Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Eski insan çevresine kulak kabartırken belki biraz ürküyordu ama seslerin değerini ve �yer�ini biliyordu.
Günümüz
insanı, hele şehirli, kültürlü, kafası dolu ve hayatı hızlı insan, hiç
umursamıyor sesleri!
Müzik yoksa dinlenecek bir şey de yok onun için!
Her şey parazit, her şey gürültü sanki.
Zaten dinlemek de tıpkı bakmak gibi bir şey...
Görmek için nasıl durup bakmak gerekiyorsa, gerçekten dinlemek için de durmak gerekiyor.
Ve günümüz insanının durmaya ne vakti ne de mecali var!
***
Ben yavaş yavaş öğreniyorum.
Ve geçen on yılda çevremdeki sesleri dinlemek konusunda epey yol kat ettiğimi biliyorum.
Dünyayı, şehri, sokakları, ağaçları, fabrikaları, börtü böceği dinlemek bana çok şey öğretiyor.
Geceleri uzun yola düşmüşken lastiklerin asfalttan keyiflenir gibi ıslık çalmalarını hiçbir müziğe değişmiyorum.
Torna tezgâhlarına, marangoz atölyelerine, seramik ocaklarına müzikhol muamelesi yapıyorum ve bu çok hoşuma gidiyor.
Alışveriş merkezleri ve havaalanlarının birisi "hişşş!" demiş de aniden alçaltılmış hissi veren seslerini dinliyorum.
Dinleyene, dinlemesini bilene hepsi bir şeyler söylüyor.
Hatta
dikkatimi çekiyor; bir süredir akustik müzik dinlerken dahi çalgıların
ve şarkıcıların sesi kadar iç çekişlere, soluk alıp verişlere,
müzisyenin hareketlerinin yol açtığı hesapta olmayan seslere de kulak
kabartıyorum.
Dinlemek, yepyeni bir evren kuruyor.
Dünya böylece benimle bambaşka bir dilden konuşuyor.
Ve asıl güzel olanı şu ki, anlaşıyoruz.
***
Fakat bütün bunlar bir yana, insanları dinlemek bir yana!..
Meğer ne zormuş bu!
Bu noktada hâlâ yolun başındayım.
Birini dinlerken dışımdan konuşmaya başlamasam bile, içimden konuşuyorum.
Ancak güç bela zihnimi susturabildiğimde onu dinlemeye geçebiliyorum.
Ve bakıyorum, neredeyse herkes böyle!
Birbirimizi işitiyoruz ama dinlemiyoruz!
Nerede kaldı ki, arkasından anlamak gelebilsin!
İlginçtir; "iyi konuştuğuna" inananların sayısı arttıkça artıyor. Bunun için ders alanlar, kurslara gidenler bile var.
Herkeste bir hatip havası!
Ama "iyi dinlemeyi" umursayan var mı?
Peki doğru düzgün durup dinlemiyorsak, nasıl anlıyoruz birbirimizi?
Hayır, anlamıyoruz!..
Birbirimize dair kafamızdaki kalıplara yaslanıyoruz çoğu zaman; onları anlıyoruz, tekrar tekrar onlara başvuruyoruz.
"Bayram
haftası"yla "mangal tahtası" arasındaki boşluğu şükür ki
davranışlarımız, duygusal tepkilerimiz, bakışlarımız dolduruyor;
anlamlandırıyor!
Bu hem kakofoni hem de gerçekten bir katastrofi!
Düşünsenize...
Hiç dinlemeyen ama hep konuşan insanlar tarafından yürütülüyor işler!
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma