Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Merhaba anne, yine ben geldim Merak etme okuldan çıktım da geldim. Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama, Ali “okula gitmezsem annem çok kızar merak eder” demişti de onun için söylüyorum. Geçen hafta öğretmen sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte Öğretti sağımı solumu. Ben biliyorum artık anne, sağım neresi solum neresi, Ağrıyan yanımın neresi olduğunu şimdi iyi biliyorum anne… Hani geçen geldiğimde, şuram acıyor, şuram işte demiştim de, Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne, Bak şimdi söylüyorum. Şuram işte sol yanım çok acıyor anne, Hem de her gün acıyor anne, her gün… Dün sabah annesi Ayşe’nin saçlarını örmüştü. Elinden tutup okula getirdi. Yakası da danteldi. Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi… Bende ağladım… Ağladım işte utanmadım. Öğretmen ne oldu dedi. Düştüm dizim çok acıyor dedim. Yalan söyledim anne, Dizim acımıyordu ama, sol yanım çok acıyordu anne! Bu gün bende saçım örülsün istedim. Babam ördü ama onunki gibi olmadı. Dantel yaka istedim, babam ben bilmem ki kızım dedi Bari okula sen götür dedim. Kızım iş dedi. Bende bana ne dedim ağladım. Kızım ekmek dedi babam. Sustum ama , okula giderken yine ağladım anne. Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne… Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi. Zeynep “annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş” dedi. Babam hepsini birlikte yıkıyor, babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne? Of babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme. Üzülmesin diye söylemiyorum ama, Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor. E biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne. Hava kararıyor, ben gideyim anne, Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi? Duyarsa kızmaz ama, çok üzülür biliyorum. Kim bozuyor toprağını, çiçeklerini kim koparıyor! izin verme anne, ne olur toprağına el sürdürme! Eve gidince aklıma geliyor, bide bunun için ağlıyorum anne. Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım. Biliyor musun anne, her gelişimde aldığım topraklarını, Şu kavanozda biriktirdim, üzerine de resmini yapıştırıp baş ucuma koydum. Her sabah onu öpüyor, kokluyorum. Kimseye söyleme ama anne, bazen de konuşuyorum onunla. Ne yapayım seni çok özlüyorum anne. Ha unutmadan! Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi. Ben babama yazdıracağım, öğretmen anlarsa çok kızar ama, bana ne, Kızarsa kızsın. Ben seni hiç görmedim ki, neyi nasıl anlatacağım anne, Senin adın geçince, sol yanım acıyor anne, Hiçbir şey yutamıyorum. Bazen de dayanamayıp ağlıyorum. Kağıda da böyle yazamam ya anne. Ben gidiyorum anne, Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp, Mutlaka gel anne. Sen rüyama gelmeyince, sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne Sol yanım açıyor anne. İşte tam şurası, Sol yanım… Çok acıyor anne. Seni çok özledim, çok...anne...
Bedirhan GÖKÇE
__________________ Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur.
bu güzel mesajına bir Ayet ile katılmak istiyorum :
17 İsra 23 :
23 Rabbin, yalnız kendisine tapmanızı ve anaya babaya, iyilik etmenizi emretti. İkisinden birisi, yahut her ikisi, senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşır(ihtiyarlık zamanlarında senin yanında kalırlar)sa sakın onlara "Öf!" deme, onları azarlama! Onlara güzel söz söyle.
Saygılarımla
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün Aleyküm! Değerli ABCDF ve Hasanoktem Kardeşlerim!
Allah Razı olduğu kullarından eylesin. İnşaAllah.
Güzel yazılarınızı okudum. Aklıma En'am,Ahkaf ve lokman Surelerinin ayetleri düştü. Paylaşmak istedim.
En'am 151:"De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız."
Ahkaf;15:"Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım."
Lokman;14:"Biz, insana anne-babasını önerdik: Annesi onu güçsüzlükle taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yılda olmuştur. O halde bana ve ana-babana şükret. Dönüş banadır."
Mircan yazdı: "Bu arada bi hadis yazayımda belki ortalık karışır:)
CENNET ANNELERİNİN AYAKLARI ALTINDADIR."
Eğer böyle bir söz doğru olsaydı,rabbim onu kendi kitabında zikrederdi de kafaların karışmasına neden olmazdı.Anasına (ve babasına tabiki!) rağmen tercihini vahiyden yana ortaya koyan bir sürü hanif var.Şimdi bunlar analarına rağmen tercihte bulunmakla analarının ayaklarının altındaki cennetten kaçmış mı oluyorlar?Zırva tevil götürmez vesselam.
İşte gerçek anne-baba sevgisinin ölçütü şu ayettir:
31/15- Bununla beraber eğer her ikisi
de bilmediğin bir şeyi, bana ortak
koşman(şirk işlemen)hususunda seni zorlarsa, onlara
itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin
ve bana yönelenlerin yolunu tut. Sonra dönüşünüz
ancak banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı
haber vereceğim.
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Hep
yorgun insanlardır anneler. Yorgun bakışlı kadınlardır onlar. O küçük
canavarlarının uykusuz geceleri ile başlayan sabahlamaları gözlerinin
altında sessizce birikirken, yüzlerinde bir "anne yüzü" oluşmaya başlar
yavaş yavaş. Ve bebek canavarlarının yetişkinliğine ve hatta geç
yetişkinlik evrelerine kadar şekillenmeye devam eder bu yorgun "anne
yüzü". Çocukların kocaman bir insan oluncaya kadar geçirdikleri tüm
evreleri annelerinin yüzlerinde saklıdır.
Yorgun ve endişeli yüzler. O en mutlu günlerinde bile az da olsa
mutlaka bir tedirginlik, mutlaka bir bilinmezlik, mutlaka bir
huzursuzluk eşlik eder en sevinirkenki hallerine. Çocuğunuzun ilk okula
başlama sevincini nasıl bir eğitim alacağı kaygısı, okul
mezuniyetlerine karışan gelecek kaygısı. Ve nihayet bir düğün sevincine
ayrılığın hüznünün karışmasıdır annelik. Ama bu hep böyledir. En büyük
mutlulukların bile endişeyle gölgelendiği bir coşku ile yorgun
sevinçler yaşamaktır annelik.
Bir de çocuklar ile savaşlar vardır. Anne-kız savaşları. En uzun,
en kanlı, en acımasız ve en kötüsü hiçbir zaman yeneni ve yenileni
olmayan kıyasıya iktidar savaşları. Birbirlerinden asla vazgeçemeyecek
olan, birbiri için deliren iki kişinin birbirini delirtme aşamasına
gelen amansız savaşları. Genç kızlık döneminin dev dalgaları, sert
rüzgarları ve bazen de dondurucu soğukları ile çarpışırken hep ayakta
kalmayı başarmaktır annelik...
Erkek çocukları ile ayrı bir savaşın ortasındadırlar. Anne-oğul
savaşları. Bu belki de kızları ile olan savaştan daha yorucudur çünkü
bu savaşlara ayrı bir cephede "baba" da katılır. Bazen bu iki cepheden
birden üstüne ateş açılır ve bazen da birbirlerini vurmasınlar diye
yorgun bedenini siper eder bir diğerinin önüne.
Annelik yaşadığı sürece hiç "finiş"i olmayan bir maraton
koşusudur. Bazen yorgunluktan nefes nefese kalsanız ve hatta ölecekmiş
gibi olsanız da hiç duraksamadan ve dinlenmeden koşmak zorundasınızdır.
Daha mutlu çocuklar için daha çok, daha çok koşmalısınız.
Ancak ne gariptir ki bu yorgun "anne yüzleri" sadece ve sadece
anne olanlar tarafından hissedilebilinir. Sadece anne olanlar
birbirlerindeki bu "anne" yüzünü görebilirler. Kilolarca botoksun bile
silemediği bu annelik yorgunluğunun izlerini anne olmayanlar
göremezler. Ben anne olduktan sonra gördüm annemin yüzündeki "o yorgun
anne yüzünü". Bütün yorgunluğuna rağmen hiçbir estetik müdahalenin
başaramadığı en güzel yüz, yine mutlu bir annenin yüzüdür...
Göz
çevrelerindeki yorgun çizgiler çocuğuna umutla bakan bir annenin
gözlerindeki pırıltıyı asla örtemez. En güzel makyajlarını yapmış
gibilerdir çocuklarına gururla, sevinçle ve umutla bakarken.
Bugün anneler günü.
Lütfen annenizin yüzüne biraz daha dikkatli bakın.
Ne görüyorsunuz?
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
İnsanların acılarını yaptıkları şiir kasetleriyle, arka fona koydukları acıklı fon müzikleriyle maddi kazanca çeviren insanlardan tiksiniyorum. Acı kutsaldır. Bedirhan Gökçe , İkbal gürpınar vs..
her iyi ve güzel şeyin, çoğu kutsalların, dünyevi / beşeri ard niyetler ve heveslerle istismar edilip bizzat o güzelliklere bu şekilde zarar verilebildiği doğrudur. ancak böyle bir istismar yolu açıktır diye, güzelliklerin / doğruların ve iyi şeylerin sanat yoluyla ifade edilmesi de kötü değil iyi bir şey olsa gerek. insanoğlu ruh taşıyan , zannettiğimizden çok daha kompleks bir yaratıktır. onu doğruya ve güzele yönlendirmenin çok farklı varyantları olabilir. söz konusu ettiğimiz doğruya ve güzele yönlendiren bu tür sanatsal ifadeleri bu kapsamda değerlendirip, desteklemeliyiz kanaatindeyim. Şerif Ertuna'nın dediği gibi : sanatçı, kendi yüreğinin tellerine dokunurken, başkalarının yüreklerini de titreştirebilen kişidir. niyet okumayı bir tarafa bırakırsak, nihayetinde burada Bedirhan Gökçe'nin ifadelerinde yanlış bir şey göremediğim gibi, güç'lendirilmesinin topluma katkı sağlayacağına inandığım duyguların / düşüncelerin, bir başka açıdan ifadesi ile karşı karşıyayız. sizce de bu tür farklı ifadelere toplumumuzun ihtiyacı yok mudur.
Sevgilerimle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma