savasen Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 331
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
KUR'AN'IN "BEYAN"A IHTIYACI VAR MI?
Günümüz Müslümanlarinin Kur'an'i anlama konusunda karsilastigi güçlüklerden çogu Kur'an'in anlasilmaz olmasindan degil, kisisel zaaflardan, asirlardir gelistirilen yanlis yönlendirmelerden, Kur'an'i anlama konusunda daha önce varolan pesin hükümleri ve öncülleri bir yana birakamamadan kaynaklanmaktadir. Geçmis alimlerin çogunun, kritik eden ve dogruyu yanlistan ayirmaya yönelik çalismalar yerine, salt aktariciligi yeglemeleri, tarihin bir döneminde su ya da bu nedenle anlamlarinda sapma meydana gelen Kur'ani kavramlarin bu yanlis anlamlarinin günümüze degin gelmesinde önemli bir rol oynamistir. Zamanla bir Kur'ani kavramin ne oldugu ve mahiyeti konusunda ilk etapta Kur'an'a basvurulacagi yerde Kur'an disindaki kaynaklarda o kavram hakkinda nelerin söylendigi arastirilir olmustur.
Kur'ani kavramlara, Kur'an'da yüklenen anlamlarin disinda manalar yüklenmesi, dogal olarak insanlarin Kur'ani kavramlar kullanmalarina karsin düsüncelerinin Kur'an'in çok uzaginda sekillenmesine neden olacaktir. Bu çalismamizda, anlatmaya çalistigimiz konuyla ilgili olarak, Kur'ani kavramlarin Kur'an'da nasil kullanildigi ve bu kavramlara ne gibi bir anlam yüklendigi, buna mukabil günümüzde nasil anlamlandirildigina iliskin iki kavrami örnek olarak seçecegiz. Ele alacagimiz bu iki kavramdan bilhassa birincisi genellikle meal ve tefsirlerde yanlis olarak Türkçe'ye çevrilmekte ve dolayisiyla zihinlerde çok farkli bir imajin dogmasina neden olmaktadir. Bu konudaki hassasiyetimiz; anilan ibarenin yanlis olarak Türkçe'ye çevrilmesinden duydugumuz rahatsizliktan ziyade, bu yanlisligin üzerine çok daha baska ve temel yanlisliklarin bina edilmesinden kaynaklanmaktadir.
Asli B-Y-N olan ve Kur'an da fiil olarak çogunlukla beyyene ve tebeyyene bablari kullanilan bu kelime genellikle açiklamak, tefsir etmek, yorumlamak ve tamamlamak anlamlarinda kullanilmaktadir. Bu baglamda örnegin Nahl suresi 44. ayete: "Açik delillerle ve Kitaplarla sana da bu zikri indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açiklayasin (litubeyyine) ta ki düsünüp ögüt alsinlar." seklinde anlam verilir. Açiklamak ifadesi Türkçe sözlüklerde; "bir sözün bir yazinin ne anlatmak istedigini belirtmek, tefsir etmek ya da bir sorunun örtülü kalan yönlerini aydinlatmak, izah etmek", seklinde tanimlanmaktadir. Dolayisiyla yukaridaki ayette geçen "litubeyyine" kelimesi açiklamak seklinde çevrildiginde; Peygamberin (S.A.) Allah'tan gelen ayetlerin örtülü kalan yanlarini izah ettigi ya da ayetlerin ne anlatmak istedigini yorumlayarak anlattigi seklinde bir sonuç çikmaktadir. Genellikle de yukarida örnegi verildigi üzere ayetlerin beyan edilmesi ibaresinden Peygamberin vahyi yorumladigi, anlasilmayan yönlerini aydinlattigi anlasilmis ve anlatilmistir.
Oysa beyyene fiili, ortaya koymak, açiga vurmak, gizli kalmis bir seyi ortaya çikarmak, duyurmak, haberdar etmek demektir. Kur'an'da da hep bu anlamda, gizleme (keteme) ve örtmenin (hafeye) ziddi olarak kullanilmistir. Örnegin: Bakara suresi 159. ayette; "Indirdigimiz açik delilleri (beyyinat) ve hidayeti biz kitapta insanlara açikça belirttikten (beyyennahu) sonra gizliyorlar (yektumune), iste onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanetçiler lanet eder." Yine Al-i Imran suresi 187. ayette; "Allah kendilerine kitap verilenlerden Onu insanlara duyuracaksiniz (letubeyyinunnehu), gizlemeyeceksiniz (la tektumunehu) diye söz almisti, fakat onlar verdikleri sözü arkalarina attilar ve az bir degere degistiler. Alisverisleri ne kötüdür!" seklinde kullanilmistir. Bu ayetlerden açikça anlasilacagi üzere beyyene fiili gizleme anlamina gelen keteme fiilinin karsiti olarak ortaya çikarma anlaminda kullanilmaktadir. Maide suresi 15. ayette ise; "Ey Kitap ehli Resulümüz size geldi. Kitaptan gizlediginiz (tuhfune) seylerin çogunun sizin için ortaya çikariyor (yubeyyinu), çogundan da geçiyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur ve apaçik bir kitap geldi." denilerek ehli kitabin kendilerine gönderilen kitapta yaptiklari tahrifat sonucu gizledikleri birçok konunun Resulullah Muhammed (A.S.) tarafindan yeniden ortaya çikarildigi vurgulanmaktadir.
Beyyene fiilinin Kur'an'daki diger kullanimlarinda da biraz önce belirttigimiz ortaya koyma, açiga çikarma, duyurma, haberdar etme anlamlari hakimdir. Örnegin Ibrahim suresi 4. ayette duyurma, haberdar etme anlamina kullanilmaktadir; "Biz her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara duyursun (litubeyyine). Sonra Allah diledigini saptirir, diledigini dogru yola iletir. O azizdir, hikmet sahibidir."
Kitap, insanlarin anlasmazliga düstükleri konularda Allah'in hükmünü ortaya koymak, insanlarin sakinacaklari seyi açiga çikarmak için indirilmistir. Asagidaki ayetler bu konu ile ilgilidir:
"Sana Kitab'i hakkinda anlasmazliga düstükleri seyi açiga çikarman (litubeyyine) ve iman eden bir toplum için yol gösterici ve rahmet olsun diye indirdik." (16/64) (Bkz. ayni anlamda 16/39, 43/63)
"Allah, dogru yola ilettikten sonra, sakinmalari gereken seyleri ortaya koymadikça (yubeyyine) bir toplumu saptirmaz. Allah her seyi bilendir." (9/115) (Bkz. 2/187)
"Ey Kitab ehli! Elçilerin arasinin kesildigi bir bosluk meydana geldigi sirada size elçilerimiz geldi, haberdar ediyor ki (yubeyyinu) bize bir müjdeci ve uyarici gelmedi demeyesiniz. Iste müjdeci ve uyarici geldi. Allah her seye gücü yetendir." (5/19)
Kitap ayrica insanlar arasi iliskilerde insanlarin kendi baslarina karar verip düzenleme yapamayacaklari konulara açiklik getirmek amaciyla indirilmistir. Örnegin, içki ve kumar (2/219), evlilik ve zina (2/221), (4/26), bosanma (2/242), miras (4/176), yemin ve kefareti (5/89), iftira (24/18), çocuklarin ebeveynin yanina giris ve çikisi (24/58-59), baskalarinin evine giris ve orada nasil davranilacagi (24/61) konularinda Allah'in hükmü ayrintili olarak ortaya konarak konulara açiklik getirilmektedir. Buna bir örnek olarak Bakara suresi 219. ayeti zikredebiliriz:
"Sana içki ve kumardan soruyorlar, de ki: O ikisinde büyük günah vardir. Insanlara bazi faydalari varsa da günahlari yararlarindan büyüktür; ve sana Allah yolunda ne infak edeceklerini sorarlar. De ki: Af (artani). Allah size ayetlerini böylece duyuruyor ki düsünesiniz."
Tebeyyene fiili Kur'an'da, ortaya çikmak, belli olmak, asikar olmak, farkina varmak, arastirmak anlamlarinda kullanilmakta ve tüm kullanimlarda tefsir etmek ve yorumlamakla herhangi bir ilgisi bulunmamaktadir.
Farkina varmak, ayirdetmek, anlasilmak anlamlarinda Kur'an'da su ayetler kullanilmaktadir:
"(Süleyman'in) ölümüne hükmettigimizde onun öldügünü, ancak degnegini yiyen bir agaç kurdu gösterdi. (Süleyman) yikilinca anlasildi ki (tebeyyenet) eger cinler gaybi bilseydi, o küçük düsürücü azap içinde kalmazlardi." (34/14)
Oruçla ilgili olarak Bakara suresi 187. ayette hükümlerin ortaya konulmasi sirasinda "...safagin beyaz ipligi siyah iplikten ayirdedilinceye (yetebeyyene) kadar yiyin için..." denilerek tebeyyene fiili iki seyin birbirinden ayirdedilmesi anlaminda kullanilmaktadir.
Yine kimi ayetlerde apaçik belli olmak, asikar olmak anlamlarinda su sekilde kullanilmaktadir:
"Ehli kitaptan çogu, hak kendilerine apaçik belli olduktan (tebeyyene) sonra, sirf içlerindeki kiskançliktan ötürü sizi imaninizdan sonra küfre döndürmek isterler..." (2/109)
"Dinde zorlama yoktur. Dogruluk, sapikliktan ayrilmistir (tebeyyene)" (2/256) (Bkz. 47/25, 32)
"Hak ortaya çikmisken (tebeyyene) sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmis gibi seninle tartisiyorlar." (8/6)
Kur'an'da tebeyyene bir seyin hakikatini arastirmak anlaminda Hucurat suresi 6. ayette; "Ey iman edenler size fasik bir adam haber getirdiginde onun dogrulugunu arastirin (fetebeyyenu). Yoksa bilmeyerek bir topluluga karsi kötülük edersiniz de sonra yaptiginiza pisman olursunuz." (Bkz. ayni anlamda 4/94) seklinde kullanilmistir. Bane fiilinin masdari olan beyan Rahman suresinin 4. ayetinde Kur'an'in bir ismi olarak zikredilmektedir. Ayrica Al-i Imran suresi 138. ayette "Bu (Kur'an) insanlara bir duyuru (beyanun), muttakilere yol gösterme ve güzel ögüttür" denilerek Kur'an'in bir beyan oldugu tekrarlanmaktadir. Kiyamet suresinde ise; müsriklerin sürekli baskilari ve yönelttikleri çesitli sorular karsisinda Peygamber (A.S.)'in aceleci bir davranisla kendiliginden cevap vermeye çalismasi üzerine, böyle davranmamasi gerektigi, Kur'an'in bir sistem olarak toplanmasinin ve okutulmasinin (duyurulmasinin) Allah'a ait oldugu belirtildikten sonra "Sana (Kur'an'i) okudugumuzda onun okunusunu takip et. Sonra onun beyani da bize aittir." (75/18-19) denilmek suretiyle Kur'an'in açiklanmasinin (beyan edilmesinin) yalniz ve yalniz Allah'a ait oldugu hatirlatilmaktadir. Yukarida zikrettigimiz ve zikretmedigimiz Kur'an'in diger ayetlerinde beyyene ya da tebeyyene kelimeleri hiçbir zaman tamamlamak, tefsir etmek, yorumlamak, anlasilmayan, müphem kalan hususlari izah etmek anlaminda kullanilmamistir. Kaldi ki tefsir etmek, yorumlamak daha önce varolan ve açikça anlasilamayan bir söz ve davranis üzerinde yapilabilir. Oysa Kur'an'in mesaji Kur'an'in indigi toplumda bilinmiyordu. Bu nedenle bilinmeyen bir seyin yorumlanmasi mümkün degildir. Ancak mümkün olan sey; onun bilinir kilinmasi diger insanlarin da bu hakikatlerden haberdar edilmesidir. Dolayisiyla Peygamberlerin görevi kendilerine gönderilen zikri yorumlamak, kapali kalmis yönlerini izah etmek degil, bu mesajlari insanlara duyurmaktir, onlari da haberdar etmektir (16/44-Isa (A.S.) için de ayni anlamda 43/63).
Kur'an'da ayetlerin ayrintili olarak anlatilmasi ile ilgili baska bir kelime de "fassale" fiilidir. Fassale sözlüklerde bir isin ya da bir sözün ayrintilariyla anlatilmasi olarak tanimlanmaktadir. Kur'an'da bir kisim ayetlerde Kitab'i niteleyen bir sifat-fiil olarak kullanilmakta ve Kitab'in tafsil edildigi vurgulanmaktadir. Örnegin Hud suresi 1. ayette; "Elif Lam Ra. (Bu) hikmet sahibi her seyden haberi olan tarafindan ayetleri saglamlastirilmis ve ayrintilariyla anlatilmis (fussilet) bir Kitap'tir." (Bkz. ayni anlamda 41/3) denilmek suretiyle Kitab'in ayrintilandigi vurgulanmaktadir. Yalnizca Resulullah Muhammed (A.S.)'e verilen Kitap degil, Musa (A.S.)'ya verilen Kitap da tafsil edilmistir. En'am suresi 154. ayette bu konu ile ilgili söyle denmektedir: "Sonra iyilik edenlere tamamlamak ve her seyi ayrintilariyla anlatmak, (tafsilen) dogruyu göstermek ve rahmet olmak üzere Musa'ya Kitab'i verdik. Rablerine varacak olanlar belki inanirlar." (Bkz. ayni anlamda 7/145)
Ancak burada her seyin ayrintilari ile anlatilmasini, Kitab'in gerekli gereksiz bir dizi teferruatla dolu oldugu seklinde anlamamak gerekmektedir. Biraz sonra alintilar yapacagimiz ayetlerden de anlasilacagi üzere her seyin ayrintili anlatilmasinin sinirlari bireyin hidayeti için gerekli olan tüm bilgilerin Kitab'da varolmasi ve bu bilgilerin anlasilir olmasi ile belirlenmektedir. Baska bir ifadeyle; Kitab hidayete ulasmak için gerekli tüm bilgileri içermesi ve anlasilir olmasi anlaminda tafsil edilmis, gerekli gereksiz bilgileri içeren teferruat anlaminda tafsil edilmemistir Kur'an. inananlar için bir hidayet ve rahmet olarak bir ilme göre tafsil edilmistir. (7/52)
"Üzerine Allah'in adi anilanlardan neden yemeyesiniz? Çaresiz yemek zorunda kaldiginiz disinda size haram kildigi seyleri ayrintilariyla anlatmisken (fassele) dogrusu birçoklari körü körüne hevalarina uyarak saptiriyorlar. Süphesiz Rabbin siniri asanlari bilir." (6/119)
Ayet, müsriklerin kendi hevalarindan koyduran yasaklari elestirerek etleri yenilecek hayvanlarin açikça ve tafsilatli olarak anlatildigini, yenilebilecek seyler konusunda helal ve haram sinirlarinin belirlendigini, dolayisiyla kisinin hidayeti için gerekli bilgilerin verildigini vurgulamaktadir.
Fassale ile ilgili diger Kur'an ayetlerinde özellikle evrendeki birtakim ayetlerden bahsedildikten sonra (evrenin yapisi, günes, ay, yildizlar gibi) Allah'in, ayetleri tafsil ettiginden bahsedilmektedir.
"Biz gece ve gündüzü iki ayet yaptik. Gecenin ayetini sildik yerine gündüzün ayetini aydinlatici yaptik ki hem Rabbinizden bir lütuf arayasiniz, hem de yillarin sayisini ve hesabi bilesiniz. Her seyi ayrintilariyla anlattik (fassalnahu tafsila)." (17/12)
"Günes'i isik, Ay'i nur yapan; yillarin sayisini ve hesabi bilmeniz için Ay'a konaklar düzenleyen O'dur. Allah bunlari hak ile yaratmistir. Bilen bir kavim için ayetleri ayrintili anlatmistir (yufassilu)." (10/5)
Ayetlerde o günün insaninin her gün müsahede ettigi, ancak gerçekligine vakif olamadigi Allah'in evrendeki ayetlerine isaret edilerek, Allah'in egemenligi, Allah'in uluhiyyeti insanlara hatirlatilmaktadir. Bu ayetlerden günümüzdeki bilimsel çalismalarla ulasilan sonuçlara kaç asir önce isaret edildigi seklinde bir anlayis çikarilmamalidir. Böyle bir anlayis Kur'an'in nasil bir kitap oldugu sorusuna sihhatli bir cevap verilmemis olmasindan kaynaklanmaktadir. Dikkat edilirse evrenin yapisi ile ilgili ayetlerde bir ilahi düzenin varligi ve böyle bir düzeni tesis eden varligin insan üzerindeki egemenligi, sinirsiz gücü insanin bu mutlak varlik karsisindaki acizligi sürekli ön plana çikarilmaktadir.
Burada gözden kaçirilmamasi gereken diger bir nokta da fassale fiilinin Kur'an'da yalnizca Allah'a izafe edildigidir. Baska bir deyisle ayetlerin ayrintilariyla anlatilmasi vakiasi, bizzat Allah tarafindan gerçeklestirilen bir hadisedir. Allah'in disinda baska hiçbir merciin ayetleri tafsil etmesi Kur'an açisindan bakildiginda mümkün degildir.
Mehmet A. Ersin
__________________ En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.
Birbirini anlamayan...
Can Yücel
|