Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bizler de peygamberler ve gerçek alimler gibi , Allah u telayı dost edinmeliyiz. Kendine Allah dan başka dost edinen muhakkak zarara düşmüştür. Bununda en önemli şartı , gösterilen yolun takip edilmesi iledir. En’am suresi 14. ayet buna delildir “Deki: Ben göklerle yeri yaratandan başkasınımı veli edineceğim ? halbuki O besliyor ama kendisi beslenmiyor. Deki: Bana müslümanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma buyruldu.” Ankebut suresi 41. ayette çok anlamlı “ Allah tan başka veli (dost) edinenlerin hali örümcek gibidir ki o bir ev yapmıştır. Ama bilseler , evlerin en çürüğü hiç şüphesiz örümcek yuvasıdır.” Bu demek değildir ki Allah ı dost edin , kimseyle samimi olma , aksine herkesle Allah için arkadaşlık et , sev yada sevme , her ne yaparsan O nun için yap anlamını taşımaktadır. Hz Musa yıllarca firavun tarafından bakılıp , büyütülmesine rağmen yüce Allah , kendisine yıllarca bakıp büyüten kişiyi uyarması için gönderdiğinde “ O bana baktı, onun ekmeğini yedim” demiyor . Derhal gidip Allah ın emirlerini kendisine tebliğ ediyor ve böylelikle Rabbini dost edinmiş oluyor . Bu konu Şuara suresinin 16 ile 22. ayetleri arasında şöyle geçmektedir. “ Haydi Firavun a gidin deyin ki: Biz alemlerinin Rabbinin elçileriyiz ! İsrail oğullarını bizimle beraber salıvereceksin . (firavun kendilerine) Biz seni yeni doğmuş iken aramızda büyütmedikmi ? Sen ömründen hayli seneler bizim aramızda kalmadınmı ? O yaptığın işide yaptın (bir adam öldürdün) . O halde sen nankör lerdensin dedi. (Musa) : O işi yaptım ama ben o vakit cahillerden idim . Sizden korkuncada hemen aranızdan kaçtım nihayet Rabbim bana hüküm ihsan buyurdu ve beni peygamberlerden yaptı. Başıma kakmakta olduğun o nimette , İsrail oğullarını kendine kul edindiğin içindir dedi”. Bizim kul olarak üzerimize düşen en önemli vazife , Rabbimizin emirlerini her şeyin üzerinde görüp , yaşam şeklimizi buna göre belirlememizdir. Aksi taktirde asla hidayete ulaşamayız. Yüce Allah peygamber efendimize çok kıymet vermektedir, kendisi için çektiği sıkıntıları taktir etmektedir. Ahzab suresi 56. ayette “ Gerçekten Allah ve melekleri peygambere salat ederler ey iman edenler , sizde O na teslimiyetle salat ve selam edin” Allah için gerçek mücadele eden kimseler herzaman bütün övgülere layıktırlar. Bizlerde aynı şekilde Allah ve meleklerinin salat ettiği kişiye, ittiba ederek ve gösterdiği yolu takip ederek , üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmeliyiz. Sadece adı anıldığında salavat getirmek yeterli değildir, emanetine sahip çıkmamız şarttır.
Peygamberi ne kadar seversen sev , Allah ın emrini doğru algılayıp uygulamazsan , yarın o çok sevdiğin kişi senin yüzüne bile bakmaz . Talak suresi 11. ayette peygambere ittiba etmenin sonu ve ittibanın mahiyetinin şekli yer almıştır. “ Bir peygamber gönderdi ; Allah ın yasaklarını açıklıyor, ayetlerini size okuyor ki , iman edip yararlı işler yapanları karanlıklardan aydınlığa çıkarsın . Kim Allah a iman edip yararlı iş görürse , Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere, içlerinde ebedi kalmak üzere koyacaktır. Muhakkak ki Allah , ona güzel bir rızık ihsan etmiştir.” Yüce Allah ı dost edinmek, yaşantısını O nun isteklerine göre belirlemeyi gerektirir. Bu işi en iyi yapabilen Onun en yakın dostu olabilir , bunun dışında sevgi gösterileri ve beklentilerin dışında tavırlarla Allah ı çok sevdiğini iddia etmek , gerçeklerden uzak , boş bir beklentinin dışına çıkamaz.
Şimdi çok yanlış anlaşılan bir hadis i şerifi açıklamak istiyorum. “ Ameller niyetlere göredir”. Bu sözün söylenme sebebi , kişilerin herzaman samimiyet ve güzel duygular içersinde olmasını teşfik etmektir. Kişi yardımcı olmak istediği bir kimseye imkanlarından dolayı yardımcı olamasa dahi o güzel niyeti , Allah u tealanın rahmetinden ve lûtfundan , iyiliği yapmış gibi sevap almasına neden olur.
Bundan ziyade Allah ın kabul etmediği ve uygulanmasını istemediği yollarla bir takım ideolojileri yürütmek , niyet Allah a hizmet dahi olsa asla kabul edilemez. Sadece niyetin temiz olması değil aynı zamandada islam dini esaslarına uygun olması şarttır. Örnek verecek olursak bazı kimseler Allah için insanları davet edip bir takım ibadetlerini yerine getirmelerine vesile oluyorlar , burada niyet gayet temiz , ancak yapılan iş dinde ayrımcılığa yol açmak ve sadece belli bir ideolojinin içinde hareket etmek olduğundan son derece yanlıştır. Burada kişiler, niyetlerinin temiz olduğundan dolayı , yapılan işin de hak olduğunu savunamazlar . Bu konudada çok dikkatli olunması gerekir , aksi taktirde yarın , iyi niyetle iş yapan kimseler umduklarının aksine bir durumla karşılaştıklarında , Allah u teala kur’an a uymamanın ve aklını kullanmamanın bedelini en ağır bir şekilde ödetir. Yıllar önce yazılmış kitap , bu gün insanların daha iyi anlamalarına mani oluyor ve hedef daha çabuk ve kolay anlamanın ötesinde ideolojiler içeriyorsa , yapılan hizmetin dine uygunluğu tartışma konusu haline gelir. Madem insanların dine yaklaşmalarını hedefliyorsunuz , o taktirde hizmeti yaygınlaştırmak için ayrımcılık yapmamak , değişime , gelişime ve temiz duygularla insanları dine kazandırmak için , zamanın ihtiyaçlarına ayak uydurmaya çalışmak gerekir. Birilerinin size ayak uydurmasını bekliyor ve bu doğrultuda çalışmalar yapıyorsanız , amaç hedeften sapmış , kaş yapmak isterken , göz oyulmuş demektir.
İman esaslarına inanmamız herşey tamamdır demek değildir, asıl iman,yaptığı işleri iman değerlerine yakışacak şekilde yapmaya çalışmaktır. Ankebut suresinin ilk ayetinde “ İnsanlar sandımı ki iman ettik demeleriyle bırakılacaklarda, imtihana çekilmeyecekler.” Buyrularak amentu billah esaslarına iman etmenin yeterli olmayacağı, emir ve yasaklara uyup uymadığına da dikkat edileceği vurgulanmıştır. Kişi Rabbinin kendinden beklentilerini doğru tespit edip , hayatına geçirme gayreti içersinde olmalıdır.
Ali İmran suresinin 3ve 4. ayetlerinde şöyle buyrulmaktadır “ Sana kur’an ı , ondan önceki kitapları da tastik ederek hak ile indirdi. Daha önce , insanlara doğru yolu göstermek için Tevrat ı ve İncil i indirmişti . Birde Hakkı batıldan ayıran hükümleride indirdi . Allah ın ayetlerini inkâr edenler yokmu , onlar için şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür, intikâm sahibidir”. Burada bahsedilen inkâr, Allahın varlığını inkâr etmek değildir , Allah tarafından gönderilen ayetleri kabullenmemedir. Ben şunu kabul ederim , diğerini etmem gibi tutumlar küfür olduğu gibi, ayetleri , sahip olduğu inanç ve ideolojiye uydurmakta aynı kapsamdadır. Dinimizi Rabbimizin bizlerden beklediği şekilde yaşama gayreti içersinde olmalıyız. Sahip olunan yanlış inanç sistemine , dinimizi uydurma gayreti yerine , inancımızı kur’an daki yüce Allah ın isteklerine yönlendirmemiz gerekmektedir. Durum böyle olunca günümüzdede Allah ın ayetlerini inkar eden veya kendi inancına uydurmaya çalışan kimselerde çoktur. Ben ve arkadaşlarım bu konuda çok özen göstererek çalışıyoruz. Birbirimizle istişare edip , en doğru bilgileri insanlara sunmaya gayret gösteriyoruz. Sizlerden bu ayetleri yalanlamamanızı ve tarafsız olarak incelemenizi bekliyoruz. Mesele ile alakalı olan Araf suresinin 146 ve 147. ayetleriyle bu konuyu kapatıyorum. “Yeryüzünde haksız yere büyüklenenleri ayetlerimden uzaklaştıracağım . Onlar her mucizeyi görselerde yine iman etmezler, doğru yolu görselerde , onu kendilerine yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görürlerse , onu yol edinirler. Bunun sebebi , ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil bulunmalarıdır.”
|