Hamide Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 07 mart 2006 Gönderilenler: 74
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İMAN EDEN İNSAN ÖFKEDEN SAKINIR
Yapılan istatistikler ve araştırmalar özellikle son on yıl içerisinde şiddet olaylarının arttığını göstermektedir. Medyanın gündeminden eksik olmayan tartışmalar ve kavgalar, gazetelerin üçüncü sayfalarında görmeye alışkın olduğumuz cinnet ve cinayet haberleri, başta Amerika olmak üzere Batılı ülkelerde henüz okul çağındaki çocukların gerçekleştirdikleri saldırılar sosyal yaşamda öfkenin ve şiddetin ne kadar yaygın olduğunu gösteren örneklerdendir.
Dünya genelinde de şiddetin bu derece yaygın olması pek çok kişi ve kurumu şiddet olayları ile mücadeleye yöneltmiştir. Bunun için çeşitli konferanslar ve seminerler organize edilmekte, eğitim programları düzenlenmektedir. Elbette eğitimin ve bireylerin bilinçlendirilmesinin şiddet ile yapılacak mücadelede çok önemli bir rolü vardır. Ancak asıl önemli olan bu eğitimin içeriğinin ve temelinin ne olduğudur. Yazının devamında da ele alacağımız gibi şiddet ve öfke ile yapılacak mücadelenin birinci adımı, insanları şiddete yönelten her türlü akım ve ideoloji ile fikri alanda yapılacak olan mücadeledir. Bununla birlikte insanlara gerçek sevgiyi, merhameti, şefkati ve güzel ahlakı öğreten Kuran ahlakının insanlara etkin bir şekilde anlatılması ve yayılması için çaba gösterilmesi gerekir. Böyle bir çalışma bir yandan toplumda huzursuzluğa ve güvensizliğe neden olan, insanlara tedirginlik veren her türlü unsurun tamamen ortadan kalkmasını sağlayacak, bir yandan da toplumsal hayatın her alanında hoşgörü ve anlayışın yaşandığı, insanlar arası ilişkilerde sevgi ve saygının asıl olduğu bir sistemi hakim kılacaktır.
Topluma Şiddet Aşılayan İdeolojiler
20. yüzyılda dünya büyük değişimlere sahne oldu. Bu değişimin temel noktası ise, tüm dünyayı etkisi altına almaya başlayan faşizm ve komünizm gibi materyalizm temelli ideolojilerdi. İnsanları din ahlakından uzaklaştıran ve Allah'a karşı olan sorumluluklarını unutturan bu ideolojiler için kavga, savaş ve çatışma son derece doğal kavramlardı.
Bu ideolojilerin toplumda hızla yayılmasında en önemli faktör ise, söz konusu ideolojilere fikri dayanak sağlayan iddiaların -yanılgıları ve yanlışlıkları vurgulanmadan- adeta tartışılmaz birer gerçekmiş gibi okullarda okutulmasıydı. İnsanların gelişmiş birer hayvan olduğunu ve ayakta kalmak isteyenlerin çetin bir mücadeleden geçmesi gerektiğini öne süren, sadece güçlü olanların ayakta kalabileceğini ve bu nedenle de herkesin olabildiğince acımasız ve güçlü olması gerektiğini iddia eden akımların ürünü ardı ardına yaşanan dünya savaşları oldu.
Bu konuda yapmış olduğu çalışmalarla dünya çapında ilgi toplayan değerli yazar Harun Yahya ise, Komünizm Pusuda adlı eserinde bu ideolojilerin 20. yüzyıldaki etkilerini şu şekilde özetlemektedir: Bu ideolojilerin doğurduğu sonuç ise ortadadır: Sürekli çatışmanın olması gerektiğini savunmak, insanlığı tamamen ortadan kaldırmaya doğru atılan bir adım, sonu gelmez bir 'kan dökme kuyusudur'. Bu ideolojilere uyan herkes kaçınılmaz olarak sürekli birbiri ile çatışır, birbirine zulmeder, ilerleme adına birbirinin kanını döker. Allah'ın insanlara emrettiği sevgi, saygı, fedakarlık, paylaşma gibi insani duygular, barış ve huzur tamamen ortadan kalkar. Nitekim geçtiğimiz 20. yüzyıl bu ideolojiler yüzünden yaşanan acı ve belalar dönemi olmuştur. Oysa çelişkiler, vahşet ve katliam yapılmasını gerektirmez. Zıtlıklar her yerde mevcuttur. Gece ile gündüz, aydınlık ile karanlık, negatif ile pozitif, soğuk ile sıcak, iyi ile kötü hep vardır. Ancak bu zıtlıklar, güzelliklerin vurgulanması, barış ve bağışlama gibi güzel ahlak özelliklerinin ortaya çıkması için yaratılmıştır...
Harun Yahya'nın da belirttiği gibi günümüzde de insanlığa acı ve gözyaşı getiren en önemli unsur, şiddet temelli bu ideolojiler olmuştur. Bu ideolojilerin gerçek yüzünün ifşa edilmesi bu nedenle son derece önemli bir çalışmadır. Ancak bununla birlikte bu belanın tek ve gerçek çözümünün de insanlara sunulması gerekir. Bu çözüm Kuran ahlakının öğrenilmesi ve yaşanmasıdır. Zıtlıklardaki güzelliklerin ortaya çıkması ve bunların birer barış unsuru haline getirilmesi de ancak bu şekilde mümkündür. Bu nedenle Kuran'da anlatılan güzel ahlakın tarif edilmesi ve hayata geçirilmesi için çaba gösterilmesi gerekir.
Şiddetin Temeli Öfke ve İntikam Duygusudur
Toplumda şiddetin bu kadar yaygın olmasının en temel nedeni insanların öfkelerine hakim olamamalarıdır. Pek çok insan öfkeyi son derece olağan bir his olarak kabul eder ve hatta çoğu zaman öfkesine hakim olması gerektiğini bile düşünmez. Oysa insan iradesini kullanarak kolaylıkla öfkesine hakim olabilir. Özellikle iman eden bir insan için bu konuda irade göstermek çok daha kolaydır. Her şeyden önce öfkeyi yenmek, Allah'ın iman edenlere bir emridir:
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir... (Al-i İmran Suresi, 134)
Her şeyden önce öfkenin nefsin sesi olduğunun bilinmesi gerekir. İman edenler, nefsin kendilerine her zaman kötülüğü, vicdanlarının ise kötülükten sakınıp doğru yola uymayı ilham ettiğini bilirler. Bu nedenle yalnızca vicdanlarının sesini dinler ve nefislerine uymaktan şiddetle sakınırlar.
Nefiste kin, öfke, intikam, haset, kıskançlık, sevgisizlik, merhametsizlik, saygısızlık, sorumsuzluk, bencillik ve nankörlük hakimdir. Nefsine uyan bir insan yalnızca kendi çıkarlarını düşünen, kendisine yapılan güzellikleri ve iyilikleri fark edemeyen, sevgiyi ve merhameti bencilce yalnız kendisi için yaşamak isteyen ve o an ne hissediyorsa ona kapılıp giden insandır. Yaptığı işlerde bir sonraki aşamada ne olacağını veya yaptıkları nedeniyle kendisine ve çevresine nasıl bir zarar vereceğini düşünmeden hareket eder. Kıskançlık duyduğunda, duygusallığa kapıldığında veya öfkelenip kızdığında kendi üzerindeki kontrolünü kaybeder. Bir anlaşmazlıkla karşılaştığında mutlaka kendi istediği şekilde çözülsün ister, bir haksızlığa uğradığını düşündüğünde karşılığını hemen fazlası ile almaya yönelir, karşılaştığı olaylarda nefis için hak, adalet ve hoşgörü değil, kin ve intikam duygularının tatmini önemlidir.
Görüldüğü gibi nefsine uyan kişinin iradesini kullanması mümkün değildir. Güzel ahlak ise irade ve dikkat gerektirir. Sabır, fedakarlık, tevazu, vefakarlık gibi erdemli davranışlar hep irade kullanılmasının sonucudur. Vicdanına kayıtsız şartsız uyan kimse bu iradeyi göstermekte zorlanmaz. Kendisini öfkelendirebilecek bir olayla karşılaştığında, öfkesine hakim olup itidalli davranır, bir haksızlıkla karşılaştığında haksızlığa aynısı ile değil hak ve adalet ile cevap vermesi gerektiğini bilir. Bu bilinçle hareket eden insanların oluşturduğu bir toplumda ise huzur ve güvenin egemen olacağı açıktır.
Sabır ve Hoşgörü Öfkeyi Ortadan Kaldırır
Tüm bunların yanı sıra insan zaman zaman öfke duyabileceği ve kızgınlık hissedebileceği olaylarla karşılaşabilir. Ancak sabırlı ve hoşgörülü olmak bu tip olumsuz hisleri tamamen ortadan kaldırır. Öncelikle mümin yaşadığı her olayın, gördüğü her şeyin, karşılaştığı her anın belli bir kader ile yaratılmış olduğuna iman eder ve bunun bilincinde hareket eder. Bu gerçek bir ayette şu şekilde bildirilmiştir:
Onların işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır. Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır. (Kamer Suresi, 52-53)
Dolayısıyla bir insan ilk bakışta haksızlığa uğramış gibi de görünse, karşısındaki olay ya da kişi onu öfkelendirebilecek gibi de olsa bunların hepsi Allah'ın kendilerine takdir etmiş olduğu kader ile gerçekleşmektedir. Herkes kendi kaderine boyun eğmiştir. Bu durumda iman eden bir kişinin başına gelen herhangi bir olaya veya karşısındaki kişinin herhangi bir tavrına kızgınlık duyması, yaşadıklarından dolayı öfkeye kapılması, hele de öfkesine hakim olmayıp kontrolsüz tavırlarda bulunması mümkün değildir.
Bununla birlikte mümin hayatının her anında, kaderin bilincinde olarak, karşılaştığı her duruma güzel bir sabır göstermekle yükümlüdür. Çünkü Allah insanı her türlü durum ve koşulla deneyebilir. Sabırlı olmak ve sabırda sebat göstermek ise karşılaşılan her türlü zorluğu kolaylığa, her türlü kötülüğü güzelliğe çevirir. Mümin öfke duyulabilecek bir durum karşısında sabır gösterip, hoşgörü ve bağışlama ile kendi hakkında vazgeçtiğinde bunu Allah rızası için yapar. Allah'ın rızasını kazanmak için yapılan her hareket insana bir iç huzuru ve vicdan rahatlığı verir. Vicdanı rahat olan insan ise nasıl bir konumda olursa olsun, hangi şartlar altında bulunursa bulunsun iyilik ve güzellik içindedir. Yazı boyunca da vurguladığımız gibi güçlü bir iman, öfke ve şiddetin olumsuz etkilerinden kurtulmanın tek ilacıdır. Kuran ahlakının insanlar arasında yaygınlaşması, insanların Kuran'ı bilip öğrenmeleri ve imanlarını güçlendirmek için çaba gösterip gayret etmeleri şiddetin engellenmesinin en önemli yoludur.
http://www.serapakincioglu.com/dergiler/sa_ofke.html
__________________ Müslüman olmak güzeldir AMMA Hanif Müslüman olmak bir başkadır başka ......
|