Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Gerçi ben de öyle sanıyordum ama"
İmam-ı Rabbanî (K.S.A) zamanında kendisine gelip, “Mehdî sensin” demişler. “Hayır ben değilim” buyurmuş, gerçi ben de öyle zannediyordum ama ben yüzün başını, (Asrın başını) geçtim. Mehdî asrın başında gelecek, zuhuru asrın başında olacak ve Nakşîbendi halifesi olacak.
---------------
Mecburen Nisbet Vermek
Nisbet kalblere tasarruf eden Rabbü’l-Âlemin tarafından verilir. Taraf-ı İlahî’dendir. O, kime murad ederse, sâdâtı kiram da mecburen ona verirler.
----------------
Kendine Nefis yapmayan Gavs-ı Einstein
Gavs-i Hizani’nin (Sibgatullah Ervasi) ilmi pek yoktu. Ancak Şermuniye isimli kitaba kadar okumuştu. Ama şeyh Hâlid-i Öğleki gibi bir âlim onun yanında hizmet ediyordu. Gavs ata binerken Şeyh Hâlid-i Öğleki sırtına basması için gelir, önünde eğilirdi. Demek ki işi ilimle değil. İlimle olsaydı Şeyh Hâlid-i Öğleki’de olması icap ederdi. Çünkü çok âlimdi. Gavs’a ders verecek kadar âlimdi. Gavs bile ona Seyda diye hitap ederdi. İlmini sorduklarında “kendime nefis yapmayayım ama dünya üzerinde ilim kalmasa ben kendi ilmimle yeniden kurabilirim” derdi.
----------
Beceriksiz Çocuk
Gavs-i Hizâni çok nadir sohbet ettiği halde, manevi tasarrufundan dolayı etrafında daima şaşılacak kadar, büyük bir kalabalık bulunurdu, cezbe ve muhabbet ise asla eksilmezdi.
Bir gün sohbet etmek için Gavstan müsaade alan oğlu bir saat kadar sohbet edip vaaz ve nasihat verdiği halde hiç kimsede cezbe ve hareket eseri görülmez, ses çıkmaz. Sohbet bitip de Gavs haydi namaz için kamet getirin deyince cemaattan bir feryad ve figan kopar. Cemaat birbirine karışır.
Oğlu : “Ben işi sohbette zannediyordum. Manevi tasarrufta olduğunu bilmiyordum. Sâdâtın himmeti manevi tasarruflaymış. Ben zahiri zannederek sohbet etmekle bir tesir icra edebileceğimi düşünmüştüm. Halbuki hiç de öyle değil. Ben nerde, Gavs nerede?” der
-----------------
Levhi Mahfuzdan işi kapan (HAŞA) Hain Mürid Ökkeş
Bir Papazın Kendisine muhabbet ve bağlılığı çok fazla olan bir dükkan sahibi tüccar müridi varmış. Papaz da onun sık sık ziyaretine gidermiş. Bu tüccar verilen vazifeleri yapıyor, samimi olarak çalışıyor ve nihayet keşfi açılıyor. Bir gün virdini çekmiş, rabıtadayken, hele bir bakayım şeyhimin Allah yanında mertebesi ne kadar yücedir, diye Levhi Mahfuza nazar ediyor bir de ne görsün? Bunca zaman hizmet ettiği şeyhi orada Müslüman değil, keşiş olarak yazılır. Derhal şeyhine karşı kalbi soğuyor. Muhabbeti kesiliyor. Hergün kendisine uğrayan hürmet ve saygı gösteren şeyhi o günden sonraki ziyaretlerinde bakar ki tüccar hiç hürmet göstermiyor, adabı falan terk etmiş. Dayanamaz : “Banı karşı soğuk davranıyorsun, muhabbetin kalmamış, bunun sebebi nedir?” diye ısrar eder. Tüccar evvelâ söylemek istemez, fakat ısrar karşısında hakikati söyler : “Benim dinimde kâfire hürmet yoktur. Allah’ın inayetiyle keşfim, kerametim açıldı, Levhi Mahfuza şeyhimin makamına bakayım, dedim. Baktım, seni orada papaz olarak gördüm. Kâfire hürmet caiz olmadığı için sana hizmet etmiyorum.” Papaz donup kalıyor.
---------------
Kendin niye gidiyon dingil
Şah-ı Hazne (Şeyh Ahmed Haznevi) buyuruyor : Norşin’e gitmiştim. On beş – yirmi günden beri Hazretin evindeydim. Malûm, yemeğimiz darı ekmeği ve darı çorbasıydı. Birgün Hazret’i ziyarete Muş tarafından bir ağa gelmişti. Hazret’i ve mollalarını da yemeğe davet ediyordu. Hazret daveti kabul etti ve icabet edeceğini bildirdi. Benim de keyfim geldi, diyor Şah-ı Hazne, düşündüm, nasıl olsa bende ziyafete giderim, güzel yemekler yerim, diye nefsim çok zevklendi. Hemen, çarıklarımı, ıslansın da rahat giyeyim diye suya bıraktım. Nihayet hazret gitmek için, hazırlığını yaptı, ben de diğer mollalarla beraber hazırlandım. Hazret çıktı, yüzünü bana döndürüp : “Haydi gidiyoruz. Bütün mollalar benimle beraber gelsin, yalnız Molla Ahmed kalsın, o gelmeyecek” buyurdu. O zaman ben ayrıldım. Hazret’in niçin öyle dediğini anlamadım ve nefsime dönüp dedim ki : Bütün suç senindir. Sen güzel yemekler yerim, diye iştahlandın, güzel yemeklere tamah ettin. İşte bunun için Hazret seni götürmedi.
---------------
“Haydi bana ço ço de bakayım”
Seyda-i Molla Ramazan anlatıyor : (Bir seferinde Hazret’in huzurunda bulunuyordum. Seyda-i Mezzin de oradaydı ve daha hatırlayamayacağım başkaları da vardı. Birden Hazret yüzünü bana çevirdi. “Molla Ramazan” dedi. “Buyur, kurban” dedim, “Haydi bana ço ço de bakayım” dedi. Ben utandım emrini yerine getirmedim. Bu sefer Seyda-i Mezzin’e dönüp, “Molla, hâlâ Molla Ramazan’da nefs var, henüz nefsini yenememiş” dedi. Bunun üzerine emrini yerine getirmediğimden dolayı çok pişmanlık duydum, çok üzüldüm. Kendi kendime bir daha ne emr ederse yapacağım, diye söz verdim. Ondan sonra emrini gözetlemeğe başladım.
http://www.menzil.net/modules.php?name=Content&pa=showpa ge&pid=174
aynen böyle yazıyor ya! Üstelik daha durun bitmedi. Biri su isteyince kalkıp oynayana ne denir siz karar verin :)
Aradan bir iki hafta geçti. Ben ise bir emri olursa hemen yerine getireyim diye hep gözetliyorum. Bir ara bana döndü : “Molla Ramazan, bana biraz su getir” dedi. O kadar heyecanlandım ki bana Molla Ramazan kalk oyna dediğini zannettim. Hemen kalktım, raks etmeye başladım. Hazret o kadar güldü ki… Dedi, şuna bakın hele, ben su istiyorum o ise kalkmış oynuyor. O zaman yaptığım hatayı anladım. Ama böylece nefsim bir defa daha kırılmış oldu.
--------------
Bu da tersten nazar
Gavs anlatıyor, diyor ki bir ara Şâh-ı Hazne bana hiç iltifat etmez oldu. Öyle oldu ki iltifatlarına hasret kaldım. Yirmi – otuz gün kaldım orada, benimle ancak bir veya iki sefer konuştu. Ben de çok merak ediyorum. Şeytan gelip vesvese vermeye başladı. Bir ara Şâh-ı Hazne sohbet edip dedi ki: “Zâhire itikat eden zâhirden bekleyen maneviyattan alamaz. Maneviyata itikat eden zahirden alamaz.” Bu sohbet üzerine vesvesem zail oldu, kalmadı. Daha sonra iltifatlarına mahzar oldum. Hatta bir ara bana Cami’e geldiğin zaman benden uzak durma, daima arkamda ve yakınımda bulun, dedi. Bir seferinde de çağırıp benden uzak durma, hep karşımda dur, dedi. Gavs (K.S.A) devamla : “Anladım ki karşısında durup nazarlarını üzerimde toplamak istiyor. Ben de ondan sonra safta arkasında bulundum” buyuruyor.
---------------
Çeşitli sapık tarikatlerden derlenmiştir. Allah Akıl Fikir Versin. Gülüyorum ama daha çok Acıyorum.
__________________ "Bak işte günler!Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar edinecektir."3:140
--BLOG--
|