Hamide Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 07 mart 2006 Gönderilenler: 74
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kuran insanı nasıl anlatıyor?
Kuran'a göre insan acelecidir; sabırsızdır; çabuk şikayet eder. Nankör, mala ve menfaatine düşkündür. Minnet duygusundan tamamen uzak olan insan, bağımsızlık dürtüsünün etkisiyle kendisini Tanrı yerine koyabilmektedir. Ancak gene Kuran'a göre insan, yaratıkların birçoğundan üstün kılınmış, yaratılış amacı gereği bir takım özellikler de kendisine verilmiştir. Öncelikle insanın Yaratıcı'dan bir mesaj alabilmeye layık görülmesi, yani vahye muhatap kılınması, kendisine verilen üstünlüğün ve değerin bir göstergesidir.
Kuran'da çoğu ayet, insanın ruh durumunu ve Allah'la olan ilişkisini anlatır. Kuran'a göre insan, varlıkların birçoğundan üstün kılınmıştır. Peki, Kuran insanı nasıl tanımlar? Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü öğretim görevlisi Dr. Mehmet Şanver, yaptığı çalışmada Kuran'ın insanı nasıl anlattığını, Kuran'a göre insanın zayıf ve güçlü yanlarının neler olduğunu araştırıyor. Dr. Şanver'in çalışmasının geniş bir özeti ise şöyle:
İnsanın yapısı, kötüye, iyiye eğilimli ve zihni yeteneklerle donatılmıştır. Kuran insanı eğitirken prensip, gaye ve metodlarını bu yapıya göre ayarlamakta ve temellendirmektedir. Kuran her insanın yaratılışta bir 'fıtrat' ı (arzuları, kabiliyetleri, ihtiyaçları, zaafları) olduğunu ve bu fıtrat üzere yaratıldığını bildirir.
Kuran, Rum suresi 30. ayette "Sen yüzünü hanif olarak dine, yani Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise o fıtrata çevir. Allah'ın yaradışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler" şeklindeki ifade ile, dini anlarken ve anlatırken tutulması gereken en doğru yolun, insanın yaradılışında var olan değerlere yönelmek olduğunu ve insan doğasının özelliklerini araştırmanın gerekliliğine de işaret ediyor. İnsanı tanımadan ona yönelik bir takım faaliyetlerde bulunmak, bilinmeyen ve tanınmayan bir yola kılavuzsuz çıkmak gibidir. Dolayısıyla tebliğ, öğretim ve eğitimde de insan fıtratının dikkate alınmak zorunluluğu vardır. Örneğin, insan unutkan yaratılmışsa ondan hiç unutmaması beklenmemelidir. Bunun için Allah insanları unuttuklarından dolayı sorumlu tutmamaktadır. Yani O, insana yetenek ve eğilimlerine göre hitap etmektedir.
Kuran, toplumun huzurunu ve disiplinini sağlamak için koyduğu kurallarda insan psikolojisini ve biyolojik varlığını daima göz önünde bulundurur ve insana mutlaka alternatifler sunar. Akıl, insan doğasına uygun bir tebliğ ve terbiye sayesinde kötülüğü bırakır ve iyiliğe yönelir. İnsan ve insanın tanıtılması konusu Kuran'da geniş yer tutar. Kuran'da insandan bahseden pek çok ayette onun yaratılış sürecinden, psikolojik hallerinden, insan fıtratının değişen ve değişmeyen yönlerinden söz edilir. Bu suretle insan bu konularda düşünmeye davet eder. Yaratılışın nereden geldiğinin bilincinde olan insan, Yaratıcı'dan gelecek tebliğ ve davete daha elverişli ve hazır yapıya dönüşür. Böylece bir anlamda Allah ile insan arasında bir iletişim koridoru oluşur.
İnsan beden ve ruhtan oluşmuş bir bütündür
Yaratılışında belli bir oluşum ve tekamülden geçirilen insan, dünya hayatı içersinde de gerek bedensel, gerekse ruhsal olarak, birtakım gelişim safhalarından geçer. Kuran'da ayetlerin çoğunun insanın ruhsal hallerini ve Rabbiyle olan ilgilerini dile getiren ayetler olduğunu söylemek mümkündür. Kuran'a göre insan bölünmeyen bir bütündür. Kuran insanı insan olarak ele almaktadır. Kafasıyla, kalbiyle, duygularıyla, zaaflarıyla, kıskançlıklarıyla ve bütün yönleriyle ele almakta ve onun derinliklerine nüfuz etmektedir. Kuran'ın insana bakışı, insanı değerlendirişi kapsamlı, birleştirici, dengeli ve mutedil bir bakıştır. Kuran insanın, madde ile ruhun birleşmesinden meydana geldiğini belirtir. Bu ikisi birbirine bağlı ve ortaklaşa faaliyet halindedir. Kuran insanın ruhsal dünyası hakkında geniş bilgi verir. Çünkü Kuran'ın ilk ve en önemli fonksiyonu insan ruhunu eğitmek ve belli bir yöne sevketmektir. Kuran, ruha hitap etmekte ve ona yön vermeye çalışmaktadır.
İnsan darda Allah'ı hatırlayıp genişlikte şımarıp unutur
İnsanın davranışları, ruhsal özellikleri ve bunun dışa yansımaları açısından bakıldığında, Kuran'da her türlü insanı bulmak mümkündür. Ayetlere göre, darda Allah'ı hatırlayıp, genişlikte şımarıp unutanlar, inkarcıların ruh halleri, bir tehlike karşısında korkanlar, ikiyüzlülerin davranışları, ihtiyarlıktaki davranış bozuklukları, heyecan, öfke ve pişmanlık sırasında insanda fizyolojik değişiklikler görülebilir. Kuran'ın ifadelerine göre, insan istikrarsız, değişken, zayıf, hırslı ve huysuz tabiata sahiptir. Allah insanın yükünü hafifletmek ister, çünkü insan zayıf yaratılmıştır. Yine Kuran'a göre insan acelecidir. Sabırsızdır, çabuk şikayet eder. Nankör, mala ve menfaatine düşkündür. İnsan eli sıkı ve cimri, rahatına düşkün, kendine aşırı güveni olan, şımarık ve kibirlidir. Minnet duygusundan tamamen uzak olan insan, bağımsızlık dürtüsünün etkisiyle kendisini Tanrı yerine koyabilmektedir. Çeşitli ayetlerde belirtildiğine göre, insan aldanıcı, taklitçi, unutkan, bilgisizce tartışan, karamsar ve ümitsizlik eğilimi taşıyan bir yaratılışa sahiptir. Bir izaha göre, Allah insanı ihtilaf üzere yaratmıştır. İnsana kötülüğün bildirilmesi de kendisi için bir zaaf teşkil eder.
Kuran, insanın zaafına işaret ederken, diğer bazı dinlerde yer aldığı gibi "insan doğarken günahkardır" demek istememiştir. Çünkü Kuran'a göre insan "insan doğuştan günahkar" değildir. İnsan doğarken kusursuz ve her türlü günahtan uzak olarak yaratılmıştır. Ancak şahsiyetinin derinliklerinde, doğuştan gelen "kötüye ve iyiye yönelme" kabiliyetlerinin potansiyel olarak var olduğu anlaşılmaktadır. Onun iyiliğe ya da kötülüğe yönelmesi, fıtrat ve tabiatından ziyade, aldığı terbiye ve çevre faktörlerinin sonucudur. Ayetlere göre, eğitim, insanın düşük ve zayıf yönlerini ıslah etme görevini yerine getirmediği takdirde insanın dünya ve ahiret hayatı hüsran olur. Kuran, insanı bütün yönleriyle tanıtırken tedavi yollarını ve kurtuluş çarelerini de kendisine öğretmektedir. Gerçekte insan, iyi ve kötü olmak üzere iki yönlü kabiliyetli olan bir varlıktır. Bu iki yönden birisinin ağırlık kazanmasında ve harekete geçmesinde, insanın tabiatı, ruhsal durumu, bulunduğu ortam ve aldığı terbiye belirleyici rol oynamaktadır.
"Gerçekten insan tahammülsüz, hırslı, aceleci ve sabırsız yaratılmıştır. Başına bir fenalık gelince feryat eder; hayır dokundu mu kıskanç ve cimri kesilir." (Meâric suresi 19-21. ayetler)
Bu ayete göre, insanın temel yapısında, iyiliğe ve kötülüğe hızlı bir şekilde eğilim gösterebilecek yeteneğin varlığı sözkonusudur. İnsanın tabiatına, ruhsal durumuna ve yaşadığı ortama göre değişebilen iki yönlü yapısı, Kuran'da değişik yerlerde, değişik ifadelerle anlatılır. İnsan, bir darlık ve sıkıntı gelince Rabbini hatırlamakta, O'nunla birlikte olup O'na yalvarmaktadır. Ama darlık ve sıkıntı gidince sanki daha önce Rabbine yalvaran o değilmiş havasına bürünmektedir. Hamdi Yazır'a göre, sıkıntı anlarında dine yönelme ve yaratıcıya sığınma, insandaki fıtri yapının bir tezahürüdür. Sıkıntı anlarında Allah'ın yardımını ve himayesini istemek için O'na yönelme ve dua etme davranışı sıkça görülen bir durumdur. Balçıktan ve Allah'ın ruhundan yaratılan insan, iki boyutlu bir varlıktır. İnsan bir yönüyle övgüye layık, diğer yönüyle kınamayı hakedecek bir yapıya sahiptir. O bir yönüyle balçığa meyillidir. Öbür boyutuyla, yani Allah'ın ruhu ise yüceliğe meyillidir. İnsan iki zıtlıktan yaratılmıştır. İnsanın büyüklüğü ve önemi iki boyutlu bir varlık olmasından ileri gelmektedir.
İnsan varlıkların birçoğundan üstün kılınmıştır
Kuran, insanın zaaflarını dile getirirken, onun tamamen aciz olduğunu ve hiçbir olumlu ve üstün yönü olmadığını söylemez. Kuran'da bütün yaratıklar arasında en büyük önem insana verilmiştir. Çünkü yine Kuran'a göre insan, yaratıkların birçoğundan üstün kılınmış, yaratılış amacının gerekli kıldığı bir takım özellikler de kendisine verilmiştir. Öncelikle insanın Yaratıcı'dan bir mesaj alabilmeye layık görülmesi, yani vahye muhatap kılınması kendisine verilen üstünlüğün ve değerin bir göstergesidir. Yani insanda beliren ilk üstünlük, onun yeryüzünde Allah'ın temsilcisi olması ve bunun gerektirdiği ve dünyaya hakim olmasını sağlayan ilim ve bilgeliğin kendisinde varolmasıdır. Bu üstünlük meleklerce kabul edilmiş ve onların Adem'e secde etmeleriyle neticelenmiştir.
İnsanı hayvandan ayıran gösterge "tekamül" değil "bilgilenme"dir. Hayvanla kıyaslandığında onun yaşayışındaki farklılığın göstergesi ise "uygarlık" değil, "kendini bilme" şuurudur. İnsanın yaratılışından getirdiği bir üstünlüğü de, Ahzap suresi 72. ayette belirtilen "Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korktular. Onu insan yüklendi. (İnsan bu emanetin hakkını gözetemediğinden) Doğrusu o çok zalim, çok cahildir" ayetiyle anlatılır. Ayette geçen emanet, işlenmesinde sevap, terkinde ceza olan ibadet ve davranışlarla, akıl ve düşünce kabiliyetidir. Kulluk ve akıl emanetine riayet edilmezse zulüm ve bilgisizliğe sapılmış olur. Bu emaneti vermekle Allah, insanı teklifleriyle sorumlu tutmuş ve böylece onu imtihan etmiştir. Ayetin sonunda insanın "zalim" ve "cahil" olduğuna dair tabiatındaki olumsuzluk ve zafiyet belirtilmekle birlikte, burada insanın başka bir üstünlüğü daha ortaya çıkmaktadır. Bu da Allah'ın bir takım varlıklara teklif edip de kabul etmedikleri emaneti üstlenme konusunda sadece insanın irade ve kararlılık göstermesidir.
İnsanın bütün yaratıklara karşı üstünlüklerinden birisi de onun iradesidir. Yani hiçbir hayvan ve bitki, kendi fıtratlarının aksine hareket edemezken, insan, kendi fıtratı ve içgüdüsünün aksine hareket edebilen tek varlıktır. Kendi fıtratına, bedeninin maddi ve manevi ihtiyaçlarına bile kafa tutabilen tek varlık insandır. Kendisinin iyiliğine ve hayrına olan şeylerin tersini bile yapabilmektedir. Hem aklının gösterdiği, hem de aklının muhalefet ettiği doğrultuda davranışlar sergileyebilmektedir. "İyi" ya da "kötü"yü seçmekte hürdür. İnsan, iradesi sayesinde seçeneklerden birisini tercih hakkına sahiptir. Seçme yeteneği, Allah'ın insana verdiği en önemli ve belirgin özelliklerdendir. Allah, insanı çalışıp çabalayarak hayatını sürdürmesi ve kendi kurtuluşu doğrultusunda gayret göstermesi için yeryüzünde hür bırakmıştır.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en belirgin özelliği "kendinden haberdar oluşu" yani benlik şuurudur. İnsan bilimsel terminolojide tanımlandığı gibi, ellerinde ve yüzünde kıl olmayan, kuyruksuz ve boynuzsuz, dik olarak yolda yürüyen bir yaratık değil; bilgeliğin ona "özgürlük" bahşettiği, açık bir irade kazandırdığı varlıktır. Özgürlük, üstten gelen zorunluluğa karşı kafa tutma imkanıdır. İnsanı ve evreni yaratıp hareket ettiren, düzenleyen ve idare eden otoriteden kaçış imkanıdır.
İnsan irade sahibi olduğu için sorumluluğu söz konusudur. Özgürlük ve seçme hakkı, insanın sorumlu olma zorunluluğunu da beraberinde getirir. Başka bir ifadeyle insanın sorumluluğu hür bir iradeye sahip olmasının sonucudur. Bundan dolayıdır ki, Kuran'a göre insan, kendi yaşayışından sorumlu olan tek varlıktır. O gün kişi, önceden yaptıklarına bakacaktır. Hatta sadece kendi yaşayışından değil, Allah'ın yeryüzündeki halifesi olması sebebiyle, dünyada ilahi mesajın gereklerini yerine getirmekle de sorumludur. Kuran'a göre herkes kendi davranışından sorumludur. Herkesin yaptığı iyilik kendi lehine, kötülük de kendi aleyhinedir.
İnsanoğlu, şan ve şeref sahibi kılınmış, ona karada ve denizde gidebileceği vasıtalar ve güzel güzel rızıklar verilmiş, yaratıkların birçoğundan üstün kılınmıştır. Aklıyla, konuşmasıyla, yazı, ilim ve sanat kabiliyetiyle, mizacını mutedil, suretinin güzel, boyunun dik oluşuyla, yerdekilere hakimiyeti, geçim vasıtalarını kolayca bulmasıyla insan diğer varlıklardan üstün yaratılmıştır. Yapısında taşıdığı olumsuzluklar, sahip olduğu üstünlükler ve kendisine verilen kabiliyetleriyle insan, terbiyeye ihtiyaç duyan ve yücelmeye istidadı olan bir varlıktır. Kuran'da tanıtılan insan, bir takım zaaflara sahip olmasının yanında, "Allah'ın halifesi olma" sının gerektirdiği görevleri yerine getirmeyi mümkün kılacak özelliklerle de donatılmıştır. ________________
(Kaynak: Dr. Mehmet Şanver, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi "Dini Tebliğ ve Eğitim Açısından Kur'an'da İnsan Psikolojisi ve Özellikleri")
__________________ Müslüman olmak güzeldir AMMA Hanif Müslüman olmak bir başkadır başka ......
|