Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
'Allah insanlardan bir takımını doğru yola eriştirdi, fakat bir takımı da sapıklığı haketti, çünkü bunlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmiş ve kendilerini doğru yolda sanmışlardı.' (5)
Bu ayetten çıkan sonuç da şudur:
1- İnsanların hepsinin Allah'ın hidayeti üzere olmaları mümkün değildir. Kimisi doğru yolda olur, kimisi sapık yolda olur;
2- Sapık yolda olanların bir kısmı sapıklık üzere olduklarını farketmezler veya kabul etmezler. Bunlardan bazıları, kendilerini doğru yolda zannederler. Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmelerine rağmen kendilerini Allah'ın yolunda zannederler. Ama onların böyle zannetmeleri, onların doğru yolda olduğunu göstermez.
Bir başka şirk tehlikesi de şurda: İslâm'ın görüşü denildiğinde sadece tek kişiye itibar ediliyor veya filanca üstad ne yazmışsa doğru olarak alınıyor ve o üstadın görüşlerine aykırı bütün görüşler gayr-i islâmîdir zannedilerek reddediliyorsa, burda da kişiler üstadlarını Rabb edinmiş oluyor ve şirke giriyorlar.
Allah'ı bırakıp da başkalarını Rabb edinmeme yahut Allah ile birlikte başkalarını Rabb edinmeme ve Allah'a bazılarını şerik kabul ve ilan etmeme konusunda Kur'an-ı Kerîmin hassasiyetini yansıtan ayetlerden birkaçı ile birlikte sevgili Peygamber'imizin (ass) de bu konudaki uyarılarını yazımızın başında vermiştik.
Kur'an'ın beyânına göre, insanların çoğu, Allah'a inanırlar ama şirk koşmadan inanamazlar. Bu gerçeğe, Yusuf sûresinde işaret edilmektedir. (6) Bununla birlikte, Kur'an'ın bizden istediği şudur: 'Allah'a şirk koşmaksızın O'na yönelerek dini hanîf insanlar olun. Allah'a şirk koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgârın bir uçuruma attığı şeye benzer.' (7)
Nedense inançlı insanların çoğu, sanki bu uyarılar kendilerini hiç ilgilendirmiyormuş gibi davranmışlar, hayatlarında veya inanış biçimlerinde şirk bulunup bulunmadığını, Allah ile birlikte başkalarını Rabb edinmek gibi bir tehlikenin kendileri içinde de geçerli olup olmadığını pek dikkate almamışlar.
Günümüzde de ısrarla bu körlüğünü sürdüren ve 'Kur'an ayetleri bize hitabetmiyor' düşüncesi içinde olanlar yahut 'Kur'an ayetleri bizi uyarmıyor, onun bütün uyarıları, Hristiyan ve Yahudilere yöneliktir, müşriklere yöneliktir, münafıklara yöneliktir.' zannı içinde olanlar var. Oysa bütün Kur'an ayetlerinin asıl muhatabı, önce müminlerdir, sonra diğerleridir... Yoksa 'Bu ayetler bize hitabetmiyor, geçmişte olup biten bazı olayları aktarıyor.' diye düşünürsek, kendilerini uyarmak için gönderilen ayetleri hiç üstlerine almayan ve 'Bunlar esâtîru'l evvelîn'dir, geçmiş toplumların hikâyeleri, bunlar bizi ilgilendirmiyor.' (8) diyen Mekke'nin cübbeli müşriklerinden farkımız kalmaz.
Karşımızda duran vahîm tabloyu daha net olarak gözler önüne sermek gerekirse, dinî bir konuda, herhangi bir ilim adamının veya herhangi bir üstadın görüşlerini kesin doğrularmış gibi kabul eder ve bütün müslümanlarm inancını bu görüşe göre yargılamaya kalkışırsak, Hristiyan ve Yahudilerin haham ve rahibleri konusundaki hatalarına düşmüş oluruz. O zaman Kur'an bize der ki: Ey Müslümanlar, Allah'ın kesin nassları gibi gözünüz önünde dururken, niçin onun yerine şeyh ve üstadlarınızın yorumlarını nass gibi benimsiyorsunuz? Ey Müslümanlar, niçin Allah dururken gidip şeyh ve üstadlarmızı Rabb ediniyorsunuz?
Böyle bir ilahi ikaza muhatab olabilecek insanlar Kur'an'ı Kerim'in şedid uyarısını işitmiyorlar mı? 'Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rabbleri olarak kabul ettiler. Oysa tek İlâh'tan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir.' (9)
İmam Ahmet, Tirmizî ve İbn Cerîr'in muhtelif kanallardan bu ayet-i kerîmenin yorumu sadedinde naklettikleri o meşhur Adiyy bin Hatim (ra) anlatımını hemen herkes bilir. Ama nedense bu uyarıların kendi hayatımızdaki yerini pek araştırmayız. Yukarıdaki ayet-kerîmeyi Adiyy, Peygamberimizden ilk işittiğinde,, 'Nasıl olur, onlar haham ve rahiblerine ibadet etmezlerdi.' diyerek Allah'ın Rasûlü'ne (ass) itiraz ediyor. Allah'ın Rasûlü de, 'Evet, ettiler...' diye üsteliyor ve konuyu şöyle açıklıyor: 'Haham ve rahibler kendilerine uyanlara helâli haram, haramı da helâl kıldılar, insanlar onlara uydular. Yahudi ve Hristiyanların haham ve rahibleri Rabb edinmeleri ve onlara ibadet etmeleri işte bu şekilde olmuştur.' (10)
Bugün bazı kişiler, bu ayetlerdeki uyarıların kendilerini ilgilendirmediğini zannediyorlarsa yanılıyor! Çünkü Allah'ın helâllerini birtakım insanların yorumlarıyla haram, yahut Allah'ın haramlarını birtakım yorumlarla helâl hale getiren kimseler de bunlara uyanlar tarafından Rabb edinilmiş sayılır. Kur'an'ın hükmü Rasûlüllah'ın (ass) izahı gayet açık: Hristiyan Yahudilerin rahib ve hahamlarını Rabb edindikleri gibi siz de din büyüklerinizi, üstadlarınızı, şeyhlerinizi Rabb edinmeyin.
Bu itibarla, kendileri gibi düşünemeyenleri, zındık ilan edenler, bir ayet-i kerîmeyi kendi itibar ettikleri herhangi bir ilim adamı gibi yorumlamayan bazı alimleri Haricîlikle, zındıklıkla suçlayanlar, paçamıza sıçrayan çamur kadar bile değeri olmayan basit insanlardır. Allah'ın yüce dini böyle basitliklere teslim edilemez.
İslâm dini, 21. yüzyılda insanlığın tek kurtuluş çâresi olan büyük bir sosyal projenin adıdır. Bu ilahî projenin tüm renk ve desenleriyle bütün halinde anlatıldığı kaynaklardan beslenerek kendilerini yetiştiren insanların, bir avuç ham yobazın estirdiği fitne rüzgârlarına pabuç bırakmaları beklenez herhalde.
Her müslüman şirke ve tuğyana geçit vermeme konusunda Hz. Yusuf (as) gibi kesin kararlı olmak zorundadır: 'Doğrusu ben, Allah'a inanmayan ve ahireti inkar eden bir milletin dinini bırakmışımdır. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a her hangi bir ortak koşmak bize yaraşmaz; bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lûtfudur; fakat insanların çoğu şükretmez.' (11)
01 İbn Mâce, Zühd 21
02 Bakara, 2/165-167)
03 Al-i Imran, 3/79)
04 Zümer, 39/64)
05 A'raf,7/30)
06 Yusuf, 12/106
07 Hacc, 22/31
08 En'am, 6/25; Enfal, 8/31; Nahl, 16/24; Müminûn, 23/83; Furkan,25/5; Neml, 27/68; Ahkaf, 46/8; Kalem, 68/15; Muttaffifîn, 83/13
09 Tevbe, 9/31
10 İmam Ahmed bin Hanbel, Tirmizî, İbn Cerîr, İbni Kesir
11 Yusuf, 12/37-38
|