç kez tekrar edilmiş olan “Leyletü-l Gadr (Kadir gecesi)” ifadesi, Arap harfleriyle yazıldığında dokuz harften oluşmaktadır. Demek ki, Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunun formülü; “3 tekrar X 9 harf = 27. gece”dir. İşte, Kur’an’dan onay almayan bu uydurmalar, Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu böylesine basit, böylesine komik formüllerle ispat (!) etmektedir.

İşin aslında ise, Kur’an’ın inmeye başladığı gece olan Kadir Gecesi, geçmişte kalmıştır, tekrarı da olmayacaktır. Çünkü Kur’an, kesin olarak bilinmeyen bir tarihte inmeye başlamış ve inişi tamamlanmıştır. İkinci bir Kadir Gecesi’nin yaşanması mümkün değildir. (Kadir Gecesi ile ilgili ayrıntılar “İşte Kur’an!” adlı kitabımızın 1. cildinde “Kadir Suresi” bölümündedir. Ayrıca “istekuran.com” internet sitemizdeki “Kadir suresi” bölümünden de okunabilir.)

Kadir gecesi ile ilgili olarak Kur’an’da verilen bilgiler bu kadardır. Ama bize göre Kur’an, Kadir Gecesi hakkındaki ayetleri ile insanlara çok önemli bir mesaj vermektedir. Bu mesaj; herkesin, bin aydan daha hayırlı olan, meleklerin kendisine yardıma koştuğu, mutluluklarının hemen başladığı bir kadir gecesinin olması gerektiğidir. Bu kadir gecesi ise;

BİZİM KUR’AN İLE TANIŞTIĞIMIZ, ONU HAYAT REÇETESİ, REHBERİMİZ, IŞIĞIMIZ, RUHUMUZ, ŞİFAMIZ, İBRET LEVHAMIZ, HAYAT DÜSTURUMUZ, HAYAT YÖNETMELİĞİMİZ YAPTIĞIMIZ GECEDİR, GÜNDÜZDÜR, SAATTİR, DAKİKADİR, SANİYEDİR.

Gerçekten de insanın Kur’an’a sarıldığı an, onun hayatının dönüm noktasıdır. O an, bin aydan, bir ömürden belki milyonlarca aydan bile daha hayırlıdır. Çünkü kurtuluş, Kur’an’ın tanınmasına, ona inanılmasına, içeriğinin anlaşılıp uygulanmasına, kısaca; Allah’a teslim olunmasına bağlıdır. Dinimizde faziletli zamanlar ve mekânlar asla yoktur ama faziletli ameller vardır. Faziletin dereceleri de, yapılan işin zahmeti ve emeğiyle doğru orantılıdır. Dolayısıyla keramet gecede değil, KUR’AN’DADIR.

Konu özetlenecek olursa, Kadir Gecesi, Kur’an’ın indirilmeye başlandığı ilk gecedir. Peygamberimize elçilik görevi ilk bu gecede verilmiştir ve bu görev, âlemlere (tüm milletlere ve canlı-cansız tüm varlıklara) rahmet içindir. Öyleyse bu ilk gece âlemler için bir dönüm noktası olmuştur. Âlemlerin kurtuluşu da bu Kur’an’ın insanlığa gelişi ile olacağından, herkesin hayatını etkileyen özel anlar gibi, bu gecenin bin aydan daha yararlı olması tabiîdir. “Bin ay” ifadesi de çokluktan kinaye olup, “Binlerce ay” anlamındadır.

Ayetlerin bu mesajını alamayan ya da alıp çarpıtan zihniyet, önce kerameti geceye yüklemiş sonra da “Bu gece bütün günahlar affolunur” tarzında bir çok yalan ortaya atmıştır. Bu çarpık zihniyete göre; yıl boyunca her türlü haramı, günahı işlemiş ve Allah’ın emirlerini çiğneyip Müslüman olmanın gereklerinden uzak yaşamış olanlar, bu gecenin yüzü suyu hürmetine affedilecekler ve bütün ömrünü Allah’a saygıyla geçiren ve haramdan, günahtan kaçınan kişilerin seviyesine geleceklerdir. Başka bir bakış açısı ile; Kadir Gecesi’nden bir gün evvel ölenler günahlarıyla ölecekler, Kadir gecesinden sonra ölenler ise affedilmiş olarak öleceklerdir.

Böyle haksızlıkların Allah’a yakıştırılması öncelikle büyük bir cinayettir. Bu tip hastalıklı görüşler, insanların, Allah’ı sadece böyle ikramiyeli gecelerde hatırlamalarına, İslâm’ı sadece böyle gecelerde yaşamayı yeterli görmelerine ve kulluk görevlerini yapmamalarına yol açar. Diğer taraftan, Kadir Gecesi’nde affa uğrayacağını düşünen kişi için cezaların caydırıcılık özelliği kalmaz ve bu uygulama insanları âdeta suç işlemekten çekinmez yapar. Sonuç olarak bu yalan yanlış rivayetler, senenin her gününde, her saatinde, her saniyesinde mükemmel bir şekilde yaşanması gereken İslâm dinini, sadece belli bir gün ve gecelerde yaşanır hâle getirir, getirmiştir de.

Beraet gecesi:

Şaban ayının on beşinci gecesi olup, halk arasında din adına çok değer verilen özel bir gecedir. Beraet sözcüğünün, “aklanma, uzak bulunma” anlamları doğrultusunda, dinî terminolojide sözcük; “suçtan, günahtan uzak bulunma” anlamında kullanılır. Beraet gecesi; peygamberimize “Şefaat-ı Kübra”, yani ümmetinin tümüne şefaat edip onları cehennemden kurtarma yetkisinin verildiği gece olarak bilinir ve bu gecede, geceyi ihya edenlerin cehennemden uzak tutulacağına ve bu kurtuluşlarına dair ellerine berat, vesika verileceğine inanılır. Ayrıca Duhan suresinde sözü edilen “Kur’an’ın indiği ve her işin ayırt edildiği mübarek gecenin” bu gece olduğu kabul edilir. Ancak bu kabul Kadir suresi ile çeliştiği için, bu gecede Kur’an’ın Allah’tan yer yüzüne değil, Allah’tan Levh-ı Mahfuz’a indiği yolunda zorlama bir yoruma başvurulur. Doğum ve ölümle başlayıp meteorolojik olaylara varıncaya kadar her iş ve oluşa bir senelik kader çizilip uygulayıcı meleklere verildiğine inanılan bu geceyle ilgili bir çok hadis uydurulmuştur. Aşırı abartılı ikram ve lütuflardan bahseden ve uyanıkların, açıkgözlerin parsayı kapmaları için teşvik edildiği bu martavalların bir kaç örneği aşağıdadır:

Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua ve tevbe reddolmaz. Bunlar, Ramazan ve kurban bayramlarının ilk geceleri, Şaban’ın  on beşinci gecesi (beraet gecesi) ve arefe gecesidir.”

“Cebrail bana geldi. Ve ‘kalk namaz kıl ve dua et! Bu gece Şabanın on beşinci gecesidir.’ dedi.”

“Bu geceyi ihya edenleri, Allah cc. affeder. Yalnız müşrikleri, büyücüleri, falcıları, cimrileri, sürekli içki içenleri, faiz yiyenleri ve zina edenleri affetmez.”

“Beraet Gecesini ganimet ve fırsat biliniz! Çünkü belli bir gecedir ve Şabanın on beşinci gecesidir. Kadir gecesi, çok büyüktür ama hangi gece olduğu belli değildir. Bu gece çok İbâdet yapınız. Yoksa kıyamet günü pişman olursunuz.”

Örneklerini verdiğimiz bu hikâyelerin tümü yalandır, hiçbirisinin aslı ve astarı yoktur. Çıkarcı insanları bu zaafları dolayısıyla iğfal etmek için uydurulmuş ve Kur’an’a aykırı olan bu kötü hikâyelerin, peygamberimizin hayatında da vuku bulduğuna dair de bir tek delil bile yoktur.

Mevlüt gecesi:

“Doğum gecesi” anlamına gelen bu tamlama ile peygamberimizin doğduğu gece kastedilmekte ve bu gece de kutlanmaktadır. Aslında bu gece, Hıristiyanların İsa peygamberin doğumu (Milât) olarak kabul ettikleri günde yaptıkları kutlamaya nispet olarak uydurulmuştur. Peygamberimizin değil doğduğu gece veya gündüz, doğduğu sene bile kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuda daha fazla açıklama MEVLÜT adlı kısımda yeterince verilmiştir.

Regaip gecesi:

“Regaip” sözcüğü; “bolluk, bereket” demek olup, “regaip gecesi” de tamlama olarak; “bolluk, bereket gecesi” anlamına gelir. Bu gece Recep ayının ilk cuma gecesi olarak kabul edildiğinden, sabit bir günün gecesi değildir, her yıl değişmektedir. Çünkü Recep ayının ilk cuması meselâ geçen yıl Recep ayının 2. gününe rastlıyorsa, bu yıl 4. gününe, gelecek yol da 5. gününe rastlayabilir.

Bu gece, uzun yıllar saf Müslümanlara “Peygamberimizin ana rahmine düştüğü gece” olarak yutturulmuştur. Müslümanlar biraz uyanıp bu tarihin nasıl tespit edilmiş olduğunu sorgulamaya başlayınca da bu görüş terk edilmiş ama bu sefer de “regaip” sözcüğünün sözlük anlamıyla uyumlu olarak gecenin adı “bolluk, bereket gecesi”ne çevrilmek suretiyle Müslümanların iğfaline devam edilmiştir, edilmektedir.

Bu gece hakkında uydurulmuş olan binlerce hadisten bir tanesi şudur:

“Receb’in ilk Cuma gecesini ihya edene Allah kabir azabı yapmaz. Duâlarını kabul eder. Yalnız, yedi kimseyi affetmez ve onların dualarını kabul etmez. “1-Faiz alan ve veren, 2- Kibirli olan, 3- Anasına babasına eziyet eden, 4- İyi bir Müslüman olmasına rağmen kocasına itaat etmeyen kadın, 5- Şarkıcılığı ve çalgıcılığı meslek edinen, 6- Cinsi sapık ve zina eden, 7- Beş vakit namazı kılmayan.”

Miraç gecesi:

Uydurmacılar bu gecenin faziletine ait ve bu gecede yapılacak ekstra ibadet ve taate ait fazla bir gayret göstermemişlerdir. Ama, uydurdukları senaryolarla, Peygamberimizi ümmetini tanımayan, akılsız, aptal, sürekli Musa peygamberden akıl alıp durmadan Allah’la namaz sayısı pazarlığı yapan biri olarak tanıtmışlar ve Allah’ın Kur’an’da bildirdiklerinin zıddına ahkâm kesme cesareti gösteren bir bozguncu durumuna düşürmüşlerdir.

Miraç diye bir olay dolayısıyla da “miraç gecesi” diye bir gece yoktur. Bu konu “İşte Kur’an!” adlı kitabımızın “Alak” ve “Necm” sureleri bölümünde ve “istekuran.com” internet sitemizde ayrıntılı olarak tahlil edilmiştir.

Son söz:

Dinin aslını, özünü ve dinin amacını iyi öğrenmeden yapılan gayretlerin boşa gideceği bilincine erilmeli, her yapılanın dindeki yeri mutlaka aranıp bulunmalıdır. Aksi hâlde sapıklığa düşmek kaçınılmaz olur.

                                                               HAKKI YILMAZ...



__________________
ben yanlız kendimi kurana adadım.
Yukarı dön Göster takva81's Profil Diğer Mesajlarını Ara: takva81
 
efrayim58
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 subat 2007
Gönderilenler: 1098
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı efrayim58

       Efrayim

       Sevgili takva 81

       Halk arasında ' kandiliniz mubarek olsun' derken, bu aylar ve günler kast edilerek mi söyleniyor?

       Kandil peksimeti, kandil simidi nedemek? Ayrıca, bu aylara ve günlere eleştiri getirenler,karşı çıkanlar, 'zındık' mıdır?

       Sevgi ile,

Yukarı dön Göster efrayim58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: efrayim58
 
takva81
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 ocak 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı takva81

selamlar...

   Efrayim..

   bidatlerin üstüne gidersek işin için den çıkamayız.

 bak sana bir olay anlatayım . benim bir arkadaşım mezar taşı işi ile uğraşıyor. reklam olsun diye bir mezar yaptırıp mezarlığa koydu adını ve adresini başa ayak tabir edilen yere yazdı. bir gün bir cenaze oldu biz de. cenazeye iştirak ettik.

   cenaze bitti herkez dağılıyordu.  yaşlı bir kadın o reklam mezarın yanına gelmiş. oturmuş dua okuyor. herhalde. okuması yok.

   neyse gülmemek için kendimi zor tuttum. teyze allah kabul etsin dedim. bana döndü yakınınmı dedi. hayır. dedim.

    evet  durum bu bizim millet. gerçekten  çok samimi. çok içten.ama çok cahil.  işte biatler de böyle

      üç ayları .kandilleri. kandil simitleri. hadi sen olda bunlar biat de.



__________________
ben yanlız kendimi kurana adadım.
Yukarı dön Göster takva81's Profil Diğer Mesajlarını Ara: takva81
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Merhaba Takva 81,

.....

Zaman ve zemin bazında Ramazan Orucu, Sabah Namazı, akşam namazı (vakitli namazlar ve farziyeti) hakkındaki görüşünüz nedir?Bunlar Allah'a yapılan birer ibadetse, niçin Ramazan'da oruç, Sabah veya akşam vakitleri namaz? Madem zaman ve zeminin bir anlamı olmuyor, niçin? Acaba namaz, oruç, hac da Allah emri birer emri ibadet mi? Bunlar da birer uydurma olamaz mı? Allah için/Allah emrettiği için namaz kılmak, oruç tutmak, hac etmek konusundaki düşüncelerinizi merak ediyorum. Namaz , oruç, hac da sizce birer urdurma olabilir mi?

Selam ile.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
takva81
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 ocak 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı takva81

selamlar ... ben de bidate verilecek cevap yok..

     bence bu soruları bana değilde. muaviyeye sormalıydın. bu zeminin kurucusu o. ve emevi abbasi devlet yöneticileri.

   ben de sana allahın dininden bir soru sorayım. iki üç günden beri altın fiyatları artıyor.  akılalmaz bir çekilde ilerliyor. acaba neden.

   ha birde bizim buralarada herkez allaha borç ödüyor. yok öylen namazının borcu yok oruç borcu. bende diyorum ki kimin allaha borcu varsa bana yollasın ben öderim. eğer sözününz doğru ise.

     ama aynı o müslimler. komşunun borcu için okadarda hevesli değil..



__________________
ben yanlız kendimi kurana adadım.
Yukarı dön Göster takva81's Profil Diğer Mesajlarını Ara: takva81
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Merhaba, bu söylediklerinizden sizin namaz, oruç haccın Muaviye, Emevi Abbasi uydurması olduğunu söylediğinizi anlayabilir miyiz? 
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
takva81
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 ocak 2010
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı takva81

selamlar.

   haktansapmaz abi.  içerik bakımında değişiklik arz ettiği kesin.

çünkü kuranda namaz diye bir kelime veya eylem geçmez.  oruç da aynı.

   kuranda geçen salat.ve türevleri. kuranda kullanım çeşitliliğine göre  cümleye bir anlam katmıştır. yani namaz kelimesi kurani bir yer teşkil etmez. kuran da sürede konu anlatımında ayette. kuranın salat kelime vurgusu verine kullanılamaz. ama ne yazıkki. ayetin içinde geçen salatın yerini  namaz işgal etmiştir.

 bakara süresi   237:

 Eğer onları mehirlerini belirledikten sonra, henüz kendilerine el sürmeden boşarsanız belirlemiş olduğunuz mehrin yarısını vermeniz gerekir. Ancak kadınlar vazgeçer veya nikah bağı elinde olan erkek tamamını bağışlarsa başka. [52] Bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızda fazileti unutmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı görür. *

  bakara süresi 238 :

Namazlara ve orta namaza devam edin; gönülden boyun eğerek Allah için namaza durun

 bakara süresi 239:

  Eğer (herhangi bir şeyden) korkarsanız (namazlarınızı) yürüyerek yahut binmiş olarak (kılın). Güvene kavuştuğunuz zaman, siz bilmezken Allah'ın size öğrettiği şekilde O'nu anın (namaz kılın).

   burda salat yerine namaz kelimesi koyuldumu nasıl bir karışıklık olduğu belli.

    yani muaviye ve emevi abbasi bunları hiç hesaplayamamış yada iyi bir hesap yapıp . kuranı arabi lisandan dan okuyun diye insanları allahın öğretisinden mahrum bıraktılar.



__________________
ben yanlız kendimi kurana adadım.
Yukarı dön Göster takva81's Profil Diğer Mesajlarını Ara: takva81
 

Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats