Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BÜYÜ
Dinimizde büyünün yeri var mı?
Diye soranları takdir ediyorum. Çünkü çoğunluk insanlar, böyle bir soruyu sorma ihtiyacı bile duymadan inanıyor ve yaşıyor.
Hayatları kabusa dönen nice insan tanıyorum bu batıl inanç uğruna.
Uykuları kaçan ve korku nöbetleri geçiren...
Hepte konuşmaya, tartışmaya başlarken şu cümleleri kuruyorlar:
“Ama, Yahudiler Peygamberimize büyü yapıp, yataklara düşürmediler mi?
Felak ve Nas Sûreleri bu yüzden inmedi mi?”
-Hayır!
Bildiklerimizin çoğu yanlış ve uydurma şeyler.
Felak ve Nas Sûreleri Hz. Osman’ın ve Caferi Sadık’ın Mushaflarında Mekke Döneminin ilk yıllarında inen 19 ve 20. sûreler olarak yer alıyor.
Allah’ın Resulünü, Allah’ın koruma sözüne rağmen Yahudilerin büyüsüne kapılacak kadar zavallı bir konuma düşürmek bir Yahudi hilesi değilse,
Peki Kur’an büyü ve sihir konularında ne diyor?
Müslüman hamakatı olsa gerek…
Kur’an-ı Kerim’in Bakara Sûresi 102. ayeti kerimesinde Süleyman Aleyhisselam ile ilgili kıssada sihir/büyü konusu geçer:
“Onlar şeytanların Süleyman’ın saltanatı hakkında uydurdukları şeylere tabi oldular.
Oysa Süleyman kafir değildi. Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir idi.
Onlar insanlara büyüyü Babil'deki iki meleğe, Harut ile Marut’a indirileni öğretiyorlardı. O ikisi:
-Biz bir imtihan vesilesiyiz, sakın kafir olma! demedikçe, hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı.
O ikisinden karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı.
Allah’ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verecek değillerdi.
Onlar kendilerine faydalı olanı değil zararlı olanı öğreniyorlardı.
Andolsun onlar o büyüyü satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını gayet iyi biliyorlardı.
Kendilerini sattıkları şeyin ne kadar kötü olduğunu keşke anlasalardı!”
Bu ayet hakkında farklı tefsirler var. Ancak biz öncelikle büyünün ne ve nasıl etkili olduğu ile ilgili bir iki temel bilgi verelim.
Büyü yada diğer adıyla sihir bir göz boyama ve “aldatma” sanatıdır. Gerçek araçlarla yapılır ve insanları hayali görüntü ve imgelerle etki altında bırakır. Hz. Musa, sihirbazların ellerindeki ipleri atıp yılan gibi hareket ediyor görünmesiyle korkup, kaçmaya yeltenmiş; Allahu Teala’nın:
“-Ey Musa, korkma! Benim yanımda peygamberler korkmaz!” (Neml:10) uyarısıyla muhatap olmuştu.
Allahu Teala, onların yaptığının bir göz boyaması ve aldatmaca olduğunu, yılan gibi gördüğü şeylerin aslında bir ip olduğunu unutmamasını, dolayısıyla kendisini etkileyemeyeceğini göstermişti.
Büyü veya sihrin etkisi görüldüğü gibi maddi değil; manevidir. Bu manevi etki de ancak, onu gerçek sanıp, korkmak ve o büyü ve sihirde güç vehim etmekle gerçekleşir.
Şimdi yukarıdaki Süleyman Aleyhisselam’la ilgili ayete bir kez daha baktığımızda şu sonuçları görürüz:
1. İnsanlara büyücülüğü öğretenler şeytanlardır.
2. Babil’deki iki melek bir imtihan vesilesi idi. (Bu bölümle ilgili farklı yorumlar ve okuyuşlar vardır. Bir kısım müfessir “Babil’de Harut ve Marut adlı iki meleğe bir şey indirilmedi.” diye okurken, bir kısmı ayette adı geçenlerin melek değil “melik” olduğunu söylemektedirler. İbn-i Abbas’ın okuyuşu da bu yöndedir. Yani yaptıkları işte meleke kazanmış, ustalaşmış kimseler anlamına gelir. Melek olarak okunsa bile onlar belli bir misyonu yerine getirmek için görevlendirilmişlerdi. Onlar, büyü işinin nasıl yapıldığını gösterirken, püf noktalarını ve özelliklerini öğretiyorlardı. Ancak kötü niyetli kimseler öğrendikleri bu bilgileri, saf ve cahil insanları aldatarak, onların sırtından para kazanmak veya insanları birbirine düşürerek kendilerine muhtaç duruma sokmak için kullanmışlardı.
3. Dolayısıyla üç beş kuruşluk dünyevi fayda karşılığında ebedi hayatı kaybetmişler; Cehennem azabını kazanmışlar ve en büyük hüsrana uğrayanlardan olmuşlardı.
4. Bu sihirle Allah’ın izni olmadan kimseye zarar veremezlerdi.
Görüldüğü gibi; sihir, büyü yapmakla başkalarına kesin zarar verebileceklerini sananların unuttukları bir şey “Allah’ın izni” konusudur.
Allah, doğadaki her şeyi belli kanunlar ve kurallar üzere yaratmıştır. Dolayısıyla yapılan her şey bu kurallar içerisinde etkili yada etkisiz olur. Örneğin tarlaya mevsiminde dikilen tohumlardan ürün alınırken, kış ortasında veya yaz sıcağında saçılanlar heba olup gider. Yağmur yağıp tohumların çillenmesi de Allah’ın iznine bağlıdır.
Büyü ve sihir de bunun gibidir. Göz yanılması ve inanç kaymasının da belli şartları vardır.
Bir bardağın içindeki sağlam kaşığın kırık görünebilmesi için ona belli bir açıdan ve bardağın içinde belli bir miktar su varken bakmak gerekir.
Büyünün de etkili olması için kendisine büyü yapılanın zaaf içinde, cahil ve vesveseye açık olması gerekir. Onun için Müslümanlar “İnsanların kalbine vesvese sokanların şerrinden Allah’a sığınırlar.” Allah’a sığınanlar, hem büyünün etkisinden hem de vesveseden kurtulurlar. Zaten vesveseden kurtulunca, birilerinin bir şeylere üflemeleriyle kendisine bir zarar vermelerinin mümkün olmadığını anlarlar ve şeytanların etkileyeceği manevi boşluk oluşturmazlar, fırsat vermezler.
İnsanlara zarar vermek için yapılan büyü çeşitlerine şöyle bir bakarsak;
a. İp, saç teli gibi şeylere düğüm atıp onlara bazı ayetleri okuyup üflemek,
b. Yumurta ve benzeri yiyecek ve içeceklere okuyup üfleyip bunları etkilenmesi beklenen kimselere yedirip içirmek,
c. Eski giysi, kullanılan eşya gibi nesnelere bir şeyler mırıldanıp, üzerinde etkisinin oluşmasını bekledikleri zatın üzerinden geçeceği bir yere gömmek,
d. Bir kağıda bir şeyler yazıp, üzerinde taşıtmak, suya attırıp suyunu içmek, içirmek gibi yollarla yapılıyor.
Şimdi tüm bunları yaparken en çok yararlanılan şey nedir?
Kutsal okumalar ve sihirli sözcükler. Kutsal okumaları da Müslüman toplumlarda büyük bir oranla Kur’an metni teşkil ediyor. Peki Allah’ın üfürükçülerin ve büyücülerin, cinci hocaların okumaları için indirdiği özel ayetler mi var; yada bunlar ne okurlar?
Tabi ki, büyücülerin yaptığı bu çirkin ve kötü işleri “küfür” olarak niteleyen ve onların ahirette bir nasibinin olmadığını açıklayan Allah’ın onların okuması için ayetler, sözler indirmiş olduğunu düşünmek pek akıl karı olmasa gerek..
Allah’ın lanetlediği bir şeyden Allah’ın ayetlerini alet ederek gizli güçler vehmetmek ancak şeytanın aklına gelir. O da insanları dinden çıkarır. Akılsız ve aptal bir konuma getirir. Kendi oyuncağı yapar.
Peki, Allah’ın sözleri değil de cinlerin ve şeytanların sözleriyle, onları kullanarak bir etki çemberi oluşturulamaz mı?
Bunu iddia edenler zaten o büyücüler, üfürükçüler…
Kur’an’a inanan bir Müslüman şunu bilir ki, “Şüphesiz ki, onun (Şeytanın) iman edenler ve Rabbine güvenenler üzerinde hiçbir gücü yoktur. Onun nüfuzu, sadece kendisini veli edinenler ve (Allah’a) şirk koşanlar üzerindedir.” (Nahl: 99-100)
Bu ayete inananlar üzerinde oluşturamayacağına göre geriye batıla inananlar kalıyor ki biz de zaten asıl etki alanlarının onlar üzerinde olduğunu daha önce söylemiştik.
Büyü ve sihir konusundaki batıl inançlar, maalesef Kur’an’ın anlamını okumayan, dinin gerçeklerini Kur’an’da değil de üfürükçülerde arayan toplumumuzun geniş bir kesimini esir almış vaziyettedir. Bu en fakir ve kırsal kesimlerden en sosyo- ekonomik düzeyi yüksek kesimlere kadar böyledir. Her kesimin kendine göre büyücü yada büyü çözen hocaları vardır. Aslında büyücülerin büyük çoğunluğu büyü çözme hocası olarak karşımıza çıkar. Önce insanlara büyü konusunda yanlış ve saptırıcı bilgiler verirler; sonra da kendilerini kurtarıcı olarak lanse ederler. Sonra da gelsin paralar…
Bir kısmı da “istemem, yan cebime koy”culardandır. Kesim kesmez. “Ne verirsen elinle o gider seninle!” imasında bulunur…
İşin ekonomik boyutu bir yana insanların üç beş kuruşunu da büyücülere, cinci hocalara kaptırsalar ne olur. Zaten kimlere neler kaptırmıyorlar ki denebilir. Ancak, asıl tehlike “batıla iman ederek dinden çıkmak” ve “sosyal hayatta en yakınlarıyla kuru bir şüphe ve vesvese üzerinden düşman hale gelmektir.”
Şeytanın oyuncağı olduğu için bu iğrenç mahluklara muhtaç olup, kapısını çalan cahil ve gariban kimselere genellikle onların ilk sözleri “sana büyü yapılmış; hem de en yakınların ve hiç ummadığın kimseler tarafından…” Bizim zavallı kurbanımız bu ummadığı kara kehanet karşısında, en güvendiği yakınlarına olan sıcak duygularını ve güvenini kaybetmeye başlar, “Demek ki, güvendiğimiz dağlara karlar yağmış”, “Hiç ummazdın ondan, beni sırtımdan hançerledi.” gibi, yavaş yavaş yeşeren kin ve nefret tohumları, zaman içinde meyvelerini vermeye başlayacak, ömür boyu süren gelin kaynana çekişmelerinin, kardeş kavgalarının fitilini ateşleyecektir.
Kuru bir şüphe, çirkin bir oyun ve cehaletin dinselleşmiş hali.
Artık bu girdaptan kurtulmak gerek.
Bu hipnozdan uyanmak gerek.
Uyuşturan, felç eden, zehirleyen, öldüren mikroplara karşı Kur’an ilacını almak gerek.
Kur’an’ın sağlık kaynağı, esenlik kaynağı olduğunun farkına varmak gerek.
Okuyup, üfleyip ölüler diyarına yollamak yerine; okuyup, anlayıp, yaşayarak aydınlanmak ve dünya ve ahiret mutluluğuna vesile kılmak gerek.
“ Deki:
-Hak geldi, batıl yıkıldı. Zaten batıl yıkılmaya mahkumdur. Kur’an’dan müminler için şifa ve rahmeti indiriyoruz. (Ama) Bu, zalimlere de hüsrandan başka bir şeyi artırmıyor.” (İsra Sûresi, 81-82)
Şeytan ve yandaşları Kur’an’ı insanları hüsrana sevketmek için kullanıyor.
Ya siz, onu dünya ve ahiret kurtuluş ve mutluluğunuz için kullanıyor musunuz?
CİNLERLE İLGİLİ BİLGİLER
Cin kelimesi Kur'an’da 22 kez, aynı kökten türeyen ve eskilerin “delirmiş” anlamında kullandıkları “cinnet” kelimesi 10 kez, özellikle Hz. Peygamber’i küçük düşürmek ve aşağılamak için kullanılan ve “cin” kelimesi ile aynı kökte olan ve yine “delirmiş” anlamında kullanılan “mecnun” kelimesi de 11 kez geçmektedir. Aynı kökten türeyen “cân” kelimesinin hem cin hem de yılan anlamı vardır ve bu kelime de Kur'an’da 7 kez tekrar edilmektedir. Bunun 5 tanesi “cin” anlamındadır. Böylece toplam: 48 kez anılmaktadır.
Kur’an’da cin kelimesinin geçtiği ayetler ve dile getirilen gerçekler:
Cinleri Allah’a Şirk koştular:
“Allah'ın yarattığı cinleri O'na ortak koştular. Cahilce O'nun için oğullar ve kızlar icat ettiler. O, onların vasıflandırdıklarından münezzeh ve çok yücedir.” (6/En’am: 100)
Her Peygambere düşman insan ve cin şeytanları:
“ Böylece, Biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Birbirlerini aldatmak için yaldızlı sözler telkin ederler, Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.” (6/En’am: 112)
Birbirini Yoldan Çıkaran İnsanlar ve Cinler:
“Allah, hepsini toplayacağı gün:
-Ey cin topluluğu, insanların çoğunu yoldan çıkardınız, der. Onların dostları olan insanlar ise:
-Rabbimiz, birbirimizden istifade ettik ve bizim için belirlediğin sonuca ulaştık, derler.
-Cehennem, Allah'ın dilemesi dışında, sizin ebedi kalacağınız mekanınızdır" der. Şüphesiz Rabbin hakimdir, bilendir.
İşte böyle, zalimleri işledikleri sebebiyle birbirlerinin dostu yaparız..
-Ey cin ve insan topluluğu içinizden size ayetlerimi anlatan ve sizi bu gününüze kavuşmakla uyaran Resuller gelmedi mi?
-Kendi aleyhimizde şahidiz, diyecekler. Dünya hayatı onları aldattı da kafir olduklarına kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
Bu, halkı habersizken, Allah'ın haksız yere ülkeleri helak etmemesinden dolayıdır.” (6/En’am:128-131)
Ateşe Girecek Cin ve İnsanların Birbirine Bedduası:
“Allah:
-Sizden önce geçen cin ve insan toplumları içinde ateşe girin! der. Her toplum da girdikçe kardeşini lanetler.
Sonunda hepsi orada bir araya gelince, sonra gelenler, öncekiler için:
-Rabbimiz, işte bizi bunlar saptırdılar. Onlara ateşten azabı kat kat ver! derler.
Allah: Herkese kat kat azap vardır, fakat, bilmiyorsunuz, der. Öncekiler ise, kendilerinden sonra gelenlere:
-Sizin, bizden bir üstünlüğünüz yoktur, siz de kazanmış olduklarınıza karşılık azabı tadın!" derler.” (7/A’raf: 38-39)
Cinler ve İnsanlar Niçin Cehennemlik kılınmıştır?
“ Cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennemlik kıldık. Çünkü onların kalpleri vardır. Onunla anlayış göstermezler. Gözleri vardır, onunla görmezler, kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta onlardan da aşağıdırlar. İşte onlar gafillerdir.” (7/A’raf: 179)
“Yalnız Rabbinin merhamet ettikleri bunun dışındalar. Esasen, Onları bunun için yarattı. Rabbinin "Cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağım." diye buyurduğu söz yerine gelmiştir.” (Hud: 119)
“Dileseydik, herkesi doğru yola iletirdik. Fakat; "Cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağım" diye söz verdim.” (Secde: 13)
Kur’an İnsanlara ve Cinlere Meydan Okuyor:
“De ki: "İnsanlar ve cinler, bu Kur'an'ın bir benzerini yapmak için bir araya gelseler; birbirlerine arka çıksalar bile, onun bir benzerini yapamazlar.
Bu Kur'an'da insanlar için her türlü örneği açıkladık, fakat, insanların çoğu küfürde direndi.” (İsra:88-89)
İblis Rabbinin emrine Nasıl Karşı Geldi?
“Hani meleklere:
-Adem için secde edin, demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. O, cinlerden olduğu için Rabbinin emrinden dışarı çıktı. O halde siz, onlar sizin düşmanınız olmasına rağmen, benim dışımda onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Zalimler için ne kötü bir bedel!” (Kehf: 50)
İblis, bir cin olduğu için Rabbinin emrini yerine getirmeme iradesini ve tercihini kullandı. Oysa diğer melekler böyle bir özellikte yaratılmamışlardır. Eğer İblis, şeytan olmadan önceki Meleklik halini devam ettirmiş olsaydı, yine meleklerden üstün bir konumda olmaya devam edecekti. O meleklerin efendisi idi; azgınların, asilerin ve yoldan çıkanların efendisi olmayı seçti. Her iyi kulun, Allah yolunda giden insanın düşmanı haline geldi ve onu Allah’ın yolundan döndürmeyi kendine misyon edindi.
O, bize düşmanken biz ona dost olursak kendi kendimize haksızlık etmiş olmaz mıyız?
Nuh Peygamber’e Cin’lenmiş denilmesi:
“Nuh'u kavmine (elçi olarak) göndermiştik. Dedi ki:
-Ey kavmim, Allah'a kulluk ediniz. O'ndan başka bir ilahınız yoktur. O halde korunmaz mısınız?
Kavminden ileri gelen kafirler:
-Bu, sizin gibi bir insandan başka bir şey değil. Sizden üstün olmak istiyor. Eğer Allah dileseydi melekleri gönderirdi. Biz, daha önceki atalarımızdan da bunu duymadık.
O ancak, cinlenmiş bir adam, bir müddet onu gözetleyin.” (Mü’minûn: 23-25)
Süleyman’ın Emrindeki Cinler:
“Süleyman'ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordusu bölük bölük toplandı.” (Neml: 17)
“Cinlerden biri :
-Ben, onu sana, sen yerinden kalkmadan önce getiririm. Buna gücümün yeteceğinden eminim, dedi.” (Neml: 39)
“Süleyman'a da, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü de bir ay süren rüzgarı verdik. Ona bakırı su gibi akıttık. Cinlerden bir kısmı da Rabbinin emriyle onun emrinde çalışırdı. Onlardan, kim emrimizden çıkarsa, ateş azabından tattırırdık.” (Sebe: 12)
Cinler Gaybı bilir mi?
“Süleyman'ın ölümünü takdir ettiğimiz zaman, onun ölümünü ancak değneğini kemiren bir kurt gösterdi. Yere yıkılınca, cinlerin gaybı (görülmeyeni) bilmedikleri ortaya çıktı. Böyle olmasaydı kendilerini alçaltan azap içinde kalmazlardı.” (Sebe: 14)
Cinlere Kulluk Eden Zavallılar:
“O gün, Allah onların hepsini bir araya toplar. Sonra meleklere der ki:
-Bunlar size mi kulluk ediyorlardı?
-Seni tenzih ederiz, Bizim velimiz sensin. Onlar değil. Hayır, onlar cinlere kulluk ediyorlardı. Çoğu onlara inanıyordu, derler.
O gün, birbirinize fayda da zarar da veremezsiniz. Zalimlere şöyle deriz:
-Yalanlamış olduğunuz ateş azabını tadın!” (Sebe: 40-42)
Allah ile Cinler arasında soy bağı kuran Müşrikler:
“Allah ile cinler arasında bir soy bağı icat ettiler. Cinler de elbette hesaba çekilebileceklerini biliyorlar.
Allah, onların vasıflandırdıkları şeylerden uzaktır.” (Saffat: 158-159)
Cin ve İnsan Toplumlarına Verilen Azap Sözü:
“Onlara yakın arkadaşlar musallat etmiştik de onlara önlerindekini ve arkalarındakini süslü göstermişlerdi. Kendilerinden önce geçmiş cin ve insan toplumlarına gerçekleşen azap sözü, bunlar üzerine de gerçekleşmişti de, onlar, hüsrana uğrayanlar olmuşlardı.” (Fussilet: 25)
“İşte onlar, cinlerden ve insanlardan, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumlar arasında haklarında (azap) hükmü gerçekleşmiş olanlardır. Onlar, hüsrana uğrayanlardır.
Yaptıklarından dolayı hepsinin dereceleri vardır. Hiç haksızlığa uğratılmadan, yaptıkları kendilerine ödenmiştir.
Nankörlük edenler ateşe sunulduğu gün:
-Dünya hayatınızda bütün iyiliklerinizi yitirdiniz. Onlardan isteğiniz gibi faydalandınız. Bugün ise, dünyada haksız yere büyüklenmeniz ve fasıklık yapmanız sebebiyle alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız, denir.” (Ahkaf: 18-20)
Cinlerin Kur’an Dinlemesi:
“Hani, cinlerden bir grubu Kur'an'ı dinlesinler diye sana yöneltmiştik.
Onun yanına gelince "susun!" demişler. (Okuma) tamamlanınca kavimlerine uyarıcı olarak dönmüşler.” (Ahkaf: 29)
Kur’an Dinleyen Cinler ve Gerçekler:
“De ki: Bir grup cinin, dinleyip şöyle dediği bana vahyedildi:
-Biz, hayret verici bir okuma duyduk.
Doğru yolu gösteriyor. Biz ona iman ettik. Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak tutmayacağız. Rabbimiz'in şanı çok yücedir. O, eş ve çocuk edinmemiştir. Meğer bizim beyinsizimiz, Allah hakkında yalan söylüyormuş. Biz de, insanların ve cinlerin Allah hakkında yalan söylemeyeceklerini zannederdik.
Oysa, insanlarda öyle adamlar varmış ki, cinlerin bazılarına sığınıyor. Cinler de onların azgınlıklarını artıyormuş.
Sizin zannettiğiniz gibi, onlar da Allah'ın hiç kimseyi yeniden diriltemeyeceğini sanmışlardı.
-Biz, göğü yokladık ve onun şiddetli bir koruma ve alevle dolu bulduk.
Oysa, orada bizim dinlemek için oturma yerlerimiz vardı. Şimdi kim dinlemek istese onu gözeten bir alev yakalıyor.” (Cin: 1-9)
Peygambere Cin’lenmiş/Delirmiş Denilmesi:
“Onlar önce Nuh kavmini de yalanladı. Kulumuzu yalanladılar da "mecnun (cinlenmiş)" dediler. Onu incittiler.” (Kamer: 9)
“Nûn, kaleme ve onunla yazılanlara yemin olsun.
Sen Rabbinin nimeti sayesinde cinlenmiş değilsin.” (Kalem: 1-2)
Cinler Hangi şeyden Yaratılmıştır?
“İnsanı iyice pişmiş gibi kuru balçıktan yarattı.
Cinleri de yalın bir alevden yarattı. O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz.?” (Rahman: 14-16)
Cinlerin ve İnsanların Neye Gücü Yeter?
“-Ey cin ve insan toplumu, eğer göklerin ve yerin sınırlarını aşmaya gücünüz yeterse haydi aşın! Fakat gücünüz olmadıkça aşamazsınız.
-O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?” (Rahman: 33-34)
Cehennem odunu insan ve cin:
“O gün hiç bir insana ve cine günahı sorulmaz.
O zaman, Rabbinizin hangi nimetini yalanlayabilirsiniz.” (Rahman: 39-40)
Cennette insan ve cin eli değmemiş Huriler:
“O cennetlerde bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş, onlardan önce hiç bir insan ve cinin dokunmadığı eşler vardır.
Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?” (Rahman: 56-57)
“Onlardan önce, o hurilere hiç bir insan ve cin eli değmemiştir.
-O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?” (Rahman: 74-75)
Sinsi Vesveseciler:
“De ki:
-İnsanların Rabbine sığınırım. İnsanların hakimine. İnsanların ilahına. Sinsi vesvesecinin şerrinden. İnsanların gönüllerine vesvese sokan .. Cinlerden ve insanlardan!” (Nas Sûresi)
Cinlerin ve Şeytanların Hiçbir İlahi Gücü Yoktur:
Bir çok toplumdaki yanlış bilginin tersine cinlerin ve şeytanların hiçbir ilahi gücü söz konusu değildir. Cinlerin ve şeytanların insana etkisi Kur’an’da anlatıldığı şekliyle sadece psikolojik ve manevidir. “vesvese” vermek, “kışkırtmak”, “yoldan çıkarmak”, “azgınlığa sürüklemek” şeklindedir. İnsanların kafasını karıştırıp gönlünü çelerler. Bunun için de mü’min kullar Allah’a sığınarak onun etkisinden kendilerini korurlar.
“Şeytandan sana bir tahrik olursa, hemen Allah'a sığın. Allah işiten ve bilendir. Takvalı olanlar kendilerine şeytanların bir grubu dokunduğunda, basiret sahibi oldukları zaman gerçeği düşünürler. Şeytanların kardeşleri onları azgınlığa sürüklemekten geri durmazlar.” (A’raf: 200-202)
Şeytan ve cinlerde olağanüstü ve ilahi güçler hayal edenler farkında olmadan onları Allah’a şirk koşmuş olurlar.
“Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. Şüphesiz ki, onun iman edenler ve Rabbine güvenenler üzerinde hiçbir gücü yoktur. Onun nüfuzu, sadece kendisini veli edinenler ve (Allah'a) şirk koşanlar üzerindedir.” (Nahl: 98-100)
www.e-kuran.net
“Sizi Kur’an’a bağlar…”
__________________ 6-Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için farketmez; inanmazlar.Bakara suresi
|