Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam ibrahim
Fethullah Gülen efendisinin
yanlışına onay vermek ve allayıp pullayarak servis etmek mecburiyetindedir. Çünkü
o bir mezhepçidir, gelenekçidir, atacıdır. Bu gibilerin kitabında “efendilerin
dedikleri haktır, sorgulanamaz” yazmaktadır.
Müritler ancak “efendi
hazretleri ne kadar da doğru söylemiş” diyebilirler. Hazret buyrukları onlar.
Kur’anı rehber edinerek aklı işletmek ve böylece eleştiri geliştirmek
haramdır(!) bu buyruklara.
Eski lokanta, eski tatlar.
Yine atalar dini var, yine atacılar var. Tabelası yenilenmiş lokantanın ve
kıyafetleri değişmiş aşçıların, garsonların.
Şimdi bakalım:
"Cevşen, hâlisâne yapılmış bir duadır
Cevşen ile ilgili pek çok düşünce ve görüş ortaya atılmıştır.
Cevşen masum bir dua
değildir. Kirlidir. Vahiy ürünü olduğu iddia edilmektedir. Bu vahyin(!) keşfen
açığa çıkarıldığı öne sürülmektedir. Zırhtan bile etkili olduğu, Peygamberin
savaşta zırhını çıkarıp bunu okuduğu söylenmektedir. Muskacılığa alet
edilmektedir. Bu zırvaların hiçbir dayanağı yoktur. Ne tarihi, ne akli ne de
Kur’ani.
Daha çok Şiî kaynaklardan gelmiş olması, Ehl-i
Sünnet'in Cevşen'e karşı soğuk davranmasına sebep olmuştur.
Şii kökenli bir uydurma
bu. Bu yüzden Sünni kaynaklarda yok. Cevşen konusunda kaynak o kadar sağlam da
neden Sünnilerinin bundan haberi yok? Neden Sünniler en başta sahiplenmemiş bu
cevheri. Vahiy(!) bu yahu. Haydi içeriğinde Ehli Beyt övgüsü olsa anlarız ama o
da yok. Sünnilerin bu konuda bilgi yoksunu olmalarının ve soğuk durmalarının
nedeni nedir?
Ancak bizim Cevşen ile ilgili mülâhazamız biraz
husûsiyet arz etmektedir.
Mutlaka öyledir. Zira ruhbanların
yanlışlarını savunmak her daim gereklidir.
Öyleyse, sadece senedine âit şaibeden dolayı
Cevşen'i tenkit pek haklı bir davranış olmasa gerek.
Şaibe falan yok. Uydurma
olduğu düpedüz ortada. Cevşenin kökenine ve tesirine ait ortaya atılanlar
alenen saçma.
2. Efendimiz'e ait sözlerin bütün beşer
sözlerine bir rüçhaniyet ve üstünlüğü vardır.
Cevşen Peygamber
sözüymüş. İyi de sen sünnisin. Senin hangi sahih hadis kitabında geçiyor bu
söz? Üstelik aslında Tanrı sözüymüş bu. Şiiler farkında sadece. Sünnilerdeki şu
gaflete(!) bak.
O'na ait beyan ve sözleri seçip tanımada maharet
kazanmışlara gizli kalmayacak bir gerçektir ki, Cevşen baştan sona peygamberâne
ifadelerle bezeli bir edâya sahiptir.
Bu nasıl bir ölçüttür?
Bozacının şahidi şıracı. Hem cevşen kimin sözüdür? Tanrının mı, elçisinin mi?
Önce bu karmaşa giderilmelidir.
Eğer Cevşen Şiî imamlar yoluyla nakledilmemiş
olsaydı, öyle zannediyorum ki, bütün Sünnîlerce kabul görecek ve baş tacı edilecekti.
Bir tarafta Sünni görüş
diğer tarafta Said Nursi. Gülen elbette Said’in tarafını tutacak ve kendisi de
Sünni olduğu halde Sünni geleneği cahillikle ve gafletle suçlayacak.
Hani Sünniler peygamber
sözlerini özenle toplamışlardı. Hani Sünniler bu sözlere koşulsuz inanmışlardı.
Sünniler eğer vahiy ürünü olduğu iddia edilen cevşeni sırf Şiilere
gıcıklıklarından dolayı ellerin tersiyle itmişlerse güvenirlikleri çöp
sepetine. Mezhepçilerin böyle bir ölçütü var demek ki. Onlar kabul ediyorsa,
sen etme. Biri “vahiy ürünü” derse diğeri “uydurma” demek zorunda.
Fakat Cevşen, senet yönüyle bir talihsizliğe
uğradığı için, bunca insan sırf bu yüzden onun nurlu, feyizli ve bereketli
ikliminden mahrum kalmıştır.
İşte yanlışın biri de bu.
Metinlere kutsallık atfetmek, onları sürekli tekrar etmek, sarıp sarmalayarak
muska edinmek kokain çekmek gibi bir şey. Uyuşturuyor, sersemleştiriyor. Bilinç
aşılamıyor, diriltmiyor. Zikrin bir numaralı düşmanı oluyor.
4. Bazen hadis kriterleri ölçü olmayabilir. Ehlullahın
Efendimiz'den keşfen hadis alması hiç de az vâki olmuş hâdiselerden değildir.
İmam Rabbanî der ki: "Ben, İbni
Mesud'dan, Muavvizeteyn'in Kur'ân'dan olmadığına dair rivayetini görünce, bu
sûreleri farz namazlarımda da okumamaya başladım. Ne zaman ki, Efendimiz'den
onların Kur'ân'dan olduğuna dair ihtar aldım, ancak o zaman bu sûreleri farz
namazlarımda da okumaya başladım."
Fethullah Gülen kendine
gel, haddini bil. İftiraya bakın. Saçmalığa bakın. Adamın örnek verdiği ve
destek aradığı şeye bakın. Kunut Duaları Kur’andanmış. Kur’an eksik o zaman. Bu
eksikliği de İmam Rabbani keşfetmiş. Hem de rüya yoluyla.
İşte mezhepçi, gelenekçi,
atacı kesimin gerçek yüzü. İşte uydurmalar, işte çürük temelleri.
Ama bazı
büyük zatları bu kategoriye dahil etmek çok büyük yanılgı olur. Onlar
"keşfen aldık" dediklerini mutlaka öyle almışlardır ve dedikleri de
katiyen doğrudur.
İmam Rabbani örneğinden
belli neyin ne kadar doğru olduğu. Atacılara göre bu böyledir. Atacılar “Kur’an
eksiktir, rüyada söylendi bana” diyen efendilerine bile “amenne ve saddekna”
çekmek mecburiyetindedirler. Çünkü onların rüyaları ve halüsinasyonları her şeyin
üstündedir. Çünkü dinin(?) odağında yeri vardır bunların. Belirleyicidirler onlar.
Onun
için biz kesinlikle diyoruz ki, Cevşen mânâsı itibarıyla Efendimiz'e ilham veya
vahiy yoluyla gelmiştir. Daha sonra da ehlullahtan birisi bu Cevşen'i keşif
yoluyla Efendimiz'den almış ve Cevşen bize kadar öyle ulaşmıştır.
Kurumsal vahiy olsa
Kur’anda yer alır. Hepimizi ilgilendirse Yüce Allah onu bize duyurur. Cevşen
vahiy yoluyla elçiye gelmişmiş ama sonra unutulmuş. Şiilerden birisine
keşfettirilmiş ve iman etmek gerekirmiş. Yahu olur mu böyle saçmalık. Allah
kullarıyla oyun oynar mı, dalga geçer mi?
Bu hususlara şunu da ilave etmek faydalı olur
kanaatindeyim. İmam Gazalî gibi bir allame, Gümüşhanevî gibi bir büyük veli ve
Bediüzzaman gibi bir sahibkırân, Cevşen'i kabullenip onu vird edinmişlerdir.
Gazali, Gümüşhanevi,
Nursi değildir ölçütümüz. Aklımızı işletiriz, Kur’anı rehber ediniriz. Varsa
saçmalıkları birilerinin, elimizin tersiyle iteriz.
1-Cevşen, mânâsı itibarıyla Efendimiz'e ilham
veya vahiy yoluyla gelmiştir. Daha sonra da ehlullahtan birisi bu Cevşen'i
keşif yoluyla Efendimiz'den almış ve Cevşen bize kadar öyle ulaşmıştır.
Mana itibarıyla ilham ve
vahiy hikayedir. Bunları Tanrı Buyruğu gibi pazarlamak beyhudedir. Ehlullah etiketi
altında Tanrı adına yalanlar uyduranlara aldanmak cahilliktir. Cevşenin tılsımı
ve sihri yoktur.
2-Sünnî kaynaklarda Cevşen'den bahsedilmiyor.
Ama İmam Gazali, İmam Şazelî ve Bediüzzaman gibi kametlerin tasdik ettikleri
bir meselede temkinli olmamız gerekmez mi?
Gerekmez tabiki. Çünkü
ataların yorumlarına ve yanlışlarına sahip çıkmak hele de onlara iman etmek
yakışmaz müslümana.
3-Cevşen’in asgarî vasfı onun bir dua olmasıdır.
Başka hiçbir özelliği bulunmasa, sadece onun bu özelliği bile, Cevşen’e bir
değer ve kıymet atfetmek için yeterli bir sebeptir. “
Cevşen
masum bir dua değildir. Kaynağı ve uygulanışı kirlidir. Fethullah
Gülen tipik bir örnektir. Şahıs odaklı din anlayışına sahip olanların nasıl
saptığına bir örnek.
Hoca
efendinin savunması gereken sadece cevşen değil maalesef. Sekine sayfası ve
celcelutiyye uydurması da var. Atacı olmak zor.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|