Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Dinimizin cemeate verdiği önem çok mühimdir. Ancak cemeatten kasıt parçalar halinde fırkalaşarak değil , bir bütün olarak müslümanlık dairesi içersinde kalmaktır. Mantıklı olarak bakılacak olunursa , farklı grupların tümü cemeat olduğunu iddia edip , diğerlerinden , kendilerini farklı görürse bu dinin hali ne olur ?
Kur’an da bize emir edilen cemeat anlayışı , müslümanlık dairesi içersinde genel bir birlikteliktir. Birbirine muhalif ve düşman olan kişi ve görüşlerin olduğu , aynı zamanda dini farklı yaşayan anlayışların , bizlerden beklenilen cemeat anlayışıyla ne kadar örtüştüğü aşikardır! Akılcı olarak ele alındığında , konunun önemi anlaşılmaktadır.
Malesef bugün okuduğu kitapları kur’andan, farkında olmadan üstadını peygamberinden üstün tutan zihniyetler, bazı cemeatlerde çok yaygın olarak görülmekte . Fakat bu dolaylı olduğundan anlaşılmıyor , test etmek için kendinize bir sorun bakalım, kur’anı mı anlamaya çalışarak daha çok okuyorsunuz yoksa üstadınızın yazdığınımı , Allah için söyleyin üstadınızın hizmetinimi çok taktir ediyorsunuz peygamberinizimi , buradaki hassasiyeti anlamaya çalışın .
Resulullah birçok kez evlenmek zorunda kaldığı halde , sırf üstadı şartlardan dolayı evlenmeyen kişilerinde, evlenmeyerek üstadlarını taklit etmeleri sizce nedir. Sorulan her soruya “üstadımız bu konuda şöyle buyurmuştur” şeklinde cevap verilmektedir, doğru olan ise öncelikle kur’an dan ve peygamber efendimizin hayatından örneklerle , kişilere yardımcı olunmalıdır. Veya doğru yapan sadece sizin üstadınız değil ki, başka kimselerinde örnek davranışlarını benimsemelisiniz. Bulunduğu cemeatın mensubu olduğundan dolayı öğünmekten ziyade , öncelikle müslümanlığımızla öğünmeliyiz. Herkesin kendi yoluyla öğünmesi , islam dininin bütünlüğünü asırlardır yaralamış ve bu günlere kadar gelinmiştir. Allah u teala Fussilet suresinin 33. ayetinde “ Ben gerçekten müslümanlardanım deyip , yararlı iş yapan ve Allah a davet eden kimseden daha güzel sözlü kim olabilir.”
Buyurarak kişinin öğünmesi gereken asıl değerin ne olduğu açıkça belirtilmiştir. Din içersinde din olmaz , cemeat içindede cemeat olmaz. Bulunulan noktayı dinin parçası olarak görmek yanlıştır , ayrımcılığın en bariz örneğidir. Yaşanılan bir takım doğruların olması bile, sonucu kesinlikle değiştirmez.
Cehaletin en büyüğü doğru ile yanlışı ayırt edememektir. Böylesine açık ve belirgin olan konularda yol gösteriyor olmak , çok garibime gitmektedir. Gerçekçi olarak bakılacak olunursa , tartışmaya dahi gerek kalmadan anlaşılması gereken konular , içinden çıkılması mümkün olmayan noktalara getirilmektedir. “Üstadımız şu konuda doğru söylemiştir , şu konudada yanılmıştır” diyebiliyormusunuz ? diyemiyorsanız o kişiyi hem kutsallaştırmış , hemde rab edinmiş oluyorsunuz. Bir insanı çok sevmek , kusurunu görmeye engel olabilir. Şunu iyi bilin ki çok sevilen kişiler , gerçeği yakalayamamış iseler , ebedi hüsrana sebep olurlar.
Okuduğu kitapları kur’anın tefsiri olarak görmek , bu üstadımıza Allah tarafından yazdırıldı demek , çok vahim bir durumdur. Madem Allah yazdırdı , sizin kitabınıza inanmayan herkes kâfir olmuş olur , öyle değilmi ? Bakara suresinin 79. ayetinde “ Vay kitabı elleriyle yazıp ta sonra onu az bir fiyatla satmak için , Bu Allah tarafındandır diyenlere . Vay ellerinin yazdıklarından dolayı başlarına geleceklere , vay şu kazandıkları günahtan dolayı başlarına geleceklere”.
Allahın yazdırdığı kitaplar peygamberlerine indirdiğinden başkası değildir.
Rabbimiz bin dörtyüz kusur sene önce bir kitap yazdırmış , o yetmiyorda, bu din bölünsün diye birde üstadınızadamı yazdırılmış ? Hatayı hata ile örtmeye çalışmadan , kur’an ı gereği gibi anlamaya çalışmak , başka arayışları anlamsız hale getirecektir. Her kitap yazan, Allah tarafından yazdırıldı derse , insanlar hangi birine inanacak . Bakacak olmuyor , dinden uzak bir yaşam sürmeyi daha doğru bulacak .
İslam dininin imajını sarsmaya hiç kimsenin hakkı yoktur , bu konuda sorumluluğun tümünü karmaşıklıktan etkilenip dine uzak durana yüklemek , aradan sıyrılmamak gerekir.
Dinimizin itibarını yüceltmek , öncelikli olarak sizlere düşmektedir. Organize , kalabalık ve güçlü oluşunuzu , bizlerden istenildiği şekilde kullanabilirseniz , hem arzu ettiğiniz uhrevi hedefe ulaşmanız mümkün olacak , hemde sağlıklı ve güçlü bir toplum oluşmasında katkınız olacaktır.
Ebcet hesaplarıyla geçmiş ve gelecekle ilgili tarihsel bilgiler vermek kehanettir. Bu tür işlerle uğraşan kişilere de kâhin denmektedir. İslam dininin ve kur’anın özüne , şiddetle muhalefet eden bir konu , günümüz insanlarının bediuzzaman dedikleri ve binlerce kişinin peşinden gittiği şahsın kitaplarında yer almaktadır. Aynı zamanda bu kitapların kendisine Allah tarafından ilham edilerek yazdırıldığıda iddia edilmektedir. Böylelikle Allah a yalan iftira atılmış olmaktadır. Allah yasak ettiği bir şeyi neden doğru yolda giden kimselere ilham etsin ki ? Bu iş olsa olsa şeytan ve cinlerin , dinimizi karıştırmak için yaptığı kandırmacalardır. Hadi bu adam manevi hastalığa yakalandı diyelim , ya peşinden giden onca insana ne demeli ?
Yüce Allah ebcet hesaplarını yazdırarak neden kafaları karıştırsın ki ? bu tür hesaplarla kıyametin tarihini açıklamak hem yalan, hemde iftirdır. Resulullah ın dahi araştırmadığı bir konuyu hangi delile dayanaraktan açıklıyorsunuz merak ediyorum,
A’raf suresi 187. ayeti hiçmi görmediniz “ Sana kıyamet ne zaman kopacak diye soruyorlar . Deki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır , onu tam vaktinde ancak O tecelli ettirecektir. O göklerle yerde ağır basmıştır, size ansızın gelecektir . Sanki sen ondan araştırarak haberdarmışsın gibi soruyorlar deki: Onun ilmi ancak Allah katındadır velakin insanların çoğu bilmezler.” Burada insanların çoğunun bilmediği konu , kıyametin tarihi değildir. Kıyametin zamanının Allah ın taktiri altında olduğudur. Lütfen arkadaşlar dikkatli olalım sonra bu itikati hataları telafi edemezsiniz ve
Ankebut suresinin 25. ayetindeki Hz İbrahimin kavmine olan şu hitabıyla karşılaşabilirsiniz. “ İbrahim , Siz ancak dünya hayatında aranızda sevişmek için Allahı bırakıp birtakım putlara tutunmuşsunuz . Ama sonra kıyamet günü birbirinize küfredecek birbirinizi lanetleyeceksiniz . Barınağınızda ateş olacak sizin için hiçbir yardımcı bulunmayacaktır. Dedi.”
Kur’an evrenseldir ve bütün insanlığa hitap eder ve içeriği çok geniştir , sizin ki ise sadece birtakım imani mevzuları açıklıyor. İnsanları Allah ın varlığına inandırmak , herşey tamam demek değildir. Yazılmış olan kitaptaki kelimelerin daha sade ve anlaşılır olmasını dahi kabullenmeyip , ilaç prospektüsünü örnek göstermek ne kadar gerçekçidir. Doktorluk bir tür bilim dalıdır , toplumda bazı kimselerin bu ilmi öğrenip hizmet etmesi gereklidir. Herkesin birden bilmesine gerek yoktur , insanlara hizmet etme açısından uhrevi bir boyutu vardır. Bu hizmeti herkes farklı dallarda ilim öğrenerek yapabilir .
Ancak kişinin dininin gereklerini bilmesi , kitabını öğrenmesi ve uygulaması tüm bireylerin üzerinde eşit olarak yüklenmiş bir meseledir. Kitabı yazan kimsenin himmetine binaen , oluşan manevi havanın alınmasının yeterli olacağı görüşünün hizmetle alakası asla olamaz , olsa olsa üstadının reklamı ve bölücülük olur. Marifet cemeatın çoğalması değildir , asıl marifet islamiyeti Allah ın emrettiği şekilde yaşamaya ve yaymaya çalışmaktır. Nur cu az olsa ne olur çok olsa ne olur ? Allah ın böyle bir emrimi vardır ? Parça parça fırkalaşıp dağılmak yerine , birlik olup güçlenmek ve yücelmek en doğrusudur. Bu anlayış islamiyetin en temel ilkelerinden ve olmazsa olmazlarından biridir.
Tefsir diye yazılan bu kitaplar , herkesin bireysel olarak anlamasına mani olan kimselerin tutumlarıyla , sihir kitabı haline getirilmiş olunuyor. Diğer boyutuylada , birinci derece insanların faydalanmasından ziyade , kişi yada grubun daha ön planda tutulması yapılan işin manevi kazancını , negatif olarak etkilemektedir. Gerçek hizmet erleri Allah ın rızasının ve beklentilerinin önüne hiçbir engeli geçirmezler.
Bir elinde kitap, diğer elinde lugat olan bir anlayışın samimiyetine inanmak , üstatlarının ve cemeatlerinin itibarını , insanların daha rahat anlamasından üstün tutan zihniyetlerin faaliyetleri , herzaman beni düşündürmüştür. Bu kitapları yazan , tarikat ve cemeatlere önderlik eden kişilerin manevi himmetine inanmak ve teslimiyetçi zihniyetle hareket etmek , herşeylerini doğru olarak kabullenmek , Allah ve resulune muhalefet etmektir. Kur an ın indirilme gayesine ve içeriğine terstir. Bu uğurda yapılan herşey kazancı olmayan , kaybı ise çok büyük olan işlerdendir. Her yıl imkânlar dahilinde , üstadlarının yaşadığı yerlere gidip ziyarette bulunan ve sürekli kırmızı kitapları okuyan cemeat mensuplarının , kendilerini hac yapmış gibi görmeleri , dini bölüyor olmanın en bariz örneklerinden biridir. Tarikat ve cemeat üyelerinin bu tür inanç ve ideolojileri , yapılan işin yanlış olduğunu ve islamiyetle alâkalı olmadığını göstermektedir.
Teslimiyetçi zihniyetle dini yaşama arzusu yüzünden , batağa saplanmış kimseler olmak istemiyorsak , derhal aklımızı çalıştırıp , kur anı anlamaya çalışmalıyız. Ebedi mutluluğun yolu budur ve başka bir kurtuluş yoluda bulunmamaktadır.
Bu konuyu bir kez daha gözden geçirmenizi , yapılması gereken yeniliğin ve değişikliğin tarafınızdan en kısa sürede yapılmasını , ön yargıyla kendinizi savunma yerine , bizim haklı olup olmadığımızın araştırılmasını tavsiye ediyorum . Tavsiyemin dikkate alınması durumunda size sağlayacağı faydanın boyutunu tahmin dahi edemezsiniz.
Pırıl pırıl gençlerin dine hizmet etmek maksadıyla hesaplarını veremiyecekleri hataların içinde görmek hakikaten beni çok üzüyor, cemeat dine hizmet maksadıyla kurulmuş ancak görülmeyen yanlışlarla dinin dışına çıkılmış. Kur’an la denk tutulması ve insanlara kendi üstadlarının yazdığı kitabın tefsir olarak sunulması açısından, hatanın boyutu çok büyüktür. Bu tür meseleler , basit gibi gözüksede , çok vahim sonuçları olabilir.
Kur’an da geçen “nur” kelimelerinin kendi okudukları kitaba işaret ettiğini iddia etmek kadar büyük bir yalan iftira olabilirmi ? Bu din sadece Allaha mahsustur , halis din Allahındır . Eğer siz herşey Onun için diyorsanız, o zaman öyle davranın. Herkes mensubu olduğu cemeatı üstün görmekle, en doğru görmekle, hakiki dinden uzaklaşmış ve fırkalara ayırmış oluyor. Düşünsenize yeni müslüman olmuş birisi haftanın yedi günü farklı cemeatlerde bulunsa , hepsinin farklı uygulamalarından dolayı bu ne biçim din , hiç biri birbirini tutmuyor demezmi ? Herkesin kendi şeyhinin övüldüğü , kendi kitaplarının itibar edildiği tutarsız ve anlamsız bir din olabilirmi ?
Kendi kitaplarını “ urvet ul vüska” olarak gören , yani “ tutunulacak en sağlam kulp” bilen zihniyetlerin itikat ve ideolojilerini birkez daha gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum. Bundan ziyade en sağlam kulp un kur’an olduğunu ,birkez daha hatırlatıyorum. “Zaman tarikat zamanı değil , hakikat zamanıdır” deyip , insanları bulundukları yerde saymaya mahkum eden bu zihniyetin , hakikat hakkındaki görüşleri son derece yanlıştır. Diğer bir boyuttan bakılacak olunursa “herkesin yolu haktır” deyip , diğer yolların zamana hitap etmediğini söylemek , takıyyenin en açık örneğidir.
Farkında olmadan , kaş yaparken göz çıkarmak misali , insanların kalbinden kur’an ın silinmesine vesile olunmuştur. Okuduğu kitaplar kur’an ın yerini almış , üstadlarıda peygamberleri gibi olmuştur, yanlış görüş ve ideolojiler din olarak benimsenmiş , kur’an dan ve gerçek islamdan uzak bir anlayış , insanlara hipnotize edilmiştir. Bu uyarıları ciddiye alıp kendi kendinize bir öz eleştiri yapmanız , ne kadar hoş olurdu .
Bu konular görünüş itibariyle çok ince ve gereksiz gibi gözüküyor olsada , içerik olarak olmak yada olmamak kadar mühim konulardır. Ben sizlerin çok çalışıp , boşuna yorulmanızı istemediğim için , bu kadar uğraşıyorum . Yoksa kimsenin şahsıyla ilgili bir sorunum yok . Allah resulunun dediği gibi bu din çok garip başlamış , islam alemi olarak yapılan yanlışlarla , bu gün yine garip hale getirilmiştir .
Herkesin garipliği ve yanlışlığı başkasında aradığı temel zihniyetler ve tabular yıkılıncaya kadar , gerçek mutluluğu yakalamamız mümkün değildir. Asıl ve ana hedefimiz Allah a ulaşmak ve rızasını kazanmaksa , bu uğurda her türlü öneri değerlendirilmelidir. Temel gaye tarikatın , cemeatin büyümesi ve yaygınlaşması asla olmamalıdır. Bu konuda hedefi , amaca alet etmemek ve hedef Allah ise amaca ulaşmak için her türlü mantıklı yaklaşıma sıcak bakmak şarttır.
|